25 Aralık 2016 Pazar

2136/KADIN NEREDEN NEREYE!7'İNCİ BÖLÜM.


                   TC.                                                                                                                                                                                          OSMANTÜRKOĞUZ                                                        osmanturkoguz@gmail.com                                                                                                              TV.İZMİR;25 Aralık 2016.

             KADIN NEREDEN NEREYE!

                     YEDİNCİ BÖLÜM: 

        Çok küçük yaşlardaydım;Türkeli köyüne bir düğüne gitmiştik;köyün çeşmesinden avucumla su içerken ,Yaşlı bir kadın gülerek:”Bak Oğlum;avuçla su içmek uzaktan Yavukluyu sevmeye benzer,ikisine de doyum olmaz?!”Demişti…Köyümüzün adı Hatundereköyü,genellikle de Dereköyü derler.Eskiden su değirmenleri vardı.Değirmenci Dedemin su değirmenine gitmiştim,değirmenin içi çok karanlık ve de çok gürültülüydü.Şaşaladığımı gören birisi,gülerek:”Değirmen damı karanlıktır,döndüğünden belli olmaz.Kadın,erkeğine düşmandır güldüğünden belli olmaz?!”Demişti.Rahmetli babam çok uyanık bir kişiliğe sahipti,24 sene Hatundere köyünün muhtarlığını yapmıştı.O,beni Cehennem,Cennet,Kadın ve Erkek üzerine bilgilendirmişti:Cehennem de,Cennet te bu dünyadadır:İşleri çok mükemmel ve huzurlu olanlar Cennette;işleri çok kötü ve çok kahırlı olanlar da Cehennemdedir.Erkekler,bir evin dışişleri bakanı,kadınlar da içişleri bakanıdırlar.Evi kadınlar Cennete çevirirler.Huysuz, ahlaksız ve sert  erkekler de Cehennem Zebanisidirler…Köyümüz bir Yörük köyü olarak geleneklerini aynen korumuştu.Köyümüzde tek eşlilik egemendi,kadın her yönden erkeğinin yardımcısıydı.İlkokul,Üçüncü sınıfa kadar, 1943 yılında açılmıştı.Helvacıköyü ilkokuluna giderdik.İlkel Arabın çağdışı sosyal değerleri din olarak köyümüze girememişti.”ZAMAN DEĞİŞTİKÇE,AHKÂM DA DEĞİŞİR?!” Hükmü Müslümanlıkta hiç uygulanmamıştır. Tüm ilkel çöl gelenekleri ibadet hükümleri gibi, bireyleri ve toplumu esir edememişti… Amma, bugün için aynı şeyi söylememiz mümkün olamamaktadır, tarikatlar ve çağ dışılık ülkemize kök salmıştır. Kadınlarımızı Muhammet çağının Arap kadınlarına bakış açısıyla görmek, kadınlarımızın işkenceye ve cinayetlere uğrama nedeni olmuştur, İslam erkek dini olarak gelişmiştir. Gün geçmiyor ki birkaç kadınımız öldürülmüş olmasın.20 Aralık 2016 tarihli Sözcü gazetemizde bir haber:”    KENDİSİNİ DÖVEN KOCASINI ÖLDÜRDÜ!”

        “Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı İshakçelebi mahallesinde oturan ve gece geç saatlerde evine gelen Mevlüt A(38),eşi Sevinç A(33) tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine Mevlüt A,eşi Sevinç A’YI darp etmeye başladı. Sevinç A,darp edilmesinin ardından evde bulunan av tüfeğini alarak eşi Mevlüt A’YA iki el ateş ederek öldürdü. Olay yerine gelen savcının incelemesinin ardından Mevlüt A’NIN cansız bedeni İzmir Adli tıp Kurumuna sevk edildi.Jandarma tarafından gözaltına alınan Sevinç A,ifadesi alınmak üzere savcılığa sevk edilirken,olayla ilgili soruşturma başlatıldı.”Geçen gün de,kocasını öldüren bir kadın,gazetecilere:”Hep kadınlar mı öldürülecektir?!”Buyurmuştu!Din olarak kabul etiğimiz ilkel Arabın kadınlar hakkındaki olumsuz peşin hükmü,aklımızı başımıza alarak Mustafa Kemal’in aydınlık yoluna dönmezsek çok felaketlere neden olacaktır.Dini ve Allah’ı erkeklere ait olmaktan kurtarmalıyız.Müslümanların dışındaki tüm canlılarda ALLAH HER İKİ CİNSE DE AİTTİR…Tevrat 39 kitaptan oluşmaktadır.Hz. Musa’nın Beş kitabının adı,”Tora,Tora’’”dır.Her Yahudi peygamberinin birer kitabı vardır.Tevrat’ın aslı 10/13/emre dayanmaktadır,Tevrat,Yahudi din adamlarınca yazılmış Beni İsrailin tarihidir.On emrin aslı da şöyledir:

            “On Emir (Arapça: وصايا عشر, Klasik İbranice: עשרת הדברים Aseret ha-Dvarîm, İbranice: עשרת הדברות Aseret ha-Dibrot, Latince: Decalogus), dini inanışa göre, Musa'ya Sina Dağı'nda Tanrı tarafından 2 taş tablet üzerinde verildiği söylenen bir dizi dini ve ahlaki öğretiler bütünüdür. Emirler, Tevrat Çıkış (Exodus) / Bap 20'de yer almaktadırlar:

1.   Karşımda başka ilahların olmayacak.

2.   Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın yahut aşağıda yerde olanın yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.

3.   Yehova'nın, Rab’in ismini boş yere ağıza almayacaksın.

4-Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tutacaksın. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın, fakat yedinci gün efendin Rab'e Sebttir. Sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü Rab gökleri, yeri denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı.

4.   Babana ve anana hürmet edeceksin.

5.   Öldürmeyeceksin.

6.   Zina etmeyeceksin.
7.   Çalmayacaksın.                                                                                                        9-Komşuna karşı yalan şahitlik etmeyeceksin.                                                              10-Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına yahut kölesine yahut cariyesine yahut öküzüne yahut eşeğine yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin..”                                                                                                                                                                                     

        Çok ilginçtir, başka ulusların malları ve canları da İsrailoğullarına helal kılınmıştır; bu gelenek te İslama aynen yansıtılarak Araplara helal kılınmıştır?! Hz. Musa, ırzlarına İsrail askerlerinin geçtiği kadınları öldürtür, bir oğlak vererek gelinin ırzına geçer. Hz. Davut, General Uria’nın karısının ırzına geçerek onu gebe bırakır ve kocası General Uria’yı da öldürtür. Hz.Davudun oğlu,Öz Ablasının ırzına geçer. Hz.Muhammet te Oğulluğunun Karısı Zeynebi elinden alır, imdadına da Allahı yetişir…Bu nasıl Yahova’nın  kutsal emri oluyor böyle?!Neyse,Tevrat ta insani olan Kadın—Erkek ilişkilerinin temelinin özleme ve sevgiye dayalı olmasıdır. Süleyman’ın Mesellerine, Neşideler Neşidesine devam edelim:

                6-“Kara olduğuma bakmayın,

                Beni güneş yaktı.

                Anamın oğulları bana kızdılar;

                Beni bağlara bekçi ettiler;

                Fakat kendi bağımı beklemedim.

                7-Ey sen canımın sevdiği bana bildir;

                Sürünü nerede otlatıyorsun?

                Öğleyin onu nerede yatırıyorsun?

                Çünkü arkadaşlarının sürüleri yakınlarında,

                Niçin yüzünü örten bir kadın gibi olayım?

                8-Ey sen kadınlar içinde  güzel kadın,bunu  bilmiyorsun,

                Sürünün izlerine çık,

                Ve çoban çadırları yanında oğlaklarını otlat.

                9-Firavunun arabalarına koşulu kısrağa

                Seni benzetirim ey sevgilim!

                10-Yanakların saç örgüleri ile

                Boynun gerdanlıklarla ne güzel

                11-Sana altın dizileri yapacağız,

                Gümüşten düğmelerle.

                12-kral sofrasında otururken,

                Benim sümbül yağım güzel kokusunu yaydı.

                13-Memelerin arasında yatan,

                Safi mür çıkınıdır, bana sevgilim.

                14-En-Gedi bağlarında,

                Bir salkım kına çiçeğidir bana sevgilim.

                15-Ah ne güzelsin sevgilim,

                Ah sen ne güzelsin;

                Gözlerin güvercinler!

                16-İşte sen de güzelsin sevgilim, hem ne şirinsin!

                Ve yeşilliktir yatağımız.

                17-Erz ağaçlarıdır evimizin direkleri,

                Tavanımızın oymaları da serviler.

        Bap 2.Ben Şaron gülüyüm,

                Derelerin zambağıyım.

                2-Dikenlerin ar asında zambak nasılsa,

                Kızların arasında sevgilim öyledir.

                3-Orman ağaçları arasında sevgilim öyledir.

                Zevk alarak onun gölgesinde oturdum.

                Ve meyvesi damağıma tatlı idi.

                4-Beni ziyafet evine götürdü,

                Ve onun üzerindeki bayrağı sevgi idi.

                5-Kuru üzümle bana kuvvet verin, elma ile beni canlandırın;

                Çünkü aşk hastasıyım ben.

                6-Sol eli başımın altında olsun,

                Sağı da beni kucaklasın.

                7-Dişi ceylanlar üzerine yahut kırın dişi geyikleri üzerine,

                Size and ettiriyorum, ey Yerüşalim kızları!

                Sevgiliyi ayıltmayasınız ve uyandırmayasınız diye.

                Onun gönlü hoş oluncaya kadar.

                8-Sevgilimin sesi işte,

                Dağların üzerinden sekerek,

                Tepelerin üzerinden sıçrayarak geliyor.

                9-Sevgilim ceylana yahut geyik yavrusuna benzer;

                İşte duvarın arkasında duruyor;

                Pencerelerden içeri bakıyor;

                Kafeslerden gözlüyor.

                10-Sevgilim cevap verdi ve bana dedi:

                Sevgilim, güzelim kalk ta gel;

                11-Çünkü işte kış ta geçti;

                Terennüm vakti geldi,

                Ve diyarımızda kumrunun sesi işitildi;…..

                O şarap ki uyumakta olanları dudaklarından kayıp

                Sevdiğim için dümdüz akar.

                Ben sevgilininim;

                O’NUN özlediği de benim.

        BAP7.11-Gelsevgilimçıkalımkıra;                                                                                         Köylerdegeceleyelim.                                                                         Sabahleyinerkenbağlaragidelim;                                                                          ·               Bakalımasmatomurcuklarınıverdimi?                                                                            Çiçeğiaçıldım?                                                                                  Venarlarçiçeklendimi?                                                                                        Oralarda sana sevgimi bildireyim.a

        BAP 8-KEŞKE sen bana,

                Anamım memelerini emmiş kardeş gibi olaydın!

                Dışarıda seni bulunca,

                Ben seni öperdim;

                Beni de kınamazlardı.

                8-Küçük bir kız kardeşim var,

                Ve onun daha memeleri yok;

                Onun için söz söyleyeceği gün,

                Kız kardeşimiz için ne yapacağız?

                14-Kayanın kovuklarında,

                Uçurumun kenarındaki güvercinim.

                Endamını bana göster,

                Sesini bana işittir,

                Çünkü sesin tatlı  ve endamın güzel.

                15-Bize tilkileri tutun,

                Bağları harap eden küçük tilkileri;

                Çünkü bağlar çiçeklendi.

                16-Sevgilim benimdir ben de onun;

                Zambaklar arasında koyun otlatıyor.

                17-Gün serinleyince  ve gölgeler uzayınca geri gel sevgilim!

                Yarılmış dağlar üzerinde.

                Ceylan gibi,geyik yavrusu gibi ol.

        BAP3 Geceleyin yatağının üzerinde

                Onu,canımın sevdiğini aradım,

                Aradım fakat bulamadım.

                2-Haydi kalkayım bu şehirde dolaşayım;

                Sokaklarda ve meydanlarda

                Onu canımın sevdiğini arayayım.

                Aradım fakat bulamadım.

                3-Şehirde dolaşan bekçiler beni buldular;

                Onu gördünüz mü, canımın sevgilisini diye sordum.

                4-Onlardan öte geçince hemen

                Onu buldum canımın sevdiğini;

                Onu tuttum ve bırakmadım,

                Ta anamın evine,

                Beni doğuran kadının odasına kadar.

                5-Dişi ceylanlar üzerine yahut kırın dişi geyikleri üzerine,

                Size ant ettiriyorum ey Yerüşalim kızları!

                Sevgiliyi ayıltmayasınız ve uyandırmayasınız diye,

                Onun gönlü hoş oluncaya kadar.

                6-Bu kim çölden çıkıyor,

                Duman direkleri gibi

                Tütsülenmiş mür ile günlükle,

                Satıcının her çeşit baharatı ile.

                7-İşte Süleyman’ın tahtırevanı!

                İsrail yiğitlerinden,

                Altmış yiğit onun çevresinde.

                8-Hepsi kılıç taşıyan cenge alıştırılmış erler;

                Gecelerin dehşetinden.

                Herkesin kılıcı belinde.

                9-Kral Süleyman Lübnan ağaçlarından

                Kendine bir tahtırevan yaptı,

                10-Direklerini gümüşten yaptı,

                Tabanını altından, oturacak yerini erguvandan;

                Onun içini Yerüşalim kızları,

                Sevgi ile döşediler.

                11-Ey Sion kızları! Çıkın,

                Kral Süleyman’ı taç ile görün,

                O taç ki, onun düğün gününde ve yüreğinin sevinci gününde, Anası onun başına giydirmişti. ..”Tevrat’ın bu bölümü tamamen, dünyevi insanla ilgilidir…Kadın—Erkek ilişkisidir,ortam da dünya ortamı.Şimdi de

 

 bir Kadın kimliğinin ortamına girelim: Sonra da yazımızın kimliğine dönelim.

         AMAZON KADINLAR. Kaynak,  Ünlü Tarihçi Homeros, İlyada destanında yer alıyor. Ortaasya Türk kültürünün yaratmış olduğu erkeklerden de çok üstün kadınların öyküsüdür bu öykü. Kadınların bağımsız bir kimlikle tarih sahnesine çıkışları MİTOLOJİK BİR OLAYDIR. OKUYALIM:

        “Karadeniz Bölgesi'nin en büyük anakent şehri Samsun'un turizm potansiyelleri, Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından gün ışığına çıkarılmaya devam ederken, antik dönemde yaşadıklarına inanılan Amazonların anavatanın Terme olduğuna ilişkin tartışmalara son noktayı Başkan Şenol Kul koydu. Kul, "Amazonların Terme'de yaşadığını ben değil ünlü tarihçi Homeros söylüyor. Bence tartışılacak bir konu yok," dedi. NOT: Diodoros, Herodotos ve Coğrafyacı Strabon da AMAZON’LARDAN söz etmişlerdir. Ostüzü.

 

         HOMEROS İLYADA’DA ANLATIYOR:

        “Samsun'da ilçelerin turistik değerlerini tanıtıp yaygınlaştırmak için yatırım gerçekleştiren Büyükşehir Belediyesi, tarih boyunca birçok medeniyetin hüküm sürdüğü Terme'de savaşçı Amazon kadınları efsanesini turizme kazandırıp uluslararası Simenit Gölü ve Thermodon Çayı bölgesine yerleştikleri bilinen Amazon kadınları efsanesi, uluslararası turizme hazırlanması gerektiğini dile getirdi. Kul, "Dünyaca ünlü efsanenin Terme sahillerinde cereyan etmiş olduğuna dair birçok tarihçinin kanaati, ilçeyi turizm potansiyeli haline getirdi. Uzun yıllardır Simenit Gölü ve Thermodon Çayı bölgesi çok sayıda bilim adamının araştırmalarına sahne oldu. Amazonların burada yaşamadığına ilişkin iddialar bence bilimsel değil. Çünkü Amazonların Terme'de yaşadığını ben değil M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan İyonyalı ozan Homeros, İlyada destanında Amazon kadın savaşçıların ilk kez ilçenin Thermodon /TERME/Çayı kıyısına yerleştikleri ve Thamiskyra kentini kurduklarından söz ediyor" diye konuştu.

         RUS BİLİMADAMI DA KABUL ETTİ:

UNESCO Yönetim Kurulu Üyesi ve Amazon kadınları araştırmacısı Rus Bilim Adamı Litvin Vitaly'nin de Amazon kadınlarının Terme'de yaşadıklarını kabul ettiğini ve Rusça kitaplarında da tüm Amazon kadınlarının dünyaya Terme'den yayıldıklarının dile getirildiğini anlatan Şenol Kul, "Şu anda elimizde belgeler var. Sadece arkeolojik kazı eksikliği söz konusu. Bu bölgedeki köylülerimiz Simenit gölü civarında sular çekildiğinde kalıntıların gözle görülebildiğini ifade ediyorlardı. Bodrum Su Altı Araştırma Müzesi'nden dalgıçlar geldiler ancak gölün tabanı balçık olduğu için araştırmalarını yapamadılar. Efes arkeolojik kazılarla 1867'de bulundu. Efes daha önce yok muydu? Bu nedenle biz de arkeolojik kazı yapılmadığı için Amazonlar burada yaşamadı diyemeyiz;" diye konuştu.

         AMAZON EFSANESİ NEDİR?

Samsun'un en büyük ilçelerinden biri olan Terme, aynı zamanda köklü bir tarihe sahip. Tarihi milattan önce 1000 yılına kadar uzanan ilçenin adını Termisus, Thermodon ve Amazon savaşçı kadınların kurduğu Thamiskyra'dan aldığı rivayet ediliyor. Yerli halkı Gaskalar'dan olup ilçe sırasıyla Hititler, Frigler, Med'ler, Persler, Romalılar, Bizans Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti ve Canik Beyliği'nin hâkimiyet sürdüğü coğrafya oldu. Onlarca uygarlığa rağmen Terme, günümüzde ise en çok Amazon savaşçı kadınlar efsanesi ile tanınıyor.

         BU COĞRAFYADA YAŞADILAR:

M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan İyonyalı ozan Homeros, İlyada destanında Amazon kadın savaşçıların ilk kez ilçenin Thermodon Çayı kıyısına yerleştikleri ve Thamiskyra kentini kurduklarından söz ediyor. Efsaneye göre ellerinde mızrakları, omuzlarında ok ve yayları ile erkeklerden oluşmuş Yunan ordularıyla amansızca savaşan ve ok atmalarını engellemesin diye sağ göğüslerini kesen Amazon kadınları, bu coğrafyada uzun süre hayat sürmüş. Bazı tarihçiler efsanenin bu bölgede yaşandığına dair benzer görüş belirtirken, geçen yıl ilçeye gelen UNESCO Yönetim Kurulu Üyesi ve Amazon kadınları araştırmacısı Rus Bilim Adamı Litvin Vitaly, bu savaşçı kadınların Terme'de yaşadıklarını kabul ettiğini açıklamıştı.””….. Dr.Kimball, araştırmalarını daha doğuda Altay dağlarının eteklerinde yapma kararı almıştır. Bugünkü Kazakistan ve Moğolistan sınırları içindeki kurganlarda yaşayan savaşçı kadınlar amazonların Orta Asya kökenli olduklarını tüm dünyaya ispat etmiştir.

Araştırmalarını hızlandıran Dr. Kimball çevrede onlarca savaşçı kadın kurganı olduğunu keşfetmiş ve efsane kadın savaşçıların Orta Asya kökenli olduğunu ve savaşçı kadınlara o tarihte duyulan saygıyı kanıtlamıştır.

Gözünü tekrar yunan mitolojisine çeviren Dr. Kimball savaşçıların sarışın olarak tasvir edildiğini ve Pentesile’nin de sarışın olduğundan yola çıkarak Altaylardaki yalıtılmış göçebeleri araştırmaya başlar ve Altay dağlarının eteklerinde ıssız bir bölgede yaşayan 9 yaşlarındaki Meryemgül (Mairamgul) ismindeki sarışın Kırgız kıza dikkat çeker...

Meryemgül’ün ve 3000 km uzaklıktaki Karadeniz kuzeyinde bulunan kurgandan çıkan iskelet örneklerini DNA testine gönderen Dr. Kimball çıkan sonuçlar karşısında şok olmuştur...

2500 yıllık savaşçı kadın ve Meryemgül’ün mitokondri al DNA’sı %99,9 oranında benzerdir... Meryemgül’ün 2500 yaşındaki savaşçının torunu olduğunu ve Troya Savaşı’ndaki kuzeyden gelen dişi savaşçıların da kökeninin Orta Asya olduğu yani Amazonların TÜRK olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır!

Amazonlar, inanışa göre yalnızca bir mitos, uydurulmuş bir efsane değildir. Amazonlar, Fatsa ya da Ordu’dan Karadeniz’e dökülen Thermedon ırmağının yakınlarında yaşayan savaşçı kadınlardır. Başkentleri Themiskyra kentiydi.

Amazonlar, Anadolu yarımadasında büyük bir öneme sahipti. Hem tarihçiler hem de mitos yazarları İzmir’in, Efes’in, Sinop’un ve daha pek çok kıyı kentinin Amazonlar tarafından kurulduğunu söylerler. Platon ve Sokrates Anadolu’da yaşayan bu çok kuvvetli ve cesur kadınların sık, sık Yunanistan’a akın ettiklerinden bahseder.

Mitolojiye göre Amazonlar savaş tanrısı Ares’le Harmonia (ya da Aphrodite)’nın kızlarıdır. Tasvirlerde çok iyi ok, yay, kargı ve mızrak, iki ağızlı balta (Labrys) kullandıkları ve at sırtında savaştıkları görülmektedir.

Amazon sözcüğünün eski bir Anadolu diline ait olduğu söylenir. Bazı bilginlere göre A-mazon=Memesiz anlamına gelir. Yaylarını daha rahat çekebilmek için sağ göğüslerini kestikleri ve bundan dolayı kendilerine Amazon adı verildiği ileri sürülür. Oysa en erken tarihlerden itibaren yapılmış olan tasvirlerin çoğunda Amazonların göğüslerinin ikisi de görülür. Başka bir görüşe göre Amazon’un A’SI şiddet ve güç anlamına gelir, mazon ise göğüs demektir. Sözcük bu kez memesiz değil, tam tersi geniş ve kuvvetli göğüslü demektir. Bir diğer görüşe göre Amazon kelimesindeki “A”, Türkçedeki -maz- eki gibi olumsuzluk getiren bir takıdır. “Mazo” ise dokunulmaz demektir. Bu görüşe göre Amazon bir erkek tarafından dokunulmaz olan kadın demektir. Pek çok Amazon kadınının mitolojideki kahramanlarla ilişkisi olmuştur; Hippolyte’nin Herakles, Antiope’nin Theseus, Penthesileia’nın Akhilleus efsanelerinde adları geçer. Bir diğer görüşe göre ise eski Kafkas dilinde “Maza,” ay demektir. Amazonların hem ay tanrıçasına hem de önce Kybele sonra da Efes Artemis’ine taptıkları için Amazonlara bu ad verilmiştir. Amazonlar savaşta tutsak ettikleri erkeklerle birlikte olup daha sonra öldürmeyi edinmişlerdir. Bazen de komşu ülkelerle bir onları anlaşma yapıp komşu ülke erkekleri ile özellikle ilkbaharda birlikte olmuşlar, doğan çocukların kız olanlarını alıp, erkek çocukları onlara vermişlerdir.”

Yrd. Doç. Dr. Gülgün Köroğlu.

İzleyiciler

Blog Arşivi