18 Aralık 2016 Pazar

2134/KADIN NEREDEN NEREYE:6'INCI BÖLÜM.


            TC.                                                                                                                                                                                                OSMANTÜRKOĞUZ   
osmanturkoguz@gmail.com                                                                                                                                                                                                                                                        osmanturkoguz@gmail.com                                                                                                                        TV.İZMİR;18 Aralık 2016.

              KADIN NEREDEN NEREYE?

                      ALTINCI BÖLÜM.                                                                                                                                     

                    TANRIMIZ BİR KADINMIŞ?!

                “Kalp krizinden öldükten 48 dakika sonra hayata dönen Papaz John Michael’,ölü kaldığı süre içinde ,cennete giderek tanıştığı Tanrının bir Kadın olduğunu söylemiştir?!Buna benim de aklım yattı?!Kainatın ve dünyamızın bu denli görkemli,renkli,uyumlu her yönden eksiksiz yaratılmasını ancak bir kadın yapabilir.Ancak bir sıkıntım da var:Kadın Tanrımız,cennette Müslüman erkekler arasında pek dolaşmamalı!Ne olur,ne olmaz benden söylemesi?!” Alıntı:“Sonsuz sulardan çıkıp, Ülgen’e yaratma emrini veren ve tekrar sulara dönen Tanrıça Akana’dır. Altay Türklerinin inancına göre, ışıktan bir kadın hayali şeklindedir. Ülgen ilk yaratılış ilhamını Akana’dan alır ve dünyaya destek olması için üç tane de balık yaratır. Türk mitolojik görüşlerine göre Ak ana boynuzlu olarak betimlenir. Eski çağlarda Ana tanrıça heykelcikleri de boynuzlu olarak simgelenmiştir.”Yaratılış destanımızda Kayra Han ‘a yaratma fikrini verendir. Bazan Ürüng ENE diye de geçiyor... “Bu da Yaratılış destanının en başı: "Her şeyden önce su vardı. Yer, ay, gök, güneş yoktu. Sadece Tanrı Kayra Han vardı, ancak yalnızdı ve canı sıkılıyordu, Sudan gelen bir SES ona, "yarat!" Dedi da kendi gibi birini yarattı ve ona “kişi,” Dedi. .." Ak Ana - Türk, Tatar, Altay, Yakut, Çuvaş mitolojilerinde Deniz Tanrıçası. Değişik Türk dillerinde Ağ Ana, Ürüng Ene, Şura (Sura, Sor) Ene olarak da bilinir. Moğollar ise Sagan (Sagağan, Saj) Ece ol               

.”KURANIN TİN SURESİNİN 5’İNCİ AYETİ:”BİZ,GERÇEKTEN İNSANLARI MÜKEMMELEN/EKSİKSİZ OLARAK/YARATTIK?!”Yazmasına karşın;İslam ÜlKELERİNDE,Kadın,insandeğildir?!”Tartışmalarıyapılmakta;tartışmayagirenler,aslında kendi eşekliklerini  kanıtlamaya çalışmaktadırlar.

        Manisa’da ağlayan kaya NİYOBE,adeta Anadolu kadınının kendisidir.Anadolu kadını,doğurdukları tarafından bile hor görülür,severek kaçtığı adamlar tarafından da dövülür,süründürülür ve dahi öldürülür.Anadolu kadının çileli sevgisi,şiir olmuş,takı olmuş,çorap ve kilim olmuştur.Hep acılar görmüş,yine de sevgisini göstermiştir.Edremit Körfezinin Kuzey Batısında yükselen çok ünlü bir dağ vardır:Efsanelerdeki adı İDA DAĞIDIR.Yeni adıysa KAZ DAĞLARIDIR.KAZ DAĞI ayrı bir zirvedir.Nereden bu adı alır bu ulu dağımız?SARI KIZ EFSANESİNDEN.Kadınsız efsane mi olur?!İDA DAĞI eteğinde çok şirin bir köy varmış.Bugün de en ünlüsü TAHTAKUŞLAR köyü olmak üzere,Konar-Göçer Yörüklerimizin yerleştirildikleri yerleşim yerleri vardır.Tahtakuşlar köyü hâlen Şamanist geleneğini sürdürmektedir,çok ünlü bir de müzesi vardır.Osmanlı Ordusunun ok ve yay ihtiyacını buraya yerleştirilen Oğuzlular temin etmişlerdir.Bir zamanlar,İda dağı eteğindeki köyde,çok Güzel,Sarışın bir Genç kız yaşarmış.Bu köyün Yaşlısı,Genci,Evlisi ve Bekarı bu kıza askıntı olurlarmış.Hiçbir kimseye yüz vermeyen bu kızın adı Orospuluğa çıkmış.Aynen gerçek hayatımızdaki Ezo Gelin öyküsü gibi…Dedikodulara inanan ol Güzel kızın babası da,kızını İda dağının ıssız bir yerine bırakmış.Paris’in öyküsünü hatırlamalısınız.Hergün ol ıssız yere gelen bir Kaz,iki yumurta bırakmış.Yumurtaların birisini yiyen Sarı Kız,diğer yumurtayı da fol olarak biriktirmiş.Sonunda bir sürü kaza sahip olmuş.Bu öykü İslami geleneğe ve Hıristiyanlığın TESLİSİNE/ÜÇLEMESİNE/göreanlatılmaktadır.İslam—Türk Sentezcilerinin kulakları çınlasın gari…Hz. Ali’nin bilinen çocuklarının dışında,Hz. Fatma’dan bir kızı daha olmuş.Bilinen gerçek şudur ki,Hz. Fatma,babasından 93 gün sonra ölmüştü,Ali’nin evlenmiş olduğu(10)kadından da (14) oğlu ve (17) kızı daha doğmuştur.Biz,yine de masala dönelim:Bu kız Selman’ı Farisi ile evlenmiş ve İda dağındaki saraylarında yaşamışlar?!Muhammed’in ve Ali’nin Mekke ve Medine’deki evleri bir odadan ibaret kulübeydi o başka.Öykünün ilginç yanı,hep üç kişinin sahnede yer almasıdır.Hz.Ali—Hz. Fatma ve Sarı Kız---Hz. Fatma—Selman’ı Farisi—Sarı Kız…Hz. Muhammed—Hz. Fatma ve Sarı Kız…Yirmibir gün:Üç ve Yedi.Öykü TESLİSİMSİ,olsun,İslam—Türk—Arap sentezine uygun ya siz ona bakın gari?!Efsanelerin kökleri tarih öncesine İnanç Çağına dayanmaktadır;gerisi mi Lahmacunun Arap soğanıdır…Sakarya nehrinin de Mitolojik öyküsü yanında,Türk Ulusu için çok onurlu bir savaş öyküsü de vardır.Mitoloji bu!Adam kalkıp kendi buluşlarını söylese kim dinler?!Eski Ozanlar,Zeus adına,Hades adına veryansın etmişler,herkes inanmış ve din olarak ta kabul etmiştir.Ben çok denemişimdir;Fransızlar duysalardı madalya bile verirlerdi.Kendi buluş ve düşüncelerimi Fransız Jandarmasına mal ederek işleme koydurtmuştum…Eski duvar panoları,ikonalar ve tıpkı basım tablolarda görmüşsünüzdür.Hz. İsa’nın başındaki güneş Allah’ın oğlu olduğunu,,kimi kadınların başındaki ay ve yarım ay kadınlığı sembolize eder.Ay ile Aybaşı ve kadın bağlantısı hemen kurulmuştur.Anadolu’da kadının aybaşına,hâlâ “Ayhali,” derler.Biraz üşütük kadınlar için de,”Aybastı,” derler.Aybastı ilçemizin adının nereden geldiğini bilen var mıdır?!Ay,28 günde dolunay haline gelir,Ay ayı da 28 gündür.Kadınların Aybaşı devriyle ayın bir devresi biribirine denk gelmektedir.Bu durumu fark eden ilkçağ adamı kendi kendine ve yüksek bir sesle:”Vay anasını sattığımın Ay’ı sen ne çapkın bir erkekmişsin,kadınları her dönem gebe bırakmaktasın,kanamalar da çocuk düşmelerindendir…Ay,Aybaşı ve Kadın bağlantısı kurulmuştur.Derken,devreye yılan girmiştir.Yılanın erkek cinsel organına benzemesi,delikten deliğe akışı,yılana da kadınları baştan çıkartıcı bir özellik yüklemiştir….Sonra da yılanın 28 omurgası olduğu ileri sürülmüştür.Arap gezgini İbn’i Fazlan,04 mart 922 tarihinde,girdiği Oğuz ülkesinde Yılan’a,Balıklara ve Turna kuşuna tapan Türk boyları gördüğünü yazmıştır.Büyük İskender’in anası Makedonya kraliçesi Olimpias’ın yılanla seviştiği yazılmıştır…

        Derken, Mısır’da Kediye tapma inancı  başlamıştır: Kedinin geceleri avlanması, Plutarkos’a göre:”Bu hayvanın çok renkli olması, geceleri dolaşması, yiyecek aramak gibi alışkanlıkları ve garip üreme biçimi onu Ayla ilgili bir simge yapmaktadır. Kedinin ilk doğuruşunda Bir yavru,ikinci de iki yavru,Yedinci doğuruşa kadar her seferinde bir fazla yavruladığı söylenmektedir.Bu da toplam (28) yavru demektir ki,bu durum da  bir ayın günlerinin sayısına da eşittir.Kaldı ki tüm bu söylenenler bir düş ürünü olsa da,kedinin gözlerinin dolunayda büyüyüp  parlaklaştığının,ay soluklaştığında da küçülerek donuklaştığını herkez bilir…”

        Yılanın kadınları ayartarak ırzlarına geçtiğine inanılırdı. Makedonya Kıralı, İskender’in babası Sarhoş Filipin, aniden karısı Olümpianın yatak odasında girdiğin de karısını bir yılanla çırılçıplak yattığını gördüğü bile söylenmektedir… Kadınlar, normal hayatta olduğu gibi, Mitolojide de haksız ve çok zalimce iftiralara uğratılmıştır. Mitolojide de söz sahibi erkelerdir. Baş tanrı Zeus, Jüpiter bile erkektir… Ana tanrıçanın kadın olduğu toplumlarda da kadın çok değerli bir varlıktır. Sümerlerde fahişeler bile saygıyla anılırlardı… Asurlularda, erkekleri Anadoluya ticaret etmek için giden ailelerin kadınları iş yerlerini idare ederlerdi. Truva savaşları bir kadın uğruna yapılmıştır. On sene hazırlıktan sonra Dokuz sene süren bu savaş orta yaşlı bir kadın uğruna yapılmıştı… O savaş uğruna genç bir kız, ifijeni, babası Agamemnun tarafından kurban edilir. Kadın, erkeklerin ellerinin altında her türlü kullanıma açık bir mal hükmündedir. Müslümanlıktan önce Türklerde kadın baştacıydı. Tanrıçaları bile AKANAYDI…Müslümanlık kadınları cehennem ehli saymıştı,Muhammedin Allahı bile Araplara karılarınızı dövün yetkisini vermiştir?!Uşak ticaret lisesinde bir olaya tanık olmuştum.Ticaret lisesi için özel bir bina yoktu.Merkez ortaokulu binasını öğleden sonraları ticaret lisesi kullanırdı.Bugünkü ticaret lisesi,1969 öğretmen boykotunda ticaret lisesi öğrencilerinin göstermiş olduğu davranış nedeniyle hemen inşa edilmiştir.Ticaret lisesi son sınıfında okuyan A.C.adlı öğrencim,sonradan,iki oğluna da benim oğullarımın adlarını vermiştir.Çok Güzel bir kız öğrencimi tokatlamış.Derse girdiğim de yanakları al,al olmuş kız öğrencim ağlıyordu.İki tarafı dinledim;ne de olsa serde jandarmalık vardı.A.C.yaptığı eylemden pişmanlık duyarak özür dilediği halde,kız öğrencim barışmaya yanaşmamıştı.Kız öğrencim,gözlerini silerek şöyle demişti:

        “Öğretmenim; biz kadınlar peygamberleri doğururuz, bizleri ikinci sınıf insan sayarlar. Hükümdarları doğururuz bizleri cariye yaparak satarlar. Hukukçuları doğururuz, erkeklerin hakkımızdaki yargılarını yasa yaparak boynumuza takarlar. Ormanların hep yok olmalarının suçu yalınız baltalarda ve kibritte mi?Baltanın sapı ormandan olduğu gibi kibritin çöpü de ormandandır.Orman kahrolmasın da nitsin?!”Sayın Nezihe Araz Hanımefendi,istediği kadar Anadolu Evliya kadınlarını yazsın?Kadınların alınlarına Allah adına kötü yazgı yazılmış bir kere.İslamın cumba gerisine ittiği kadınlar nasıl yokluktan ve hiçlikten Evliya mertebesine çıksınlar?!Mustafa Kemal gelene kadar,”CARİYENİZ”,”KULUNUZ”,”KÖLENİZ,””KUMANIZ,” nasıl olur da Evliya mertebesine yükseltilir?!Asırlarca insan yerine koyma,sonra da tut Evliya mertebesine çıkart?Türkiye Cumhuriyeti’nin pozitif bilim ve düşüncenin velisi kadınları var.Azgelişmişlikte olduğu kadar gelişmişlikte de Delilerle Veliler hep karıştırılmış,bazı kadınlarımız da GÖTKILLIĞINI tercih etmişlerdir…Hıristiyanlıkta çok veli kadın vardır.Adının başında SAİNT unvanını gördün mü o adın sahibini de şıp veli saymalısın…

        Meydan Gazetesinin 15 Aralık 1990 tarihli sayısında yayımlanan bir haberi keserek saklamıştım:

                “DAYAK YİYEN 21 KADIN KOCASINI ÖLDÜRDÜ.”

        “Scotland Yard polis merkezinin kayıtlarına geçen bilgilere göre koca öldüren en tehlikeli kadınların İngiltere’de bulunduğu anlaşıldı. Londra başta olmak üzere çeşitli kentlerde dayak yiyen 21 kadının kısa bir süre sonra öçlerini alarak kocalarını öldürdükleri belirlendi. Londra ve Sauthampton kentlerinde içki içtikten ve eve dönüp eşleriyle pahalılık nedeniyle kavga ettikten sonra karılarını döven kocalar bıçaklanarak öldürüldüler.”Ülkemizde de, kocasını öldüren bir kadın bas bas bağırmıştı:”NE YANİ HEP KADINLAR MI ÖLDÜRÜLECEKTİ?!”Çok tanrılı dinlerin tanrıçaları,tek tanrılı dinlerde de yerlerini almışlardır.Dağıtılan bir devletin fesli memurları şıpıdanak şapka giydiklerinde yeni devletin de memuru olmazlar mı?! Eski binanın mis gibi enkazını yeni binada da yıllarında, Mezopotamya’da yaratılan Gılgamış Destanı nasıl İyonya’da örnek alınabiliyorsa; ölümden korkan, ölümüyle de ölümsüzlüğe eren Utnapiştim—NUH—Homeros’un İlyada destanında,2000 sene sonra, Akhilleus/Aşil/ olup ta karşımıza çıkıyor. Ölümden korkan Aşil, Paris’in topuğuna sapladığı bir okla ölerek ölümsüzlüğe kavuşuyor. Babil’de yaratılan Semiramis’in öyküsü de mitolojik yönü ağır basan bir öyküdür. Gençliğimde seyrettiğim Semiramis filminde Semiramis rolünü çok sevdiğim Rahmetli Rhonda Fleming oynamıştı. Semiramis, balık gövdeli bir tanrıçanın bir çobana âşık olmasının öyküsüdür. Afrodit’in Yunanistan’ı, iyonya’yı ve İtalya’yı karıştırdığı yetmiyormuşçasına, bu Mezopotamya adlı kültür beşiğini de sallamıştır. Tanrıçayı bir çobana âşık etmiş, bir de kız doğuran tanrıça, dişi akrep örneği çiftleştiği eşini de öldürmüş! Kızı, güvercinler çıvar ağıllardan peynir çalarak besleyerek büyütmüşler. Güvercinlerin bu yüce davranışlarından etkilenen Suriye halkı ol kıza SEMİRAMİS/GÜVERCİNLERDEN GELME/ adını vermişler. Semiramis büyüyüp, serpildiğinde Babil Kıralını kâhyası tarafından bulunmuş, tadına bakıldıktan sonra da saraya armağan edilmiştir. Evlendiği adamı verdiği öğütlerle çok zengin ve güçlü bir hale getiren Semiramis, kıralın çok güçlü bir ordu ile düşüremediği bir kaleyi bir avuç askerle düşürerek kıralın gözüne girmiştir. Kocası Semiramis’i kırala vermeyerek canına kıymıştır… Kıralla evlenen Semiramis, kıraldan sonra tahta çıkarak, Babil şehrinin ünlü asma bahçelerini de yaratmış, ordusunun başında dış seferlere bile çıkmıştır. Sonunda, oğlunun kendisine suikast düzenlediğini öğrenip, güvercin olarak uçup gitmiştir. Mitolojik öykülerde ortak yön çok bolcadır, Paris te çok yakışıklı bir çobandı… Bu destanda da Semiramis’in babası çok yakışıklı bir çobandır. Peygamberler de hep çobanlardan çıkmıştır. Ancak ülkemizde bu gelenek bozulmuştur. AKEPELİLER, önce Eski bir İmamı peygamber ve Mehti yapmışlar, sonra da göğe yansıtarak ALLAH yapmışlardır… Herodot tarihinde nehirin taşmasını önlemek için bentleri bir kraliçenin yaptığı yazılıdır. Semiramis Ninova’da yaşadığına göre, Asur çağının kadını olması gerekir…

                2-DİNLERDE KADIN.

                a-MUSA DİNİNDE(TEVRAT’TA) KADIN:     

Çok tanrılı dinlerde kadının yerini uzun boylu anlatmaya gerek yoktur sanırım.Erkek ne yaparsa kadın da aynen onu yapmaktadır:Baştanrı Zeus,eşlerine ihanet mi eder;kızı ve gelini Afrodit te,oğlu ve damadı Demirciler tanrısı Topal Hephaistos’u Apollon ile aldatır.Bunları suçüstü yakalayan kızgın Hephaistos,ikisini de çırılçıplak bir ağa sararak tanrılar katında ortaya seriverir?!Konya’da hazıra sarılı avratların kolluk kuvvetlerince ortaya yuvarlanışları gibi!Mitolojiyle din iç içedir.Din,tüm sosyal değerleri yutarak bağımsız hale gelememiştir.Bir ANAPLININ yasalaştıktan sonra Anayasa Mahkemesince iptal edilen teklifiyle mantık ve inanç ilişkimiz de olamaz.Bizlere göre,yani Mustafa Kemal’in aydınlık yolunun yolcularına göre;tüm dinler,tüm inançlar ve tüm sosyal ve insani değerler kutsaldır.Tevrat’a Ahdiatik,İncillere de Ahdicedit derler.  Kuranı Kerim de Tevratın ve İncillerin sözünü ettiği konulara değinerek kendisine bu kitaplardan destek sağlamaktadır. Budizm, Taoizm ve Konfüçyüs ün dini de kutsaldır bizlerce… Tevrat’ta Havva’nın yaratılış öyküsü şöyle anlatılmaktadır: Tevrat, İkinci Bap,18—25’inci ayetler:18,ve RAB ALLAH dedi:”Adamın yalınız olması iyi değildir, kendisine uygun bir Yardımcı yapacağım    19:”ve RAB ALLAH,her kır hayvanını ve göklerin her kuşunu topraktan yaptı ve onlara ad koyacağını görmek için Adam’a getirdi; ve Adam her  birine adını  koyduysa,canlı mahlukun adı o oldu.20:ve Adam bütün sığırlara ve göklerin kuşlarına ve her bir kır hayvanına ad koydu,ve Adam için kendine bir yardımcı bulamadı.21:ve RAB ALLAH,Adamın üzerine derin bir  uyku getirdi ve o uyudu.22:ve RAB ALLAH,Adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adama getirdi. 23:ve Adam dedi, şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, buna Nisa denilecek çünkü o insandan alındı.24:Bunun için insan anasını ve babasını bırakacak,ve karısına yapışacaktır,ve bir beden olacaklardır.25:ve Adam ve karısı ikisi de çıplaktır ve utançları yoktur.”EK:Sorgulaması olanlar,denizdeki canlılara kim tarafından  ve ne zaman ad verildiğini sorgularlar,masal da ortada kalmış olur?!Ostüzü.Dönelim mitolojiye,kadının yaratılışını görelim:İlk insan Promethus,Baştanrı Zeus’un ateşini çalmıştır:Rahmetli Azra Erhat.Mitolojik Sözlük.

                “Kendini aldatan o sivri akıllıya,

                Sakladı varını, yoğunu insanlardan.

                O gündür, bu gündür, dertlere boğdu insanoğlunu.

                Zeus gizledi besini insandan.

                Ama İapetos’un güçlü oğlu Promethus,

                Çaldı Zeus’un ateşini insanlar için.

                Sakladı onu marthex kamışının içine.

                Kızdı bulut devşiren Zeus, dedi ki ona,

                “İapetos oğlu, sivri akıllı kişi,

                Seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın diye,

                Ama bil ki dert açtın kendi başına da bir bela.

                Aldığın ateşe karşı bir bela.

                Öyle bir bela saracağım ki insanlara,

                Sevmeye, okşamaya doyamayacaklar bu belayı.

                Böyle dedi; kâh, kâh güldü insanların ve tanrıların babası.

                Namlı, şanlı Hephaistos’u çağırdı hemen:

                “Bir parça toprak al, suyla karıştır”,dedi,

                İçine insan sesi koy, insan gücü koy;

                Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin,

                Bedeni güzelim genç kızlara.

                Athena, sen de ona el işlerini öğret,”dedi.

                Renk, renk kumaşlar dokumasını öğret.

                Nurtopu gibi Afrodit, sen de büyülerle kuşat onu,

                İstekler, arzularla tutuştur gönlünü.

                Yüz gözlü devi öldüren Herdmeias, sen de

                Bir köpek yüreği, bir tilki koy içine.”

                   Böyle dedi Zeus, onlar da yaptılar?!”

         “RAB,yerin toprağından yeniden adam yaptı,ve onun burnuna hayat nefesini üfledi,ve adam yaşayan can oldu.”Diyen Tevrat,yukarıda anlattığı biçimde kadını da hayat sahnesine çıkarmıştı…Ah!Kör olasıca şeytan,Şeytan bu,Şeytanlık yapmadan durur mu?!Bakınız ne diyor Tevrat 3’üncü babında:

         “Ve RAB ALLAH’IN yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı olan yılandı.Ve kadına dedi:”Gerçek Allah,bahçenin hiçbir ağacından yemeyeceksiniz.Dedi mi?ve kadın yılana dedi,bahçenin ağaçlarının meyvesinden yiyebiliriz”.ve o aşağılık şeytan ;tanrının yemeyeceksiniz ki ölmeyesiniz dediği meyveyi kadına yedirir.”Ah Havva/EVA/ananım ah!Kendin yediğin yetmiyormuş gibi,neden yedirirsin o meyveyi Âdem babamıza?!Ol meyveyi yer yemez,ikisinin de gözleri açılır ve çırılçıplak olduklarını görürler,önlerini örterler.Bu durumu fark eden Allah,yılanı lanetler.İnsan soyu ile yılan arasına ebedi ve ezeli düşmanlık koyar.”Topuklarına saldıracaksın,başına saldıracaklar,karnın üzerinde sürünüp toprak yiyeceksin?”Der,böylece yılan da payına düşeni alır ve gider.Yılan toprak yemez,solucan neden toprak yer acaba?!Sanki yılan oldum olası sürünmüyormuş?Âdem toprakla cebelleşip,topraktan aldıklarının karşılığını kendisini toprağa gömdürmekle karşılanmaktadır.Havva/EVA/ da,şeytana uyduğu ve  o yasak meyveden  Âdeme yedirdiği için,zor ve zahmetli evlat doğurmaya,Âdeme yönelmeye ve ona tâbi olmaya hükümleşmiştir.Ve Âdem,cennetten Aden bahçesinin doğusuna kovulur.Ve Âdem ile Eva/Havva/hüküm gereği bir olurlar.Ve Havva,önce Kain’i/Kabil’i/,sonra da Habil’i doğurur.Kain çaprazlama doğan kız kardeşini beğenmez ve bir eşeğin çene kemiğiyle Habil’i öldürür.Ondan sonra da zürriyetler çığ gibi çoğalır.Sıra NUH’A geldiğin de Allah’ın da insanlara gazabı büyür…Bir tufan bir tufan ki sormayın gitsin yalınız okuyunuz?!.BABİANLILARI L’DEKİ İNSANLARA KIZAN TANRI,DÜNYADAKİ TÜM CANLILARI BOĞACAK BİR TUFAN YARATIR?!JAPONLARA KIZAN AMERİKA,HİROŞAMİYE VE NAGAZAKİ’YE ATOM BOMBASI ATARAK,İNSANCIKLARLA BERABER  TÜMCANLILARI DA ÖLDÜRÜR.Dokuz ay Ondokuz gün sonra da,tufan sona ererek ortalık yatışır.Nuh’un gemisi de Dicle nehrinin akıntısının ters yönüne AĞRI DAĞINA gelerek cup!Diye karaya oturur…Hadi yine ve yeniden çoğalmalar..Hz. Nuh,eşi,Üç oğlu ve Üç te geliniyle tüm dünyadaki hayvanları ve kuşları nasıl ve ne ile toplar?!Nasıl besler?!Gemi ARARAT dağına oturduğun da da ol havancıkları yaşadığı ülkelere nasıl ve ne ile dağıtır?!Bakınız,”NUH’UN GEMİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?!” Adlı kitabımın ön sözüne ne yazmıştım:

                            NUH’UN GEMİSİ ÜZERİNE SERENAT!

                          E.J.KD. ALB.-HUKUKÇU.

                            (1986–1989),06 Ocak 2013.

                        UTNAPİŞTİM’E SAYGILARIMI SUNUYORUM!

BABİL’DE; ağaçsız ve ormansız bir yörede; kendisi, eşi, üç oğlu ve üç geliniyle bir haftada, plansız, çivisiz, hızarsız, yelkensiz, küreksiz ve motorsuz bir gemi yapan!

         Dünyada yaşayan tüm canlıları bir araya toplayarak;

Kazasız, belasız ve dahi nizasız gemisine bindiren; Tufan süresince, dokuz ay, ondokuz gün, yetecek yiyecek ve içeceklerini temin ederek gemisine yükleyen; gemisini Dicle ve Fırat nehirlerinin akış yönlerinin tersine, Anadolu’ya getiren! Ağrı Dağına vardıktan sonra, gemisine toplamış olduğu tüm canlıları, bugünkü yaşadıkları yörelere gönderen; Ağrı Dağının tepesinde yetişmiş olan zeytin ağacından! Bir dal kopararak kendisine getiren güvercini yetiştirmiş olan!

            Beyaz Ayıları kutuplara, Penguenleri Antarktika’ya, Kanguruları Avustralya’ya, Pandaları Çin’e, Orangutanları Cava Adasına, Lamaları Ant Dağlarına, Çift Hörgüçlü Develeri Ortaasya’ya, üçyüzyetmişbeş kiloluk Kaplumbağaları Galapagos Adasına, Eşekleri ve Öküzleri de Küçük Asya’ya gönderen!

            Bir tek kan grubundan bunca farklı kan grupları–6008-ve farklı tenlerde insanları üreten ATAMIZ NUH’UN-UTNAPİŞTİM’İN-ANISINA.

                          Yasef kökünden Torununuz OSMAN TÜRKOĞUZ!

         Üremeler başlar;ilk defa zina nedeniyle kadınlara karşı çok sert yaptırımlar başlar.Musa,bir oğlak karşılığında gelininin ırzına geçer;Davut,Hititli General Uria’nın karısını beğenir ve gebe bırakır.Kumpasına uymayan general Uria’yı da ,savaşın en şiddetli yerine sürdürerek vatan için öldürtür ve Urianın karısını da cup diye sarayına alır…Mitolojide de Baştanrı Zeus aynı numaraları yapmıyor muydu?!Başka ulusların kadınları,kızları ve malları İsrailoğullarına,Musa’nın tanrısı tarafından  helal kılınır…Ganimet olarak esir alınan kadınlar,beslememek için,Musa’nın emri üzerine öldürülür.Hz. Yakup’un yakışıklı oğlu Yusuf’un başına gelenler unutulur cinsten değildir.Resimleriyle Köy Kahvehanelerimizi süsleyen dünya Güzeli Zeliha,her dindar erkeği baştan çıkartacak kadar alımlıdır…Kendisine evet demeyen Yusuf’a arkadan saldırarak gömleğinin arkasını parçalaması,Yusuf’u iftirasından korur…Gözleri görmeyen Salih peygamberi kızları sarhoş ederek,üremek için,onunla yatarlar…Sodom ve Gamorra iffetsizlikten batar…Meleklerin emrine uyarak dağa doğru kaçarlarken,geriye bakan Salih peygamberin eşi de, emir dinlemediği için helâk olur…Bizim çağ ve Mustafa Kemal düşmanı Hainlerimiz de hep geriye bakmaktadırlar…Lidya  kıralının emrine uyarak,Lidya kraliçesini çıplak gördüğü için,kraliçenin emrine uyup kıralı öldüren Lidya kıralı Giges(MÖ:716—678) Sart şehri Manisa.

        Herodot'un naklettikleri ise Paroslu şair Archilochus'un anlattıklarının kopyasıdır. Buna göre Candules, Gigges'in, eşini soyunurken görmesinde ısrar etmiş, kadın da buna öfkelenerek Gigges'e iki seçenek sunmuş, ya kocasını öldürüp kral olmasını ya da intihar etmesini istemiştir. İngiliz hasta adlı romanda, Kont Almásy'nin (ismini Herodot'un talebesinden almakta), evli bir kadın olan Katherine Clifton'a âşık olması tıpkı Gigles'in hikâyesine benzemektedir.

        “Son olarak Eflatun'un naklettiklerine göre (bunlar efsanevidir) o ikinci bir cumhuriyet kurmuştur. Gigges'in atası kraliçenin sevgisini kazanan ve kralını katlederek büyülü bir yüzüğü (Gigges'in yüzüğü de denilmektedir) ortaya çıkaran bir çobandı. Bu anlatılanlar Herodot'un anlattıklarıyla benzerlikler taşır.”

        “Anlatılanların hepsinde Delfi kâhinlerini (Oracle) doğrulamak istercesine Gigles'in tahtı ele geçirmek gayesiyle sivil bir hamle ile kralın öldürülmesi sonucu kraliçe ile evlenerek kendi hanedanını 3’üncü Mermrad hanedanlığını kurmuş olmasıdır…”Herodot Tarihi, Perihan Kuturman çevirisi.

        Salomon/Kıral Süleyman/,Saba Melikesi Belkıs derken, Mısır Firavununun kızını da alır.Zina eden bir Yahudi kadını da onun emri ile taşlanarak öldürülür…Öteki ulusların kadınlarının ve kızlarının ırzlarına da Kırallar,Bap11-3:”Hz. Süleyman’ın 7000 Karısı ve 300 de Cariyesi vardır?!Yazar.Arap peygamberi Muhammed,oğulluğu Zeyd’in karısı Yeğeni Zeynep’i karılarının arasına katınca,bu durumu kabullenemeyen Kureyş halkını yatıştırabilmek için Muhammed’in Allah’ı devreye sokularak,Ahzap suresine 38’inci ayet eklenmiştir.”Bu,daha önce gelip geçmişlere Allah’ın uyguladığı bir yasadır.?!”Bundan da Üç sekreterini de gebe bırakan başka bir kadınla da evli olan  Elijah Muhammet te yararlanmıştır.Hz.Davud’un oğlu da,çorba pişirtmek maksadıyla evine çağırdığı ablasının ırzına çatır,çatır geçer.Bunları din kitaplarında okuyarak Allah’ın emri diye kabul edenler de İnsan aklının ırzına geçerler.Tevrat,2,Samuel Bap13-14,Amnon’un/Hz.Davutun oğlu/ kız kardeşinin ırzına nasıl geçtiğini anlatmaktadır?!Müslümanlıkta kadından ne imam olur ne de peygamber?!Musevilikte,İsrailoğullarına Yedi kadın peygamberlik ve yöneticilik etmiştir.Tevrat’ın en ilginç bölümlerinden birisi de Hz.Salomon’un Neşideler Neşidesi bölümüdür.Meraklıların bu bölümü okumalarını öneririm bunca kanlı olayların içinden.7/”Bu senin boyun hurma ağacına/Memelerin de salkımlara benziyor.”Bap7.”Çarıklar içinde ayakların ne güzel/Ey emir kızı/Toplu kalçaların sanki mücheverler.””Üstad ellerin işi.”/2-“Göbeğin yuvarlak tas/Onda karışık şarap eksik değil/Karnın buğday yığını/Zambaklarla kuşanmış”.3-İki memen sanki bir çift geyik yavrusu/İkiz ceylan yavrusu.”4/”Fildişi kule gibidir senin boynun.”8-“Hurma ağacına çıkayım/Dallarını tutayım dedim/Memelerin üzüm salkımları gibi olsun/Soluğunun kokusu da elma gibi./9-Ağzın en iyi şarap gibi…”Her bölümü de bu denli ilginçtir bu faslın.Bu ayetler,asırlardır Yahudilerce  dua niyetine okunmaktadır.Neden ve niçin Tevrat aşk şiirlerinde düğümlenir ya da çözümlenir?!Her şey erkekler içindir,gerisi de Arap lahmacunun soğanı?!

                        NEŞİDELER NEŞİDESİ.

        Bap1:”Neşideler neşidesi Süleyman’ındır.

              2-Beni kendi ağzının öpüşleriyle öpsün;

               Çünkü okşamaların şaraptan daha iyidir.

               3-Kokuca ıtırın ne güzel;

                Senin adın kabından dökülen ıtır gibidir;

                 Bundan ötürü seni kızlar seviyor.

                Beni kendine çek; biz senin ardınca koşarız;

                Kıral beni iç odalarına götürdü,

                Seninle biz ferahlanıp seviniriz;

                Senin okşamalarını şaraptan ziyade anarız;

                Beni sevmekte onların hakkı var.

                5-Ben karayım fakat güzelim,

                 Ey Yerişalim kızları!

                  kedar çadırları gibi,

                  Süleyman’ın  çadır etekleri gibi.

2133/KIŞ SAATİ UYGULANMAMASI!


          TC.                                                                                                                                                                                        OSMANTÜRKOĞUZ.                                                     osmanturkoguz@gmail.com                                                                                                        0TV.İZMİR;18 Aralık 2016.

             KIŞ SAATİ UYGULANMAMASI?!

       EY DİN SATICILARIMIZ;SABAHLEYİN SAAT DOKUZDA UYANAN SABAH NAMAZINI NASIL EDA EDER.DAMADIŞEHRİYARİ BERAT ALBAYARAK PAŞAMIZ ÖYLE İTİRAF EDİYOR DA?
        Sanayi ve Doğal Kaynaklar Bakanımız,Damadı Şehriyari Berat Albayrak Paşamız,kış saatleri uygulaması için bir itirafta bulunmuş;bilgiçlik arz ederken BEYNAMAZLIĞINI DA İTİRAF ETMİŞ?!”Ben,her sabah saat Dokuzda kalkıyorum,epeyce de aydınlık oluyor.Herkese de önerim saat dokuzda kalksınlar?!”Dincilerden ve Kayın babasından da ses yok?!Ben soruyorum:”SAYIN MİLLİ DAMADIMIZ,SABAH NAMAZINI HANGİ SAATTA VE NEREDE İFA ETMEKTESİNİZ?!KUŞLUK NAMAZI MI İCAT ETTİNİZ

İzleyiciler

Blog Arşivi