28 Ağustos 2016 Pazar

2048/RÜŞVETİN ANATOMİSİ.8'İNCİ BÖLÜM.


          TC.                                                                                                                                                                                                  OSMANTÜRKOĞUZ 
 osmanturkoguz@gmail.com                                                                                      TV.Çeşmealtı,26 Ağustos 2016.

Mantık ve Felsefe okumamış,bu konulara da yabancı olanlara,Yahudi ve Arap hurafelerine din diye sarılanlara da bir diyeceğim yoktur.Bu final yazımı,İNANCINI DA AKLININ ERDEMLİ EMRİNE VERENLERE ADIYORUM.SAYGILARIMLA…

              RÜŞVETİN ANATOMİSİ:8’İNCİ BÖLÜM.

      BİREYLERİN VE TOPLUMUN ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ,

         “Rüşvet, her türlü fenalıkların ve kötülüklerin anasıdır.”Boşnak Sarı Mehmet Paşa/1655-1717/.Doğruyu savunduğu için Osmanlı boğdurttu. Kitabı Amerika’da okullarda okutulmaktadır.

         1953 senesinde Kara Harp Okuldan Jandarma asteğmeni olarak mezun olduğum da, bizim Hatundere köyünden bir yakınım bana bir rüşvet olayını anlatmıştı. Hiç unutmadım: Çok fakir bir Genç ormanda odun keserken, bir Jandarma eri el koyduğu baltasını İKİ BUÇUK LİRA Rüşvet alarak bırakmış. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk Koca Seyyit’i ziyarete gittiğin de,”sana maaş bağlatayım!?”Dediğin de,”ben her Türk gibi görevimi yaptım,maaş istemem.Yalınız,söyle de  ormancılar baltamı almasınlar”?!Demişti.Baltasını geri alan Delikanlı,ol Jandarmaya,”devran değişirse bu rüşveti yanına bırakmam?!”Demiş.Dört sene sonra,balta sahibi Genç bir jandarma karakol komutanı olmuş.Ol rüşvetçi jandarma askeri de terhisinden sonra bir kız kaçırma suçu ile o gencin karakoluna düşmüş.Karakol komutanı:”Beni tanıdınız mı?Devran döndü,benden almış olduğunuz İKİ BUÇUK LİRALIK RÜŞVETİ  Yirmi beş lira olarak hemen sökül,sonuna da karışma!”Demiş.Odasının pencerelerini kapatmış,kaputunu da tavana asmış:”Ben,kaputa vurdukça,sen var gücünle acıdan haykır?!”Demiş.Senaryo eylem haline geçtiğin de karakol haykırışlarla inlemiş.Dışarıda bekleyen kızın babasına,Jandarma erleri:”Bu karakol komutanı bu adamı öldürmeden bırakmaz,sen evlenmelerine engel olma da kızın sikildiğiyle kalmasın?!”Uyarısını yapmışlar.Sonunda Beş Beşibirliğe evlenmeleri gerçekleşmiş…”

Rüşvetin açıklaması üzerine gecikmiş bir itiraf.20 Mart 1998.

Okuduğum kitaplarda, tüm karşıt fikirleri ifade eden cümlelerin altlarını iki renkli kalemle çizerim. Emrim altında çalışanlara da, zorla okuttuğum kitaplardan özetler çıkartırdım. Bu özetleri de kontrol ederdim. Bu arada eşlerine kitap özeti çıkartanları da çok görmüşümdür. Büyük Cemil Sena Ongun’un “Filozoflar Ansiklopedisi’ni”1977 senesinde taksitle satın almıştım. Anadolulu Yurttaşımız Heraklit’i/Heraklitos’u/ okuduğum da beynimde çok sarsıntılar oluşmuştu.Bu sarsıntıyla,beynimde yıkılanlar,toz toprak altında kaldıydı.Ben de bugünkü ben haline gelebilmiştim.Okuduğum kitabın önemli bölümlerinden notlar da almıştım.Söz,”logos,””Diyalektik”…”Aynı şeyde,aynı anda,karşıtların çatışması,dengeye varması,bir bütünü karşıtların toplamının dengeye vardırması,”.Kadın—Erkek; Gece—Gündüz, Güzel—Çirkin;İyi—kötü,BİRDE MEVCUTTUR?!Tüm bunlar,bir bütünün karşıt parçalarıdır.Kadın ve Erkek,iki zıt,toplumun,ulusun ve devletin temel rüknü olan “AİLE”,BİRİNİ OLUŞTURMAKTADIR…

         12 Eylül 1980 askersel yönetim döneminde; yetki ve otoriteyi dağıtarak herkesin keyfiliğe kaçabilmesi korkusu ile hem beyin, hem al-ayak, hem emreden, hem emri yerine getiren olduydum.Bir olarak yaptığım eylem,BİR’İN tanımına da aykırıydı?!Çok yorulmamın yanı sıra da boy hedefi ve /SKAPOGOAT,günah keçisi olmuştum…Tek hatla yapılan muharebe elbette ki yenilgiyle sonuçlanır…Vurgun,Soygun,Talan ve Rüşvet olaylarından çok rahatsızlık duyduğum bir zamanda,Zonguldak Trafik Zabıtası Âmiri Başkomiser Kadir Ceylan Bey, bir öneride bulunduğunda sarhoş gibi olduydum,beynim uyuşmuştu,şallak-Mallak olduydum.Sayın Kadir Ceylan Beyin bu önerisini bir savunma belgemin altına da yazmıştım.Her okuduğum rüşvetle ilgili haberlerde Kadir Ceylan Beyin bu önerisi beynimde dolanır,durur.Sayın Kadir Ceylan Bey,şöyle söylemişti:

         “Ülkemizde; rüşvet, talan, soygun ve vurgun hiçbir gücün önleyemeyeceği gerçek bir olgudur. Bunlara bakarak huzursuz olmamak için, bunlarla beraber yaşamasını öğrenmelisiniz, Sayın Komutanım…”O anda, elimde olmayarak Heraklit/Heraklitos MÖ.516—485// ile bağlantı kurmuştum.1986’da Uyanış gazetesi için,”Rüşvetin Anatomisi’ni” yazarken, BİR’İN içindeki zıtlıkları irdelemekten kaçınmıştım.Rüşvete,Soyguna ve dahi Talana meşruluk vermek gibi gelmişti,bu sosyal olgu bana.”Rüstem Paşa Özür Diliyorum,”ve “Sinan Paşa’ya Hesap”,yazılarımı da bunu için yazmıştım.Yine de kendimi memnun edemedim.İkinci kez yazdığım Rüşvet’in Anatomisi’ni buldum.Bir itiraf yazısı yazarak yayımladıktan sonra,onu da yazımın sonuna eklemeye karar verdiydim.Sorunumun yanıtını yine de Yurttaşım Heraklit’te bulabilmiştim.Rahmetli Cemil Sena  Ongun’un adından söz ettiğim Ansiklopedi’nin 2’inci cildinin 381’inci ve devamı sahifelerinde Büyük Anadolulu Heraklit,bakınız neler söylüyor.Meraklı olanlar, 1980’lerde yayınlanarak 3’üncü baskısı yapılan Prof.Dr.Şahin Yenişehirlioğlu’nun,”Felsefe ve Diyalektik” adlı eserine  bakabilirler:

                   “İYİ,KÖTÜ HEP BİRDİR!?”

         “Deniz suyu,en temiz ve en pistir.Balıklar bunu içebilirler ve deniz suyu balıklar için bir kurtarıcıdır.Deniz suyu insanlar için içilmez ve insan sağlığına da uygunsuzdur.”tutku,bireyin Tanrısal  ve doğal düzenin üstüne çıkmak iddiasını ifade ettiği ve kişinin kendi bağımsızlığını unutturduğu zaman cezaya layıktır.”   

Bir bütünü zıtlar oluşturduğuna göre…*! Bir bütünde Artı ve Eksi kutuplar,o BİR eden bütünün parçaları olduğuna göre…?!İyi--Kötü;Güzel—Çirkin,Hırlı—Hırsız,hepsi de doğal ve dahi İlahi    olduğuna göre…Düşün Ademoğlu düşün,düşün Osman düşün.. Deniz suyu,”insanlara en pis” olduğu anda, deniz canlılarına ve de balıklara en temiz ve en yaşamsal oluyor… Temizlik—Kirlilik, Yaşamsallık ve Öldürücülük, aynı anda, iki ayrı canlı türüne ayrı birer kavram oluyor… Bunu da usumuzla buluyoruz, göz, bakma aracı olarak kullanıldığı sürece içgüdülerimizin sezebileceği nesneleri görüyor. Suyu da su olarak görüyoruz. Bir Antoine LAVOİSER çıkıyor, suyu, iki birin hidrojen ve bir birim Oksijen olarak görebiliyor. Göz, usa bağlandığında, usumuzun görme aracı olduğu vakit, manayı, sübjektif değerleri bile Objektif olarak görebiliyor… Çalma, Doğal ve Tek Tanrılı dinlere göre de Tanrısal, ..Kurt  koyunun,ceylanın yavrusunu çalıyor.Ot yiyen canlılarla besleniyor.Tilki de, kümeslere bile girerek, tavuklarımızı çalıyor.Bizler de tavuklarımızı Allah adını kullanarak,çoğaltarak yemek için satıyoruz.Bunun kılıfını da hemen Tanrısal emirlere bağlıyoruz.Bu olaylar yaşamın ve hayatta kalabilmenin koşuludur.Güçlülük iradesinin tecellisidir bir bakıma.Buğdayı,Mısırı tarlasıyla götürüyoruz;bir tek buğday başağını yiyen kuşları da hemen öldürüyoruz,tarlanın ortasına da,kuşları ürkütmek için  korkuluklar dikiyoruz...Hırsızlığımızın bu boyutuna,insan uygarlığının kendisini ve  eylemlerini  meşru göstermek için oluşturmuş olduğu dini ve hukuki normlar aleyhine girmeyeceğim….Yargıya giden olayları okuyoruz.Ülkemizde,büyük boyutlarda,insan emeğinin yaratmış olduğu ürünlere haksız el koymalar vardır.Neyse ki,bu konuda şampiyonluk bir İslam ülkesi olan Endonezya’dadır.Son günlerde/1998’e göre/,Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisinde Salon-Malon-Koltuk-Moltuk,Deri-Meri ihalelerinde çok açık yolsuzluklar olduğu iddialar kanıtlanmış durumdadır.Meclis Başkanı Mustafa Kalemli’nin kendisine,Kızına ve dahi Kayınbiraderine,ihale firmasından yazlık köşkler aldığı ortaya çıktı.Mustafa Kalemli,”Etik hata” yaptığını itiraf etmişti.Kendi deyimine göre;ahlak ölçülerine sığmayan  davranışlarda bulunmuştu.”Mal bildiriminde de bulunmadım?!”Dedi.USA’DAN yurdumuzu dönen kızının,rüşvet hediyesi o lüks dairede,bir divanda kaldığı da rivayet edilmişti.Hani,yolculuğa dayanabilseydi,Eski divanımı kendisine gönderebilirdim,fukaracık üşümesin?!Şimdi,bu Etik hatadan gidelim:”19 Mart 1998 tarihli Hürriyet’te yayımlanan bir haberi okuyalım da Atik Hatanın boyutunun ahlak sırlarımızı çok aşmış olduğunu görelim:

         “”EMLEK KONUT:MECLİSTE FİYAT ŞİŞMİŞ!”

         “TBMM’SİNİN yeni Genel Kurul Salonunda yaşanan yolsuzluk iddiaları ilgili dün birinci sözden itiraf geldi. İhalenin Mesa-Nurol ortaklığına verilmesinden sonra, Emlak Konut Genel Müdürü olan Süleyman Şahin,inşaat fiyatının şişirildiğini söyledi.Dün,TBMM.İnşaat yolsuzluğunu araştıran  Kalemli Komisyonu’na verdiği bilgide fiyatların şişirilmesinde Meclisin yanı sıra mimarlık firması ile Emlâk Konutun da ihmali bulunduğunu söyledi.Şahin,eski salonun sökümü sırasında müdahale edilseydi,Meclisin zarar etmesinin önlenebileceğini,ancak bunun yapılmadığını söyledi.Şahin:”Emlâk Konut,kendi yöntemlerine göre keşif özeti çıkarabilir ve fiyatların şişirilmesini önleyebilirdi,ama bu yapılmamış.Bu bir eksikliktir.”Dedi.Şahin,meclisin zarar etmesinin önlenebilmesi için mimarlık firması ,Meclis yönetimi,Mesa—Nurol firması ve Emlâk Konut yetkililerinin yeniden hesaplama yapmasını ve ödemelerin buna göre yeniden düzenlenmesini önerdi.Şahin,yolsuzluk iddiaları üzerine Emlâk Konut içinde soruşturma başlattığını ve müfettişlerin vereceği rapordan sonra gerekli işlemleri yapacağını  söyledi.Öte yandan Genel Kurul  Salonunda sesin eko yapmasını önleyecek panellerin milletvekillerinin kafasına çarpması tehlikesi bulunduğu için takılmadığı öğrenildi.Edinilen bilgiye göre,Siemens  firması sesin yankı yapmasını önlemek için panel getirdi,ancak bunları yerleştiremiyoruz.Şimdi Meclisin teknik elemanları ile Siemens yetkilileri sesin yankı yapmasını önlemek için yeni bir çözüm bulmaya çalışıyor.”ANKARA”…Benim için bu,”Etik Hata”?!Hiçbir yaşam izi taşımayan İzmir Körfezinin Bayraklı kesimini de geçmiş/1998/Körfezin o kesiminde hiçbir canlı da yok.Balıklar da yok.O güzelim Çupralar da Karaburun’a çekilip,gitmiş.Tüm canlılar,içinde bulundukları doğal ortamdan metabolizmalarının elverdiği ölçüde yararlanabilmektedirler.Doğal dengeyi bozan,yaşam alanlarını da tersine çeviren tek canlı hayvanların en gelişmişi olan İNSANDIR?!…İnsanoğlunun yaratmış olduğu kirlilikler,bazı yörelerde doğal yaşamın sonu olduğu gibi,devletlerin,toplumların ve dahi ulusların da sonu olmuştur.Yolsuzluklar ve haksızlıklar,bir takım kişilere lüks yaşama hakkı verirken,toplumun diğer kesimlerinden yaşama hakkını ellerinden almıyor mu?!Rüşvet ve haksızlık eserinin yapıtları asarıatika olmuyor mu?İşte Piramitler,işte Vatikan katedrali,işte Selimiye camisi,işte KAÇ--AK saraylar.İzmir körfezinin bayraklı kesiminde/1998 yılında/ hayat belirtisi yoktu,

çünkü körfez sularına insan pisliği ve kirliliği akmıştı.O kesimde hayatı yok eden olgular,lüks yaşantı olarak kentlerde  belirmişti.Zıtlığın bu bölümü,neredeyse tama /Bir’e/ egemen olmuştu.Huzurlu,rahat ve görkemli bir yaşantı,kirliliğin bedeli mi yoksa sonucu mudur?!

Kadın—Erkek=BİR’DİR/TAMDIR/.Arap peygamberi Muhammet, Allah adına İslam dinini ümmetinin erkeklerinin maslahatına bağlamıştır. Namaz kılan Müslüman erkeklerine Cennette 72 kadın,100Gılman/Genç oğlan/ ve 100 Huri/Yaşlı erkek/ rüşvet olarak sunulmuştur. Namaz kılan Müslüman kadınların kaderleri de Allah adına seks kölesi olarak, DEĞİŞTİRİLMEMEK ÜZERE, MUSTAFA KEMAL GELENE KADAR, belirlenmişti. Arap âleminde kadın hiçtir, üzerinde Allah adına olsa bile, durulmaya değmez. Dört kadın ve sayısız Cariyenin ırzlarına geçen, kız çocuklarını diri, diri gömen Araplar için erkek egemenlik demektir. Müslüman erkeğin inancı ev halkının da inancı demektir. O zaman her iki âlemde de tanrısal rüşvet Müslüman erkeklerin maslahatlarına bağlanmıştır. Şişirilmiş faturalar nedeniyle bütçenin kaldıramayacağı masraf yükü, Meclisin çatısından düşerek canını verenler ve açlıktan kendini Meclisin bahçesindeki süs ağacına asanlar  için can bedeli bile yok.O insanların can bedellerinin yokluğu,bir kesimin çeşmede rüşvet villalarında lüks içinde yaşamalarının sonucudur.Karşılıkta ve zıtlıkta eşitlik yok…Zıtlardan birisini ötekiler aleyhine ortamı değiştirmesi her ikisinin de ölümüne neden olmaktadır.Kirlilik ve Temizlik,toplam olarak BİR etmelidir.Deniz suyunu tatlandırırsak,yaşamalar tuzlu suya endeksli tüm deniz canlıları ölür.Çok eskiden bir tatlı su gölü olan Karadeniz,Boğazların açılmasıyla Akdenizin tuzlu sularının bu tatlı su gölüne akması,milyarlarca ton tatlı su yaşayanlarını öldürerek dibe çökmesine neden olmuştur.Dipte oluşan kükürt sülfür,dip canlılarının oluşmamasına da neden olmuştur.Bir Müslüman aileyi ele alalım:İslam ailesi modeli Roma hukuku ailesinin kötü bir kopyasıdır. Roma hukukunda ailenin reisi Peter Familia idi. İslam hukukunda, İslami ailede her koca Peter Familiadır. Birisinin yok sayılması koşulunda da karşıtlarda yozlaşma ve yok olma gözükmektedir. Kadının ve çocukların hayat hakları kocaya ve babaya bağlanmıştır. Kadının hürriyeti yoktur, kadınlar kendi türkülerini de söyleyememektedirler. Günümüzde Suudi Arabistan’da Kadın memeli bir hayvan olarak kabul edilmiştir. Zıtlarda uyum olmayınca da,BİRLER  ZITLIKSIZ  OLMAKTADIR.Az gelişmiş ülkelerinin parlamentolarında da aynı sakatlık demokrasi adına sürdürülmektedir.Namuslular için rüşvet,soygun,talan ve haksızlık,içinde yaşam olmayan, pis deniz suyudur.Bir kesimin büyümesi, BİRİN tek taraflı olması sonucunu doğurmaktadır…Fakirler açlıktan ölürlerken,hırsızlar da çok yemekten ölmektedirler.Rahmetli Ümit Yaşar Oğuzcan ne güzel anlatmıştı,taa 1960’larda,okuyalım:

“SADRAZAM HAMAMDA                                                                                Ümit Yaşar OĞUZCAN. 

Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştamal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam deseniz
Kuruldu göbek taşına
Yan gelip yattı
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı
- Nittünüz devletliyi?
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
- Biz yıkadık, keseledik
Bilemedik kirden ibaret olduğunu devletlinin
Suç bizde değil
Neyleyelim kir bitti,
Sadrazam elden gitti...””Bir alyansla  servete kavuşanlar sakın ola ki hamama gidip te tellakların önüne yatması?! Rüşvetlerin sonu, buraya gelip dayanmaktadır. Bütün bu şekilde oluşturulunca da,BİR kendiliğinden yok olmaktadır?!

         Koca Heraklit te, tutkunun ne zaman cezalandırılması gerektiğini de yazmış,…  Karşıtların birinin aleyhine olan şey, ötekinin ve çevrenin de aleyhine olmaktadır. Yine de Heraklit’e sığınalım:”Düzensizlik, yanan bir evden daha çabuk söndürülmelidir.””Ulus, kanunu için sınırlarını koruduğu gibi dövüşmelidir.””Uyanık olanlar, ortak bir dünyaya sahiptirler; fakat uyuyanların her biri kendi özel dünyalarına çevrilidir.”

         Bizde,iktidarlar değiştikçe hep DÜZEN değişir.DÜZÜLENLERİN durumları aynı kalır,yalınız arada bir Pozisyonları değiştirilir…?!İktidarın ortakları bile, “Milletin anasının amına koyarak”, zenginleşip,iktidarca da onurlandırılırlar?!...Rüşvetçiler ve yolsuzluklara yol açanlar uyanık,bizlerse iç dünyalarımızda kan uykulardayız…Ben,Efesli şu Büyük Heraklit’ten şu sonucu çıkardım:Karşıtların çatışması ve biribirlerini tamamlaması,maddenin kendiliğinden ortaya koyduğu bir DEVİMSELLİKTİR?!TÜRKİYE BÜYÜK MİLLETVEKİLLERİ MECLİSİ çok iyi işler de yapmaktadır:Kendileri için,bir gecede KIYAK EMEKLİLİK YASASINI çıkartmakta,maaşlarına da astronomik zam yapmakta,sağlık harcamalarında da gazi statüsüne girebilmektedirler.Oy verenler,açlık sınırlarında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar…olsun,ikisinin toplamı BİR etmektedir ya?!Ben de derim ki,Meclis binası iki renkli taştan yapılsın:”SİYAH VE BEYAZ.Rüşvet,haksızlık,torpil bir kesimin rahat yaşantı koşulu,öteki kesimin de sürünme nedenidir.20 Mart1998 tarihli Hürriyet’ten bir haber:

                   “ÇETİN TORPİL’E YENİLDİ.”

         “Meclis başkanı Hikmet Çetin, Mustafa Kalemli döneminde usulsüz işe alındığı için kadrolarını iptal ettiği 26 kişiye, siyasi baskıya dayanamayarak kadrolarını geri vermek kararı aldı. CHP’Lİ Önder Kırlı’nın bu teklife karşı çıkmasına rağmen, başkan Çetin,”bunların arkasında bin tane torpil var”,diyerek karından dönmedi.””İŞTE TORPİLLER”.

         “Divan’dan edinilen bilgiye göre, bu usulsüz kadrolara torpil yapan 20 milletvekili ve bakan şunlar:Devlet Bakanı Mehmet Batallı,Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel,Bülent Akarcalı,Hamdi Üçpınarlar,Mehmet korkmaz,Ali Aslan Hatipoğlu,Metin Öney,Altan Karapaşaoğlu,Zeki Çakan,Feridun Pehlivan,Necati Güllü,Rasim Zaimoğlu,Mehmet köstepen,Miraç Akdoğan,Mustafa Balcılar,Adem Yıldız,Mehmet Sağdıç,Yavuz Köymen,Abdullah Akarsu,Necmettin Cevher.”…….”Çetin,Başkanlık Divanı’nın  dün 5 saat süren toplantısında,göreve geldiği zaman iptal ettiği usulsüz kadroları bir formül bularak geri vermeyi önerdi.Oylama sonucu.marangoz,tertipçi,müze araştırmacısı,aşçı,mobilyacı gibi kadroların memur kadrosuna dönüştürülüp,aynı torpilli kişilere verilmesi benimsendi.CHP ‘Lİ İdare Amiri Önder Kırlı,bu teklife karşı çıktı ve:”Yaptığımız Osmanlı dönemindeki gibi hile-i şerriyedir.”Tepkisini gösterdi.Kırlı,Çetin’e,”Mecliste  hiçbir  iş yapmadan boş gezen 300 personel var.bunları ya kurumlarına geri gönderelim,ya da işten çıkaralım”,dedi.Ancak Çetin:”Nasıl çıkarırız,bunların arkasında bin torpil var”,yanıtını verdi.Divan’ın Çetin’e verdiği yeki gereğince bu kadrolar,önce memur kadrosuna dönüştürülecek ,ardından da eski torpilli sahipleri bu kadrolara memur olarak atanacak.””TELEFON BORÇLARI.”

“TBMM Başkanlık Divanı196 milletvekilinin toplam 39 milyar 535 milyon liralık fazla konuşmadan doğan telefon borcunu da gözaltına aldı.Başkanlık Divanı ,bir yandan fazla konuşma yapan milletvekillerinin telefon paralarını kendilerinden alma uygulamasını sürdürürken,diğer yandan mevcut 39,5 milyarlık borcun üç taksitte ödenmesini benimsedi…?” ŞABAN SEVİNÇ/ANKARA.”

         Neyi ne ile kimi de kiminle temizleyeceğiz? O zaman Koca Heraklit’e dönelim, o ne diyor bakalım:

         “Kanlı kurbanları kutlamak, bizi arıtmaya hizmet etmez; zira çamur kendi oluşturduğu lekeyi temizleyemez.””Kötü de hükmet götürürü, dinlendirir; daha tecrübeli yap getir…”İşte Şark…Yunanlılar bunun için Batılı…Sadrazam Sinan Paşa,rüyamda bana çok ciddi bir şey söylemişti:”Egemenlik,kayıtsız ve koşulsuz ulusta ise,neden doğruca,Meclisinizdeki hırsızlıklara onun eli il önce uzanmaz?!”Hakimiyet bila kaydı şart ulusundur!”Denildiğinde TBMM’Sİ Ulustaydı.Acep o semt mi kastedildi diye de düşünmedim değil?!İmdadıma yine Aristoteles geldi ama beni huzura kavuşturamadı. Aristoteles,Heraklit’i tiye almıştı:”Çelişkiler aynı özneye ait olamazlar!”Demişti…Parçalardaki hastalık bünyenin tamamına ait değil midir?!Ünlü devlet adamı ve komutan Jülyüs Sezar için tarihe geçmiş bir söz vardır:”ROMA’DA HER KADININ KOCASI VE HER ERKEĞİN DEKARISI?!”DEMEK Kİ ÇELİŞKİ AYNI ÖZNEDE DE OLABİLİYORMUŞ?!Büyük Dariüs/1’inci Dariüs MÖ:549—485/,Pers tahtını ele geçirdikten sonra,Heraklit’i ülkesine davet eder.Davet etmesine davet eder amma,şu zılgıtı yanıtı da alır:”Yeryüzünde yaşayan insanların tümü,gerçekten ve adaletten uzaklaşmışlardır.Onlar,ruhlarının ahmaklık ve bozukluğu oranında,hırsa ve övünmeye dikkat ederler.Fakat,bozukluğun ne olduğunu bilmeyen ve sürekli olarak kıskançlığı davet,debdebeden kaçınan,aynı zamanda  kibirden de çekinmek isteyen ben,İran’a gidemem ve benim zevkimi kandıran azıcık aşımdan da memnunum”.Der…

  İnsanların çoğunun yaratılışında,gelecek korkusu ile birlikte,zenginleşmek,lüks içinde yaşamak tutkusu karşıtlardan birini diğeri aleyhine güçlendirmektedir.Diyalektiği bozan,çevreyi yaşanmaz hale koyan bu çarpıklıkla niçin savaşmayalım?!Kadını,Mustafa Kemal mantığı ile savunarak,erkek egemenliğini yıkarak,BİR’DEKİ yerini eşit olarak alması için savaşmıyor muyuz?!”ULUS,KANUNU İÇİN SINIRLARI İÇİN DÖVÜŞTÜĞÜ GİBİ DÖVÜŞMELİDİR.”HERAKLİT.Romalılar,bu nedenle rüşvetçilerin boğazlarına,rütbelerine göre,eritilmiş altın ve kurşun akıtmışlardır.Cezalar,tutkular oranında çabuk,şiddetli ve kesin olmalıdır.Yaşadığımız ortam Baykal gölünün 50 metre dibi görülebilen suyu gidi temiz ve duru olmalıdır…Biz insanlar ve Allah adını kullanarak halkı ve toplumu soyan köpek balıkları,bu ortamda dengeli olarak yaşamalıyız…Öyle olunca da Sayın Kadir Ceylan Bey;bendeniz bu aşağılık heriflerin çok aşağılık eylemleri ile birlikte yaşamasına katlanamayacağım.Her yerden ve her zaman kovulsam bile…Kovdularda ne oldu;kovanların hepsi de öldüler,bendeniz Mustafa kemalin ışıklı yolunda,hâlâ karanlıklarla savaştayım.Son olaylar,benim tanımladığım yükselebilme yasasınınvarlığınıda kanıtlamıştır:”KIYAFET,ZİYARET,ZİYAFET.ÖNÜNÜ MADAMA,KIÇINI DA BİR BÜYÜK ADAMA DAYARSAN YÜKSELİRSİNELBET.”SAYGILARIMLA.                                                          KAYNAKÇA:

1-Hesiodos eseri ve kaynakları, Ç.Azra Erhat—S.Eyüboğlu,

2-İlyada, Homeros, Ç.Azra Erhat—A.Kadir.

3-Herodot Tarihi, Ç.Perihan Kuturman.

4-Türk Mektupları, Bousbecg, Ç.H.Cahit Yalçın.

5-Osman Gaziden Atatürk’e, Cumhuriyet gazetesi eki.

6-Hiciv ve Mizah Antolojisi, Hilmi Yücebaş.

7-Türk Edebiyat Tarihi, S.Kemal Karaalioğlu.

8-Yakın Tarihimizde Yolsuzluk ve Rüşvet Olayları, K.Zeki Gençosman.

9-Yüzbaşı Selahattin’in Roman, İlhan Selçuk.

10-ATATÜRK DEVRİMİNİN SOSYOLOJİSİ, Kurt Stanhaus.

11-Hz.Muhammet ve Hadisleri, A.Gölpınarlı.

12-Moltke’nin Türkiye Mektupları. Ç.Hayrullah Örs.

13—Devlet, Eflatun/Platon/.

14-Rüşvet, Prof.Dr. S.H.El--ATTAS.

15-Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet ve Sabah, Meydan, Tercüman gazeteleri.

16—İslam Ansiklopedisi, C.9,s.801.

17-Peçevi Tarihi, Prof.Dr. Bekir Sıtkı Baykal.

18-XVIII. Yüzyılda Osmanlı Kurumları, Osmanlı Toplum Yapısı, Doç.Dr. Yücel Özkaya.

19-Von Hammer, Osmanlı Tarihi c.3,s.448-449.2,Heraklit maddesi.

20—Cemil Sena Ongun, Filozoflar Ans. C.2,Heraklit maddesi.

21—Şahin Yenişehirlioğlu, Felsefe ve Diyalektik, Heraklit Felsefesi.

22-Prof.Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Sümerli Lüdingirra’nın Anıları.

 


         

 

 

 

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi