9 Mart 2016 Çarşamba

2085/SAİDİ NORSİNİN CİFİRE BAKIŞI?


       TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ

osmanturkoguz@gmail.com

TV. İZMİR;09 Mart 2016.

        Yahudilerden geçme ,gelişmemiş kelleleri kandırmak için uydurulmuş bir sapıklıktır.MASAL ANLATANLARI BOŞUNA DİNLEME?HZ. Muhammet gaybı bilseydi, öldüğü gün Fatma’nın odasına girerek     önemli ayetlerin yazılı olduğu kâğıdı bir keçinin yiyeceğini de bilirdi.Ne Hasan zehirlenirdi, ne de Hüseyinin başı kesilirdi,ne de Hz.Ali ve Damat Osman öldürülürdü ne de Müslüman ülkeler köle olurdu?!                                                                                                                                           GAYB İLE İLGİLİ AYETLER:

        Bakara/İnek/ 2/3.33

            Ali İmran/3/29. 44.179

         Maide/5/94. 109. 116

   Enam/6/50.59.73                                                                                  A’raf/  7/188

       Tevbe/9/94, 105,78                                                                   Yunus/10/20

     Hûd/11/31, 49,123

   Yusuf/12/81, 102

Nahl/16/77

  Kehf/18/ 22, 26

  Meryem/19/ 78

Furkan/25/ 6

Neml/27/ 65

           Sebe/34/ 14, 48, 53

    Fussilet/41 /40

    Hucurat/49/ 18

Tur/52/ 41

Necm/53/ 35

Mülk/67/ 26

Kalem/68/47

Cin/72/ 26, 27

Tekvir/81/ 24

9-”… bana vahyedilenden (Kur’an’dan) başkasına da uymam.”

El-An Kaf suresi, 46’ıncı Sure / 9. Ayet

50-“…Yalnız bana vahyedilene (Kuran’a) uyarım ben...”

El-Enam suresi, 6’ıncı Sure / 50. Ayet

59-“ Gaybın anahtarları O'nun(Allah’ın) yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez.”

El-Enam suresi, 6’ıncı Sure / 59. Ayet.

         “Bediüzzaman’ın ilm-i cifir hakkındaki şu ifadeleri de çok önemlidir: 


        "İlm-i cifir, meraklı ve zevkli bir meşgale olduğundan, vazife-i hakikiyeden alıkoyup meşgul ediyor. Hatta kaç defadır esrar-ı Kur’an’iyeye karşı o anahtar ile bazı sırlar açılıyordu. Kemal-i iştiyak ve zevk ile müteveccih olduğum vakit kapanıyordu. Bunda iki hikmet buldum:

 

Birisi: لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ ‘ Gaybı ancak Allah bilir' (Neml, 27/65) yasağına karşı hılaf-ı edebde bulunmak ihtimali var.

 

İkincisi: Hakaik-ı esasiye-i imaniye ve Kur’an’iyenin berahin-i kat’iye ile ümmete ders vermek hizmeti ise, ilm-i cifir gibi ulum-u hafiyenin yüz derece fevkinde bir meziyet ve kıymeti vardır. O vazife-i kudsiyede kat’i hüccetler ve muhkem deliller, su-i istimale meydan vermiyorlar. Fakat cifir gibi, muhkem kaidelere merbut olmayan ulum-u hafiyede su-i istimal girip, şarlatanların istifade etmeleri ihtimalidir."

 

Görüldüğü gibi, cifir ilmi gizli ilimlerdendir. Az kişiye hitab etmektedir. İman ve Kur’an hakikatleri ise, herkese seslenmektedir. Hem herkesin onlara ihtiyacı vardır. Bu gibi noktalardan dolayı ve “Gaybı ancak Allah bilir” yasağına karşı edebe aykırı harekette bulunmamak için Bediüzzaman, bu ilmin ayrıntılarını eserlerine yansıtmamıştır. Yansıttığı miktar, altı bin küsur sayfalık tefsirinin içinde az bir bölüm teşkil etmektedir. Bunda asıl maksadı, o günün ağır şartları altında hizmet eden talebelerine bir şevk kaynağı olmasıdır.

 

Acaba cifir ilmi hakkında büyük İslam Âlimleri! Ne demişlerdir? Bunu da özetleyelim: Şimdi de Masalları okuyalım:OSTÜZÜ.

 

A) İslam Filozofları: İmam Gazali kalbin garip hallerini sayarken kişinin nefsi safvete ulaşması şartıyla bazı gaybi sırlara muttali olabileceğini açıklamaktadır. Bunu teyid eden İbn-i Sina, fazilet kişiye bazı gaybi sırların açılmasına muktedirdir diyerek destek veriyor. Burada Hz. Peygamber’in “Şeytanlar Âdemoğullarının kalpleri çevresinde vesvese ile dolaşmasaydırlar, semanın melekût âlemindeki sırlar onlara keşf olunurdu” hadisini hatırlamak gerekir. İbn-i Haldun ise, manevi imtiyazlara sahip bazı insanların henüz vuku bulmadan kainat ile alakalı olayları haber verebildiklerini anlatmaktadır. 

 

B) Müfessirler ve Kelamcılar: Müfessirler ve Kelamcılara göre gaybi bir sırrın peygamberler eliyle keşfedilmesi mu’cize ve evliya eliyle keşfedilmesi ise keramettir.,
Meselenin temelini şu Ayetler teşkil etmektedir: “O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar ki böylece onların (peygamberlerin), Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir; bir saymıştır (kaydetmiştir).” 

İmam-ı Beydavi bu Ayeti açıklarken gaybın tam olarak ancak ve ancak Allah tarafından bilinebilineceğini ve ancak Allah’ın bildirmesi halinde Peygamber’in de gaybdan haberdar olabileceğini zikreder; ancak bu Ayeti evliyanın kerametlerini red sadedinde kullanmaz. 

Fahreddin Razi ise, buradaki gaybı kıyametin kopması ma’nasında hususi bir ma’na ile anlar; bunun genel olmadığını ve Allah isterse kullarına bildirebileceğini kabul eder.
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri Allah isterse evliyaya da gaybı bildireceğini ifade eder.
Allame Alusi Sadettin Teftezani’nin evliyanın gayba muttali olmak yerine bazı doğru tahminlere mazhar olabileceği iddiasına cevap vererek, evliyanın da Allah isterse gayba muttali olabileceğini anlatır. 

Sahabeden bazı şahsiyetlerin gayba muttali kılınmaları.

        NUR RİSALELERİNE (SAİT OKUR’A) GÖRE CİFİR!

"Ayet-i Nur birinci şuada da ispat edilmiş ki on işaretle Risale-i Nur'a bakıyor, muciza­ne Kur'an'ın o tefsirinden gaybi haber veriyor. Ve Risalei Nur'a nur namı verilmesinin birinci sebep olmasından." RNK. Şualar Risalesi 15. şua. Mü: Bk. S.Nur i. ikinci makam S. 413.

"Kur'an-ı Kerimin Nur süresindeki bazı ayetler için "Cifirce nurlu bir tefsiri olan Risale'in Nur ve Resalet'in Nur'a dört beş cümlesi ile on cihetten bakıyor." S.G.R. s.451.

"...Kuran-ı Kerim'in Yunus (10’uncu süre_) süresinin birinci; Yusuf Süresinin (12’inci sü­re) birinci, Rald süresinin (13’üncü süre) birinci, Hicr Süresinin (15’inci süre) birinci, Şuara Sü­resinin (26’ıncı süre) ikinci, Kasas Süresinin (28’inci süre) ikinci, Lokman süresinin (31’inci sü­re) ikinci, Tılke ayatülkitabilhakıyın) -bu muhteşem olan Kur'an'ı Kerim'in ayetlerinin- ayet­lerinden ebced ve cifir hesabıyle çıkardığı 1316- ve 1317 rakamı için "o tevafuk remzeder ki bu asırda, Resailin Nur denilen 33 adet söz ve 33 adet mektup ve 31 adet Lem'alar, bu za­manda kitab-ı mübindeki ayetlerin ayetleridir." S.G.R. birinci Şua S.465–466.

"İbrahim Süresinin (14’üncü süre) birinci ayetindeki (Lituhrirennase) kelimesi için ebcet hesabı ile" 1345'de Kur'an'dan gelen bir nur ile insanlar karanlıklardan ışıklara çıkarılacak. Bu meal ise 1345'de fevkalade tenvire başlayan Resailin nur tam tamına cifirce, hem mealce mu­vafık ve mutabık olmakla Risale'i Nur'un mahbubiyetine ima, belki remzediyor" demektedir." s.G. R. Birinci Şua S.474.

"Mesela: Başta (Kulaüzü bi rabbin felak) cümlesi, Bin üçyüzelliiki veya dört (1352–1354) tarihine hesab'ı ebcedi ve cifriyle tevafuk edip, nev-i beşerde en geniş hırs ve hasetle ve birinci harbin sebebiyle vukua gelmeye hazırlanan ikinci Harb-i umümiye işaret eder. Ve ümmet-i muhammediyeye (A.S.M) manender: "Bu harbe girmeyiniz ve Rabbinize il­tica ediniz." ve bir mana'yı remizle, Kur'an'ın hizmetkârlarından olan Risale'i Nur şakirtlerine hususi bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden, dehşetli bir şerden aynı tarıkiyle kurtulmala­rına ve haklarındaki imha planının akim bırakılmasına remzen haber verilir.

"Hem mesela: "Min şerri maharlakka" cümlesi -şedde sayılmaz- bin üçyüz altmış bir (1361) ederek, bu emsalsiz harbin merhametsiz ve zalimane tahribatına Rumi ve hicri tari­hiyle parmak bastığı gibi: Aynı zamanda bütün kuvvetleriyle Kur'an'ın hizmetine çalışan Nur şakirtlerinin geniş bir imha planından ne elim ve dehşetli bir beladan ve Denizli hapsinden kurtulmalarına tevafukla bir mana'yı remzi ile onlara da bakar "Halk'ın şerrinden kendinizi ko­ruyunuz" gibi bir ima ile der.

"Hem mesela: "EI nafasat-ı fıl akut" cümlesi -şeddeler sayılmaz- bin üçyüz yirmiseliz (1328) eğer şeddedeki (lam) sayılsa Bin üç yüz elli sekiz (1358) âdetiyle bu umumi harpleri ya­pan ecnebi inkılâbının, Kur'an lehindeki neticelerini, bozmak fikri ile tebeddül'ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harpleri ve Birinci Cihan Harb-i umumisinin patlamasıyla maddi ve manevi şerlerini, siyasi diplomatların, Radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriy­le."

"Hem mesela (ve min şerrü hasuddin eza haset) cümlesi -Şedde ve tenvir sayılmaz yine binüçyüzkırkyedi (1347) edip, aynı tarihte ecnebi muahedelerinin icbarıyle, bu vatanda ehemmiyetli sarsıntılar ve felsefenin tahakkümüyle bir dindar millete ehemmiyetli tahavvüller vücuda gelmesine..." R.N.K. Meyve Risalesi S.139–140–141–142- Mü? Bk. S. Nursi.

"...Risale-i Nur şakirtlerine hususi bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden, dehşetli bir şerden aynı tarıkiyle kurtulmalarına ve haklarındaki imha planının akim bırakılmasına remzen haber verir." R.N.K. Meyve Risalesi S.139 Mü? Bk. S. Nursi.

“...Şeddesiz iki Muhammed kelimesi (Bediüzzaman, şeddeli iki Muhammed kelimesi (EI kürdi) ye rakamla eşit olduğu ve ayetteki savt-un Nebi) de Resailin Nur’a tevafuk ettiği “R.N.K. Tılsımlar teksir S.190 mü: Bk. S. Nursi. "Onuncu Lem'a.

Şevkat tokatları Risalesi sekizincisi: Seyranidir. Bu zat, Hüsrev gibi Nura müştak ve di­rayetli bir talebemdir. Esrar'ı Kur'aniyenin bir o anahtarı ve ilm'i Cifrin mühim bir miftakı olan tevafukata dair Isparta'daki talebelerin fikirlerini istimzar etti; hapiste yattı..." R.N.K.

Lem'alar S.40 S. Nursi.

"Hesabı ebcedin ikinci nev'i ki, huruf'u heca tertibiyledir). Oda; dört bin küsur eder. Bü­yük adetlerde küçük kesirler, tevafuku bozmadığından küçük kesirlerden kat'ı nazar edildi. Hem tazammun ettiği iki vak'ı atıf ile beraber iki yüz seksen küsur eder. Aynen sure'i EI -Ba­kara'nın iki yüz seksen küsur ism'i Celaline ve hem iki yüz seksen küsur Ayatın adedine te­vafuk etmekle beraber, ebcedin hecai tarzındaki ikinci hesabiyle, yine dört bin küsur eder..." S.G.R. s. 34. İst. 1959 Sinan Matbaası.

("Sikke-i tasdiki gayb1) isimli kitabının (1959 Ankara tabı) 85’inci sahifesinde:

Kur'an'ı Kerim'in Secde süresinin ikinci ayetinin bir kısmı, tenzilil kitap kelimelerini cefr rakamlarına vurarak bunun risale nur'un ismine, şeddeli bir nur sayılma ciheti ile gayet cüzi bir farkla tevafuk edip remzen bakar kendine kabul eder, çünkü tenzilülkitap kelimesi 951 ederek risaleyi Nur'un makamı olan 948 e sırlı üç farkla tevafuk noktasından bakar) diye yaz­maktadır. Hiç bir din bezirgânı bu kadar cüretli bir sahtekârlığa cesaret edememiştir. Bu ruh hastası adamın iddiasına göre, Secde süresindeki tenzilül kitaptan maksat, Kur'anı Kerim de­ğil, cefr harflerine göre nur risaleleridir. Yani Hazreti Allah, asıl kitabının Kur'an olmayıp risa­leyi nur olduğunu, böylece Kur'an vasıtasıyla tebliğ ediyor. Açıkçası, risaleyi nurun Kur'andan üstün olduğu iddia olunuyor. Ve tabiî ki bu ilahi kitaba sahip olan Said’i Kürdi de peygamber’dir demek isteniyor.

Tarih boyunca birçok sahtekârlar peygamberliklerini iddia ve ilan etmişlerdir; fakat hiç­biri bu kadar acemice, bu kadar dolambaçlı alt yollardan, bu derece mesnetsiz bir iddiada bu­lunmamıştır. Bu zavallı adamın dayandığı (Cefr)’dir. "Fuat Kadıoğlu, Gericilik ve ötesi S. 71.'Tılsımlar' S. 199:

"Ya Eyyühel müzemmil" ayetinin kürdi demek olduğunu, "Hüvellezi ersele Resulehu bilhüda ve dinil'hakkı" ayetinden Said-i Bediüzzaman çıktığı; "illainnema ene Nezurun mubin" den 1318–1368 gibi indi teviller getirilmesi, Kuran’a olan hürmetlerinden yazarlarının çok za­yıf kaldıklarını gösterir" Dr. Neda Armaner, İslam’dan Ayrılan Cereyanlar Nurculuk S. 15.

CİFİR, eski Yahudi uydurmalarından başka bir şey değildir. "Orta çağ Yahudilerinin ta­ Tasavvufla uğraşanları, Uhud-u kadim tefsirinde" aynı çeşit cifir saçmalıklarını kullanmışlardır.

Cifir oyunları, kim tarafından nasıl ortaya atılırsa atılsın hiçbir dini ve ilmi değer taşı­maz. Bunu, bilim adamları böyle ifade ettikleri gibi ve usul-u fıkıh kitaplarında da böyle oldu­ğu belirtilir.

Kısacası; Cifir diye bir ilim yoktur. Bu yolla gelecekten haber vermek / hem kuru bir id­dia; hem de dinimiz açısından sakıncalıdır. Öyle cifir yoluyla Kur'an'ı Kerim tefsir edilemez.

Cifir yoluyla herhangi bir yorum yapılamayacağı, bir zamanlar Said Nursi tarafından da ifade edilmişti. Said-i Nursi bir Risalesinde bakınız ne diyordu: "Bu cifir işi; meraklı ve zevkli bir iş olduğu için; insanı gerçek görevinden uzaklaştırır, boş yere meşgul eder. Bir kere bu, LA YELEMÜL'GAY BE İLLALLAH yani: Gaybı Allahtan başkası bilmez ayetine karşı EDEP DIŞI bir davranıştır. Sonra, imam ve Kur'an'ın temel gerçeklerini, kesin delillerle halka anlat­mak, cifir ilmi gibi gizli bilgiler yoluna başvurmaktan yüz derece daha iyi olur.

Çünkü yapılacak kutsal görevde, imam ve Kur'an'ın gerçeklerinin dile getirme işinde kullanılması gereken kesin DELİLLER, kötü maksatlara alet edilmelere meydan vermez. Oy­sa CİFİR gibi; GÜÇLÜ TEMELLERE DAYANMAYAN gizli bilimler, kötü maksatlar için kullanılmaya çok daha müsaittirler."

Said-i Nursi, bir yerde, cifir yoluyla Kur'an'ı Kerim'i tefsir ederken; başka bir yerde de işte böyle diyor. "Müslümanlık ve Nurculuk S.150–151 Ali Gözütok.Kardeşim ,daha nasıl anlatayım?!SALAKSANIZ BEN NE DİYEYİM?!

 

İzleyiciler

Blog Arşivi