7 Şubat 2016 Pazar

2073/DİYANETİN KOPYA FETVALARI!


  TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.İZMİR;07 ŞUBAT 2016.

                  DİYANETİN ÇAĞDIŞI KOPYA FETVALARI?!

Anayasamıza göre-%92,07 Halkoyu ile-Diyanet İşleri Başkanlığının görevleri:

         İ.Diyanet İşleri başkanlığı

         Madde 136-Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir”.  

“OYLARINIZI AK PARTİYE VERİNİZ?!Mehmet görmez,Prof.Dr.Diyanet İşleri Başkanı.

          Cumhuriyetimizin ilanıyla beraber,03 Mart 1924’te ŞERİYE VE EVKAF VEKÂLETİ LAĞVEDİLEREK,--429 sayılı yasa/ Şeyhülislamlık ve Fetva Eminliği de kaldırılıp, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, Başbakanlığa bağlı bir devlet teşkilatı olarak kurulmuştu.Diyanet  İşleri Başkanlığı, İslam Dininin inançlara ve ibadetlere dair hükümleri hususunda halkımızı aydınlatmak ve ibadet yerlerini ve din adamlarını yönetmek amacıyla kurulmuştu. Sünni-Hanefi inancına dayalı Diyanetin HALKI AYDINLATMAK AMACIYLA vereceği fetvaları LAİK DÜZENİMİZDE bağlayıcı değildir. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI RUHANİ BİR KURUM DA DEĞİLDİR? İlk Diyanet İşleri Başkanımız da Uşaklı Mehmet Rifat Börekçi olmuştu. Ankara Müftüsü iken Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal’e 1200 Lirasını yardım olarak veren ve İstanbul’un yayınlamış olduğu ihanet fetvasına Mukabil fetva ile yanıt veren büyük din adamımızdı. Sırası ile DİYANET İŞLERİ BAŞKANLARIMIZ:

          1-Mehmet Rifat Börekçi---01 NİSAN 1924—05 MART 1941-

          2-MEHMET Şerafettin Yaltkaya---14 Ocak 1941—23 Nisan 1947-Mustafa Kemal’in cenaze namazını kıldırmıştır.

          3-Ahmet Hamdi Akseki—29 Nisan 1947—09 Ocak 1961-ASKERİN DİN KİTABINI YAZMIŞTIR.

          4-Eyüp Sabrihayırlıoğlu-17 Nisan 1951—10 Haziran1960.Norslu Sait’in Risalelerinin yayımlanmasında sakınca görmemiştir.

          5-Ömer Nasuhi Bilmen—30 Haziran 1960—06 Haziran 1961.

          6-Hasan Hüsnü Erdem—06Nisan 1961—13 Ekim 1964.

          7-Mehmet Tevfik Gerçeker-15 Ekim 1964—16 Aralık 1965-

          8-İbrahim Bedrettin Elmalı—17 Aralık 1965—25 Ekim 1966-

          9-Ali Rıza Hakses—25 Ekim 1966—15 Ocak 1968-

          10-Lütfi Doğan—15 Ocak 1968—25 Ağustos 1972-

          11-Lütfi Doğan--+26 Ağustos 1972—26 Temmuz 1976-

          12-Süleyman Ateş—28 Temmuz 1976—07 Şubat 1978-

          13-Tayyar Altıkulaç—9 Şubat 1978—10 Kasım 1986-

          14-Mustafa Sait Yazıcıoğlu—17 Haziran 1987—02 Ocak 1992-

          15-Mehmet Nuri yılmaz—03 Ocak 1992—13Mart 2003-

          16-Ali Bardakoğlu—28 Mart 2003—11 Kasım 2010-

          17-Mehmet Görmez—11 Kasım 2010—SONSUZUNA?!

“-Kanı, canı ve malı helâldir”. Fetvaları verenler de TÜRK SOYUNDAN ŞEYHÜLİSLAMLARDIR. Ama SÜNNİ geçinen Osmanlının uşaklarıdır.

        1828 yılında, Mora’yı yitirdiğimizde, Osmanlı Şeyhülislamı Yasinci Zade Abdülvehap Efendi bir fetva vermiştir; evlere şenlik:                       

        MORAYI KAYBETMEK İSLAM DİNİ AÇISINDAN HAYIRLI OLMUŞTUR.” Kaynak: Mahmut Esat Bozkurt, ATATÜRK İHTİLALİ; Dr. Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislamları. s.184,Osman Türkoğuz, Halifelik s.72,

        “-Padişah, Halife zalim olsa da, O’na itaat gerekir. Çünkü millet lâyık olduğu idareyi bulur kuralı ŞERİAT ESASIDIR. Bunun aksine hareket edenler KÂFİR OLUR.” Mecmuatü’l edep; Mahmut Esat Bozkurt, ATATÜRK İHTİLALİ s.341,

        Osmanlı Padişahı Avcı Mehmet’in Huzuru Hümayunlarında bir tartışma geçer. Şeyhülislam Bursalı Mehmet Efendi, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya:

        “-Köprülü Mehmet Paşa’nın ölümü isabet oldu. Çünkü namuslu ve iktidarlı birçok adamların haksız yere kanını akıttı.” der.

Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa:

        -Babam, öldürdüklerini hep senin FETVANLA öldürdü.”Diye yanıt verdiğinde; ŞEYHÜLİSLAM Bursalı Mehmet Efendi:

“-Ne yapayım, şerrinden korkardım, bu sebeple FETVALARI VERDİM;” der. Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa da, taşı gediğine koyar:

        “-Ya Allah’tan korkmayıp, mahlûktan korkmak İLM’İ DYANET’E lâyık mıdır? der. Dr. Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislamları s.90-91,Osman Türkoğuz, Halifelik s.78,

        Arap milletini ele alalım; aynı dili konuşuyorlar, aynı dine mensuplar, ayrı, ayrı devletler. Dini uygulamaları apayrı. Suudi Arabistan ayrı fetva verir, İran apayrı fetvalar verir, Irak ve Yemen ve öteki İslam ülkeleri başka türlü fetvalar verirler.

        Yemen’de ve Habeşistan’da KIZLARIN SÜNNET OLMALARI DİNEN ZORUNLUDUR. Sünnet olan kız ve kadınlardan ölen ölene.

Siyasi İslâmi uygulayan İslâm ülkelerinde; İslâm dini MİLLİYET VE DAHİ MİLLET olup çıkmıştır.

Hani islamda birlik ve dahi beraberlik? İslâm’da birlik ve beraberlik; yalınız ve yalınız KADINLARI AŞAĞILAMADA VARDIR.

        İki Müslüman ve kan kardeşi ülke savaşa tutuşsa; her iki taraf ta; Allah’ın adını anarak birbirlerini öldürecekler ve cennet’e birlikte gidecekler. Ya orada da birbirlerini öldürürlerse! Sizlere üç önemli fetva vermek istiyorum.

Hıristiyanların Müslüman oluşlarını önlemek için, para ile bir fetva verilmiştir. ”denize bir damla içki dökülse, deniz kuruduğu zaman, oradaki kuruyan bir otu yiyen ineğin sütünden içen kimse’nin yedi ceddi de Müslüman olsa, bu oluş dinen hükümsüzdür. Çünkü hepsi de cehennemliktir.”

        Birinci Dünya Savaşına girişimiz dinen olur veren fetva’yı Suat Hayri Ürgüplünün babası vermiştir. Abdülhamit’i tahtan indiren fetvayı da, Rahmetli Hamdi Yazır vermiştir. Çok ilginçtir; fetva ile kelle kesenlerin kelleleri de fetva ile kesilmiştir.

        Gelelim Mukaddes Cihat Fetvasına.

        “Fetvahane,      minhu’t-Tevfik, (olduğu gibi yazıyorum)

         Bu meselenin beyanında Eimme’i Hanefi yeden cevap bu veçhiledir ki:

İslamiyet aleyhine tehacüm’i ada vaki ve memaliği islamiyenin gasp ve  gâreti ve nufüs’i İslamiyenin  seby ve esir edilmeleri mutahakkak  olunca Padişah’ı İslam hazretleri nefir’i âm suretiyle cihadı emir ettikte,”infirû hilafen ve sikâlen ve câhidû biemvâliküm ve enfisikum “ ayet’i celilesi hükmi münifince      kâffe’i  müslimin üzerine cihan farz olup genç ve ihtiyar piyade ve süvari olarak  bilcümle aktardaki müslimin inin malen ve bedenen cihada musaraat eylemeleri farz’ı ayın olur mu? Ne buyrula?

        El-cevap: Allah’ü Teâlâ âlem olur. Ketebehu, el-fakir ileyhi Ta’âlâ  Hayri bin Avnî el-ürgübî Ufiye anhu.

        Bu suretle elyevm makam’ı hilâfet’i İslam iye ve memâlik’i mahrusa’i şahaneye sefain’i harbi ve asâkiri berriyesiyle hücum etmek suretiyle Hilâfeti İslâmiyeye hudut neuzübillahi taâla nûr’ı âli’i İslamiyetlin itfa ve imhasına saf bulundukları mutahakkak olan Rusya ve İngiltere ve Fransa ile anlara mutîn ve zahir olan hükümetlerin taht’ı idarelerinde bulunan kaffe’i müsliminin dahi mezkûr hükümetlerin aleyhine ilan’ı cihad ederek bilfiil gazaya musaraat eylemeleri farz olur mu? Ne buyrula?

        El-cevap. Allah’ü Teâlâ âlem olur. İmza ve ad aynı.

        Bu suretle maksudun husulü cem’i müslimin cihada musaraat etmelerine mütevakkıf iken bazıları neuzübillahi taâlâ tehalüf etseler tehalüfleri mâsiyet’i azime olup gazabı ilahiye ve bu mâsiyeti şenianın cezasına müstehak olurlar mı? Ne buyrula?

        El-cevap: Allah’ı Teâlâ âlem olur. İmza ve ad aynı.

        Bu suretle hükümeti islamiye  muharebe eden hükümeti mezbûre ahali’i islamıiyesinin  kendilerini kati ve hatta cem’i  ailelerini mahv ile ikrah ve icbar edilmiş olsalar bile hükümet’i İslâ miye asakiriyle muharebe etmeleri şeran  haram’ı kati ile haram olup katil olmalarıyle nâr’ı cah’ıme olurlar mı?Ne buyrula?

        El-cevap: Allah’ı Teâlâ âlem olur. İmza ve ad aynı.

        Bu surette harbi hazırda İngiltere ve Fransa ve Rusya ve Sırbiye ve Karadağ hükümetleriyle zahir iken taht’ı idarelerinde olan Müslümanların hükümet’i seniyye’i islâmiyeye muin bulunan Almanya ve Avusturya aleyhine harp etmeleri Hilâfet’i İslamiyenin mazarratını mucip olacağından ism’i azim olmakla azâb’ı elime müstahak olurlar mı? Ne buyrula?

        El-cevap. Allah’ı Teâlâ âlem olur.

        Ketebehu el-fakir ileyhi Ta’âlâ

        Hayri bin Avni el-Ürgübî Ufiye anhu.

        Bu fetva üzerine HALİFE’Yİ RUYU ZEMİN, KUTSAL CİHAD ilan eder. İlk tepkiyi, Osmanlı’nın, Arap kökenli, Bağdat Müftüsü verir :”- Hilafet Kureyşli bir Arabın hakkıdır. Kureyşli Arap olmayan halifenin halifeliği geçersizdir. Vermiş olduğu Kutsal Cihad ilanı da yok hükmündedir.”

Tüm Müslümanlar, Çarlık Rusya’nın, İngiltere’nin ve Fransa’nın saflarında Osmanlıya kurşun sıkmışlardır. Çarlık Rus Ordusunda bulunan Türk ve Müslüman asıllılar: ”Bu, din harbi değil; gün harbidir ;” diyerek Osmanlıya kurşun sıkmıştır.

Bu fetvayı ve Kutsal cihad ilanını Alman imparatorluğu sağlamıştır. Bu geçersiz Cihad sayesinde, (3.159.200) Türk Askeri şehit olmuştur.

        İngilizlerde, İstanbul’daki vatan ve din düşmanlarına bir fetva hazırlatarak uçaklarla Anadolu ve Trakya içlerine attırtmışlar; Sait Molla denilen hainin kurduğu casusluk örgütü ile isyanlar çıkartmışlardır.

Sadrazam Damat Ferit Paşa Haini; bir yandan ”Kuvve ’İ İnzibatiye” adlı bir Hilafet Ordusu kurdurmuş; bir yardanda bu hain fetvayı yayımlattırmıştır.

Bu fetvayı Şeyhülislam Dürri zade Abdullah Efendi kaleme almıştır. Bu Hain Abdullah Efendi; İstanbul’un geri alınması üzerine, kaçtığı Arabistan’da ölmüştür.

Kızları, Diyanet İşleri Başkanlığına, kendilerine maaş bağlanması için başvuruda bulunmuşlardır. Şimdi, bu namussuz fetvayı Türkçeleştirerek veriyorum. Bu fetva, Sultan Vahdettin’in bir “Hatt’ı Hümayun“u ve İstanbul Hükümeti’nin bir bildirisi ile 05 Nisan 1920 günü yayımlanmıştır.

Bu “Fetva’yı Şerife!”, aynen şöyledir:

        “Bütün nizamın sebebi olan İslam halifesi (yüce Tanrı O’nun hilâfetini kıyamet gününe kadar sürdürsün) Hazretlerinin idaresi altında bulunan İslâm beldelerinde, bazı Şerir şahıslar aralarında birleşip ve kendilerine reisler seçerek padişahın sadık tabasını hileler ve tezvirler ile kandırmağa ve yoldan çıkarmağa, Padişahın yüksek emirleri olmadan, ahaliden asker toplamağa kalkışıp, görünüşte askeri iaşe ve teçhiz bahanesiyle ve gerçekte mal toplama sevdasıyla kutsal şeriata ve Padişahın emirlerine aykırı olarak bir takım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını yağmalamak ve bu yoldan Tanrı’nın kullarına zulmede gelmeğe ve suçlar işlemeğe, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile tahrip, yerle bir etmek, Padişahın sadık tebaalarından nice masum kimseleri katl ve kanlarını döktükleri, müminlerin emiri olan padişah emrinde bulunan bazı dini, askeri ve mülki memurları kendi başlarına azi ve kendi hempalarını tayin, hilafet merkezi ile memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle, halifelik otoritesini kırmak ve zayıflatmak maksadıyla yüksek halifelik makamına ihanet etmek imama (Padişaha) itaatten dışarı düşmekle, “Devleti Âliye’”nin nizam ve düzenlerini, memleketin asayişini bozmak için yalanlar yaymak ile halkı fitneye sevke sebep ve fesada gayret etmekte oldukları açıklanmış ve gerçekleşmiş olan adı geçen reisleri ile aveneleri ve onlara bağlı olan kimseler eşkıya mertebesinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek emirlerden sonra halâ inat ve fesatlarında direnirler ise adı geçen kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı kurtarmak vacip olup ”Fe-katilû nelleti tebga hatta tefea ile emerillah” ayeti kerimesi gereğince katilleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri meşru ve farz olur mu?

Beyan buyrula. Cevabı budur: gerçeği Tanrı bilir ki, olur.                         Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.

        Böylece padişahın ülkesinde savaş kudretleri bulunan Müslümanların âdil halifemiz ve imamımız Sultan Mehmet Vahidettin Han Hazretlerinin çevresi etrafında toplanıp, bunlarla çarpışmak için yapılan davet ve emirlerine koşup, adı geçen eşkıyalar ile savaşları vacip olur mu? Beyan buyrula.

        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olur.

        Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.

Bu surette Halife hazretleri tarafından adı geçen eşkıyalar ile çarpışmak için tayin olunan askerler, çarpışmaktan kaçınır ve firar eylerlerse, büyük günaha girip ve asi olup, dünya’da şiddetle cezaya ve ahrette acıklı azaplara hak kazanmış olurlar mı? Beyan buyrula.

        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olurlar.

        Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.

        Bu suretle halife’nin askerlerinden olup ta eşkıyaları katledenler gazi ve eşkıyalar tarafından katlolun anlar şehit ve şefaate nail olurlar mı? Beyan buyrula.

        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olurlar.

        Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.

        Bu suretle eşkıyalar ile muharebe hakkında çıkarılmış olan padişah emirlerine itaat etmeyen Müslümanlar asi ve şeran cezalandırılmaya hak kazanmış olurlar mı? Beyan buyrula.

        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olurlar.

        Dürri Zade Es- Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.

        Bu fetva birçok Türk’ün kanının akmasına neden olmuştur.”Ilımlı İslâm”numaraları, bizi bu aşağılık durumlara götürür. Yüce Tanrı; bir defa Mustafa kemal verir, bunu da unutmamamız gerekir. Bu fetva üzerine VATAN HAİNİ NEMRUT MUSTAFA; Mustafa Kemal ve yedi kader arkadaşını GIYABEN idama mahkûm etmiştir. Altıncı Vahdettin de bu kararı onaylamıştır.

        Anadolu da boş durmamış, mukabil Fetvayı yayımlamıştır. Yüce İslam dini, iki cepheye ayrılan ülkemizde, her iki tarafa da elini uzatmıştır. Bir yerde, politikanın içersine dini soktunuz mu, tüm alçak yarasalar orasını mesken tutar. Din, birleştirici ve barıştırıcı özelliğini yitirerek politikacının çıkar aleti haline gelir. Mareşal Gazi Mustafa kemal’e kızgınlık ve düşmanlıkların altında, din bezirgânlarının soyma ve sömürme hırsları yatmaktadır.

Cennetmekân Mehmet Rıfat Börekçi ve cennetmekân (153) kahraman Müftü bir araya gelerek mukabil fetvayı hazırlayıp, imzalayarak yayımlamışlardır. Rahmetli Rıfat Börekçi İlk Diyanet İşleri Başkanımız olmuştur. En sıkıntılı anların da,  T.B.M.Meclisi Başkanı Mustafa Kemal’in emrine (1.200) Türk lirasını veren Ankara müftüsü, bu Rıfat Efendidir.

Bu ÜNLÜ FETVA’YI Türkçeleştirilmiş olarak veriyorum:

        “Dünya nizamının sebebi olan İslâm Halifesi Hazretlerinin halifelik makamı ve saltanat yeri olan İstanbul, müminlerin emerinin (padişahın) varlığının sebebine aykırı olarak, İslamların düşmanları olan düşman devletler tarafından fiilen işgal edilerek İslâm Askerleri silâhlarından uzaklaştırılıp, bazıları haksız olarak katl ve hilafet yerinin korunmasına yarayan bütün istihkâmları, kale ve diğer harp vasıtaları zapt edilmiş, resmi işler görmeğe ve İslam askerlerini teçhize memur olan Babıâli ve harbiye Nezaretine el konularak, halifeyi milletin gerçek menfaatlerini hedef tutan tedbirler almaktan fiilen men ve örfi idare ilan ve divanı harpler kurmak suretiyle İngiliz Kanunlarını tatbikle muhakeme etmek ve cezalandırmak suretiyle halifenin yargılama hakkına müdahale ve yine yüksek halifelik makamının maksatlarına aykırı olarak Osmanlı memleketi parçalarından İzmir ve Adana ve Maraş ve Ayıntap ve Urfa bölgelerinde düşmanlar tarafından tecavüz edilerek gayrimüslim tebaa ile birleşip İslamları katilam ve mallarını yağmalamak ve kadınlara tecavüz ve İslam’ın kutsal saydığı hususları tahkir eder olduklarında açıklandığı veçhile hakaret ve esirliğe maruz kalmış bulunan İslam halifesinin kurtarılması için elden gelen gayreti sarf ederek bütün iman sahiplerine farz olur mu? Beyan buyrula.  Cevabı budur: Gerçeği tanrı bilir ki, olur. Bu suretle meşru haklarını ve halifeliğin gasp edilmiş olan kudretini kurtarmak ve fiilen tecavüze maruz kaldığı zikredilen  memleketleri düşmandan temizlemek için  mücadele eden  ve savaşan İslam halkı  şeriatça eşkıya olurlar mı ? Beyan buyrula.   Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olmazlar.

        Bu suretle düşmanlara karşı açılan savaşta ölenler şehit, hayatta kalanlar gazi olurlar mı? Beyan buyrula.   

          Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki olurlar.

        Bu suretle savaşta ve dini vazifesini yerine getiren İslam halkına karşı, düşman tarafını tutarak İslâmlar arasında fitne çıkararak silah kullanan Müslümanlar, şeriatça günahların en büyüğünü işlemiş ve fesada yönelmiş olurlar mı? Beyan buyrula.

        Cevabı budur: Gerçeği tanrı bilir ki, olurlar.

        Bu suretle düşman devletlerinin zorlamaları ve kandırmalarıyla olaylara ve gerçeklere aykırı olarak çıkarılmış bulunan fetvalar, İslâm halkı için şeriatça muteber olurlar mı? Beyan buyrula:

          Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olmazlar.”Kaynak olarak: Dr. Abdülkadir Altınsu, Osmanlı Şeyhülislamları, Mahmut Esat Bozkurt, ATATÜRK İHTİLALİ VE Sabahattin Selek, Anadolu İhtilalı. Osmanlı Devletinde Fetva Müessesi, Padişahların cinayetlerinin ve kararlarının İslam dinine göre meşru sayılmasına yaramıştır. Birinci Selim, Şah İsmail ile savaşabilmek için, Şeyhülislama Tokat ilinin bir senelik gelirini ARPALIK OLARAK VEREREK FETVASINI ALABİLMİŞTİ?!Bu konulardaki ŞEYHÜLİSLAM FETVALARI.

        “Yavuz Selim, İran seferi öncesi Anadolu’ya gönderdiği memurları aracılığıyla aktif Kızılbaşlar’ı yediden yetmişe tespit ettirmiş “  ve Müftü Hamza Efendi ile Şeyhülislam İbn-i Kemal gibi din adamlarına hazırlattığı fetvalarla, 40 binden fazla Alevi’yi katlettirmiştir. Ünlü Osmanlı Tarihçisi İdris-i Bitlis-i, ” Selim Şehname” adlı eserinde ‘Türkmen Alevi’ katliamını bir övünç kaynağı gibi kaleme almıştır.”“Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü Şeyhülislamı Ebussuud Efendi, “Kızılbaş taifesinin şer’an kıtali helal olup, katleden gazi ve Kızılbaş taifesinin ellerinde maktul olanlar şehid olurlar mı?”  yolundaki bir soru karşısında şu fetvayı veriyor: “Olur gaza-i ekber ve şehadet-i azimedir.” (Evet, olur din yolunda en büyük savaştır, Tanrı yolunda büyük bir şehitliktir.) Başka bir deyişle bu âlimler(!) ve sözde din adamları, emrinde oldukları yöneticilerin isteklerine dini ve şer’i kılıflar hazırlamışlardır. Anadolu’da, Celali ayaklanmaları sırasında çıkarılan şeyhülislam fetvalarını da artık sorgulamanın zamanı gelmiştir. Çünkü Osmanlı sultanları, şeyhülislam fetvalarını, Alevi Türkmen katliamına hukuki dayanak sağlamıştır?!”Bugün bile,bazı sapık dinciler Aleviler için kin kusmaktalar:”Bir alevi ile evlenen150 kırbaç,çocuk doğurana da ölüm?!Önerileri internette dolaşımdadır.”

Din Bilginlerinin! Diyanet İşleri Başkanı Mercedes 600S Mehmet Görmez Beyimizin, GÖZARDI ETTİKLERİ ÇOK ÖNEMLİ BİR KONU VARDIR: Anlatayım: Roma İmparatorluğunda iki tip hukuk vardı:1-Din adamlarının yarattığı DİNİ HUKUK, KAYNAĞINI VE DAYANAĞINI DİNDEN ALAN HUKUK, 2-Din dışında yaratılan, KAYNAĞINI SOSYAL YAŞAMDAN ALAN AKLA VE BİLİME DAYALI EVRENSEL LAİK HUKUK. Laik hukukun olmadığı devirlerde ve toplumlarda, gelişen sosyal ilişkilere çözümler aranılmıştır. Fetvacılık Kuranın önüne ve üstüne konulmuştur. ZAMAN DEĞİŞTİKÇE AHKÂM DA—HÜKÜMLER DE—DEĞİŞİR” ilkesi hiç sayılarak, çok ilkel Müslüman toplumlarda, ŞERİATHUKUKUNA GÖRE uygulanan Fetvalar LAİK TÜRK TOPLUMUNA DA aynen uygulamaya çalışılmıştır. Toplum vicdanı ve aklı en ilkel devirlere kilitlenerek dondurulmuştur. İtalyan Cesare Beccariye,”SUÇLAR VE CEZALAR,”Adlı bilimsel yapıtı ile işkencelere dayalı dogmatik Hıristiyanlık ceza hukukunu yerle bir etmiştir.1764/Aynı çağın bilginlerinden Montesguieu de” Kanunların Ruhu” adlı eseriyle çağının önünü açmıştır.21 Yaşında Modern Ceza Hukukunu yaratan Cesare Beccariye, amacını şöylece özetlemişti:

YÜZ YILLARDIR BİRİKEN YARGILARI ORTADAN KALDIRMALIYIZ?!”                                       Osmanlı Padişahlarının en büyüklerinden birisi olan İkinci Mahmut, Batıya yönelmenin şart olduğunu kavramıştır.1841’de bir Fransız Ticaret Kanunu tercüme edilmiştir. Tercüme kanunların arkası kesilmediği halde Fetva Müessesesi de işletilmiştir. Ahmet Cevdet Paşa, Abdülaziz’i ikna ederek, Fransız Medeni kanununun tercümesine engel olmuş, kurdurduğu bir komisyon marifeti ile Dokuz senede “Mecelle’yi DÖRT İSLAM MEZHEBİ KURALLARINA ve kazuistik metoda göre DÜZENLEMİŞTİ. HEM MEDENİ KANUN, HEM CEZA KANUNU, HEM BORÇLAR KANUNU HEM DE USUL KANUNU MADDELERİNİ İÇERMEKTETDİ. BU DAVRANIŞ, UYGARLIK YOLUNDA 150 SENE KAYBIMIZA NEDEN OLMUŞTUR. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte YÖNÜMÜZÜ DE LAİK HUKUKA DÖNMÜŞTÜK. Din adamlarımız, Müslümanlıktan sonra oluşan yargıların içinden bir türlü çıkamamışlardır. DİN DİYEREK, ARABIN YEDİNCİ ASRIN İLK YARISINDAKİ KIYAFETLERİNE, GELENEK VE GÖRENEKLERİNE, SOSYAL KURALLARINA VE ARAP DİLİNE, ARAP KİMLİĞİNE YAPIŞIP TA KALMIŞLARDIR. Hâlâ, ŞERİATÇI Arap Dincilerinin biribirine ters fetvalarını İslam Dini kuralıdır diyerek, kendi fetvalarıymış gibi, yayınlamaktadırlar. Sağcı Siyasi Partileri sağladığı çıkarlara göre de TAMAMEN POLİTİZE OLMUŞLAR; POLİTİKACILARIN DESTEĞİNDE, SUBAYLARI, ÖĞRETMENLERİ VE HUKUKÇULARI DA YENMİŞLERDİR.

 

 

 

       

.                             

 

                              

               

 

 

 

 

                                       5                                                    

                                                                                                                                                      

                                              

               

                                                

                                      

               

                 

               

       

                        

                                                                                                                                                                                                                                           

               

               

 

                       




 
  TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV.İZMİR;07 ŞUBAT 2016.
                  DİYANETİN ÇAĞDIŞI KOPYA FETVALARI?!
Anayasamıza göre-%92,07 Halkoyu ile-Diyanet İşleri Başkanlığının görevleri:
         İ.Diyanet İşleri başkanlığı
         Madde 136-Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir”.  
“OYLARINIZI AK PARTİYE VERİNİZ?!Mehmet görmez,Prof.Dr.Diyanet İşleri Başkanı.
          Cumhuriyetimizin ilanıyla beraber,03 Mart 1924’te ŞERİYE VE EVKAF VEKÂLETİ LAĞVEDİLEREK,--429 sayılı yasa/ Şeyhülislamlık ve Fetva Eminliği de kaldırılıp, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, Başbakanlığa bağlı bir devlet teşkilatı olarak kurulmuştu.Diyanet  İşleri Başkanlığı, İslam Dininin inançlara ve ibadetlere dair hükümleri hususunda halkımızı aydınlatmak ve ibadet yerlerini ve din adamlarını yönetmek amacıyla kurulmuştu. Sünni-Hanefi inancına dayalı Diyanetin HALKI AYDINLATMAK AMACIYLA vereceği fetvaları LAİK DÜZENİMİZDE bağlayıcı değildir. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI RUHANİ BİR KURUM DA DEĞİLDİR? İlk Diyanet İşleri Başkanımız da Uşaklı Mehmet Rifat Börekçi olmuştu. Ankara Müftüsü iken Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal’e 1200 Lirasını yardım olarak veren ve İstanbul’un yayınlamış olduğu ihanet fetvasına Mukabil fetva ile yanıt veren büyük din adamımızdı. Sırası ile DİYANET İŞLERİ BAŞKANLARIMIZ:
          1-Mehmet Rifat Börekçi---01 NİSAN 1924—05 MART 1941-
          2-MEHMET Şerafettin Yaltkaya---14 Ocak 1941—23 Nisan 1947-Mustafa Kemal’in cenaze namazını kıldırmıştır.
          3-Ahmet Hamdi Akseki—29 Nisan 1947—09 Ocak 1961-ASKERİN DİN KİTABINI YAZMIŞTIR.
          4-Eyüp Sabrihayırlıoğlu-17 Nisan 1951—10 Haziran1960.Norslu Sait’in Risalelerinin yayımlanmasında sakınca görmemiştir.
          5-Ömer Nasuhi Bilmen—30 Haziran 1960—06 Haziran 1961.
          6-Hasan Hüsnü Erdem—06Nisan 1961—13 Ekim 1964.
          7-Mehmet Tevfik Gerçeker-15 Ekim 1964—16 Aralık 1965-
          8-İbrahim Bedrettin Elmalı—17 Aralık 1965—25 Ekim 1966-
          9-Ali Rıza Hakses—25 Ekim 1966—15 Ocak 1968-
          10-Lütfi Doğan—15 Ocak 1968—25 Ağustos 1972-
          11-Lütfi Doğan--+26 Ağustos 1972—26 Temmuz 1976-
          12-Süleyman Ateş—28 Temmuz 1976—07 Şubat 1978-
          13-Tayyar Altıkulaç—9 Şubat 1978—10 Kasım 1986-
          14-Mustafa Sait Yazıcıoğlu—17 Haziran 1987—02 Ocak 1992-
          15-Mehmet Nuri yılmaz—03 Ocak 1992—13Mart 2003-
          16-Ali Bardakoğlu—28 Mart 2003—11 Kasım 2010-
          17-Mehmet Görmez—11 Kasım 2010—SONSUZUNA?!
“-Kanı, canı ve malı helâldir”. Fetvaları verenler de TÜRK SOYUNDAN ŞEYHÜLİSLAMLARDIR. Ama SÜNNİ geçinen Osmanlının uşaklarıdır.
        1828 yılında, Mora’yı yitirdiğimizde, Osmanlı Şeyhülislamı Yasinci Zade Abdülvehap Efendi bir fetva vermiştir; evlere şenlik:                       
        MORAYI KAYBETMEK İSLAM DİNİ AÇISINDAN HAYIRLI OLMUŞTUR.” Kaynak: Mahmut Esat Bozkurt, ATATÜRK İHTİLALİ; Dr. Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislamları. s.184,Osman Türkoğuz, Halifelik s.72,
        “-Padişah, Halife zalim olsa da, O’na itaat gerekir. Çünkü millet lâyık olduğu idareyi bulur kuralı ŞERİAT ESASIDIR. Bunun aksine hareket edenler KÂFİR OLUR.” Mecmuatü’l edep; Mahmut Esat Bozkurt, ATATÜRK İHTİLALİ s.341,
        Osmanlı Padişahı Avcı Mehmet’in Huzuru Hümayunlarında bir tartışma geçer. Şeyhülislam Bursalı Mehmet Efendi, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya:
        “-Köprülü Mehmet Paşa’nın ölümü isabet oldu. Çünkü namuslu ve iktidarlı birçok adamların haksız yere kanını akıttı.” der.
Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa:
        -Babam, öldürdüklerini hep senin FETVANLA öldürdü.”Diye yanıt verdiğinde; ŞEYHÜLİSLAM Bursalı Mehmet Efendi:
“-Ne yapayım, şerrinden korkardım, bu sebeple FETVALARI VERDİM;” der. Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa da, taşı gediğine koyar:
        “-Ya Allah’tan korkmayıp, mahlûktan korkmak İLM’İ DYANET’E lâyık mıdır? der. Dr. Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislamları s.90-91,Osman Türkoğuz, Halifelik s.78,
        Arap milletini ele alalım; aynı dili konuşuyorlar, aynı dine mensuplar, ayrı, ayrı devletler. Dini uygulamaları apayrı. Suudi Arabistan ayrı fetva verir, İran apayrı fetvalar verir, Irak ve Yemen ve öteki İslam ülkeleri başka türlü fetvalar verirler.
        Yemen’de ve Habeşistan’da KIZLARIN SÜNNET OLMALARI DİNEN ZORUNLUDUR. Sünnet olan kız ve kadınlardan ölen ölene.
Siyasi İslâmi uygulayan İslâm ülkelerinde; İslâm dini MİLLİYET VE DAHİ MİLLET olup çıkmıştır.
Hani islamda birlik ve dahi beraberlik? İslâm’da birlik ve beraberlik; yalınız ve yalınız KADINLARI AŞAĞILAMADA VARDIR.
        İki Müslüman ve kan kardeşi ülke savaşa tutuşsa; her iki taraf ta; Allah’ın adını anarak birbirlerini öldürecekler ve cennet’e birlikte gidecekler. Ya orada da birbirlerini öldürürlerse! Sizlere üç önemli fetva vermek istiyorum.
Hıristiyanların Müslüman oluşlarını önlemek için, para ile bir fetva verilmiştir. ”denize bir damla içki dökülse, deniz kuruduğu zaman, oradaki kuruyan bir otu yiyen ineğin sütünden içen kimse’nin yedi ceddi de Müslüman olsa, bu oluş dinen hükümsüzdür. Çünkü hepsi de cehennemliktir.”
        Birinci Dünya Savaşına girişimiz dinen olur veren fetva’yı Suat Hayri Ürgüplünün babası vermiştir. Abdülhamit’i tahtan indiren fetvayı da, Rahmetli Hamdi Yazır vermiştir. Çok ilginçtir; fetva ile kelle kesenlerin kelleleri de fetva ile kesilmiştir.
        Gelelim Mukaddes Cihat Fetvasına.
        “Fetvahane,      minhu’t-Tevfik, (olduğu gibi yazıyorum)
         Bu meselenin beyanında Eimme’i Hanefi yeden cevap bu veçhiledir ki:
İslamiyet aleyhine tehacüm’i ada vaki ve memaliği islamiyenin gasp ve  gâreti ve nufüs’i İslamiyenin  seby ve esir edilmeleri mutahakkak  olunca Padişah’ı İslam hazretleri nefir’i âm suretiyle cihadı emir ettikte,”infirû hilafen ve sikâlen ve câhidû biemvâliküm ve enfisikum “ ayet’i celilesi hükmi münifince      kâffe’i  müslimin üzerine cihan farz olup genç ve ihtiyar piyade ve süvari olarak  bilcümle aktardaki müslimin inin malen ve bedenen cihada musaraat eylemeleri farz’ı ayın olur mu? Ne buyrula?
        El-cevap: Allah’ü Teâlâ âlem olur. Ketebehu, el-fakir ileyhi Ta’âlâ  Hayri bin Avnî el-ürgübî Ufiye anhu.
        Bu suretle elyevm makam’ı hilâfet’i İslam iye ve memâlik’i mahrusa’i şahaneye sefain’i harbi ve asâkiri berriyesiyle hücum etmek suretiyle Hilâfeti İslâmiyeye hudut neuzübillahi taâla nûr’ı âli’i İslamiyetlin itfa ve imhasına saf bulundukları mutahakkak olan Rusya ve İngiltere ve Fransa ile anlara mutîn ve zahir olan hükümetlerin taht’ı idarelerinde bulunan kaffe’i müsliminin dahi mezkûr hükümetlerin aleyhine ilan’ı cihad ederek bilfiil gazaya musaraat eylemeleri farz olur mu? Ne buyrula?
        El-cevap. Allah’ü Teâlâ âlem olur. İmza ve ad aynı.
        Bu suretle maksudun husulü cem’i müslimin cihada musaraat etmelerine mütevakkıf iken bazıları neuzübillahi taâlâ tehalüf etseler tehalüfleri mâsiyet’i azime olup gazabı ilahiye ve bu mâsiyeti şenianın cezasına müstehak olurlar mı? Ne buyrula?
        El-cevap: Allah’ı Teâlâ âlem olur. İmza ve ad aynı.
        Bu suretle hükümeti islamiye  muharebe eden hükümeti mezbûre ahali’i islamıiyesinin  kendilerini kati ve hatta cem’i  ailelerini mahv ile ikrah ve icbar edilmiş olsalar bile hükümet’i İslâ miye asakiriyle muharebe etmeleri şeran  haram’ı kati ile haram olup katil olmalarıyle nâr’ı cah’ıme olurlar mı?Ne buyrula?
        El-cevap: Allah’ı Teâlâ âlem olur. İmza ve ad aynı.
        Bu surette harbi hazırda İngiltere ve Fransa ve Rusya ve Sırbiye ve Karadağ hükümetleriyle zahir iken taht’ı idarelerinde olan Müslümanların hükümet’i seniyye’i islâmiyeye muin bulunan Almanya ve Avusturya aleyhine harp etmeleri Hilâfet’i İslamiyenin mazarratını mucip olacağından ism’i azim olmakla azâb’ı elime müstahak olurlar mı? Ne buyrula?
        El-cevap. Allah’ı Teâlâ âlem olur.
        Ketebehu el-fakir ileyhi Ta’âlâ
        Hayri bin Avni el-Ürgübî Ufiye anhu.
        Bu fetva üzerine HALİFE’Yİ RUYU ZEMİN, KUTSAL CİHAD ilan eder. İlk tepkiyi, Osmanlı’nın, Arap kökenli, Bağdat Müftüsü verir :”- Hilafet Kureyşli bir Arabın hakkıdır. Kureyşli Arap olmayan halifenin halifeliği geçersizdir. Vermiş olduğu Kutsal Cihad ilanı da yok hükmündedir.”
Tüm Müslümanlar, Çarlık Rusya’nın, İngiltere’nin ve Fransa’nın saflarında Osmanlıya kurşun sıkmışlardır. Çarlık Rus Ordusunda bulunan Türk ve Müslüman asıllılar: ”Bu, din harbi değil; gün harbidir ;” diyerek Osmanlıya kurşun sıkmıştır.
Bu fetvayı ve Kutsal cihad ilanını Alman imparatorluğu sağlamıştır. Bu geçersiz Cihad sayesinde, (3.159.200) Türk Askeri şehit olmuştur.
        İngilizlerde, İstanbul’daki vatan ve din düşmanlarına bir fetva hazırlatarak uçaklarla Anadolu ve Trakya içlerine attırtmışlar; Sait Molla denilen hainin kurduğu casusluk örgütü ile isyanlar çıkartmışlardır.
Sadrazam Damat Ferit Paşa Haini; bir yandan ”Kuvve ’İ İnzibatiye” adlı bir Hilafet Ordusu kurdurmuş; bir yardanda bu hain fetvayı yayımlattırmıştır.
Bu fetvayı Şeyhülislam Dürri zade Abdullah Efendi kaleme almıştır. Bu Hain Abdullah Efendi; İstanbul’un geri alınması üzerine, kaçtığı Arabistan’da ölmüştür.
Kızları, Diyanet İşleri Başkanlığına, kendilerine maaş bağlanması için başvuruda bulunmuşlardır. Şimdi, bu namussuz fetvayı Türkçeleştirerek veriyorum. Bu fetva, Sultan Vahdettin’in bir “Hatt’ı Hümayun“u ve İstanbul Hükümeti’nin bir bildirisi ile 05 Nisan 1920 günü yayımlanmıştır.
Bu “Fetva’yı Şerife!”, aynen şöyledir:
        “Bütün nizamın sebebi olan İslam halifesi (yüce Tanrı O’nun hilâfetini kıyamet gününe kadar sürdürsün) Hazretlerinin idaresi altında bulunan İslâm beldelerinde, bazı Şerir şahıslar aralarında birleşip ve kendilerine reisler seçerek padişahın sadık tabasını hileler ve tezvirler ile kandırmağa ve yoldan çıkarmağa, Padişahın yüksek emirleri olmadan, ahaliden asker toplamağa kalkışıp, görünüşte askeri iaşe ve teçhiz bahanesiyle ve gerçekte mal toplama sevdasıyla kutsal şeriata ve Padişahın emirlerine aykırı olarak bir takım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını yağmalamak ve bu yoldan Tanrı’nın kullarına zulmede gelmeğe ve suçlar işlemeğe, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile tahrip, yerle bir etmek, Padişahın sadık tebaalarından nice masum kimseleri katl ve kanlarını döktükleri, müminlerin emiri olan padişah emrinde bulunan bazı dini, askeri ve mülki memurları kendi başlarına azi ve kendi hempalarını tayin, hilafet merkezi ile memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle, halifelik otoritesini kırmak ve zayıflatmak maksadıyla yüksek halifelik makamına ihanet etmek imama (Padişaha) itaatten dışarı düşmekle, “Devleti Âliye’”nin nizam ve düzenlerini, memleketin asayişini bozmak için yalanlar yaymak ile halkı fitneye sevke sebep ve fesada gayret etmekte oldukları açıklanmış ve gerçekleşmiş olan adı geçen reisleri ile aveneleri ve onlara bağlı olan kimseler eşkıya mertebesinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek emirlerden sonra halâ inat ve fesatlarında direnirler ise adı geçen kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı kurtarmak vacip olup ”Fe-katilû nelleti tebga hatta tefea ile emerillah” ayeti kerimesi gereğince katilleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri meşru ve farz olur mu?
Beyan buyrula. Cevabı budur: gerçeği Tanrı bilir ki, olur.                         Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
        Böylece padişahın ülkesinde savaş kudretleri bulunan Müslümanların âdil halifemiz ve imamımız Sultan Mehmet Vahidettin Han Hazretlerinin çevresi etrafında toplanıp, bunlarla çarpışmak için yapılan davet ve emirlerine koşup, adı geçen eşkıyalar ile savaşları vacip olur mu? Beyan buyrula.
        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olur.
        Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
Bu surette Halife hazretleri tarafından adı geçen eşkıyalar ile çarpışmak için tayin olunan askerler, çarpışmaktan kaçınır ve firar eylerlerse, büyük günaha girip ve asi olup, dünya’da şiddetle cezaya ve ahrette acıklı azaplara hak kazanmış olurlar mı? Beyan buyrula.
        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olurlar.
        Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
        Bu suretle halife’nin askerlerinden olup ta eşkıyaları katledenler gazi ve eşkıyalar tarafından katlolun anlar şehit ve şefaate nail olurlar mı? Beyan buyrula.
        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olurlar.
        Dürri Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
        Bu suretle eşkıyalar ile muharebe hakkında çıkarılmış olan padişah emirlerine itaat etmeyen Müslümanlar asi ve şeran cezalandırılmaya hak kazanmış olurlar mı? Beyan buyrula.
        Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olurlar.
        Dürri Zade Es- Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
        Bu fetva birçok Türk’ün kanının akmasına neden olmuştur.”Ilımlı İslâm”numaraları, bizi bu aşağılık durumlara götürür. Yüce Tanrı; bir defa Mustafa kemal verir, bunu da unutmamamız gerekir. Bu fetva üzerine VATAN HAİNİ NEMRUT MUSTAFA; Mustafa Kemal ve yedi kader arkadaşını GIYABEN idama mahkûm etmiştir. Altıncı Vahdettin de bu kararı onaylamıştır.
        Anadolu da boş durmamış, mukabil Fetvayı yayımlamıştır. Yüce İslam dini, iki cepheye ayrılan ülkemizde, her iki tarafa da elini uzatmıştır. Bir yerde, politikanın içersine dini soktunuz mu, tüm alçak yarasalar orasını mesken tutar. Din, birleştirici ve barıştırıcı özelliğini yitirerek politikacının çıkar aleti haline gelir. Mareşal Gazi Mustafa kemal’e kızgınlık ve düşmanlıkların altında, din bezirgânlarının soyma ve sömürme hırsları yatmaktadır.
Cennetmekân Mehmet Rıfat Börekçi ve cennetmekân (153) kahraman Müftü bir araya gelerek mukabil fetvayı hazırlayıp, imzalayarak yayımlamışlardır. Rahmetli Rıfat Börekçi İlk Diyanet İşleri Başkanımız olmuştur. En sıkıntılı anların da,  T.B.M.Meclisi Başkanı Mustafa Kemal’in emrine (1.200) Türk lirasını veren Ankara müftüsü, bu Rıfat Efendidir.
Bu ÜNLÜ FETVA’YI Türkçeleştirilmiş olarak veriyorum:
        “Dünya nizamının sebebi olan İslâm Halifesi Hazretlerinin halifelik makamı ve saltanat yeri olan İstanbul, müminlerin emerinin (padişahın) varlığının sebebine aykırı olarak, İslamların düşmanları olan düşman devletler tarafından fiilen işgal edilerek İslâm Askerleri silâhlarından uzaklaştırılıp, bazıları haksız olarak katl ve hilafet yerinin korunmasına yarayan bütün istihkâmları, kale ve diğer harp vasıtaları zapt edilmiş, resmi işler görmeğe ve İslam askerlerini teçhize memur olan Babıâli ve harbiye Nezaretine el konularak, halifeyi milletin gerçek menfaatlerini hedef tutan tedbirler almaktan fiilen men ve örfi idare ilan ve divanı harpler kurmak suretiyle İngiliz Kanunlarını tatbikle muhakeme etmek ve cezalandırmak suretiyle halifenin yargılama hakkına müdahale ve yine yüksek halifelik makamının maksatlarına aykırı olarak Osmanlı memleketi parçalarından İzmir ve Adana ve Maraş ve Ayıntap ve Urfa bölgelerinde düşmanlar tarafından tecavüz edilerek gayrimüslim tebaa ile birleşip İslamları katilam ve mallarını yağmalamak ve kadınlara tecavüz ve İslam’ın kutsal saydığı hususları tahkir eder olduklarında açıklandığı veçhile hakaret ve esirliğe maruz kalmış bulunan İslam halifesinin kurtarılması için elden gelen gayreti sarf ederek bütün iman sahiplerine farz olur mu? Beyan buyrula.  Cevabı budur: Gerçeği tanrı bilir ki, olur. Bu suretle meşru haklarını ve halifeliğin gasp edilmiş olan kudretini kurtarmak ve fiilen tecavüze maruz kaldığı zikredilen  memleketleri düşmandan temizlemek için  mücadele eden  ve savaşan İslam halkı  şeriatça eşkıya olurlar mı ? Beyan buyrula.   Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olmazlar.
        Bu suretle düşmanlara karşı açılan savaşta ölenler şehit, hayatta kalanlar gazi olurlar mı? Beyan buyrula.   
          Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki olurlar.
        Bu suretle savaşta ve dini vazifesini yerine getiren İslam halkına karşı, düşman tarafını tutarak İslâmlar arasında fitne çıkararak silah kullanan Müslümanlar, şeriatça günahların en büyüğünü işlemiş ve fesada yönelmiş olurlar mı? Beyan buyrula.
        Cevabı budur: Gerçeği tanrı bilir ki, olurlar.
        Bu suretle düşman devletlerinin zorlamaları ve kandırmalarıyla olaylara ve gerçeklere aykırı olarak çıkarılmış bulunan fetvalar, İslâm halkı için şeriatça muteber olurlar mı? Beyan buyrula:
          Cevabı budur: Gerçeği Tanrı bilir ki, olmazlar.”Kaynak olarak: Dr. Abdülkadir Altınsu, Osmanlı Şeyhülislamları, Mahmut Esat Bozkurt, ATATÜRK İHTİLALİ VE Sabahattin Selek, Anadolu İhtilalı. Osmanlı Devletinde Fetva Müessesi, Padişahların cinayetlerinin ve kararlarının İslam dinine göre meşru sayılmasına yaramıştır. Birinci Selim, Şah İsmail ile savaşabilmek için, Şeyhülislama Tokat ilinin bir senelik gelirini ARPALIK OLARAK VEREREK FETVASINI ALABİLMİŞTİ?!Bu konulardaki ŞEYHÜLİSLAM FETVALARI.
        “Yavuz Selim, İran seferi öncesi Anadolu’ya gönderdiği memurları aracılığıyla aktif Kızılbaşlar’ı yediden yetmişe tespit ettirmiş “  ve Müftü Hamza Efendi ile Şeyhülislam İbn-i Kemal gibi din adamlarına hazırlattığı fetvalarla, 40 binden fazla Alevi’yi katlettirmiştir. Ünlü Osmanlı Tarihçisi İdris-i Bitlis-i, ” Selim Şehname” adlı eserinde ‘Türkmen Alevi’ katliamını bir övünç kaynağı gibi kaleme almıştır.”“Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü Şeyhülislamı Ebussuud Efendi, “Kızılbaş taifesinin şer’an kıtali helal olup, katleden gazi ve Kızılbaş taifesinin ellerinde maktul olanlar şehid olurlar mı?”  yolundaki bir soru karşısında şu fetvayı veriyor: “Olur gaza-i ekber ve şehadet-i azimedir.” (Evet, olur din yolunda en büyük savaştır, Tanrı yolunda büyük bir şehitliktir.) Başka bir deyişle bu âlimler(!) ve sözde din adamları, emrinde oldukları yöneticilerin isteklerine dini ve şer’i kılıflar hazırlamışlardır. Anadolu’da, Celali ayaklanmaları sırasında çıkarılan şeyhülislam fetvalarını da artık sorgulamanın zamanı gelmiştir. Çünkü Osmanlı sultanları, şeyhülislam fetvalarını, Alevi Türkmen katliamına hukuki dayanak sağlamıştır?!”Bugün bile,bazı sapık dinciler Aleviler için kin kusmaktalar:”Bir alevi ile evlenen150 kırbaç,çocuk doğurana da ölüm?!Önerileri internette dolaşımdadır.”
Din Bilginlerinin! Diyanet İşleri Başkanı Mercedes 600S Mehmet Görmez Beyimizin, GÖZARDI ETTİKLERİ ÇOK ÖNEMLİ BİR KONU VARDIR: Anlatayım: Roma İmparatorluğunda iki tip hukuk vardı:1-Din adamlarının yarattığı DİNİ HUKUK, KAYNAĞINI VE DAYANAĞINI DİNDEN ALAN HUKUK, 2-Din dışında yaratılan, KAYNAĞINI SOSYAL YAŞAMDAN ALAN AKLA VE BİLİME DAYALI EVRENSEL LAİK HUKUK. Laik hukukun olmadığı devirlerde ve toplumlarda, gelişen sosyal ilişkilere çözümler aranılmıştır. Fetvacılık Kuranın önüne ve üstüne konulmuştur. ZAMAN DEĞİŞTİKÇE AHKÂM DA—HÜKÜMLER DE—DEĞİŞİR” ilkesi hiç sayılarak, çok ilkel Müslüman toplumlarda, ŞERİATHUKUKUNA GÖRE uygulanan Fetvalar LAİK TÜRK TOPLUMUNA DA aynen uygulamaya çalışılmıştır. Toplum vicdanı ve aklı en ilkel devirlere kilitlenerek dondurulmuştur. İtalyan Cesare Beccariye,”SUÇLAR VE CEZALAR,”Adlı bilimsel yapıtı ile işkencelere dayalı dogmatik Hıristiyanlık ceza hukukunu yerle bir etmiştir.1764/Aynı çağın bilginlerinden Montesguieu de” Kanunların Ruhu” adlı eseriyle çağının önünü açmıştır.21 Yaşında Modern Ceza Hukukunu yaratan Cesare Beccariye, amacını şöylece özetlemişti:
YÜZ YILLARDIR BİRİKEN YARGILARI ORTADAN KALDIRMALIYIZ?!”                                       Osmanlı Padişahlarının en büyüklerinden birisi olan İkinci Mahmut, Batıya yönelmenin şart olduğunu kavramıştır.1841’de bir Fransız Ticaret Kanunu tercüme edilmiştir. Tercüme kanunların arkası kesilmediği halde Fetva Müessesesi de işletilmiştir. Ahmet Cevdet Paşa, Abdülaziz’i ikna ederek, Fransız Medeni kanununun tercümesine engel olmuş, kurdurduğu bir komisyon marifeti ile Dokuz senede “Mecelle’yi DÖRT İSLAM MEZHEBİ KURALLARINA ve kazuistik metoda göre DÜZENLEMİŞTİ. HEM MEDENİ KANUN, HEM CEZA KANUNU, HEM BORÇLAR KANUNU HEM DE USUL KANUNU MADDELERİNİ İÇERMEKTETDİ. BU DAVRANIŞ, UYGARLIK YOLUNDA 150 SENE KAYBIMIZA NEDEN OLMUŞTUR. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte YÖNÜMÜZÜ DE LAİK HUKUKA DÖNMÜŞTÜK. Din adamlarımız, Müslümanlıktan sonra oluşan yargıların içinden bir türlü çıkamamışlardır. DİN DİYEREK, ARABIN YEDİNCİ ASRIN İLK YARISINDAKİ KIYAFETLERİNE, GELENEK VE GÖRENEKLERİNE, SOSYAL KURALLARINA VE ARAP DİLİNE, ARAP KİMLİĞİNE YAPIŞIP TA KALMIŞLARDIR. Hâlâ, ŞERİATÇI Arap Dincilerinin biribirine ters fetvalarını İslam Dini kuralıdır diyerek, kendi fetvalarıymış gibi, yayınlamaktadırlar. Sağcı Siyasi Partileri sağladığı çıkarlara göre de TAMAMEN POLİTİZE OLMUŞLAR; POLİTİKACILARIN DESTEĞİNDE, SUBAYLARI, ÖĞRETMENLERİ VE HUKUKÇULARI DA YENMİŞLERDİR.
 
 
 
       
.                             
 
                              
               
 
 
 
 
                                       5                                                    
                                                                                                                                                      
                                              
               
                                                
                                      
               
                 
               
       
                        
                                                                                                                                                                                                                                           
               
               
 
                       
 
               
               
               
 
 
 
 




               

               

               

 

 

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi