YAHUDİLERLE
ONBAŞI A.HİTLERE SARILMAK
TC. YENİ AÇKLIM:
OSMAN
TÜRKOĞUZ
TV.İzmir;05Ocak
2016.
“Bir Mareşali bir Onbaşının emrine verirseniz,sonuç yenilmek
olur?!Mareşal Manştayım,Rusya’daki Nazi istila ordularının başkomutanı.Ruslara
esir düştü.
Onbaşı
Adolf Hitler;Alman adaletini,Alman polisini,Gestapoyu,SA’LARI,Alman basınını,Alman
silahlı kuvvetlerini,Alman halkını ele geçirdikten sonra FÜHRER OLDU?!ASTIĞI ASTIKTI;KESTİĞİ DE
KESTİKTİ.Bakınız, Profesör Dr. Papaz Martin Neamöller
durumu nasıl anlatıyor:
Profesör Dr. Papaz Martin
Neamöller’in, Onbaşı Adolf Hitler Nazi rejiminin gelişine dair günlüğü,
diktatörlüklerin uygulanışlarının tanımını yapmaktadır:
“Önce sosyalistleri topladılar; sesimi çıkarmadım, çünkü ben
sosyalist değildim. Sonra
,Sendikacıları
topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü ben Sendikacı değildim. Sonra, Yahudileri
topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü ben Yahudi değildim. Sonra, beni almaya
geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
350 Şehir devletinden oluşan Almanya; dil birliği, hukuk birliği,
din birliği, güzel sanatlar ve müzik birliği, GELENEK VE Görenek birliği ile
ALMAN MİLLETİNİ OLUŞTURMUŞTU. PRUSYA Devleti güçlenerek 1864’te
Danimarka’yı,1866’da Avusturya’yı,1870-1871’de de Fransayı yenerek, Pariste
Louvre sarayında Alman birliğini kurmuştu. Birinci Dünya Savaşında yenilerek
bazı toprakları elinden alınmıştı. Onbaşı Adolf Hitler, Münih’te bir meyhanede,
Yedi kişi ile Alman Nasyonal Sosyal Partisini kurmuştu. Yahudi çıkışlı olmasına
karşın koyu bir Alman/Cermen/milliyetçisiydi. Almanya’yı toparlayarak
güçlendirmek ve Alman ırkını dünya hâkimi yapmak sevdasındaydı. Allah
tarafından gönderildiğine inanmıştı ve Alman halkını da inandırmıştı. Narsist
ve Şizofrenik bir yapısı vardı. Sayın Bay Recep Tayyip Erdoğan’ın örnek
gösterecek yapısı bilgisizliğin ürünüdür. Onbaşı Adolf Hitler,anası Alman olan
Yahudi Rockefeller’den birisinin piçidir.Viyanda,Yahudiler lüks ve sefahat
içinde yaşarlarken Adolf Hitler açlıktan sürünmekteydi,seceresi nedeniyle de
toplum dışına itilmişti.Bavyera’ya geçerek Alman ordusunda başarılı?!Bir asker
olduğu halde orada haksızlıklara
uğrayarak?!Alman toplumuna da düşman olmuştu.Yahudiliğe düşmanlığı nedeniyle
onları Gaz odalarına sevk etmişti.Almanlara düşmanlığı da Almanları,BOŞ YERE
AÇMIŞ OLDUĞU CEPHELERDE KIRIMLARA UĞRATMIŞTI. “AYKİRİYE” parolalı bir planı
uygulamak istemişti.”Madem ki Almanlar bana oy verdiler,o nedenle de
ölmelidirler?!Demişti.Yenilgi sonunda,tüm Almanların intihar etmesi planının
adıdır.”AYKIRİYE?”Benzerlikleri siz bulacaksınız?!Her ikisi de ,Kömür,Makarna
ve BATTANİYE DAĞITARAK,YALAN SÖYLEYEREK,İFTİRA ATARAK VE KUMPAS KURARAK HALKI
KANDIRIP İKTİDAR OLMUŞLARDIR.
OKUYALIM:”Halk Delilerden Ne
Dahiler Çıkartır?Adlı yazımdan alınmış bir bölümdür:
ADOLF HİTLER!
Doğum tarihi:20Nisan 1889.
Doğduğu yer: Braunau am inn, Yukarı Avusturya.
Babasının adı: Alois Schicklgruber(1837-1903).
Anasının adı: Klara Pölzl(1860–1907).
Ölüm tarihi:30 Nisan 1945,Berlin, Başbakanlık sığınağı.
Ölüm nedeni: Zehir ve tabancayla intihar.
Hitlerin Büyük babası Johann George Hiedler, Aşağı Avusturya köylerinde
gezginci bir değirmenciydi.1824 senesinde; ilk evlenmesinden beş ay sonra doğan
oğlu ve eşi öldüler.18 sene sonra; Duerrenthal’in Strone köyünden, Maria Anna
Schicklgruber adlı,(47) yaşında bir kadınla tekrar evlendi.7 Haziran 1837
tarihinde; Maria’nın gayrimeşru bir oğlu oldu. Bu çocuk; Alois Schicklgruber
olarak büyüdü. Maria Anna;1847tarihinde öldü. Bu ölümden sonra, Johann George
Hiedler ortalıktan yok oldu.84 yaşında; Waldvierte’de,
Weitra kasabasında yeniden ortaya çıktı. Bu sefer adını Hitler olarak
yazıyordu. Üç tanıkla bir Notere giderek, kendisini ALOİS Schicklgruber’in
babası olarak kaydettirdi! William L.Shirer, Nazi İmparatorluğu,1’inci C.S.24.
39 yaşına kadar, Annesinin soyadını taşıyan Alois, doğum kayıtlarını tutan bir
Papazdan, Üvey babasının Johann George Hiedler olduğunu öğrendi. Alois, özel
izinle, ikinci dereceden yeğeni Klara Pölzl ile evlendi.
Adolf Hitler bu ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Güstav İda bebek
iken öldü. Dördüncü çocuk Edmund da (6) yaşında öldü.21 Ocak 1896’da Kız
kardeşi Paula Hitler doğdu. Hiedler, Huetler, Hueffler,”Hiedler” soyadını
kullandılar. Sonunda; bu soyadı “Hitler’e” dönüştü. Adolf Hitler,1920’den sonra
WOLF takma adını kullanmıştı. WOLF, Eski Almancada, ASİL KURT anlamına
geliyordu! Alois Hitler; Viyana’da Yahudi asıllı Prinz adlı birisini Adolf’un
Vaftiz babası yapmıştı!
Hitler, bir ara İDA takma adını da kullanmıştı. Babası öldükten sonra büyük bir
yıkıntıya uğramıştır. Babasından kalan parayı ablasına vermiştir. Lise üçüncü
sınıftan, liseyi terk ederek öksüz çocuklar yurduna yerleşmiştir.1909 senesinde
de evsizler yurduna daha sonra da fakirlerin kaldığı bir eve taşındı. Ressam
olmak istiyordu; Resim Akademisi kendisini başarısız bularak kabul etmemişti.
Homoseksüellerin eyleştikleri bir otele gidip gelmeye başlamıştı.
İngiltere Başbakanı W.Churchill’in kendisine verdiği(11.000) gizli belgeyi
inceleyen Walther C.Langer, Adolf Hitlerin kişiliğinin analizini yapmıştır:
“Hitlerin normal kişilerden çok Eşcinsellerin yanında rahat ettiği doğrudur.
Strasser’in belirttiği gibi; kişisel korumalarının hepisi de Eşcinseldi.
Hitlerin Eşcinsel eşi olduklarını söyleyen iki oğlana da rastladığını
belirtmiştir. Hitler’in, Eşcinsel arkadaşları için kullandıkları “BUBİ” adını
kullandığı da büyük bir olasılıkla doğrudur!”Walther C.Langer, Hitler melek mi,
Şeytan mı? S.164.
Harvard Üniversitesi Psikoloji Kliniği Direktörü Dr. Henry A.Murray, Hitlerin
kişiliği hakkında bir rapor hazırlamıştı:
“Counter Aktive Narsizm!”Hakaret, Eziklik ve aşağılanma ile dürtüklenen bir kişilik!”Yenilirse,
İNTİHAR EDER! Teşhisini de koymuştu. Raporun adı da:”Hitlerin Zihni/Gizli Savaş
Dönemi Raporu”.Walther C.Langer,”The Mind of Hitler” adlı bir kitap yazmıştır.
Adolf Hitler; Birinci Dünya Savaşı çıktığında, Bavyera Kıralı Üçüncü Ludwig’in
izni ile Bavyera ordusuna katıldı. Fransız cephesinde iki defa yaralanarak
hastaneye kaldırıldı. Askeri takma adı: Onbaşı Böhmischen Gefreiter(Bohemyalı).
Askerlik hizmetindeki başarılarından dolayı iki kere Demir Haç nişanı ile
ödüllendirilmiştir:
Aralık 1914’te;İkinci sınıf Demir Haç(Iron Cross Second Class);
Ağustos 1918’de de; Birinci Sınıf Demir Haç,(Iron Cross Fırst Class)
madalyalarıyla onurlandırılmıştır.
15 Ekim 1918’de zehirli gaz bombardımanında kısa süreli körlük yaşamıştır. Bunu
isterik krizine bağlayanlar da vardır.
Onbaşı Adolf Hitler habercilik hizmetinin yanı sıra; askeri dergilerde
yayımlanması için resimler de çekmiştir.”Liderlik özellikleri yeterli
olmadığından onbaşı rütbesinde kalmıştır!”
Düşman kurşunu ile yaralandığından Gazilik madalyası da almıştır. Burada bir
garip durum var. Bu gariplik Resim Akademisine kabul edilmediğinde de
mevcuttur. İki defa Demir Haç nişanı verilen bir askere,”Liyakatsiz!”Sicili
vermek ırsiyetine bağlı olsa gerek diyorum. Viyana Resim Akademisine kabul
edilmeme nedeni de aynı değerlendirmeden olabilir. Adolf Hitler; altı sene
askerlik yaptıktan sonra, askeri üniformasını çıkarmıştır. Politikaya atılmadan
önce(2000) resim yaptığı hesaplanmıştır. Yayımlanan resimleri bir sanat
eseridir.
Etkili konuşmak için Astrolog Medyum Hanussen’den dersler almıştır. Her ders
öncesi kendisine Morfin vurulmuştur!
Fransız cephesinde; Müttefiklerin topçu bombardımanı başladığında, bir siperde
saklanan Onbaşı Adolf Hitler’in içinden gelen bir ses:
“Kalk Onbaşı Adolf Hitler, hemen mevzi değiştir!” Demiştir. Bu sesin emrine
uyan Onbaşı Adolf Hitler, yeni mevziine ulaştığında, eski mevzisine bir top
mermisi düşmüştür. O anda; Onbaşı Adolf Hitler; Almanya’yı için Tanrının
kendisini koruduğuna inanmıştır!
“Hitler, kendisini Almanya’nın kurtarıcısı olarak, insanüstü bir varlık gibi,
özel görevle yükümlü olduğuna inanmaktadır!”Walther C.Langer, S.G.E. S.16.
Ünlü Alman Filozofu Frederik Nietzsche-Nişi-“Zerdüşt Böyle Buyurdu!”Adlı bir
felsefe kitabıyla, insanüstülüğü Almanya’ya ve tüm dünyaya anlatmıştı. Kendisi
de Frengiden çıldırarak ölmüştü.1870–71 Almanya-Fransa arasındaki savaşa
sıhhiye eri olarak iştirak eden, bu ufak, tefek Filozof, yaralı bir askere
narkoz verirken kendisi bayılmıştır!
Herman Göring; Birinci Dünya Savaşına pilot olarak katılmış, savaştan sonra
Yüzbaşı rütbesiyle Alman Hava Kuvvetlerinden ayrılmış, uyuşturucu bağımlısı
biriyken Nazi Partisine girerek Hava Mareşali rütbesiyle Alman Hava Kuvvetleri
komutanı olmuştu. Bu uyuşturucu müptelası şöyle buyurmuştu:
“Vicdansızım ben. Benim vicdanım Adolf Hitlerdir. S.G.E. S.52.
Topal bacaklı Dr. Joseph Goebbels:”Hitler hiç değişmez. Çocukken nasılsa, şimdi
de öyledir!”Demiştir. Bu tanım çok önemli bir husus içermektedir. Dr.Joseps
Goebbels;1933 senesinde Nazi Partisine girmiş, toplumsal Psikoloji uzmanı bir
aşağılık yaratıktır.30 Nisan 1945 günü, Adolf Hitlerin sığınağında, karısı ve
altı Oğlan çocuğu ile intihar etmiştir.
Adolf Hitler;”Yahudiler ve Çingeneler, akrabalık bağları ile Üstün Alman ırkını
bozuyorlar!”Sloganı ile Alt ve Orta sınıf Alman kırsal kesimini etkilemeyi
başarmıştı.”Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur!”Onun
sözlerinden birisidir.
“Ben, dünyaya insanları güçlü yapmak için gelmedim. Onların güçsüzlerini
kullanmak için geldim!”
Tam Narsist Psikopat bir ifade!
Adolf Hitler, Münih’teki bir birahanedeki darbe girişiminden 01 Nisan 1924
senesinde (5) yıl hapis cezası almıştı. Dokuz ay cezaevinde kalarak Mein kampf
–Kavgam-adlı kitabını yazmıştı. Alman Nasyonal Sosyalist Partisini ele
geçirerek,”Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi”—Nationel Sosyalist German
workers Party- adı ile politika arenasına atılmıştı. Kısacası Nazi Partisi
adını alacak olan bu parti NSDAP kısaltması ile anılıyordu. Partiden istifa
etmiş, geri dön çağırısı üzerine de,1’e karşı 563 oy ile genel başkan
seçilmişti.
1928 genel Seçiminde 12 Milletvekili ile
1930’da %18 oy ve 107 Milletvekiliyle,
31 Temmuz 1937 genel Seçiminde de %37 oyla Alman Cumhurbaşkanı Mareşal
Hindenburk’tan Başvekilliği-Şansölyelik- almıştı. Ocak 1933 tarihinde, Katolik
merkez Partisiyle anlaşamadığından,05 Mart 1933’te yapılan yeni genel seçimde
oyların %44’ünü alarak, tek başına iktidar olmuştu.
Alman Parlamentosunu yaktırarak, yangın faili olarak Hollandalı akıl hastası
olan Van der Lubbe adlı bir genci ve Bulgar Komünisti Dimitrof’u mahkeme
huzuruna çıkartmıştır. Dimitrof’un savunması Hitleri ve yargılamayı yapan
soytarı yargıçlar kurulunu deli etmiştir. Dimitrof beraat etmiş; Zavallı Van
der Lubbe idama hüküm giymiştir.
YETKİKANUNU!
Bu kanunla Reichtag-Alman Parlamentosu-yetkilerini (4) seneliğine Nazi
hükümetine bırakıyordu! 2/3 Milletvekili çoğunluğu hile ile sağlanmıştı.(80)
Milletvekili gözaltına alındı. Oylama yapılacağı gün; SA’LAR parlamentoyu
kuşattılar.
“23 Mart 1933 günü;”Halkta ve Almanya’daki Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yetki
Kanun Tasarısı” kabul edildi.
Bizdeki benzerliğe bir göz atalım: Anayasamızın (145)’inci maddesine
göre;”askerler işlemiş oldukları askerlikleriyle ilgili suçlardan Askeri
Mahkemelerde yargılanırlar’” hükmüne aykırı bir kanun, bir gece yarısı
operasyonu ile MUHALEFETİN HABERİ OLMADAN VE KOMİSYONLARDAN GEÇİRİLMEDEN
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLETVEKİLLERİ MECLİSİNCE KABUL EDİLEREK imzasız ihbar
mektupları ve maskeli tanıklarla emekli ve muvazzaf subaylar polislerce yaka ve
paça yakalanarak özel mahkemelerce tutuklanmışlardır!
02 ağustos 1934 tarihinde Alman cumhurbaşkanı Ünlü Mareşal Paul Von Hindenburk
ölünce Adolf Hitlere gün doğmuştur. Alkolik bir Polis komiserinin fişlemiş
olduğu NAZİ yanlısı olmayan Polislerin 2/3 mesleklerinden kovularak yerlerine
Nazizm yanlısı gençler alınmıştır. Ünlü GESTAPO örgütü de kurulmuştur. Hitler
için tehlike arz eden SA örgütünün Homoseksüel lideri Yüzbaşı Ernest Röhm,
yardımcıları Edmund Heinks, Gregor Strasser ve Kurt Schleicher,29 Ocak1934
gecesi, öldürülerek SA mensupları da SS’LEERE-Schutz Staffel- katılmışlardır.
Mart 1933 tarihinde uzun Bıçaklar gecesi olarak adlandırılan eylemler sahneye
konmuştu. Yahudilere ait iş yerleri ve Nazizm’e zararlı görülen kitaplar
yakılmıştı. Almanların Yahudilerle evlenmelerini yasaklayan yasalar çıkarılarak
ivedilikle yürürlüğe konulmuştu, Adolf Hitler, milletleri iki grupta
toplamıştı:
1-Ari ırka mensuplar,
2-değersiz halklar!
Özürlü çocukları hastanelerde iğne ile öldürttüğü söylenmiştir. Alman ırkını
saflaştırmak için, İNSAN HARALARI kurarak, genç ve sağlıklı kız ve erkekleri
buralarda çiftleştirmiştir!
Strazburk Üniversitesinden bir doktor, savaşı fırsat bilerek her yaştan iskelet
koleksiyonu yapmağa kalkıştığında neler mi olmuş! Çeşitli yaşlardan (200)
çocuk, kız, kadın ve erkek anılan üniversiteye gönderilerek, iğne ile
öldürülüp, iskeletleri koleksiyona renk katmıştır!
Adolf Hitler; Alman Silahlı Kuvvetlerini iğdiş etmek için; sevilen iki Komutanı
güpe gündüz eşleriyle birlikte Gestapo’ya öldürtmüştür. İsim benzerliğinden
yararlanarak bir homoseksüel emekli Yarbayın ismini taşıyan Alman Genelkurmay
Başkanını, aşağılayarak emekliye sevk etmiştir. Norveç’in işgalinde hatalı
bulduğu Alman Genelkurmay Başkanı Orgeneral Halder’i emekliye sevk ederek,
Rütbesini de Onbaşılığa indirip Rus cephesine sürmüştür.
Adolf Hitler (42) Suikasttan kurtulmuştur. Mareşal Kont Helmuth Von Moltke’nin
liderliğinde, Dr.Schacht, Belçika Valisi Von Falkenhausen, Mareşal Erving
Rommel, Von Beck; Paris Valisi Kayl Heinrich Stupnagel, çok sayıda sivil
görevli ve bir gözünü ve bir kolunu Kuzey Afrika’da kaybetmiş olan Kurmay
Yarbay Kont Claus Fon Stauffenberp Adolf Hitleri öldürerek yerine Feld Mareşal
Witzleben’i geçirmeye karar vermişlerdir.20 Temmuz 1944 tarihinde; Hitlerin
gizli karargâhında gerçekleştirilen bombalı suikast başarısız olmuştur. Harp
Divanı’nın, sanıklar hakkındaki ölüm kararları hemen kurşuna dizilmek suretiyle
infaz edilmiştir, Mareşal Witzleben kemersiz olarak verilen geniş belli bir
pantolonu düşürmemek için elleriyle tutmasını mahkeme başkanı Nazi Yargıç
alayla karşılayarak hakaret etmiştir. Bu ünlü aşağılık Nazi Yargıç ta bir hava
bombardımanında ölmüştür. İdam cezasına çarptırılan Mareşal Witzleben, kasap
çengeline asılarak öldürülmüştür. Geri kalan (5000) sanık, özel görevlilerle
piyano telleriyle boğulmuştur. Bayılan kameramanların yerine yenileri
geçirilmiştir. HOLOKOST adlı bu filmin TRT’de oynatılmasını MHP. Başkanı
Hüseyin Seyfullah Bey önlemişti! Onbaşı Adolf Hitler,(42) suikast girişiminden
kurtulmuştu.
Diktatörleri ve diktatör taslaklarını incelediğimiz zaman ruhsal yapılarının
hemen, hemen aynı olduğunu görürüz. NARSİST PSİKOPAT! Ve dahi Yetişme tarzı.
Ünlü Viyanalı Yahudi Dr. Ve PsikanalistSigmunt Freud NARSİZM OLGUSUNU ORTAYA
ATMIŞTI. Kelimenin kökeni mitolojiden alınmıştır. Nilüfer çiçekleri nasıl suda
kendi hayallerine âşık olarak yaşarlarsa, Narsist Psikopatlar da kendi ruh
dünyalarında yaşarlar. Başkalarının hak ve ihtiyaçlarına aldırmadan kendilerini
öne çıkararak hep önde kalma savaşını veririler. Her şeyi istedikleri gibi
yönetmeye yönlendirmeye ve başkalarından yararlanmaya çaba gösterirler. Gerçek
dışı güç ve para ve aykırı düşünceler geliştirilerek bir doyumsuzluk dünyasında
yaşarlar. Bu durumu Sayın Dexter Morgan şöyle anlatmıştır:
“gerçek ya da hayali bir hakaret, ezilme ya da aşağılanma ile dürtüklenen bir
kişiliği vardır Hitlerin!”Hitlerin kendisi de kendi karakterini ve ruh yapısını
böyle tanımlamaktadır:
“Ben; dünyaya insanları güçlü yapmak için gelmedim. Onların güçsüzlerini
kullanmak için geldim!”
“Beceri ve yetenek eğitim ürünü değildir. Bu yetenek kişide doğuştan vardır.
Yani Tanrı’nın bir lütfüdür!”
Adolf Hitler Babasının bir Yahudi piçi olduğunu ve iki çeşit kan taşıdığını
biliyordu. Viyana’da, Yahudiler lüks ve şatafat içersinde yaşarlarken,13
yaşında bir çocuk olarak sefaleti oynuyordu. Kendisini Alman yetkililerinin de,
Almanların hak ve hukuklarından ayrık tutması da hep bu Yahudiler yüzünden
olmuştu. Tanrı kendisini özel yeteneklerle yarattığına göre; Almanların gözüne
girecek ve kendisini yüceltecek bir yol bulmalıdır.”Üstün yetenekli, yanılmaz
ve yenilmez adamı oynamalıdır”!Adolf Hitler hiçbir kimsenin yanında
soyunmamıştır. Terzilerine bile ölçü vermek yerine eski giysilerinden provalar
yaptırtmıştır. İki Kız kardeşi de aptaldır. Yeğeni genç bir Hanım ile girmiş
olduğu bir aşk oyununda bu genç Hanım intihar etmiştir. Berlin film
stüdyolarından edinmiş olduğu genç ve güzel bir sevgilisi de intihar etmiştir.
Kendisinden başkasını beğenmez ve kendi fikirlerinden başka fikirlere de inanmış
gözle bakamaz. Narsizm ile Psikopatlık birleşince Şizofrenik bir tablo ortaya
çıkmaktadır. Birleşik kaplar kanununa göre de Toplumsal Şizofreni ortaya
çıkarak toplumu esir etmektedir!. Kendisini, kendisinden dinleyelim:
“Zayıfa acımak, Doğaya ihanettir.”
“Düşünce özgürlüğü tüm kötülüklerin anasıdır. Eğer savaş kaybedilirse, bu benim
umurumda bile değil. İnsanlar perişan olurlarsa olsunlar. Bir tek gözyaşı bile
dökmem onlar için. Onlar hiçbir şey hak etmediler!”
“Yalan ne kadar büyük olursa inananı da o kadar çok olur!”
20 Temmuz 1944 suikastından sonra; çılgınlığı ve dengesizliği doruğa çıkmıştır.
En büyük bilginler ve komutanlar peşinden gelince, hastalığı da artmıştır.
Çeşmealtında, öğretmen bir karı-kocanın iki oğlu da anormaldir. Bu anormalliğin
nedeni araştırıldığında: KAN UYUŞMAZLIĞI ORTAYA çıkmıştır! Şehzade Orhan;
Bizanslı bir Tekfur kızı ile evlenmeye kalktığında Anası Mal Hatun şöyle itiraz
etmiş:
“Cengiz Hanın bir sözü vardır: Türk’ün kanına başka kan karışmadığı sürece
Türkleri yenmek mümkün değildir.”Kan karışımı iki kişilik ortaya çıkarmaktadır.
Tüm çocuklar Narsist bir ruh yapısındadırlar. Hep isterler. Çocuk büyüdüğünde
diğer insanları da fark ederek diğergam olur. Çocukluk ruhu ile büyüyenler
Narsist psikopatlığa da adaydırlar. Kendisiyle ve istekleri ile bütünleşirler.
İster misiniz; ülkemizde de Diktaya özenen bir Büyüğümüzü de masamıza
yatıralım?
“Tayyib anne tarafından Batum göçmeni bir Gürcü Yahudisiydi. Babası tarafından,
Cumhuriyet öncesi Potamya olarak bilinen Güneysu İlçesine bağlı Dumankaya2 ya
da Rumca ismiyle PİLİHOZ köyünden Eşkıya BAKATLI Teyup’un torunuydu. Yani
RUMDU!
Bu konuyu anlamak istemeyenler, bir kere daha açık bir ifadeyle izah edeyim:
TAYYİP: Anne tarafından Gürcü Yahudi’si,
Baba yönünden ise RUM ÇOCUĞU idi.”Ergün Poyraz,”TAKUNYALI FÜHRER, s.28.
Tayyib:” Amaca ulaşmak için gerekirse Papaz elbisesi giyerim!” Demiştir. Ergün
Poyraz. S.G.E. S.104.
Denizlili Fatma Durmuş,”İlahilerden Halka Çağrı” adlı bir kitap yazarak 10.000
adet bastırıp, dağıtmıştır. Bakınız burada neler demektedir:
“Tayyib Allah yolunun bekçisidir,”
“Tayyib’i üzmek Allah’ı üzmektir.”
“Sevenlerini de üzmek aynıdır.”
“Susun, şiir değil dini yaşaman!”Ergün Poyraz, S.G.E. S.39.
Sayın Recep Tayyib Erdoğan; Tekirdağ’da şöyle konuşmuş:”Rahmetli Menderes tam
takır hazineyi doldurdu. Merhumu idam ettiler, Hazineyi boşalttılar!”Basın.
“Biz, nabza göre şerbet verenlerden olmadık. Bizim kelamımız Rüşvet’i Kelam
değildir. Biz, Van’da ne konuşursak Tekirdağ’da da onu konuşuruz.”Bendeniz,
hiçbir şekilde PAPAZ elbisesi giymem. Yalınız;27 Mayıs 1960’tan sonra Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası açıldığında: (18) ton altın çıkmıştı.(104)ton altın
Londra’ya rehin olarak gönderilmişti. Cennetmekân Rahmetli Mustafa ismet İnönü,
Düyun’u Umumiye borçlarını da ödeyerek;(127) ton altın,(300)Milyon dolar ve çok
sağlam 950.000.000)Milyonluk bir bütçe bırakmıştı. Mark’ın alım değeri de (50)
Kuruştu! Şimdi soruyorum: Hangimizin dediği doğrudur!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de ”Diktatör!” Diyenlere bir yabancının yanıtı çok
görkemlidir:
“Diktatörlük, gölgesinde ot bitmeyen bir çınar ağacıdır. Pekiyi, siz nerede
yetiştiniz ey! Hudayinabitler?”
Profesör Dr. Papaz Martin Neamöller’in, Onbaşı Adolf Hitler
Nazi rejiminin gelişine dair günlüğü, diktatörlüklerin uygulanışlarının
tanımını yapmaktadır:
“Önce sosyalistleri topladılar; sesimi çıkarmadım, çünkü ben
sosyalist değildim. Sonra
,Sendikacıları topladılar,
sesimi çıkarmadım. Çünkü ben Sendikacı değildim. Sonra, Yahudileri topladılar,
sesimi çıkarmadım, çünkü ben Yahudi değildim. Sonra, beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı. Tüm diktatörlüklerde uygulanan metot
aynıdır.Önce,utanma ile arı kaldır,herkesi kullan!?
Önce,parçala ve böl,
Sonra da devlet organlarını biribirine düşür.
Orduyu itibarsızlaştır.
Polisi ve gizli polisi taraftarlarınca doldur.
Meclisi para canlısı yoz kimliksizlerle doldur.
Halka bedava yiyecek ve yakacak dağıt. Polisleri de ekarte
et. SÜREKLİ YALANLARLA VE İTHAMLARLA ve TUTUKLAMALARLA HALKI KORKUT. Almanya’da yapılanları,günümüz Türkiyesine uygula.
ULUSAL DEĞERLERİ KÖTÜLÜYEREK HALKIN İNAÇ DÜNYASI YIK.KAHRAMANLARI,AYDINLARI VE
VATANSEVERLERİ İFTİRALARLA HAPSE
TIK. HAİNLERİ KAHRAMAN,KAHRAMANLARI DA
HAİN OLARAK ANLAT.ANAYASAYI VE KANUNLARI HİÇE SAY, Sonra da herkezden özür
dile,HOŞ GELDİN DİKTA? Erdoğan’ın akıl sağlığı ?!
Erdoğan’ınakılsağlığıdurumunun…
Mart 17, 2015 |Facebook Paylaş. Mustafa Altıoklar’ın 46’ıncı maddeye göre
raporu vermek lazım" sözleri mahkemeye taşınmıştı. Mustafa Altıoklar’ın,
Tayyip Erdoğan için “Kişilik bozukluğu var, 46 raporu vermek lazım” sözleri
mahkemeye taşınmıştı. Mustafa Altıoklar’ın davadaki savunması ortaya çıktı
Ünlü yönetmen Mustafa Altıoklar CNN Türk Aykırı Sorular programında Başbakan
Tayyip Erdoğan için “Narsistik Kişilik Bozukluğu” olduğunu söyleyerek
“Kendisine rapor vermek lazım 46 raporu” ifadelerini kullanmıştı.
Başbakan Erdoğan için kullandığı ifadeler için mahkemede savunma yapan
Altıoklar’ın Erdoğan için söylediği ifadelereden geri adım atmadı. Altıoklar,
hakaret etmediğini bir doktor olarak teşhis koyduğunu söyledi.
Oyuncu Levent Üzümcü Altıoklar’ın savunmasını Twitter’dan paylaş
İŞTEALTIOKLAR’INSAVUNMASI
SAYGIDEĞERYARGIÇLAR;
Ben bugün burada bir hakaret davasından yargılanırken savunmamı
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ kavramı üzerine kurmayacağım. HAYIR… Ben aslında bugün
burada bir SAVUNMA YAPMAYACAĞIM… Bugün ben burada sizlere bana daha 24
yaşındayken verdiğiniz resmi bir görevi hatırlatacağım ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASASI’NIN 27’inci maddesinden bahsedeceğim.
ANAYASAMIZ’IN 27’inci maddesi; “ Herkes, bilimi serbestçe öğrenme ve öğretme,
açıklama, yayma hakkına sahiptir.”Demektedir.
Bendeniz, 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden
mezun olmuş, bir hekimim. (BELGE 1). Mezuniyetimi takip eden hafta hekim
olarak mesleki kariyerime başladım. Henüz 24 yaşındayken sizler gibi hâkimler
ya da savcılar karara bağlayacakları dosyaları tarafıma göndererek
davalarıyla ilgili şahısların akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair
raporlar talep ettiler. Benim ve benim gibi pratisyen hekimlerin, dikkatinizi
çekerim psikiyatri uzmanları değil, pratisyen hekimlerin verdikleri kanaat
raporları doğrultusunda adaletin gereğini yerine getirdiler. Bizler o akıl
sağlığı raporlarını vermeyecek olsak kanun önünde suçlu sayılabilirdik.
Özetle şahsımın verdiği kanaat raporları sizlere ışık tuttuğu için yargıya
varabildiniz. Şimdi ise o günlerin üzerinden tam otuz yıl geçti ve değirmende
değil, hekimliğimin yanı sıra yazar ve yönetmen olarak iştigal ettiğim
karakter analizleriyle ağarmış saçlarımla, artık epeyce tecrübeli bir hekim
olarak vardığım Narsisistik Kişilik Bozukluğu kanaatimden dolayı “şüpheli”
sıfatıyla karşınızdayım. Söz konusu şüphe ise hakaret ettiğimdir. Savcılık
makamı iddianamesinde “Akıl hastalığına vurgu yapılması, eleştiri ve düşünce
özgürlüğü sınırlarını aşarak hakaret suçu teşkil etmektedir.” Demektedir. Her
şeyden önce akıl hastalığına hakaret demek, akıl hastalarına hakarettir. Ben
sözlerimde hakaret unsuru bulmamaktayım, eleştirmeye niyet dahi etmedim, hele
hakaret yoluyla suç işlemeye kastım hiç olmadı. Çünkü ben teşbih yapmadım,
teşhis koydum. Müştekide Narsisistik Kişilik Bozukluğu olduğunu söylerken ne
bir benzetme, ne bir yakıştırma, ne bir aşağılama düşüncem olmadı. Hekimlik
etiği hastalarının durumlarını alay konusu yapmaz, aşağılamaz, hele hakaret
amaçlı asla kullanmaz. Biz hekimler tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı
icrasına ehliyet almadan önce bu madde üzerine de and içeriz ve içtik. Davaya
söz konusu olan açıklamamda ise aynen meslektaşlarım olan Türk Tabipler
Birliği mensubu hekimlerin duyduğu kaygıyı kamuoyuyla paylaştım.
“ Bizler hekimiz. İnsanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz.
Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz. Fevkalade endişe
duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Endişemizi
kamuoyuyla paylaşıyoruz.”
(BELGE2)
Bakın ben sadece altı yıllık tıp fakültesi eğitimi almakla kalmamış,
1987-1991 yılları arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak akademik kariyer
yapmış uzman bir bilim adamıyım. (BELGE 3). Bu belgeyle ve Anayasa’nın
27’inci maddesine göre “bilimi serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma
Hakkı”na fazlasıyla sahibim. Yayma hakkıma sahip olduğumu ben değil sizlere
kılavuzluk eden T.C. Anayasası söylemektedir. Bu kanun maddesinden açıkça
anlaşılabileceği gibi, doktor kimliğimle tıbbi kanaatlerimi açıklarken, örneğin;
ilk cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün sol göğsünde, Çanakkale’de
aldığı şarapnel yarası nedeniyle ömrü boyunca yanık skarı taşıdığını, ikinci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün sağır olduğunu, yine Cumhurbaşkanlarımızdan
Süleyman Demirel’in obes olduğunu, Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit’in
Parkinson olduğunu söylememle veya Şafak Pavey’de extremite yoksunluğu;
Meclis Başkanvekili Sadık Yakut’ta vitiligo varlığı ya da sabık Başbakan’ın
uzaktan gördüğüm kadarıyla omurga sorunundan bahsetmem hakaret sayılmazken;
bir psikiyatrik kanaat teşhisimin hakaretten sayılması esas itibariyle
ikirciklidir. Müşteki vekilleri; “müvekkilimiz Altıoklar’a sormamıştır ki
kendi akıl sağlığını. Bu nedenle açıklamaları hakarettir demektedir.” Oysa
Recep Tayyip Erdoğan yolda düşse, ilk müdahale edenlerden biri ben olurum.
Doğru tedaviyi uygulamadan önce de kalp krizi nedeniyle mi, inme indiği için
mi yoksa sara nöbetinden dolayı mı düşüp düşmediğini teşhis etmem gerekir,.Ve
bu teşhisi koyarken hastanın bana sormasını da beklemem. Beklersem suç
sayabilirsiniz. Çünkü durum acildir. Davamız konusu olan teşhisim de acil bir
durumun önlemi olarak kamuoyuyla paylamıştır. Bununla birlikte içinde
bulduğum çevrede kuduz hastalığı taşıyan bir vaka teşhis etsem, hem müdahale
etmek, hem de kamuoyuna bildirmekle yükümlü olduğumu yasalar söylemektedir.
Çünkü burada kamuoyunun sağlığı söz konusudur. Davamızda da kamuoyunun akıl
ve bedensel sağlığı tehlike altında olduğu için yetkili kuruluşları uyarmak
üzere teşhisimi açıkladım. Teşhisim koruyucu hekimliğin gereğidir. Bunlarla
birlikte bir doktorun kamuoyuna mal olmuş, her gün defalarca televizyon başta
tüm medya organlarında karşılaştığı şahsiyetlerle ilgili fiziksel hastalık
teşhisinin olağan ama psikiyatrik hastalık teşhisinin suç unsuru sayıldığını
yazan bir kanun maddesine yazılmamış Magna Carta dâhil hiçbir kanun kitabında
rastlayamazsınız. Fiziksel hastalıklarla ilgili teşhis koymam ve rapor vermem
suç teşkil etmezken, akıl hastalığıyla ilgili teşhis koymam suç olamaz.
Müştekinin doktor yorumu yapmamı hakaret sayarak şikâyet etmesi, narsisistik
kişilik bozukluğu teşhisini doğrulamaktadır. Çünkü narsisistik kişilik
bozukluğunun en temel teşhis kriterlerinden birisi de eleştiriye
tahammülsüzlüktür.
NARSİSİSTİKKİŞİLİKBOZUKLUĞU!
Bu noktada Sayın mahkemenin müsaadesiyle şikâyetçi tarafından hakaret olarak
addedilen narsisi sistik kişilik bozukluğu hakkında özet bir bilgi vermek
isterim. Karar yüce Türk adaletinindir. Narsisistik kişilik bozukluğunun
temel özelliği büyüklenmecilik ve üstünlük duygusudur. Tüm dünya
Psikiyatristlerinin kabul ettiği DSM-IV tanı ölçütlerine göre, bir kişiye
narsisistik kişilik bozukluğu denebilmesi için aşağıda verilen kişilik
özelliklerinin beşinin bulunması yeterlidir: (BELGE 4)
1. Kendisinin özel, eşi bulunmaz ve herkesten çok daha önemli olduğunu
düşünür.
2. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ve yetenekleri olduğunu sürekli
deklare eder.
3. Üstün, seçilmiş ve ilahi kuvvetlerce vazifelendirilmiş olarak bilinmeyi
bekler.
4. Kendilerine hayrandır. Çok beğenilmek ve sürekli dışarıdan onay görmek
ister.
5. Her şeyi yapmaya hak kazanmış ve özellikle kayırılacak bir kişi olduğunu
düşünür.
6. Kendi çıkarları için, amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını
kullanır.
7. Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanımaz.
8. Her başarılıyı kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9. Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler.
Narsisist kişi her yaptığının mükemmel olduğunu düşünür. Eleştiriye
duyarlılık ve kırılganlık narsisitik kişilik yapısının en belirgin
özelliklerindendir. Narsisistik kişi kendini aşırı değerli hissettiği için
eleştirilmeye karşı çok duyarlı ve kırılgandır. Şikâyetçi Erdoğan da
kırılgandır. Bir doktor teşhisini şikâyet ederek dava açtığına göre, belli ki
epeyce kırılmıştır. İşte kendisi için de, yakın çevresi için de, ülkemiz için
de, içinde yaşadığımız coğrafyamız ve hatta dünya için de endişelerimiz bu
noktadan kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede şikayetçi Erdoğan’ın bir sonraki
celseye teşrif etmesini, sizlerin huzurunda, sizlere ve şikayetçi olduğu
bendenizin gözetiminde şikayetinin derinindeki dinamikleri, nereden rencide
olduğunu anlatmasını talep ederim. Bununla birlikte şikâyetçinin
şikâyetlerini ve dinamiklerini dinlemek ve bilirkişi heyet raporu vermek
üzere, tarafsız bir üst kurum olan Türk Tabipler Birliği’ni temsilen bir
psikiatristler heyetinin yüce mahkemenize gelerek gözlem ve inceleme
yapmasını talep ederim. Böylelikle şikâyetçi için kullandığım “narsisistik
kişilik bozukluğu” kavramının bir teşhis mi, yoksa teşbih mi olduğu konusunda
yüce mahkemenizin karara varmasının da daha adil olacağını düşünmekte
olduğumu bildiririm. Hal böyle olunca özetle şikâyetçi Recep Erdoğan’ın bu
mahkemeye gelmeyecek olursa, tam teşekküllü bir hastanede söz konusu belirti
ve bulgulara sahip olmadığının belgelenmesini, aksi halde hatalı teşhis ve
beyanda bulunduğumu kabul edeceğimi açıkça beyan ederim. Kısaca, Recep
Erdoğan’ın akıl sağlığı durumunun bilirkişilerce rapor edilmesini talep
ederim.
SON SÖZ:
Yüce mahkemenizin, hekim olan şahsımı, bu davayla suçlu bulması halinde
tarihe geçeceğini düşünmekteyim. Şöyle ki; “hakaret davası” olarak anılan bu
davada, dava konusu olan bir hakaret söz konusu değildir. Çünkü ben bir
teşbih yapmadım, teşhis koydum. Teşhis koyan bir hekimi yargılayan bu
mahkeme, hakaret davasına baktığı için değil, teşhis koyan tıp bilimini
yargıladığı için tarihe geçecektir. Saygılarımla…”Onbaşı Führer Adolf Hitler
de tarihe geçmişti?!
|
“
|