TC.
OSMANTÜRKOĞUZ
Mantık
ve Felsefe okumamış,bu konulara da yabancı olanlara,Yahudi ve Arap hurafelerine
din diye sarılanlara da bir diyeceğim yoktur.Bu final yazımı,İNANCINI DA
AKLININ ERDEMLİ EMRİNE VERENLERE ADIYORUM.SAYGILARIMLA…
RÜŞVETİN ANATOMİSİ:8’İNCİ BÖLÜM.
BİREYLERİN VE TOPLUMUN ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ,
“Rüşvet, her türlü fenalıkların ve
kötülüklerin anasıdır.”Boşnak Sarı Mehmet Paşa/1655-1717/.Doğruyu savunduğu
için Osmanlı boğdurttu. Kitabı Amerika’da okullarda okutulmaktadır.
1953 senesinde Kara Harp Okuldan
Jandarma asteğmeni olarak mezun olduğum da, bizim Hatundere köyünden bir
yakınım bana bir rüşvet olayını anlatmıştı. Hiç unutmadım: Çok fakir bir Genç
ormanda odun keserken, bir Jandarma eri el koyduğu baltasını İKİ BUÇUK LİRA
Rüşvet alarak bırakmış. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk Koca Seyyit’i
ziyarete gittiğin de,”sana maaş bağlatayım!?”Dediğin de,”ben her Türk gibi
görevimi yaptım,maaş istemem.Yalınız,söyle de ormancılar baltamı almasınlar”?!Demişti.Baltasını
geri alan Delikanlı,ol Jandarmaya,”devran değişirse bu rüşveti yanına
bırakmam?!”Demiş.Dört sene sonra,balta sahibi Genç bir jandarma karakol
komutanı olmuş.Ol rüşvetçi jandarma askeri de terhisinden sonra bir kız kaçırma
suçu ile o gencin karakoluna düşmüş.Karakol komutanı:”Beni tanıdınız mı?Devran
döndü,benden almış olduğunuz İKİ BUÇUK LİRALIK RÜŞVETİ Yirmi beş lira olarak hemen sökül,sonuna da
karışma!”Demiş.Odasının pencerelerini kapatmış,kaputunu da tavana asmış:”Ben,kaputa
vurdukça,sen var gücünle acıdan haykır?!”Demiş.Senaryo eylem haline geçtiğin de
karakol haykırışlarla inlemiş.Dışarıda bekleyen kızın babasına,Jandarma
erleri:”Bu karakol komutanı bu adamı öldürmeden bırakmaz,sen evlenmelerine
engel olma da kızın sikildiğiyle kalmasın?!”Uyarısını yapmışlar.Sonunda Beş Beşibirliğe
evlenmeleri gerçekleşmiş…”
Rüşvetin
açıklaması üzerine gecikmiş bir itiraf.20 Mart 1998.
Okuduğum
kitaplarda, tüm karşıt fikirleri ifade eden cümlelerin altlarını iki renkli
kalemle çizerim. Emrim altında çalışanlara da, zorla okuttuğum kitaplardan
özetler çıkartırdım. Bu özetleri de kontrol ederdim. Bu arada eşlerine kitap
özeti çıkartanları da çok görmüşümdür. Büyük Cemil Sena Ongun’un “Filozoflar
Ansiklopedisi’ni”1977 senesinde taksitle satın almıştım. Anadolulu Yurttaşımız
Heraklit’i/Heraklitos’u/ okuduğum da beynimde çok sarsıntılar oluşmuştu.Bu
sarsıntıyla,beynimde yıkılanlar,toz toprak altında kaldıydı.Ben de bugünkü ben
haline gelebilmiştim.Okuduğum kitabın önemli bölümlerinden notlar da
almıştım.Söz,”logos,””Diyalektik”…”Aynı şeyde,aynı anda,karşıtların
çatışması,dengeye varması,bir bütünü karşıtların toplamının dengeye
vardırması,”.Kadın—Erkek; Gece—Gündüz, Güzel—Çirkin;İyi—kötü,BİRDE
MEVCUTTUR?!Tüm bunlar,bir bütünün karşıt parçalarıdır.Kadın ve Erkek,iki
zıt,toplumun,ulusun ve devletin temel rüknü olan “AİLE”,BİRİNİ OLUŞTURMAKTADIR…
12 Eylül 1980 askersel yönetim
döneminde; yetki ve otoriteyi dağıtarak herkesin keyfiliğe kaçabilmesi korkusu
ile hem beyin, hem al-ayak, hem emreden, hem emri yerine getiren olduydum.Bir
olarak yaptığım eylem,BİR’İN tanımına da aykırıydı?!Çok yorulmamın yanı sıra da
boy hedefi ve /SKAPOGOAT,günah keçisi olmuştum…Tek hatla yapılan muharebe
elbette ki yenilgiyle sonuçlanır…Vurgun,Soygun,Talan ve Rüşvet olaylarından çok
rahatsızlık duyduğum bir zamanda,Zonguldak Trafik Zabıtası Âmiri Başkomiser
Kadir Ceylan Bey, bir öneride bulunduğunda sarhoş gibi olduydum,beynim uyuşmuştu,şallak-Mallak
olduydum.Sayın Kadir Ceylan Beyin bu önerisini bir savunma belgemin altına da
yazmıştım.Her okuduğum rüşvetle ilgili haberlerde Kadir Ceylan Beyin bu önerisi
beynimde dolanır,durur.Sayın Kadir Ceylan Bey,şöyle söylemişti:
“Ülkemizde; rüşvet, talan, soygun ve
vurgun hiçbir gücün önleyemeyeceği gerçek bir olgudur. Bunlara bakarak huzursuz
olmamak için, bunlarla beraber yaşamasını öğrenmelisiniz, Sayın Komutanım…”O
anda, elimde olmayarak Heraklit/Heraklitos MÖ.516—485// ile bağlantı
kurmuştum.1986’da Uyanış gazetesi için,”Rüşvetin Anatomisi’ni” yazarken, BİR’İN
içindeki zıtlıkları irdelemekten kaçınmıştım.Rüşvete,Soyguna ve dahi Talana
meşruluk vermek gibi gelmişti,bu sosyal olgu bana.”Rüstem Paşa Özür
Diliyorum,”ve “Sinan Paşa’ya Hesap”,yazılarımı da bunu için yazmıştım.Yine de
kendimi memnun edemedim.İkinci kez yazdığım Rüşvet’in Anatomisi’ni buldum.Bir
itiraf yazısı yazarak yayımladıktan sonra,onu da yazımın sonuna eklemeye karar
verdiydim.Sorunumun yanıtını yine de Yurttaşım Heraklit’te bulabilmiştim.Rahmetli
Cemil Sena Ongun’un adından söz ettiğim
Ansiklopedi’nin 2’inci cildinin 381’inci ve devamı sahifelerinde Büyük
Anadolulu Heraklit,bakınız neler söylüyor.Meraklı olanlar, 1980’lerde
yayınlanarak 3’üncü baskısı yapılan Prof.Dr.Şahin Yenişehirlioğlu’nun,”Felsefe
ve Diyalektik” adlı eserine
bakabilirler:
“İYİ,KÖTÜ HEP BİRDİR!?”
“Deniz suyu,en temiz ve en
pistir.Balıklar bunu içebilirler ve deniz suyu balıklar için bir
kurtarıcıdır.Deniz suyu insanlar için içilmez ve insan sağlığına da
uygunsuzdur.”tutku,bireyin Tanrısal ve
doğal düzenin üstüne çıkmak iddiasını ifade ettiği ve kişinin kendi
bağımsızlığını unutturduğu zaman cezaya layıktır.”
Bir
bütünü zıtlar oluşturduğuna göre…*! Bir bütünde Artı ve Eksi kutuplar,o BİR
eden bütünün parçaları olduğuna
göre…?!İyi--Kötü;Güzel—Çirkin,Hırlı—Hırsız,hepsi de doğal ve dahi İlahi olduğuna göre…Düşün Ademoğlu düşün,düşün Osman
düşün.. Deniz suyu,”insanlara en pis” olduğu anda, deniz canlılarına ve de
balıklara en temiz ve en yaşamsal oluyor… Temizlik—Kirlilik, Yaşamsallık ve Öldürücülük,
aynı anda, iki ayrı canlı türüne ayrı birer kavram oluyor… Bunu da usumuzla buluyoruz,
göz, bakma aracı olarak kullanıldığı sürece içgüdülerimizin sezebileceği
nesneleri görüyor. Suyu da su olarak görüyoruz. Bir Antoine LAVOİSER çıkıyor, suyu,
iki birin hidrojen ve bir birim Oksijen olarak görebiliyor. Göz, usa bağlandığında,
usumuzun görme aracı olduğu vakit, manayı, sübjektif değerleri bile Objektif
olarak görebiliyor… Çalma, Doğal ve Tek Tanrılı dinlere göre de Tanrısal, ..Kurt koyunun,ceylanın yavrusunu çalıyor.Ot yiyen
canlılarla besleniyor.Tilki de, kümeslere bile girerek, tavuklarımızı
çalıyor.Bizler de tavuklarımızı Allah adını kullanarak,çoğaltarak yemek için
satıyoruz.Bunun kılıfını da hemen Tanrısal emirlere bağlıyoruz.Bu olaylar
yaşamın ve hayatta kalabilmenin koşuludur.Güçlülük iradesinin tecellisidir bir
bakıma.Buğdayı,Mısırı tarlasıyla götürüyoruz;bir tek buğday başağını yiyen
kuşları da hemen öldürüyoruz,tarlanın ortasına da,kuşları ürkütmek için korkuluklar dikiyoruz...Hırsızlığımızın bu
boyutuna,insan uygarlığının kendisini ve eylemlerini
meşru göstermek için oluşturmuş olduğu dini ve hukuki normlar aleyhine
girmeyeceğim….Yargıya giden olayları okuyoruz.Ülkemizde,büyük boyutlarda,insan
emeğinin yaratmış olduğu ürünlere haksız el koymalar vardır.Neyse ki,bu konuda
şampiyonluk bir İslam ülkesi olan Endonezya’dadır.Son günlerde/1998’e göre/,Türkiye
Büyük Milletvekilleri Meclisinde Salon-Malon-Koltuk-Moltuk,Deri-Meri
ihalelerinde çok açık yolsuzluklar olduğu iddialar kanıtlanmış
durumdadır.Meclis Başkanı Mustafa Kalemli’nin kendisine,Kızına ve dahi
Kayınbiraderine,ihale firmasından yazlık köşkler aldığı ortaya çıktı.Mustafa
Kalemli,”Etik hata” yaptığını itiraf etmişti.Kendi deyimine göre;ahlak
ölçülerine sığmayan davranışlarda
bulunmuştu.”Mal bildiriminde de bulunmadım?!”Dedi.USA’DAN yurdumuzu dönen
kızının,rüşvet hediyesi o lüks dairede,bir divanda kaldığı da rivayet
edilmişti.Hani,yolculuğa dayanabilseydi,Eski divanımı kendisine
gönderebilirdim,fukaracık üşümesin?!Şimdi,bu Etik hatadan gidelim:”19 Mart 1998
tarihli Hürriyet’te yayımlanan bir haberi okuyalım da Atik Hatanın boyutunun
ahlak sırlarımızı çok aşmış olduğunu görelim:
“”EMLEK KONUT:MECLİSTE FİYAT ŞİŞMİŞ!”
“TBMM’SİNİN yeni Genel Kurul Salonunda yaşanan
yolsuzluk iddiaları ilgili dün birinci sözden itiraf geldi. İhalenin Mesa-Nurol
ortaklığına verilmesinden sonra, Emlak Konut Genel Müdürü olan Süleyman
Şahin,inşaat fiyatının şişirildiğini söyledi.Dün,TBMM.İnşaat yolsuzluğunu
araştıran Kalemli Komisyonu’na verdiği
bilgide fiyatların şişirilmesinde Meclisin yanı sıra mimarlık firması ile Emlâk
Konutun da ihmali bulunduğunu söyledi.Şahin,eski salonun sökümü sırasında
müdahale edilseydi,Meclisin zarar etmesinin önlenebileceğini,ancak bunun yapılmadığını
söyledi.Şahin:”Emlâk Konut,kendi yöntemlerine göre keşif özeti çıkarabilir ve
fiyatların şişirilmesini önleyebilirdi,ama bu yapılmamış.Bu bir
eksikliktir.”Dedi.Şahin,meclisin zarar etmesinin önlenebilmesi için mimarlık
firması ,Meclis yönetimi,Mesa—Nurol firması ve Emlâk Konut yetkililerinin
yeniden hesaplama yapmasını ve ödemelerin buna göre yeniden düzenlenmesini
önerdi.Şahin,yolsuzluk iddiaları üzerine Emlâk Konut içinde soruşturma
başlattığını ve müfettişlerin vereceği rapordan sonra gerekli işlemleri
yapacağını söyledi.Öte yandan Genel
Kurul Salonunda sesin eko yapmasını
önleyecek panellerin milletvekillerinin kafasına çarpması tehlikesi bulunduğu
için takılmadığı öğrenildi.Edinilen bilgiye göre,Siemens firması sesin yankı yapmasını önlemek için
panel getirdi,ancak bunları yerleştiremiyoruz.Şimdi Meclisin teknik elemanları
ile Siemens yetkilileri sesin yankı yapmasını önlemek için yeni bir çözüm
bulmaya çalışıyor.”ANKARA”…Benim için bu,”Etik Hata”?!Hiçbir yaşam izi
taşımayan İzmir Körfezinin Bayraklı kesimini de geçmiş/1998/Körfezin o
kesiminde hiçbir canlı da yok.Balıklar da yok.O güzelim Çupralar da Karaburun’a
çekilip,gitmiş.Tüm canlılar,içinde bulundukları doğal ortamdan
metabolizmalarının elverdiği ölçüde yararlanabilmektedirler.Doğal dengeyi
bozan,yaşam alanlarını da tersine çeviren tek canlı hayvanların en gelişmişi
olan İNSANDIR?!…İnsanoğlunun yaratmış olduğu kirlilikler,bazı yörelerde doğal
yaşamın sonu olduğu gibi,devletlerin,toplumların ve dahi ulusların da sonu
olmuştur.Yolsuzluklar ve haksızlıklar,bir takım kişilere lüks yaşama hakkı
verirken,toplumun diğer kesimlerinden yaşama hakkını ellerinden almıyor
mu?!Rüşvet ve haksızlık eserinin yapıtları asarıatika olmuyor mu?İşte
Piramitler,işte Vatikan katedrali,işte Selimiye camisi,işte KAÇ--AK
saraylar.İzmir körfezinin bayraklı kesiminde/1998 yılında/ hayat belirtisi
yoktu,
çünkü
körfez sularına insan pisliği ve kirliliği akmıştı.O kesimde hayatı yok eden
olgular,lüks yaşantı olarak kentlerde belirmişti.Zıtlığın bu bölümü,neredeyse tama
/Bir’e/ egemen olmuştu.Huzurlu,rahat ve görkemli bir yaşantı,kirliliğin bedeli
mi yoksa sonucu mudur?!
Kadın—Erkek=BİR’DİR/TAMDIR/.Arap
peygamberi Muhammet, Allah adına İslam dinini ümmetinin erkeklerinin
maslahatına bağlamıştır. Namaz kılan Müslüman erkeklerine Cennette 72
kadın,100Gılman/Genç oğlan/ ve 100 Huri/Yaşlı erkek/ rüşvet olarak sunulmuştur.
Namaz kılan Müslüman kadınların kaderleri de Allah adına seks kölesi olarak,
DEĞİŞTİRİLMEMEK ÜZERE, MUSTAFA KEMAL GELENE KADAR, belirlenmişti. Arap âleminde
kadın hiçtir, üzerinde Allah adına olsa bile, durulmaya değmez. Dört kadın ve
sayısız Cariyenin ırzlarına geçen, kız çocuklarını diri, diri gömen Araplar
için erkek egemenlik demektir. Müslüman erkeğin inancı ev halkının da inancı demektir.
O zaman her iki âlemde de tanrısal rüşvet Müslüman erkeklerin maslahatlarına bağlanmıştır.
Şişirilmiş faturalar nedeniyle bütçenin kaldıramayacağı masraf yükü, Meclisin
çatısından düşerek canını verenler ve açlıktan kendini Meclisin bahçesindeki
süs ağacına asanlar için can bedeli bile
yok.O insanların can bedellerinin yokluğu,bir kesimin çeşmede rüşvet
villalarında lüks içinde yaşamalarının sonucudur.Karşılıkta ve zıtlıkta eşitlik
yok…Zıtlardan birisini ötekiler aleyhine ortamı değiştirmesi her ikisinin de
ölümüne neden olmaktadır.Kirlilik ve Temizlik,toplam olarak BİR etmelidir.Deniz
suyunu tatlandırırsak,yaşamalar tuzlu suya endeksli tüm deniz canlıları
ölür.Çok eskiden bir tatlı su gölü olan Karadeniz,Boğazların açılmasıyla
Akdenizin tuzlu sularının bu tatlı su gölüne akması,milyarlarca ton tatlı su yaşayanlarını
öldürerek dibe çökmesine neden olmuştur.Dipte oluşan kükürt sülfür,dip
canlılarının oluşmamasına da neden olmuştur.Bir Müslüman aileyi ele
alalım:İslam ailesi modeli Roma hukuku ailesinin kötü bir kopyasıdır. Roma
hukukunda ailenin reisi Peter Familia idi. İslam hukukunda, İslami ailede her
koca Peter Familiadır. Birisinin yok sayılması koşulunda da karşıtlarda
yozlaşma ve yok olma gözükmektedir. Kadının ve çocukların hayat hakları kocaya
ve babaya bağlanmıştır. Kadının hürriyeti yoktur, kadınlar kendi türkülerini de
söyleyememektedirler. Günümüzde Suudi Arabistan’da Kadın memeli bir hayvan
olarak kabul edilmiştir. Zıtlarda uyum olmayınca da,BİRLER ZITLIKSIZ OLMAKTADIR.Az gelişmiş ülkelerinin parlamentolarında
da aynı sakatlık demokrasi adına sürdürülmektedir.Namuslular için
rüşvet,soygun,talan ve haksızlık,içinde yaşam olmayan, pis deniz suyudur.Bir kesimin
büyümesi, BİRİN tek taraflı olması sonucunu doğurmaktadır…Fakirler açlıktan
ölürlerken,hırsızlar da çok yemekten ölmektedirler.Rahmetli Ümit Yaşar Oğuzcan
ne güzel anlatmıştı,taa 1960’larda,okuyalım:
Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştamal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam deseniz
Kuruldu göbek taşına
Yan gelip yattı
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı
- Nittünüz devletliyi?
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
- Biz yıkadık, keseledik
Bilemedik kirden ibaret olduğunu devletlinin
Suç bizde değil
Neyleyelim kir bitti,
Sadrazam elden gitti...””Bir alyansla servete kavuşanlar sakın ola ki hamama gidip te tellakların önüne yatması?! Rüşvetlerin sonu, buraya gelip dayanmaktadır. Bütün bu şekilde oluşturulunca da,BİR kendiliğinden yok olmaktadır?!
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştamal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam deseniz
Kuruldu göbek taşına
Yan gelip yattı
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı
- Nittünüz devletliyi?
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
- Biz yıkadık, keseledik
Bilemedik kirden ibaret olduğunu devletlinin
Suç bizde değil
Neyleyelim kir bitti,
Sadrazam elden gitti...””Bir alyansla servete kavuşanlar sakın ola ki hamama gidip te tellakların önüne yatması?! Rüşvetlerin sonu, buraya gelip dayanmaktadır. Bütün bu şekilde oluşturulunca da,BİR kendiliğinden yok olmaktadır?!
Koca Heraklit te, tutkunun ne zaman
cezalandırılması gerektiğini de yazmış,…
Karşıtların birinin aleyhine olan şey, ötekinin ve çevrenin de aleyhine olmaktadır.
Yine de Heraklit’e sığınalım:”Düzensizlik, yanan bir evden daha çabuk
söndürülmelidir.””Ulus, kanunu için sınırlarını koruduğu gibi
dövüşmelidir.””Uyanık olanlar, ortak bir dünyaya sahiptirler; fakat uyuyanların
her biri kendi özel dünyalarına çevrilidir.”
Bizde,iktidarlar değiştikçe hep DÜZEN
değişir.DÜZÜLENLERİN durumları aynı kalır,yalınız arada bir Pozisyonları
değiştirilir…?!İktidarın ortakları bile, “Milletin anasının amına koyarak”,
zenginleşip,iktidarca da onurlandırılırlar?!...Rüşvetçiler ve yolsuzluklara yol
açanlar uyanık,bizlerse iç dünyalarımızda kan uykulardayız…Ben,Efesli şu Büyük
Heraklit’ten şu sonucu çıkardım:Karşıtların çatışması ve biribirlerini
tamamlaması,maddenin kendiliğinden ortaya koyduğu bir DEVİMSELLİKTİR?!TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLETVEKİLLERİ MECLİSİ çok iyi işler de yapmaktadır:Kendileri için,bir
gecede KIYAK EMEKLİLİK YASASINI çıkartmakta,maaşlarına da astronomik zam
yapmakta,sağlık harcamalarında da gazi statüsüne girebilmektedirler.Oy
verenler,açlık sınırlarında yaşamlarını sürdürmeye
çalışmaktadırlar…olsun,ikisinin toplamı BİR etmektedir ya?!Ben de derim
ki,Meclis binası iki renkli taştan yapılsın:”SİYAH VE
BEYAZ.Rüşvet,haksızlık,torpil bir kesimin rahat yaşantı koşulu,öteki kesimin de
sürünme nedenidir.20 Mart1998 tarihli Hürriyet’ten bir haber:
“ÇETİN TORPİL’E YENİLDİ.”
“Meclis başkanı Hikmet Çetin, Mustafa
Kalemli döneminde usulsüz işe alındığı için kadrolarını iptal ettiği 26 kişiye,
siyasi baskıya dayanamayarak kadrolarını geri vermek kararı aldı. CHP’Lİ Önder
Kırlı’nın bu teklife karşı çıkmasına rağmen, başkan Çetin,”bunların arkasında
bin tane torpil var”,diyerek karından dönmedi.””İŞTE TORPİLLER”.
“Divan’dan edinilen bilgiye göre, bu
usulsüz kadrolara torpil yapan 20 milletvekili ve bakan şunlar:Devlet Bakanı
Mehmet Batallı,Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel,Bülent Akarcalı,Hamdi
Üçpınarlar,Mehmet korkmaz,Ali Aslan Hatipoğlu,Metin Öney,Altan
Karapaşaoğlu,Zeki Çakan,Feridun Pehlivan,Necati Güllü,Rasim Zaimoğlu,Mehmet
köstepen,Miraç Akdoğan,Mustafa Balcılar,Adem Yıldız,Mehmet Sağdıç,Yavuz
Köymen,Abdullah Akarsu,Necmettin Cevher.”…….”Çetin,Başkanlık Divanı’nın dün 5 saat süren toplantısında,göreve geldiği
zaman iptal ettiği usulsüz kadroları bir formül bularak geri vermeyi
önerdi.Oylama sonucu.marangoz,tertipçi,müze araştırmacısı,aşçı,mobilyacı gibi
kadroların memur kadrosuna dönüştürülüp,aynı torpilli kişilere verilmesi
benimsendi.CHP ‘Lİ İdare Amiri Önder Kırlı,bu teklife karşı çıktı
ve:”Yaptığımız Osmanlı dönemindeki gibi hile-i şerriyedir.”Tepkisini
gösterdi.Kırlı,Çetin’e,”Mecliste
hiçbir iş yapmadan boş gezen 300
personel var.bunları ya kurumlarına geri gönderelim,ya da işten
çıkaralım”,dedi.Ancak Çetin:”Nasıl çıkarırız,bunların arkasında bin torpil
var”,yanıtını verdi.Divan’ın Çetin’e verdiği yeki gereğince bu kadrolar,önce
memur kadrosuna dönüştürülecek ,ardından da eski torpilli sahipleri bu
kadrolara memur olarak atanacak.””TELEFON BORÇLARI.”
“TBMM
Başkanlık Divanı196 milletvekilinin toplam 39 milyar 535 milyon liralık fazla
konuşmadan doğan telefon borcunu da gözaltına aldı.Başkanlık Divanı ,bir yandan
fazla konuşma yapan milletvekillerinin telefon paralarını kendilerinden alma
uygulamasını sürdürürken,diğer yandan mevcut 39,5 milyarlık borcun üç taksitte
ödenmesini benimsedi…?” ŞABAN SEVİNÇ/ANKARA.”
Neyi ne ile kimi de kiminle
temizleyeceğiz? O zaman Koca Heraklit’e dönelim, o ne diyor bakalım:
“Kanlı kurbanları kutlamak, bizi
arıtmaya hizmet etmez; zira çamur kendi oluşturduğu lekeyi temizleyemez.””Kötü
de hükmet götürürü, dinlendirir; daha tecrübeli yap getir…”İşte Şark…Yunanlılar
bunun için Batılı…Sadrazam Sinan Paşa,rüyamda bana çok ciddi bir şey
söylemişti:”Egemenlik,kayıtsız ve koşulsuz ulusta ise,neden doğruca,Meclisinizdeki
hırsızlıklara onun eli il önce uzanmaz?!”Hakimiyet bila kaydı şart
ulusundur!”Denildiğinde TBMM’Sİ Ulustaydı.Acep o semt mi kastedildi diye de
düşünmedim değil?!İmdadıma yine Aristoteles geldi ama beni huzura
kavuşturamadı. Aristoteles,Heraklit’i tiye almıştı:”Çelişkiler aynı özneye ait
olamazlar!”Demişti…Parçalardaki hastalık bünyenin tamamına ait değil
midir?!Ünlü devlet adamı ve komutan Jülyüs Sezar için tarihe geçmiş bir söz
vardır:”ROMA’DA HER KADININ KOCASI VE HER ERKEĞİN DEKARISI?!”DEMEK Kİ ÇELİŞKİ
AYNI ÖZNEDE DE OLABİLİYORMUŞ?!Büyük Dariüs/1’inci Dariüs MÖ:549—485/,Pers
tahtını ele geçirdikten sonra,Heraklit’i ülkesine davet eder.Davet etmesine
davet eder amma,şu zılgıtı yanıtı da alır:”Yeryüzünde yaşayan insanların
tümü,gerçekten ve adaletten uzaklaşmışlardır.Onlar,ruhlarının ahmaklık ve bozukluğu
oranında,hırsa ve övünmeye dikkat ederler.Fakat,bozukluğun ne olduğunu bilmeyen
ve sürekli olarak kıskançlığı davet,debdebeden kaçınan,aynı zamanda kibirden de çekinmek isteyen ben,İran’a
gidemem ve benim zevkimi kandıran azıcık aşımdan da memnunum”.Der…
İnsanların çoğunun yaratılışında,gelecek
korkusu ile birlikte,zenginleşmek,lüks içinde yaşamak tutkusu karşıtlardan
birini diğeri aleyhine güçlendirmektedir.Diyalektiği bozan,çevreyi yaşanmaz
hale koyan bu çarpıklıkla niçin savaşmayalım?!Kadını,Mustafa Kemal mantığı ile
savunarak,erkek egemenliğini yıkarak,BİR’DEKİ yerini eşit olarak alması için
savaşmıyor muyuz?!”ULUS,KANUNU İÇİN SINIRLARI İÇİN DÖVÜŞTÜĞÜ GİBİ
DÖVÜŞMELİDİR.”HERAKLİT.Romalılar,bu nedenle rüşvetçilerin boğazlarına,rütbelerine
göre,eritilmiş altın ve kurşun akıtmışlardır.Cezalar,tutkular oranında
çabuk,şiddetli ve kesin olmalıdır.Yaşadığımız ortam Baykal gölünün 50 metre
dibi görülebilen suyu gidi temiz ve duru olmalıdır…Biz insanlar ve Allah adını
kullanarak halkı ve toplumu soyan köpek balıkları,bu ortamda dengeli olarak
yaşamalıyız…Öyle olunca da Sayın Kadir Ceylan Bey;bendeniz bu aşağılık
heriflerin çok aşağılık eylemleri ile birlikte yaşamasına katlanamayacağım.Her
yerden ve her zaman kovulsam bile…Kovdularda ne oldu;kovanların hepsi de
öldüler,bendeniz Mustafa kemalin ışıklı yolunda,hâlâ karanlıklarla
savaştayım.Son olaylar,benim tanımladığım yükselebilme yasasınınvarlığınıda kanıtlamıştır:”KIYAFET,ZİYARET,ZİYAFET.ÖNÜNÜ
MADAMA,KIÇINI DA BİR BÜYÜK ADAMA DAYARSAN YÜKSELİRSİNELBET.”SAYGILARIMLA. KAYNAKÇA:
1-Hesiodos eseri ve kaynakları, Ç.Azra Erhat—S.Eyüboğlu,
2-İlyada, Homeros, Ç.Azra Erhat—A.Kadir.
3-Herodot
Tarihi, Ç.Perihan Kuturman.
4-Türk
Mektupları, Bousbecg, Ç.H.Cahit Yalçın.
5-Osman
Gaziden Atatürk’e, Cumhuriyet gazetesi eki.
6-Hiciv ve
Mizah Antolojisi, Hilmi Yücebaş.
7-Türk
Edebiyat Tarihi, S.Kemal Karaalioğlu.
8-Yakın
Tarihimizde Yolsuzluk ve Rüşvet Olayları, K.Zeki Gençosman.
9-Yüzbaşı
Selahattin’in Roman, İlhan Selçuk.
10-ATATÜRK
DEVRİMİNİN SOSYOLOJİSİ, Kurt Stanhaus.
11-Hz.Muhammet
ve Hadisleri, A.Gölpınarlı.
12-Moltke’nin
Türkiye Mektupları. Ç.Hayrullah Örs.
13—Devlet,
Eflatun/Platon/.
14-Rüşvet,
Prof.Dr. S.H.El--ATTAS.
15-Cumhuriyet,
Milliyet, Hürriyet ve Sabah, Meydan, Tercüman gazeteleri.
16—İslam
Ansiklopedisi, C.9,s.801.
17-Peçevi
Tarihi, Prof.Dr. Bekir Sıtkı Baykal.
18-XVIII.
Yüzyılda Osmanlı Kurumları, Osmanlı Toplum Yapısı, Doç.Dr. Yücel Özkaya.
19-Von
Hammer, Osmanlı Tarihi c.3,s.448-449.2,Heraklit maddesi.
20—Cemil
Sena Ongun, Filozoflar Ans. C.2,Heraklit maddesi.
21—Şahin Yenişehirlioğlu,
Felsefe ve Diyalektik, Heraklit Felsefesi.
22-Prof.Dr.
Muazzez İlmiye Çığ, Sümerli Lüdingirra’nın Anıları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder