30 Ocak 2016 Cumartesi

2067/TRAJ KOMİK KOMEDİ!


        TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.İZMİR;30 Ocak 2016.

                TRAJİKOMİK KOMEDİ?!

              “SAHTE DİPLOMALP 45 ÖĞRETMEN YAKALADIK?!GAYRİMİLLİEĞİTİM BAKMAYANI.PROFESÖR DR.NABİ AVCI*!KAÇAK DİPLAMA AVCISI!?

              “ HER EV  VE SERVET SAHİBİNE NEREDEN SORUSUNU MUTLAKA SORACAĞIZ?!”ÖNCE TÜRK,SONRA İNGİLİZ,ŞİMDİ DE YİNE TÜRK VATANDAŞI KÜRT ASILLI TÜRK MALİYE BAKANI İNGİLİZ MEHMET?!NOT:İNGİLİZLERİN ENİŞTESİYDİ,ŞİMDİ DE İKİZ BABASI OLARAK TÜRKLERİM ENİŞTESİ.

      Bay Recep Erdoğan:1994 yılında parmağındaki alyansı göstererek:”Bundan başka servetim yoktur,eğer bir gün iktidar olup  ta zengin olursam;bilin ki Recep Tayyip Erdoğan hırsızlık yapmıştır?!”Mehmet sakın bu adama servetini sorma,ikizlerin ve eşin de  aç kalır,İngilizler de seni memleketlerine almazlar.SEN GARİBANLARLA UĞRAŞ VE SÜRÜYÜ DE KEYİFLENDİR.

      Sayın Nabi Avcı Beyimiz; İMAM SIÇTIĞI HALDE NEDEN FAKİRLERİN OSURUĞU İLE UĞRAŞIYORSUN? Boynuzlu Tekenin intikamını Oğlaklardan alma derdin neden?!Profesör Dr. Sayın Yusuf Haçaloğlu,bar,bar  bağırıyor:Bay Recebin Üniversite diploması sahte diye?!Neden CUMHURBAŞKANIMIZA HAKARET ETTİ DİYE,İZİN ALIP TA  DAVA AŞMIYOR DA ,HERGÜN HERKEZ HAKARET ETTİ DİYE  HAKARET DAVALARI AÇIYOR?!UTANMIYOR MUSUN?!SAHTECİLİK DAVALARINA BAKAN TÜRK ADLİYESİ,HÂLÂ UYANMADINIZ MI?EY ADLİYE BAKANI BOZDAĞLI BEKİR;CUMHURBAŞKANININ DİPLOMASI SAHTE DİYENLER İÇİN NEDEN SORUŞTURMA İZNİ VERMİYORSUN DA,TECEVÜZCÜLERE DÖRT GÜN HAPİS CEZASI VERMEYE UTANMIYOR MUSUN?!

 

2066/DİYANET FETVALARI ÇAĞIMIZA DA AYKIRIDIR!


           TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.İZMİR;30 Ocak 2016.

EY DİYANETİN FETVACILARI!KIÇINIZI FETVALARINIZLA YIRTSANIZ DA ÇAĞIN DIŞINDASINIZ,MERCEDES S 600'E BİNSENİZ DE.İSLAM DİNİ,İLKEL ARAP YORUMCULARININ ANLATTIĞI MASAL DEĞİLDİR.RÜŞVETÇİ BAKANLARDAN NE HABER.ÇAĞINI GÖREMİYENLER ÇOK UZAKLARDA KALAN ÇAĞDIŞILIĞI NASIL GÖRÜR!?

        DİYANETİN FETVALARI CUMHURİYET KANUNLARINA VE ÇAĞIMIZA  AYKIRIDIR?!

BES'E ŞARTLI ONAY

         “Kar payı esasına dayalı olarak çalışan birikimli hayat sigortası ile bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi yatırılan primlerin dinen helal olan alanlarda değerlendirilmesi durumunda caizdir. Aksi takdirde caiz değildir.”Ne demek dinen helal sayılan?!BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMLERİ  KANUNU RESMİ GAZETENİN 07 Nisan 2001 tarihli ve 24.366 sayılı nüshasında yayınlanmıştı.YANİ AKEPE İKTİDARINDAN ÖNCE?!Türkiye Cumhuriyetinin Müslüman,Hıristiyan,Yahudi,HER DİNDEN VATANDAŞLARI  olduğu gibi Ateist ve LAİK VATANDAŞLARI  DA VARDIR.Hıristiyan vatandaşları; DOMUZ ÇİFTLİLERİ VE MİDYE TARLALARINA,DİNLERİNİN İZİN VERDİĞİ ALANLARA,ŞARAP,RAKI VE VİSKİ ÜRETİMİNE YATIRIM YAPAMAYACAKLAR MIDIR?! Haydi tüm bunları es geçelim. SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARINA BAĞLI ALANLARDAN EMEKLİ OLANLARLA, BİREYSEL EMEKLİLERİN NE FARKI VARDIR? YASALARINDA BELİRLENEN PRİMLERİNİ VADESİ SONUNA KADAR Yatıranlar emeklilik hakkını kazanmış olurlar. SGKURUMLARINDAN EMEKLİ OLANLAR,isterlerse Hac ziyareti için gittikleri Mekke’de,VİYAGARA  İÇEREK ŞEHİT OLDUKLARI VE ŞEHİTLİĞE DEFEDİLDİKLERİ GİBİ BİR EYLEMİ NEDEN BİREYSEL EMEKLİLER YAPAMASINLAR?!Ben 42 sene pirim ödeyerek emekli oldum,DÖRT KÜTÜPHANE DOLUSU KİTAP YAPTIM.ATATÜRK DEVRİMİ,ÇAĞDAŞLIK VE DİN SÖMÜRÜSÜ ÜZERİNE DE 45.000 SAHİFELİK YAZIM BLOGUMDA SAKLI.PARAMI BURALARA HARCAMAKTATIM.AKEPENİN KABUL ETMEDİĞİ GAZETELERİ DE AİLECEK OKUMAKTAYIZ.ŞEKER HASTASI OLDUĞUM HALDE,ULKUSAL GÜNLERİMİZDE MAİLE RAKI İÇERİZ.BİREYSEL EMEKLİLER BU ZEVKTEN NEDEN MAHRUM OLSUNLAR?!SİZİN FETVALARINIZLA BEBELERİ DÜZENLERİ,DOKUZ YAŞINDAKİ KIZLARIN IRZLARINA GEÇME HAKKINI ALLAH ADINA KULLANANLARI VE ÖZ KIZLARINA ŞEHVET HİSSİ İLE SARILANLARI, BİZLER LANETLEMİYECEK MİYİZ,EY FETVA SAPIKLARI? DEVLETİMİZİ VE HALKIMIZI SİZİN SAYENİZDE SOYANLARI,HIRSIZLARI  NEDEN FETVALARINIZLA LANETLEMİYORSUNUZ EY CUMHURİYET DÜŞMANLARI NEDEN?MÜSLÜMANLIĞI ERKEKLERİN MASALAHATINA VE BEBE KIZ ÇOCUKLARININ BAŞINA BEZ BAĞLAMAYA İNDİRGEYEN EY ÇAĞIMIZ GAFİLLERİ?Size Avusturya’dan bir Bireysel emeklinin yaşantısını anlatacağım:Arkadaşım Sayın Zeki Gürel,İnternette tanıştığı Avusturyalı Emekli bir Bayanı İstanbul’a davet etmiş.Ol Emekli Han’ım uçağa atladığı gibi soluğu İstanbul’da almış.Güney Amerika’ya,Asya’ya ve Afrika’ya yaptığı gezileri anlatınca arkadaşım merakla sormuş:”Bu kadar Parayı nereden buluyorsunuz?!Kadın gülerek:”Avusturya devletinden emekli maaşı alıyorum,bunun yanı sıra da İki adet bireysel emekliliğim de vardır,oturduğum ev ve arabam da kendime aittir,evimdeki halıların tümü de İran halısıdır?!Bir hafta sonra,ikisi birlikte Viyana’ya döndüklerinde arkadaşım Emekli Albay Zeki çok şaşırmış?Kadın kendi arabası ile Viyana’nın her yanını .müzelerini,tiyatrolarını gezdirmiş,lüks lokantalarında ağırlamış,İstanbul’a dönüş biletini vermiş.İyi ki Viyana’yı fethetmemişiz.Avusturyalılar Viyana Valslarından,”/Şitrafslardan/ BU RAHATLIKLARDAN SİZİN FETVALARINIZ YÜZÜNDEN MAHRUM KALACAKLARDI EY ÇAĞDIŞI FETVABAZLARIMIZ?!

29 Ocak 2016 Cuma

2065/MİADI DOLAN SİZSİNİZ BAY RECEP!


           TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.İZMİR;29 Ocak 2016.

Çok ilginç bir uygulamaya başladı bizim en büyüğümüz: Lenin Çarlık Rusya’yı devirdiğinde kararnamelerle ,devrimini gerçekleştirmişti.Onbaşı Adolf Hitler de,çok acele çıkarttığı kanunlara Almanya’yı esir ederek,Yahudileri ve Muhaliflerini öldürtmüştü.Savaştan sonra bir Alman  Yargıç:”FÜHRERİN ÇIKARILAN KANUNLARIN HUKUKA UYGUNLUĞUNA  BAKMADAN SÜREKLİ VE ÇOK ACELE OLARAK UYGULADIK!”DEMİŞ.BİZİM TEK HÜKÜM SAHİBİMİZ BAY RECEP BEY DE BAŞKA BİR YOL BULMUŞ:”ANAYASAMIZI VE KANUNLARIMIZI UYGULATMAMAK.KAOS YARATMAK?AMMA,TAZMİNAT VE CEZA DAVALARINA DA SIĞINMAK?!

               MİADI DOLAN SİZSİNİZ BAY RECEP BEY?!

        “Parlamenter sistem miadını doldurmuştur…Milli bir anayasa yapmamız gerekmektedir?!”BAŞKANLIKLAK?!RI VE ANAYASAMIZI UYGULATMAMA SİSTEMİ AMERİKAN EMPERYALİZMİNİNBİR DAYATMASINDAN İBARETTİR?!1994,Sayın Bay Recep Tayyip Erdoğan.

Cumhurbaşkanı Yemin metni 1982 anayasası 3. Kısım II. Bölümde yer alıyor.

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim.”

Anayasa'ya göre, milletvekillerinin andı şöyle:
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim."”
BEN, ANAYASAYI KABUL ETMİYORUM.”KAYMAKAM BEYLER, SİZLER DE MEVZUATA UYMAYIN?”Cumhurbaşkanı Bay Recep Tayyip Erdoğan.

    Bu ülkede Müddeiumumi de kalmamış gibi?!Bay Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyetinin Kaymakamlarını suç işlemeye zorlamaktadır.Olacak gibi değil,bir Cumhurbaşkanının bu şekilde konuşabilmesi için,RUHSAL YAPISININ Dr. Sayın Mustafa Altıoklar’ın teşhis koyduğu gibi olması gerekir.”Anayasayı tanımıyorum demek,”Korkmayın ve siz de tanımayın?!Demektir.”Milli anayasa yapalım?!”Sözü de DİNİ İÇERİKLİ ANYASA YAPALIM?!Demektir.MİLLET,MİLLİ,AYNI DİNE İNANANLARIN TOPLULUĞU DEMEKTİR.N.S.ÖNON,TÜRKÇE-OSMANLICA SÖZLÜK,MİLLET VE MİLLİ MADDELERAİ.Cehalet olursa ancak bu kadar olur.Anlatayım:23 Aralık 1876 günü,Avrupa devletleri Osmanlıya baskı yapmak için Kasımpaşa’da bir konferans için toplanmışlardı.Osmanlı devleti,Belçika’nın 1831 tarihli anayasasını tercüme ederek kabul ettiğini  o gün top atışları ile ilan etmişti.Bu anayasaya 1909/1913 ve 1917’de yeni ekler de eklenmişti.Osmanlını yani Bay Recebin dedesinin anayasası gayrı milliydi?!1921/1924-1945 değişikliği/,1961 ve 1982 anayasalarımız Türk Hukukçuları tarafından hazırlanmış Milli/Ulusal/ nitelikli anayasalarımızdır.Sağ iktidarlarca 18 kerede 105 maddesi de değiştirilmiştir.1961 anayasamızı,Uludağ’a çekilerek Rahmetli medeni Hukuk Ordinaryüs Profesörü Hıfzı Veldet Velidedeoğlu hazırlamıştı.Amerika birleşin devletlerinin Chicago şehrinde BAŞKANLIK ÜZERİNE  TÜRKİYE İÇİN BİR ANAYASA HAZIRLANDIĞI  BASINIMIZA YANSIMIŞTI.    Anayasalar, özel yasaya göre seçilmiş Danışma Meclislerince HAZIRLANIR, KURUCU MECLİSLERCE DA KABUL EDİLEREK HALKOYUNA SUNULUR. AÇIN FRANSA TARİHİNİ DE ÖĞRENİN? ASSEMBLE CONSTİTİONNNEL. Bizde de Kurucu Meclis ve Danışma meclislerince hazırlanmıştır. Normal genel seçimle gelen meclisler yeni bir anayasa yapamazlar. Anormal bir yolla yapılan anayasayı halkoyuna sunmak, POLİTİK ŞAKLABANLIKTIR. MESELENİN ASLI BAY RECEBİN KASEMİNDE SAKLIDIR. ÇOK YAZDIM AMMA YENİDEN OKUYALIM. BAY RECEBİMİZİN CUMHURİYETİ KORUMA YEMİNLERİ TAKİYEDİR, ONLAR İÇİN TÜRKİYE “DARÜLHARPBÖLGESİDİR. BEN,MUHAMMETMÜSLÜMAN  ÜMMETİNDENİM,TÜRKİYE DİNSİZ ,LAİK BİRMEMLEKET HALİNE GELMİŞTİR.HAYATIMI MUSTAFA KEMAL DİNSİZLİĞİ İLE SAVAŞA ADAYACAĞIMA,TÜRKİYEYİ BİR DİN VE ŞERİAT DEVLETİ HALİNE GETİRMEK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİME,KISA ZAMANDA ÜMMET ESASINA DAYANAN,ŞERİAT DEVLETİNİN KURULMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIMA;DİNİM,ALLAH’IM VE BÜTÜN MUKADDESATIM ÜZERİNE YEMİN VE KASEM EDERİM?


 

 


 

23 Ocak 2016 Cumartesi

2064/İMAMIN OSURDUĞU YERECEMAAT NEDEN SIÇAMAZ?


         TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV.İZMİR;23 Ocak 2016.
         İMAMIN OSURDUĞU YERDE CEMAAT NEDEN SIÇAMAZ MIŞ?
“YA GÜZEL BİR ŞEY SÖYLE,YA DA EBEDİYEN SUS?!HUKUKSUZ OLDUNUZ,BARİ AHLAKSIZ OLMAYINIZ?!OSTÜZÜ.
        Manavgat Orman İşletme Müdürü Sayın İsmail Zengingönül,1964 senesinde, bana Amerika’da tanık olduğu bir olayı anlatmıştı:Kendisini,Amerika Birleşik Devletlerine Ormancılık ve Tarımcılık üzerine kursa göndermişler.Arkadaş olduğu Amerikalı bir ziraat mühendisi,”bugün Federal Tarım Bakanımız çiftçilerin toplantısına katılacak,isterseniz siz de geliniz,faydalanmış olursunuz,iki kişilik te yer ayırttım?!Demiş.Toplantı duyurulan saatte Başlamış.Kürsüye çıkan her çiftçi Federal Bakana ateş püskürmüşler.Hakaretler,küfür derecesine kadar yükselmiş.Federal Bakan hep notlar almış,sonunda Federal Tarım Bakanı kürsüye çıkmış.Salondakileri selamlamış.Sayın İsmail  Zengingönül,Bakanın çok sert bir karşılık vereceğini beklerken, bakan konuşmalardan ve önerilerden çok yararlandığını bunları not ederek Waşingtona Başkana arz edeceğini söyleyerek,alkışlar arasında kürsüden inmiş?!Sayın İsmail Zengingönül,arkadaşı,Amerikalı ziraat mühendisine: “Neden hakaret edenlere,aynen hakaret etmedi?”Dediğin de şu yanıtı almış: “Federal Ziraat Bakanına hakaret edenlerin hiçbirisinin kamusal bir sıfatı yoktur.Bakan,Amerika Birleşik Devletleri adına konuşmaktadır.Her sözü Amerika Birleşik Devletlerini bağlar. Vatandaşlara sövse ve hakaret etse, bu davranışı da Amerika Birleşik Devletleri nanıma yapılmış sayılır. BURASI TÜRKİYE DEĞİLDİR, BAKAN DA TÜRK TARIM BAKANI HİÇ DEĞİLDİR*!DEMİŞ. Be  bunu hiç unutamadım?!   Ne zaman Bay Recep Tayyip Erdoğan  BİRİLERİNE HAKARET ETSE, yukarıda anlattığım olayı ve Recep Beyin içtiği yeminleri hatırlarım.Bu gibi kimseler,Takiyye’ye sığınarak,sözde günaha girmemektedirler.Hz. Muhammed’in Mekke’den,Medine’ye kaçmadan önce  Müslümanları dağıtmamak için   HURMA SURESİNE KOYDURDUĞU  bu yol,Mevlana tarafından da kabul görmemiştir:”YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN,YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL?!  Biz Kemalistler, ölüm karşısında bile olduğumuz gibiyizdir. Takiyye’nin ilk şartı ölüm korkusu olmasıdır.Bunlardaki korku,hesap verememe korkusudur?!
       Büyük devlet adamımız ?!Sayın Bay Recep Beyin, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na sarf ettiği küfürleri yazıma eklemekten utanç duydum. Dokunulmazlık zırhına bürünerek KANUNSUZ sıfatını alan Sayın Recep Beyimiz, AHLAKIN SINIRLARINI DA AŞARAK AHLAKSIZ SIFATINI ALMAK ÜZEREDİR. Milletvekilleri ve de Cumhurbaşkanı YEMİNLERİNE”AHLAKIN VE HUKUKUN İÇİNDE KALACAĞIM”CÜMLESİ DE EKLENMELİDİR. BU YEMİNİN DIŞINA ÇIKANLAR HEMEN GÖREVLERİNDEN DÜŞÜRÜLMELİDİR. Ahlak ve Hukuk, Dinin emrine verildiğin de,  ÇOK SOYTARILAR AHLAK VE HUKUKUN ÜSTÜNE ÇIKARLAR?!  AMMA,kendileri de hukuka değil de yasalara sığınırlar.Mustafa Kemal’e,”Ölmüş İnek,”der;ATATÜRK İLE İNÖNÜ’YE DE “İKİ SARHOŞ”?!DER. TÜRK BAYRAĞINI, TÜRKÇEYİ, TÜRKÜN TARİHİNİ YASAKLAR, MİLLİYETÇİLİĞİ AYAĞIMIN ALTINA ALDIM DER, KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİ BAŞINDA TAŞIR. Dediklerinin aksini savunmayı da Cumhurbaşkanlığına yapılmış bir hakaret sayar. Mütekabiliyetten de haberi yoktur. ATATÜRK’E, İNÖNÜ’YE TÜRKLÜĞÜME KÖTÜ SÖZ SÖYLEYENLERİN ANALARINDAN BAŞLAR, BABALARINDAN ÇIKARIM. LAİKLİK, DİNLERİ VE HUKUKU AHLAKIN EMRİNE VERMEKTİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ONDAN ÇOK BÜYÜKTÜR. ANAYASAYA BAĞLI KALACAĞIM DİYEREK YEMİN ETMEK, SONRA DA O ANAYASAYI DEĞİŞTİRMEYE KALKMAK, AHLAKLILIKLA BAĞDAŞTIRILAMAZ. Çatma dosyalarla, çatma hâkim ve gizli tanıklarla kumpaslanan dosyaların, tahsiline bakmadan, Başsavcısı olduğunu ilan etmek diktatörlüğe özenmek değil de nedir*!Sayın Recep Beyimizin içip te unutmuş olduğu yeminleri görelim.”KASEMİNİ”BİZ DE UNUTMADIK?!
        ANAYASA MADDE 81:” Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim”.Anayasaya sadakat,onu değiştirmek midir?BUNUN NERESİ AHLAKTIR?!                                            
       ANAYASA MADDE103:“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”Afiyet olsun ve yarasın*!İyice inceleyecek olursanız,Sayın Bay Recebimizin CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA  İHANET ETMEKTE OLDUĞUNUN FARKINA VARIRSINIZ?BU ÜLKEDE CUMHURİYET SAVCILARI NEDEN ÇOK ERKEN BİTTİ?!

 

21 Ocak 2016 Perşembe

2063/SALAM VE SOSİS YAPMAK=BOP'U KURMAKTIR.


          TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


       TV.İZMİR;22OCAK2016.                                                                                    Amerika, büyük ve çok güçlü bir devlettir. Çünkü vatan hainlerini hemen öldürür. Diğer ülkelerin vatan hainlerini de o ülkelerin başlarına yönetici olarak getirir. Henry Ksingere, USA’NIN Yahudi asıllı Eski Dışişleri Sekreteri.                                                                                               ”Ortadoğu’da birçok devletin sınırları değişecektir.”C.Rizzi. USA’NIN Eski DIŞİŞLERİ SEKRETERİ.

        “BEN, BOP ASBAŞKANIYIM.””Türkiye 25 eyalete bölünmelidir,merkezin görevlerinden eğitim ve vergi de  bu eyaletlere  bırakılmalıdır?!”Sayın Recep Tayyip Erdoğan!Alenen;Türk,Türklük,Türk bayrağı,Türkçe ve ATATÜRK DÜŞMANI?!

        BOP BAŞKANI BARAK OBAMA BAŞKANLIKTAN DA AYIRILACAK, BİRLİĞE SESLENİŞ KONUŞMASINI DA YAPTI. BASIN.

        “İkinci Dünya Savaşı çıkacak, birçok ülkenin kalemle çizilmiş sınırları da değiştirilecek. Türkiye cumhuriyetinin sınırları kılıçla çizildiğinden değiştirilemeyecektir.        1938/Karaharpokulu.

           SALAM VE SOSİS YAPMAK=BOP’U MEYDANA GETİRMEK?!

     Epey oldu; orta yaşlı topluca bir kadın, SOSİS VE SALAM nasıl yapılır adlı bir program göstermişti. Kıyma makineleri, satırlar, türlü çeşitli et bıçakları, bağımsız kesilmiş gövdeler, derileri soyulmuş, buzdolabındaki çengellere asılmış haldeydiler. Tüm alet ve edevatlar kullanılarak etler kemiklerinden ve gereksiz parçalarından arındırılmıştı. Sonra da ol etler kıyma makinelerinden defalarca geçirilmiş, bulamaç haline getirilmiş, içlerine baharatlar konularak yeniden yuğurulmuştu. Dinlendirmeye alınan bu vıcık macun, çok ince naylon prezervatiflere otomatik olarak doldurulmuş ve özel dolaplarda dinlenmeye bırakılmıştı. Birden bire aklıma(BOP?=BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ BAŞKANI VE AS BAŞKANI GELDİ. Salam ve Sosis yapmakla BÜYÜK ORTA

DOĞU PROJESİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK ARASINDA HİÇBİR FARK YOKTUR; YALINIZ OLAYLARI ÇOK İYİ OKUMAK GEREKİR. Ortadoğu’da, Birinci Dünya Savaşından sonra, Osmanlı İmparatorluğu dağıtılarak birçok küçük devletler oluşturulmuş, güdümleri de İngilizlere ve Fransızlara bırakılmıştı. Irak’ın sınırlarını İngiliz Kadın ajanı Getruda Margaret Lowtiyen Bell/14.7.1868—12.7.1926/ çizmişti. "Bu sabah tüm vaktimi Bağdat'taki ofisimde Irak'ın güney sınırlarını belirleyerek geçirdim. Çok güzel bir sabahtı...’ Günlüğüne bu satırları yazan Bell, 1919 yılında bugünkü Irak devletinin sınırlarının çiziyordu. Sevgilisi İngiliz binbaşısının Çanakkale’de ölümü onu çok sarsmıştı. Çok miktarda uyku ilacı alarak intihar etmiştir. Suriye devlet başkanlığından alınan Osmanlı Albayı Şerif Hüseyinin oğlunun Irak kıralı yapılmasını sağlamıştı.IRAKTA KALDIĞI EVİ MÜZE  YAPILMIŞTIR?!Kuveyt ve Irak petrollerine sahibolan İngiltere,Körfez Savaşı ile buralara Amerikanın el atmasına ses çıkartamamıştı.Saddam Hüseyin Sovyetler Birliğine yanaşarak,Amerikaya ve Batıya meydan okumuştu.Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı da Türkiye’nin doğusuna IRAK’A doğru sarkan bir Kürt devletinin kurulmasına engel olmuştu.Amerika Birleşik Devletleri ve diğer emperyalist devletler/İngiltere,Fransa,İsrail/ANLAŞARAK Ortadoğu’yu yeniden kendi çıkarlarına uygun olarak şekillendirme kararı aldılar”.”Bakınız İsrail Adalet Bakanı Bayan  Ayelet Saked ne buyurmuş:” Bugun düğmeye basanların saldırı köpekleri HIRLAMAYA ve Havlamaya başladılar .

İsrail Adalet Bakanı Ayelet Şaked, "Bağımsız bir Kürt devleti kurulmalı" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ihtiyacımız var” dediği İsrail’den, “Kürt devleti çıkışı” geldi. İsrail Adalet Bakanı Ayelet Şaked, “Bağımsız bir Kürt devleti kurulmalı,” dedi. Tel Aviv’deki Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’ndeki konuşmasında, “Uluslararası topluma Kürt devleti kurulması çağrısı yapmalıyız” diyen Şaked, kurulacak yeni Kürt devletinin de “Türkiye ve İran arasında yer alması gerektiğini,” söyledi.

Kürtlerle İsrail arasındaki kültürel bağlara da dikkat çeken Şaked, Kürtlerin IŞİD ve diğer terör örgütleriyle mücadelede stratejik bir partner olduğunu savundu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, 2014′te “Kürt devleti” kurulmasına destek vermişti”. SÖZCÜ- Ankara.    İsrail’in hedefi Toros dağlarımıza kadar genişlemek olduğu için,ırak ve Suriye’den toprak alınmasını önermemiştir                                                                                                            Emperyalist devletler, İstihbarat örgütlerini bu planın gerçekleştirilmesi için bol ödeneklerle görevlendirdiler. İran’dan, Türkiye’den,Irak’tan ve Suriye’den kopartılacak parçalarla büyük Kürdistan devleti kurulacaktı.İran çok çetin çıktı,tüm Kürt hainlerini acımadan ip çekti.Nükleer füzelerle ülkesinin savunma kapasitesini artırarak Emperyalistlerin karşısına dikildi.Mısırın başına oturtulan bir Amerikan uşağı bir darbe ile düşürüldü.Irak’ın başına bir Amerikan  da bölücü bir Amerikan uşağı getirildi.Afganistan’ın başında da Bir Amerikan uşağı.Kuveyt,Arabistan ve Irak petrolleri Amerikalıların emirlerinde.Beşar Esat çok dişli çıktı.Tüm uyarlara karşın,BOP ASBAŞKANI yanlışlığının  batağına ülkemizi de sapladı.Suriye’den kopartılacak bir parça ile Türk toplumunun ağzı kapatılacak,Güneydoğu BOP’A dahil edilecekti.Rusya,Çin,Kuzey Kore ve İran  hesaba katılmamıştı.Şam’da Cuma namazı kılma  masalcıları,Sultanahmet camisinde  namaz kılmaktan da oldular.Irak bölündü,Yahudi kökenli Barzani,Irakın kuzeyine petrol bölgelerine bir kukla devlet başkanı olarak yerleşti.Türkiye Cumhuriyetinin Irak petrol bölgelerini kapsayan Kırmızı çizgisi silindi?!Hedef devletlerin devlet yapıları,orduları,polisi ve yasaları çökertildi.Bölünmüş Müslümanlar daha çok gruplara bölünerek,emperyalistlerce silahlandırıldı.Halk,Salam eti bulamacı  gibi karıştırıldı.Aleni kafa kesmeler,işkenceler,insanları yakmalar,topluca kurşuna dizmeler,antik eserleri yok etmeler,kadınların esir pazarlarında alenen,zincirlere bağlanarak,satışa sunulmaları İSLAMIN VARLIĞINA YAPILMIŞ SALDIRILARDI.ANLAYAN MÜSLÜMAN OLMADI.ELEZHERÜNİVERSİTESİ  REKTÖRÜ ,BAR,BAR BAĞIRDI:”KURTULUŞ MUSTAFA KEMAL’İN YOLUNDADIR?!DİYE.AKLINI YİTİREN BÖLGE HALKI SALAM KIVAMINA GİREN ETE DÖNDÜ.Bay Recep Tayyip Erdoğan’ın ACELE ETMESİNİN NEDENİNİ DE DÜŞÜNEN OLMADI:BOP BAŞKANI BARAK OBAMA BAŞKANLIKTAN GİTMEK ÜZERE?!BOP UYGULAMASININ TÜM SORUMLULUĞU DA ASBAŞKANA DÜŞMÜŞ OLDU.Biraz daha kan ve göz yaşı sonunda SALAMLIKLAR PREZERVATİFLERE DOLDURULARAK  BOP YARATILMIŞ OLACAKTIR.BUNCA ŞEHİTLERİMİZ DE MEZARLARINDA TERS DÖNMÜŞ OLACAKLARDIR.

20 Ocak 2016 Çarşamba

2062/ALLAH'IN KILDIĞI NİKÂH!


              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR;21 Ocak 2016.

                               ALLAH’IN KIYDIĞI NİKÂH?!

“Muhammed güzel bir kadın görünce,ayet akşama hazırdır?!Hz. Ayşe.Hz.Muhammedin Amcaları ve Halaları:

ABDÜLMUTTALİB (ŞEYBE) B. HAŞİM ve HZ. ABDULLAH.

Abdülmuttalib beş hanımla evlenmiş, onlardan on bir oğlu, altı kızı olmuştur.
Oğulları ve anneleri şunlardır:
1-Haris..Annesi Semra Bint-i Cündüb’tür
2-Zübeyr..Annesi Fatıma Bint-i Amr
3-Abdullah..Annesi Fatıma bint-i Amr
4-Ebu Talib (Abd-i Menaf)Annesi Fatıma bint-i Amr.Hz. Ali’nin babası.
5-Ebu Leheb (Abdüluzza). Annesi Lübna Bint-i Hacer
6-Kusem.. Annesi Fatıma Bint-i Amr
7-Dırar… Annesi Nüteyle Bint-i Cenab
8-Mukavvim (Abdülkâbe)…Annesi Hale Bint-i Vüheyb
9-Hacl (Kaydak)..Annesi Hale Bint-i Vüheyb
10-Abbas..Annesi Nüteyle Bint-i Cenab
11-Hamza..Annesi Hale Bint-i Vüheyb
Abdülmuttalib en büyük oğlu Haris’e nispetle Ebül Haris künyesiyle künyelenmiştir.
Altı numarada belirtilen Kusem küçük yaşta vefat etmiştir.
Abdülmuttalib’in kızları ve anneleri şunlardır.
1-Safiyye.Annesi Hale Bint-i Vüheyb
2-Ümmü Hakîm Beyza.. Annesi Fatıma bint-i Amr
3-Âtike. Annesi Fatıma bint-i Amr
4-Ümeyme. Annesi Fatıma bint-i Amr .
5-Ervâ. Annesi Fatıma bint-i Amr
6-Berre.
Annesi Fatıma bint-i Amr
Görüldüğü gibi:
Safiye, Mukavvim, Hacl(Kaydak), Hamza Hale bint-i Vüheyb hanımdan;
Haris, Dırar, Abbas Semra bint-i Cündüp hanımdan;
Ümmü Hâkim Beyza, Atike, Ümeyme, Erva, Berre, Zübeyr, Abdullah, Ebu Talib ve Kusem Fatıma bint-i Amr hanımdan doğmuşlar; anne, baba bir kardeştirler.
Yalnız Ebu Leheb (Abdüluzza) Lübna bint-i Hacer hanımdan doğmuş olup anne, baba bir kardeşi yoktur.
7*-Zeynep; Esedoğullarından Cahş bin Ribab’ın Kızıdır. Annesi de Abdulmuttalib/Hz.Muhammedin dedesi/ Kızı Meymûne’dir. Hz. Muhammed’in Yeğeni ve nişanlısıyken, Zeyd İbn’i Haris ile evlendirilmiştir. Kur’anı Kerim’in 33’üncü El-Ahzap Suresi,36-38’inci ayetlerinde anlatılan olayın kahramanıdır.28.29.38.39.50.51.52 ve 53’üncü ayetler de okunmalıdır derim?! Hz. Muhammed, Yeğeni Zeynep ile nişanlanmış olduğu halde evlenememişti. Zeynep Hz. Muhammed’in azatlı Kölesi ve Oğulluğu Zenci Zeyd bin Haris ile evlendirilmişti. Zeynep, Zeyd’in evde olmadığı bir zamanda Zeydin evine gelen Hz. Muhammed’in, çamaşır yıkamakta olan Zeyneb’e söylediği güzel sözleri /Baldırlarına bakarak: “Seni yaratan Allaha kurban olayım!         Demişti!/Zeynep’in övünmek için,bu sözü  Zeyd’e aktarması ile tatsız bir durum ortaya çıkmıştı.EK:KOCALARI EVDE YOK İKEN O EVİ ZİYARET ETMEYİN?!HADİS./ Hz. Muhammed, kendisine gelen Zeyd’e, Zeynep’te gözü olmadığını ısrarla söylemişti. Bu olay üzerine Kur’anı Kerim’in AHZAP Suresinin—33’üncü sure—37’inci ayeti nazil olmuştu. Bu ayeti Ünlü Din Bilginimiz Rahmetli Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’anı Kerim ve İzahlı Meali adlı eserinin 422’inci sahifesinden aynen alalım:
“33/37–38-“Hem hatırla o vakit ki o kendisine hem Allah’ın in’am(ihsan) ettiği, hem senin in’am ettiğin kimseye Zevceni kendine sıkı tut(boşama) ve Allah’tan kork” diyordun, nefsinde Allah’ın açtığı şeyi gizliyordun, nasıl insanları sayıyordun; hâlbuki Allah kendisini saymanı daha gerekti. Sonra vakta ki Zeyd kadından ilişiğini kesti, biz o’nu sana terviç eyledik. Ta ki oğulların ilişiğini zevcelerinde müminlere bir darlık olmasın. Allah’ın emri de fiile çıkarılmış oluyor(gerçekleşiyor)”.-“
Sonunda Zeyd eşi ile ilişkisini Zeyneb’i seninle evlendirdik. Allah ve Peygamberi bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz.”Ayetlerden çıkmış olan sonuç budur.
Araplarda üvey oğul da öz oğul gibi sayılıyordu. Bu ayetle oğlun boşadığı kadınla babanın evlenme yolu da açılmış oldu.
Zeyd’in boşadığı Zeynep ile evlenen Hz. Muhammed, Hz. Hatice’nin Kölesi Baraka adlı Kadını da Zeyd ile evlendirdi. Ölümüne yakın Zeyd’in Baraka’dan olma 22 yaşındaki Oğlu Usame’yi Suriye’yi işgal edecek orduya Başkomutan olarak atamıştı.Hz. Muhammed’i mezarına koyanlardan da birisidir?!Babası Zeyd de öldürülmüştü. Olayın oluş şekli budur.

16 Ocak 2016 Cumartesi

2061/SALAKLAR SEVİNMEDE!


          TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.İZMİR;16 Ocak 2016.

                 SALAKLAR ÇOK SEVİNÇLİ?!

        Tüm Dünya Dergisi, hâlâ gazetecimize gelmemiş. Canım bir hayli sıkkın eve dönerken, O yuvarlak sakallı AKEPE Hayranı Beşüş bir yüzle önüme çıktı!”Senin Akademisyenlerin PEKKAKA lehine bildiri yayınlamışlar, bu işe ne deyon? Dedi.

--Bebeler, Askerler, Polisler ve Masum insanlarımız vatan hainlerinin kurşunları ile öldürülürken;ülkem büyük bir ihaneti farkında olmaksızın yaşarken,  KİM SİKER  AKADEMİSYENLERİ VE SİZİN GİBİ MANKAFALARI?!Dedim  ve yolumu yürüdüm.

 

 

 

2060/KÜRT İSYANLARI.


                                                        TC.                                                                                                                            OSMAN TÜRKOĞUZ

              osmanturkoguz@gmail.com       

              TV.İZMİR;16 Ocak 2016. BİR VATAN HAİNİMİZ:”DEVLETİN YARATTIĞI KÜRT SORUNU!”DİYEREK ULUMUŞ! BİR HAİNİMİZ DE ATATÜRK’ÜN KAŞIDIĞI KÜRT SORUNU DEMİŞ?

            31 Aralık 2011.İHANETLER SÜRDÜKÇE                                             

                                   HİÇBİR VATAN HAİNİ, BİZİ APTAL YERİNE KOYAMAZ!
 

CEHALET İHANETLE BİRLEŞTİĞİNİDE,GÖZÜPARADAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY GÖREMEZ?!

Yeni Demokrasi Paketini Açıklayan AKP’Lİ Bay Mehmet Metiner: “Devletin yarattığı Kürt meselesini çözdük!” Buyurmuş! Çocuğuna ilaç alamazken,İstanbul Boğazında çok katlı Lüks bir villa satın almış?!

Hadi canım sen de!

Siz; kendiniz için ayarlamış olduğunuz ballı ve börek yasasını bile çözemediniz! Kürt meselesini Devlet yarattı buyurmuşsunuz!

Devlet, sürekli ve durmadan kendisini yenileyen ve yönü de ileriye yönelik bir tüzel kişiliktir.

Osmanlıdaki Kürt meselesine ne buyurulur? Bilmiyorsanız buyurunuz, öğreniniz! YOKSA HAVLAMAYA DA DEVAM EDİNİZ?!

Yoksa bizi de ebleh yerine koyamazsınız.

                   Osmanlı Ve Cumhuriyet Dönemi Kürt İsyanları.—Alıntıdır--

”Türkiye Cumhuriyeti Devleti, artık Kürt sorunu diye bir sorunu tanıdığını Başbakanının ağzından açıklamıştır. Bu, Batı emperyalizmi ve onun güdümündeki Kürt ayrılıkçıları için önemli bir başarıdır.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcındaki Kürt isyanlarından bugüne Ankara’ya Kürt sorununu tanıması için baskı yapılmaktadır. 1920 yılından 1938’e kadar gerçekleşen ondokuz Kürt isyanının ve 1978’den bugüne yaşanan PKK terörünün hedefi aynıdır: Türk Devletine bir Kürt sorunu kabul ettirip, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının parçalanması.

Atatürk döneminde Kürt isyanları en sert şekilde bastırıldı. Sorun Kürt sorunu olarak değil, İngiliz ve Fransızların Türk Milleti ve devletini parçalamak için yaptığı kışkırtmalar ve aşiret düzeni olarak ele alındı.

1980 sonrası yaşanan PKK terörü de Kürt sorunu olarak ele alınmadı ve sorun askerî açıdan çözüldü. Ancak AB ve ABD’NİN baskılarıyla zayıf düşen Türk Devleti artık terörden ayrı olarak bir Kürt sorunu tanımaktadır.

Mütareke döneminden bugüne kadar emperyalizmin Ortadoğu’da planı değişmemiştir: Bölgede ajan bir Kürt devleti kurdurarak Türk, Arap ve Fars uluslarını parçalamak. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Kürt isyanlarının ortak özelliği, yabancı devletlerin Türk Devletini zayıf düşürmek için bu isyanları desteklemesi ya da bizzat organize etmesidir. İkincisi, şehirleşememiş Kürt kitlelerin uluslaşma sürecine direnen aşiret şeyhleri ve beylerinin güdümüyle hareket etmeleridir.

Osmanlı Döneminde Kürt İsyanları:

1800’lerden itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda 30 civarında Kürt ayaklanması olmuştur. Bunların tamamına yakını aşiret beylerinin devlet otoritesiyle egemenlik paylaşımı mücadelesinin sonucudur. Bu yüzden isyanların milli bir karakterinin olduğunu söyleyemeyiz. Ancak Batılı dinî ve siyasî misyonerlerin 1850’lerden itibaren Kürtlerin yaşadığı bölgelerde yaptığı faaliyetler sonucu, bu hareketlerde Kürtlük öğesinin de kullanılmaya başlandığını görüyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu Kürtlere bir çeşit özerk beylikler verilmişti. Aşiret düzeni içinde yaşayan bu topluluklar dinsel yönden Sünnî, Şafiî ve Alevî olmak üzere üçe ayrılmışlardı. Osmanlı, Sünnî ve Şafiî Kürtlerle ilişkileri iyi tutmaya gayret etmiştir. II. Abdülhamit, bu Kürtlerden Hamidiye Alaylarını kurarak Ermenilere karşı kullanmıştır. Bu alayları İstanbul’da açılan, beş yıllık hizmet veren “Aşiret Mektepleri” izlemiştir. II. Abdülhamit bu okullarda kendisine bağlı Kürt asker ve sivil bürokratları yetiştirmiştir. Buraya alınan çocukların tamamı aşiret reisi, bey ve ağaların çocuklarıydı. Buralarda yetişen çocuklar ileride Kürt isyanlarının başında yer alacaklardır.
1. Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanı (1806–1808, Süleymaniye)
2. Babanzade Ahmet Paşa İsyanı (1812, Süleymaniye)
3. Zaza Aşiretleri İsyanı (1818–1820, Dersim)
4. Revaduz Yezidi İsyanı (1830–1833, Hakkari ve çevresi)
5. Mir Muhammet İsyanı (1832–1833, Soran)
6. Kör Mehmet Paşa İsyanı (1830–1833, Erbil, Musul, Şirvan)
7. Garzan İsyanı (1839, Diyarbakır)
8. Bedirhan Bey İsyanı (1843–1847, Hakkari ve çevresi)
9. Yezdan İzzettin Şer İsyanı (1855, Bitlis)
10. Bedirhan Osman Paşa İsyanı (1877–1878, Cizre ve Midyat)
11. Şeyh Ubeydullah İsyanı (1880, Hakkari, Şemdinli)
12. Emin Ali Bedirhan İsyanı (1889, Erzincan)
13. Bedirhani Halil ve Ali Remo İsyanı (1912, Mardin)
14. Molla Selim ve Şeyh Şehabettin İsyanı (1913–1914, Bitlis)
Cumhuriyet Döneminde İsyanlar: Lozan Antlaşmasında, Ülkemizde Üç Azınlık kabul edilmişti. Kürtler Azınlık statüsünü kabul etmemişler, Türk milleti tanımının içinde kalmayı ısrarla istemişlerdi. Azınlık olarak:1-Rumlar,2-Ermeniler,3-Yahudiler Azınlık olarak kabul edilmişti. Sonradan Bulgarlar da Azınlık statüsüne alınmıştı.4—Bulgarlar.
Cumhuriyetin ilanından 1984’e kadar 18 Kürt ayaklanması çıktı. Bu ayaklanmalar tarih sırasına göre şöyledir:
1. Nasturi (1924),
2. Şeyh Sait (1925),
3. Raçkıtan ve Raman (1925),
4. Sason (1925),
5. Ağrı (1926),
6. Koçuşağı (1926),
7. Mutki (1927),
8. İkinci Ağrı (1927),
9. Bicar (1927),
10. Asi Resul (1929),
11. Tendürük (1929),
12. Savur (1930),
13. Zeylan (1930),
14. Oramar (1930),
15. Üçüncü Ağrı (1930),
16. Pülümür (1930),
17. Dersim (1937–1938

18-PKK BÖLÜCÜ İHANETİ(1984--)2002’den sonra Devşirme ve Dönme dölleriyle daha da şiddetlenmiştir!

 

 

 

 


 

 

15 Ocak 2016 Cuma

2059/ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINDA ULUSAL GÜÇLER!




ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZDA, ULUSAL GÜÇLERİN KARŞILAŞTIRILMASI! (1 ve 2 Bölüm)


            TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.Çeşmealtı;01Hsaziran2010.İNKÂR EDEN HAİNLER OLDUĞU SÜRECE?!

 

BİRİNCİ BÖLÜM!


“KAHRAMANI olduğu kadar GAFİLİ’DE, HAİNİ DE çok milletiz!”

BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL.

Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, s.555.

Yunanlılar Anadolu’yu istila etmemişlerdir. Şehitliklerimiz de çatmadır! Diyen ve bu Milletin 19.000Türk Lirasını her ay yiyen GAFİL, AYMAZ VE HAİNLERİMİZİN suratlarına!

İLETİMİ İLETME YAZIM:


“Yunanlılar Anadolu’ya gelmemişler!”Diyen Türklük hainlerimize soruyorum: Manisa’da Tiyatro seyreden Yunan tümeni, içindeki sarıklılarla Kubilay’ımızın başını kesen Vatan Haini//Bülent Arınç’ın Dedesi/ Derviş Mehmet’e Yunanca piyes seyrettirmek amacıyla ve pasaportla mı Manisa’ya gelmişlerdi! Yunanistan’ın Küçük Asya Orduları Başkomutanı Korgeneral Anastasios Papulas’ın üniformasının ve Başkomutan Tümgeneral Tirikopis’in tabancasının bizim askeri müzemizde işi ne! Ulusal Kurtuluş Savaşımıza dair, Yunanlı komutanların anıları ve Yunan Harp Tarihi Yayınları damı yalan? Sizler, bunca yalanlarınıza ve ihanetlerinize rağmen çocuklarınızın yüzlerine ve dahi aynada kendi yüzlerinize bakabiliyor musunuz, EY! Ayna ve Türklük kaçkınları sizi!'

Ulusal Kurtuluş savaşındaki kahraman Yiğitlerimizin Tanrısal öykülerinin anısına.

KAHRAMANI olduğu kadar GAFİLİ’DE, HAİNİ DE çok milletiz!”

BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL.

Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, S.555.

Afyon Belediye Reisi:”Anadolu’muzu istila ve işgal etmek için ölen Yunan askerleri için, Afyon’a Yunan Askeri Mezarlığı yapma teklifinde bulunmuştu. Başka Bir Atatürk’ten Korkanlar Partisi tarihçi! Milletvekili de:”Yunanlılar Anadolu’yu istilaya gelmemişlerdir! İstiklal Harbi Şehitlikleri çatmadır, uydurmadır;”demişti!

                Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken, Seyit Gazi türbesini ziyaret eden Yunan Başkomutanı Korgeneral Anastasiyos Papulas; Mezarın büyüklüğünün sebebini sorduğunda, Yunanlı bir subay:

                “Türkler, büyüklerine ve kahramanlarına saygılarını göstermek için büyük mezarlar yaparlar!”Dediğinde,1935 senesinde Elefteriyos Venizelos lehine darbeye girişmek suçundan kurşuna dizilen Anastasios Papulas:

                “Ben öldüğümde kim bilir ne kadar büyük mezar yaparlar!”Demişti.

                Bir Türk Kurmay Yüzbaşısı da, bir radyo programında bu sorunun yanıtını vermişti:”Size o kadar büyük mezar yaptık ki, Sakarya’dan İzmir’e kadar.   Vatan hainlerimizden çatma kahramanlarına görkemli türbeler yaptıran hainlere sözümüz eklice sunduğumuz yazımızdadır. Saygılarımla.

                Efendim, bendeniz bu başlık altında bir kitap yazmayı amaçlamıştım. Bu işin zorluğundan yılmadım ve yılmam da. Yazmış olduğum kitaplar raflarda, ya da alanların elinde kaldı.

                Ulusumuzun kahramanlıklarını ilgilendiren konularda sürekli konuşanları dinlediğimde, bunların dört grupta toplanmış olduklarını gördüm:

                               1*Hiçbir gerçekçi bilgisi olmadan; yalan ve yanlış, kulak dolgunluğunun vermiş olduğu cesaretle konuşanlar;

                               2*Hainler ve Ajan Provokatörler!

                               3*Yunanistan’ı hafife alanlar;

                               4*Türk Ordusunu ve Türk Ulusunu bugünkü seviyesinde sananlar. Atatürk devrimine inanmayanlar.

GENEL DURUMUMUZ!         30 Ekim 1918 tarihinde; Limni adasının Mondros Limanında; Agamemnun savaş gemisinde, zorla imzalamış olduğumuz Ateşkes antlaşmasının 7’inci maddesine göre ülkemiz işgal edilmişti. İstanbul, İzmir, Aydın, Antalya, Konya, Ayıntap, Urfa, Mersin; Adana; Mardin, Maraş, Samsun; Ankara, Eskişehir, İzmit, Balıkesir, Bursa, Bandırma ve çok sayıda kasaba ve köylerimiz, İngiliz; Fransız, İtalya ve Yunanistan tarafından işgale uğramıştı. Doğuda da Ermeniler Kars’ı işgal ettikleri gibi, Doğu vilayetlerimizde de egemendiler. Karadeniz kıyılarında da Rum-Pontus işgali vardı. Güneyimizde de Fransız kontrolünde, Ermeni Milisleri katliamlar yapmaktaydılar.         Yaralı bulunan Yavuz savaş gemimiz İzmit körfezinde bağlıydı. Donanmamızı oluşturan gemiler de Haliç’e çekilmişti. Bütün denizlerimiz; İngiliz, Fransız, İtalyan ve yunan donanmasının kontrolü altındaydı. Elimizde sağlam bir gemi yoktu. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra; Saman pazarındaki bir kiralık binada,22 deniz subayı toplanarak TÜRK DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINI OLUŞTURMUŞTU!


                Teşkilat’ı Mahsusa dağıtılmıştı. İstanbul’da birbirinden bağımsız haberalma grupları oluşturulmuştu. İlk resmi ve yasal, Haber alma grubumuz 6 kişiden oluşuyordu. Savaş boyunca da bu sayı 22 kişide kalmıştı.”Milli Emniyetin Tarihçesi”. Lütfederek bana göndermişlerdi.

                Eskişehir’den çekilen İngilizler,(13)lokomotif ve (100) vagonu da beraberlerinde götürmüşlerdi. Ayrıca işletmenin kasasında bulunan (20.000)TL’yi de almışlardı.

                Elimizde demiryolu olarak şu hatlar kalmıştı:

                                               1-Osmaneli-Eskişehir:118 KM.

                                               2-Eskişehir-Ankara:268 KM.

                                               3-Konya-Ulukışla: 237 KM:

 

                Sakarya Meydan Muharebesinin sürdüğü her gün için, cepheye (320)ton malzeme taşınmıştır.

                MONDROS’TAN SONRA ELİMİZDEN ALINAN VE ELİMİZDE KALMIŞ OLAN SİLAHLAR!

                                               Ağır top: Elimizden alınan:1099;Kalan:82.

                                               Sahra topu:”                        :606.  Kalan:200.

                                               Piyade Tüfeği: “                   :667.983.Kalan:123.191.

                                               Ağr. Mk. Tüfek.                                   :3.108. kalan:1370.

                                               ------------------------------------------------------------------------------

                Çeşitli cephelerde kalan:300.000 Asker ve 300.000Piyade tüfeği.

                Geri teşkillerde:2000Mk.Tüfek ve 700 Top.

                Geri teşkillerde Asker ve Jandarma:150.000 ve 150,000 Piyade tüfeği.

 

                Toplam olarak:450.000 Asker ve 450.000 Piyade Tüfeği.

                2000Ağır Makineli tüfek ve 700 adet çeşitli cins ve çapta Top.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA:2.8O5.534KİŞİ SİLÂHALTINA ALINMIŞTIR.

 Bunlardan:

                                               Şehit olanlar:325.O8O.

                                               Yaralananlar:400.000,

                                               Esir düşenler:250.000kişidir.Genelkurmay kaynakları, Şehit sayısını:3.159.200 olarak vermektedir.

                Genel nüfus sayımız:1914’te 18.520.534 olarak saptanmıştı. Tüm gençler silâhaltına alınmış olduğundan, üretim kadınlara ve yaşlılara kalmıştır.

                Bozkır ayaklanmasında; Bozkır askerlik şubesi başkanı Albay ile İlçe jandarma komutanı Jandarma Yüzbaşı şehit edilmiş ve ilçede kurulu bulunan barut fabrikası yakılmıştır.

                İstanbul’daki silah ve mühimmat depolarına, İngiliz ve Fransızlarca el konulmuştur. Zeytinburnu’ndaki, Almanların kurmuş olduğu topçu mühimmat fabrikasına da el konulmuştur.

                Yunan işgali başlarken, İzmir’de bulunan 65 topa ve Menemen’deki 7.000.000 Piyade tüfeği fişeğine el konulmuştur.

                Manisa halkı, Teğmen Nuri Beyin kaçırmak istediği 16 otomatik ateşli topun kaçırılmasına engel olmuş, bu toplar da Yunanlıların eline geçmiştir. Balkan Savaşlarından bu yana, Osmanlı Ordusunun düşmanlara terk etmiş olduğu şehirlerdeki, bankalarda ve çeşitli sandıklardaki paralara da düşmanlar el koymuşlardır. Kepazelikler saysam sahifelerim dolar! Taraflara da bir göz atmakta yarar var sanırım.

TARAFLAR


 

KARŞI TARAF:

 

1-DIŞ GÜÇLER:

A-İngiltere,

B-Fransa,

C-İtalya,                                            FİİLEN!

D-Yunanistan,

E-Ermenistan,

F-Manevi destek: USA.

                Bağlaşık devletlerin tüm müstemlekeleri:

                               1-Avustralya,

                               2-Yeni Zelanda,

                               3-Hindistan,

                               4-Suriye, Arabistan, Cezayir, Irak ve Senegal.

                                               2-İÇ GÜÇLER:

                                                               A-Devletlü ve Şatafatlı Padişahı Zülcelâl,

                                                               B-Halifeyi Ruyu zemin!

                                                               C-Anadolu ve Rumeli Rum Vatandaşlarımız!

                                                               D-Ermeniler, Osmanlı vatandaşları ve HINÇAK VE TAŞNAKSUTYUN cemiyetleri ve ermeni devleti.

                                                               E-Rum Ortodoks kilisesi,

                                                               F-Kürt Teali Cemiyeti,

                                                               G-Magri Mira ve Etniki Eterya,

                                                               H-Fiili başkanı Rahip Frew ve Sait Molla; Fahri Başkanı da Devletlü ve Haşmetlû Padişahı Zülcelâl Altıncı Mehmet Vahiddettin,

                                                               K-Tüm Hain ve Çıkarcı yobazların altına dayalı ihanetleri ve dahi VATAN HAİNLERİNİN çıkarmış oldukları, irili, ufaklı (63) ayaklanma!    3.EK OLARAK:

                A-Yokluk,

                B-Cehalet ve sefalet,

                C-araçsızlık ve gereçsizlik,

                Ç-yenilgiler ve işgaller,

                D-Uzun savaşların yıktığı harap bir ülke, yorgun, bitkin ve umutsuz bir yığın halk,

                E-Tüm eyaletlerini ve egemenliğini yitirmiş bir devlet!

                F-Osmanlı ordusunun terhisi ve tüm silah ve mühimmatının da elinden alınmış olması.

TÜRK ULUSAL GÜÇLERİ!


 

                1*Mirliva Mustafa Kemal,

                2*Hukuku Milliye,

                3*Kuvvayı Milliye,

                4*Kongreler,

                5*Türk halkı (başta Alevilerimiz)

                6*Beş senedir Silivri’de esir tutulan ayın Filiz Erenerol’un Dedesi Rahmetli Papa Eftim ve Türk Ortodoks kilisesi.

                Ulusal Kurtuluş Savaşımızın büyüklüğünü, Türk ordusunun ve bu orduyu yaratan Türk toplumunun onurunu, şan ve şerefini küçültmek; Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in dehasını ve yaratmış olduğu destanın heybetini de hafife almak için, akıl ve vicdanla bağdaşmayan öyküler anlatırlar. Kötü niyetli, Türklük ve çağ düşmanı dinleyenleri de bu masalları fısıl, fısıl akılları ve de muhakemeleri gelişmemiz kişilere aktarırlar.

 

                Bu gibi beyinsizlerle çok karşılaşmışımdır:”Mustafa Kemal Paşayı niye büyütür durursunuz? On paralık Yunanı yenmek te lâf mı yani! O paralık bir işi, deha ürünü yapıp, çıktınız!”Gibisinden söylemleri çokça dinlemiş, bu gibi akıl dışı zavallılara, uzun, uzun laf anlatmışımdır. Osmanlının 150.000nüfuslu Yunana yenildiğini de bilene rastlamamışımdır.

                Sonra da; ilk önce yazılı basında; tarikatlar ve dış güçler egemen olduktan sonra da sözlü basında olumsuz eleştiriler boy göstermiştir:

                “Yok; İngilizlerin asker kanadı, Lort Kürzon’un temsil ettiği siyasi kanadın aleyhine, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı kazanmamızı için, el altından biz yardım edesiymiş! Anadolu’daki ihanetleri sanki İngilizlerin asker kanadı çıkartmamış? Mustafa Sagir’in Anadolu’yu kandırması için, İnsizlerin asker kanadı, İstanbul’da numaralar çevirmemiş gibi! Sanki Mustafa Sagir’in İngiliz gizli haberalma örgütünden bir İngiliz Albayına bağlı değilmiş gibi! Türk’ün ve Türklüğün kara yazgısını tek başına silip atan bu Büyük Türk kahramanına hep, hayâsızca saldırmışlardır. Bugünkü hainler de aynı ihanetin içersindedirler. Tüm olumsuzluklara karşın; can çekişen bir ümmet güruhundan çağdaş bir ulus yaratmış olan bu ulusal kahramanımıza ve onun onurlu silah ve devrim arkadaşlarına hayâsızca saldırılmış ve saldırılmaktadır. Din adına, tarikatlar adına ve Müslümanlığı TÜRBANA bağlamak adına; bir sürü sürünen ve sürüngen yaratık; iç ve dış desteklerinin gölgesinde, alçakça saldırılarını sürdürmektedirler. Tüm bu saldırıların amacı:

                Çağdaş, akılcı ve evrensel bilime dayalı, demokratik, LAİK ve sosyal HUKUK devleti olan TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ yıkmak, ŞERİATÇI, GERİCİ, ÇAĞDAŞLIKTAN nasibini alamamış bir yönetim getirmeye yöneliktir. Tüm bu saldırılar; bağımsızlığımıza, toprak ve ulusal bütünlüğümüze ve KADIN VE VATANDAŞ HAKLARIMIZA DA yöneliktir. İran ve Afganistan ve Suudi Arabistan modelidir ağızlarının suyunu akıtan! Türkiye’nin İran; Türk ulusunun da İran ulusu olmadığını bu sersemlere anlatmak, hem de sürekli bir biçimde anlatmak gerekmektedir!     Aydınıyla, yöneticisiyle, kolluk kuvvetleriyle, adliyesiyle, ordusuyla Türk’ün bu anlatım işini yapması; Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e lâyık olmanın baş şartıdır. O:”BU COĞRAFYAYA LÂYIK BİR ULUS OLDUĞUMUZU GÖSTEREMEZSEK, BİZİM KARA GÖZÜMÜZÜN HATIRI İÇİN BU COĞRAFYA DA TUTMAZLAR!”Demişti!

                Londra konferansında, Fransız Generali Gouraud, İngiliz Başbakanı Lloht George:”Elimizdeki güçlerle Türkleri Anadolu’dan sürüp çıkartmamız mümkün değildir!” Dediğinde; her yerde zıpçık gibi çıkan Yunanlı Kurmay Albay Sarıyani:

                “Biz Türklerin huylarını biliyoruz. İyi başlarlar ve sonunu getiremezler. Yunan ordusu Fransız ordusu gibi değildir!” Buyurmuştu. Sakarya’ya taarruz planını da bu Albay yapmıştı. Güney kanadımızdan, geniş bir yayla sarmak! Bu enayice plan, Mustafa kemal’e bir hafta kazandırmıştı. Olay bu, amaç bu, hedef te bu. Yalınız uygulanacak strateji değişik.

                Bir zamanlar; Çetin Altan adlı bir yazarımız ortaya bir fikir atmıştı:

                “Bulgar subayları ve havacıları, Ulusal Kurtuluş Savaşımızda, bizim tarafımızda katılarak savaşmak istemişlerdi. Bu gerçeği niçin saklarlar?”Bu istekler yıllarca önce, devletimizin en yetkili kurullarınca, resmi belgelere dayalı olarak, yayımlanmıştı! Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Tarihi daire Başkanlığının yayımlamış olduğu, Türk İstiklal Harbi 2’inci cilt,5’inci kısım,1’inci kitabın 177’inci sahifesini birlikte okuyalım:        “Sıralarda Sofya’da bulunan Bolu milletvekili Cevat Abbas—Gürer—tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen yazıda, Sofya’da pek çok Bulgar subay ve havacılarının Anadolu Milli Türk Ordusunda hizmet ve görev almak istedikleri ildiriliyordu. Buna verilen karşılıkta, Bulgar subaylarının ordumuzda kullanılmasının şimdilik uygun görülmediği bildirilerek, Bulgarların başvurmaları halinde, uygun şekilde durumun idare edilmesi istenmiştir.”  

                Hem “üç buçuk Yunanlıyı yenmek marifet mi!” Buyur; hem de”Bulgar ulusunun subaylarının ulusal kavgaya hizmet beyanlarını “reddettiğimiz yalanlarını uluslararası boyuta taşı! 

                Ulusal Kurtuluş savaşımız ne İspanya iç savaşıdır, ne de bu savaşa katılmış olan uluslararası mavi Tugaylardır!

                12 Eylül 1980 öncesi; kendisini milliyetçi, kendisinin dışındakileri gomünist,” Kemalizm’e de renksiz ot gibi”de yen bir siyasi partimiz, sırf devlet güçlerine yardım amacıyla! Silahlı bir güç kurmuştu! Devlete ve devletliye yardımın kurallarını düzenleyen yasaları görmezlikten görerek dâhice bir buluş! Onbaşı Adolf Hitler de İkinci Dünya Savaşından önce; aynı numarayı çekmişti! SSleri, Gestapo’yu, sırf, Alman Ordusuna yardım etsinler amacıyla! Kurmuştu. Homoseksüel ve dahi Alman Milliyetçisi Yüzbaşı Ernest Röhm’ün kurmuş olduğu SA’LARI, bir gece baskınında; aynı yatakta şoförü ile yakaladığı Yüzbaşıyı öldürmüş,  sayıları 400.000’e varan sa’ları da ss’lere katmıştı.

                Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan ve Kemalist insancıl bir temel üzerine kurulmuş bulunan Türkiye Cumhuriyetini silahla korumak, bu vazifeyle yasal olarak görevlendirilmiş olan güçlerimizin görevi olduğunu hep savunmuşuzdur.

                Şimdi oturduk, bu dünyada ilk defa bir Türk’ün yarattığı, hem de yoktan var ettiği Ulusal Kurtuluş Savaşındaki dengesizlikleri yazalım dedik. Yarınların araştırmacısı Atatürkçü kuşakların, geniş kaynakları taramak suretiyle, epik destanları gölgede bırakacak gerçekleri ortaya koyacaklardır. Türk çocuklarının beyinleri çağdışı safsatalarla yıkanırken; aydını, doktoru, politikacısı ve din adamları geçinenleri, Türklük ve din düşmanı bir ruh hastasını veli ve ulema ilan ederken, oturup ta ağlamamız mı gerekirdi!

                Milliyetçiliğin ne olduğunu ve ne olmadığını bilmeyen; ümmetçiliği ve Arapçılığı Din ve Milliyet olarak yutturmaya çalışan; ulusal dilini ve ulusal kimliğini de inkâr eden bazı çağ dışılar da bambaşka bir destekli uğraş içersindeler. Mustafa Kemal’in karşısına kendi emrindeki silah arkadaşlarını ve vatan hainlerini çıkarmaya çalışmaktalar. Bu uğraşın başlangıç tarihi, Ulusal Kurtuluş Savaşının başlangıç tarihiyle başlamaktadır.

                Birinci ordu komutanı Korgeneral sakallı Nurettin Paşa, Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sahibi ve İzmir fatihi olarak, şapka devrimine karşı çıkartılmıştır!

                Mareşal Gazi Mustafa Kemal;1927 senesinde; Cumhuriyet Halk Fırkasının 3’üncü kongresinde,36saat,30dakika süren Nutkunu okuyarak konuyu tüm açıklığıyla tarihe armağan etmiştir.

                O’NUN silah arkadaşlarının hepsi de birer milli kahramandılar. Bir türlü havsalalarına sığdıramadıkları o görkemli devrimler sırasında, o parlak tarihi aydınlık yolda, birer, birer dökülmüşlerdir!

                Şimdi; hepsi de hakkın Rahmetine kavuşmuş olan; Kâzım Karabekir’i, Mareşal Fevzi Çakmak’ı, Ali İhsan Sabisi, Ali Fuat Cebesoy’u O’NUN karşısında göstermek uğraşı ahmaklıktan ve hainlikten öte bir anlam taşımaz!

                Rahmetli Rauf Orbay; konuyu tüm açıklığı ve gerçekliği ile açıklamıştır:

                “O olmasaydı, bizim hiç birimiz bir şey yapamazdık. Bizler olmasaydık, O yine her şeyi daha iyi yapardı!”

                Rahmetli Kâzım Karabekir; taa! Sivas’a kadar gelerek, Mustafa kemal’i tutuklayarak İstanbul’a götürmek telaşı içindeki Korgeneral Kavaklılı Fevzi Bey’e-Çakmak:        “Bu işi ondan başka kimse yapamaz.”Diyerek kararlılığını göstermişti. Mareşal Fevzi Çakmak; Mustafa Kemal’in çok hırslı birisi olduğunu, başarıdan sonra kendilerini tutuklayabileceğini savunmuştu. Kâzım Karabekir’in yanıtı da çok görkemli olmuştu:

                “O günlere yeter ki ulaşalım da, zararı yok, bizi tutuklasın!”

                Erzurum günlerinde; İstanbul hükümetinin ısrarla geri çağırması üzerine, askerlikten istifa eden Mirliva Mustafa kemal’in huzuruna çıkan 15’inci kolordu komutanı Mirliva Kâzım Karabekir; dimdik esas duruşa geçerek:

                “Ben ve kolordum emrinize amadeyiz, benim aziz komutanım!”Diye tekmil vermiştir.

                Onların hepsi de yiğit, hepsi de bu büyük destana lâyık, ulusumuzun gözbebeği kahramanlarımızdır; bu da böyle biline.

                Bu ulusal ve de evrensel davanın ekseni Mirliva Mustafa kemaldir. En küçük erinden en büyük mareşaline kadar, Ulusal Kurtuluş savaşı adlı bu epik destanın anlı ve şanlı kahramanlarıdır onlar.            Bugünkü onurlu varlığımızı onların mübarek kanlarına ve asil terlerine borçluyuz. Bu küçücük yazım, onların soylu anısına sunulmuştur. Bu da böyle biline!

 

KARŞI TARAF:


 

İNGİLTERE:

 

Uçsuz ve bucaksız bir müstemlekeler imparatorluğu. Birinci Dünya Savaşında; Çanakkale’ye çıkmadan önce; Harbiye Nazırı Lort Kitchner ile bazı İngiliz makam sahipleri arasında yapılmış olan müzakerelerde ve yazışmalarda; yalınız Hindistan ile Osmanlı İmparatorluğunun karşılaştırılmasında şu sonuca varılmıştır:                “Bizim Hindistan’ın bir kolunu bağlasak bile, tek kolla Osmanlı imparatorluğunu yine de yener!”     Dünyanın güneş batmayan bu İngiliz imparatorluğu haşmetlidir, donamaları da, kara ve hava kuvvetleri de güçlüdürler. Maliyeleri de çok sağlamdır. Kütülemara’da 13 general, 450 subay ve de 13.500 askerle esir düşen İngiliz generali Tawsend, savaşı kim kazanır iddiasında şöyle buyurmuştu: Masaya bir madeni İngiliz lirası ile bir Osmanlı kâğıt lirası konulmuştu. Üfürülünce de Türk lirası uçmuştu.

                “Üfürüldüğünde, kimin parası masadan uçmaz, savaşı o kazanır!”

                Tüm dünya denizleri olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğunu çevreleyen denizler de İngiliz donanmasının gözetimi altındaydı. Ankara’da bile 120 kişilik bir kontrol noktası vardır. Samsunda’da 250 kişilik bir bölükleri vardır.19 Mayıs 1919 tarihinde; Samsun’a inecek olan Mirliva Mustafa Kemal’i tevkif etmekle de görevlidir. Bandırma vapuru limana yaklaştığında; İngiliz müfreze komutanı Binbaşı, müfrezesinin gerisine bir göz attığında, aklı başından gider. Her erinin gerisinde, kaytan bıyıklı, siyah çizmeli elleri bellerinde yiğitler durmaktadır. Mirliva Mustafa Kemal’in huzuruna dikilir, esas duruşta:

                “Ben ve emrimdeki bölüğüm emirlerinize amadeyiz Sayın General!”Tekmilini verir. Ulusal Kurtuluş Savaşı bitene kadar da Ankara’da tutulurlar. Savaş bitiğinde askeri mahkemede, kendisini şöyle savunur:

                “Benim görevim emrime verilen askerleri sağ ve salimen ülkeme getirmektir. Esaret hayatımızda, üç askerin vadesiyle öldüler.”samsundaki durumu anlatır ve:”Mustafa Kemal Paşayı, emriniz gereği, tutuklamaya kalksaydım, hepimiz ölmüş olacaktık!”Der ve aklanır. İkinci Dünya Savaşında da Türkiye’de görevlendirilir.

                İngiltere Anadolu’da işgal etmiş olduğu bazı vilayetlerimizi Fransızlara devreder.       USA’NIN Osmanlı topraklarının işgal edilmesinde manevi desteği vardır. İzmir limanında, Arizona ve New jersey adlı iki kruvazörü yatmaktadır. İzmir’in işgal planı Arizona savaş gemisinde yapılmıştır. İngilizler, İstanbul ‘da Kara Harp okuluna yerleşerek polis alama bahanesiyle bir haberalma sistemi oluşturmuşlardır. Bunun adı da: kara Jumbo’dur!         Osmanlı İmparatoru ve İslamların Halifesi altıncı Mehmet Vahdettin’in himayelerinde ve Sait Molla’nın da başında bulunduğu “İngiliz muhipleri cemiyeti de”,harıl, harıl İngilizlere ajanlık yapacak vatan hainlerini yetiştirerek, ayaklanma çıkartmaları için Anadolu’ya bol altınla göndermektedir.             Anadolu’da akıtılan masum Türklerin kanları, din ve Hilafet adına akıtılmıştır.

                Yaralı bulunan Yavuz adlı savaş gemimizi İzmit’e çekerek, Mustafa kemal’e karşı savaşmak üzere bir kolordu kurmuşlardır. Bunu komuta heyetini de yavuz’un içinde toplamışlardır. Bu Kolordunun adı: KUVVAY’I İNZİBATİYE ve KUVVAY’I TEDİBE’DİR. Komutanları da; Ünlü Benli Belkız’ın babasıdır!               İngilizler; Fransızları, İtalyanları ve yunanlıları oynatıp durmuştur. Savaşın politik ağırlığı İngiltere Dış işleri Bakanı ve Hindistan Genel Valisi Lort Kürzon’un omuzlarındadır. Bunların adları müttefiklerdir ama birbirlerine kazık atmaktan da bir türlü vaz geçememişlerdir. Fransa ve İtalya, Anadolu milli hükümetine, uçak, silah, mühimmat ve asker üniforması satmıştır. O İngilizler ise, başımıza tüm belaları sardırmışlardır. Birinci Dünya savaşı arifesinde, bedelleri peşinen ödenmiş olan iki savaş gemimize el koymuşlardır. Savaşın başlangıcında da, Rusya’ya karşı Osmanlı İmparatorluğunu korumak amacı ile yerleşmiş olduğu Kıbrıs adasını ilhak etmiştir. Birinci Dünya Savaşında Mısır esir kampında esir bulunan 150.000türk askerinin, bitlerini temizleme bahanesiyle KREZOL’LÜ havuzlarda yıkanmaya zorlayarak gözlerini kör etmişlerdir. Bu eylemleri bir Ermeni doktorun önerisi üzerine yapmışlardır. Sırf esir askerlerimizin askeri hizmetlerde kullanılmaması için bu insanlık dışı eylemlerini yapmışlardır.           Para, silah, politik güç ve Yunanistan lehine istihbarat ile; İngiltere, Türkiye Büyük Millet Meclisi güçlerinin karşısına dikilmiştir.              

 

FRANSA:

 

 Ağır sanayi devrimini gerçekleştirmiş; denizde, karada ve havada çok güçlü, sözde, hürriyetlerin beşiği ve evrensel hamisi! Adi bir sömürgeci olarak serpilip gelişmiştir! Cezayir, Tunus, Suriye emri işgallerinde; Afrika, Hindi çini’de, Madagaskar’da ve Büyük okyanus’ta sömürgeler sahibi; İngiltere’nin dümen suyunda, Ermenilerin de emicesi bir kabaran ulus! Urfa’yı, Ayıntap’ı ve Maraş’ı işgal etmiş, Zonguldak’a kadar da uzanmış bir gafil ülke! İngilizlere karşı da ikili oynamada. İstanbul’da üçlü işgale de ortak. İngiliz, Fransız ve İtalyan polisleri, Fukara Osmanlı polisiyle birlikte devriye olarak gezmede! Kuvvay’ı Milliye, İstanbul’u kontrolü altına almış haberleri yok. Zaman, zaman İngiliz Kruvazörü İren Dük, Kuvvay’ı Milliye’ye geçiş yolu olan Beykoz sırtlarını bombardıman etmede. Bu nedenle de Türk halkı, bu savaş gemisine ”TENEKE KÖPEK!” ADINI TAKMIŞTIR.

                Kuvvetli bir Fransız donanması, İstanbul’u, Çanakkale boğazını ve İzmir’i tutmuş. Paris ve Aleksandret adlı iki gambot ta, Akdeniz sahillerimizde; Mersin-Antalya arasında kuş uçurtmamaktadır.

                Bu iki katil gemi de Antalya körfezinde yatmaktadır. Topçu Yüzbaşısı Rahmetli Mustafa Erdoğan Beyin 7,5Luk bataryası bu iki geminin hesabını da gördüğü gibi; Meis adasında yatan İngiliz uçak gemisi MERİ’Yİ de batırmıştır. Bu kahraman batarya’nın Mondros ateş kes hükümlerinin aksine kapak takımlarına el konulmamıştır. Rahmetli Mustafa Erdoğan, Çanakkale Kahramanı Miralay Şefik Beyin damadıdır,1965 senesinde Antalya’da vefat etmiştir.

                Halen kullanmakta olduğumuz Alemdar gemisi de; Kuvvay’ı Milliyeci kahramanlarımızın sopa ve de yumrukla Fransızlardan ele geçirmiş oldukları bir gemidir.            İkinci Dünya Savaşı sırasında; Fransa’dan Afrika’ya kaçarak, burada felçten ölen Ebleh Fransız Mareşal’i Franset D’esperey, iki Fransız askerinin kantarmasından tutmuş olduğu, yularsız ve dahi dizginsiz bir Beyaz at üzerinde, Osmanlı oğlanı laternacıların şiddetli alkışları ve caddenin iki tarafından sarkıtılmış yabancı bayrakları arasından ve Beyoğlu’ndan geçerek, İngilizlerin kendisine vermiş olduğu rolü, aptallığını belgeleyerek yerine getirmişti!

                Anadolu’muzun birçok yerlerinde bulunan işgalci ve kontrolcu yabancı birlikler de Mustafa Kemal’den ilk şamarlarını yemedeler.

                Maraş’ta bulunan Fransız işgal komutanına bir Maraşlının yanıtı tam Mustafa Kemalce bir tokattır:    “Burayı, İstanbul hükümeti Fransızlara bıraktı! Önüne çıkan bir Maraşlıya böyle demişti bu Ermeni âşığı Fransız. Almış olduğu yanıt ta Türk halkının yanıtı olmuştur:

 

                “İSTANBULDAKİ KIRIK DÖLLERİ, KİMİN MALINI KİME VERMİŞLER?”Bu birinci Türk tokatı olmuştu!

                İş bu yanıt; Erzurum Kongresine giderken, bir söğüt ağacının gölgesine öğle yemeği olan PEYNİR; EKMEK ve SOĞAN’IN başına çökmeden önce, Mirliva Mustafa Kemal’in bir Koca Erzurumludan almış olduğu yanıt kadar görkemlidir:

                “İşittim ki; İstanbul’daki kırık dölleri, Erzurumu’u düşmana verecekmiş’Kimin malını kime verirlermiş? Onun hesabını sormaya geldim!” Bu yürekli sahiplik karşısında Ermenin Emicesi Fransız ne yazar, Yunanın Emicesi? Lloyd George ne yazar ve napar!

 

                Bir sürü vatan haini; Padişahı, Şeyhülislamı, Sait Mollası ve Damat Ferit haini ne yapar? Kafalarını taşlara vura, vura, vatan hainliklerini tarihin o şaşmaz hükmüne teslim ederek yurt dışına tüyerler ve köpekliklerini orada sürdürürler. Kimileri sığınmış olduğu Selanik’te önce adlarını, sonra da dinlerini değiştirirler! Ama velâkin, Anadolu Türk olarak kalır.

                MONDROS Ateşkes antlaşmasından sonra; bu Fransızların ettiğini İngilizler etmemiş; İtalyan fukarası ise hiç etmemiştir. Bilfiil Ayıntap’a Maraş’ta, Adana’da, Saimbeyli’de ve Urfa’da Türk ulusunun üstüne, Fransız kültürünün, hümanizminin ve de Fransız uygarlığının ürünü olan her türlü ölüm aracını, top, makineli tüfek ve uçak bombalarını yağdırmıştır. Sonunda da rezil ve rüsva olarak Mustafa Kemal’den aman üstüne aman dilemişlerdir. Fransız parlamentosunda; Fransızlara karşı gelen Türklere anarşist diyen bir hükümet üyesine muhalefetten okkalı bir yanıt gelmiştir:

                “Ekselans, Fransa’da bu gibi kimselere kahraman denilmektedir!”Demiştir.

                Ankara’daki Fransız Albayı Muogin’e, Mustafa Kemal’in Anadolu ihtilalı üzerine vermiş olduğu ders para etmeyince; Fransızlara Urfa’da, Gaziantep’te, Maraş’ta ve Gülek boğazında anlayacakları dilden iyi bir ders verilmiştir. Jandarma üsteğmeni Rahmetli Hasan Akıncı (KARAAFET);45 kişilik birliği ile Ünlü Verdün kahramanı Binbaşı Menil’i450 kişilik taburu ile Anadolu yiğitlerinin deyimi ile yesir almıştır.

 

                Bu çarpışmalarda; şehirlerimizi için bizim taraf Kuran’ı Kerim okurlarken, karşı taraftan da Kuran okunduğuna tanıklık etmişlerdir. Meğerse Fransız sancağı altında Müslüman Türklere karşı savaşırken ölen Cezayirli Müslüman Arapların Necip! Ruhlarına dualar okunmaktaymış!

 

                Napolyon Bonapart bile, Mısır’ı aldığında Müslüman olduğunu beyan ederek Ali adını almamış mıydı? Emperyalizmdir bu; her kılığa ve her dine kolaylıkla girer.

 

                Mustafa Kemal’in askerleridir bunlar. Güneydeki Fransızları ve Fransız destekli Ermenileri yener. Doğudaki Rus, İngiliz ve Fransız destekli Ermenileri de yenerek yönünü asıl hedefe, batıya çevirir.

                Besançon üniversitesinde görevli bulunan Madam Angel’in 94’lük babası, boşuna:

 

                “Ah! Türk kardeşlerim; babamız bize çok söylemişti. Osmanlının kıymetini bilin, bu dönek Gâvurlara da aldanmayın dediydi!”Diyerek dizlerini düğmüştü.

 

                Patisteki Per Laroş mezarlığında bir anıt vardır; kaidesinde:

 

                “Birinci Dünya Savaşında Fransızlarla omuz, omuza savaşan Ermenilerin anısına!” Yazmaktadır.

 

İTALYANLAR:

 

 İtalyanlar da, Anadolu’nun mirasçısı rolüne soyunmuştu. İngiliz, Fransızı ve Yunanlısı da aynı roldeydiler.

 

                M.Ö.735 yılında; Roma şehrini Romulüs’ün kurmuş olduğunu biliyoruz. Kurt motifi de, ilginç olmasına çok ilginç! Bir de ETRÜSKLER var, Anadolu çıkışlı.

 

                M.Ö.1200 tarihlerinde; Truva Agamemnun tarafından ele geçirilince; Truva kralı Priamos’un yeğen Yiğit Enea, kör babasını sırtlayıp, soluğu İtalya’da alır! Roma’ya esas olan bir şehir kurar. Bundan dolayı da İtalyanlar da Anadolu yağmasından miras payı isterler

.

                Kral Priamos’un Agamemnun’a kapatma giden ve Agamemnun’un karısı Klyteamastra tarafından Agamemnun ile birlikte öldürülen kızı KASSANDRA’NIN adı İtalya’da ünlü bir geçide verilmiştir. Onlar da Anadolu’dan pay kapmaya gelirler. Söke’yi, Antalya’yı ve Konya’yı işgal ederler. Konya garı da İngiliz işgalindedir. Antalya işgali ilginçtir.

 

                Otuz kadar yüksek rütbeli İtalyan subayı, Antalya Vilayet konağının giriş kapısı önüne gelirler. Antalya limanında da savaş gemileri hazır ve dahi nazırdır. Vilayet konağının kapısında nöbet bekleyen yırtık çarıklı jandarma eri,1903 modeli Mauser tüfeğini gelenlere doğrultur ve:

 

                “YASAAAH!”Diye de bağırır. Horoz tüylü şapkalı İtalyan işgal kuvveti de gerisin geriye gemilerine dönerler!

 

                Yıllar sonra; Antalya lisesi edebiyat öğretmeni Rahmetli Rauf Mutluay’a, öğrencileri “DEVLET nedir”diye sual ettiklerinde, yukarıda anlatmış olduğum olayı anlatarak:

 

                “ANTALYA VİLAYETİNİN KAPISINDAKİ YARIM ÇARIKLI JANDARMA ERİDİR!”Diye cevap verir. 

                               EVET, DEVLET BUDUR! Zırhlı arabalarda ve koruma ordusu ile gezenler değil!

 

                Mirliva Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkar. Samsun’un ana caddesinde; yırtık elbiseli bir asker ağlamaktadır:

 

                “Devlet batıyor, beni de terhis ettiler!” Diye de dövünmektedir. Mustafa Kemal emrini verir:

                “Bu askeri alın, giydirin ve benim konutumun kapısına nöbetçi dikin!”Bu asker, Mirliva Mustafa Kemal’in ordusunun ilk eridir.

 

                Daha sonra bir sivil gelir, tabancasını Mustafa kemal’e uzatır:

 

                “Paşam, seni vurmam için bunu bana verdiler. Sen kötü adam olamazsın, buyur!” Diyerek tabancayı teslim eder. Mirliva Mustafa Kemal:

 

                “Bunu da alın ve giydirin. Bunu da konutuma nöbetçi dikin!” Emrini verir. Bu da Mirliva Mustafa Kemal’in ordusunun ikinci eridir.

 

                Gelelim İtalyanlara; İtalyanlar, Trablus’tan tanıdıkları Mustafa Kemal ile çatışmayı göze alamadıklarından yardım elini uzatmışlardır. Bunda biraz da Yunanistan’a Anadolu’dan fazla pay verme politikası etkili olmuştur. İtalyanlar:

 

                1-230.000 kat askeri üniforma vermeyi taahhüt ettikleri halde,32.000 kat askeri üniforma teslim etmişlerdir,

 

                2-Birinci Dünya Savaşında; Avusturya ordusundan ganimet olarak almış oldukları 7,9 mm. çaplı piyade tüfeklerini ve bu tüfeklerin cephanelerini bedelleri karşılığında satmışlardır,

 

                3-uçak satmışlardır,

 

                4-Milas’a düşmüş olan bir uçaklarını bize bırakmışlardır. Türk teknisyenleri bu uçağı tamir ederek Türk ordusuna teslim etmişlerdir.

 

                5-İstanbul’da konsolosluk yapmış olan İtalya Dış İşleri Bakanı Kont Sforza’nın istihbarat yönünden çok yardımları olduğuna şahsen inanmaktayım.

 

                Bu ortaklar, İngiliz yuları ile epeyce aleyhimizde bulunmuşlardır.

 

                USA Başkanı Wilson; Yunanistan başbakanı Elefterios Venizelos’a”     Yunan isteklerinin tatmini için söz vermiştir! Ayrıca; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali için de Lloyd George’a A”YES!” Çekmiştir.

 

                Gelelim gerçek hasmımız yunanlılara: Yunan ulusunun maddi ve manevi gücünün çok üstünde olan destekçileri ve Yunanlının Ulusal Kurtuluş Savaşındaki pozisyonlarını tam olarak hesaba katmadan, gerçek bir değerlendirme yapmamız mümkün değildir.

 

YUNANİSTAN:

 

Osmanlı İmparatorluğunun bir vilayeti iken; İngiltere, Çarlık Rusya ve Fransa’nın desteğiyle,1929 yılında bağımsızlığına kavuşan Yunanistan bir büyüme illetine tutulmuştur. Osmanlı yönetimin beceriksizliği, saray ve eşrafın ayak oyunları, Tepedelenli Ali paşayı Osmanlıya ezdirtmiş; sonunda da Osmanlı utanç verici durumlara düşürülmüş,1827’de Navarin baskınında; İngiliz, Fransız ve Çarlık Rusya donanmaları Osmanlı donanmasını yok etmişlerdir. Mısır Valisinden yardım istenmiş, Mısır valisinin oğlu İbrahim paşa Yunan ayaklanmasını bastırmıştır. Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali’nin ayaklanmasında da; ikinci Mahmut:” Denize düşen yılana sarılır!” Diyerek Rus Çarından yardım istemiştir.1833.Osmanlı imparatorluğu bir dış güce egemenliğini teslim etmiştir.

 

                1897 senesinde; Osmanlı-Yunanistan savaşında, yenilen Yunanlı olmuş, Rus çarının araya girmesiyle de Kaybeden Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Daha önce de; Üçlü destekle Yunanlılar Girit adasını almışlardır.

 

                “MEGALO İDEA” hayaline kapılan Yunanistan, Bizans rüyalarına kapılmış; Ayasofya Kilisesinde Yunan Kralına taç giydirme paranoyasına tutulmuş, bu parayonik düşle de Anadolu’yu istilaya karar vermiştir.

 

                Batılı devlet adamlarını eski Atina ve Platon hayranlığı, Yunanlıya gönül kapılarını platonik olarak ardına kadar açtırtmıştır.

 

                Yunanlının Atina sitesi sakinleri olmadığı ortaya çıkınca da o büyük düşlerin tarları da kaçmıştır!

 

                Günümüzde bile; İyonya’nın ve Anadolu’nun öneminden habersiz aydınlılarımız! Yunan Türküleri söylemektedirler. Afyon Belediye Reisi:”

 

                “Afyona bir Yunan şehitliği yapılmalıdır!”Diyerek tepinmededir. Şehitliğin İslami bir kavram olduğunun ne önemi var!

 

                Halikarnas Balıkçısını ve Azra Erhat’ı okumayan ve okuyup ta anlamayanlar; nerede yazılı bir taş görseler:”Antik Yunan Uygarlığı’” diyerek tepinmedeler!

 

BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU.

 

                TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.01 HAZİRAN 2010.

İKİNCİ BÖLÜM!


İLGİ:

A*Bir ulusu ve bir dini bölen fetvalar,

B*İhanetin belgeleri,

C*Vatan hainliği suçları,

D*Dövüşen iki kardeş kavmin tanrılarıdır.

E*Silahlı Kuvvetlere Müdahale, Ulusal Felaketlerin Habercisi midir?

Ostüzü.

Blog adresim: http://osmanturkoguz.blogspot.com/

                                                                             

                1854–1855 yıllarında Yunanistan’ın Atina Büyük Elçisi olan bir Fransız diplomatının anıları dilimize de terüme edilmiştir. Çok ilginç bilgiler içermektedir. Yunanlıların, Batılıların bildiği gibi uygar insanlar olmadıklarını örnekleriyle açıklamaktadır bu kitap. Eflatun(Platon)’un Hindistan’da kaldığını biz de biliyoruz. Eflatun, Devlet isimli eserini Hindistan’dan aşırmıştır diyor bu kitap.

                Bizim Aydın geçinenlerimiz de; Atina’yı ve dolayısıyla Yunanistan’ı aydınlatan Anadolu kültürünün mirasını yok farz ederek, Türklerin Anadolu’daki tarihlerini 400 çadırlık bir aşiret göçüne bağlamaktadırlar! Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; bu bilimselliğe! Gerekli tokadını vurmuştur.

                Mareşal Gazi Mustafa Kemal; devrimlerini uygulamaya koyduğu sıralarda; tüm TÜRK aydınlarının düşüncelerine asırlık bir kuruntu egemendi:”Arabınkini Arap’a, Aceminkini Aceme, Batı’nınkini de Batı’ya geri versek; bize uzun kollu bir Buhara hırkasından başka bir şey kalmaz!”

                Divan’ı Lugat’it Türkî; Kutadgu Bilik, İbni Sina; Farabi, El Buruni, Secerey’i Terakime, Ali Şir Nevai ve Dedem Korkut’tan haberi olmayan bu kuruntu sahiplerine bugün acıyarak bakmaktayız!

                ATATÜRK, bu tükenmişliğe ve bu ulusal bilinçten yoksunluğa çok acır ve şöyle derdi:

                “Araplarla tanışıncaya dek, Türk’ün devlet, hükümet, hukuk, adalet gibi uygar kavramlara; şeref, namus, insaf ve vicdan gibi yüksek duygulara birer ad vermemiş olması düşünülebilinir mi? Belli ki, her ulusta görüldüğü üzere Türk’ünde tarihte gaflet anları olmuş, birçok varlıklarına ve bu arada diline de bakmaz olmuştur. Biz şimdi ulusal benliğimize kavuştuğumuz gibi öz dilimize de kavuşacağız.”

                Bu görüşünü de, sık, sık anlatmış olduğu şu öykü ile pekiştirirdi:

Vaktiyle; zengin bir köy ağası şehirde hamama gitmiş. Yıkanmış, kurulanmış, Giyinmek için bohçasına el attığında, bir de ne görsün silahlığından başka her şeyi çalınmış! Başlamış hamamcılardan hesap sormaya. Hamamcılar, Ağanın şantaj yaptığını, yoksa çalınan, çarpılan bir şey olmadığını ileri sürmüşler. Ağa da, silahlığını çıplak beline kuşanarak ortaya çıkmış ve şöyle haykırmış:

                “Görenler Allah için söylesin, ben buraya bu kılıkta gelebilir miyim?

                ATATÜRK; öyküsünün sonunu da şöyle bağlardı:

                “Ağa’nın hamama çıplak gelmediğine herkesin aklı yattı. Ama Türk’ün yurdundan dilsiz çıkmadığına hâlâ aklı ermeyen gafiller var!”

                Tarihi ve ulusal kimliği çalınan, eline bir hurma dalı ve fi tarihiyle anlatılan masallar tutuşturulanlar için, hamama hamamcıların dedikleri gibi gelinir! Neden bunları anlatıyorum! Biraz daha beklemenizi rica edeceğim.

                Mirliva Mustafa Kemal, bir Cuma selamlığı için, Cuma selamlığının yapılacağı camiye gelir. Diğer paşalarla birlikte Padişah’ı Zül Celalin camiye gelmelerini beklerlerken, diğer paşalar, aralarında yüksek perdeden ittifakla konuşurlar. Sakallı ve dahi heybetli, göğsü madalyalarla dolu bir Paşa:

                “Şu bizim askerle savaş kazanmak mümkün değildir. Silahlar patladı mıydı hemen kaçarlar! Der. Mirliva Mustafa Kemal, hemen yanıtını verir:

                “TÜRK ASKERİ ASLA KAÇMAZ! SAVAŞTA YENİLEN KOMUTANDIR! Der.

                Paşalar, kendi aralarında, hiç tanımadığı bu Genç Paşa için: ”Kim bu zibidi? Deyu söylenirler.

                Bendeniz; ilkyazımın başında; Mirliva Mustafa Kemal’i diğer unsurlara denk bir öğe olarak sunmuştum. Ulusal Kurtuluş Savaşımıza bir delilik olarak bakanlar ve başarı şansı vermeyenler, Türk ulusunun geçmişini ve yapısını bilmeyen inançsızlardır. Mirliva Mustafa Kemal’in, sürekli olarak başarıdan söz etmesi, Türk ulusuna bilinçli bir inanmışlığın ve bilginin eseridir. Bu da böyle biline. Şimdi de dönelim öykümüze.

                Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başında ve sonunda, bu görkemli ve diğer uluslara örnek olacak tarihi olayı kabul etmeyenler, devrimlerden sonra ve günümüzde de iftira ve hezeyanlarını sürdürmüşlerdir. Bu ”DÂHİLİ BEDHAHLAR”’IN yapmış olduklarını İLGİ yazılarımda anlatmıştım. Günümüzdeki alçaklıkları anlatmaya sahifeler yetmez. Tarikatçı kadınlar ve erkekler ve dahi iktidara sahibolanlar, ÇAĞDAŞ VE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYE alenen meydan okumadalar. Ankara’nın göbeğindeki, bizleri Anadolu tarihine bağlayan HİTİT GÜNEŞ KURSUNU kâfir işi saymadalar. KÜLTÜR BAKANLIĞININ DÜZENLEMİŞ OLDUĞU VE TRT’YE ÜÇ SANİYECİK YANSIYAN BİR SEMPOZYUMDA UYUYANLARLA, YENİ BİR TÜRK-İSLAM SENTEZİ OLUŞTURULMAYA

ÇALIŞILMAKTADIR! İslamdan önceki Anadolu kültürüyle kültürümüzün sentezinden söz eden de yoktur.

 NOT: Daha sonra; İSLAM-TÜRK sentezinden söz edilmiştir!

 Yunanlılar ise; üç bin yıllık Anadolu kültürüne bir çırpıda sahip çıkarak, Anadolu’muzun sahibi olup çıkmışlardır!

Luviler; Pro Hititler, Hititler, Urartu; Lidya; Frikya ve Likya bir kalemde Yun anlaştırılmıştır. Bir Alman Bilginin yazmış olduğu-CEREM-Tanrı yaratan toprak Anadolu ve Tanrılar, Mezarlar ve bilginler adlı kitaptan kaç Türk’ün haberi vardır? ”Tanrıların vatanı Anadolu!”Yunanlılar, Anadolu tanrılarına bile sahip çıkmışlardır!

                Mareşal Gazi Mustafa Kemal, Yeğenimiz HEKTOR’UN yapamadığını başarmıştır. Fatih Sultan Mehmed’in Papa İkinci Pius’a yazdığı mektubu okuyan gericilerimiz ve Aydınlarımız da! Beri gelsinler. ”Bizler sizlerle yakın akrabayız. Biz, Rumlardan Hektor’un intikamını alırken, Rumlara neden yardım ediyorsunuz! Büyük Taarruzda; Döger’deki Yunan İhtiyat Kolordusunun kıpırdanmadığını öğrenen Mareşal Gazi Mustafa Kemal:

”Şimdi Hektor’un intikamını aldım!”Demiştir.

                 Gafletimizden; Yunanlılar; Hıristiyan Anadolu halkına, Rumca bilmedikleri halde sahip çıkmıştır. İç ihanet ve bilgisizlik, içeriden dış istilayı cesaretlendirmiştir.

                Osmanlı vatandaşı Rumlar ve Hıristiyanlar; Limni, Midilli ve Sakız adalarında askeri eğitime tabi tutularak bir Kolordu şeklinde örgütlenmişlerdir. Bu Kolordunun bağlı birliklerine komuta edecek Yunan subayları; Batı Anadolu bölgemizdeki demiryolları istasyonlarının büfelerine yerleştirilmiştir.

Eşref Sencer Kuşçubaşı, Tarihe Benden Notlar. Teşkilat’ı Mahsusa Reisi.1913.Türkmen Parlak, Düşman Ege’ye nasıl girdi.1’inci cilt.

                Yunan kilisesi; Osmanlının dini hoşgörüsü sayesinde, askeri biçimde örgütlenmiş ve Yunan halkına, Anadolu’yu sürekli bir biçimde vaat etmiştir! İzmir şehrinin batısına düşen iki yüksek tepe vardır. Bu tepelere Çatalkaya denilir. Yunan mitolojisinde; bu tepeler, Anadolu’yu fethe gelecek Yunan donanmasını gözetleyen iki kardeş olarak, Yunan halkının beyinlerine işlenmiştir.

 

ANADOLU’DA METROPOLİTLİKLER KURULMUŞTUR!


 

                MENEMEN gibi bir kasabada,-1945’te nüfusu 4000 kişi kadardı-Üç büyük kilise bugün hâlâ ayaktadır! Osmanlı vatandaşı Rumlar Yunan Bankalarının desteğinde, EGE bölgesinde taşınmaz alımına hız vermişlerdir. Bu konudaki Yunan makamlarını vermiş olduğu emir elimize geçmiştir.

                Zavallı Anadolu Türk’ü,190 sene Selçuklu,623 sene de Osmanlı hep cephelerde, Din ve Tanrı ve Araplar adına can vermiştir. Genelkurmay Başkanlığı yayımına göre: Birinci Dünya Savaşında,3.159.200(Üç milyon yüzellidokuz bin iki yüz)şehit ve 400.000 yaralı ve 155.000 esir vermişiz!

                Büyük devletlerin ve Hıristiyan âlemlnln maddi ve manevi desteğinde olan Yunanistan, Osmanlı vatandaşı Rum ve Hıristiyanların da desteğindeydi. Papa Eftime İnanan Türk Ortodoks kilisesi mensupları da Mustafa Kemal’in izindeydiler. Ergenekon darbesini planlama suçundan Silivri’de hapiste yatan Sayın Filiz Erenerol da Rahmetli Papa Eftim’ İn torunudur!

                Yunanlılar; ekserisi Osmanlı vatandaşı Rumlardan olmak üzere, Kırkağaç’ta 48-KIRKSEKİZ-tabur askere savaş eğitimi vermiştir!

                Antalya,01 Haziran 1921 tarihine kadar İtalyanların işgalindeydi. Bir anda; 160.000 kilometrelik bir Anadolu toprağı; Zonguldak’ın batısı-İzmir-Eskişehir-Söke Yunan işgalindedir. Üç milyon Türk te İşgal altındadır. Anadolu cıscıpıldak elimizde kalmıştır!

                1914 İstatistiklerine göre, bölgenin nüfus yoğunluğu!

                Eskişehir Mutasarrıflığında:140.678 Türk,2613 Rum ve 8593 Ermeni vardır!

                Kütahya Mutasarrıflığında:303.348 Türk.755 Rum ve 4543 Ermeni vardır!

                Afyonkarahisar Mutasarrıflığında:277.659 Türk,632 Rum,7.439 Ermeni vardır!

                Ankara’da:877.285 Türk,20.000 Rum ve 51.556 Ermeni mevcuttur!

                Bölge halkının %98’i Türk,%4’ü Rum,%0,6’sı da Ermenidir. İzmir’de 21 Rum doktor ve üç Türk doktor vardır. Zonguldak ilimizde 216 Rum esnafı ve sadece BİR Türk esnafı vardır.

 Not: Adlarını kapsayan listeler elimdedir.

Eskişehir-Kütahya, Bilecik ve Afyonkarahisar’da birer Rüştiye(Ortaokul);Ankara’da bir lise ve bir Ziraat okulu vardır.

                1928 senesinde; Manisa’ya bir lise açabilmek için 10(ON)LİSE MEZUNU bulunamamıştır; öğretmen yapabilmek için!

                Karadeniz Ereğlisi-Antalya hattının uzunluğu:620Km.Maraş, Ayıntap, Urfa ve dahi Kars bile işgal altındadır! Tüm bu yörelerimizin her türlü gelirleri işgalcilerin eline geçmiştir. Bu yörelerdeki Osmanlı tebaasının kontrolü da işgalcilerin ellerindedir.

                Madenler, ormanlar, akarsular, sanayi ve ulaşım da işgalcilerin ellerine geçmiştir.

                Daha 13 Kasım1918 tarihinde,55 parçadan oluşan bir düşman donanması İstanbul limanına demir atmıştı. Bu gemilerin 22’si İngiliz,2’si Fransız,17’si İtalyan ve 4’ü de Yunanlılara ait idi! Yunan gemilerinin içinde; Averof adlı bir Yunan zenginin satın alıp, Yunan donanmasına armağan ettiği aynı adı taşıyan muharebe kruvazörü de vardı. Alman yapımı olan bu savaş gemisi, İkinci Dünya Savaşında, Almanlar tarafından batırılmıştır.

                1829 senesinde nüfusu 150.000 olan Yunanistan’ın nüfusu 7.000.000’u bulmuştu.

                Başlangıçta; Ankara bile Kuvvay’ı Millicilerin kontrolünde değildi.

                Ankara büyük Millet Meclisi Hükümeti, toplam 5.000.000’luk bir nüfus üzerinde egemenlik kurmaya çalışıyordu!

YUNAN DENİZ KUVVETLERİ:


                Yunanistan bahriye Bakanlığına bağlı Yunan Donanması Komutanlığının emrinde:

                               A-İki muharebe gemisi,

                               B-Bir zırhlı kruvazör,

                               C-Bir hafif kruvazör,

                               Ç-Altı torpido bot,

                               D-Yardımcı kruvazörler,

                               E-Mayın arama ve tarama gemileri,

                               F-Taşıt gemileri mevcuttu.

 

                Kılkış Muharebe gemisiyle Averof zırhlı kruvazörü gösteri kuvveti olarak kullanılmıştır.

                Aşağıda adları yazılı savaş gemileri, Türk deniz ulaştırma girişimini engellemek için görevlendirilmişlerdir:

                               1-Kılkış,

                               2-Lemnos muharebe gemisi,

                               3-Averof zırhlı kruvazörü,

                Pnthir,Jerat,Leon,Aetos,Kervanos,Neagemea,Thyella,sfendo.,Lonchi,Naphıotassa,Dova,Apsis,Niki ve velos muhripleri;Aigli,Thets ,dapne, Arethusa, Aşayon, Daris torpido botları ile mayın arama ve tarama gemileri ve taşıt gemileri.

                Hele kruvazörü ile bir torpido bot ve bir yardımcı kruvazör, EGE ve Doğu Akdeniz’de, diğerleri ise Marmara ve Karadeniz’de, iki filo olarak görevlendirilmiştir.

YUNAN HAVA KUVVETLERİ:


                1-İzmir’de Gaziemir’de bir uçak parkı,

                2-Bursa, Uşak ve Garipçe’de konuşlandırılan dokuzar uçaklı uçak taburlarında, toplam olarak 40 keşif,10 adet bombardıman olmak üzere 50 uçak. NOT: Keşif uçakları, aynı zamanda bombardıman uçağı olarak ta kullanılabiliyordu.

YUNANİSTANIN KÜÇÜK ASYA ORDUSU KUVVESİ!


                (Ekim 19212’e göre Kara Kuvvetleri.)

                Toplam personel sayısı:177.237.Bunun 129.017’si üç kolordu;15.300 Ordunun çeşitli teşkil ve hizmetlerinde,18.820 Emniyet birliklerinde,14.100’ü Karma birliklerde bulunup;

                               *12 piyade tümeni,                      

                               *Bir süvari tugayı,

                               *Bir kısım bağımsız alay ve jandarma birliklerinden oluşmuştur.

                Kara Kuvvetleri; KUZEY ve GÜNEY grubu olarak ikiye ayrılmıştır. Güney grubu 1’inci kolordu Komutanlığının sevk ve idaresindedir. Kütahya ve Uşak askeri bölge komutanlıklarıyla sorumluluk alanına yayılmıştır.

                *Kuzey grubu da Üçüncü Kolordu Komutanlığının sevk ve idaresindeydi. Bunlar da, sorumluluk alanında savunma önlemleri almakla meşgul idiler! NOT: Bir ülkeyi işgale gelen ordunun savunma önlemleri alması, onun taarruz gücü olmadığının işaretidir!

BATI ANADOLU’DA CEPHE GERİSİ GÜVENLİĞİ!


                10 Ekim 1921 tarihinde,(A:G:S:B) remizle bir Yüksek Askeri Bölge Komutanlığı, İzmir’de kurulmuştu. Bu komutanlık emrinde:

*Bandırma ve Alaşehir’de iki Askeri bölge Komutanlığı; İzmir, Aydın, Akhisar’da olmak üzere üç bağımsız Askeri Bölge Komutanlığı bulunuyordu. Kurulmuştu.

                Yunanlıların Anadolu seferi kuvvetleri dışında:

                               A*8(Sekiz) Piyade Tümeni Epir’de,

                               B*14 Piyade Tümeni Makedonya’da

                               C*6Piyade tümeni Batı Trakya’da,

                               Ç*Mürettep Piyade Tugayı da Batı Trakya’da bulunuyordu.

                29 Mart 1921’den sonra; Batı Anadolu, İzmir, ödemiş, Manisa, Alaşehir, Simav ve Bandırma olmak üzere altı Askeri Bölge Komutanlığına; İzmir’deki yüksek Genel askeri Bölge Komutanlığı da, Kuzeyde Balıkesir, Güneyde Manisa ve İzmir Komutanlığına ayrılmıştır.

                Sakarya öncesi; Yunan Ordusu hakkındaki Türk Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Daire Başkanlığının kanaatini de görelim:

                “Yunan ulusuna ve Yunan ordusuna verilmiş olan Ankara hedefi; yeni bir umut, moral ve enerji kaynağı oluşturmuş; bu umut ve enerjiyle Yunan ordusu Polatlı ve Haymana önlerine kadar gelebilmişti.”

 

BÜYÜK TAARRUZDAN ÖNCE, YUNAN SİLAHLI KUVVETLERİNİN MEVCUDU:


Aşağıda yazıldığı gibiydi:

                               A*Subay:6.565,

                               B*Er: 218.432,

                               C*Piyade Tüfeği:100.352,

                               Ç*Hafif Makineli Tüfek:3.139,

                               D*Ağır Makineli Tüfek:1.280,

                               E*Her çeşit çapta Top:418,

                               F*Kılıç:1.280,

                               J*50Uçak,

                               H*Kamyon:4.030,

                               I*Oto:33,

                               İ*Ambulans:1.777,

                               K*Hayvan:63.721.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNDE YUNAN ORDUSUNUN GÜCÜ:


                               *Piyade tüfeği:85.000,makineli tüfek:515,

                               *Her çapta çap Top:167 adet.

BİRİNCİ İNÖNÜ MUHAREBESİNDE YUNAN ORDUSUNUN GÜCÜ:


                               1*472 Subay,

                               2*15.816 er,

                               3*12.500Piyade tüfeği,

                               4*270 hafif makineli tüfek,

                               5*80 Ağır makineli tüfek,

                               6*72 her çaptan Top mevcut idi.

YUNAN ZAYİATI:                                                                                                                   İnönü’de: 8 Subay,49 Er ölü.9 subay,145 er yaralı.


                               Sakarya’da: Subay ve er 15.000 ölü, subay ve er 25.000yaralı.

                               Büyük taarruzda: Subay ve Er 100.000 ölü. Bazı kaynaklara göre de:120.000-130.000 ölü

                Yunanlılardan alınan 20.826 savaş tutsağından 23 Amele taburu yapılarak yol ve demiryolu tamiratında kullanılmıştır. Büyük taarruzdan sonra;300 adet çeşitli çapta Top,5 Lokomotif,66 Vagon ele geçirilmiştir.         Ele geçirilmiş olan hayvanlardan, Türk ordusunu ihtiyacı giderildikten sonra: 8.371 Beygir, 8.430 Öküz ve Manda, 8.711 eşek, 14.340 Sütlü koyun, 440 Deve halkımıza dağıtılmıştır.

                09 Eylül 1922’ye kadar da: 900 adet çeşitli çapta Top, 1200 adet araç, 450 vagon cephane ele geçirilmiştir. 02 Eylül 1922 tarihinde; Uşak’ın iki kilometre doğusunda GÖĞEM köyünde esir edilen Yunanistan’ın Küçük Asya Orduları Başkomutanı Tümgeneral Trikopis ve diğer esir generaller Kayseri’nin bir ilçesinde, Tavas’ta, tutulmuşlardır.

TÜRK TARAFI!                                                                                                                                                    Türk tarafına bir göz atmadan önce; bu kutsal savaşta şehit düşenlerin şehirlerimize göre listesiyle, bu şanlı destanda komutanlık yapmış olan komutanlarımızı adlarını vermek istiyorum. Ondan sonra da, kısacık bir anlatıma girelim.


                Tokat218,Artova 5,Erbaa148,Niksar 34, Reşadiye 90, Zile 275,Trabzon 322, Akçaabat (Polathane)120,Cevizlik (Maçka) 103, Of (Solaklı)160,Sürmene 127, Tunceli-Çemişgezek 9, Urfa 75, Birecik 10, Siverek 58, Suruç 4, Viranşehir 3, Van 19, Yozgat-Akdağmadeni 239, Boğazlayan 130, Zonguldak 85, Bartın 275, Devrek 200, Ereğli 256, Safranbolu 203. Bugünkü sınırlarımızın dışında kalan il ve ilçelerden verilmiş olan şehitlerimiz listeye dâhil edilememiştir. (A.J.İst.Cilt1,s.110-112).

                Başkomutan Müşir Gazi Mustafa Kemal, Garp cephesi Komutanı Tümgeneral İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik Kavaklılı Fevzi Paşa, 1’inci Ordu komutanı Birinci Ferik Sakallı Nurettin Paşa, İkinci ordu Komutanı Orgeneral Yakup Şevki (Subaşı) Paşa,15’inci kolordu komutanı Kâzım Karabekir Paşa, Batı Cephesi Kurmay Başkanı Erkan’ı Harp Miralayı Asım Gündüz( Ünlü Kel Asım), Kemalettin Sami Paşa, Halis Bıyıktay Paşa, Halit Akmansü Paşa, Ali Hikmet Ayerdim Paşa, Derviş Paşa,  İzzettin Çalışlar Paşa, 5’inci süvari Kolordu komutanı Fahrettin Ferdi Altay Paşa, Kazım Özalp Paşa, Halis Bıyıktay Paşa, Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Şükrü Naili Gökberk Paşa, Şehit Miralay Nazım Bey…  Hepsinin adını yazmam mümkün olamamıştır. Yüce Ruhları önünde saygı ile eğilirim.

                Muharebelerde ŞEHİT düşen (13) Erimize karşılık bir subayımız ŞEHİT düşmüştür. Sakarya Meydan Muharebesinde sekiz ŞEHİT erimize karşılık bir Subayımız ŞEHİT düşmüştür. 7 büyük rütbeli subay, 686 subay, 13.917 Erimiz şehit düşmüş 25.000 Askerimiz de yaralanmıştır.

                Ulusal Kurtuluş Savaşında; 33.685 subayımız ve Erimiz yaralanmış, bunların 33.460’ı ateşli silahlarla, 225’i de süngü ile yaralanmıştır.

                Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda;159 subayımız ve 1.284 Erimiz Malûl kalmıştır.

                Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduğunda; İstanbul’da da bir hükümet ve ol hükümetin kadroları vardı. Osmanlı devletinin topraklarının 1/3’ü de işgal altındaydı. Sanayinin toplanmış olduğu İstanbul, İzmir, Ayıntap, Bursa ve ESKİŞEHİR İŞGAL ALTINDAYDI. Eskişehir işgal edilmeden önce İngilizlerce kamaları alınmış olan toplarımıza, Eskişehir demir yolları cer atölyesinde, ray demirinden yeni top kamalar –top mermi kapağı-dökülmüştü. İnönü muharebelerinde, Ankaralı demircilerin pencere demirlerinden döğmüş olduğu süngülerle ve süngüsü olmayanlar da piyade tüfeğinin dipçikleriyle hücum etmişlerdi. Üç şehitler tepesinde; bir piyade taburunun üç bölük komutanı da şehit düşmüştü, bölüklerin başına geçen Kıta çavuşlarıyla Tümen komutanı Kemalettin Sami Bey atlı, Alay komutanı Miralay Salih Bey de yaya olarak bir dipçik hücumuna kalkmışlardı.80 Kişilik (SEKSEN) süngüsüz Türk taburu, bir tümen Yunan askerini mevzilerinden söküp atmıştı. Kemalettin Sami Paşanın vücudunda 31 (OTUZBİR) mermi yarası vardı. Bu dipçik hücumunda da iki kurşun yarası almıştı.

                Ali İhsan Sabis Paşanın, geri çekilirken boşaltamadığı Musul ve Nusaybin depolarındaki 3.000.000altın liralık silah ve cephanemize İngilizler el koymuşlardı. İzmir müstahkem mevzilerimizdeki –Sonradan elimize geçen-65 topumuzla; Menemen ve Manisa askeri depolarındaki milyonlarca cephanemiz ve Manisa’da, halkın geri çekmemize engel olduğu, 16 otomatik ateşli topumuz da Yunan ordusunun eline geçmişti.

                Baruthane, Fişekhane, Tophane ve Zeytinburnu’na kurmuş olduğumuz top mermisi fabrikası, askeri depolarımızdaki tüm silah ve cephanemiz de düşmanlarımızın ellerine geçmişti. Konya Bozkır’da, Askerlik şubesi başkanını ve İlçe jandarma Bölük Komutanını öldüren asiler, Barut fabrikamızı da yakmışlardı. Ulusumuzun başına İttihat ve Terakki’nin ve dahi Damadı Şehriyari Enver Paşanın getirmiş olduğu felaket, NUTUK’TA anlatıldığı gibidir.

                Cepheler oluşturulduğunda, para ve her türlü malzeme sıkıntısı büyük boyutlara varmıştı. Üç ayda; Garp Cephesine 1.200.000 lira verilecekti. Altı ayda hiç para verilememişti. Erzurum Postanesi, halka ait 350.000Liraya el koymuştu. 1921 yılı Ocak ayında TBMMECLİSİ Hükümetinin maaş borcu 1.500.000Tl’ye varmıştı.

                Batı Cephesine ayda 1.000.000 TL, Doğu ve Güneydoğu ordularımız için de 4.000.000Türk lirasına ihtiyaç vardı. Duyunu Umumiye borcu,162.121.625 Lira olmuştu. Yıllık faizi de 9.652.000Türk lirasıydı. Bu borç, 1854 KIRIM SAVAŞI İÇİN OSMANLININ ALMIŞ OLDUĞU BORÇ İDİ. Osmanlı İmparatorluğu 1882 tarihinde Muharrem kararnamesiyle iflasını ilan etmişti. İstanbul’da Duyunu umumiye—Genel Borçlar idaresi-kurulmuş ve Osmanlı Devletinin birçok gelirlerine el koymuştu. Bu arada tuz ve TÜTÜN gelirine de el koymuştu. Özel kolluk kuvvetleri kurulmuştu.1901 tarihinde; Duyunu Umumiye KOLCULARI 20.000 Türkü, Tütün kaçakçısı diyerek öldürmüştür. ”Türkiye’nin Düzeni,” Cumhuriyet kolluk kuvvetlerinin silah kullanma yetkilerinden birisi ve en önemlisi de Duyunu Umumiye kOLCULARININ silah kullanma yetkisinden kalmadır! TBMM Hükümeti,  Ziraat Bankasından 1.200.000TL.borç almak zorunda kalmıştı.

 

                “Ülke dâhilinde rastlanılan tütün kaçakçılarına ihtar etmeden silah kullanılır!”

                Bugün; Ulu Hakan diyerek göklere çıkarılan Abdülhamit’i Sani: ”Elimden gelse bu ulusun dilini de Arapça yapardım!” Diyen Ulu Türk Hakanı! Haydarpaşa Bağdat demiryolunun iki tarafındaki araziden YİRMİŞER KİLOMETRELİK kısmandaki her türlü maden ve ormanlardan yararlanmayı d

                Mondros Antlaşmasının hükümlerine dayanarak; İngilizler,04 Aralık 1918 tarihinde 2’inci ordumuzun silah ve cephanesine el koymuşlardı. katma’da:15Adet Mantelli Top ve top başına 150 adet Top mermisi,

2Adet Kudretli dağ Topu ve Top başına 300 adet top mermisi,

                               3 Adet dağ Topu,

                               47 Adet makineli tüfek ve 156.000 adet MK. Tf. Fişeği, İngilizlere teslim edilmiştir!

                Milletvekillerimiz, öğrenci yataklarında yatıyorlar, karavanadan yemeklerini yiyorlardı ve de öğrenci sıralarında da oturuyorlardı. Türkiye büyük Millet meclisini de bir LÜKÜN LAMBASI AYDINLATIYORDU! Bugünkü gibi emekli maaşları ve bol keseden sağlık harcamaları ve meclis lokantaları da yoktu.

                Sivas Kongresine gelen 28 delegenin, BARINMA ve HER TÜRLÜ ihtiyaçlarını 32 gün süreyle ŞEKERCİOĞLU İSMAİL EFENDİ KARŞILAMIŞTI. SAYIN RTE’NİN OĞULLARINDAN BİRİSİNİN usa’daki HER TÜRLÜ GİDERLERİNİ DE REMZİ AMICASI KARŞILAMAKTAYMIŞ!

                Temmuz 1921’den Kasım 1921’e kadar İtalya’dan 30.000 takım asker elbisesi, yurt içinden de 40.000 takım asker elbisesi alınmış,230.000 takım elbise de ihaleye bağlanmıştır. Askerin giyecek ihtiyacı için 500.000TL.Ödenek ayrılmıştır. İtalyanlar, vermeyi vaat ettikleri 200.000 kat asker elbisesini verememişlerdir!

                Avrupa’ya silah ve mühimmat almaya giden satın alma komisyonu üyeleri, 450.000TL’ının ivedi olarak gönderilmesini ivedi olarak istemişlerdi! Bir tümen(fırka)vasati olarak (12.000)kişi olarak kabul edilir. Ulusal kurtuluş Savaşında, Türk Fırkaları(Tümenleri)2000-3000 kişiden oluşturulmuştur. Bir Kolordu da 36.000 kişiden oluşturulmuş kabul edilmekteydi. Şimdi; Ünlü 15’inci Kazım Karabekir’in KOLORDU’SUNUN MEVCUDUNU görelim:

                Subay:660 Kişi,

                Er ve Erbaş:19.047 Kişi,

                P.Tüfeği:13.800 Adet,

                Makineli tüfek:120 Adet,

                Her çaptan Top:64 adet,

                Bi nek hayvanı:3.769 Tane.

TÜRK ORDUSU, Birinci İnönü Muharebesine:

                    

                                         417 subay,

                                               8.500 Er,

                                               47 adet ağır makineli Tüfek,

                                               18 adet hafif Makineli tüfek,

                                               28 adet çeşitli çapta Top ile katılmıştı!

 

                Yunanistan’da, kişi başına 1.600 Kuruş vergi düşerken; Türkiye’de kişi başına 600Kuruş vergi düşmekteydi!

1920 YILINDAKİ GELİR VE GİDERLER:


                               Türkiye Gelir-----: 46.000.000,      Gider: 60.000.000,      Açık: 14.000.000

                               Yunanistan Gelir: 115.000.000Lr, Gider: 142.000Lr,         Açık: 27.000.000 Lr.

                Yunanistan savunmasına 53.000.000Lr ayırırken; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti 28.000.000Lr ayırabilmekteydi

. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin gelir kaynakları:

 

                                               *Bina ve arazi vergisi:2.500.000TL,

                                               *kazanç vergisi:2.000.000TL,

                                               *Hayvan vergisi:5.700.000TL,

                                               *Aşar vergisi:13.500.000Tl,

                                               *Gümrük rüsumu:10.000.000TL,

                                               *Tuz rüsumu:3.500.000TL,

                                                * Ve sair gelirler?

Bütçe giderlerinin dağılımı:

                                -Padişaha:555.012 TL, ödenek ayrılmıştır!

                               1*TBMM: Başkanlığına:18.370 TL,          

                               2*M.S. B:28.618.556TL,

                               3*İç İşleri. Bakanlığına:8.944.887 TL,

                               4*Maliye Bk:7.173.100TL,

                               5*Adalet Bk:2.759.274 TL,

                               6*Bayındırlık Bk:620.000TL,

                                7*Sağlık Bk:613.141TL,

                               8*Mili Eğitim Bk:577.061 TL,

                               9*Şer’i ye Vekâletine:522.062TL,

                           10*Dış İşleri Bk: 303.748TL,

                           11*Danıştay: Ödenek yok!

                           12*Sayıştay:26.696TL,

                           13*Matbuat ve İstihbarat:88.000TL,

                           14*Aşiretler ve Muhacirler:874.000TL Ödenek ayrılmıştır.

                            Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, c.1, s.155-156.

                01Mayıs-31 Ekim 1920 tarihleri arası için Bakanlar Kuruluna (6aylık süre için),30.000.000TLiralık harcama yetkisi verilmişti. Bunun 10.775.303 TL. Kısmı Milli savunma harcamaları içindi! Hesaplanan Bütçe gelirleri:61.388.62358TL,Bütçe giderleri:63.018.388TL, Açık:1.629.732TL.

                1921Bütçesinde: Milli savunma için: 45.000.000TL. İhtiyaç hesaplanmış; 55.000.000TL. da tahmini bütçe için öngörülmüş iken; gerçek ihtiyacın: 81.000.000TL. Olduğu ortaya çıkmıştır! 1921Bütçesi: 52.285.000 Gelir, 77.325.300TL. İle kabul edilmiştir.

Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hocaoğlu; ellerinde bulunan   100.000.000 Altının TBMMECLİSİ Hükümetine verilmesi için kendi meclisinden onay alarak bu altınların Türkiye’ye iletilmesi için Lenin’e göndermiştir. Lenin, bu altınları Rubleye çevirerek Türkiye’ye ulaştırmıştır. İlk Sovyet elçilik mensupları Türkiye’ye gelirken, 200 Kilo altınla beraber geldikleri söylenmektedir.

SOVYET YARDIMLARI: PARA OLARAK:


                                                                              

                1920 YILINDA: ------*516.800Ruble=304.912 TL,

                                                      *1.000.000 Ruble=590.000TL,

                                                    *1.500.000Ruble=885.000TL,

                                                         * 50.000Ruble=29.500TL,

                                                          *100.000 Osmanlı altını,

                                                           TOPLAM:*2.316.412TL.     1921YILINDA:-------                                                                                            4.000.000Ruble=2.360.000TL,

                                                      *4.000.000Ruble=2.360.000TL,

                                                     *1.160.000Altın Ruble=900.000TL,

                                                           *240.000Al.Ruble=241.000TL,

                                                           *400.000Al.Ruble=236.000TL,

                                                         TOPLAM:5.597.000TL.

 

                1922 YILINDA:-------*1.100.000Alltın Ruble=649.000TL,

                                                      *3.500.000Al.Ruble=  2.08+65.000TL.

                                                          TOPLAM:11.028.012TL.

MALZEME OLARAK:

                18 Eylül 1921’den 14 Haziran 1922’ye kadar:                                                                                                                                    1*43.374 Piyade tüfeği,

                                               2*56.042Sandık Piyade tüfeği fişeği,

                                               3*318 Adet Ağır Mk. Tüfek,

                                           4* 18 Sandık Rus P.Tüfeği fab. Aletleri,

                                               5*81 Adet Top,

                                               6*13 Adet Rus Bomba topu,

                                               7*159.043 Adet Top mermisi,

                                               8*40 Sandık Rus el bombası,

                                               9*83 sandık İngiliz el bombası,

                                               10*200Adet Rus el bombası,

                                               60 Sandık kılıç,

                                               11*10 Sandık dumansız barut,

                                               12*43 Sandık Rus P.Tüfeği fişeği kovanı,

                                               13*8 sandık Fişeği kapsülü,

                                               104 Sandık Rus Fişeği çekirdeği.

SOVYETLERE GÖRE:                                                                                                                                         

A39.275 Piyade Tüfeği,

                                               B*327 Makineli tüfek,

                                               C*54 Top,

                                               ç*62.986.000Piyade fişeği,

                                               D*147.079 Top mermisi,

                                           E*1000Atımlık Top barutu,

                                           F*4000 Adet el bombası,

                                           H*4000ASdet Şarapnel,

                                           K*1500 Kılıç,

                                          20.000Gaz Maskesi.

Fransızlar, Ankara Anlaşması üzerine çekilirken:

                               1*10 Adet Uçak,

                               2*10.089 Piyade Tüfeği,

                               3*505 sandık P.Tüfeği fişeği.

YURT İÇİ KAYNAKLARI


1*Ankara’daki Fabrikalarda top mermisi ve piyade fişeği imalatı yapılmıştır. Sakarya Meydan Muharebesini başlamasına bir gece kala, 1000 adet 77 milimetre çapındaki top mermileri tapaları çıkarılmadan, tornadan geçirilerek, topların çapını 75 milimetreye indirilmişlerdir. Bu imalathanelerde, kılıç imal edildiği gibi, boş kovanlar da yeniden doldurulmaktaydı.

2*İstanbul’daki depolardan, gizli örgütlerce kaçırılan silah ve malzemeler, İnebolu yoluyla Ankara’ya ulaştırılmaktaydı:

A* Beş uçak,

B*1 telsiz istasyonu,

C*260.000Top mermisi,

14* Adet Makineli Tüfek, çok sayıda Piyade Tüfeği ve Milyonlarca Piyade tüfeği fişeği depolardan çalınarak Ankara’ya iletilmiştir. Gizli örgütlerce ve Türkmenler Tekkesi kanalıyla, Anadolu’ya gitmek isteyenler de kaçırılmaktaydı

.

                               AKBAŞ DEPOSUNDAN ALINANLAR:

Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey bir gece baskını ile Gelibolu akbaş cephane deposundan:

1*8.000 Piyade Tüfeği,

2*5.000 Sandık Piyade fişeği,

3*200 Makineli Tüfeğe el koymuştur. Vatan haini bazı Çerkezler, Rahmetli Kahraman Hamdi Bey’i                      yakalayarak, bir değirmen damında, hayâlarını burmak suretiyle öldürmüşlerdir. İngilizler ele geçirmiş olduğu silah ve fişekleri de imha etmişlerdir.          

                I923 Bütçesi:22 Şubat 1923 tarihinde kabul edilen Bütçe geliri:87.735.573 TL. Olarak öngörülmüş olup; bunun 49.207.924 TL’SI MSBAKANLIĞINA ayrılmıştır

.                         HİNTLİ MÜSLÜMANLARIN YARDIMI!

                Hintli Müslümanlar, 26.Aralık1921’den, 12 ağustos 1922’ye kadar 675.494 Altın liralık bir yardımı, doğrudan doğruya TBMM’Sİ Başkanı Müşir Gazi Mustafa Kemal adına yapmışlardır. Büyük taarruz için para sıkıntısı çeken Milli Savunma Bakanlığına bu parayı Mustafa kemal eslim etmiştir. Askerlerimizin çarık, palaska gibi ihtiyaçları bu para ile karşılanmıştır. Artmış olan 250.000TL. Mustafa Kemal’e iade edilmiştir. Bugün, hovardaca elden çıkarmış olduğumuz İŞ BANKASI bu para ile kurulmuştur.

                Sakarya Meydan Muharebesinden sonra, uzun bir hazırlık dönemi yaşanmıştır. Yunan ordusu, almış olduğu yenilgiler nedeniyle savunmaya önem vermiştir! Türk ordusu da, taarruz için gerekli tedarik ve yeni düzenlemelerle uğraşmıştır. Fransa’dan 1850 Hoçkis Hafif Makineli Tüfeği satın alınarak orduya dağıtılmıştır. TBMMECLİSİNDE, Türk ordusuna ve de Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e sataşmalar başlamıştır.

GARP CEPHESİ KUVVETLERİMİZ                                                                                                               Garp Cephesi Komutanlığının emrinde; 49 adedi demir tekerlekli 100 adet kamyon vardır!


          Her türlü İkmal, Kağnı arabaları, mekkâre kolları ve ASIRLADIR HORLADIĞIMIZ, EVİMİZDEKİ YERİ SARI İNEKTEN SONRA GELEN KADINLARIMIZLA YAPILMAKTAYDI! Şimdi ve de izninizle, Garp Cephesi kuvvetlerimize bir göz atmanın zamanı da gelmiştir sanırım. Türk azim ve iradesinin neler yatmış olduğunu, somut olarak bu kuvvetlerde görmek mümkündür. Bu da, Mareşal Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının inanç ve iradelerinin eseridir.

           BATI CEPHESİNİN GENEL MEVCUDU:


                Subay: 8.270,

                Erat: 181.966,

                547 subayımızın ve 13.829 askerimizin ŞEHİT olması, kurtarılan yerler halkından 3.468 Askere izin verilmesi ve İzmir’e, kurtarılmış yerlerden 159 subayımızın katılması ile bu mevcut ortaya çıkmıştır. 8.658 Subay, 199.283 Er, taarruz başlangıcındaki GARP CEPHESİ KUVVESİ.

                 Subay: 8.817              Er:199.283

                Katılma:159.                     199.283

                -----------------------------------------------------

                Subay:8.817                Er:199.283

                Şehit:     547                       13.829

----------------------------------------------------------------

                Toplam:8.270                  185.454

 

                                                              3.468 izinli

  --------------------------------------------------------------

                Toplam:8.270                   181.986 Mudanya Mütarekesi mevcudu.

 

BÜYÜK TAARRUZ ZAYİAT DÖKÜMÜMÜZ.


 

                                   SUBAY--------    %  --------    ER ---------      %  

 

                Şehit :            146                 1.7             2.397               1.2

                Yaralı :           378                 4.3             9.477               4.9

                HST. Yatan:     21                 0.2             1.900               0.9  

                Esir                                                               

                TOPLAM:        547                                 13.829 

                           

KAYNAKÇA:


 

1*Nutuk, Mustafa Kemal,                                                     

2*İstiklal Harbi Hatıraları, Ali Fuat Cebesoy,                          

3*İstiklal Harbimiz, kazım Karabekir,                   

4*Büyük Türk Zaferi, Fahri Belen                                                              

5*Anadolu İhtilali, Sabahattin Selek

6*Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Yayınları:

7*Türk İstiklal Harbine Dair:2 v 3’üncü Ciltlere ait:1.2.3 ve 6’ıncı kitaplar.

8*Kar Boğazında esir düşen Fr. Bnb. Meni’lin Anıları, Taha Toros,  

9*Gelibolu Günlüğü, General ian Hamil ton,                                                   

10*Tek Adam, Ş.S.Aydemir,

11*Bir Devrin Perde Arkası, E.SV. Miralayı Ve Teşkilatı Mahsusa’nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk.                                              .

13*Anastasios Papulas’ın Anıları,                                                                  

14*Felakete Doğru; Prens Andreas’ın anıları. (Prens Philip’in Babası.)

15-Düşman EGE’YE nasıl geldi ve EGE’DEN nasıl gitti? Türkmen Parlak.

 

İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU

 

İzleyiciler

Blog Arşivi