23 Ekim 2015 Cuma

20055/SULTAN ABDÜLHAMİT TOPRAK KAYBETMEMİŞTİR?!


 

                       İKİNCİ ABDÜLHAMİT!

Babası: Abdülmecit, Anası: Ermeni Virjil,1842—1918.


             TC

OSMAN TÜRKOĞU


TV. İZMİR;03 Kasım 2013.Osmanlı Padişahı, Sultanı, Halifesi

derken, şimdi bir de “ABDÜLHAMİT HAN?!” ÇIKTI KARŞIMIZA?! Sayın Bay Recep Beyden bu masalı dinlediğim de Şair

Ayhan Hünalp’ın bir şiiri geliyor aklıma:

“Yar gitti, gideli döndüm deliye,

Eylemiyor gayrı buralar beni.

Hanlarda serilmiş yatağa döndüm,

Önüne gelen dert kiralar beni?!”

Han, kerpiçten yapılmış, yandan merdivenli, odalarında ve salonlarında çarşafsız yataklar serili bir Anadolu yolcu evidir.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” adlı ölümsüz şiirini de unutmak ne mümkün? Ya Asker Şairlerimizden Rahmetli Emekli Öğretmen Albay Bakir Sıtkı Erdoğan’ın,”GURBETTEN GELMİŞŞİM YORGUNUM BE HANCI?!ŞİİİRİ!Sonra da aklıma Cengiz Hanın,eşin göstererek:Ben,tüm ulusların HANIYIM EŞİM DE BENİM HAN’IM?!Han’ım demesini unutamam.

İkinci Abdülhamit döneminde;

ülkemiz, biti,piresi,hastalıkları,sefaletleri,kiri ve dertleri eksik olmayan, YOLCULARININ SAĞ İNİP TE ÖLÜ ÇIKTIĞI  han odaları gibiydi.Ve de İkinci ABDÜLHAMİT TE HAN değil Hancıydı?!

İKİNCİ ABDÜLHAMİT HİÇ TOPRAK KAYBETMEDİ Mİ?

               Hâlâ bu iddiaları savunan, akılları kulaklarında olan Salaklara ne demeliyiz?”Ula Oğlum, bu denli aptal olmak zorunda mısınız?

                Abdülhamit’i Saniye, Bağdat demiryolu için, gıyabında Doktora veren Kara-Bük üniversitesinin Türk Tarihinden habersiz Akademisyenlerine ithaf olunur! Ostüzü.

        “Sait Paşa; elimden gelse bu Milletin/Türk Milletinin/ dilini Arapça yapardım! İkinci Abdülhamit

        “Padişahım; siz o zaman küçük bir Arap kabilesinin Şefi    olurdunuz!” / Eğinli /Kemaliyeli/ Küçük Sait Paşa

      30 Eylül 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde Altemur Kılıç’ın, “Ulu Hakan mı-Kızıl Sultan mı?” başlıklı bir yazısı var.  Sayın Kılıç yazısında: “Bir başka gerçek de otuz üç yıl süren saltanatı boyunca imparatorluk mülkünden bir karış toprak vermemişti.” diyor II. Abdülhamit için. Gerçekten doğru mu bu, İKİNCİ Abdülhamit döneminde Osmanlı Devleti, hiç toprak kaybetmedi mi?  

 

Pts 26 Ekim 2009, 11.58  
“Abdülhamid Han bir karış toprak vermemiş mi? O zaman 1877-78 Osmanlı Rus savaşında Ayestefanos’ u sonra Kıbrıs’ı İngilizlere vererek Berlin Mütarekesini imza ederek Balkanlardaki Osmanlı varlığını yok ederken, Sırplara, Yunanlılara, Bulgarlara, Romenlere ( o zaman adı Eflak ve Buğdandı ) ve de Bosna Hersek in Avusturya idaresine bırakan başka bir 2. Abdülhamid Handı. Abdülhamid Han evet büyük bir liderdi, toprakları uzunca bir süre büyük kayıplar yaşamadan baskı ve İngiliz desteğiyle yönetti, batılı kavramları ve kurumları geliştirdi ancak iktidara geldiği 1877 yılından tahtan bir darbeyle indirildiği 1908 yılına kadar toprak kaybı olmamıştır demek yanlıştır hatta çoğu tarihçi tarzı siyaset diye bir Osmanlılıktan İslamcılığa en son kendisinin tahtan indirilmesiyle gelişen veya dahada gelişme imkânı bulan Türkçülük akımına vurgu yaparlar bununda sebebi yaşanan büyük toprak kayıpları neticesinde değişen nüfus yapısıdır. 1908 yılında 2’inciAbdülhamid henüz tahta iken Makedonya’da çıkan ayaklanmanın yarattığı karışıklık sırasında

 Bulgaristan’ın Doğu Rumeli’yi, Yunanistan’ın Giriti, İngilizlerin Kıbrıs’ı, Bosna Hersekin Avusturya Macaristan tarafından ilhak edildiğini de eklersek Abdülhamid Hanın yani 2’inci Abdulhamidin büyük toprak kayıpları yaşattığını görürüz. Osmanlı Devleti Balkanlar üzerinde en büyük gerilemeyi 2. Abdülhamid döneminde yasamış ve kendisi tahtan indirildikten sonra sonunda Balkan Savaşıyla Makedonya ve Trakya’yı da kaybederek Balkanlar siyasetinden çekilmiştir. Kaynak benim kendi yazdığım Doktora tezimdir, 1817-1914 Osmanlı Balkan Siyasi haritasındaki değişimler, 2008 Prag Charles Üniversitesi”    

    “II. Abdülhamit, 1876’da Padişah oldu, 1909’da tahttan indirildi. Otuz üç yıl padişahlık yaptı. Bu yönüyle Osmanlı tahtında en çok oturan padişahlardan biridir. Uzun süren yönetiminde Osmanlı Devleti’nin hangi toprakları yitirdiğine bir göz atalım:

 4 Haziran   1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’yla Bulgaristan Prensliği kuruldu. EK: İngiltere Rus tehlikesine karşı Kıbrısı istediğinde, Osmanlı Hariciye Nazırı Saffet Paşa, Yaverine:”Eyvah! Kıbrıs ta gitti elimizden!”Diye dövünmüştü. Ostüzü. Bulgaristan’ın devlet olma yolundaki en önemli adım atıldı. Yine Berlin Antlaşması’yla Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsızlıklarına kavuştu. Aynı antlaşmayla Bosna Hersek’in yönetimi geçici olarak Avusturya’ya bırakıldı. Kars, Ardahan, Batum Rusya’ya; Tesalya Yunanistan’a verildi.       

    Berlin Antlaşması’ndan sonra Kıbrıs, İngiltere’ye üs kurmak amacıyla bırakıldı. Böylece İngiltere hem Doğu Akdeniz’i hem de Süveyş Kanalı’nı kontrol altında tutacak bir olanağa kavuştu. Bundan sonra Kıbrıs bir daha geri gelmedi. 1974’teki “Barış Harekâtı” ile Türk varlığı yeniden söz konusu oldu Kıbrıs’ta.    

     Tunus, 1881’de Fransa; Mısır, 1882’de İngiltere tarafından işgal edildi.     

     1885’te Doğu Rumeli, Bulgar Prensliği ile birleşti.  

    Osmanlı Devleti, 1897’de Yunanistan’la yaptığı Dömeke Savaşı’nı kazanmasına karşın, imzalanan İstanbul Antlaşması ile Girit’e özerklik verilerek, yönetim de bir Yunanlı prense bırakıldı. Böylece Girit de kaybedildi.     

    II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etti; Bosna Hersek Avusturya, Girit de Yunanistan tarafından işgal edildi.        

    Unutmadan şunu da söyleyelim. 1881’de Düyun-u Umumiye İdaresi kuruldu ki bu, Osmanlı’nın iflasının resmen kabul edilmesidir.   

     Şimdi önümüze bir harita açıp II. Abdülhamit döneminde Osmanlının elinden çıkan topraklara bakalım. Bu dönem, Osmanlı Devleti’nin en çok toprak yitirdiği dönemdir. Küçük bir araştırmayla bu gerçeğe ulaşmak varken şehir efsanelerini bilgiymiş gibi sunmanın gereği var mı? 1950’den sonra kasıtlı olarak Osmanlı’nın son dönemiyle ilgili yalan yanlış bilgiler üretildi. Olmayan şeyler, olmuş gibi gösterilmeye çalışıldı. Bilgi ve belgenin yerini, söylentiler aldı. Söylentilerle bir tarih yazılmak istendi.      

     Yılların gazetecisi Sayın Kılıç’ın tarihsel gerçeklere dayanarak II. Abdülhamit’le ilgili yazması herkesi mutlu ederdi. Ps: FARK ETMEZ, HERKESİ ERMENEKLİ ETTİKTEN SONRA!

    Rahmetli Uğur Mumcu: “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmamalı.” demişti. Ne kadar doğru bir söz… Bilgi olmadan tarih doğru kavranmaz, anlaşılmaz, tarihten ders de çıkarılmaz. Demek ki önce bilgimiz olacak, sonra da o bilgiler üzerinde düşüncelerimizoluşacak.   “                                                                AdilHacıömeroğlu5Ekim 2009.                                                                     

       Benim yaptığım bir hesaba göre; Abdülhamit’i Sani zamanında Osmanlı Devleti tam 243.000 Kilometre kare toprak kaybetmiştir. Şimdi de gelelim Bağdat Demiryolunun inşaatı için Almanya’ya verilen ödünlere: Bu konuda meraklı olanlarımıza sayın Dr. Mustafa Albayrak’ın çok mükemmel 37 sahifelik araştırmasını iletebilirim. Bağdat Demiryolu inşaatı için, Almanya, İngiltere ve Fransa arasında çok sıkı bir rekabet vardı. Rusya ise Osmanlı Devletinin demiryolu ağına sahibolmasını askeri açıdan aleyhine değerlendiriyordu. Alman İmparatoru olan Aptal Wilhelm İstanbul ziyaretini Kudüs’e kadar uzatmış, İstanbul’a Almanya’da yaptırtmış olduğu Alman/Kayzer/Çeşmesini de armağan etmişti. Osmanlı Ordusu Alman yapımı 88 Model Piyade tüfeğinden sonra, daha gelişmişi olan 98 modeli Mauserle donatılmıştı. Haydarpaşa-Bağdat demiryolunun yapımını, finansmanını da Alman Bankasının karşıladığı, Alman şirketi üslenmişti. Almanlar, anlaşmaya aykırı olarak Demiryolunun bazı bölümlerini inşa etmemişlerdi. Almanya ile Osmanlı Devleti arasındaki anlaşmaya göre:

       A-Almanya, demiryolunun iki kenarındaki arazilerin Yirmişer Kilometresinde:

       1-Ormanlardan, madenlerden, yer altı ve yerüstü

değerlerden yararlanabilecekleri gibi, ruhsat almadan kazı da yapabileceklerdi.

       2-Kum, Çakıl ve taşocaklarını da ruhsatsız kurabileceklerdi.

       3-İhtiyaçlarına göre iskele ve Antrepolar inşa edebilecekleri gibi, demiryolu için gerekli lokomotif, vagon ve makine aksamını da gümrüksüz getirebilecekler ve bunlara ait depolar yapabileceklerdi.

       4-Almanya yapılacak demiryolunu 99 sene kullanabilecekti.

       5-Almanya demiryollarını satabilecekti,

       6-Demiryolları satışa sunulduğunda kilometresi için önce 7.500 Frank, daha sonra da değer artışı nedeniyle 15.000

 Frank ödenecekti.     

       6-Alman sanayi malları kullanılacaktı. Dikiş makineleri ve Alman pullukları Osmanlı sınırlarını kolayca aşmıştı.

         7-Osmanlı devleti %30 kâr garantisi vermişti!

         Ey! Dombalak kafalılar, sizler Abdülhamit’in bu marifetine Fahri doktorluk vereceğinize; Padişah Abdülaziz’in iki Cariyesini öldüler numarası ile nasıl Analığının etekleri altına saklayarak kullandığına da Fahri doktorluk verseniz!?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi