8 Şubat 2015 Pazar

1204/DEVE İLE TYAŞAKLARINI KARIŞTIRMAK!



            TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR,07 Şubat 2015.

                   DEVE İLE TAŞAĞINI KARIŞTIRMAK!

         Güzel Türkçemizle Güzel Kürtçemizi kucaklaştırmaya geldim!”Başvekil Bay Davutoğlu Ahmet Konyevî, Diyarbakır/Amid/!?

         Ziya Gökalp, Kürtlüğünü ararken Türklüğünü bulmuştur.23 Mart1876 Çermik-25 Ekim1924 İstanbul.Mezarı II’ inci Mahmud türbesi ,İstanbul!?Ostüzü.

         Türkçeye merak saran Belçikalı Onyedi yaşında bir Genç, Türkçemizin iki büyük lehçesini öğrendiği gibi, Yirmi üç şivesini de hatasız öğrenmişti.”Türk dili matematiksel bir yapıdadır ve en mükemmel bir dildir!”Demişti. Anadolu Lehçemizde ortaya koyduğumuz eserleri saymaya gerek görmüyorum, Çağatay Lehçesindeki eserler de ortadadır. Ali Şir Nevai, Yusuf Has Hacip, İbn’i Sina/Avicenna/Orhun ve Balasagun kitabeleri, Manas Destanı, Lügat’it Türk, Kutadkubilig, Diğer Türk Destanlarımız, Babür Şahın Anıları, Dedem Korkut Destanları, Köroğlu/Yirmi beş Türk elinde/,Keloğlan, Karacaoğlan/Altı Türk ilinde/Saymakla bitmez.Şu güzel Kürtçede ortaya konulan eserler mi?!Soygun,Cinayet,Ayaklanma…İHANET!?MEM U ZİN!

         Sayın Recep Beyimiz ve Anın Başvekili Davutoğlu Ahmet Konyevî öğrensin diyerek işbu yazıma emek verdim. Emeksiz her nimete erişenler için boş zahmet olduğunu da bilmeme karşın, emek verdim.

         Kürtçe diye özgün bir dil yoktur,büyük bir dil sefaleti vardır!?OSTÜZÜ.

         “Elli senedir Kürtçe üzerine çalışmaktayım, Kürtçe bir kelime bulamadım!”Viladimir Federovich Minorsky,(1877-1966).1954 Ankara.

         İslam Ansiklopedisinin/Leyden1912 baskısı/ Kürt maddesini, İngilizlerin verdiği bir torba altın karşılığında yazmıştır.

         Kürtlerle meskun olan her köyün Kürtçesi farklıdır.Ostüzü.

            “”Bir İngiliz bilim adamı olan MÜLLER bakınız ne söylemişti!”

         “Türkçenin bir gramer kitabını okumak, bu dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile bir zevktir. Türlü gramatikal şekillerin belirtilmesindeki ustalık, isim be fiil çekimindeki düzenlilik, bütün dil yapısındaki saydamlık kolayca anlaşılabilme yeteneği insan zekâsının dil aracıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır. Adet olarak, Türk dilindeki duygu ve düşüncenin en ince ayrıtlarını belirtebilme, ses ve şekil öğelerini baştan sona dek düzenli ve duygulu olan bir sisteme göre birbirleri ile bağdaştırıp dizileme gücü, insan zekâsının dilde gerçekleşen bir başarısı olarak belirir. Birçok dillerde bu gibi olaylar gözden perdelenmiştir. Onlar çözülmez kayalar gibi karşımızda durur. Ancak,dilcinin mikroskobuyla dil yapısındaki organik öğeler ortaya çıkarılır.Türk dilinde ise,herşey saydamdır,apaçıktır.Dilin iç ve dış yapısı billur bir arı kovanı yapısını seyrediyormuş gibi ortadadır.Türk dili,seçkin bilginler kurulunun uzun bir çalışma ve oylamasıyla yapılmış sayılacak düzgünlüktedir.Ne var ki,hiçbir kurul ,Tataristan bozkırlarında kendi kendilerine yaşayan bu insanların ,doğuştan edinilen ve yeryüzündeki benzerlerinden hiç aşağı olmayan  bir  dil duygusu kuralları ya da içgüdü ile ortaya koydukları bu dil gibi güzel bir dil yaratamazdı!”AGOP DİLAÇAR,S.G.E.S.12-13.Osman Türkoğuz,Halifelik s.49-50.”

“Kürt Dili ”V.F.Minorsky

         “Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Mesudi’ye göre; Farsçadan etkilenmiş Arapçadır. Ayrıca Mesudi’ye göre her Kürt aşireti farklı bir Kürtçe konuşur. [14] Şeref Han ise Mesudi’den farklı olarak Kürt topluluk ve aşiretlerini dil, gelenek ve sosyal durumlar yönünden dört büyük kısma ayırıp konuştukları dili müstakil bir dil kabul etmiştir. Şeref Han’ın ayırdığı bu dört topluluk da kendi adlarıyla anılan lehçeleri konuşurlar. Bunlar;[15]
- Kurmanci-                                                                                                                                                                
- Kelhuri

- Lori
- Gorani
Kürtlerin gelenek görenekleri, dini, dili hakkında bilgi veren Minorsky’e göre Farsça gibi Kürtçede Batı İran dillerinden olmakla birlikte, Kürtçenin menşeisinin Farsçadan ayrı olduğunu söyler. Ona göre; Farsça Güney-Batı İran dillerine mensup iken Kürtçe Kuzey-Batı İran dillerine mensuptur. Bu günkü lisanlarda birbirine yabancı unsurların bulunmasına rağmen genel olarak Kürtçenin Farsçadan tamamen ayrı bir mahiyet gösterdiğini belirtir.
[16] Minorsky; Batı İran dillerinin Kuzey-Batı ve Güney-Batı dillerinin birbirinden büyük farklarla ayrılmış olmamalarına rağmen Kürtçenin kendine has özellikleriyle bariz bir şekilde ayrılmış olduğunu dile getirir. Yazar; Kürtçe, Farsçanın yanında diğer Kuzey-Batı İran dillerinden de ayrılmış bununla beraber bizzat Kürtçenin de birbirinden oldukça farklı şiveleri var olduğunu ve Kürtçenin ekseri şiveleri Kurmanci tabiri ile anıldığını belirtir.[17]”.Evliya Çelebi, Kürtçenin Onbeş ayrı lehçesi olduğunu yazmıştı. Ostüzü.

Kürtçenin lehçeleri ALINTIDIR.MÛRAD CIWAN.ZAZALARI KÜRTLER KÜRT SAYMAZLAR!?OSTÜZÜ.

Oldukça yaygın bir alanda konuşulan Kürtçe, içinde pek çok lehçeyi barındırır. Kürtçenin lehçeleri üzerinde yazılan ve söylenenler birbirinden oldukça farklılık göstermektedir. Bu alanda farklı saptamalara ve içinden çıkılamaz karmaşık verilere rastlanmaktadır. çoğu kez lehçe, yöre, aşiret, din ve mezhep adları birbirine karıştırıldığı için lehçeler için her bir kaynakta başka bir isme rastlanabilmektedir. Bu yalnız araştırmacıların yapıtları açısından değil, bizzat Kürtler açısından da böyledir. Bir lehçeye o lehçeyi konuşanlar ve onların komşuları çoğu kez söz konusu yöre, aşiret, din, beylik ya da mezhebin adını vermişler ve bunun sonucunda tek bir lehçe için farklı isimler ortaya çıkmıştır. örneğin kuzey Kürtçe lehçesinin adı, Iran Kürdistanı´nda Şikakî, Irak Kürdistanı´nda Bahdînî, Türkiye Kürdis-tanı´nda bu lehçeyi konuşanlar arasında Kurmancî, Zazalar(Dımıliler) arasında Kırdasî ya da Here-weredir. Güney Kürtçesinin adı Iran Kürdistanı´nda Mukrî, Kürdistanın Türkiye ve Suriye´nin egemenliği altındaki parçalarında ve Bahdînan bölgesinde Soranîdir. Zazaca olarak bilinen lehçe, bunu konuşanlar arasında kimi yörelerde Zazakî, kimi yörelerde Dimilkî, Kirdkî, Kirmanckî ya da Se-bêdir. Hewramanîye, Goranî, Kakeî, Hewramî, Maço ya da Kurdî adlarının verildiğine kaynaklarda rastlanır.

Kürtçenin lehçeleri arasında en büyük karmaşıklık Goranî, Lurrî ve Zazakî alanındadır. Kimileri bu üçünü bir lehçe sayarak onları Kürtçenin bir lehçesi olarak görürken, kimileri de ayrı bağımsız bir dil olduklarını iddia etmişlerdir. Her üçünü Kürtçenin ayrı bir lehçesi olarak görenlerin yanılıra ikincisini(Lurrîyi) Kürtçenin dışında kabul edenler de vardır. Büyük ve Küçük Lurr diye ayrılan Lurrî´nin Büyük Lurr kesimini Kürtçe olarak görmeyip(bunlardan Büyük Lurrî´yi Farsçanın bir Lehçesi olarak görenlerin yanı sıra onu bağımsız bir dil olarak da görenler var) Küçük Lurr kesimini Kürt dilinin bir lehçesi sayanlar da vardır.

Lehçeler üzerinde yeterli araştırmaların yapılıp doğru sonuçların tüm boyutlarıyla çıkarıldığı söylenemez. Biz burada elimiz altında var olan kaynak ve belgeler çerçevesinde kimi görüşlere yer vererek gerçeğe en yakın bulduğumuz bir şemayı sunmaya çalışacağız.

Kürtçenin lehçeleri konusunda en eski kaynak Şeref Han´ın Şerefnamesi´dir. Şeref Han bu eserinde şöyle der:

"Kürt topluluk ve aşiretleri, dil, gelenek ve sosyal durumlar yönünden dört büyük kısma ayrılırlar:

Birinci kısım, Kurmanç

Ikinci kısım, Lor;

üçüncü kısım, Kelhur;

Dördüncü kısım, Goran."

Şeref Han´ın bu belirlemesini saymazsak, Kürtçenin lehçeleri üzerine araştırmalar, içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yarısına kadar esas olarak yabancılar tarafından yapılmıştır. Bu konuda tek istisna Mela Mehmûdê Ba-yezîdî´nin çarlık Rusyası´nın Erzurum konsolosu Aleksander Jaba için 1858´de hazırladığı ve Hekarî şivesi ile Rewendî şivesinin karşılaştırmalı bir sözlüğünü içeren broşürdür. Mela Mehmûdê Bayezîdî bu broşürün girişinde dilbilgisi kuralları bakımından bazı noktalara değinmeden önce Kürt dilinin de bölgesel ve aşiretsel farklılıklardan dolayı farklı lehçelere sahip olduğunu belirterek, " mesela, Van, Muş, Bayezid, Kars ahalisinin ve Iran ve Rusya´ya bağlı Kurmancların konuştukları dil ile Botan, Hekariyan, Hemedan, Simtî(?), Diyarbekir, Musul, ta Bağdat sınırına varıncaya dek (ki Süleymaniye, Şehrizur yöreleri ile Zerza, Mukrî, Bebe ve Bilbas taifelerinden oluşur) olan ahalinin konuştuklar dil arasında farklılıklar vardır." Mela Mehmûdê Bayezîdî bu çalışmada, Kürtçeyi Kurmancî olarak adlandırmakta, lehçe olarak da Botan, Hekarî ve Rewendî adlarına değinmekte, karşılaştırmalı sözlüğünü de Hekarî ve Rewendî şiveleri açısından vermektedir.

1836-1837 yıllarında Kürt dili ve etnografyası hakkında bir kaç makale yayınlayan G. Givrinli, Kürt dilini Yukarı ve Aşağı Kürtçe diye ikiye ayırmıştır. Yukarı Kürtçeyi, Mukrî, Hekarî, Şukakî ve Bayezîdî diye ayıran Givrinli Aşağı Kürtçeyi de Lurr, Gelhurr, Lekî ve Goranî diye ayırmıştır. Peter Lerch ise Forschungen über die Kurden und die iranischen Nordch”ldaer, Petersburg, 1857-1958 adlı çalışmasında Kürt dilini, Zaza, Kurmancî, Kelhurî, Gûranî ve Lurî diye beş lehçeye ayırır.

Kürt dili üzerine araştırma yapanlardan Oskar Mann Kürtçeyi, Batı, Doğu ve Güney Kürtçesi olmak üzere üçe ayırır. Zazacayı Goranca´nın bir lehçesi sayan Oskar Mann, Gorancayı da Kürt dilinin dışında sayar. Oskar Mann´dan sonra gelen yabancı kimi dilciler, Kürt dilinin lehçeleri üzerinde ayrıntılı yeni araştırmalar yapmaktan çok bizzat Oskar Mann´ın çalışmalarına dayanarak onun görüşlerini tekrarlamışlardır. örneğin, Oskar Mann´ın 1907 yılında yayınlanan Kurdish Persich Forschungen Mundarten Gûran besonders, Kandulai, Auramani und Badschalani adlı Goranca üzerindeki çalışmasını gözden geçirdikten, bazı açıklamalar ekleyip dipnotlarla da kimi konuları aydınlattıktan sonra yeniden yayınlayan Karl Hadank bunlardan biridir. 

Gorancayı bağımsız bir dil olarak kabul eden Dr. Mac Kenzie, 1961 yılında Dil Derneği´nin yayınlanan yıllık raporunda yeralan "Kürt Dilinin Kökeni" adlı makalesinde, Kürtçeyi bile Orta Farsçanın lehçelerinden biri, The Dialect of Auraman(Hawramani-Luhon) adlı çalışmasında ise Hawramancayı, Kürtçe değil, Eski Farsçanın bir lehçesi saymıştır. Kürt dilini de iki lehçeye ayıran Dr. Mac Kenzie, bunları Yukarı Kurmancca ve Aşağı Kurmancca diye adlandırmış, aşağı Kurmanccaya Süleymaniye, Hevlêr(Erbil), Rewandiz ve Xoşnaw yörelerinde konuşulan Kürtçeyi dahil ederek Süleymaniye ağzını bunların temeli saymıştır. Akre ve Surçi ağızlarını da, Akre, Surçi, Amediye, Yukarı Berwar, Gullî, Zaxo va Şêxan yörelerinde konuşulan Kürtçenin esası olarak kabul etmiştir.

E. B. Soane, Grammar of Kurmanji or Kurdish Language, (London, Luzak and Company, 1913) adlı eserinde Kürt dilini üç lehçeye ayırarak ilk ikisine Kürtçenin temel lehçeleri demiştir. Soane´nin ayırımı şöyledir:

a)Yukarı Kurmancca

b) Aşağı Kurmancca

c) Lurce, Zazaca, ve birbirlerine yakın olmalarına rağmen Hewramî ile Goranca.

Türk sosyologu Diyarbakır´lı Ziya Gökalp, aşiretleri iskan etme projesinde yararlanmak üzere Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin istemi üzerine 1922´de hazırladığı, 1975´te Komal Yayınevi, 1992´de de Sosyal Yayınları tarafından Türkiye´de yayınlanan Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler adlı eserinde, Kürtleri Kurmanc, Zaza, Soran, Gûran(Goran) ve Lur olmak üzere beş kavme ayırmakta, henüz tahkik etmediğini söylemekle beraber, Gûran ve Zaza lisanlarının birbirlerine yakın olduğunu yazmaktadır. Aynı raporunun ilk değerlendirmesinde, Bahtiyari lisanının Sorancaya, Kalhur lisanının Gûrancaya ilhakını mümkün gören Ziya Gökalp sonradan bunu tashih ederek "Bahtiyari lisanının Lurcaya, Kalhur lisanının Sorancaya mensup olduğu Şerefname´nin şahadetiyle anlaşılıyor" diye yazmaktadır. Ilk çalışmasında"Gûran, Bahtiyari, Kalhur lisanlarını ayırırsak elimizde istiklalleri malûm olmak üzere dört lisan kalır: Kurmanc, Zaza, Soran, Lur" diyen Ziya Gökalp sonraki tashih yazısında "Gûranca, Zazaca, Dünbüli lisanları aynı lisanın isimleri olduğu gibi, Kalhur, Baban, Soran isimleri de aynı lisanın muhtelif adlarından ibarettir. Bahtiyarî ve Lûr isimleri de yine aynı lisanı gösterir. Isimlerdeki bu taadüdün sebebi Kürt kavimlerinin muayyen isimlerinin olmamasındandır... O halde Kürtlerin bir kavim olmayıp dört kavim oldukları ve binaenaleyh Kürtçenin de birbirlerinin mensupları tarafından katiyen anlaşılmayan dört muhtelif lisana alem olduğu anlaşılıyor. Bu dört lisan şunlardır: Kurmanc lisanı, Zaza lisanı(Gûranca, Dünbüli), Soran lisanı(Baban, Kalhur), Lûr lisanı(Bahtiyarî, Fîlî[Fêlî], Lek)" sonucuna varmaktadır.

Ziya Gökalp, söz konusu çalışmasında, "Bu dört lisanın sahipleri birbirlerinin dillerini anlamazlar. Sarf, nahiv, lûgat itibariyle aralarında büyük farklar vardır. Binaenaleyh aradaki farklar lehçe farkları değil, lisan farklarıdır. Bu dört dilin her biri, lisaniyat itibariyle müstakil bir lisandır. Her biri müteaddit lehçelerden de mürekkeptir.

Bununla beraber bu dört lisan birbirine tamamıyla yabancı da değildir. Hepsi ´Kürdî-i Kadim´ namı verilebilen eski bir Kürtçenin müştaklarıdır. Neo-Latin lisanlariyle Latince arasında ne gibi rabıtalar varsa, Kürdî-i Kadim ile bu yeni Kürtçeler arasında da o rabıtalar vardır" diye yazmaktadır. 

Araştırmaları esas olarak Kurmanc aşiretiyle ilgili olan Ziya Gökalp Kurmanccanın "Lehçeleri”ne de değinmektedir:"Kurmanc lisanının kaç lehçeye ayrıldığı henüz ilmi bir tetkikle meydana çıkarılmamıştır. Yalnız Ahmed-i Hani “Mem û Zin” adlı kitabında kullandığı lehçelerden bahsederken aşağıdaki beyitte üç lehçenin isimlerini sayıyor.

Bohtî û Mehmedî û Silîvî

Hin la´l û hinik ji zêr û zîvî

Manası: [Kullandığım kelimeler] Bohtî, Mehmedî, Silîvî lehçelerine mensuptur. Bazısı la´l, bazısı altın, bazısı da gümüştür." Buradan hareketle Ziya Gökalp de Kurmanccayı Bohtî, Mehmedî ve Silîvî diye üçe ayırarak bu lehçelerin konuşulduğu yöreleri ve konuşan aşiretleri saymaktadır. 

Kürt bilgini Tewfîq Wehbî, Kürt dilinin lehçeleri konusunda Soane ile aynı görüşleri paylaşmaktadır.

Tanınmış yazar Alaeddîn Seccadî, Destûr û Ferhengî Zimanî Kurdî, Erebî û Farisî adlı eserinde "Kürt dilinde iki büyük lehçe bulunur" diye belirttikten sonra şöyle der:" Bugün ´Bahdînan´ lehçesi denen ´Botan´ lehçesi. Türkiye ve Suriye Kürtleri ile Musul ilçelerinin Kürtleri bu lehçeyle konuşurlar. Ikinci olarak da bugün ´Soran´ lehçesi denen ´Mukri´ lehçesi ki diğer Kürtler yani Irak´ın kuzeydoğusu ve doğusu ile Ardelan ve Mükriyan Kürtleri bu lehçeyi konuşurlar."

Kürt dili ve edebiyatı üzerine değerli çalışmaları olan Dr. Kemal Fuad, Kürt dilini aşağıdaki ana lehçe ve şivelere ayırır:

 

1) Batı Kürtçesi(ki kimi buna Yukarı(kuzey) Kirmancca der)

a- Afrînî

b- Cizîrî ve Botanî

c- Sincarî

ç- Badînî

d- Hekarî

e- Şikakî

2) Doğu Kürtçesi(ki bazıları buna Aşağı(güney) Kurmanccası, bazıları da Orta(merkez) Kürtçesi derler)

a- Soranî

b- Silêmanî

c- Mukrî

ç- Sineyî

3) Güney Kürtçesi

a- Xaneqînî

b- Feylî

c- Kirmanşanî

ç- Lekî

d- Kulgayeyî

e- Kelhorî

f- Perewendî

4) Goran-Zaza Kürtçesi

a- Hewramanî

b- Kenûleyî

c- Gehwareyî

ç- Bacelanî

d- Zengeneyî

Kendisinin Güney Lehçesi dediği lehçeye kimilerinin Lurrî dediğini belirterek bunu eleştiren Dr. Kemal Fuad, sadece Büyük Loristan´da konuşulan lehçeleri Lurr olarak kabul etmekte ve bunları Kürtçenin lehçeleri arasında saymamaktadır. Başka kimi kaynaklarda Küçük Lurr olarak geçen ağızlara Lurr denmesini eleştiren Dr. Kemal Fuad bunları Güney Kürt lehçelerinin içinde saymaktadır.

Fuad Heme Xurşîd, Zimanî Kurdî, Dabeşbûnî Cografyayîy Dîyalêkte-kanîy(Kürt Dili ve Lehçelerinin Coğrafi Dağılımı) adlı çalışmasında Kürtçe lahçelerini şöyle sınıflandırır.

1) Kuzey Kurmanccası

a- Bayezîdî

b- Hekarî

c- Botanî

ç- Şemdînanî

d- Behdînanî

e- Batı diyalekti

2) Orta Kurmanccası

a- Mukrî

b- Soranî

c- Erdelanî

ç- Silêmanî

d- Germiyanî

 

3) Güney Kurmanccası

a- Asıl Lurr

b- Bextiyarî

c- Mamesanî

ç- Gohgilo

d- Lek

e- Kelhurr

4) Goran

a- Asıl Goranî

b- Hewramanî

c- Bacelanî

ç- Zazaca

Fuad Heme Xurşîd, hem Büyük hem de Küçük Lurrîyi Kürtçe olarak kabul ederek onları Güney Kurmanccası arasında saymıştır. Kürt dili lehçeleri ve özellikle de Hewramanca üzerine değerli araştırmaları olan Mehemed Emîn Hewramanî, Zarî Zimanî Kurdî Le Terazûyî Berawird da adlı çalışmasında Kürt lehçelerini şöyle sınıflandırır;

1- Yukarı Kirmancca(yanlışlıkla da olsa yaygınlaştığı için ya da Bahdînî),

2- Orta Kirmancca(yanlışlıkla da olsa yaygınlaştığı için ya da Soranca),

3) Aşağı Kirmancca(yanlışlıkla da olsa yaygınlaştığı için ya da Goranca). Sonra, Gorancayı da aşağıdaki şivelere ayırır:

a- Hewramanca

b- Lurrce

c- Bacelanca

ç- Zazaca

 

M. E. Hewramanî, Bacelanca´nın da Zengene ve Şebek´i içine aldığını kaydeder.

Kürt dili üzerine özellikle de Zazaca konusunda değerli çalışmaları olan Kürt yazar ve dilbilimcisi Malmîsanij, Kürtçeyi beş ana lehçeye ayırarak şöyle sıralar:

1- Kuzey Kürtçesi veya Kurmanci lehçesi

2- Merkezi Kürdistan´da konuşulan Kırmanci Lehçesi: Bu lehçeye zaman zaman Güney Kürtçesi(Kirmancî Xwarû) veya yanlış olarak "Soranî" de denir.

3- Kirdkî, Kirmanckî(Kirmancî), Zazakî veya Dimilî(Dimilkî) adlarıyla bilinen lehçe. (Malmîsanij burada Zazacanın en belirgin iki şivesi o-larak Dersim şivesi ile çewlîg-Dîyarbekir-Sêwreg şivesini sayar.)

4- Gorani lehçesi: Hewramî lehçesi olarak da adlandırılan bu lehçe Kirdkî(Zazakî, Dimilkî) lehçesine yakın bir lehçe olup Iran ve Irak Kürdistanı´nda az sayıda Kürt tarafından konuşulur.

5- Güney Kürdistan´da konuşulan diğer Kürt lehçeleri grubu: Bu grubun Kermanşahî, Lekkî, Lurrî, Sencabî ve Kelhurî gibi değişik adlarla anılan kolları vardır ki bunlar Iran ve Irak sınırları içinde bulunan Kürtlerin bir bölümünce konuşulur.

Mehemed Emîn Hewramanî, Zarî Zimanî Kurdî le Terazûyî Berawird da adlı çalışmasında Oskar Mann´ın daha önce değindiğimiz ve sonraları Karl Hadank tarafından yeniden yayımlanan eserinde, Goranca lehçelerinin asağıdaki biçimde tespit edildiğini belirtir:

"Hewramanca(Auramani)

Kendulece(K”ndulei)

Bacelanca(Baj”lani)

Bêwenijce(Biw”niji)

Gehweraca(G”hwarai)

Rejawca(Rijabi)

Seyyidce(S”yyidi)

Zerdece(Z”rdai)"

 

Minorski´nin aynı Goran lehçelerini tekrarladığını, fakat Bewenijce, Gehweraca ve Rejawca´nın yerine Gelhur, Lek, Feyli ve Kakeyiceyi getirdiğini belirten M. E. Hewramanî, " bu aslında aşiret, din ve dilleri bir tür birbirine karıştırmadır"(23) diye yazar. Emin Zeki Bey´in de, Xulasetu Tarixu´l Kurd we Kurdistan adlı eserinde Hewramanî lehçesini Tacikçe bir dil olarak gördüğünü belirten ve kendisi de Hewramanlı olan M. E. Hewramanî, onun bu görüşüne herhangi bir kanıt getirmediğini, anlaşıldığı kadarıyla Minorski´nin görüşlerini aktardığını yazar.

Süleymaniye üniversitesi öğretim üyesi Dr. Izzedin Mustafa Resul, Zimanî Yekgirtûyî Edebîy Kurdî(Kürtçenin Ortak Edebiyat Dili) adlı eserinde Hewramancayı Kürt lehçelerinden biri sayar.

Mehemed Merduxî, Kürt lehçeleri konusunda Şeref Han´ın görüşlerini paylaşarak bunları Kırmanc, Goran, Lurr, ve Gelhurr diye dörde ayırır.

Tewfîq Wehbî ile Edmonds, A Kurdish Dictionary , (Tawfiq Wahby & Edmonds, Oxford at the Clarendon press, 1966) adlı sözlük çalışmalarında Hewramani Kürtçesi sözcüklerini de Kürtçe sözcükler arasına katmışlardır. Ayrıca Tewfîq Wehbî, Dr. Mac Kenzie´nin 1961´de yayınlanan makalesine cevap niteliğinde yazdığı bir makalede, Hewramanca Kürtçesinin Kürt dilinin eski lehçelerinden olduğunu vurgulamıştır.

Profesör Qanatê Kurdo, Haletekanî Cins û Bînayî Berkar Le Zaza da (ZaZacada Erillik-Dişillik ve Nesne) adlı makalede, karşılaştırmak suretiyle Zazaca ve Yukarı Kirmanc lehçelerinin aynı dil olduğunu aydınlat-mıştır.

Major Soane, Kurdish Grammar (Kürtçe Gramer) adlı yapıtında Zazacayı Kürtçenin lehçelerinden biri saymıştır.(25) Kürt dili konusundaki görüşlerde kendini en çok Oskar Mann´a yakın bulan Dr. Kemal Fuad, başta Oskar Mann olmak üzere Goranca-Zazacayı Kürtçe saymayanların görüşlerini eleştirerek bunların Kürtçenin birer lehçeleri olduğunu belirtmektedir: "Oskar Mann´ın da aralarında olduğu kimi dilciler, Goran-Zaza grubu lehçelerini Kürtçe saymazlar. Bu alanda ben farklı düşünüyorum: Bu grubun lehçeleri, Kürtçenin diğer grup lehçeleriyle leksikoloji bakımından farklılıklar göstermekle beraber, bunlar da Kürtçe gibi kuzey-batı Iranî grubuna dâhildirler. Coğrafik bakımdan da Kürdistan toprakları içine girerler. Ekonomik, sosyal ve siyasal ilişkileri de diğer uluslara nazaran Kürtlerle daha güçlüdür. Üstelik Gorancanın şivelerinden biri olan Hewramî uzun bir süre(16. yüzyıldan 20. yüzyıla dek)Kürdistan´ın geniş bir yöresinde(Doğu ve Güney Kürdistan´da) edebi dil olmuştur. Ulusal bakımdan da bunlar kendilerini Kürt olarak görmekteler."

Mehemed Emîn Hewramanî´ye göre de, varolan eski kaynaklar, Hewramanî Kürtçesinin eski bir dil olduğunu, sadece(132 Hicri yılında kurulan) Baba Ardelan Beyliği boyunca değil daha eski zamanlara giden ve Avesta dilinden dönüşen, din ve edebiyat dili olduğunu gösterirler. M. E. Hewramanî, şöyle yazar:

Şêx Se´dî[yê Şîrazî] bir beytinde şöyle der:

Geh be Tazî astînî ber men zened gûyed "te´al"

Geh be Kordî gûyedem "borê nişîne w nan were"

(Bazen el edip bana Arapça "te´al" der

Bazen de Kürtçe "borê nişîne w nan were" der. M. C.)

Bu beyitte geçen "borê nişîne w nan were" Hewraman lehçesiyledir ve "gel otur ekmek ye" anlamındadır. O dönemde(13. yüzyıl M.C.) Se´dî[yê Şîrazî] Hewramanca lehçesine Kürtçe demiştir.

Sultan Sehak´ın Ehli Hak taraftarları için manzum olarak söylenen Kürtçe Yaresan Ilahileri Hewramancadır. Meşhur Kürt şairi Xanayî Qubadî´nin kendisi Şirin ile Husrev destanını Kürtçe manzumlaştırmak istediğini söyler. Ona göre Kürtçe Farsça´dan eksik değil, ondan daha şirindir. Onun için şöyle der:

Ce lay aqilanê sahib eql û dîn

Dana buzurganê Kurdistan zemîn

Rast en mewaçan Farisî şeker en

Kurdî ce Farisî bel şîrînter en

Ce ´ersey dinyay dûn bedfercam

Be destûrê nezmê Nîzamî meqam

Be lefzê şîrînê Kurdistan temam

Pêş buwan meh´zûz baqî weselam.

(Akıl ve din sahibi akıllılarca

Kürdistan´ın büyük bilginlerince

Doğrudur, "Farsça şekerdir" denir

Fakat Kürtçe Farsçadan daha şirindir.

Bu aşağılık fani dünyada

Nizamî makamın manzum usulünce

Tümü Kürdistan´ın tatlı sözleriyle

Xanayî Qubadî Şirin ile Husrev destanını yazdığında, Hewramanca Kürt edebiyat dili olmasaydı ne bu lehçeyle yazar ne de ona Kürtçe derdi." 

Ehli Hak´ın kutsal defterlerindeki ilahilerin söylenişi için iki lehçe kullanılmıştır. Defterler, Hewraman lehçesine, "Kurdî"(Kürtçe, bazen de "Kurdîyî Awramanî"(Hewramani Kürtçesi), Caf şivesine de "Cafî Awramanî(Hewraman Cafçası) demişlerdir. Bu bilgiyi veren derlemeci Abîdînî Caf(Abîdîn Başçawûş) sözkonusu ilahilerin sözlerinin ve dini kütüphanelerinde varolan yazıların 880 yıl öncesine dek gittiğini belirtir.

Vermeye çalıştığımız bilgiler ışığında, Büyük Lurr şiveleri dışında, Küçük Lurr de dahil Gorancanın bütün lehçeleri ile Zazaca lehçesinin Kürt dilinin lehçeleri arasında olduğu gerçeğini kabul etmek, Büyük Lurrlarla ilgili olarak da bu lehçenin tartışmalı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurmak gerekir

Sonuç olarak Kürt dilinin lehçeleri, şiveleri ve coğrafik dağılımları ile ilgili olarak aşağıdaki veriler sunulabilir:

1- Kuzey Kürtçesi(ya da Kurmancî/Kirmancî):

Kuzey Kürt lehçesi, en geniş yayılma alanına sahip olan bir lehçedir. Kürdistan´daki yayılma alanı, doğudan bir hat çizilmeye başlanırsa, Urmiye Gölü´nün batı kıyısından başlayarak güneydoğuya doğru iner, Şino şehrinin kuzeyinden, Kêleşin vadisinden Iran-Irak sınırını geçer, Helgurd´e varıncaya dek uzar. Oradan Rewandiz nehrinin kuzey kıyıları boyunca ta Zêyî Badînan(Büyük Zap)´a varıncaya dek gider. Buradan da Dicle nehrine dökülünceye dek Zap´ı takipeder.(29) Urmiye Gölü´nden kuzeye doğru Kotur ve Xoyu içine alarak Aras nehrine kadar uzar, Kars, Erzurum, Muş, Bitlis´i içine alır Güneydoğu Toroslar´ın kimi zaman doğu yamaçlarını, kimi zaman da eteklerini boyluboyunca takip eder, Siirt il sınırlarını, Kozluk, Silvan, Kulp, Lice, Bismil kazalarını, Diyarbakır vilayet sınırlarını, Ergani´yi, Deşta Gewran ve Karacadağ yöresini içine alacak biçimde Siverek´in doğu, güney ve güneydoğu bölgesini, Hilvan kazasını, Gerger hariç Adıyamanı, Malatya´yı Maraş´ın kuzey, doğu ve güney yörelerini içererek Gavur Dağı´nın doruklarına kadar uzanır, Hatay´ın Kırıkhan ve Haleb´in Afrin ilçelerini içine alır. Oradan Dicle nehrinin Zap suyunu aldığı noktaya dek Kürtlerin yaşadıkları topraklarda Kuzey Kürtçesi(Kurmanci) konuşulur. Tunceli´nin Pertek ve Mazgirt kazalarında, Elazığ´ın Maden, Sivrice ve Palo dışındaki kazalarında, Bingöl´ün Karlıova kazasında ve Sivas´ın Kürtçe konuşulan yörelerinin çoğunluğunda da bu lehçe konuşulur. Bu lehçe ayrıca Lübnan, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan Kazakistan ve diğer Orta Asya cumhuriyetlerindeki Kürt nüfus tarafından, Horasan ve Konya Kürtleri ile Ankara Kürtlerinin bir bölümünce konuşulur. 

Kuzey Kürtçesinin şiveleri şöyle sıralanabilir:

a- Batı Kurmanccası: Afrin bölgesinden başlayarak Antep, Kırıkhan, Maraş, Adıyaman ve Malatya Kürtleri ile Urfan´ın Suruç, Birecik ve Halfeti Kürtlerinin konuştukları şive. Genel olarak Fırat nehrinin batı yakası Kurmanclarının konuştuğu şive denebilir. b- Rewendî: Van Gölü´nün kuzeyinde kalan topraklardaki şive. Doğudan Şikak bölgesinden başlar, Aras nehrine kadar olan yerler, Kars, Ağrı, Erzu-rum, Van, Muş ve Erzincan Kurmanclarının konuştukları şivedir. 

c- Şikakî: Urmiye gölü, Şemdinan ve Başkale arasındaki yörelerce konuşulur

ç- Hekarî: Şırnak´ın hemen güneyinden başlayarak Hakkari ili sınırları içindeki Kürtlerce konuşulur.

d- Botî: Suriye ve Türkiye sınırları içindeki Cizre Kürtlerinin, doğuda Zaxo´nun kuzeyinden başlayarak Şırnak´ın hemen güney ve batısından Eruh´u içine alacak biçimde Van Gölü´nün güneyine kadar uzanan, Bitlis´in doğu ve güney bölgelerini, Siirt´i, Batman çayı´na kadar olan yöreleriyle Batman´ı ve Mardin´in doğu yörelerini içine alan topraklardaki Kürtlerin konuştukları şive.

e- Bahdînî: Zaxo, Amadiye , Akre, Zêbar yöreleri ile Duhok Kürtlerinin konuştukları şive.

f- Sincarî: Sincar Dağı ve Şêxan yöresi Kürtlerinin konuştuğu şive.

g- Orta Kurmancca (ya da Silîvî-Kîkî-Milî) Diyarbakır ilinde, Mardin ilinin doğu yöresinin dışında kalan yörelerde, Urfa´nın Fırat´ın doğu yakasına kadar uzanan topraklarında kalan Kürtler ve Elazığ´ın doğu ve güney yörelerindeki Kurmanclarca konuşulan şive.1

2- Merkez Kürtçesi (ya da Soranî):

Bu lehçenin sınırları Kurmanci lehçesi için belirttiğimiz güney sınırlarından başlar, güneye doğru Sîrwan çayı´na ve Xaneqîn´e varıncaya dek devam eder. Güneyde Hemrîn Dağları´nın güneyinden doğuya doğru döner ta Sehend dağına, Mesirabad, Bicar ve Esedawa´ya kadar uzanır. Güney sınırının eni de Melayir-Kirmanşah-Qesri Şirin-Xaneqin ana yoluna kadar varır.(30) a- Soranî: Zêbar yöresi hariç bugünkü Hewlêr vilayeti ve kazaları.

b- Silêmanî(ya da Babanî): Süleymaniye, Kerkük, Kifrî, Qeretepe, Tuz-Şiwan yöreleri ile Xaneqîn´in bazı köylerini içerir.

c- Mukrî: Şino, Nexede, Meraxe, Mîyandiwaw, Şahîndij, Saqiz, Bokan, Bane ve Serdeşt Kürtlerinin konuştuğu lehçe.

ç- Sineyî: Sine(Senendec), Bicar, Kengewer ve Rewanser ile Ciwanro´nun kuzey yörelerinde konuşulur.

3- Güney Kürtçesi:

Kuzeyde Melayir-Kirmanşah-Qesri Şirin anayolundan başlayarak Kürdistan´ın güney sınırlarına kadar varan alanda konuşulur. Şiveleri aşağıdakilerdir:

a- Xaneqînî

b- Asıl Lurr( ya da Feyli)

c- Kirmanşanî

ç- Lekî

d- Kelhorî

e- Perewendî

f- Kulgayeyî

4- Goran Kürtçesi:

Goran şivelerini konuşanlar, Bağdat-Kermanşah yolunun kuzeyindeki dağlık bölgede, Hewraman dağlarının doğu ve batı yakalarında, ayrıca Paweh ve Kendule yöresinde, Musul´un doğu ve kuzeyinde; Xazır çayının Zap Suyu´na döküldügü yörelerde yaşarlar.

"Goranların yaşadıkları coğrafi bölgeler, eski tarihlerde lehçelerinin oluşmaya başladığı dönemlerde, yukarıda belirttiğimiz bölgelerden çok daha geniş ve büyüktü. 18’inci yüzyılda üzerinde yaşadıkları toprakların bugün üzerinde yaşadıkları topraklardan geniş olduğu kuşkusuzdur. 18’inci yüzyılın sonu ile 19’uncu yüzyılın başlarında Süleymaniye Beyliği´nin çağdaş ve yeni bir biçimde ortaya çıkması, bir dereceye kadar Goranların üzerinde yaşadıkları toprakların daralıp küçülmesi hesabınaydı. Böylece Kürtçenin Güney Kurmancca lehçesi(Merkez Kürtçesi, Süleymaniye şivesi M. C.) Süleymaniye Beyliği´nin resmi dili olarak oluştu. 18. yüzyılın ardından gelen yıllarda adım, adım Goran lehçesinin yerini daraltarak onun aleyhine gelişti.

Goran lehçesi, Baba Ardelan´ın 4’üncü  yüzyılda kurduğu Ardelan Beyliği döneminde yaygındı. Baba Ardelan, Moğolların harabettiği Şarezor´u yeni-den bayındır hale getirerek beyliğinin başkenti yaptı. Goranların Zagros´un doğusundan Şarezor´a doğru yayılmalarının bu olayla başlamış olduğu uzak bir ihtimal değil 

Kakeiler(Ehl-i Hak, Ali Ilahiler) Şarezor´u kutsal yerleri haline getirdiler. Gorancayı da dinlerinin dili yaptılar. O dönemde Şarezor´da şiir dili Goranca´ydı. Kakeilerin dinsel edebiyatları da şiirle başlamıştı. Bugüne kadar da bu, böyle kaldı.

Şunu da belirtmek gerekir ki Kerkük, Kifrî, Xaneqîn ve Sîrwan çayı karısındaki aşiret ve oymaklar, örneğin; Zengene, Cebarî, Şiwan, Bîbanî, Talebanî ve diğerleri Goran aşiretlerindendi. Bunların yazılı klasik edebiyatları ve folklorları vardı ve Goran lehçesiyleydi. Fakat Süleymaniye Beyliği´nin gelişip güçlenmesiyle, Aşağı Kurmanc lehçesi yavaş,yavaş bu yöreleri işgal etti."

 

a- Hewramanî: Sîrwan çayı´nın üst tarafına düşen Hewraman yöresi Kürtleri bu şiveyi konuşur. Hawraman dağlarının batı tarafı, Halebçe ve Pêncwîn arası yöredir, doğu yakası ise Sine ve Kermanşah´tır. Hewraman yöresi; Hewramanî Luhon, Hewramanî Dizlî, Hewramanî Text, Hewramanî Rezaw, Hewramanî Ciwanro ve Hewramanî Kenduleyî diye bölgelere ayrılır.

b- Bacelanî: Zengene ve Şebek´i içerir. Musul´un doğusundan Başvaye yörelerinden yayılarak Hamdaniye´nin kuzey ve güneyine ta Talabani ve Zengene yöresine, ayrıca Qeretû, Horên ve Şêxan´a dek dağılmışlardır. Bacelanîler Loristan´ın kuzeyindeki Zehaw yöresinde de yaşarlar.

c- Gehwareyî: 

5- Zaza(Dimilkî, Kirmanckî ya da Kirdkî) Kürtçesi:

Türkiye´nin egemenliği altındaki Kürdistan topraklarının kuzeybatısında kuzeyde Erzurum ve Erzincan´dan güneyde Adıyaman´ın Gerger ilçesine, Güneydoğu Torosların doğu ve güney eteklerinden Sıvas´ın Zara kazasına kadar uzanan bir alanı kapsar. Adıyaman´ın Gerger ilçesinde, Urfa´nın Siverek kazasının içi ve kuzeyine düşen köylerinde, Diyarbakır´ın çermik, Çüngüş, Piran ve Hani ilçeleri ile Lice, Hazro, çınar ve Kulp ilçelerinin bazı köylerinde, Siirt´in Kozluk, Sason ve Baykan ilçelerinin bazı köylerinde, Bitlis´in Mutki kazası ile bazı köylerinde, Muş´un Varto kazasının bazı köylerinde, Erzurum´un Hınıs ve Tekman kazalarının bazı köylerinde, Erzincan´ın içinde ve bazı köy ve kazalarında, Tercan´ın içi ve köylerinde, Sivas´ın Zara kazasının Beypınarı nahiyesi ile bazı köylerinde, Tunceli ili ile Pülümür, Nazimiye, Ovacık, Hozat ve Çemişgezek kazalarında hemen tamamıyla, Elazığ´ın içi ile Maden ve Palo kazalarının tamamında. Karakoçan´ın yarıya yakın bölümünde, Bingöl ili ile Genç ve Kiğı kazalarının tamamında, Solhan´ın çoğunluğunda ve Karlıova´nın az bir kesiminde Zaza lehçesi konuşulur. Diyarbakır´ın içinde de çoğunluk Kurmanc olmakla beraber Zazaca konuşan önemli bir nüfus yaşar.

Zaza lehçesi ikiye ayrılır:

a- Dersim şivesi: Tunceli, Erzincan ve Sivas´ta konuşulur.

b- Doğu(çewlîg-Diyarbekir-Sêwreg) şivesi. Bingöl, Elazığ, Diyarbakır, Siverek ve Gerger´de konuşulur.

Kaynak: Mûrad Ciwan, Türkçe Açıklamalı Kürtçe Dilbilgisi Kurmanc Lehçesi, Jîna Nû Yayınları, Balinge / Sweden, Ağustos 1992, s.15-30

         Afrika’da ilkel Zenci dillerin kaynaştırılmasından İngilizce ayarında İBOCA adında bir dil ortaya konulmuştur.Kürtler bir ulussalar,hangi tarihte ve nerede bir Kürt devleti kurmuşlardır,bu devletin devlet dili nasıldı?! A BİZİM KÜRT UŞAKLARIMIZ!?OSTÜZÜ.


 

 

 





 


 


 


 


1203/DEVE NERDE TAŞAKLARI NEREDE?


             TC

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR;05 Ocak 2015.

                      DEVE NERDE,TAŞAKLARI NERDE?!

“Güzel Türkçemizle,Güzel Kürtçemizi!Kucaklaştırmaya geldik!”Sayın Bay Ahmet Kalkan/Davudoğli/.Diyarbakır/Amid!?/Konuşması!?

“QUOTE who="Akilli"]KÜRTÇE DIYE BIR DIL YOKTUR! Evliya Çelebi 15 AYRI LEHÇE saymıştır. V.MINORKSKY de FARSÇA'DAN FARKLI özellikler gösteren BİR ÇOK LEHÇE'DEN söz eder. (23)

“Rusya’nın Erzurum konsolosu olarak görev yapmış olan Auguste Jaba, 1860 yılında Kürtçe üzerine derlemelerini yayınlamıştır. Daha sonra da Sen Petersburg Bilimler Akademisi'nin F. Justi isteği üzerine Kürtçe-Rusça-Almanca Lügat’teki (8378) kelimelik bir "Kürtçe" sözlük hazırlanmıştır. Daha sonra da V. Minorsky gibi kürdologlar tarafından bu sözlük tasnif edilmiştir;&#351. Buna göre:


3080 kelime ............. TÜRKÇE

1030 kelime ...................Farsça

1200 kelime .......... Zend lehçesi

370 kelime ............... Pehlevi lehçesi

2000 kelime .............. Arapça

220 kelime ........... Ermenice

108 kelime ......... Keldani

60 kelime ......... Çerkesçe

20 kelime ................ Gürcüce

300 kelime ........ Menşei belli olmayan

Olduğu anlaşılmıştır. (Prof. Dr. A. Haluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, sf. 119) [/QUOTE].Ahmet Buran’ın “Doğu Anadolu Ağızlarının Kelime Haznesi”Başlıklı araştırması “Kürkçe’de var olan 200-3000 Arapça ve Farsça kelimenin (aslında sözlüğe bakarsanız5500)%80’inin OSMANLI TÜRKÇESİ,%40-50’SİNİN BUGÜNKÜ TÜRKÇE Olduğu”nu ortaya koymuştur. Yeni yayınlanan ve 20000 kelimelik olduğu söylenen “Kürtçe”sözlük te, ilkinden farklı değildir.”

         “Öte yandan, Alman Profesör De Groot, en az”1300 yıl öncesine ait GÖKTÜRK ve UYGURTÜRKÇESİNDEN 532 kelimenin “Kürtçe” diyebilinen ağızlarda hâlâ kullanılmakta olduğunu, tesbit etmiştir. Profesör Dr.A. Haluk Çay, “Her Yönüyle Kürt Dosyası s.119,”Meraklısı için sekiz sahife bilimsel ve örnekli açıklamalar. Ostüzü.

           Kısaca Türk tarihine bir göz atalım:

                “Türk topluluğunun ilk temsilcisi olan Hunlar, MÖ.3’üncü yüzyılda ve Asya’da tarih sahnesine çıktıları zaman HUN TÜRKÇESİ Devlet dili olarak kullanılıyordu. Bu gerçeği MS.5’inci yüzyılda daha kesin olarak kanıtlamış bulunmaktayız. Bizanslı tarihçi Priskos’a göre;448 yılında, Atilla’nın başkentinde HUNCCA Devlet diliydi. Dedelerinden birinin Oktar, babasının Muncuk, Amcasının Ruga, Karısının Arığkan, Oğullarının da İlik, İrnek ve Dengizih gibi Türkçe adlar taşıması bu gerçeği desteklemektedir. Yine, Bizans Tarihçilerine göre Atilla’nın şölenlerinde, Hun Ozanları Hunca kahramanlık destanları okurlardı. Got TARİHÇİSİ Jordaner’e göre de Atilla’nın cenazesinde HUN Ozanları Hunca şarkılar söylemişlerdir. Hun Türkçesi Devlet dili olmasaydı, Yabancı halk topluluklarının karıştığı bir çağda, acaba Hun Ozanlarından söz açılabilir miydi?’”Agop Dilaçar, Devlet Dili Olarak Türkçe, TÜRK DİL KURUMU TANITMA YAYINI. EK:12 Eylül 1980 darbesinden sonra kuşa çevrilmiştir.

                “Kök Türklerin baş anıtı olan, MS.732 tarihli Gültiğin Yazıtında, İlk Türk Yazarı Yoluğ Teğin, yurdun yönetimi için Türk Kağanlarının Türe düzenlediklerini bildiriyor. Bu Türelerin metni elde değilse de, bunların Türkçe olduğunu biliyoruz. Çünkü aynı yazıtta Türk Kağan ulusuna şöyle diyor:

                “Nennen sabım eser bengü taşka urtım””Ne sözüm varsa bu anıt taşına vurdum -yazdırdım-“Anıtta kullanılan dil de Çince değil, Türkçedir. Bundan da kağanın Ulusuna her aman Türkçe söz ettiği; yani devlet dilinin Türkçe olduğu anlaşılıyor. Kırgızlar, Kırgız Türkçesiyle; Uygurlar da Uygur Türkçesiyle yönetilmişlerdir.”S.G.E.S.8.                                                                            İslamiyet’ten önce ve Müslüman Arapların katliamlarına rağmen Türklerin kurdukları devlet devletlerin kullandıkları dillerin ve yazı dillerinin Türkçe olduğunu anlıyoruz.Afşin Bey,Türkçe yazılmış bir Türk tarihini okuduğu için Abbasilerce ölüme mahkûm edilmişti. Anadolu Selçukluları saray dillerini ve yönetici adlarını Acemceye çevirmişlerdi. Mevlana bile Mesnevisini ve diğer eserlerini Acemce olarak yazmıştı. Aynı çağda yaşayan YUNUS EMRE DE, BUGÜN BİLE HER TÜRKÜN ANLAYACAĞI BİÇİMDE ŞİİRLERİNİ ÖZTÜRKÇE yazmıştı.

                Karamanoğlu Mehmet Bey, Türk diline sahip çıkmıştı.13 Mayıs 1277,bir ferman yayınlamıştı:

        “"Şimden gerü hiç kimesne divanda, dergahda, bergahda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye."

“Günümüz Türkçesi ile "Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dilde söz söylemesin." 13 Mayıs 1277.Osmanlı yok! Türkçe var. Osmanlıyı kovduk Türkçe yine var!

         Türklerin kurmuş olduğu Türkçe dilli devletlerimiz:                                                   KökTürkler(552-924),Kutluk(681-745),Türkeş(690-766),Karluk(766-932),Karahata(1130-121a Türk-Moğol İmparatorluğu,Harzemşahlar(1172-1231),Altınordu devleti,Timur imparatorluğu .Daha batıya gittiğimizde, Avar Türklerinin( 6’ıncı ve 11’inci yüzyıl)Tuna Bulgar Türklerinin(Yedinci ve Ondördüncü yüzyıl) Tuna Bulgar Türklerinin (Beşinci ve Sekizinci yüzyıl),Peçenek Türklerinin(9’uncu,13’üncü yüzyıl),Kıpçak-Kuman Türklerinin 10’uncu ve14’üncü yüzyıl).İdil’den Tuna’ya kadar uzanan bir alanda, irili, ufaklı devletler kurmuş Türklerin, Türkçeyi devlet dili olarak kullandıklarını biliyoruz. Karahanlıların, devlet dili olan Türkçeyi Bağdatlı Araplara öğretmek amacıyla,1072 yılında, Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Lügat-it-Türk’ü Arap halifeye sunarken söylemiş olduğu sözler unutulmamalıdır:

         “Tanrı, Türkleri yeryüzüne İlbay kıldı, dünya uluslarının yönetim yularını onların eline verdi. Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iştir.”Dedi. S.G.E. S.9-10.

         ALİ-Şir Nevai,”Muhakemetü’l Lügateyn “adlı ünlü eserinde şöyle sesleniyordu:

“Türk’ün bilgisiz zavallı gençleri, güzel sanarak Farsça şiir yazmaya özeniyorlar. Bir insan geniş ve iyi düşünse Türkçede böylesine genişlikler, zenginlikler durup dururken bu dilde şiir söylemenin daha yerinde, daha kolay olacağını anlar. Ana dilimin üzerinde düşünmeye koyuldum. Türkçenin derinliklerine dalınca gözlerime onsekizbin evrenden daha yüksek bir evren göründü. Bu evrenin aydınlık alanlarında esinimin şahlanan atını koşturdum. Sınırsız uzaklarında hayalimin hırçın kuşunu havalandırdım!”Agop DİLAÇAR, S.G.E.S,12,Osman Türkoğuz,Halifelik,s.3-43-

ERDEMİN BAŞI DİLDİR!”KAŞGARLI MAHMUT.

 

 

 

 

 





 
             TC
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV. İZMİR;05 Ocak 2015.
                      DEVE NERDE,TAŞAKLARI NERDE?!
“Güzel Türkçemizle,Güzel Kürtçemizi!Kucaklaştırmaya geldik!”Sayın Bay Ahmet Kalkan/Davudoğli/.Diyarbakır/Amid!?/Konuşması!?
“QUOTE who="Akilli"]KÜRTÇE DIYE BIR DIL YOKTUR! Evliya Çelebi 15 AYRI LEHÇE saymıştır. V.MINORKSKY de FARSÇA'DAN FARKLI özellikler gösteren BİR ÇOK LEHÇE'DEN söz eder. (23)

“Rusya’nın Erzurum konsolosu olarak görev yapmış olan Auguste Jaba, 1860 yılında Kürtçe üzerine derlemelerini yayınlamıştır. Daha sonra da Sen Petersburg Bilimler Akademisi'nin F. Justi isteği üzerine Kürtçe-Rusça-Almanca Lügat’teki (8378) kelimelik bir "Kürtçe" sözlük hazırlanmıştır. Daha sonra da V. Minorsky gibi kürdologlar tarafından bu sözlük tasnif edilmiştir;&#351. Buna göre:

3080 kelime ............. TÜRKÇE
1030 kelime ...................Farsça
1200 kelime .......... Zend lehçesi
370 kelime ............... Pehlevi lehçesi
2000 kelime .............. Arapça
220 kelime ........... Ermenice
108 kelime ......... Keldani
60 kelime ......... Çerkesçe
20 kelime ................ Gürcüce
300 kelime ........ Menşei belli olmayan
Olduğu anlaşılmıştır. (Prof. Dr. A. Haluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, sf. 119) [/QUOTE].Ahmet Buran’ın “Doğu Anadolu Ağızlarının Kelime Haznesi”Başlıklı araştırması “Kürkçe’de var olan 200-3000 Arapça ve Farsça kelimenin (aslında sözlüğe bakarsanız5500)%80’inin OSMANLI TÜRKÇESİ,%40-50’SİNİN BUGÜNKÜ TÜRKÇE Olduğu”nu ortaya koymuştur. Yeni yayınlanan ve 20000 kelimelik olduğu söylenen “Kürtçe”sözlük te, ilkinden farklı değildir.”
         “Öte yandan, Alman Profesör De Groot, en az”1300 yıl öncesine ait GÖKTÜRK ve UYGURTÜRKÇESİNDEN 532 kelimenin “Kürtçe” diyebilinen ağızlarda hâlâ kullanılmakta olduğunu, tesbit etmiştir. Profesör Dr.A. Haluk Çay, “Her Yönüyle Kürt Dosyası s.119,”Meraklısı için sekiz sahife bilimsel ve örnekli açıklamalar. Ostüzü.
           Kısaca Türk tarihine bir göz atalım:
                “Türk topluluğunun ilk temsilcisi olan Hunlar, MÖ.3’üncü yüzyılda ve Asya’da tarih sahnesine çıktıları zaman HUN TÜRKÇESİ Devlet dili olarak kullanılıyordu. Bu gerçeği MS.5’inci yüzyılda daha kesin olarak kanıtlamış bulunmaktayız. Bizanslı tarihçi Priskos’a göre;448 yılında, Atilla’nın başkentinde HUNCCA Devlet diliydi. Dedelerinden birinin Oktar, babasının Muncuk, Amcasının Ruga, Karısının Arığkan, Oğullarının da İlik, İrnek ve Dengizih gibi Türkçe adlar taşıması bu gerçeği desteklemektedir. Yine, Bizans Tarihçilerine göre Atilla’nın şölenlerinde, Hun Ozanları Hunca kahramanlık destanları okurlardı. Got TARİHÇİSİ Jordaner’e göre de Atilla’nın cenazesinde HUN Ozanları Hunca şarkılar söylemişlerdir. Hun Türkçesi Devlet dili olmasaydı, Yabancı halk topluluklarının karıştığı bir çağda, acaba Hun Ozanlarından söz açılabilir miydi?’”Agop Dilaçar, Devlet Dili Olarak Türkçe, TÜRK DİL KURUMU TANITMA YAYINI. EK:12 Eylül 1980 darbesinden sonra kuşa çevrilmiştir.
                “Kök Türklerin baş anıtı olan, MS.732 tarihli Gültiğin Yazıtında, İlk Türk Yazarı Yoluğ Teğin, yurdun yönetimi için Türk Kağanlarının Türe düzenlediklerini bildiriyor. Bu Türelerin metni elde değilse de, bunların Türkçe olduğunu biliyoruz. Çünkü aynı yazıtta Türk Kağan ulusuna şöyle diyor:
                “Nennen sabım eser bengü taşka urtım””Ne sözüm varsa bu anıt taşına vurdum -yazdırdım-“Anıtta kullanılan dil de Çince değil, Türkçedir. Bundan da kağanın Ulusuna her aman Türkçe söz ettiği; yani devlet dilinin Türkçe olduğu anlaşılıyor. Kırgızlar, Kırgız Türkçesiyle; Uygurlar da Uygur Türkçesiyle yönetilmişlerdir.”S.G.E.S.8.                                                                            İslamiyet’ten önce ve Müslüman Arapların katliamlarına rağmen Türklerin kurdukları devlet devletlerin kullandıkları dillerin ve yazı dillerinin Türkçe olduğunu anlıyoruz.Afşin Bey,Türkçe yazılmış bir Türk tarihini okuduğu için Abbasilerce ölüme mahkûm edilmişti. Anadolu Selçukluları saray dillerini ve yönetici adlarını Acemceye çevirmişlerdi. Mevlana bile Mesnevisini ve diğer eserlerini Acemce olarak yazmıştı. Aynı çağda yaşayan YUNUS EMRE DE, BUGÜN BİLE HER TÜRKÜN ANLAYACAĞI BİÇİMDE ŞİİRLERİNİ ÖZTÜRKÇE yazmıştı.
                Karamanoğlu Mehmet Bey, Türk diline sahip çıkmıştı.13 Mayıs 1277,bir ferman yayınlamıştı:
        “"Şimden gerü hiç kimesne divanda, dergahda, bergahda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye."
“Günümüz Türkçesi ile "Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dilde söz söylemesin." 13 Mayıs 1277.Osmanlı yok! Türkçe var. Osmanlıyı kovduk Türkçe yine var!
         Türklerin kurmuş olduğu Türkçe dilli devletlerimiz:                                                   KökTürkler(552-924),Kutluk(681-745),Türkeş(690-766),Karluk(766-932),Karahata(1130-121a Türk-Moğol İmparatorluğu,Harzemşahlar(1172-1231),Altınordu devleti,Timur imparatorluğu .Daha batıya gittiğimizde, Avar Türklerinin( 6’ıncı ve 11’inci yüzyıl)Tuna Bulgar Türklerinin(Yedinci ve Ondördüncü yüzyıl) Tuna Bulgar Türklerinin (Beşinci ve Sekizinci yüzyıl),Peçenek Türklerinin(9’uncu,13’üncü yüzyıl),Kıpçak-Kuman Türklerinin 10’uncu ve14’üncü yüzyıl).İdil’den Tuna’ya kadar uzanan bir alanda, irili, ufaklı devletler kurmuş Türklerin, Türkçeyi devlet dili olarak kullandıklarını biliyoruz. Karahanlıların, devlet dili olan Türkçeyi Bağdatlı Araplara öğretmek amacıyla,1072 yılında, Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Lügat-it-Türk’ü Arap halifeye sunarken söylemiş olduğu sözler unutulmamalıdır:
         “Tanrı, Türkleri yeryüzüne İlbay kıldı, dünya uluslarının yönetim yularını onların eline verdi. Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iştir.”Dedi. S.G.E. S.9-10.
         ALİ-Şir Nevai,”Muhakemetü’l Lügateyn “adlı ünlü eserinde şöyle sesleniyordu:
“Türk’ün bilgisiz zavallı gençleri, güzel sanarak Farsça şiir yazmaya özeniyorlar. Bir insan geniş ve iyi düşünse Türkçede böylesine genişlikler, zenginlikler durup dururken bu dilde şiir söylemenin daha yerinde, daha kolay olacağını anlar. Ana dilimin üzerinde düşünmeye koyuldum. Türkçenin derinliklerine dalınca gözlerime onsekizbin evrenden daha yüksek bir evren göründü. Bu evrenin aydınlık alanlarında esinimin şahlanan atını koşturdum. Sınırsız uzaklarında hayalimin hırçın kuşunu havalandırdım!”Agop DİLAÇAR, S.G.E.S,12,Osman Türkoğuz,Halifelik,s.3-43-
ERDEMİN BAŞI DİLDİR!”KAŞGARLI MAHMUT.
 
 
 
 
 
 
               
 
 
 
 
         
         
                 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 





               

 

 

 

 

         

         

                 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi