TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV. ÇEŞMEALTI,02TEMMUZ2015.
BİRKARAKARGANINİNSANLIKDERSİ?! Daha
öncede bir Bozayı’nın, sokağın başındaki çöp bidonuna bir bulaşık kabı atışını
internetten seyretmiştik. Uzak doğu ormanlarında ve Güney Amerika ormanlarında yaşayan,
ağaç kovuklarına yumurtlayarak üreyen çok iri gagalı bir kuşun yavrularının
arkalarını deliğe dayayarak dışkılarını yuvalarından dışarıya fırlattıklarına
çok tanıklık etmiştik. E-5 karayolunda, araç çarpması sonunda yaralanan bir
köpeği, başka cinsten bir köpek,ayaklarından tutarak yol kenarına
çekmişti.Siyahlı beyazlı bir kedi de araba çarpması sonucu ölmüştü.Pamuk gibi
beyaz ve gözlerinde en acıklı bir hüzünle bir kedi,patisiyle ölü kediye kalp
masajı yaparak insanlara önemli bir
mesaj iletmişti.Ya,ölü bir köpeği,bir kenara çekerek,ayaklarını
kullanarak üzerine toprak atarak gömen
köpeğe ne dersiniz?!
Dünya’da ormanları
yakan,denizleri,ırmakları,ovaları, dağları kirleten; hatta buz dağlarının
zirvelerini çöp deposu haline getiren bir hayvan var mıdır?! Sokaklarımızın,
parklarımızın, sahillerimizin halleri bizleri insanlığımızdan utandırmaktadır. Çeşmealtı Mavi plaj
sahiline şişe toplama çanı koydurtmuştum; hemen 10 metre yanına da, bizzat
kendim çöp bidonlarını dizmiştim. Tüm çöplerin çana doldurulduğunu hayret ve
dehşetle gördüydüm.
Üşenmeden oturup ta
düşündüm;bu düşüncemi daha önce,”Nuh’un Gemisi Mümkün müdür?!Adlı kitabımda da
dile getirmiştim.
İnsan demeye dilim ve kalemim varmıyor.
Biz Ademin oğulları, dünya şartları dışında var olan bizler, dünya şartlarının
dışında formatlanmış olan birer garip yaratığız:Kara canlılarını tümünün
üzerinde,kendilerini koruyacak yün,tüy ve kıllar vardır. Hepsinin de çok gelişmiş bir
savunma mekanizmaları vardır. Çok hızlı koşarlar, ağaca tırmanırlar, gizleme
renklere sahiptirler, Çevrelerine
uyum sağlamışlardır. Çevrelerine uyum sağlayan Kutup ayısı ve kutup tilkisi
beyazdır. Ekvatora indikçe renkleri; çevrelerine uyum sağlayacak bir
biçimde değişmektedir. Aynı özellik dişilerinde ve erkeklerinde ortaktır.
İnsanı ele aldığımız da yumurta gibi cıscıpıl olduğunu, belirli yerlerindeki
kıllardan başka vücutlarının soğuğa ve sıcağa karşı çaresiz olduğunu da
görürüz. Önce zekâsı gelişmiş, onu da hemcinsleri aleyhinde kullanır olmuştur. Kırma,
dökme, öldürme, zarar verme tutkusu ile dünyayı yaşanamaz bir hale sokmuştur.
En korkunç silahları birbirini öldürmek için yaratmıştır. Tanrı’yı da kendi
çıkar düşüncesine göre şekillendirmiştir. Dünyanın gerçek sahipleri, dünya şartlarına göre yaratılmışlardır. Tüm
canlıların ve dünyanın kurtuluş için bu aşağılık insanoğlunun
geldikleri yere acilen defolup ta
gitmesi şarttır.Ormanlarımızı,zeytinliklerimizi acımadan yok eden
insanoğlu,kendisine de “yaratılmışların en şereflisi!?Sanını uygun
görmüştür.Bebelerin ırzlarına geçen,bir yaşındaki kız çocukları ile evlenilir
fetvası veren,ana,bacı,teyze,hala ve kız torunların ırzlarına geçilmesine izin
veren,dolmuşundaki son kız yolcusunun ırzına geçemeyince onu insanca öldürüp te
yakan,birbirlerine en öldürücü silahlarla meri atan Ademoğulları değil midir?Hayvanların
ırzına geçen,Müslüman erkeklerin dişi hayvanlarla evlenmelerine Allah adına
izin vererek yasa çıkartan Müslüman Ademoğulları değil mi?! Hangi eşek,
sıpasının ırzına geçer?!Hangi koç kuzusunun ırzına geçer,hangi boğa buzağısının
ırzına geçer?! Hangi canlı türü erkek dişisini fuhuş için pazarlar?!Hangi canlı
dişisini her iki dünyada seks aracı olarak nitelendirir?!Hangi canlı Allah ve
din ile hemcinslerini aldatarak soyar?!Yalınız yaratılmışların en şereflisi
Ademoğullarınındır bu hünerler?!KARAKARGA’NIN
Adem oğullarına verdiği dersin resmini görmeden önce,şu yazımı okumaya ne
dersiniz?!
“İsterseniz bu Tufan
öyküsünün diğer boyutlarına da bir göz atalım: 1767 yılında; Alman Gök bilgini
Johann Titus, Gezegenlerin Güneşe uzaklıklarının sayısal oranlarını bulmuştur.
Daha sonra da; Johann ve Bade bu uzaklık oranı teorisini geliştirmişlerdir.
Güneş’e yakınlıklarına göre; Gezegenler şöylece sıralanmışlardır:
GÜNEŞ, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürün, Uranüs, Neptün, Plüton.
Plüton, Güneş çapına dik, öteki Gezegenlerse güneş çapına paralel bir yörünge
izlemektedirler. Bu dokuz Gezegen,(179) senede bir aynı çizgi üzerinde bir
araya gelebilmektedirler. Johann ve Bade’ye göre, Gezegenlerin Güneş’e uzaklık
oranları şöyledir:
0.3.6.12.24.48.96.
O.3 dışındakiler birbirlerinin iki katıdırlar. Dünya’nın Güneş’e uzaklığı(10)
birim olarak kabul edilir.OGN….4…..OMr….7…..OVn…..10 Dn….O16Mr….O28yok…52Jü….OSt.100.her
sayıya(4) eklenir:
4.7.10.16.28.52 ve 100 sayıları elde edilir.(28) sayısının olduğu yerde bir
gezegen olması gerekirken, yapılmış olan gözlemlerde burada bir Gezegen izine
rastlanamaz.
1800 yılında; bir grup Gökbilimci Almanya’da bir araya gelirler ve kayıp
Gezegeni arama kararı ve 1801 yılında Sicilya’da buluşma kararı da verirler.
Kararlaştırdıkları tarihte Sicilya’da buluşurlar. Gökbilimcileri bir sürpriz
beklemektedir. İtalyan Gökbilimci Guiseppe Piazzi, Kayıp yıldızı bulduğunu ve
adını da CERES koyduğunu söyler. Daha sonra kayıp yıldızın yörüngesi ve ikinci
bir Gökcismi de bulunur. Her iki gökcisminin çaplarının(1000) kilometre olduğu
da hesaplanır. İkinci Gökcismine(Astroit’e) PHAETON adı verilir. Bugün,(28)
sayısının karşısında bulunması gereken Gezegenin yörüngesinde (100.000)
Asteroit gözlenebilmekte ve bunların (2000) tanesinin de çapları ve yörüngeleri
bilinmektedir.
Rus Gökbilimci Kazantsev Aleksander daha da ileri giderek Kayıp olduğu
söylenilen beşinci Gezegenin patladığını iddia etmektedir. Ayrıca, bu kayıp
Gezegende yaşamış olan insanların ömürlerinin de (1000) sene olduğunu da
söylemektedir. Rus Gökbilimci K.Aleksander, Tevrat’taki peygamberlerin
yaşlarını akla getirmektedir. Bu peygamberlerin yaşlarını700–800 ve 900 yıl
olduğunu görmüştük.
Rus Gökbilimci K.Aleksander, Dünya
üzerinde, kayıp yıldızdan düşmüş ve (1000.000)C.derecesinde erimiş madensel
parçalar bulduğunu da ileri sürmüştür.
Güney
Amerika’da bulunan iç, içe geçirilmiş iki taş disketteki matematiksel
formüllerin çözümlenmesi de ortaya ilginç sonuçlar koymuştur. Bu bilgiler
Ceres’in dönme hızını ve Dünya ile arasındaki çeşitli konumları yüzlerce
yıllara dayalı evreler halinde gözler önüne sermektedir.
Rus Gökbilimci K.Aleksander; yer kabuğunun çatlaması sonucu bu gezegenin
okyanusunun magmasına dökülerek gezegeni patlatmış olabileceğini ileri sürdüğü
gibi, Nükleer bir patlamanın da bu gezegenin felâketine neden olabileceğini
savunmaktadır.
Buzul çağının başlamasının Dünyamızın 23,5 derece eğik dönmesiyle bir ilgisi
var mıdır? Dünya yörüngesine etki yapan bir çekim gücünün ortadan kalkması ile
Dünya’nın dönüş biçimi ve iklim düzeni değişmiş olamaz mı? Sibirya’da, donmuş
topraklarda, yerin çok altından çıkarılan mamutlara ne demeli? Hiç bozulmadan
kalan bu donmuş Mamutların işkembelerindeki, yemiş oldukları otlar bile
bozulmamış. Ankara’da bulunan Fil ve zürafa iskeletleri, (65.000.000) yıl önce,
aniden yok olan (3000) çeşit Dinozor, bizlere neyi anlatmaktadır?
Gılgamış
Destanındaki: ”Her
canlının tohumundan al!” Emri, bugün için çok anlam taşımaktadır. Suni
döllenme olgusunun o zamanlarda da bilindiğini anlamaktayız. İlk suni
döllenmeye,14’üncü asırda Arabistanlı bir Aşiret Reisi tarafından başvurulmuş
olduğunu kesin olarak bilmekteyiz. Komşu Aşiret Reisinin cins Aygırının
menisini emdirmiş olduğu pamuğu, kendi kısrağının fercine tıkayarak ol Aygırın
cins tayına sahibolmuştur.
Tevrat’ta,
NEFİLİM adlı DEV adamlardan söze dilmektedir. Güney Amerika’nın fethinde,
burada görev yapan bir İspanyol papazın gördüğünü iddia ettiği (7,5)
Metrelik dev adamlara ne demeli? Benim Köyüm olan Hatundere köyünün Yaman Köy
tepesi eteğinde tarla açan Dayım, eski bir mezarda, kol kemiklerinin normal bir
insan boyundan uzun ve kafatasının da çok büyük kazandan daha büyük bir azman…””Osman Türkoğuz, NUH’UN
GEMİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?!
Sözcü gazetesinin 18
Haziran 2015 tarihli sayısında yayınlanan, Âdemoğullarına ders veren dünyanın
gerçek sahiplerinden Karakarga’nın eylem resmi aşağıdadır. MAALESEF AKTARAMADIM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder