20 Aralık 2014 Cumartesi

1278/SAYIN BAY RECEBİMİZİN DİN VE ADALET ANLAYIŞI!



           TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR;20 Aralık 2014.Şekli din! DİNİ YATIRIM, CEHALETE YATIRILAN SERMAYESİ YALAN OLAN EN BÜYÜK KAZANÇ KAYNAĞIDIR!

ÇOK ZAMAN ÖNCE; BİR ERKEK ÇOCUĞUN IRZINA GEÇEN ADAMI JANDARMA DERE KENARINDA ABDEST ALIRKEN YAKALAMIŞ! OL ADAM JANDARMAYA ÇIKIŞMIŞ:"ULAN OLUM! SİZDE HİÇ DİN, İMAN YOK MU? BIRAKINDA ABDESTİMİ ALARAK DİNİ VECİBELERİMİ YERİNE GETİREYİM!"DEMİŞ. ADAM BİR BAKIMA HAKLI, OSMANLIDA ERKEK ÇOCUĞU DÜZMEK SUÇ DEĞİLDİ. ADAMIN KAFASININ İÇİ OSMANLI!

            SAYIN BAY TAYYİBİMİZİN DİN VE ADALET ANLAYIŞI!

         1-Önce kadınlarımızın başlarını kapatmak! Sonra daTüm Hırsızlıkların, Yağma ve Soygunların üstünü kapatmak,

         2-Tüm sahillerimizi, Pasta arsalarımızı kendisine ve yakınlarına kapatmak,

         3-Dinci Teröristlere gönderdiği silahların dosyasını kapatmak,

         4-17/25 Aralık soygunlarını Yandaş adaletle kapatmak,

         5-Kahramanlarımız, AydınlarımızYazarlarımızı, Gazetecilerimizi ve gösteri hakkını kullanan Gençlerimizi ve Halkımızı, Kahraman Ordu mensuplarımızı Kumpaslar kurdurarak Esaret Kamplarına kapatmak.

         6-Her şeyi aleni yaptığı halde, gözlerini gerçeklere ve çağdaşlığa kapatmak. Nerede pislikleri varsa kedilerden örnek alarak yalan ve iftira üstlerini ile kapatmak. Sonra da, korku içinde, KAÇAK SARAYINA KAPANARAK KAPILARINI SIKICA KAPATMAK.

         7-Bin koruma eşliğinde camilereye giderek TÜM SUÇ DEFTERLERİNİ kapatmak.

 

1277/İHANETİN KANITLARI?

TC. OSMAN TÜRKOĞUZ osmanturkoguz@gmail.com TV. İZMİR;18 Aralık 2014. KANUNU ESASİ Kabul Tarihi: 7 Zilhicce 1293 (23 Aralık 1876) “MADDE 18.- Tebaai Osmaniye’nin hidematı Devlette istihdam olunmak için devletin lisan-ı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.” Osmanlı devletini sıkıştırmak için, İstanbul’da toplanmış olan Avrupa devletlerine bir açılma gösterisi olarak,1831 tarihli Belçika anayasası tercüme edilerek, alel acele 23 Aralık 1876’da kabul edilmiş; İkinci Abdülhamit,24 Aralık 1876ile ’da bir hattı hümayun ile de bunu yayınlamıştı. Bu yazımı, irdeleme ve sorgulama yetisini yitirmiş ya da hiç kazanamamış olanlar, beyhude okumasınlar. Önce Konfüçyüs’ den: “ Konfüçyüs’se sordular: Bir ülkeyi yönetmeye çalışsaydınız ilk iş ne oludu?” Büyük Filozof yanıt verdi: “Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” Ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam etti. “ Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler, doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Dedi. Bu sözün üzerinde söz söylemek olur mu?A vatan ve Türklük düşmanlarımız?! İHANETİN VE VATAN HAİNLİĞİN İTİRAFI, DİRİLİŞ/ERTUĞRUL GAZİ/. “Diriliş,”Rahmetli Turgut Özakman’ın Çanakkale Destanımızı anlattığı tarihi Romanının adıdır. 12 EYLÜL 1683 Tarihinden sonra, Osmanlının arkasına bakmadan kaçtığı bir zillet çöküşünün, Türkoğlu Türk Erkân’ı Harp Kaymakamı Mustafa Kemalin önderliğinde ve Türkün kanı pahasına YARATILMIŞ OLAN BİR TÜRK DESTANININ ADIDIR DİRİLİŞ! ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZ VE ÇAĞDAŞLAŞMAMIZ DA TÜRKLEŞEN OSMANLININ HİÇ SAYDIĞI TÜRKÜN ŞAHLANIŞIDIR. BİR DİRİLİŞ TE, BİLGE KAĞAN VE İLBİLGE HATUN ZAMANINDA, ORTAASYADA YARATILMIŞTIR. 1-Flim konusu olaylar hep çadırda, Kadınların ve erkeklerin ortak yaşadıkları bir ortamda geçmektedir. Kadınları başları açık gibidir, saçları da gözükmektedir. 2-Üretken kadınları ve Üretim Çadırını Airet Beyi Süleyman Şahın eşi Hayme Hatun yönetmektedir. Kaç ve Göç yoktur, Aşiretin tüm erkekleri kadınlara saygılıdır. HERKES; KADIN VE ERKEK, fikirlerini korkusuzca söyleyebilmektedir. 3-Süleyman Şah boğulduğunda aşiretin yönetimini Hayme Kadın üslenerek Aşireti Anadoluya geçirmiştir. Haymana Adı, HAYME HATUNDAN OLMADIR! 4-Ertuğrul Gazinin Anası Hayme Hatun, Babası da Süleyman Şahtır. Ertuğrul Gazinin Eşinin adı da HALİME HATUNDUR! 5-Aşiret kadınlarının adları da Gökçiçek, Ayşe, Fatma, Halimegibi adlardır, içlerinde devşirme olan ve adı değiştirilen de yoktur. Aşirette tek eşlilik vardır. Aşiret Beyi de çadırda oturur. 6-Ertuğrul Gazi öldüğünde, Aşiret reisi olma sırasındaki DÜNDAR BEYİ, başına yay sopası ile vurarak öldüren Osman Aşiret Reisi olmuştur. Osman Beyin ilk eşi Anadolu Selçuklu Vezirlerinden Ömer Abdülaziz Beyin kızı Kameriye Sultan, RABİA BALA Hatundur. Orhan Gazinin Anasıdır. Osman Beyin İkinci eşi de, Ünlü Alevi Şeyhi/Işıklı taifesinden/Edepli Ali EFENDİNİN KIZI/ÜDEBALİ’NİN/MALHUN HATUNDUR. Şehzade Alaaddinin anasıdır. Şehzade Orhan’ın Yarhisar Tekfurun kızı Holofira ile evlenmesine şiddetle karşı çıkmış, CENGİZ HANIN BİR SÖZÜNÜ İLERİ SÜRMÜŞTÜR: Türkü yenmek mümkün değildir, kanına başka kan karışmayınca!” 6-Orhan Gazinin eşlerinin adları:1-Asparça, Bizans imparatoru 3’üncü Anderinikos’un kızı,2-HolofiraYarhisar tekfurunun kızı,3-Theodora Kantakuzene, Bizans İmparatoru V1’ıncı Yannis Kantakuzenos’un kızı,4- Eftandise Kadın, Mahmud Alp’in kızı. Anası Bulgar Kıralı İvan Aleksandr’ın kızı Mariya. Takma adı Gülçiçek, olan yıldırım Beyazıt’ın karılarının adları: Angelina Hatun - 1372'de evlendiği Birinci eşi. (İkinci kocası Don Diego Gonzalez de Contreras olan Yunanlı bir Hanım.)erek 1. ............... Hatun - 1372'de evlendiği İkinci eşi. (Konstantin'in kızlarından birisi.) 2. Devlet Şah Hâtûn - 1378'de evlendiği Üçüncü eşi; İsa Çelebi, (Düzmece) Mustafa Çelebi ile Büyük Musa Çelebi'nin annesi. (Büyük Musa Çelebi, İkinci Rumeli Sultanı Musa Çelebi Han ile karıştırılmamalıdır.)[20] 3. Maria Hâtûn - Dördüncü eşi. (İkinci kocası Don Payo Gómez de Soto Mayor olan Macar Kontu János’un kızı.) 4. Anjelina Hatun - 1386'da Yenişehir'de evlendiği Beşinci eşi. (Bizans İmparatoru Manuel Paleologos'un kızlarından birisi.) 5. ........... Hatun - 1389'da evlendiği Altıncı eşi. (Bizans İmparatoru V. Yoannis Paleologos'un karısı Helena Kantakuzinu'dan olan kızlarından birisi.) 6. Hafize Hatun - 1390'da evlendiği Yedinci eşi. (Aydınoğlu Emir Fahr’ed-Dîn İsa Bey'in kızı.) 7. Karamanoğlu..........Hanım - Sekizinci eşi. 8. Sultan Hatun - Dokuzuncu eşi. (Dulkadiroğlu Emir Süleyman Şah Suli Bey'in kızı.) 10-Mileva Olivera Despina Hatun - 1390'da evlendiği Onuncu eşi. (Sırp kralı Lazar Hrebelyanoviç'in "Kraliçe Militza" ismindeki Hanımından doğan kızı. 11-Devlet Hatun - Onikinci eşi. (Mehmet Çelebi'nin anası…” Sayın Seyircilerimiz; /Muhterem Temaşacılarımız/tarih bilginiz yoksa sorgulama nedir bilmiyorsanız, Muhteşem Yüzyıl masalını da gerçeğin anlatımı kabul ediyorsanız, Ben ne yazsam beyhude. Oğlum Cansın Osmanlı üzerine bir değerlendirme yapmış:”Bursa’’nın zaptı ile Osmanlı çadırdan ayrılıp ta saraya geçtiğinde bitmişti! Ertuğrul Gazi, Kayının Tamgasını bir otlağa dikmişti! Filmde her sahne Kayının Türk Boyu olduğunu vurgulamaktadır. Osmanlı da Kayı boyundan olduğuna göre, Türkü ve Türklüğü de ortaya koyduğunuz halde, TÜRKÜ nasıl inkâr edersiniz, SOYU, SOPU VE Cibilliyeti Bozuklar! Türk ulusunun oluşumu: “Aileler (oguşlar) birleşerek urug (oymak)’ları, uruglar birleşerek boyları, boylar birleşerek bodunları, bodunlar da birleşerek elleri (illeri) oluşturur. Bu kelimenin baş harfi "i" ile "e" karışımı bir sesle okunmaktadır. Bozkırda en yüksek siyasal örgütlenme biçimi eldir. Bodun yöneticisine han, el yöneticisine kağan denilmektedir. Kayığ, Afşar, Bayat, Yazgır dört Oğuz boyları Reşideddin Fazlullah'a göre Bozoq boy (sağ kolu) birliğine, diğer on ikisi de Üčoq boy (sol kolu) birliğine uygundur. Cami’üt-Tevarih adlı kitabında iki grubun her biri oniki boyların Ordu'nun sağ ve sol kolundan oluştuğu aktarılmıştır.[3] Kaşgarlı Mahmud'a göre Divânu Lügati't-Türk'teki yirmi iki Oğuz bölüğünün tamgaları, Kaşgarlı bu tamgaların davarlara, yılkı’lara vurulduğunu söyler.” “Bir millet, asli unsurun içinden çıkmayanlar tarafından yönetilirse izmihlal/çöküş ve yıkılış/ mukadderdir!”Mustafa Kemal Atatürk. “Benim Türk Milletinden istediğim yegâne şey, bağrından çıkararak başının üstüne yücelttiği insanların kanında ve ruhundaki cevheri araştırmaktan bir dakika tevakki etmesinler!:” ATATÜRK. Osmanlının yıkılış nedenleri: 1-Çadırdan Saraya geçmeleri, 2-Tek Eşlilikten, ÇOK EŞLİLİĞE VE CARİYE KULLANIMINA GEÇMELERİ, 3-Saray adabı olarak oğlancılığın yaygınlaşması, Nebbaşlığın tanınması, 4-TÜRK soyunun dışından eş seçmeleri, Türk geleneklerini terkederek Araplaşmaları, 5-Türk halkından ve Türk dilinden koparak, Arapça ve Acemce, isim ve sıfat tamlamaları kullanarak Kendilerine göre ucube bir konuşma sistemi yaratmaları, Ünlü dil bilimcimiz Gaziantepli Şemsettin Sami/1850-1904/ bu durumu şöylece tanımlamıştı: “Türke okusak anlamaz, “Arap’a okusak anlamaz, “Acem’e okusak anlamaz! “Öyleyse bu dil ne dilidir?” 6-“Türkten Yeniçeri alınmaya ve Türkten vezir olmaya!” 7-İktidarın tek elde toplanması, dinin iktidar için kullanılması, 8-Osmanlı Devlet kademelerinin Azınlıklar, Dönme ve Devşirmeler ile doldurulması, 9-Saray ile Ulema sınıfının birleşerek Alevileri yok saymaları, Mevlit yazarı Rahmetli Süleyman Çelebi, Şeyh Üdebali’nin torunlarındandır.M.1351-1422yıllarında Bursa’da yaşamıştır. Yıldırım Beyazıt kendisini Ulucami’ye imam olarak atamıştır.(1399),1409 yılında, Failatun failun vezninde”Vesileti’n Necat”adlı manzum eserini tamamlamıştır. Bu eser MEVLİT olarak anılmaktadır ve Günümüzden 605 sene önce Türkçe olarak yazılmıştır. “Allâh adın zikredelim evvela Vacib oldu cümle işte her kula Allâh adın her kim ol evvel anâ Her işi âsan eder Allâh anâ Allâh adı olsa her işin önü Hergiz ebter olmaya anın sonu Bir kez Allâh dese şevkile lisan Dökülür cümle günah misli hazan İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen Her murada erişir Allâh diyen Aşk ile gel imdi Allâh diyelim Dert ile göz yaş ile ah edelim.” “Yüreğim içinde eridi yağım, Âşık oldu görmeden bu kulağım!” Kemalpaşazade Sait ( 1850- 1921), bakınız neler yazmış: “ Arapça isteyen Urban’na gitsin, Acemce isteyen İran’a gitsin, Firengiler, Frengistan’a gitsin Ki biz Türk’üz, bize Türkçe gerek.” Karacaoğlanı dinleyelim. Kendisini Ortaasya Türk elleri de sahip çıkmaktadır: Mezarı da Mut’tadr. Kesin olarak yaşadığı zaman saptanamamıştır. Altı Türk ülkesi de kendisine sahip çıkmaktadır. Onyedinci asırda yaşadığı sanılmaktadır. Hâlâ ,Koca Yunus ile birlikte,TÜRK ULUSUNUN GÖNLÜNDE YAŞAMAKTADIR: “Çıkıp yücesine seyran ederken, Gördüm Akkuğulu göller perişan Bir fıkkat geldi de durdum ağladım, Öpüp kokladığım güller perişan. Hayal, hayal oldu karşımda dağlar, Eşinden ayrılan ah çeker, ağlar. Bozulmuş bağlar, Dökülmüş yapraklar, Bülbülün konduğu dallar perişan. Yıkılmış dilberin mamur elleri, Susmuş bülbül, söyler her dem dilleri, Dağılmış sümbülü, solmuş gülleri, Yüzüne dökülmüş telleri perişan. Karacaoğlan der, ben Toy avlamadım, Arap ata binip boylatamadım. Küstürdüm dilberi hoylatamadım, Dilberi küstüren diller perişan.” Yunus Emre,1230/1320 yılları arasında yaşadığı sanılan, Sorbonne Üniversitesine göre,”tüm çağların en büyük filozof halk ozanı” Buyurunuz bunu da okuyunuz Osmanlıca âşığı Türk, Türlük ve Türkçe düşmanlarımız. Aşkın Aldı Benden Beni “Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni Aşkın âşıklar öldürür aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni Aşkın şarabından içem Mecnun olup yola düşem Sensin dün ü gün endişem bana seni gerek seni Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyla gerek bana seni gerek seni Eğer beni öldüreler kulum göğe savuralar Toprağım anda çağırır bana seni gerek seni, Cennet dedikleri ne ki bir kaç köşkle birkaç huri İsteyene ver onları bana seni gerek seni Yunus-durur benim adım gün geçtikce artar ödüm İki cihanda maksudum bana seni gerek seni Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum bana seni gerek sen Aşkın âşıklar öldürür aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni Aşkın şarabından içem Mecnun olup yola düşem Sensin dün ü gün endişem bana seni gerek seni Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyla gerek bana seni gerek seni Eğer beni öldüreler kulum göğe savuralar Toprağım anda çağırır bana seni gerek seni Cennet dedikleri ne ki bir kaç köşkle birkaç huri İsteyene ver onları bana seni gerek seni Yunus-durur benim adım gün geçtikce artar ödüm İki cihanda maksudum bana seni gerek seni”. Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü, Yaratılına hoş gör, Yaratandan ötürü.” DADALOĞLU,1785/1868 YILLARI ARASINDA TOROSLARDA YAŞAMIŞ BİR YÖRÜK OZANIMIZ: ”Aşağıdan Yusuf Paşa'm geliyor Düşmanına karşı koyan merdolur Şahin kocasa da vermez avını Aslı kurt yavrusu yine kurdolur. Arap atlar yağma oldu arada Fitiller işliyor azgın yarada Bana derler ne gezersin burada Ölenece yüreğimde derdolur. Küheylânım yedim, yedim yederler Olanca malımı talan ederler Heves, güves yaptırdığım odalar Korkarım ki düşman konar yurdolur. Dadaloğlu der ki göründü dağlar Aşiret kavgasın görenler ağlar Ben öldüğüme kayırmam beğler Zalim düşman üstümüze merdolur.” “ Alaydım da cura sazım dizime Çekeydim sürmeler ala gözüne Cihan güzel olsa girmez gözüme Sende bir gümanım var Çiçek Dağı. Bu karşıki dağda yanar bir ışık Aldırmış sevdiğin ağlar bir âşık Bir ceren bakışlı zülfü dolaşık Sende gümanım var Çiçek Dağı. Dadaloğlu görülmüyor borandan Yıkılsın şu dağlar kalksın aradan Elbeyli’den geldim koru Yaradan Sende bir gümanım var Çiçek Dağı. Dadaloğlu Kalktı göç eyledi Avşar illeri Ağır,ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Belimizde kılıcımız Kirmani Taşı deler mızrağımın temreni Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir Dadaloğlu yarın kavga kurulur Öter tüfek davlumbazlar vurulur Nice Koçyiğitler yere serilir Ölen ölür kalan sağlar bizimdir Avşar içinde ben güzel gördüm Kozar arasından çeker göçünü Kınalamış ayağını başını Sırma ile örmüş sümbül saçını Her sabah her sabah kendini över Attın saç bağları topuğu döver Sâde kaşı ile gözleri değer Acem ülkesinin tâc-ı tahtını Dadaloğlu al yanağın gülünden Misk kokuyor saçlarının telinden İnce belli nazlı yârin dilinden Birkaç sene bekleyelim Hacın’i Dadaloğlu. Kazak Abdal,17’İNCİ ASIRDA YAŞADIĞI SANILAN ROMANYA TÜRKLERİNDEN BİR OZANIMIZDIR. Eşeği saldım çayıra, Otlaya karnın doyura Gördüğü düşü hayıra. Yoranın da anasını Münkir münafıkın huyu, Yıktı harap etti köyü Mezarına bir tas suyu, Dökenin de anasını Dağdan tahta indirenin, Iskatına oturanın Mezarına götürenin, İmamın da anasını Derince kazın kuyusun, İnim, inim inlesin Kefenin diken iğnesin, Dikenin de anasını Müfsidin bir de gammazın, Malı vardır da yemezin İkisin meyit namazın, Kılanın da anasını. Kazak Abdal nutkeyledi, Cümle halkı ta'neyledi Sorarlarsa kim söyledi, Soranın da anasını. Ormanda büyüyen adam azgını Çarşıda pazarda insan beğenmez Medrese kaçkını softa bozgunu Selam vermeğe dervişan beğenmez Alemi taneder yanına varsan Seni yanıltır mes'ele sorsan Bir cim çıkmaz eğer kamını yarsan Camiye gelir de erkan beğenmez Elin kapusunda kul kardaş olan Burnu sümüklü hem gözü yaş olan Bayramdan bayrama bir traş olan Berber dükkanında oğlan beğenmez Dağlarda bayırda gezen bir Yörük Kimi timarlı sipahi kimi ser bölük Bir elife dili dönmeyen hödük Şehristana gelir ezan beğenmez Bir çubuğu vardır gayet küçücek Zu'mu fasidince keyif sürecek Kırık çanağı yok ayran içecek Kahveye gelir de fincan beğenmez Yaz olunca yayla, yayla gezen Ormanda büyüyen adam azgını Çarşıda pazarda insan beğenmez Medrese kaçkını softa bozgunu Selam vermeğe dervişan beğenmez Alemi taneder yanına varsan Seni yanıltır mes'ele sorsan Bir cim çıkmaz eğer kamını yarsan Camiye gelir de erkan beğenmez Elin kapusunda kul kardaş olan Burnu sümüklü hem gözü yaş olan Bayramdan bayrama bir traş olan Berber dükkanında oğlan beğenmez Dağlarda bayırda gezen bir Yörük Kimi timarlı sipahi kimi ser bölük Bir elife dili dönmeyen hödük Şehristana gelir ezan beğenmez Bir çubuğu vardır gayet küçücek Zu'mu fasidince keyif sürecek Kırık çanağı yok ayran içecek Kahveye gelir de fincan beğenmez Yaz olunca yayla ,yayla göçenler Topuz korkusundan şardan kaçanlar Meşe yaprağını kıyıp içenler Rumeli Yenicesi duhan beğenmez Aslında, neslinde giymemiş hare İş gelmez elinden gitmez bir kare Sandığı gömleksiz duran mekkare Bedestana gelir kaftan beğenmez Kazak Abdal söyler bu türlü sözü Yoğurt ayran ile hallolmuş özü Köyden şehre gelse bir Türkün kızı İnci yakut ister mercan beğenmez la göçenler Topuz korkusundan şardan kaçanlar Meşe yaprağını kıyıp içenler Rumeli Yenicesi duhan beğenmez. Aslında, neslinde giymemiş hare İş gelmez elinden gitmez bir kare Sandığı gömleksiz duran mekkâre Bedestana gelir kaftan beğenmez Kazak Abdal söyler bu türlü sözü Yoğurt ayran ile hallolmuş özü Köyden şehre gelse bir Türkün kızı İnci yakut ister mercan beğenmez.” OSMANLICA TÜRKÇE DEĞİLDİR’ Sayın Özdemir İnce. “Şeyhülislam Esad Efendi’nin 1725-32 yılları arasında yazılan Lehcet-ül Lugat isimli sözlüğünün önsözü, 18. yüzyıl Osmanlı Türkçesinin özellikle rafine bir örneği olarak alıntılanmaya değer:” “Amed-i medid ve ahd-i ba’iddir ki daniş-gâh-ı istifadede nihade-i zanu-yı taleb etmekle arzu-yı kesb-i edeb kılıp gerçi irre-i ahen-i berd-i gûşiş-i bî-müzd zerre-i fulad-ı fu’ad-ı infihamı hıred edemeyip şecere bî-semere-i isti’daddan yek-bar-ı imkân intişar-ı nüşare-i asar-ı hayr-ül me’ad as’ab-ı min-hart-ül katad olup ancak piş-nigâh-ı ihvan ve hullanda hem-ayar-ı nühas-ı hassas olan hey’et-i danişveriyi zaharif-i tafazzul ile temviye ve tezyin edip bezm-gâh-ı sühan-gûyanda iksar-ı sersere ile ser-halka-i ihvab-ı hava-ayin olmuş idim.” (Wikipedi) /

İzleyiciler

Blog Arşivi