13 Aralık 2013 Cuma

1194/ALLAH VE DİN İLE ALDATAN MADRABAZLARIMIZA!


 

                                 TC.

                   OSMAN TÜRKOĞUZ

                  osmanturkoguz@gmail.com

                   TV.İzmir;06 Ocak 2013.SOYU BOZUKLAR ÖTTÜKÇE!

                     Kışlalarımız yetersiz olduğundan; İkinci Dünya Savaşı sırasında Askerlerimiz camilerimizde yatırılmıştı.3.000.000.000 Gencimiz silâhaltındaydı. Hatta İstanbul müzelerindeki tarihi eşyalarımız da Niğde’de bir camide koruma altına alınmıştı. Bezm’i âlem Valide Sultan camisine canlarını kurtarmak için sığınmış olan Türk Gençlerimize atılmadık iftira bırakılmamıştı. Boş bira tenekesi iftirası tutmayınca bu sefer de BOZDAĞ’IN BEKR’İ”CAMİDE ÖPÜŞME MASALINI ORTAYA ATTI. Nasrettin Hocayı mihrapta baldızını ş’aparken yakalayanlar,”Bre dinsiz! Bre imansız!”Diye çıkıştıklarında: Rahmetli Hocamız:”Dinsizlikten ve imansızlıktan değil,yersizlikten!”Demiş!Utanmazlık bu kadar olur.Politika gerçekten de ülkemizde yalan sanatı haline getirildi.

             ALLAH VE DİN İLE ALDATAN MADRABAZLARIMIZA!

            Soygunlar, vurgunlar, lüks içinde yaşantılar sürdürüldükçe;halkımıza bol miktarda dini masallar anlatılmaktadır.Osmanlı İmparatorluğu döneminde 13.000'i yurt dışında kalmak üzere,623 senede,20.000 cami yapılmıştır.Laik Türkiye Cumhuriyeti dönemindeyse 85,000 cami yapılmıştır.

           İkinci Dünya Savaş sınırlarımıza yaklaştığında İstanbul'daki müzelerde bulunan tarihi eşyalarımız Niğde'ye taşınmıştı. Şah İsmail'in tahtı ve diğer kıymetli eşyalar da bir camiye depolanmıştı. Buraları denetleyen cumhurbaşkanımız Rahmetli Mustafa İsmet İnönü; görevli subayımıza, bu eşyaların güvenli olarak korunduğunu sormuş ve sakın kimseleri Tahtın içinde bulunduğu bu camiye sokmayınız emrini vermiştir. Her büyük vurgun ortaya çıktığında; Atatürk’ten nefret edenler bir yalan ortaya atmışlardır: Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Seferihisar'ın bir dağ köyündeki camiyi ahır olarak kullanmıştır. Sonradan bu köyün camisini Yunanlıların tavla olarak kullandıkları VE CUMHURİYET HALK PARTİSİ Hükümetinin de Savaştan sonra camiyi tamir ettirerek ibadete açtırdığı anlaşılmıştır. Konfüçyüs, boşuna söylememiş:"Bir yerde dinden söz edildi miydi sıkı durunuz; ya malınızı ya da canınızı alacaklardır!"  Şimdi, bu din ve iman satıcılarının suratlarına bir belgeyi çarpmak istiyorum: 

        Garp Cephesi Komutanı Tümgeneral İsmet Paşa; Mudanya ateşkes antlaşmasından sonra;Dış İşleri Bakanlığına ve Lozan Konferansı başdelegeliğine getirilmişti. Bir gün; Ankara’dan ilginç bir şifre almıştı:"Bulgarlar, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra; Sofya’da bulunan Kırk beş caminin Kırk dördünü yıkmışlardı. Kırk beşinci camiyi de yıkacakları duyumunu alan Ankara Hükümeti Dış İşleri Bakanımız ve Başdelegemiz Tümgeneral Mustafa İsmet Paşa'ya şu telgrafı şifreli olarak çekmişti:

        "Hüseyin Rauf Bey'den İsmet Paşa'ya tel,30 01 1923:

        "Bulgaristan Sobranyası Sofya'daki camiin yıkılması için bir kanun lahihası kabul etmiş. Sofya’da yegâne kalan camiin yıkılması Bulgaristan'ın İslam unsuruna karşı hürmetkâr davrandığı iddiasına aykırı bir fiil teşkil edecektir. Buna yer kalmaması için girişimde bulunulmasını rica ederim!"Bilal N.Şimşir, Lozan Telgrafları 1,s.462,no=457.Bilal N,Şimşir, Lozan Günlüğü, s.402.

                            

İzleyiciler

Blog Arşivi