TC. OSMAN TÜRKOĞUZ
İZMİR,27 Ekim 2013
TEKRARLANAN BİR TARİHİ HATA!
Aydınlarımız
ve dahi çok ünlülerimiz arasında bir yanlışlık sürüp te gitmektedir: Amerika Birleşik Devletleri
Lozan Antlaşmasını imzalamamıştır!
Amerika
Birleşik Devletleri Lozan Antlaşmasında taraf olmadığı gibi, garantör devlet te
değildir.
Birkaç
oturuma da istişari olarak katılmıştır.
Şimdi
buyurunuz alıntılarımıza:
Lozan Antlaşması
|
|
Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'nin sınırları. |
|
Çeşit
|
Barış antlaşması
|
İmzalanma
|
24 Temmuz 1923 (
|
Yer
|
|
İmzacı
devletler |
|
Dilleri
|
|
“Taraflar arasında karşılıklı
verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar başlamış, 23 Nisan'da
başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış
Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri
arasında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince
onaylanmasını gerektiren yasalar gereğince[2] taraf ülkelerin meclislerinde
görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25
Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs
1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onaylaması ise 16 Temmuz 1924
tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onaylarında dair belgeler resmi
olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.[3]”
YUNANİSTAN Başbakanı Elefterios
Venizelos 27 Ekim 1930 tarihinde Ankara’yı ziyaret etmiş ve Ankara Garında Başbakan
İsmet İnönü tarafından karşılanmış, Mustafa Kemal tarafından da kabul
edilmiştir.
İLK ZİYARET İNÖNÜ'DEN
İLK ZİYARET İNÖNÜ'DEN
Osmanlı İmparatorluğu'nun
dağılmasından sonra ortaya çıkan Yunanistan (1821) ve Türkiye (1923)
Cumhuriyetlerinin yakın tarihlerinde Atina'yı 1931'de resmen ziyaret eden ilk
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ise İsmet İnönü oldu. İsmet İnönü ve eşi Mevhibe
Hanım, Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos'un bir yıl önce (1930'da)
Ankara'ya gerçekleştirdiği ilk resmi ziyaretini iade ettiler. Türk heyeti, 1
Ekim'de buharlı EGE gemisiyle İstanbul'dan Atina'nın Pire limanına hareket
etti. İki gün sonra Atina'ya vardılar. Gemide İnönü'den başka, Dışişleri Bakanı
Tevfik Aras ile Otello eseri için Atina'da sahne alacak olan aktrist Bediha
Muvahhit de vardı. Atina caddeleri Türk ve Yunan bayraklarıyla donatılmıştı... İNÖNÜ VENİZELOS'U TREN GARINDA
KARŞILADI
İnönü'nün Atina ziyaretinden tam bir
yıl önce Elefterios Venizelos Ankara'yı ziyaret eden ilk Yunan Başbakanı oldu.
Venizelos ile İnönü, Lozan'da kıran kırana mücadele ederken dost olmuşlardı.
Mübadele antlaşmasından sonra dört günlük bir ziyaret için 27 Ekim 1930'da
Ankara'ya tren yoluyla gelen Venizelos'u Garda İsmet İnönü karşılamıştı.
BİRBİRLERİNE SİLAH YÖNELTEN ÖNDERLER ANKARA'DA EL SIKIŞTI
Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, 27 Ekim 1930'da Ankara'ya trenle geldi. Venizelos 30 Ekimde Atatürk ile ilk görüşmesini yaptı. Daha bir kaç yıl öncesine kadar savaş alanında birbirlerine silah yönelten iki önder, modern Türkiye ile Yunanistan arasında, değişik alanlarda birçok tarihi anlaşmaya imza attı. “
Burada, kanımca iki şey karıştırılmaktadır: Mudanya
BİRBİRLERİNE SİLAH YÖNELTEN ÖNDERLER ANKARA'DA EL SIKIŞTI
Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, 27 Ekim 1930'da Ankara'ya trenle geldi. Venizelos 30 Ekimde Atatürk ile ilk görüşmesini yaptı. Daha bir kaç yıl öncesine kadar savaş alanında birbirlerine silah yönelten iki önder, modern Türkiye ile Yunanistan arasında, değişik alanlarda birçok tarihi anlaşmaya imza attı. “
Burada, kanımca iki şey karıştırılmaktadır: Mudanya
Ateşkes Antlaşması müzakereleri
sırasında, General Mazarakis başkanlığındaki Yunanistan delegeleri gemiden
dışarıya çıkartılmamış, antlaşma imzalandıktan sonra da usulen onlara da
imzalattırılmıştır! Lozan Antlaşmasından sonra; Amerikan senatosu, Türkiye-Amerika
Ticaret Anlaşmasını onaylamamıştır. Amerikanın Lozan ile ilgisi de yoktur.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızda da aramızda muhasamat olmamıştır. Yalınız İzmir
limanında birkaç savaş gemisi bulundurmuştu. Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Müşir Gazi Mustafa Kemal’in vermiş olduğu bir nota üzerine de
tüm yabancı savaş gemileri 24 saat içinde İzmir Limanını terk etmişti!
Şimdi
de, Osman Türkoğuz’un Türkiye Cumhuriyetinin İç ve Dış Politikaları adlı
yazısından bir bölümle yazımızı sonlandıralım:
“ Gazi
Mustafa Kemal, İngilizleri yener, İngilizlerle dost olur. Fransızları yener,
Fransızlarla dost olur. Yunanlıları yener, Yunanlılarla dost olur. “Ebedi
dostluk ve ebedi düşmanlık yoktur. Ebedi çıkar vardır.” Bu kural, evrensel politika kuralıdır.
Yunanistan
Başbakanı Elefterios Venizelos, Yunanlıları İzmir’e çıkartan politikacıdır.
Giritli bir avukat olan bu politikacı, Ankara’ya geldiğinde, Ankara Garında,
Başbakan İsmet Paşa tarafından karşılanmıştır.
Bu, Türk düşmanı olarak bilinen politikacının, Nobel Ödül
Komitesi’ne yazdığı bir mektup Sayın Özgen Acar tarafından bulunarak, 20 Mayıs 1981
tarihinde, Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır. Sözü, Elefterios. Venizelos’a
bırakıyorum:
“ Hak ve din
kavramlarının karıştırıldığı, teokratik bir rejim altında çökmekte olan bir
imparatorluğun yerini ulusal, çağdaş, canlılık ve hayat dolu bir devlet
almıştır. Büyük reformcu Mustafa Kemal Paşa’nın itici gücüyle sultanların
mutlakıyet rejimi kaldırılmış ve devlet açıkça LAİK olmuştur. Ulus, tümüyle
haklı olarak, tutkulu bir biçimde, uygar
ulusların öncüleri arasında yer almak üzere gelişmeye doğru atılımda
bulunmuştur.
Ayrıca, barışın güçlendirmesi hareketi,
belirgin bir biçimde etnik, modern Türk Devleti’ne bugünkü görünümünü sağlayan
iç reformları ile birlikte yürütülmüştür. Gerçekten, etnik ve siyasal
sınırlarından açıkça memnun Türkiye, komşularıyla tüm toprak sorunlarını
çözümlemiş ve böylece Yakın doğuda barışın temel direği olmuştur. Düşmanlık
içinde geçen uzun yüzyıllar boyunca, Türkiye ile kanlı savaşları sürdürmüş biz
Yunanlılar, eski Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini alan bu ülkedeki köklü
değişikliğin etkilerini ilk olarak duyabilme fırsatını elde ettik. Küçük Asya
felâketinin hemen ertesinde, savaştan bir ulus devlet olarak çıkan ve yeniden
sağlığına kavuşmuş Türkiye ile anlaşma olanağını görerek, ona elimizi uzattık
ve o’da bunu içtenlikle kabul etti ve sıktı. Barış isteğini besledikleri takdirde,
en tehlikeli anlaşmazlıkların ayırdığı halklar arasında anlaşma olanağı için
bir örnek oluşturacak bu yakınlaşmadan, iki ülke için olduğu kadar,
Yakındoğu’da barış düzeninin korunması İçinde yalınızca olumlu sonuçlar ortaya
çıkmıştır. İşte, barış sorununa bu değerli katkıyı sağlayan kişi, Türkiye
Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
Yakındoğu’da
barış yolunun da yeniçağ açan Yunan-Türk anlaşmasının imzalandığı dönemde, 1930
yılındaki Yunan Hükümeti’nin Başkanı sıfatı ile şimdi Nobel Barış Ödülü Komitesinin
seçkin üyeleri önünde, Mustafa Kemal Paşa’nın adaylığını, bu onur ödülüne layık
olarak önermekten şeref duymaktayım. En derin saygılarımın kabulünü rica
ederim, Sayın Başkan.”
09
Eylül 1934 E.Venizelos.
|
LOZAN
ANLAŞMASIN'IN
ALTINDA YUNANİSTANIN İMZASI NİÇİN YOK?YUNANİSTAN’IN İMZASI VAR!Ostüzü. 10 Ağustos 1920 Türkiye’nin resmi şekilde parçalanmış olduğunu dünyaya ilan eden Sevr Anlaşması’nın imzalandığı gün... Ancak 2013 Türkiye’sinde tuhaf olan şey, bu tarihin bazı kesimlerce hala kutlanabiliyor olmasıdır. Sevr Anlaşması’nın kutlayıcılarının amacı, söz konusu anlaşmanın esaslarının bugünün gündemine taşınması ile ilgili niyet, arzu ve hedefi canlı tutmaktan ibarettir. Bu niyet, bu arzu ve bu hedef, kısaca şudur: - Osmanlı İmparatorluğu’nun etnik temellere göre parçalanması... - Bu parçalanmanın sonucunda bağımsız [gerçekte emperyalist güçlere bağımlı] bir Ermeni Devleti kurulması... - Özerk ve daha sonra bağımsız [yine gerçekte emperyalist güçlere bağımlı] olacak bir Kürt Devleti’nin kurulması... - Osmanlı ülkesinin geri kalan toprakları üzerinde değişik etki alanları ve parçalanmalar yaratılması... Anadolu’da, “Ya bağımsızlık; ya ölüm” sloganı doğrultusunda silaha sarılan ulusal direniş hareketi, Sevr Anlaşması’nı, daha imzası kurumadan yırtıp atmasaydı, bakın neler olacak[idi?..] - Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan’a verilecek... - Sivas, Malatya, Adana Urfa, Antep, Maraş ve Suriye; Fransa’ya verilecek... - Musul dâhil Irak ve Arabistan; İngiltere’ye verilecek... - Güneybatı Anadolu, oniki adalar ve Rodos; İtalya’ya verilecek... - Doğu Anadolu’da bir Ermeni ve bir Kürt devleti kurulacak... - Boğazlar ve İstanbul, ayrı bir bayrağı olan Komisyon tarafından yönetilecek... (idi!..) Türkiye haritasını elinize alıp şöyle tepesinden, “kuş” bakışı bir bakıverin bakılım: Geride ne kalacak (idi?..) Ancak Sevr bu noktada da durmuyordu… Geride kalan topraklar üzerinde ancak aşağıdaki koşullarda barınabiliyor (duk:) - Türklere bırakılan bölgede asker sayısı 50.700’ü geçmeyecek, devletin ağır silahı bulunmayacak; - Deniz kuvvetleri 13 küçük gemiyi geçmeyecek ve devlet hazinesi Batılı galip devletlerden oluşan bir komisyonca yönetilecek - Ve kapitülasyonlar ilelebet sürecek, devam edecek... (idi!..) Yani tümüyle ve açıkça ve resmen sömürge bir ülke olarak, tarihin karanlık bataklıklarına doğru gömülecektik... İşte bugün mesele yine bu aynı eksende düğümlenmektedir… Osmanlı’ya Sevr Anlaşması’nı dayatarak imzalattıran güçler, bugün yine aynı koşulları çeşitli maskeler altında öne sürmekte ve hayata geçirmeye çalışmaktadırlar… Sevr’i imzalayan kadro Osmanlı’nın insanlarıydı. Bugün Türkiye’yi Sevr’e geri götürmek isteyenlerin TC numaraları var… 2013’ün Türkiye’sinde bir de şu gerçeğin altını çizmek önemli: Kurtuluş Savaşı Yunanlılara karşı verildi. Ama savaşın sonunda imzalanan Lozan Anlaşması’nda masa oturan İngiltere ve Fransa’dır. Yani Yunanistan’ın Lozan Anlaşması’nda, “maşa” sıfatı ile de olsa, imzası yoktur. Bu gerçek önemlidir ve Türkiye’nin bugünkü dış politikasını belirleyenler tarafından bir kez daha ciddiyetle düşünülmelidir. Faruk HAKSAL - 26 Temmuz 2013 www.soruyusormak.com/ dunya48.com
|