TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV. İzmir,16 Ekim 2008.
İHANETLER
SÜRDÜKÇE!
AZINLIKLAR VE
MİSYONERLER.
“Bu
coğrafya’ya lâyık bir ulus olduğumuzu kanıtlayamazsak;
Kara gözümüzün hatırı için bizi bu coğrafyada yaşatmazlar.”MAREŞAL GAZİ
MUSTAFA KEMAL.
“Tarihin
piyonu mu olacağız, yoksa tarihin öznesi mi olacağız? Geçmişte olduğu gibi
tarihin öznesi olmaya daha yatkınız, yani tarihi biz yapacağız.Yapılan
olmayacağız ve biz yapacağız.Yapmak için bilgili olmak zorundayız.iyi eğitimli
olmak zorundayız,bunun için okumak zorundayız.Başka hiçbir alternatifi
yok,okuyacaksınız.Fransa,Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde 500 okul
açmış,İngiltere 178,Amerika 426,Almanya 140 okul açmış; sadece bu Dört devletin
açtığı okul 1244.Kim idare eder bu imparatorluğu?1878’e kadar hiçbir misyoner
okulunda Türk öğrenci,Müslüman öğrenci okutulmamıştır!Kim yönetir bu
devleti?Siz Gençler okuyacaksınız,okumalısınız!”Profesör DR. YUSUF
HALAÇOĞLU,Türkiye’nin derin kökleri,OSMANLI KİMLİĞİ VE AŞİRETLER,ÖNSÖZ.
Osmanlı Anadolu Selçuklularının yönetim biçimini aynen uygulamış;
İmparatorluk olunca da Türklük asabiyetini yitirerek Selçuklular gibi tarihin
çöp çukuruna yuvarlanmıştır. Eski Türk geleneklerini benimseyen Osmanlı
kozmopolit bir devlete dönüşünce de Türkten korkmaya başlamıştır.Türklerde Dört
anayön vardır ve kutsaldır.Haftanın dört günü de kutsaldır.Osmanlı devletinde
Hükümet haftanın Dört gününde toplanırdı.Bab’ıhümayun/Bab’ı Meşihat/Bab’ı
Seraskeri ve Bab’ı Âli DÖRT ÖNEMLİ ANA KURUM İDİ.Şamanizm’den gelmeydi.24’te
kutsaldı.Anadolu’ya yerleştirilen Türk aşiretleri Türkçe Aşiret adlarını
taşıyan köy ve kasabalara yerleştirilmişti.Bendeniz;OĞUZ’UN YİRMİDÖRT oğlunun
adlarını taşıyan aşiretlerin yerleşme adlarının da aynı olduğunu arşivime
aldım.Meraklı olanlarımız Profesör DR. Yusuf Haçaloğlu’nun yukarıda adını
verdiğim kitabına bakabilirler.Rize’de Sayın Bay Recep Beyimizin doğup büyüdüğü
RUM Köyünün adı da POTOMA olarak Osmanlı köy envanterine geçirilmiştir.Gariptir
ama çok acı bir gerçektir:Bu Rum köyünden çıkan ve Türklüğe düşmanlığını yüksek
sesle haykıran bir kişiye karşı Oğuz’un soylarından tek kişi ÖNE
Çıkamamıştır. Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu
CHPARTİSİNİN başına geçen Zat ta Hem Kürtlüğünü hem de Peygamber soyundan indiğini,
Sait’i Kürt’e nazire olarak ilan etmekten utanmamıştır. Demek ki bu zat Dağ
Arabı olmaktadır!
Şimdi de gelelim yazımıza:
“Malatya cinayetleri üzerine;
Misyonerler, Misyonerlik
Faaliyetlerini bir süre, askıya alma kararı aldılar.”Yazılı basın.
“Dört ayet ezberledim; bu Aptallara (30) sene imamlık yaptım”
Mordoğan doğumlu bir Rum Papazının itirafı
Önce; Trabzon’da, İtalyan Uyruklu bir Katolik Papazı öldürüldü. Papazın
katili, (16) yaşında bir Türk genci çıktı. Irak’tan ülkemize geldiği saptanan
cinayet tabancasını Katilin Ağabeysi vermiş!
Daha sonra; İstanbul’un göbeğinde ve GÜPEGÜNDÜZ; HRAN DİNK adlı bir Türk
GAZETECİSİ, tabanca ile öldürüldü. HRAN DİNK’İN KATİLİ YİNE TRABZONLU BİR TÜRK Genci çıktı.”Böylece; Türk ve
Türklük Düşmanlarının ellerine Türlük aleyhinde
kullanacakları bir fırsat daha geçti; “ diye, ne yapacağımıza karar
veremez bir ürküntü içersinde çırpınırken; yepyeni bir facia haberi dünyamızı
yerinden oynattı: Malatya’da Hıristiyanlık propagandası yapan üç kişi,
işkenceler altında, boğazları kesilerek öldürülmüştü.Tüm bu feci olaylar
olurken; bizler, Türban- Mürban,Ümmet- Mümmet,Müslim- Gayrı Müslim, Alt kimlik-
Üst kimlik yutturmacaları üzerinde,
ÇAĞDIŞI VE ATATÜRK DEVRİMİNE TERS POLİTİKA YAPMAKLA uğraşıyorduk.
Daha sonra; çok vahim bir utanmazlık
ortaya çıkartıldı: Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nün çay ocağında; Hrant Dink’in
katilinin boynuna Türk bayrağı asılarak, ULUSAL BİR KAHRAMANMIŞ gibi; fotoğrafı
yayımlandı. İşin daha kötüsü, bu fotoğrafı çeken emniyet görevlileri,” bu
fotoğraf, Garaj Jandarma Karakolunda çekilmiştir;” yalan ve iftirasına
başvurdular.
Katiller, cahiller, tarikatçılar, sözüm onlara, milliyetçi geçinenler;
TÜRK ULUSUNU yerden yere vuracak eylemlerini yaparlarken; bizler, öyle uykusuna
yatan mandalar gibi; ağızlarımızda kelime salatalarıyla derin uykulardaydık.
Akıllara sığmayan bu
Kanlı eylemler üzerine; akıllara
durgunluk verecek davranışlar sergiledik. Öldürmek, çaresizliğin en çarpıcı
ifadesidir. Anadolu’da yaşamış Büyük FİLEZOF EPİKTETOS’UN “Düşünceler ve
Sohbetler” adlı eserinde; öldürmenin çaresizliğini anlatan bir öykü vardır:
Roma imparatoru, FİLOZOF EPİKTETOS’A:
- ”Ben, her şeye muktedirim.
Sözümü dinlemeyecek olan seni, bir çırpıda öldürtmek gücünde ve yetkisindeyim;”
diyerek, gürler. FİLOZOF EPİKTETOS, gayetle sakin bir şekilde:”Ben, size benim
istemediğim bir şeyi zorla yaptıramazsınız dedim. Beni öldüremezsiniz demedim;
beni öldürmeniz, benim istemediğim bir şeyi yaptıramamış olmanızın
çaresizliğindendir.” Deyince; Haşmetli
ve dahi Dehşetli Roma İmparatoru şişer ve öylece kalakalır. Öldürmek son çare
değildir. Zalimler, masumları öldürdüklerinde, son ölümün kendilerine
geleceğinden habersizdirler. İnsanları okutmazsanız ve dahi insan gibi
yaşatmazsanız, onların işledikleri suçların ve yaptıkları hataların altında
kalmaktan sizi hiçbir kimse kurtaramaz.
Önce; (AZINLIK—EKALLİYET)nedir? O’nu tanımlayalım. ATATÜRK DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU’NUN, Türkçe Sözlüğüne bakalım. c.1, s.120.
AZINLIK, ĞI,İS.1-Bir toplulukta, herhangi bir nitelik bakımından ayrı ve
ötekilerden sayıca az olanlar; EKALLİYET, ÇOĞUNLUK KARŞITI.
2-Sosyolojik. Bir ülkede, egemen ulusa göre ayrı soydan ve sayıca az
olan topluluk, ekalliyet hükümeti, mecliste çoğunluğu olmayan bir siyasi
partinin kurduğu hükümet. Azınlıkta kalmak; toplulukta belli bir sorun üzerine
oy verenler, karşı düşünceye oy verenlerden daha az olmak.”
Profesör Dr. Pars Tuğlacının yaratmış olduğu DEV SÖZLÜK, OKYANUS’A bir
göz atalım. c.1, s.199.AZINLIK-ĞI,İ.1- Bir toplulukta, her hangi bir nitelik
bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar, ya da bunların bu hali.OSM
.EKALLİYET.İng.Minorıty, Fr.Minorıte. Fel-Sos. Bir ülkede, egemen olan ulusa
göre sayıca az olan, kendilerini başka etnik kökten sayan ve aralarında ayrı
bir dil ya da din bağı olan topluluk.”AZINLIK’IN sözlük anlamı bu
A-Misyon, misyoner, misyonerlik nedir? Bunların da sözlük anlamlarına
bakalım. OKYANUS, C.3.S.19B-Misyon, i.Fr. Mission 1- Bir kimseye bir şey yapmak üzere verilen özel görev.2-Bir
hükümetin, bir kimseye verdiği belirli ve özel görev.3-Dini, diplomatik,
bilimsel v.b.bir görev yüklenmiş kimselerin tümü(diplomatik misyon).
B-Misyoner, i.Fr. Missionnere.1-İç ya da dış misyonlarda görev alan
RAHİP, PAPAZ, DİN ADAMI.( İng.missionnary
C-Misyonerlik-ği.i.1- Misyonerin yaptığı iş.Misyoner olma hali.2- Genel
anlamda; başka dinden olan iş, Başka dinden olanları, kendi dinine kazandırmak
için kurulan dernek.3-Özel anlamda, Hıristiyan olmayan ülkelerde, Hıristanlığı
yaymak amacıyla kurulan ve bu amacı güden kurum.”
Bazı köşe yazarlarımız, bu MİSYONERLİK OLAYLARINI hayali varsayımlarla
özdeşleştirmek gayretine düştüler. Her birisi Rahmetli Ahmet Mithat Efendi olup
çıktılar. Hıristiyanların ülkemizde faaliyet göstermeleri doğal bir hak
sayılmalıymış! Ülkemizde bulunan Hıristiyanların Kiliseleri, Şapelleri,
Metropolitlikleri; Yahudilerin de Havraları vardır. Bu gibi ibadet yerleri,
Türkiye Cumhuriyeti’nin koruması ve güvencesi altındadır. Amma ve lakin ülkemiz
genelinde yoğun bir biçimde sürdürülen ve MİSYONERLERCE YÜRÜTÜLEN
HIRİSTİYANLAŞTIRMA FAALİYETLERİ, İBADET HÜRRİYETİİNİN SINIRLARI İÇERSİNDE
GÖRÜLEMEZ VE GÖSTERİLEMEZ. Bu, gırtlağına kadar borçlandırılan bir ülkenin
egemenlik hakkına yapılmış fiili bir müdahaledir. Bu konuya, tarihten örnekler
vererek, tekrar döneceğiz.
Sayın Metin Gökçe’nin dilimize kazandırdığı çok değerli bir kitap var:
Prof.Dr. Pierre Benouvin’in “Birinci Dünya Savaşı.”X1X’uncu asırda gelişen Sanayi,
çok büyük ham madde ihtiyacına neden olmuştu. Az gelişmiş ya da hiç gelişememiş
ülkelerde, DİNİ PROPAĞANDA, EN ETKİLİ BİR SİLAH OLARAK KULLANILMIŞTIR. Prens
BİSMARK’I azleden İkinci Wilhelm, İstanbul’a, Kudüs’e ve Halep şehrine gitmiş, Müslüman
olduğu söylentileri yayılmıştır. Bir taraftan, Müslümanlar okşanırken; diğer tarafta,
Misyonerler, İslam Dünyası’nın dibine dinamit koymakla uğraşmaktaydılar.
Osmanlı İmparatorluğunda EĞİTİM MİSYONERLERİN EMRİNE VERİLMİŞTİ!Sultan
Abdülhamit’in yaptırdığı bir araştırma; Osmanlı İmparatorluğunun sınırları
içersinde(392) azınlık okulunun
Misyonerlerin EMİR VE DENETİMLERİ altında olduğunu ortay
koymuştur.Prof.Dr. Pierre Benouvin , durumu şöylece
değerlendirmektedir:”Nihayet, İslam Dinindeki devletlerin siyasal hayatına liberal ve demokratik
fikirlerin sokulması daha da kolay değildi.Her ne kadar, Paris’te ve Londra’da
sürgün hayatı yaşamış olan “JeunesTurc”-Jön Türkler-Abdülhamit istibdadına
saldırmışlarsa da, onlarda , otoriter bir rejime bağlı kalmışlardır.Hıristiyan
Avrupa, kendi din düşüncelerini yayma yolunda, durmadan çaba
göstermiştir.Katolik, Protestan, dahası Ortodoks Misyonerleri, “İncil’”i
duymamış olanlara karşı bir ödevi yerine getirdikleri duygusundan hareket
ediyorlardı…Hıristiyanlık doktrinini yayan misyoner, bundan dolayı bir uygarlık
şeklinin ,Hıristiyanlığın temelindeki”Avrupa Uygarlığı’nın propagandasını
yapmış oluyordu…”
“XX’ inci yılın ilk yıllarında;
Avrupa’nın dışında,Hıristiyanlığı yaymağa çalışan(18.000)
Misyoner,”vicariast”ve “prefectures” adı verilen örgütlerin içersine alınmış ve
propaganda yönetimine bağlanmıştı.(8.000) Protestan misyoneri de, dünyanın her
yerine dağılarak çalışıyordu….Osmanlı imparatorluğunda ayrı bir durum vardı: Bu
İmparatorluğun kapladığı ülkelerde, Müslümanlık, ortadan kaldıramadığı öteki
dinlerin üstüne yerleşmişti.Bundan başka,”KAPİTİLASYONLARIN” koruduğu Katolik
misyonerleri ÜÇ YÜZ YILDIR, BU MEMLEKETLERDE ÇALIŞMAKTAYDILAR.Cizvitler
Suriye’de, Dominikler Filistin ve Irak’ta
önemli sonuçlar elde etmişlerdi.Bununla birlikte, Müslüman çevrelerde,
hiçbir başarı gösterememişlerdi.” Prof. Dr. Pierre Benouvin, Misyonerlik
olayının dünya çapında çalışmalarını ve aldıkları sonuçları, uzun, uzun
anlatmakta; ilkel dinlere sahip zenciler üzerinde aldıkları önemli sonuçları
anlatmaktadır. Bu konuda, Afrikalı bir devlet adamının anlatımı misyonerlik
çalışmalarını en çarpıcı bir biçimde, gözler önüne sermektedir:
“AVRUPALILAR GELDİKLERİNDE; ELLERİNDE KİTAPLARI VARDI. Bizim de
arazilerimiz vardı. GÖZÜMÜZ KAPALI OLARAK, KİTAPLARINI OKUMAMIZ İÇİN KİTAPLARI
BİZE VERDİLER. GÖZLERİMİZİ AÇTIĞIMIZDA, KİTAPLAR BİZİM ELİMİZDE; ARAZİLERİMİZ
DE AVRUPALILARIN ELLERİNDEYDİ.”Osmanlı İmparatorluğu’nun içersine düştüğü yüz
kızartıcı durum; 1839 Tanzimat fermanı ve 1856 Islahat fermanından sonra; büyük
devletlerin ve azınlıkların çok büyük baskılarının oluşturduğu çaresizliklerin
ve korkaklıkların bir uzantısıdır.
Sürekli ve planlı bir şekilde yürütülen bu müdahaleler, Osmanlı
İmparatorluğu’nun egemenlik hakkını ipotek altına sokmuştur. KATOLİK, ORTODOKS
VE PROTESTAN KİLİSELERİ, ÜLKELERİNDEN DAHA GÜÇLÜ VE ÖRGÜTLÜ BİR BİÇİMDE,
OSMANLI İMPARATORLUĞUNA YERLEŞMİŞLERDİR. Büyük il merkezlerinde kurulan
metropolitliklere bağlı kiliseler, tam bir askeri disiplin altında, istihbarat
faaliyetleri de dâhil olmak üzere, ülkemiz aleyhinde çalışmışlardır. Ulusal
Kurtuluş Savaşı yıllarında; kiliseler, her türlü din dışı, din ile bağdaşmayan
işlerde faaliyet göstermişlerdir. İzmir metropoliti Hristostomas, Averof
zırhlısı süvarisi Mavraki ile İzmir’in işgalini planlayıp, Yerli Rum çetelerini
örgütlemiştir. Kiliseler, silah deposu haline sokulmuştur.15.Mayıs.1919
tarihinde; İzmir’e çıkan Yunan askerlerini tuz ve ekmekle karşılayan bu Metropolit,
onları takdis etmiştir. Hristostomas’ın asıl adı Meletyos’tur. Metropolit
olunca; Rumca,” altın ağızlı” anlamına gelen Hristostomas adını almıştır.
Yunanlılar, Gediz galibiyetinden sonra; Kütahya’da bir savaş konseyi
toplamışlardı. Hristostomas, bu toplantıya, iki metropolit göndermişti. Efes
Metropoliti Aftimos, Yunan Ordusu’nun Ankara’ya yürümesi için çılgınca
çalışmıştı. Hıristiyan din adamları, Kralın başkanlığındaki bir savaş konseyine
girerek, KRALIN, POLİTİKACILARIN VE YUNAN GENERALLERİNİN ÜZERİNDE MANEVİ BİR
BASKI OLUŞTURMUŞLARDI. Misyonerlik
Faaliyetleri, İngiltere, Fransa, Rusya ve A.B.D.LERİ’Nİ tam yetkili
kıldığı ve her türlü desteği sağladığı Hıristiyan din adamlarınca
yürütülmüştür. Bunlar, azınlıklar için KATOLİK,
ORTODOKS VE PROTESTAN OKULLARI AÇARAK, Osmanlı vatandaşı gayrımüslümleri
eğitmişlerdir. Osmanlı devleti, tam bir çaresizlik ve çıkmaz içersindedir.
Misyonerler, Hıristiyanlık eğitiminin yanı sıra, MİLLİYETÇİLİK FİKİRLERİNİ VE
HİLAL HAÇ KAVGASINI DA AŞILAMIŞLARDIR. Bu konuda, yayımlanmış çok eser vardır.
Biz, belgelerimizi Sayın Dr.M. Hidayet Vahapoğlu’nun “Osmanlıdan günümüze
Azınlık ve Yabancı Okulları,” adlı eserinden alacağız. Ermeniler, Gregoryen
olmaları nedeniyle, Papalığın ve Hıristiyan dünyasının ilgisini çekmiştir.
Katolik ve Protestan misyonerlerince açılan okullarda, Müslümanlara karşı din
düşmanlığı ve ulusal bağımsızlık fikirleri işlenmiştir. Merzifon’daki Amerikan
kolejinden HINCAK VE RUM PONTUS faaliyetleri yönetilmiştir. Van’daki Çarlık Rus
konsolosları,1870-1880 yıllarında; bağımsızlık duygularıyla dopdolu bir Ermeni
gençliği yetiştirmişlerdir. “ATATÜRK” ADLI BİR KİTAP YAZARAK, ÜLKEMİZDE VE
DÜNYA2DA ÜNLENEN LORD KİNROSS, Van’da, İngiliz konsolos yardımcılığı görevinde
bulunmuş ve, ve Ermeni soykırımı yalanları ile dopdolu Mavi Kitaba imzasını atmıştır.
İslam Ansiklopedisinin Kürtler maddesini, İngilizlerden aldığı altınlara
karşılık olara, Çarlık Rusya’nın Erzurum konsolosu Minorski’nin yazdığı
söylenmektedir. Bu nedenle; önemli Ermeni ayaklanmalarını şöylece sıralayabiliriz:
Erzurum İsyanı-----------------------1890
Musa Bey olayı-----------------------1890
Kumkapı gösterisi--------------------1890
Merzifon, Kayseri ve Yozgat olayları—1892-1893
Birinci Sason İsyanı-------------------1894
Bab’ı Âli Olayı------------------------ -1895
Zeytun İsyanı-------------------------- 1895
Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum,Hınıs, Muş,
Bitlis Olayları----------------------------1895
Birinci Van İsyanı---------------------- -1896
Osmanlı Bankası baskını------------ -1896
İkinci Sason İsyanı---------------------- 1904
2’inci Abdülhamit’e Suikast---------
1905
Adana Olayı----------------------------
-1909
1914 Olayları--------------------------- 1914
2’inci Van isyanı----------------------- -1915
Şebinkarahisar isyanı----------------
-1915
“Yukarıdaki tarih ve olaylarla günümüzdeki Ermeni terör olayları
mukayese edilirse, ermeni hareketlerinin tertiplendiği dönemler, Osmanlı
Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış mücadeleler verdiği, zor
şartlar altında ve güçsüz olduğu dönemlerdir. Bu da, Ermenilerin güç ve otorite
karşısında sinen bir yapıda olduğunu gösterir.” İLK
MİSYONERLİK FAALİYETLERİ.
İlk misyonerlik çalışmaları, Hz. İsa’nın Havarilerinden olan ve adını
PAVLUS olarak değiştiren, Roma’da, işkence ile öldürülen ve Azizlik mertebesi
verilen kişi tarafından yapılmıştır. Bu kişinin çalışmaları sonucu; Anadolu’da
ve Makedonya’da çok sayıda kilise kurulmuştur. İkinci Misyonerlik faaliyeti;
Roma’da, Papanın misyon başkanlığında,1662 tarihinde örgütleniştir. s.g.e.s.33
Protestan misyonerlik örgütleri içinde en etkili olanı, AMERİKAN BOART
OF COMMİSSİONERSFOR FOREİGN MİSSİON adlı misyonerlik örgütüdür. Bu örgüt,
Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerine çok sayıda misyoner göndermiştir.
Örnek verecek olursak:
1-Batı Trakya’ya yönelik olarak 6
2-Kıbrıs’a yönelik 3
Musevilere yönelik 4
4-Batı Anadolu’ya yönelik 227
5-Orta Anadolu’ya yönelik 98
6-Doğu Anadolu’ya yönelik 102
7-suriye2ye yönelik 59
8-Avrupa Türkiyesine yönelik
Toplam olarak: 540 misyoner. s.g.e. s.35
XVII’ inci y.y.da;Fransa, Cizvitler ve Fransiskenlerle, Osmanlı Devleti’nin
başına bin türlü dert ve bela getirmiştir.Katolik, Paris Capucin Cemiyeti Vaizi
Rahip Pasifico,1621 yılında; İstanbul, Kıbrıs, Suriye , Filistin ve Irak’
Capucin Manastırları kurmuştur.XVIII ve XIX’UNCU yüzyıllarda;Protestan misyoner
faaliyetleri büyük boyutlarda olmuştur.Özellikle;
İngilizler
tarafından kurulan misyonerlik örgütleri, çok etkili bir biçimde, Osmanlı
Devletini
İçeriden sarsmıştır. Beyrut’ta, Cizvit papazları tarafından, Saint Jozef
üniversitesi kurulurken, İstanbul’da da Amerikan Protestanları tarafından,
Amerikan Robert koleji kurulmuştur.
“Amerikalıların, Osmanlı Devletine ilgi göstermeleri üç nedene
dayanıyordu:”
EKONOMİK DURUM VE İMKÂNLAR.
“Misyonerler ve onları gönderen devletler tarafından kurulan EĞİTİM VE
HAYIR KURUMLARI’NIN VARLIĞI. Osmanlı Devletinde, kalıcı Amerikan bağı,
misyonerlerce kurulup işletilen eğitim ve hayır kurumlarının faaliyetleri
sonucu oluşmuştur. Amerikan Misyonerleri’nin sahip oldukları mülk
varlığı,1879’da (100.000.000) Dolara ulaştığı tahmin edilmektedir.1914 TARİHİNE
GELİNDİĞİNDE; Osmanlı Devletinde, doktor ve eğitmen kisvesi altında, (1000)’den
fazla misyoner çalışmaktadır. Reverend William Goodel, İNCİL’İ ERMENİCE VE
TÜRKÇEYE ÇEVİRMİŞTİR. Bursa, Trabzon ve Erzurum’da kurulan misyonlarla, 1869
yılında, görev sayısı (21)’e yükselmiştir.1896 yılında; Amerika’dan
7,İngiltere’den 4 ayrı kiliseye bağlı misyonerler, tüm ülkeye dağıtılarak,
görev sayısı 869’a yükselmiştir. Bu tarihte; Anadolu’da, Amerikan misyonu
bulunan şehirler şunlardır: Bursa, İzmir, Merzifon, Kayseri, Sivas, Trabzon,
Erzurum, Harput,Bitlis, Van,Mardin,Adana, Haçin,Ankara, Yozgat,Amasya,
Tokat,Arapkir, Malatya, Palu,Diyarbakır, Urfa, Birecik,Elbistan, Tarsus ve
İstanbul.”Misyonerler, hastane teşkilatlanması şeklinde çalışmalarını
sürdürmüşlerdir.1910 yılı ve sonrası yapılan (42.693)tıbbi müdahalenin,
sadece(185)’i Türklere yapılmıştır. Tek, tek görevlendirilen misyonerlerin
yerini, dış devletlerce tam destekli ve dev finans kaynaklı, ÖZEL EĞİTİM
SİSTEMLERİ ALMIŞTIR. BU İŞLER OLUP, BİTERKEN; OSMANLI VATANDAŞI TÜRKLER, HÂLÂ,
ELİF, CİM, DALLI. ARAP GAZVE ÖYKÜLERİYLE DESTEKLİ, POZİTİF BİLİMLERE ARKASI
DÖNÜK BİR ANLAYIŞLA YARATILAN EĞİTİM SİSTEMİYLE UYUTULMAKTAYDI.
Köylere kadar yayılan misyoner okulları, EMPERYALİZMİN ELİNDE ÇOK GÜÇLÜ
BİR SİLAH OLMUŞTUR. Osmanlı vatandaşlarını birbirlerine düşman etmiştir. Ülke,
bağımsızlık mücadelesini veren kamplara bölünmüştür. Ayrılıkçı Arap
liderlerinden Refik Rızzık Sellum, Osmanlı Divan’ı harbi huzurunda, aynen şöyle
ifade vermiştir:”Ben, Fransız okullarında okudum. Bugün, Suriye, Irak ve
Lübnan’da Eşraf ve ağaların çocukları, Cizvit okullarında okur. Öteki Arap
diyarlarında ise İngilizce hâkimdir. Onlar, ya İngiliz okullarında, ya Amerikan
kolejlerinde okurlar. Hepsinin gayesi, Türkler hakkında benim sahip olduğum
bilgileri telkin etmektir. Hepsi için ortak düşman Türklerdir. Bu itibarla,
Arapları malûm ve hatta gayrı malûm sevketmek, emelinde olanların ele
alacakları yegâne konu, Türk düşmanlığıdır. Zannediyorum ki, bizim hatamıza
bizden sonrakiler de ister, istemez düşeceklerdir.”
Bir yandan, yoğun bir şekilde yürütülen misyonerlik faaliyetleri; diğer
yandan, çeşitli tarihlerde, yabancı devletlere verilmiş olan KAPİTİLASYONLAR,
YABANCI DEVLETLERİN, OSMANLI DEVLETİNİ ÇÖKERTME AMACINA HİZMET ETMEKTEYDİ.
Başlangıçta ekonomik
Olan bu imtiyazlar, sonraları, DİNİ, SİYASİ, ADLİ VE SOSYAL BİR MÜDAHALE
HAKKI KAZANDIRMIŞTIR
Kapitülasyonlar, değişik adlarla ve değişik yorumlarla, Osmanlı
devletini ve Osmanlı vatandaşlarını çepeçevre kuşatmıştır:
-“ŞARK MESELESİ,”
- “KATOLİKLİĞİN, ORTODOKSLUĞUN VE PROTESTANLIĞIN HAMİLİĞİ,”
-“HIRİSTİYANLARIN KUTSAL YERLERİNİN KORUYUCULUĞ,”
-“GAYRIMÜSLÜMLERE TANINAN, IRZ, NAMUS, CAN VE ÖĞRETİM EŞİTLİĞİ,”
-“ERMENİLERLE MESKÛN YERLERDE, İSLAHAT YAPILMASI,
En sonunda da,”muhtar bir Ermeni yurdu.”En sonunda da, bağımsız bir
Ermeni Devleti’nin kurulması, gündeme getirilmiştir.
ÇEŞİTLİ DEVLETLERE VERİLEN KAPİTİLASYONLAR.
1346 Bizans,
1365 Raguza,
1451 Cenova,
1455 Venedik,
1460 Floransa,
1535 Fransa,
1579 İngiltere,
1612 Hollanda,
1615 Avusturya,
1737 İsveç,
1740 İki Sicilya krallığı,
1746 Danimarka,
1747 Toskanya,
1761 Prusya.1782
İspanya;1783 Rusya;1821 Sardunya;1830 A.B.Devletleri; 1838 Belçika; 1839
Bremen, Lübeck, Hamburg;1843 Portekiz; 1855 Yunanistan!;1858 Brezilya; 1870
Bavyera.
Kapitülasyonlar, Önce, “İHSAN,”olarak verilmiş; sonra “İMTİYAZ” OLMUŞ, DAHA SONRA DA, EGEMENLİĞİN KAYBINA NEDEN
OLMUŞTUR.
Ermeni soykırım masalı-jenosit- tanımı; 1948 Birleşmiş Milletler JENOSİT
tanımının geriye doğru işletilmek istenmesidir. İngilizlerin, Fransızların,
Amerikalıları ve Rusların yapmış oldukları SOYKIRIMDAN SÖZ EDEN YOKTUR.
Fransızların etek düşkünü Cumhurbaşkanları Nikolas Sarkozy:” Ermeni soykırımını
Türkler kabul etmeli”, derken; CEZYİR’DE, FRANSIZLARIN YAPMIŞ OLDUKLARI
SOYKIRIM İÇİN:”Bunlar tarihçilerin işi. Bunları tarihçilere bırakalım”,
demektedir. Soykırımı tanımanın gerisinde, TAZMİNAT VE TOPRAK İSTEKLERİ
YATMAKTADIR.
XX’İNCİ ASRIN BAŞLARINDA; MİSYOERLİK FAALİYETLERİ AZINLIKLARIN
BAŞKALDIRISI İLE BİRLİKTE, OKULLAŞMA SÜRECİNE GİRMİŞTİR. İstanbul’da,(45)
azınlık kız ve erkek okulu açılmıştır. Osmanlı Ülkesinin tamamında açılan(900)
Azınlık Okulu’nun en kritik bölgelerimizde açılmış olduklarının farkına çok geç
varılmıştır.”Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesiyle Orta doğu’da sürdürülen
okullaşma faaliyetlerinin hemen, hemen tamamı Amerika Birleşik Devletleri ile
İngiltere İmparatorluğu tarafından, ya bizzat ya da desteklenerek
gerçekleştirilmiştir. Bu bölgelerde faaliyet gösteren bu devletlere
ait misyonerler ya da siyasi ajanlar, emellerine ulaşmada alt
yapıyı oluşturacak kalıcı mahiyette her
türlü önlemleri almaktan kaçınmamışlardır.”s.g.e.s.74-75,Misyonerlik
Teşkilatını destekleyen ve himaye eden devletlerin bu nlara yapmış oldukları
yardım miktarları aşağıya çıkarılmıştır;Okullar ve Frank olarak yapılan
yardımlar.
1-Fransız okulları 140.000Fr.
2-İngiliz okulları 125.000Fr.
3-Alman okulları 85,000Fr.
4-Rus okulları 5.000Fr.
5-İtalyan okulları 32.000Fr.
6-Yahudi okulları bilinmiyor.
7-Amerikan okulları 100.000Fr.
8-Özel okullar 100.000Fr.s.g.e.s.167-171
Osmanlı devleti zamanında İstanbul’da
kurulan (65) yabancı okulun bir kısmı, Lozan Antlaşması ile Cumhuriyet dönemine
intikal etmiştir:”1893 tarihinde, Zühtü Paşa tarafından, padişah’a sunulan bir
raporda Osmanlı ülkesi içinde bulunan Protestan okullarının durumuna dair köklü
bilgiler verilmiştir. Ülke içinde (392) Protestan ve Amerikan okulunun
bulunduğu; bunlardan(108) tanesinin 17 yıllık süre içersinde açıldığı, buna
göre de her yıl, yaklaşık olarak 7 okul’un açılmış olduğu anlaşılmıştır.33
okulun açılış ruhsatının Padişah tarafından, 7 okulun açılış ruhsatının
Sadrazam tarafından, 11 okulun da Maarif Nezareti tarafından ruhsatlandırıldığı
anlaşılmıştır. Buna göre; (341 okulun ruhsatsız ve mevzuat hükümlerine aykırı
olarak açılmış olduğu anlaşılmıştır:”
1903 tarihli Maarif Salnamesi ile ve Amerikan milli arşivinde bulunan
bir belgeye göre, çeşitli okullardan(1039 tanesi Osmanlı ülkesinin dört bir
tarafında faaliyet göstermektedirler. Çeşitli devletlerin destek ve
kontrolündeki okulları şöylece sıralayabiliriz:
1-Fransız okulları 72,
2-İngiliz okulları 83,
3-Amerikan okulları 465,
4-Avusturya okulları 7,
5-Alman okulları 7,
6-İtalyan okulları 24,
7-Rus okulları(Beyrut) 44,
8-İran okulları 2,
9-Yunan okulları(İzmir) 3.
Amerikan okullarının çokluğu, Ulusal Kurtuluş Savaşında, AMERİKAN
MANDACILIK FİKRİNİN SİVAS’TA ORTAYA ATILMA NEDENİNİ DE BELİRLEMEKTEDİR.
OSMANLI NE YAPIYORDU?
1838 TARİHLİ Balta limanı Anlaşması, Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında
imzalanmıştı. İngiliz Dış İşleri Bakan’ı:”Tatlı iş,” diyerek, bu anlaşmayı
değerlendirmişti. Bu anlaşma ile; Osmanlı İmparatorluğu, hem kendi ekonomisini
hem de Mısır ekonomisini çökertmişti.1854 Kırım savaşı, ayakta zar, zor duran
Osmanlı Maliyesini iflasa götürmüştü. zo Avrupa’nın seri üretimli fabrika
ürünleri, Osmanlı’nın el tezgâhlarını da silip, süpürmüştü. Avrupa
devletlerinden alınan borçlarla, saraylar v e konaklar yapıldığı gibi,
Abdülmecit’in kızlarının ve damatlarının masrafları karşılanmıştı.1867
senesinde, Fransa ve İngiltere’yi gezen sultan Abdülaziz, Mısır’a da uğramış,
çok görkemli törenlerle karşılanmıştı. İstanbul’a dönüş törenleri için, Osmanlı
Bankasından(360.000)altın, borç olarak alınmıştı. Bu arada, A.B.Devletleri de
EĞİTİM YAĞMASINA KATILMIŞTI. Misyonerlik teşkilatı, CASUSLUK VE DİNİ PROPAGANDA
YANINDA, SİLAHLI EYLEMLERİ DE DESTEKLEMEYE BAŞLAMIŞTI. Kiliseler ve mabetler,
birer cephanelik haline sokulmuşlardı. Her türlü silah ve cephane, KIZIL HAÇ
İLAÇ SANDIKLARI İÇERSİNDE, ÜLKEMİZE SOKULMUŞTUR.
Cennet mekân Rahmetli Papa Eftim, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda, Rum
Ortodoks Kilisesinden ayrılarak, TÜRK ORTODOKS KİLİSESİNİ KURMUŞTUR. Mareşal
Gazi Mustafa Kemal ve Batı Cephesi Komutanı Korgeneral Mustafa İsmet sayesinde
ve Lozan’da, bu misyonerlik derdinden ve Yabancı okullar derdinden kısmen
kurtulabilmiştik. Lozan’a rağmen, İngiliz lisesi, Alman lisesi, İtalyan Lisesi,
Avusturya lisesi ve Amerikan Kolejleri eğitim ve öğretimlerini
sürdürmektedirler. Lozan Anlaşması ile, İstanbul valiliği, Eyüp Kaymakamlığı
emrine bağlanan Fener Rum Ortodoks Patrikliği, günümüzde; Vatikan’daki Papa’nın
sevdası ile sevdalanarak EKÜMEMENLİK SAVAŞINI SÜRDÜRMEKTEDİR. Heybeli Ada’da,
bağımsız bir Hıristiyan İlahiyat fakültesi açma savaşı da bütün hızı ve şiddeti
ile sürdürülmektedir.”TEVHİD’İ TEDRİSAT KANUNU’NUN-EĞİTİM VE ÖĞRETİM BİRLİĞİ
YASASI’NIN- gerekçesi, günümüzde ve sağcı iktidarlar döneminde, TÜRK
OKULLARINDA BİLE UYGULANMAMAKTADIR?
AZINLIKLAR MESELESİ.
24.Temmuz.1923 tarihinde imzalanan LOZAN ANTLAŞMASI ile, Ülkemizin
sınırları içersinde yaşayan ÜÇ AZINLIK KABULSTATÜSÜ EDİLMİŞTİR:
1-RUMLAR,
2-ERMENİLER,
3-YAHUDİLER. Lozan Antlaşmasından sonra; Bulgarlarla yapılan özel bir
anlaşma ile ülkemizde yaşayan Bulgar kökenlilere de azınlık statüsü
verilmiştir. Bunun dışında, ülkemizde yaşayan azınlıklar yoktur. Uluslararası
emperyalizm; az gelişmiş ülkelerin etnik varlıklarından, önce azınlıklar
yaratarak sonunda yeni, yeni uluslar yaratma gayretlerini, iç yardımcıları
sayesinde, sürdürmektedirler. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda; Mareşal Gazi
Mustafa kemal, TÜRK MİLLETİ’NİN TANIMINI YAPMIŞTIR:”ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINI
YAPAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR.” DEMİŞTİR. Bu, ezberden yapılan bir
tanım değildir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas Kongrelerini oralara
giderek orada yaşayanlarla birlikte gerçekleştirmişti. Düşman devletlerin her
türlü tehditlerine ve bol, bol harcadıkları altınlarına karşın, TÜRKİYEMİZİN
DÖRT BİR TARAFINDAKİ İNSANLAR, O’NUN PEŞİNDEN GİDEREK, O’NUN FİKİRLERİ VE
VATANSEVER EYLEMLERİYLE GENEL KABULDE BİRLEŞMİŞLERDİR. Bu birleşmenin sınavını
da, muharebe meydanlarında, kanlarını dökerek ve canlarını seve, seve vererek
ve vermişlerdir. Bunun dışındaki konuşma ve yorumlar ihanete yöneliktir.
MİLLETLER ARASI KONFERANS2I KİŞİNEV’DE ALMIŞ OLDUKLARI KARARI OKUMALARI, ONLARI
UYUDUKLARI İHANET UYKUSUNDAN UYANDIRMAYA YETER SANIYORUM. Türkiye Cumhuriyeti,
Osmanlının yattığı gaflet uykusundan uyanmazsa, sadece ve dahi sadece KÖTÜ
TARİH TEKRARLANIR.
Takvim Gazetesi’nin 19.Mayıs.2007 tarihli sayısında yayımlanan
ilginç bir haber, tehlikelerin varlığını
bizlere haber vermektedir:
“KENDİSİNİ KURTARICI SANMIŞ”.
“Malatya’daki yayınevi katliamının planlayıcısı ve azmettiricisi olduğu
belirtilen Emre günaydın, 4 kişilik bir ekip tarafından sorgulanıyor. Günaydın’ın,”Misyonerlik
çalışması içersinde bulunanlara”,”dur” ,
denilmesi gerektiği ve bu işi Malatya’da yapacak kişinin ben olduğumu
düşündüm”, dediği ileri sürüldü. Bu arada, Emre Günaydın, sağlık kontrolünden
geçirilirken, pencerenin kenarına gelen Baba Mustafa Günaydın:”Kimseden korkum
yok, arkandayım oğlum, korkma, seni çok seviyorum;” diye bağırdı.
30.Mayıs.2007 tarihli Milliyet gazetesinde iki haber:
“ARTVİNDE SKANDAL.”
“Boyunlarında haç taşıyan iki Papaz, üç kişinin saldırısına uğradı.
Papazlar, şikâyetçi olmadı.”
“ARTVİNDE İKİ PAPAZ DÖVÜLDÜ.”
“Borçka ilçesine turist olarak gelen iki Gürcü Papaz, kontör almak için
girdikleri dükkânda, tartıştıkları üç kişi tarafından dövüldü. Hastaneye
götürülen Papazları döven Fatih Kurtuluş, Serkan kurtuluş ve Mehmet Özdemir:”
Boyunlarında haçla büfeye geldiler. Ne iş yaptıklarını sorduk; Misyoner
olduklarını söylediler. Kavga çıktı;” dediler. Papazlar, şikâyetçi olmadılar.”
Büyük, güçlü ve vatansever bir İstihbarat örgütümüzün:”Türkiye’de
(3.500) casus bulunduğunu söylediğini gazetelerden okumuştuk. Posta
Gazetesi2nin 02.Eylül.2007 tarihli sayısına da bir göz atalım:”TÜRKİYE’DE
1100MİSYONER VAR.
“A.B.D. Dışişleri Bakanlığı’nın ,”Uluslar arası dini özgürlükler”,
raporuna göre, Türkiye’de 1100 Hıristiyan misyoner bulunuyor. ABD raporunda,
Türkiye’de hükümetin genel olarak, dini özgürlüklere saygılı olduğu ve bu
özgürlüklerin anayasa ile korunduğu belirtilirken, Müslümanlar ve diğer dinlere
mensup kişiler için üniversiteler ve devlet kurumlarında belli kısıtlamaların devam
ettiği belirtildi. Raporda, Türkiye’de Radikal İslami unsurların Yahudi karşıtı
tutumlarının sürdüğü ifade edildi.”Şimdilik, benim yazacaklarım bu kadarlık.
KAYNAKLAR.
1-Epiktetos, Düşünceler ve Sohbetler,
2-Prof.Dr. Pierre Benouvin, Birinci Dünya savaşı, Metin gökçe çevirisi,
3-Papa Eftim, Torunu Sayın Bayan Sevgi
Erenerol’u, Cebren Taklibi Hükümet etmeye
teşebbüs suçundan Silivri Çatma Mahkemesi 18 yıla Mahkûm ederek Ortodoks
PAATRİĞİ BARTOLEMEOS’U SEVİNDİRMİŞTİR!
4- Yazının içersinde belirtilen gazeteler.