11 Eylül 2013 Çarşamba

1124/RABİANIN ANLAMI1


            TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir; 10 Eylül 2013

                   RABİA İŞARETİNİ GERÇEK ANLAMI!
         Aşağıda görmüş olduğunuz avuç içine domalmış başparmak ile göğe doğru dikilmiş, dört parmak denize düşenlerin sarılmış oldukları son imdat simididir!
Bunun öyküsünü bir de benden dinlemek ister miydiniz?
             Ruhban okulunun yılsonu sınavlarına Kardinal Hazretleri de gelmişti. Sınava tam saatinde başlandı.
İlk sınava alınan okulun en Haylaz ve en Zeki çocuklarından birisi olan Fermansız jan adlı bir öğrenciydi.
Kardinal Hazretleri genzini temizledikten sonra, Jan’a ” Hazır mısınız Jan?” Diye sordu ve işaret parmağını dikerek başparmağını avucunun içine yatırdı!
Jan şimşek gibi yanıtını verdi: ”Tamam Kardinal hazretleri!” Dedi.
Kardinal Hazretleri memnun olarak iki parmağını havaya dikerek, başparmağını avucunun ortasına domalttı!
Ve yanıtını aldı: ”Bu da tamam Kardinal Hazretleri!” Dedi.
Kardinal Hazretleri üç parmağını dikerek başparmağını avucunun içine domalttı!
Yanıtta hemen geldi: ”Tamam ve kabul Kardinal Hazretleri!”
Kardinal Hazretleri sandalyesinin üstüne çıkarak; beşuş bir yüzle, dört parmağını havaya kaldırarak başparmağını serçe parmağının önüne kadar yatırarak uzattı.
Jan, sağ elini yumruk yaparak sol elinin içinden Kardinal Hazretlerine doğru şaklatarak: ”Al babayı, A Allah’ımıza bile azami Teslis/Üçleme/ yapıyoruz!” Dedi.
Kardinal Hazretleri Janın yanaklarından öperek: ”Böyle Gençlerimiz varken Hıristiyanlık ölmez.
Bu delikanlımıza yüz puan veriniz! Dedi.
Genci dışları çıkartarak:
         “Allah birdir, onun önüne kapaklanırız işaretini verdim!        Hemen doğru dedi ve kabul etti!”
         “Allah ve Oğul’a inanırız onların önünde kapaklanırız işaretini verdim!” Onu da kabul etti.
Allah, Oğul ve Ruhulkudüs önüne secde ederiz işaretini verdim! Ona da itiraz etmedi.
Ne zaman ki başparmağımı serçe parmağımın önüne yatırdım, isyan etti.
Bu ne mi demekti.
Allah'ımıza hizmet eden Papazların önünde de, uzanalım!” İşaretini verdim, isyan etti.
Haklıdır, Kilise ile Egemen arasında bu sorun hâlâ da çözülmüş değildir!” Buyurdu.
Bir papaz Kardinalin el işaretlerini birleştirerek resmetmişti.
Bu resim, Hıristiyan inancının sembolü olarak Kilise Edebiyatına da girdi!
Jan, can havliyle sınıfın dışına çıktığında, arkadaşları olan biteni sordular.
Jan, gülerek:”Ömrümde böylesine Oğlancı Kardinal görmedim.
Başparmağını avucuna yatırarak bir olmamızı istedi; kabul ettim, İkinci ve Üçüncü sefer ki tekliflerine de olumlu yanıt verdim. Dört işaretini verdiğinde de tepem attı, babayı yer misin işaretini verdim!” Dedi!


1125/SÖZSÜZ ŞARKI!


           TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ

TV.osmanturkoguz@gmail.com

İzmir;11 Eylül 2013

                   SÖZSÜZ ŞARKI!

1972/1975 Yılları arasında; çok güzel ve Çok Han’ım bir Genç Kızımız; her Allah günü, Armutlu mahallesindeki İlk Okula gider gelirdi. Dereyi geçince Okulun bulunduğu mahallenin yokuşu başlardı. Her sabah, tanışmadığımız halde selamlaşırdık. Antakya’dan ayrıldıktan sonra aşağıdaki şiiri yazmıştım. Bu şiirimi, Antakya’nın Kadın gibi Kadın olan Atatürkçü Kızlarımıza adıyorum:

                            SÖZSÜZ ŞARKI!

         Antakya’nın solgun akşamlarında,

         Yokuştan aşağı iner geçerdin.

         Doymamış mutluluklar dudaklarında,

         Acı karanfiller gibi açmış,

         Eteklerinde binlerce beste,

         Ellerinde tomurcukları gülün,

         Yokuşta başlardı, yokuşta biterdi günün.

 

         Özlemler göz, göz SENİ beklerdi;

         Köprüden geçince sağa sapardın,

         Ağlayan tebessümlerin, gülen gözlerinle

         En içten duygular saman alevi,

         Suskun özlemlerinle BANA bakardın.

 

         Bilirdin, duyardın yürekten yana;

         Yaşanmamış olurdu gelmezsen eğer.

         Randevusuz bekleyişler SENİ beklerdi,

         SENİNLE aydınlanırdı günler ve geceler.

 

         “Saat bir çeyreğe gelmese!”Derdin;

         Gelirdi tıkırtısız.

         Bir sızı, bir yürek buruntusu sanki

         Sonra…

         SENSİZLİĞİ başlardı yaşamın yeniden

        “Ah! Bir çeyrek saat olmasaydı zamanda!”Derdim

         Olurdu…

         O Armutlu Semtinde eminim

         Dur diyebilseydim zamana eğer

      Zaman hemen dururdu.

     

      Belki bir gün, kim bilir belki;

      Özlemlerle vuran yüreğim sustuğu zaman

      Köprüden geçeceksin sağa sapmadan.

      Karıncalar gibi saracak anılarım SENİ…

      “Aman SEN DE !”Diyeceksin ve

      Acımasız yollarında hayatın

      Karıncalarımı eze, eze yürüyüp gideceksin…

 

 

        

İzleyiciler

Blog Arşivi