28 Ağustos 2013 Çarşamba

1109- ALLAH VE DİN ADINA HÜKÜM VERMEK!

              

   TC,   OSMAN TÜRKOĞUZ
    İzmir;27 Ağustos 2013

                    ALLAH VE DİN ADINA HÜKÜM VERMEK!

                     


Bir Suudi müftüsü de, bir yaşındaki kızlarla evlenmede İslamiyet yönünden bir sakınca yoktur!” diye fetva vermişti, bir Suudi imamı da beş yaşındaki öz kızının ırzına geçerek Zavallı çocuğun cinsel organını dağlamış, 48.000 Dolar ödeyerek kurtulmuştu!
            Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın can dostu Hain Mursi’nin fedaisi El-NURSA’NIN  sözcüsü!


Bir toplumda, o toplumun uymakla yükümlü olduğu kurallara ”SOSYAL DÜZEN KURALLARI” DENİLİR. Eskilerimiz bunlara “İÇTİMAİ NİZAM KAİDELERİ!” Derlerdi.
Bunları şöylece sıralayabiliriz:
       1+Hukuk kuralları,
2+Din kuralları,
3+Gelenek ve Görenekler,
4+Ahlak kuralları,5+Moda kuralları.
Hukuk Kuralları uygulamada başta ise, diğer kurallar da varlıklarını kolayca ve baskıya uğramadan sürdürür. Sosyal Devlet, Sosyal Hukuk Devleti, Demokratik Laik Sosyal Hukuk devleti, Devlet Yönetimindeki aşamaları gösterir.
Devlet; 1-Hukuk devleti, 2-Kanun devleti, 3-Şahıs/polis/ devleti 4-Şeriat devleti olarak ta kendisini gösterir.
Türkiye Cumhuriyeti günümüzde Kanun devleti-Şahıs/polis devleti şekline sokulmuştur.
         Bir topluma din Kuralları egemense, diğer kuralları dini kurallar içine alarak yok eder. Tüm sosyal düzen kuralları dini özellik taşır, din gibi yorumlanır.
Hukuk kurallarının uygulaması dünyevidir. Bir fiili işleyen; o fiilin karşılığı ne ise onunla değerlendirilir. Tüm sosyal düzen Kuralları insanın yaratmış olduğu kurallardır.
Din kurallarının farklılığı da buradan kaynaklanmaktadır. Her toplumun peygamberi ve tanrısı o toplumun kültür düzeyini yansıtmaktadır. Din kurallarına sıkı, sıkıya bağlı olan toplumlar, o dinin vaz edildiği çağa da saplanıp kalmaktadırlar. Din kuralları; en çok deliye, sömürücüye ve soyguncuya ve katliamcıya ve dahi ahlaksız politikacıya çok cazip gelmektedir.
Bu nedenle de dinler arasındaki çekişmeler, soygunlar ve katliamlar din öğretisinin ve dini algılamanın bir gereğidir. Yağma gücü yitirildiğinde de kavgalar ve sömürüler içe yansımaktadır. Herkes, aklına, kültürüne ve çıkarına göre dini yorumlayarak yeni yollar yaratmaktadır.
Bunlar da biri birlerini soymakta ve öldürmektedirler.
Kadına bakış açısı hiç değiştirilmemektedir. Mezhepler ve Tarikatlar yeni bir dinmiş gibi algılanmakta, karşı olanlar da acımasız öldürülmektedirler. Kadın bir çekim ve cazibe aracı olma konumunu daima korumaktadır.
Tüm sosyal düzen kuralları din adına uygulamaların içinde eritilmektedir.
Allah adına tüm cezaları ol sapık inananlar vermektedirler. Akılcı ve bilimsel bir gözle, katı din kurallarının uygulayan Müslüman ülkelerine bir bakınız.
         Osmanlı Devleti dönemini iyi okumak gerek. Onaltıncı asırda; Kütahya’da oruç tutmadığından Şükrü adlı bir halk ozanının boğazına kurşun akıtılmıştır.
Osman Beyin Kaimpederi Işıklı/Alevi/ olduğu halde, Sünni İnancına/Muaviye Dinine/yönelen Osmanlı Alevileri kırmış, geçirmiştir.
Birinci Selim, defterlere kaydettirdiği 40.000 Alevi Türkünü öldürtmüştür.
Şeyhülislam Ebu Suut Efendi’nin Aleviler aleyhine vermiş olduğu ibretlik fetvalarını okumak gerektir:”Alevi Fasidelerinin kanı, canı, malı ve ayalleri helaldir!” İki Yeniçeri, savaşta esir alınacak alevi kadın ve Kızlarına ne yapmak gerektiğini sormaları üzerine de: ”BELİNİZE KUVVET!” diye Müslümanlığa aykırı bir fetva vermiştir.
Osmanlıcılık derdine düşen Atatürk’ten Korkanlar Partisi “Kurana dayalı şeriat devletini” kurduğu zaman, bu fetvalar da geçerlik kazanacaktır.
Sünni/Muaviye Dininden/olmayanlara yaşamak hakkı tanınmayacaktır. Yukarıdaki öldürme fetvaları gibi fetvalarla, alenen Sünni olmayanlar öldürülecektir. Başka mezhepten olanların, tarihimizde olduğu gibi, törenle derileri de yüzülecektir. Sizlere masal gelmesin, gidişatımız bu doğrultudadır.
         Ortaasyadaki Türk topluluklarına Müslümanlığı öğreten Hallacı Mansur, Ms.26 Mart 858/ 26 Mart 922 seneleri arasında yaşamıştır. Abası Halifesi Muktedir B’illah’ın emriyle önce kolları ve bacakları kırılmış, sonra da derisi yüzülerek öldürülmüştür. Hallacı Mansur’a bu cezayı uygulatan Abbasi veziri de aynı cezaya çarptırılmıştır
. Hallacı Mansur “En- el Hakçıydı”.
1908 Senesinde Casusluk suçlaması ile Bağdat’ta tutuklanarak cezaevine konulan bir Fransız Arkeolog Louis Massignon, kırık bir testi parçasında, Hallacı Mansurun bir beytini okuyunca dünyası değişmişti. ”Tanrıya ulaşmak her zaman mümkündür/ Yeter ki, kendi kanınla aldığın abdestle iki rekât namaz kıl!” Bu beyit üzerine Yetmiş beş sene araştırarak Beş ciltlik bir eser meydana koymuştur.
Türk tarihinde iki Nesimi vardır. Birisi Anadolu kökenli halk ozanı Nesimi, diğeri de Azeri kökenli Büyük Nesimi, Bâtınilerden olup, Hurufiliği savunan En-el Hakçı Nesimi.1369/1370-1401 tarihleri arasında yaşamış, Kölemen Sultanı El Muavyet Şeyh’in emri ile Şam’da derisi yüzülerek öldürülmüştür. Çok yüksek derecede bir anlatım biçimi vardı. ”Söyler; Çengi, Tefi, Neyi, En-el Hak!” Onundur.
Asıl ününü bestelenmiş olan bir gazelinden almıştır:
         “Ben Melamet hırkasını deldim, giydim enime/Arunamus şişesini yere çaldım kime ne/Ham sofular haram demişler bu aşkın şarabını/Ben doldurur, ben içerim/Günah benim kime ne/Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi/Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni/Nesimiye sormuşlar kim/Sen yarinden hoş musun?/Hoş olayım, hoş olmayayım/O yar benim kime ne?”
Dine dayalı yönetim geri geldiğinde geçmişte kalan tüm sapıklıklar, işkenceler ve kıyımlar da geri gelecektir.
”Devlet dinsiz olmaz!” Masalı hayata geçirildiğinde sosyal hayat ta hayattan silinmiş olacaktır.
Din, gerçek kişiler yani insanlar için vardır. Bir tüzel kişilik olan devletin nasıl dini olur! O devlete tabi olanların da ya dinleri olur, ya da dinleri olmaz. Kişinin kendisinin bileceği bir iştir bir soyuta inanmak ya da inanmamak. Dini Müslümanlık olan devletlerden basına yansıyan pislikleri toplayarak bir araya getirdiğimizde aynı kötümser tabloyu görürüz.
Afganistan’da genelevde çalışmayan eşine kocanın ailesinin yaptığı işkenceler sonunda, ahıra zincirlenen ol kadının el arabası ile dışarıya çıkartılabildiğini okuduk.
Suudi Arabistan’da bir imamın Beş yaşındaki Öz kızının ırzına geçerek ol zavallı kızın cinsiyet organını yakarak ölümüne neden olduğunu da internetten dehşetle izledik.
Peki, hiç sesi soluğu çıkmayan Kazakistan’daki olaya ne buyurulur: ”Medresede Fuhuş Skandalı”, Vatan gazetesi,26 Ağustos 2013.
         “KAZAKİSTAN, bir din adamının yaptığı fuhuş iddialarıyla çalkalanıyor. Almatı’daki Merkez camisinin imamlarından eğitim almağa gelen 17-18 yaşlarındaki 350 kız öğrenciden kendilerine “geçici” eş seçtiği öne sürüldü.
Rus Vesti gazetesindeki habere göre, camiye gelen kızlarla evlenen imamların, eşi olarak kabul ettiği bu kızlarla bir olduktan sonra boşanarak bir başka kızla evleniyor. Kazak din adamlarının kızlara verdiği vaazlarda kadınların köle gibi erkeklerin her istediklerini yerine getirmesi gerektiğini söylediği belirtildi. Üç yıl önce kendisinin de bu kurslara gittiğini söyleyen Janar Borankbayeva; ”orada yaşananları kendi gözümle gördüm. Cami sauna olarak hizmet veriyordu!” İddiasında bulundu.
         Dine dayalı devlet hayatında, nikâhları imamlar kıyacağı gibi, kızlarda evlenme yaşı dokuz yaşa indirilecek, Dokuz yaşın üzerinde de ırzına geçilmemiş kız kalmayacaktır. Dini nikâhlar Mihri Müeccel ve Mihri Muaccel esasına göre On direm gümüş teminatı ile kıyılacaktır.
Tüm İslami mezhepler, kızlarda ergenlik yaşının 17 yaşında başladığında birleştiğine göre vekâletlerle nikâhlar kıyılacaktır. Kadınların sosyal güvenceleri de ortadan kaldırılacaktır. DİA Başkanı Mehmet Görmez, kadına şiddetin Kurana dayandığı mantığından hareketle masal okuduğuna göre, disipline etmek bahanesiyle kadınlar öldürülesiye dövüleceklerdir. Dört kadın almak serbest olduğuna göre, şimdiden başbakanlık Müsteşarının Üç karısı olduğunu kendisi ikrar etmektedir de.
Hz. Allah’ımız, kocaların eşlerini hafifçe dövülmeleri emrini bana verse kabul etmem.
Bu yazımdan sonra; lütfen Osmanlıda işkence çeşitleri yazımı ileteceğim, okur musunuz, masalları dinlemeyi sürdürür müsünüz?




















İzleyiciler

Blog Arşivi