TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;15 Ağustos 2013
Bu yazımı,28 Nisan 1960 İstanbul Üniversitesi
olaylarında;Cesareti,Mertliği ve Kanun
adamlığını gösteren Sayın Uğur Dündar’ın Rahmetli Komiser Babasına
adıyorum!
KİŞİNİN
KIRMIZIÇİZGİLERİ!
OLMAZSA OLMAZLARI: Sİ N’AGU’A NON!
Bazı tarihleri unutmak mümkün değildir.Kişinin özel
hayatındaki ya da devlet görevindeki anılarının tarihleri aklına iyice
kazınmaktadır.10 Mayıs 1978 tarihinde;Manisa İl jandarma Alay Komutanlığındaki
planlı işlerimi erkenden bitirdim,denetleme yapacağım ilçe jandarma bölük
komutanlığının adını,il merkez jandarma bölük komutanı j.Yüzbaşısı Sayın Ahmet Avcıya bildirerek,iki korumamla
birlikte Turgutluya doğru yola çıktım.Ufak bir çay üzerindeki köprüyü
geçtiğimizde,yolun solunda bir tuhaflık olduğunu hemen fark
ettim.karayollarının düzelterek genişletmiş olduğu yolun sol tarafına bol
miktarda Haşhaş ekilmiş.Haşhaşlar çok gelişerek,renkli çiçeklerle beraber
kozalak vermişler.Turgutluya kadar bu böyle devam etti.Hemen Alaya geri döndüm
bağlılarıma ve komşu illerin jandarma alay komutanlıklarına durumu
bildirdim,hemen sökülecek haşhaşların Alay Merkezine getirilmesini de
emrettim.Akşam üzeri,Sarıgöl’e kadar yol kenarına ekilmiş 90.000 kök Haşhaş
alay merkezine getirilmişti.
İki gün sonraydı, asayiş satında Manisa Valisi Sayın Mustafa
Yörükoğlu
;İzmir’den Amerikalı
Narkotikçilerin ziyaretine gelerek benden övgü ile söz ettiklerini, Pazar günü
de İzmir’deki Amerikan Konsolosunun Sipil’de öğle yemeği vereceğini;benim,il
Emniyet Müdürünün ve Vali muavinlerinden birisinin bu yemeğe davetli olduğumuzu
tebliğ etti.”Emriniz olur!”Dedim.Pazar günü de öğle yemeği davetine icabet
etmedim. Valimiz Sayın Mustafa Yörükoğlu,”Önemli bir asayiş işi
çıkmıştır!”Diyerek işi savuşturmuş!
Pazartesi günü asayiş saatinde, Valimiz Sayın Mustafa
Yörükoğlu,Pazar günü çok beklediklerini söylediler.Bendeniz de söze şöylece
başladım:
“Sayın Valim;ilimizin asayişinden sorumlu olan bizler,Sipil
dağında Amerika’nın İzmir Konsolosunun yemeğinde olacaktık.Pazar günü Sipil çok
kalabalık olmaktadır.Gazeteciler de orada olmaktadırlar.Resimlerimizin
çekildiğini ve gazetelere geçtiğini düşünelim.Üş gün sonra;Manisa İlinde
meydana gelen bir toplum olayında beş vatandaşımızın da öldüğünü var sayalım.Bizlere
bu sert müdahale önlemi emrini kim vermiş sayılır?Valimizin rengi biraz soldu
ve
“Sayın Albayım, çok mükemmel prensipleriniz var.Ben,nedense
prensiplerime uyamıyorum!”Dedi. Ben de sözlerimi sürdürdüm:”Resmi toplantıların
dışında,hiçbir kimsenin yemek davetine gitmem.Denetlemelerimde de denetlediğim
birliğin tabldotundan iki korumam ve şoförümün de yedikleri yemeklerin parasını
ben öderim.Kesiklikle hediye kabul etmem, çalıştığım yerlerde de biç bir kimse
ile yakınlık kurmam.Emrimdekiler hakkında hiçbir kimsenin önerilerini kale bile
almam.Oğullarımın sünnetinden de kimsenin haberi olmadı.Kırmızı Çizgilerimi her
ne pahasına olursa olsun sürdürürüm.”Dediğim de Sayın Valimiz:”Sizi
kutlarım!”Demişlerdi.Neden bunları yazdığımı sorarsanız anlatayım:Anayasal
bir hak olan protesto gösterilerini,
Büyük bir Şiddet ve Kinle,İnsan Haklarına ve Evrensel Hukuk Kurallarına uyması
mümkün olmayan bir biçimde bastırarak,ölümlere ve yaralanmalara neden olanTayyip
Başsavcımızın Polislerine bu başarılarından dolayı dörder maaş ikramiye
verildiğini okuduk.Birden bire aklıma Mustafa Kemal’in İstanbul Emniyet Müdürü
olan Rahmetli korgeneral Ekrem Baydur’un Anıları geldi.Rahmetli Ekrem
Baydur,Kurmay Yarbay rütbesinde,12 Aralık 1924/21 Haziran 1927 tarihleri
arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevinde bulunmuştu.122 ve 123üncü
sahifelerini özetleyerek okuyalım:”“Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler
tarafından Mısır Hıdivliğinden
uzaklaştırılan Abbas Hilmi Paşa,İstanbul’a gelerek Boğaziçi’nin Rumeli
yakasında,bir yalıda Üç ay oturacağı,sıkı güvenlik önlemleri alınması İş İşleri
Bakanlığınca emredilmişti.Üç sivil memuru Paşanın güvenliği için sürekli
görevlendirmiş,İngilizlerin bir olay yaratmasına engel olmuştum.Abbas Hilmi Paşanın
İstanbul’dan ayrılacağından Üç gün önce Paşanın Kâhyası olduğunu bildiren temiz
giyimli bir kişi ziyaretime gelerek.Paşanın alınan güvenlik önlemlerinden çok
memnun kaldığını bana teşekkür ederek ufak bir hediye gönderdiğini söyleyerek cebinden
çıkardığı küçük bir paketi bana uzattı.Paketi açtım,içinden çok kıymetli
taşlarla süslü,hani eskilerin”murassa” dediği biçimde altın bir kol satı
çıktı.Değeri için keşsin bir şey söyleyemem
,ama o günün rayici ile
10bin lira kadar edebilirdi sanırım. Paketi Abbas Hilmi Paşanın Kâhyasına iade
ederek:”Kıymetli Misafirimizin bu lütufkâr hediyesine teşekkür ederim.Ancak ben
sadece görevimi yaptım.bu hediyeyi geri götürün!”Dedim.Kâhyanın şaşkın
bakışları hâlâ gözümün önündedir.Kâhyanın dönüşü ile durumu öğrenen Hidiv de
şaşırmıştı.şaşırdığını,uğurlama sırasında bulunanlara söylemiş;onlar da bana
nakletmişti!”
Çok olmuyor;Turgut Özal’ın ,“benim
memurum işini bilir!”Dediği günlerde;Bodrum’a gelen bir Arap Şeyhinin kendisini karşılayan Jandarma
Subayımıza hediye olarak verdiği içinde 5000 dolar bulunan zarfı iade ettiğini
kimler hatırlar acaba!
Osmanlı Ordusu Bakü’den ayrılırken,
Azerbaycan Savunma Bakanı Yüzbaşı Şelahaddin’i huzuruna çağırarak:”Sayın
Yüzbaşım, burada Osmanlı Ordusunun Üç Milyon altın liralık benzini var.Bu
benzini bize devrederseniz,istediğiniz yabancı bir bankaya adınıza üç milyon
altın lira çıkarmaya hazırız!”Der ve şu karşılığı alır:
“Biz Ruslara düşmanız,siz de Ruslara
düşmansınız.Yani dostuz.Burada
En büyük Rütbeli
Osmanlı subayı olarak, bir protokolla bu benzini size devrederim!Harbiye Bakanı
General ayağa kalkarak Yüzbaşı Selahaddinin boynuna sarılır ve:”Size öldü
diyorlar;sizin gibi subayları olan uluslar ölmezler!”İlhan Selçuk,Yüzbaşı
Selahaddinin Romanı!Rahmetli Emekli Yüzbaşı Selahaddin Yurtoğlu,1956’da aç ve
sefil Ankara’da ölmüştür.
İngiliz altını ve silahları ile teçhiz
edilen at Cambazı Ahmet Anzavur; Kuvvayı Milliyeye karşı savaştığı için
İstanbul’a çağırılarak Paşalık rütbesiyle taltif edilmişti. Uzatmayayım da
Rahmetli Emekli korgeneral Ekrem Baydar’ın İstanbul İl Emniyet Müdürü olarak kırmızı çizgilerini
vereyim: S.20/21
“Büyük Gazi’nin şahsına ve itimadına lâyık
bir emniyet müdürü olabilmek için “balık baştan kokar” deyimini göz önünde
tutarak, önce kendimi kontrol altına aldım. Kendim için koyduğum ve uygulamaya
titizlikle dikkat ettiğim prensipler şunlardır:
*Müdüriyet makam odasında yatmak,
*Hiçbir daveti kabul etmemek,
*Hediye kabul etmemek,
*Kadın
konusunda hassas olmak, hiç bir kadınla yalınız olarak konuşmamak,
*Mal, mülk edinme yoluna gitmemek,
*Ziyafetlere,resmi kabullere iştirak
etmemek,
*Ücretsiz bir şey almamak, satın
almalarımı fatura ile yapmak,
*Olay yerlerine süratle yetişmek,
*-Yangın çıkan yerlere itfaiyeden önce
gitmek ve yağmacılığa mani olmak,
*İçki içmemek,
* Çok iyi bir haberalma teşkilatı kurmak,
*Personele bir baba şefkati göstermek,
başarı gösterenleri nakdi mükâfatla ile taltif etmek,
*Bilhassa geceleri şehri bizzat teftiş
etmek, *Geceleri nereye ve hangi saatte gideceğimi
gizli tutmak, *Her yerde ve her zaman bulunabileceğim
inancını yaratmak - *Geceleri ne
yapacağımı yardımcılarıma bile açıklamamak, *Makam otomobilim tanındığından, gece
hareketlerimi her hangi bir vatandaş gibi taksilerle yapmak,
*Makam şoförüme ve personele gece
çalışmaları için yanlış ve şaşırtıcı bilgiler vermek,
*İltimas ve himaye sistemini kaldırmak,
*Hadise yerlerinde birdenbire meydana
çıkmak,
*Dosya yazı gibi kırtasiyecilikle
uğraşmamak,
*Yemeklerimi gelişi güzel yerlerde, mütevazı
lokantalarda her hangi bir vatandaş gibi yemek,
*Polisin itibarını iade etmek için büyük
çaba sarfetmek!”
“Uyguladığım prensiplerin olumlu
sonuçlarını göreve başladıktan üç ay sonra almaya başladım. Çünkü şehrin
asayişi yüzde seksen oranında düzelmişti!”
Dünya üzerinde;
anayasal haklarını kullanırken, kendi polisinin saldırısına uğrayarak ölen,
yaralanan ve sakat kalanlar yalınız bizdedir.Kendi vatandaşlarına, insan haklarına ve evrensel
hukuk kurallarına aykırı bir biçimde tecavüz eden ve bu saldırılarını İkinci Çanakkale Destanı
kabul ederek,ZARAR VERDİKLERİNİN VERGİLERİNDEN KESİLEREK İKRAMİYE ALAN
RECEPKOLAR YALINIZ SAYIN BAŞSAVCIMIZIN İKTİDARLARINDA VARDIR!Mısırdaki asker ve
polis tecavüzleri zulüm ve katliamdır!
Hadi canım sende.