28 Nisan 2013 Pazar

1036MENİ MÜSKİRAT KANUNU!



OSMAN TÜRKOĞUZ

7 Şubat 2011 Pazartesi/28 Nisan 2013,tekrar

İleti yazımla birlikte:İçki içenler,her türlü suçu da işlermiş!Suudi Arabistanlı bir İmam,Beş yaşındaki öz kızının ırzına geçerek,cinsel organını da dağlayıp öldürdüğünde içkili miydi?Deniz feneri Soyguncuları,içkili olarak mı Müslüman türk kardeşlerini soymuşlardı!Elif sucuklarına eşek eti içkili olanlarca mı karıştırılmıştı!Sayın Bay Recep Beyin,Onyedi yaşındaki Büyük oğlu,ehliyetsiz olarak anacığının Mersedesi ile bir Hanım şarkıcımızı /Rahmetli Sevim Tanürek’i/ezerek öldürdüğün de içkili miydi!Hem Osmanlıya âşık,hem de içki ile savaşmakta.Hadi canım sende!

280-MEN'İ MÜSKİRAT KANUNU.

OSMANTÜRKOĞUZ osmanturkoguz@hotmail com
İzmir;07 Şubat 2011.
MEN’İ MÜSKİRAT KANUNU!
Kanunun kabul tarihi:14 Eylül 1920.
Kanunun numarası:22.
Bugünleri görerek bu yazımı yayınlamıştım.Bir arkadaşım bu konuda fikrimi sorduğunda da arşivden bu yazımı çıkartarak adresine ilettim:Sayın Bay Recep Beyimiz Lord Jimliğe soyunmuş!Karıştırmadığı geleneklerimizi bırakmadı.Hem Osmanlılığa özenir,hem de meyden uzak durdurmak kavgasını verir!İçki,dost ve yarenlerle içilir,salatalıklarla içilmez.Bu beyanların sonunda,içki yasağı da gelecektir.Hırsızlık,Rüşvet,Devlet malını çalmak,cinayet,oğlancılık ve kadına şiddet dinimizce de yasak ve günahtır!Bu konularda yasakları ve dahi günahları dinleyen var mıdır?Türk ulusu ile iddiaya girmek bence saftoronluktur!Ayranın içine rakısını döker de yine içer!Amerika’daki içki yasağı Mafyayı yaratmaktan ve içki kaçakçılığından öte geçememişti.Yasak gelirse seyreyleyin yeni sektörleri!Yasağın müeyyidesi şeri hukuka göre mi olacaktır dersiniz!
“Politikacılar gelecek seçimleri, devlet adamları da gelecek nesilleri düşünürler. “ Profesör Dr.Maurice Duverger.
Çoğumuzun unutmuş olduğunu, TAKSİM ANKETLERİNDE öğrendiğimiz Ulusal tarihimizi yeniden yazmak bana çok acı vermektedir.23 Nisan 1920’tarihinde kurulmuş olan TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ, ülkemizi iç ve dış düşmanlarımızdan kurtarma savaşının yanında, bizlere bugün çok garip gelecek öyle konularla uğraşmıştır ki; oysa bu konular TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN tam bağımsızlığının işaretiydi.
İçki yasağı tartışmaları Amerika’da 1840’lı yıllarda kiliselerin baskısı ile başlamıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında da ünlü İÇKİ YASAĞI yasalaşmıştı. Bu yasak çok köklü kötülükleri de beraber getirmişti. Kaçak içki üretimini, içki kaçakçılığını, içki satışlarını düzenleyen yer altı çetelerini yaratmış, Meksika’nın da içki kaçakçılığından zengin olmasına yaramıştı. Ünlü Dillinger de bu yasağın en kanlı bir örneğini oluşturmuştu.
Ülkemizde de, bu yasağın yasalaşması dini çevrelerimizle çok istenildiği halde bir türlü gerçekleştirilememişti.
Topal Osman tarafından boğdurulan Giresun Mebusu Ali Şükrü Bey, İngiltere’de okumuş bir Aydın olmasına rağmen içkinin yasaklanmasının, halkın doğal hukukuna dayalı bir hakkı olduğundan söz ederek bu konudaki kanun teklifini TBMM’sine sunmuştu. ALİ Şükrü Beyin niyeti “Men’i Müskirat Kanununu” ŞER’İAT HUKUKUNA GÖRE DÜZENLETTİREREK, TBMMEÇLİSİNE ŞER’İAT YOLUNU AÇMAKTI.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE, İlk defa İlericiler ve muhafazakârlar birlikte hareket ediyorlardı. İlericiler, Gayrı Müslimlerin ellerinde bulunan içki üretim tekelini ve içki üretme sanayini kapatmak istiyorlardı. Gericiler de Şer’iat esaslarının uygulandığı bir Men’i Müskirat kanununun çıkartılması peşindeydiler.
Kur’anı Kerimin 16’ıncı EN-Nahl suresinin 67’inci ayetinde şarap serbest bırakılmıştı. El-Maide suresinin 90 ve 91’inci ayetlerinde de içki içmek-şarap- yasaklanmıştı. Sebep te Hz. Hamza’nın Hz. Ali’nin develerinin ayaklarını bir Fahişenin istemesi üzerine,sarhoş olarak kesmesiydi! İçki içenlerin de dayandıkları bir ayet vardı:”İçkiliyken—Sarhoş iken-namaza durmayınız-- İslam Hukukunda belirtilen bazı suçlar için Kur’anda belirtilmiş değişmez cezalar vardır. Bu değişmez cezalara” Hadd”denilir. Hamr –içki içmek-suçu Kur’anda yok iken sonradan kabul edilmiştir. Cezası da (80) sopadır! Dinci kesim, inatla bu sopa cezasının da ASLİ ceza olarak verilmesi için adeta meydan Muharebesi vermişler, teklif üstüne teklif getirmişlerdir. Bir ara içki yasağının gayrı Müslimlere de uygulanması kabul görmeyen bir teklif olarak TBMM’sine getirilmiştir.(80) sopa cezasının insan onuru ile bağdaşamayacağı fikri de savunulmuştur. Maliye Vekili Rahmetli Ferit Tek Bey’in:”Bu kanunun kabul edilmesiyle, Hazinemiz (1.000.000)Liralık bir gelirden mahrum edilmiş olacaktır!” Savunması da, kanunun çıkmasına engel olamamıştır.
TBMM’Sİ Reisi Mustafa Kemal’in:”Bu bunalımlı günlerde nelerle uğraşıyorlar!” Diye söylendiğini E.General Ali Fuat Cebesoy anlatmıştı. Mayıs 1920’de TBMM’SİNE sunulan, DÖRT senelik ömrü olacak olan bu teklif, Uzun müzakere ve tartışmalardan sonra, aşağıda yazıldığı gibi” Men’i Müskirat Kanunu” olarak kabul edilmiştir:
“Memaliki Osmaniye’de her nevi müskirat imali, füruhtu—satışı—ve istimali yasaktır. Aykırı hareket edenlerden müskiratın beher kıyyesi---Okkası—için (50) Lira para cezası alınır ve elde edilen müskirat imha olunur.”
“Alenen içki içenler veya gizli olarak içip sarhoşluğu görülenle, ya haddi şer’i(80) değnek veya (50) liradan (250) liraya kadar para cezası veyahut (3) aydan (1) yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Resmi sıfatı olanlar da memuriyetten çıkarılır, bu husustaki hükümler kabili itiraz İstinaf ve temyiz değildir. Mevcut içkiler için iki ay süre verilmiştir. Yoksa alet,edevat gibi bunlar da müsadere edilecektir.”
“Tıpta kullanılacak ispirto için, düzenleme getirilecektir.”
Yeni Men’i Müskirat Yasasına asli ceza olarak hiç olmazsa,(80) değnek, ya da içki mahallinde falaka cezası konulmalıydı. TARİKATLAR BU KADARCIK BİR CEZAYI NEDEN DÜŞÜNEMEMİŞLER DE (1)



1035/USA'YA GÜVENİLMEZ!



                   T.C.
         OSMAN TÜRKOĞUZ
         T.C.Osmanturkoguz@gmail.com
         İzmir;28 Nisan 2013
         “Atatürk,günümüzün en büyük lideridir.Her tarafı düşmanla çevrili yıkık bir imparatorluktan,yepyeni bir cumhuriyet yarattı.En önemlisi,sınırlarında hiçbir düşman ülke bırakmadı.Dost devletlerle çevrili bir Türkiye bıraktı.”Mustafa kemal’in ölümü üzerine,Javaharral Nehru’nun cezaevinden kızı İndire Gandi’ye yazmış olduğu mektup.
         “Biz,Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyanın en güçlü devletlerini dize getiren bir büyük devlet olarak tanıdık.türk milletinin emperyalistlere karşı verdi mücadeleden ilham aldık.Fakat Atatürk öldükten sonra Türkiye küçük bir Balkan devleti derecesine düştü!”Mahatma Gandi,Ergün Poyraz,İplikçi s.43.
                            “ABD’YE GÜVENİLMEZ”
         “MUSUL’A GİRECEKTİ ÖZAL’I DURDURDUM!
                                      Ahmet Kenan Evren!
         20Şubat 1998 tarihli Hürriyet gazetesinde, Sayın Mustafa Sarıipek’in, Marmaris’te oturan Bay Ahmet Kenan Evren ile yapmış olduğu bir söyleşisi yayınlanmıştı.
         “ABD’NİN 1890’lardan bu yana, bölgeden bir Kürt devleti kurulmasını istediğini ileri süren Kenan Evren, şunları söyledi:”Bugün Irak’ın bütünlüğüne sadığız. Kürt devleti kurulmasını düşünmüyoruz.1991 körfez krizinden sonra pekâl3a 36.Paralelin yasaklanması ile orada fiilen bir Kürt devletinin kurulmasını sağladılar. İsmen yok ama fiiliyatta var.Bunun için büyük devletlere güven olmaz.İsmet İnönü’nün büyük bir lafı vardır,her zaman onu söylerim:”Büyük devletlerle bir yerde olmak ,aynı yatakta kurtla yatmaya benzer;”bu kadar tehlikelidir.”Evren 1991 yılındaki Körfez krizi sırasında kendisi Cumhurbaşkanı olsa nasıl bir politika izleyeceğine ilişkin soruya ise”Çekiç Güç’e karşı çıkardım.Hep söyledim.Yapacaksak biz yaparız.biz o kadar güçsüz bir ülke miyiz?O zaman işte böyle bir müsaadeyi verdiler.Bir kez verip bir de uzattınız mı,ondan sonraki uzatmalara karşı çıkamazsınız.Kaç sene devam etti.Buna karşı çıkardım ama engelleyebilir miydim ayrı mesele” yanıtını verdi.
         “Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan evren,1991 yılındaki Körfez krizi sırasında Turgut Özal’ın Musul ve Kerkük’ü almayı planladığını belirterek;”oraları bize vermezler”,dedim. Özal’ı ben durdurdum!”Dedi. Marmaris’in Armutalan beldesindeki evinde,Kanal D’DE bu akşam saat 23,30’da yayınlanacak durum programı yapımcılarını ağırlayan ve soruları yanıtlayan Evren,ilginç açıklamalar yaptı.Körfez’de sıcak saatlerin yaşandığı 1991 yılında,Turgut Özal’ın kendisine bayram ziyaretinde bulunduğunu belirten evren,şöyle dedi:”O dönem Cumhurbaşkanı değildim.Ziyaretime gelen Özal’ın yanında bazı kişiler vardı.”Efendim”,dedi.”biz Irak’a girsek nasıl olur? Musul ve Kerkük’ü alabiliriz!”Ben de ona,”sakın ola ki böyle bir şey yapma. Böyle bir bataklığa girerseniz, Arap âlemini de karşınıza alırsınız.dedim.Arap ülkeleri bizimle dost ama karşımıza dikilirlerdi.Irak’ın yaptıklarını tasvip etmeyen ülkeler dahi bize cephe alırlar.Kaldı ki orayı bize vermezler.Boşuna bir sürü kan akmış olurdu.”Evren,Batı’nın Sevr’i hiç gündemden düşürmediği görüşüne genelde katıldığını belirterek ,”Sevr’in hortlatılmak istendiğini ben de devlet başkanlığım döneminde dile getirmiştim.Hem Kürt devletinin kurulmasını,hem de kuzey bölgemizdeki üç vilayetimizin verilmesi konusunu zaman,zaman dile getirmişlerdir.Şimdi de yine aynı şeyler gündemde.Fakat bunu gerçekleştiremezler.”Dedi.
                         Konuklar
         Bu akşam yayınlanacak durum programında ayrıca Saddam’ın eski İstihbarat Başkanı General Vefik Samarai de katıldı.Samarai,Güneri Cıvaoğlu’nun sorularını Londra’da yanıtladı.
Programa dönemin Başbakanı Yıldırım  Akbulut,emekli Büyükelçi Mustafa Akşin,emekli Korgeneral Hasan Kundakçı da katılacak.”
         Sayın Bay Recep Beyimiz de heman Suriye’ye girecekti. Irak’a ve Suriye’ye girersek ne olurdu?Bunun yanıtı Lozan barış antlaşmasında saklıdır.Lozan barış Antlaşmasına kısa da olsa bir göz atmakta yarar vardır:
         Madde1-“İşbu andlaşmanın yürürlüğe konulması ününden başlayarak,bir yandan Britanya İmparatorluğu,Fransa,İtalya,Japonya,Yunanistan,Romanya,Sırp-Hırvat-Sloven devletleri ve öte yandan Türkiye ve onların uyrukları arasında barış durumu kesinlikle yeniden kurulmuş olacaktır.
         Taraflar arasında resmi ilişkiler kurulacak ve onların toprakları üzerinde diplomasi ve konsolosluk memurları, yapılacak özel anlaşmalar bozulmaksızın
,devletler hukukunun genel ilkeleriyle belirlenmiş haklara sahip olacaklardır.”
         Bu andlaşma ile Türkiye Devletinin sınırları belirtilerek garanti altına alınmış,Türk devletinin tüm haklarının tapusu garantili olarak alınmıştır.Ve bu haklar ve sınırlarımız akit devletlerin ve müşahit devletlerin garantisi altındadır.
         Peki,Türkiye Cumhuriyeti bir emri vaki yaratarak toprak kazanmak amacı ile bu andlaşmaya aykırı olarak tecavüzde bulunursa,diğer devletlerin bu andlaşma nedeniyle askıya alınmış olan Türkiye üzerindeki hakları da ileri sürülemez mi?Bu tecavüzler de hak kazanmış olamazlar mı?Sırça köşkte oturanların komşularının evlerini taşlamaları aptallığın ve uşaklığın eseridir!
                                                                   

  


İzleyiciler

Blog Arşivi