30 Ekim 2013 Çarşamba

1171/BİRİNCİ ABDÜLMECİD'İN VE İKİNCİ ABDÜLHAMİD'İN HAREMLERİ!


              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR;31 Ekim 2013

    ATATÜRKTEN KORKANLARIN GÖKLERE ÇIKARDIKLARI BİRİNCİ ABDÜLMECİD VE İKİNCİ ABDÜLHAMİD’İN AŞKLARI VE KÖKENLERİ!

        Birinci Abdülmecid’in Haremi!(1823-1861)Anası, Bezmi Âlem Sultan. Küçük yaşta esirciler tarafından saraya cariye olarak getirilen bir Gürcü kızı olduğu bilinmektedir[2] [3]. Yahudi asıllı olduğuna dair bir iddia da ortaya atılmıştır. Yahudi olduğu düşüncesi ise Gürcü Yahudi’si olabileceğinden gelir. Abdülmecit tahta çıktığında 16 yaşında, kendisi de 32 yaşındaydı Küçük Oğlunun hükümdarlığı döneminde, öldüğü tarihe kadar 14 yıl süreyle (1839-1853) Valide Sultan oldu. Oğluna Tanzimat'ın ilanı konusunda Mustafa Reşit Paşa'ya güvenmesini tavsiye ettiği söylenir. Ayrıca Abdülmecit'in annesini çok sevdiği, hükümetteki nazırları (bakan) seçerken annesine danıştığı bilinmektedir.

Bezmiâlem Sultan 2 Mayıs1853 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nda vefat etti ve Divanyolu'ndaki II. Mahmut Türbesine gömüldü. Garabet Balyan'ın mimarlığı altında inşaatına başlattırdığı Dolmabahçe Camii henüz bitmemişti. Camiyi oğlu Sultan Abdülmecit annesinin anısına 1855 yılında tamamlattırarak Bezmialem Valide Sultan Camii adı altında hizmete açtı. Cami zamanla Dolmabahçe Sarayına yakınlığı nedeniyle Dolmabahçe Camii olarak anılmağa başladı.

Kadın Efendileri

  1. Servet-seza Baş Kadın Efendi
  2. Şevk-efza Valide Sultan: Sultan V. Murad'ın annesi ve İkinci Kadın Efendi
  3. Hoş-yar İkinci Kadın Efendi
  4. Tir-i Müjgan Valide Sultan: Üçüncü Kadın Efendi ve II. Abdülhamid'in annesi
  5. Verd-i Cenan Üçüncü Kadın Efendi
  6. Gül-cemal Dördüncü Kadın Efendi
  7. Rahime Perestu Valide Sultan: Dördüncü Kadın Efendi ve II. Abdülhamid'in manevi annesi
  8. Gülistu (Gülistan) Dördüncü Kadın Efendi
  9. Düzd-i Dil Üçüncü Kadın Efendi
  10. Bezmi (Bezmara)Altıncı Kadın Efendi
  11. Mahitab Beşinci Kadın Efendi

İkballeri]

  1. Nalan-ı Dil Hanımefendi: Üçüncü İkbal
  2. Ceylan-yar Hanımefendi: İkinci İkbal
  3. Ayşe Ser-firaz Hanımefendi: İkinci İkbal
  4. Nergis (Nergizu) Hanımefendi: Dördüncü İkbal
  5. Navek-misal Hanımefendi: Dördüncü ikbal
  6. Nesrin Hanımefendi: İkinci İkbal
  7. Şayeste Hanımefendi: Dördüncü İkbal
  8. Nükhet-seza Hanımefendi: Baş İkbal

Gözdeler

  1. Yıldız Hanımefendi: 2. Gözde
  2. Saf-derun Hanımefendi: 4. Gözde
  3. Hüsn-i Cenan Hanımefendi: 3. Gözde

Erkek çocukları V. Murat

  1. II. Abdülhamit
  2. V. Mehmet Reşat
  3. Ahmet Kemaleddin Efendi
  4. Mehmet Efendi
  5. Burhaneddin Efendi
  6. Ahmet Efendi
  7. Süleyman Efendi
  8. VI. Mehmet Vahdettin

Kız çocukları

  1. Fatma Sultan
  2. Refia Sultan
  3. Cemile Sultan
  4. Münire Sultan
  5. Behice Sultan
  6. Seniha Sultan
  7. Nadile Sultan
  8. Mediha Sultan
Ahmet Cevdet Paşa (Sadeleştiren: Yusuf Halaçoğlu) (2010) Sultan Abdülhamid'e Arzlar (Ma'rûzât), İstanbul: Babıâli Kültür Yayıncılığı, ISBN 978-9944-118-95-8, s.45

İkinci Abdülhamid’in Haremi(1842-1918)          Anası Ermeni Verjin! II’inci Abdülhamit'in Annesi Ermeni KÖLE Kız Verjin Hanım

Eşleri Kadın Efendileri

  1. Nazik-eda Baş Kadın Efendi
  2. Bedr-i Felek Baş Kadın Efendi
  3. Safi-naz Nur-Efsun İkinci Kadın Efendi
  4. Bidar İkinci Kadın Efendi
  5. Dilpesend Üçüncü Kadın Efendi
  6. Mezide Mestan Üçüncü Kadın Efendi
  7. Emsal-i Nur Üçüncü Kadın Efendi
  8. Ayşe Dest-i Zer Müşfika (Kayıhan) Dördüncü Kadın Efendi

İkballeri

  1. Saz-kar Hanımefendi: Baş İkbal
  2. Peyveste Hanımefendi: İkinci İkbal
  3. Fatma Pesend Hanımefendi: Üçüncü İkbal
  4. Behice (Maan) Hanımefendi: Dördüncü İkbal
  5. Saliha Naciye Hanımefendi: Dördüncü İkbal

Gözdeleri

  1. Dürdane Hanım: Baş Gözde
  2. Calibos Hanım: 2. Gözde
  3. Nazlıyar Hanım: 3. Gözde

Erkek çocukları

  1. Mehmet Selim Efendi, Bedr-i Felek Kadın Efendi'nin oğlu
  2. Ahmet Nuri Efendi
  3. Mehmed Abdülkadir Efendi
  4. Mehmed Burhanettin Efendi
  5. Şehzade Abdürrahim Efendi, Peyveste Hanımefendi'nin oğlu
  6. Ahmet Nureddin Efendi
  7. Mehmet Bedrettin Efendi
  8. Mehmet Abid Efendi, Saliha Naciye Hanımefendi'nin oğlu

Kız çocukları Refia Sultan

  1. Ayşe Sultan, Ayşe Dest-i Zer Müşfika (Kayıhan) Kadın Efendi'nin kızı
  2. Şadiye Sultan
  3. Naile Sultan
  4. Fatma Naime Sultan
  5. Zekiye Sultan
  6. Ulviye Sultan
  7. Hatice Sultan, Fatma Pesend Hanımefendi'nin kızı
  8. Aliye Sultan (y.1900). Bebekken ölmüştür.
  9. Cemile Sultan (y.1900). Bebekken ölmüştür
  10.Saliha Sultan

 

 

1170/SAVAŞ VE BARIŞ!


 

 

              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ

Osmanturkoguz@gmail.com

TV. İZMİR;27 EKİM 2013.

AKILLARINI KULLANAMAYANLAR, BAŞKALARININ AKILLARININ SİLİK BİR KOPYASI OLARAK YAŞARLAR! OSTÜZÜ.
                  İNSANLIK TARİHİ BOYUNCA; ALLAH, PEYGAMBER VE DİNLER, İNANANLARA DEĞİL DE, ONU KULLANANLARA HİZMET ETMİŞTİR! Bilinen tarihten bu yana yaklaşık olarak yapılan 14.000 adet savaşta harcanan paralar, altın olarak, Ekvatoru çevrelen Sekiz Metre genişliğinde ve Dört Metre yüksekliğinde bir duvar oluştururdu!

SIFFİN’DE MIZRAKLARIN UCUNA Kuran sahifeleri bağlayan Muaviye, inanmış Ali’ye karşı zafer kazanmıştır.
                   MS.1119 Senesinde, Fransız Asili Hugues de Payen tarafından kurulan ve bankacılık işlerinde çok zenginleşen Tapınak/Mabet/Şövalyeleri; Fransız kıralı 1V’ÜNCÜ PHİLİPPE VE PAPA V’İNCİ CLEMENS’İN anlaşması ile 1312 yılında bir genel baskınla çökertilerek tüm mensupları  KILIÇTAN GEÇİRİLDİ.Ele geçirilen başkanları Jacgues de Moley ve adamları da 19 mart 1314’te Paris’te,Allah ve Hıristiyanlık adına, Papanın fetvası üzerine kazıklara bağlanarak yakıldı.
                Reformcu John Calvin, Hıristiyanlık ve Tanrı adına İspanyol Doktoru Filozof Michael Servetius’u yaktırtmıştır! Papalık, Allah ve Hıristiyanlık adına 16 Şubat 1600’de Büyük
Gök bilgini Papaz Giardano Bruno’yu yaktırtmıştır. Fransızların Ulusal Kahramanı Jean d’Ark ta din ve Allah adına papazlarca yaktırılmıştır.
                   Büyük filozof Sokrates te (MÖ.469/399); Anitos,Likos ve Meletos adlı üç Soytarının ihbarı üzerine tanrılara saygısızlık suçu ile Büyük Baldıran zehri içirtilerek öldürülmüştür!Ya Müslümanlıkta Allah,Din ve Muhammet adına HÂLÂ öldürülenlere ne dersiniz?
İskenderiye’de papazlar tarafından Dinsizlik ve şeytanlıkla suçlanarak, Allah ve Hıristiyanlık adına taşlanarak öldürülen Bilim kadını Rahmetli HYPATAİ. MS.(370/415/O’NU çok takdir eden İskenderiye Valisi bile kendisini kurtaramıştır! Beş kişiden oluşan Bir Papazlar çetesi;
Onun evinin önüne pusu kurarak, akşam evine dönen bu çok Görkemli Bilim Kadınını  Kaçırarak bir kiliseye götürüp anadan doğma soyup, taşlayarak parçalamışlardı. Allahı, dini ve Peygamberi kullananlar, her çağda Zavallı inanç sahiplerini sömürmüşledir,günümüz İslam dünyasında olduğu gibi!?

 

İSKENDERİYE’DE DİN ADINA PARÇALANARAK ÖLDÜRÜLEN BİLİM KADINI HYPATİA

 

SAVAŞ, TANRIMIZIN ve PEYGAMBERİN EMRİYSE,

                      BARIŞ TA MUSTAFA KEMALİMİZİN EMRİDİR!

“Hoşunuza gitmemekle birlikte, Savaş üzerinize yazılmıştır(Farz kılınmıştır)!”Kur’anı-ı Kerim, Bakara(İnek)suresi 216’ıncı ayet.

         Yahudi’yi, Hıristiyan’ı, Müslüman’ı da yaratan aynı Tanrıdır. Aralarına nifak sokan  peygamberler ve din ulularıdır!”Simavnalı Şeyh Bedrettin( 1365?-1421)Serez’de asılarak öldürüldü. Osmanlı Padişahı Birinci Mehmet:”İdama mahkûm edildikten sonra, huzuruna aldığı Rahmetli Bedrettin’e:”Şeyhim neden yüzünüz sararmış?”Dediğinde şu tokatla sarsılmıştı:”

“Sultanım, Güneş te batarken sararır!”                                                            “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!”Mustafa Kemal Atatürk.

 “Peace at home peace earth!” “Le paix dans la patrie le paix dans le         monde!”

“Son Haham, Son Papaz ve Son İmam öldüğünde, dünya yüzündeki savaşlar da biter!”Lev(leo) Nikolaviç Tolstoy.( 1828- 1910).

“Son Havra, Son Kilise ve Son Cami yıkıldığında; insanlık ebedi Barışa kavuşacaklardır!”Lev Nikolaviç Tolstoy.”Savaş ve Barış’ın yazarı Büyük Rus!

 “Türk severse yer, sevmezse öldürür! Hadis!

“Kıldan ayakkabı ve çadır yapan, kırmızı çipil gözlü, yassı, yayvan kösele suratlı Türkleri yenmeden zaferden söz edilemez!”Hadis!                             “Türk baban bile olsa öldür!”Hadis!

“Hz. Muhammed’in büyük aptesti kokmazdı; sidiğini de lıkır, lıkır içerlerdi!”Sakallı Ahmet Hoca! İnternette dolaşan bir iğrenç vaazı! Aynı zamanda; Müslüman erkeklerin Maslahatlarına cennette;72 kadın,100 Huri ve 100 Gılman/Tüysüz oğlan bağlayan Sapık! Ekim 2013!

“Yahudilere karşı savaşmadıkça ve bu savaşlar, bir kaya parçası, gerisinde saklanan Yahudi için :”Ey Müslüman, benim arkamda bir Yahudi var ÖLDÜR O’NU! Deyinceye kadar sürdürülmedikçe(kıyamet)hüküm günü gelmiş olmayacaktır! Hadis,”Sahihi Buhari.

“Türklere karşı zafer kazanılmadıkça hüküm günü gelmeyecektir!”Hadis.

“Küçük gözlü, Kırmızı yüzlü,Basık burunlu ve suratları kalın deriden yapılmış kalkana benzeyen  TÜRKLERE karşı savaş yapılmadıkça hüküm günü gelmiş olmayacaktır!Hadis.Ebu Hureyra.”Kıldan sandalet ve çadır yapanlar!”İlavesiyle bu hadis çok kişiler tarafından doğrulanmıştır.

Şimdi anlatabildim mi TÜRK ve TÜRKLÜK ve ATATÜRK Hainlerinin neden bu Üç Kavrama düşman olduklarının sebebini! Ostüzü.

“İsrail oğulları, yaptıkları her türlü toplumsal olayları, tanrılarının emir ve desteklerine dayandırmaktadırlar.

Bu konularda, Tevrat’a bir göz atmak yeterlidir sanıyorum:

         “İsrail, Doğu Filistin’i tamamıyla ele geçirmek için giriştiği savaşların en zorlusunu bundan sonra yapar. Midyani’lere karşı imha savaşı! Lut’un torunları oldukları söylenen Moab’lılarla hısım sayıldıkları için İsrail oğulları onları esirgemektedir, ama Midyani’lere karşı amansızdırlar. ”H.Örs, Musa ve Yahudilik. S.135-136.”

Şimdi; Tevrat’ın Sayılar bölümü 31-7-19’uncu ayetlerini hep birlikte okuyalım:

         “Ve Rabbin Musa’ya emrettiği gibi, Midyan’a karşı cenk ettiler ve her erkeği öldürdüler…

İsrail oğulları, Midyan kadınlarını ve onların çocuklarını esir aldılar ve bütün hayvanlarını, bütün sürülerini ve bütün mallarını çapul ettiler ve içinde oturdukları bütün şehirleri ve bütün obaları yaktılar.

Savaş sonrası; savaşçılar, aldıkları ganimetleri ve esirleri getirince, Musa’nın tepkisi çok korkunç oldu:

         “Musa onlara dedi:”Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” İşte, İsrail Oğulları’nın, Peor-Baal- meselesinde Balam’ın öğüdü ile Rabba karşı tecavüz etmelerine bunlar sebep oldu. -Hâlbuki daha önce, Balamın İsrail’e iyilik dilemekten başka bir şey yapmadığını gene Tevrat anlatmıştı—Ve böylece Rabbin cemaati arasında veba oldu.

“Ve şimdi, çocuklar arasındaki her erkeği öldürün ve erkekle yatmış olarak erkek bilen her kadını öldürün. Ve erkekle yatmış olmayarak bilmeyen bütün kadın ve çocukları kendiniz için sağ bırakın.” Sayılar:31-7-19.”

         “Ve bütün İsrail, orada onun ardınca zina ettiler ve Gideon’a ve ev halkına bir tuzak oldu.” Hâkimler,8-27, Bütün bu tecavüzler ve yıkımlar; bir melek aracılığı ile emirlerini ileten Yahve’nin emirleriyle olmaktadır.

         Tevrat, İsrail Oğulları’nın bir bakıma tarihleridir. Tevrat’ın hangi bölümünün hangi tarihte yazıldığı bilinmektedir.

         Tevrat’ta; her sefer dönüşü; ”binbaşıların, ganimet olarak yağmalanan altın ve kıymetli eşyaları çadırlarında oturan Hahamlara verdiklerini”  yazmaktadır.

         Kuran’ı Kerim’in sekizinci Enfal suresinin ilk ayetinde: ”ganimetin, Tanrı ile peygambere ait olduğu”, yazılıyken; Hüneyin gazvesinde; elde edilen:

         1- 24.000 deve,

         2- 44.000 davar,

         3- 6.000 esir;

         4- 300 okka altın, -Sayın Ş.Keçeli,4,000 okka altın ve gümüş diyor.-

         5- 600 okka gümüşün paylaşımda büyük tartışma çıktığı için; aynı surenin 41’inci ayetinde, yağmadan elde edilen ganimetin (8) zümreye paylaştırılması emredilmiştir. Bir SAHEBE, Hz. Muhammed’e gelerek:”Ya Resulullah, Ganimet kadınlarla yattığımızda gebe kalanları esir pazarında fazla para etmiyor. Ne önerirsiniz?”Dediğin de şu hadisle müjdelenmişti:”İçine boşaltmayınız, azlediniz!”

Hüneyin gazasını Allahın yardımı ile kazandıklarını ifade eden ayetler de var.Allah,esir düşen zavallı kadınların ırzlarına geçilsin ve esir pazarlarında hayvanlar gibi satılsın diye mi galiplere Yardım etmiştir!

Hz. Muhammet’in sütannesi Âlime de ganimet olarak esir alınan kadınlar arasındaydı. Hz. Muhammet, çocuk iken verildiği bu kadının yanında en mükemmel Arapçayı da öğrenmişti…”Osman Türkoğuz,”Dövüşen İki Kardeş Kavmin Tanrılarıdır!”

“Muharebelerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu

Vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır:

“Kazan ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı

Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız.

Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük

Çocuklar kaldı. Binenler de o hırçın atların sırtında sanki bir yük

Gibiydiler. ( Sayfa 314 )”

1.Semerkant Araplara her sene 2.200.000 altın ödeyecektir..

2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak

Verecektir.

3.Şehirde Cami yapılacaktır.

4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.

5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe'ye teslim

edilecektir.

Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve

Merv'e geri döner. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Müslim’i

Semerkant'ın başına vali olarak bırakır.”

“Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah haksız saldırıda bulunanları sevmez!”2/190’ıncı ayet.

Talkan şehri meliki Sehrek,

Kuteybe'nin gelişinden önce şehri terk eder. Şehre hiç savaşmadan

giren Kuteybe'nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen ne kadar erkek

varsa hepsini kılıçtan geçirirler. Bu katliam o zamana kadar

yapılanların en büyüğüdür. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret

olması için yapar.. Kuteybe'nin askerleri öldürebildikleri kadar

öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara

asarlar. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin

ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe,

Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak

geçmiştir. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve

askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi

Kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır. Bütün bunlar hep ALLAH VE Müslümanlık adına yapılmıştır.

“Bundan dolayı onları harpte, yakalarsan,kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır!”8/52’inci ayet.

Ostüzü: Hz. Ömer zamanında, İran Hükümdarının üç kızı Mekke Esir pazarına getirilerek satışa sunulur. Kızların asaletleri nedeniyle, diğer esir kadınlardan farklı olmalarına Halife Ömer karar vererek yeni bir fiyat listesi hazırlar. Kızların ikisinin bedellerini kesesinden ödeyen Hz. Ali, kızların birisini oğlu Hasan’a, diğerini de Hz. Ömer’in oğluna armağan eder. Hasanın soyundan gelen kişiler bu İranlı esirden olanlardır.

Hz. Muhammed, Medine’ye sığındığında, MS. 622,Yahudilerle 65 maddelik bir antlaşma yapmıştı.-Taha Akyol; Medine’den Lozan’a-
Bu anlaşmaya göre; Hz. Muhammet, kervan basma gibi eylemlere girişmeyecek, Medine’deki huzuru koruyacaktı.
Bedir Gazasında; kendisini Beni Nadir Yahudi aşiretinin öldüreceğini öğrenen Hz. Muhammet; Beni Nadir Yahudi aşiretinin tüm mallarına el koyarak, kendilerini Medine’den sürgün etti.
Uhut Gazasından sonra da; Beni Luka Yahudi aşiretini, 24 saat içersinde, bir deve yükü eşya alarak Medine’yi terk ettirdi.
Bir kış günü; Müslümanlığı kabul etmemiş Kureyşlilerin, 10,000…..”

 “Bir gün atomun enerjisini serbest bırakacağız. Gezegenler arasındaki yolculuklar gerçekleştireceğiz. Ömrü uzatıp, kanseri bile tedavi edeceğiz. Ancak”kendisini Mesih(insanüstü)vehmeden “en düşük seviyeli kişiler tarafından yönetilmiş olmanın sırrını asla çözemeyeceğiz!”Jean ROSTAND.

         Bendeniz, “Geride Kalan”adlı bir şiir kitabımda Molla Ahmedin Boz eşeği üzerinden bir şiirimi yayınlamıştım.

                “Tenakuzlar sistemi içinde yüzersiniz,

                   Sizler insan olarak ne herzeler yersiniz,

                   En aptalınıza eşek, eşeğe de filozof dersiniz!

 Bok yiyen tavuğu yerde etimi yemezsiniz!”

         Birkaç sene önceydi;Genç bir Rus Profesörü Atatürk üzerine konuşurken şöyle demişti.

         “Bugünkü insanlığın uğraştığı tek şey, Atatürk’ün yıllarca önce söylemiş olduğu “Yurtta sulh, cihanda sulh”ilkesine ulaşabilmektir!”

 

 

28 Ekim 2013 Pazartesi

1169- TEKRARLANAN TARİHİ HATA!

TC. OSMAN TÜRKOĞUZ
İZMİR,27 Ekim 2013

TEKRARLANAN BİR TARİHİ HATA! 

Aydınlarımız ve dahi çok ünlülerimiz arasında bir yanlışlık sürüp te gitmektedir: Amerika Birleşik Devletleri Lozan Antlaşmasını imzalamamıştır!
Amerika Birleşik Devletleri Lozan Antlaşmasında taraf olmadığı gibi, garantör devlet te değildir.
Birkaç oturuma da istişari olarak katılmıştır.
Şimdi buyurunuz alıntılarımıza:
Lozan Antlaşması


Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'nin sınırları.
Çeşit
Barış antlaşması
İmzalanma
24 Temmuz 1923 (&0000000000000090.00000090 yıl, &0000000000000089.00000089 gün önce.)
Yer
İmzacı
devletler

Dilleri

            “Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar başlamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri arasında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını gerektiren yasalar gereğince[2] taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onaylaması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onaylarında dair belgeler resmi olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[3]
YUNANİSTAN Başbakanı Elefterios Venizelos 27 Ekim 1930 tarihinde Ankara’yı ziyaret etmiş ve Ankara Garında Başbakan İsmet İnönü tarafından karşılanmış, Mustafa Kemal tarafından da kabul edilmiştir.
İLK ZİYARET İNÖNÜ'DEN
Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra ortaya çıkan Yunanistan (1821) ve Türkiye (1923) Cumhuriyetlerinin yakın tarihlerinde Atina'yı 1931'de resmen ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ise İsmet İnönü oldu. İsmet İnönü ve eşi Mevhibe Hanım, Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos'un bir yıl önce (1930'da) Ankara'ya gerçekleştirdiği ilk resmi ziyaretini iade ettiler. Türk heyeti, 1 Ekim'de buharlı EGE gemisiyle İstanbul'dan Atina'nın Pire limanına hareket etti. İki gün sonra Atina'ya vardılar. Gemide İnönü'den başka, Dışişleri Bakanı Tevfik Aras ile Otello eseri için Atina'da sahne alacak olan aktrist Bediha Muvahhit de vardı. Atina caddeleri Türk ve Yunan bayraklarıyla donatılmıştı...              İNÖNÜ VENİZELOS'U TREN GARINDA KARŞILADI
İnönü'nün Atina ziyaretinden tam bir yıl önce Elefterios Venizelos Ankara'yı ziyaret eden ilk Yunan Başbakanı oldu. Venizelos ile İnönü, Lozan'da kıran kırana mücadele ederken dost olmuşlardı. Mübadele antlaşmasından sonra dört günlük bir ziyaret için 27 Ekim 1930'da Ankara'ya tren yoluyla gelen Venizelos'u Garda İsmet İnönü karşılamıştı.
BİRBİRLERİNE SİLAH YÖNELTEN ÖNDERLER ANKARA'DA EL SIKIŞTI
Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, 27 Ekim 1930'da Ankara'ya trenle geldi. Venizelos 30 Ekimde Atatürk ile ilk görüşmesini yaptı. Daha bir kaç yıl öncesine kadar savaş alanında birbirlerine silah yönelten iki önder, modern Türkiye ile Yunanistan arasında, değişik alanlarda birçok tarihi anlaşmaya imza attı. “
         Burada, kanımca iki şey karıştırılmaktadır: Mudanya
Ateşkes Antlaşması müzakereleri sırasında, General Mazarakis başkanlığındaki Yunanistan delegeleri gemiden dışarıya çıkartılmamış, antlaşma imzalandıktan sonra da usulen onlara da imzalattırılmıştır! Lozan Antlaşmasından sonra; Amerikan senatosu, Türkiye-Amerika Ticaret Anlaşmasını onaylamamıştır. Amerikanın Lozan ile ilgisi de yoktur. Ulusal Kurtuluş Savaşımızda da aramızda muhasamat olmamıştır. Yalınız İzmir limanında birkaç savaş gemisi bulundurmuştu. Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Müşir Gazi Mustafa Kemal’in vermiş olduğu bir nota üzerine de tüm yabancı savaş gemileri 24 saat içinde İzmir Limanını terk etmişti!
Şimdi de, Osman Türkoğuz’un Türkiye Cumhuriyetinin İç ve Dış Politikaları adlı yazısından bir bölümle yazımızı sonlandıralım:
            “ Gazi Mustafa Kemal, İngilizleri yener, İngilizlerle dost olur. Fransızları yener, Fransızlarla dost olur. Yunanlıları yener, Yunanlılarla dost olur. “Ebedi dostluk ve ebedi düşmanlık yoktur. Ebedi çıkar vardır.” Bu kural,  evrensel politika kuralıdır.
            Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, Yunanlıları İzmir’e çıkartan politikacıdır. Giritli bir avukat olan bu politikacı, Ankara’ya geldiğinde, Ankara Garında, Başbakan İsmet Paşa tarafından karşılanmıştır.
Bu, Türk düşmanı olarak bilinen politikacının, Nobel Ödül Komitesi’ne yazdığı bir mektup Sayın Özgen Acar tarafından bulunarak, 20 Mayıs 1981 tarihinde, Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır. Sözü, Elefterios. Venizelos’a bırakıyorum: 
            “ Hak ve din kavramlarının karıştırıldığı, teokratik bir rejim altında çökmekte olan bir imparatorluğun yerini ulusal, çağdaş, canlılık ve hayat dolu bir devlet almıştır. Büyük reformcu Mustafa Kemal Paşa’nın itici gücüyle sultanların mutlakıyet rejimi kaldırılmış ve devlet açıkça LAİK olmuştur. Ulus, tümüyle haklı olarak, tutkulu bir biçimde,  uygar ulusların öncüleri arasında yer almak üzere gelişmeye doğru atılımda bulunmuştur.
               Ayrıca, barışın güçlendirmesi hareketi, belirgin bir biçimde etnik, modern Türk Devleti’ne bugünkü görünümünü sağlayan iç reformları ile birlikte yürütülmüştür. Gerçekten, etnik ve siyasal sınırlarından açıkça memnun Türkiye, komşularıyla tüm toprak sorunlarını çözümlemiş ve böylece Yakın doğuda barışın temel direği olmuştur. Düşmanlık içinde geçen uzun yüzyıllar boyunca, Türkiye ile kanlı savaşları sürdürmüş biz Yunanlılar, eski Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini alan bu ülkedeki köklü değişikliğin etkilerini ilk olarak duyabilme fırsatını elde ettik. Küçük Asya felâketinin hemen ertesinde, savaştan bir ulus devlet olarak çıkan ve yeniden sağlığına kavuşmuş Türkiye ile anlaşma olanağını görerek, ona elimizi uzattık ve o’da bunu içtenlikle kabul etti ve sıktı. Barış isteğini besledikleri takdirde, en tehlikeli anlaşmazlıkların ayırdığı halklar arasında anlaşma olanağı için bir örnek oluşturacak bu yakınlaşmadan, iki ülke için olduğu kadar, Yakındoğu’da barış düzeninin korunması İçinde yalınızca olumlu sonuçlar ortaya çıkmıştır. İşte, barış sorununa bu değerli katkıyı sağlayan kişi, Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
            Yakındoğu’da barış yolunun da yeniçağ açan Yunan-Türk anlaşmasının imzalandığı dönemde, 1930 yılındaki Yunan Hükümeti’nin Başkanı sıfatı ile şimdi Nobel Barış Ödülü Komitesinin seçkin üyeleri önünde, Mustafa Kemal Paşa’nın adaylığını, bu onur ödülüne layık olarak önermekten şeref duymaktayım. En derin saygılarımın kabulünü rica ederim, Sayın Başkan.”
                                                                                              09 Eylül 1934 E.Venizelos.



LOZAN  ANLAŞMASIN'IN 

 ALTINDA  YUNANİSTANIN  İMZASI  
NİÇİN  YOK?YUNANİSTAN’IN İMZASI  VAR!Ostüzü.


10 Ağustos 1920 Türkiye’nin resmi şekilde parçalanmış olduğunu dünyaya ilan eden Sevr Anlaşması’nın imzalandığı gün...

Ancak 2013 Türkiye’sinde tuhaf olan şey, bu tarihin bazı kesimlerce hala kutlanabiliyor olmasıdır.

Sevr Anlaşması’nın kutlayıcılarının amacı, söz konusu anlaşmanın esaslarının bugünün gündemine taşınması ile ilgili niyet, arzu ve hedefi canlı tutmaktan ibarettir.

Bu niyet, bu arzu ve bu hedef, kısaca şudur:

-  Osmanlı İmparatorluğu’nun etnik temellere göre parçalanması...

-  Bu parçalanmanın sonucunda bağımsız [gerçekte emperyalist güçlere bağımlı] bir Ermeni Devleti kurulması...

-  Özerk ve daha sonra bağımsız [yine gerçekte emperyalist güçlere bağımlı] olacak bir Kürt Devleti’nin kurulması...

-  Osmanlı ülkesinin geri kalan toprakları üzerinde değişik etki alanları ve parçalanmalar yaratılması...

Anadolu’da, “Ya bağımsızlık; ya ölüm” sloganı doğrultusunda silaha sarılan ulusal direniş hareketi, Sevr Anlaşması’nı, daha imzası kurumadan yırtıp atmasaydı, bakın neler olacak[idi?..]

-    Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan’a verilecek...

-    Sivas, Malatya, Adana Urfa, Antep, Maraş ve Suriye; Fransa’ya verilecek...

-    Musul dâhil Irak ve Arabistan; İngiltere’ye verilecek...

-    Güneybatı Anadolu, oniki adalar ve Rodos; İtalya’ya verilecek...

-    Doğu Anadolu’da bir Ermeni ve bir Kürt devleti kurulacak...

-    Boğazlar ve İstanbul, ayrı bir bayrağı olan Komisyon tarafından yönetilecek... (idi!..)

Türkiye haritasını elinize alıp şöyle tepesinden, “kuş” bakışı bir bakıverin bakılım: Geride ne kalacak (idi?..)

Ancak Sevr bu noktada da durmuyordu…

Geride kalan topraklar üzerinde ancak aşağıdaki koşullarda barınabiliyor (duk:)

-   Türklere bırakılan bölgede asker sayısı 50.700’ü geçmeyecek,  devletin ağır silahı bulunmayacak;

-   Deniz kuvvetleri 13 küçük gemiyi geçmeyecek ve devlet hazinesi Batılı galip devletlerden oluşan bir komisyonca yönetilecek

-   Ve kapitülasyonlar ilelebet sürecek, devam edecek...

(idi!..)

Yani tümüyle ve açıkça ve resmen sömürge bir ülke olarak, tarihin karanlık bataklıklarına doğru gömülecektik...

İşte bugün mesele yine bu aynı eksende düğümlenmektedir…

Osmanlı’ya Sevr Anlaşması’nı dayatarak imzalattıran güçler, bugün yine aynı koşulları çeşitli maskeler altında öne sürmekte ve hayata geçirmeye çalışmaktadırlar…

Sevr’i imzalayan kadro Osmanlı’nın insanlarıydı.

Bugün Türkiye’yi Sevr’e geri götürmek isteyenlerin TC numaraları var…

2013’ün Türkiye’sinde bir de şu gerçeğin altını çizmek önemli:

Kurtuluş Savaşı Yunanlılara karşı verildi.

Ama savaşın sonunda imzalanan Lozan Anlaşması’nda masa oturan İngiltere ve Fransa’dır.

Yani Yunanistan’ın Lozan Anlaşması’nda, “maşa” sıfatı ile de olsa, imzası yoktur.

Bu gerçek önemlidir ve Türkiye’nin bugünkü dış politikasını belirleyenler tarafından bir kez daha ciddiyetle düşünülmelidir.

Faruk HAKSAL - 26 Temmuz 2013

www.soruyusormak.com/

dunya48.com










***



27 Ekim 2013 Pazar

1168/NAMUSSIUZLUK ARTIK PARA İLE!


 

              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR;27 Ekim 2013.

                             NAMUSSUZLUK ARTIK PARA İLE!

            ORTADOĞU İLE ORTADOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİNİ KARIŞTIRAN BAZI KALEMENDAZLARIMIZ, ORTADOĞUDAKİ PİSLİKLERİN İSLAMA MALEDİLİŞİNİ GÖRMEDEN;

CENNETİN KERHANE OLARAK ANLATILMASINA TEPKİ GÖSTERMEDEN, ORTADOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTEMİZİ KARALAMAYA ÇALIŞMAKTADIRLAR.

            Sözde, o kesilen ormanlık alanda Ortadoğu Örencileri ayşınuş etmektelermiş! Ortadoğu Bataklığını bu Paralı Uşaklarımız, Ortadoğu Teknik Üniversitemize mal etmeye çalışmaktadırlar!

         Ortadoğu’da;Kız Kardeşle,Hala,Teyze ve hatta Torunuyla evlenmek dinen serbest sayıldığı,Nebbaşlık alenen Hadislere dayanılarak önerildiği halde,bunları candan kabul eden Müfterilerimiz iftira etmekten de asla çekinmemektedirler.Bakınız,iftiranın aslı nedir:Bunlar, cennette 72 Kadın,100 Huri ve 100 Gılman/Tüysüz oğlan/ masalını Ortadoğu Teknik Üniversitesi Öğrencilerine mal etmektedirler.Akılları,fikirleri sekste.Camiye ayakkabıları ile girdiler İftirasının sahibi:”Yolumuzun üstüne cami çıksa onu da yıkarız!”Demekten çekinmemektedir.Burada anlatılan yolumuz!Bildiğiniz yol değildir,emeksiz Rant Yoludur.”Yalanlar ne Kadar büyük olursa ve ne kadar çok TEKRARLANIRSA İNANANLAR DA O KADAR ÇOK OLUR!”Onbaşı Adolf HİTLER ve GÖBELS VE AKP!

         “BUNLARA SORMAK GEREK:HAV MAÇ MANİ!?

                                                                            

İzleyiciler

Blog Arşivi