OSMAN
TÜRKOĞUZ
İzmir;
05 Kasım 2012.
TÖVBE VE
İSTİHFARA DAVET
TÖVBE/TEVBE/A.İ.İşlemiş olduğu bir
günah veya suçtan pişmanlık duyduğunu bir daha böyle bir şey yapmayacağını
Tanrı’ın huzurunda ve Halkın önünde açıklamak.
İSTİHFAR:
A.İ.Tanrı’dan Günahlarını bağışlamasını dilemek.(Gufran’dan gelir).Çoğulu:
İstiğfarat.
“Hürriyet ve 06 Şubat 2007
tarihli Milliyet Gazetesi, laiklik tartışmasını çok ilginç bir şekilde verdi.
Sayfa’nın başına, Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’in, ”70. Yıl
uyarısı” başlığını koyduktan sonra; daha büyük harflerle, ”LAİKLİK GÜVENCEDİR.” BAŞLIĞINIKOYDU.
Bunların hangi gün
söylediklerinin TAKİYYE olduğunu kestirmek mümkün değildir. Sayın Arınç, o gün için
şöyle buyurmuştu: ”Laiklik, vatandaşlarımıza vicdan, dini inanç ve kanaat
özgürlükleri konusunda en büyük güvenceyi sağlamıştır. 5. Şubat. 1937 ‘de
Anayasa hukukumuza giren laiklik ilkesi ile tüm inançlar teminat altına
alınmıştır. Laik düzende herkes, dini inanç ve düşünme özgürlüğüne sahiptir. Bu
nedenle, laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez ilkeleri arasındadır.”
Sayın R.T.E de, şöyle
buyurmuştu: ”BİRLEŞTİRİCİ OLSUN.” Mutlulukla söyleyebilirim ki,
milletimiz, cumhuriyetin temel niteliklerini benimsemiş, laiklik gibi hukukun
üstünlüğü ilkelerini de içselleştirmiştir. Bütün diğer kurumlarıyla,
cumhuriyetimizin de, demokrasimizin de, en büyük güvencesi, işte bu itibarla
aziz milletimizdir. Anayasamızda yer almasının 70. Yıldönümünde, bugün laiklik
ilkesinin, farklı inanç ve yaşam biçimleri için özgürleştirici bir güvence
olarak ne kadar hayati öneme sahip olduğunu çok daha görüyoruz. Laikliği,
ayrıştırıcı değil, birleştirici bir ilke olarak yaşatıp, gelecek kuşaklara
taşımalıyız.”
Profesör dr. Maurice Duverger söylemiş: ”POLİTİKACI, GELECEK
SEÇİMLERİ DÜŞÜNÜR. DEVLET ADAMI DA, BİR ULUSUN GELECEĞİNİ, YARINLARINI
DÜŞÜNÜR.”
Attıkları oyları, milli
irade sayılan, evlerinde bir tas çorba kaynatmaktan mahrum bırakılıp, İFTAR ÇADIRLARININ DEMİRBAŞI
YAPILAN, KENDİLERİNİ BU HALLERE DÜŞÜRENLERİ BAŞTACI YAPAN, MİDESİNİ VE DAHİ
TAKIM TAKLAVATINI DÜŞÜNEN KALABALIKLAR DA, BİR KİLO BULGURU, BİR KİLO NOHUDU
DÜŞÜNÜRLER.
Sayın Bülent Arınç:
”Anayasamızın ikinci maddesine atıfta bulunarak: ”Hiçbir zaman dinsizlik
anlamına gelmeyen laiklik, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip
olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer
vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir. Laikliğin
tanımı dendiği zaman ben bunu anlıyorum.” demiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın
Ahmet Necdet Sezer de: ”Laiklik, Türkiye’nin ümmetçilikten ulusçuluğa,
kulluktan yurttaşlığa, bağnazlıktan çağdaşlığa yönelişini simgeler.” Dedikten
sonra, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti’ nin değiştirilemez ilkeleri
arasında yerini aldığını “, vurgulamıştır
23.Aralık.2003 tarihli
Cumhuriyet Gazetesinde; Fransa’nın Eski Cumhurbaşkanlarından Sayın Bay Jacgues
Chirac’ın laiklik ilkesi ürerine yapmış olduğu konuşması, tam metin olarak,
birinci sayfa’da yayımlandı.
”LAİKLİK’İN SINIRLARI DEĞİŞTİRİLEMEZ”.
“Kamusal alanda, türban’ın yasaklanmasını destekleyen Chirac: ”Laiklik, cumhuriyetçi kimliğimizin merkezinde yer almaktadır. Artık, laikliğin sınırlarını değiştirmek söz konusu olamaz demiştir. “(11).Osman Türkoğuz, Tüm İnsanları Kucaklamak.
“Kamusal alanda, türban’ın yasaklanmasını destekleyen Chirac: ”Laiklik, cumhuriyetçi kimliğimizin merkezinde yer almaktadır. Artık, laikliğin sınırlarını değiştirmek söz konusu olamaz demiştir. “(11).Osman Türkoğuz, Tüm İnsanları Kucaklamak.
Şimdi; Sayın Recep Tayip Erdoğan beyimizin
söylediklerini Sıralayalım:”Elhamdülillah Şeriatçıyız!”
“Yılbaşına karşıyım!”
”Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi
bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz.
”Referansımız İslam’dır. Tek hedefimiz İslam devletidir!”
Oğlunun nikâh davetiyesi: ”29 Zilkade 1421”.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan. Egemenlik
kayıtsız, şartsız Allahındır!”
Yahu milletin bütünlüğü “Ne
mutlu türküm diyene ile ifadesiyle sağlanır mı? Osmanlı 30’u aşkın etnik grubu,
Ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu.”
“Bir tutturmuşlar Laiklik elden gidiyor diye. Millet isterse tabii
gidecek beee! Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına? Bu ne menem şey!” Almanya Başbakanına: ”Bana verilen maaş yetmiyor. Sen ne kadar
maaş alıyorsun!”
”ATATÜRK’E saygı
durumunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok!” Her 10 Kasımda yaygara
kopartılıyor”,
”İstanbul’u Medine yapacağız!”, Bütün okullar imam Hatip
Yapılacak!”
“Sadece imamlar resmi nikâh kıysın!”,
Ben, Millet Meclisi’nin dua ile açılmasından yanayım”
”Cumhurbaşkanı’nın İmam Hatipli olacağı günler yakındır!”,
”Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış. Ve başka dine hayat
hakkı tanınmayarak, kitlelere zorla dikte ettirilmiştir!”,
”Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri rejimlere,
sistemlere yer yoktur!”
”demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana
kadar demokrasiye bağlıyız!”
“Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince
ineriz!”
Rize’deki bir Mitingde Rizelilere seslenişi:
“Trenimizi kimse durduramaz. Tren dedim aklıma geldi. Hindistan’ı
ziyaret eden Afrikalı bir devlet başkanının bindiği tren aniden durmuş. Sormuşlar,
neden? ”Efendim, yolumuzun üstünde bir inek yatıyor. İnekler bizde kutsaldır. Onları
rahatsız edemeyiz. Hayvan ne zaman kalkarsa o zaman yolumuza devam edeceğiz. Ne
mutlu onlara ki, inek canlı. Bizim yolumuzu kapatan inek ise ölü. Kimse adını
da ağza alamıyor. İneği yolumuzdan evvel Allah, sizlerin yardımıyla, artık
nasıl olursa, nasıl denk gelirse kaldıracağız!”
“Türkiye’yi eyaletlere bölmek lâzım. Merkezi yönetimin bir takım
yetkileri bunlara verilmelidir. Belediye başkanları da bu konuda en yetkili olmalıdır.
O bölgelerde eğitim de bunlara bırakılmalı!”
“Türkiye, 25 eyalete bölünmelidir!” Osman Baydemir, Diyarbakır Büyük
Şehir Belediye
Başkanı.
Sayın Bay Recep Tayip Erdoğan Beyimiz; Türk Anayasasına ve Türk Ceza
kanunlarına ve Yüce İslam dinine karşı işlemiş olduğunuz suçların ve Günahların
bir kısmını yukarıya yazdım.
Türk Hukukunun sizlere vermiş olduğu teminat ve güvenceye sığınarak
bu Günahları ve SUÇLARI İŞLEMEYİ SÜRDÜRDÜNÜZ.
Dini ve dahi İmanı bütün bir Müslüman olduğunu dilinizden
düşürmediğiniz gibi, Din ve Allah inancını da politik malzeme olarak
göstermekten çekinmediğinizi her Cuma günü kanıtladınız.
Cehaleti yaygınlaştırmanın, gerçek bilginin aksine kendinize olan Öz
güveninizi artırdığını yasa dışı eylemlerinizle de ortaya koymuş durumdasınız.
Hukuk, Tarih, Sosyal bilimleri ve evrensel İnsan haklarını
bilmemenizin Öz güven duygunuzu kabartması sizi Ulus Meydanına ve Çatma suç
dosyaları ile Komutanlarımızı ve Bilim adamlarımızı ve hatta Gazetecilerimizi
esir kamplarına doldurtmaya götürdü.
Türk Halkının %92.07
oyla kabul etmiş olduğu ve 111 maddesinin de iktidarlarca değiştirildiği
anayasamıza göre bu makama geldiniz ve bu anayasayı koruyacağınıza dair Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıkarak ant içtiniz.
Anayasamızı değiştirerek Üniter yapımızı bozmanız ve Türk
değerlerini gölgeye çekmeniz bir anayasa suçudur. Sizi Ne Bay cemil çiçek ne dış destekçileriniz kurtarabilir.
Ünlü yemininiz de aşağıda.
Tövbe ayetlerini de üşenmeden aşağıya yazdım.
Sizi tövbe ve İstiğfara davet ediyorum.
Saygılarımla.
“Ancak tövbe edenler, (kendilerini) ıslah edenler ve (indirileni) açıklayanlar (a gelince); artık onların tövbelerini kabul ederim. Ben, tövbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara 160)
Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (Al-i İmran 86)
Doğrusu, imanlarından sonra inkâr edenler, sonra inkârlarını arttıranlar; bunların tövbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir. (Al-i İmran 90)
Ve ‘çirkin bir hayâsızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onla yaptıkları (kötü şeylerde) bile, bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran 135)
İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var.) (Al-i İmran 136)
Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tövbe, ancak cehalet nedeniyle kötü yapanların, sonra hemencecik tövbe edenlerin(kidir.) İşte Allah, böylelerin tövbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa 17)
Tövbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca “Ben şimdi gerçekten tövbe ettim” diyenler, ne de kâfir olarak ölenler için değil. Böyleleri
1.
İçin acı bir azap hazırlanmıştır. (Nisa 18)
Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa 26)
Kim kötülük işler veya nefsini zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa 110)
Ancak kim işlediği zulümden sonra tövbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide 39)
Göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, her şeye güç yetirendir (Maide 39)
Ne zaman ki, erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı üzerlerinden çekip-giderdik, onlar yine andlarını bozdular. (A’raf 135)
Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tövbeleri kabul edecek ve sadakaları kullarından alacak O’dur. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, esirgeyen O’dur. (Tövbe 104)
Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allahın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele. (Tövbe 112)
Ve rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tövbe edin. O da sizi adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir :-):-):-):-) (fayda) ile :-):-):-):-)landırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını
Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa 26)
Kim kötülük işler veya nefsini zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa 110)
Ancak kim işlediği zulümden sonra tövbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide 39)
Göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, her şeye güç yetirendir (Maide 39)
Ne zaman ki, erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı üzerlerinden çekip-giderdik, onlar yine andlarını bozdular. (A’raf 135)
Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tövbeleri kabul edecek ve sadakaları kullarından alacak O’dur. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, esirgeyen O’dur. (Tövbe 104)
Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allahın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele. (Tövbe 112)
Ve rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tövbe edin. O da sizi adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir :-):-):-):-) (fayda) ile :-):-):-):-)landırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını
2.
ersin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben sizin için büyük bir
günün azabından korkarım. (Hud 3)
Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker. (Hak’tan kaçınıp, yan çizen)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründüklerine zaman, O gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin önünde saklı duranı bilendir. (Hud 5)
Rabbiniz, içinizdekini daha iyi bilir. Eğer Salih olursanız, şüphesiz O da (kendisine) yönelip dönenleri bağışlayandır. (İsra 25)
Ancak tövbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar. (Meryem 60)
Ancak tövbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır. Çok esirgeyendir. (Furkan 70)
Kim tövbe eder ve Salih amellerde bulunursa gerçekten o, tövbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan 71)
Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. (Zümer 54)
“Hayır, benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kâfirlere kapıldın ve kâfirlerden oldun.” (Zümer 59)
Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu? (Zuhruf 25)
Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine gelip azmışlar, böylece bizde onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azabla azablandırmışız. (Tahrim 8)
Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tövbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlaradır. (Büruc 10)”
Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker. (Hak’tan kaçınıp, yan çizen)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründüklerine zaman, O gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin önünde saklı duranı bilendir. (Hud 5)
Rabbiniz, içinizdekini daha iyi bilir. Eğer Salih olursanız, şüphesiz O da (kendisine) yönelip dönenleri bağışlayandır. (İsra 25)
Ancak tövbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar. (Meryem 60)
Ancak tövbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır. Çok esirgeyendir. (Furkan 70)
Kim tövbe eder ve Salih amellerde bulunursa gerçekten o, tövbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan 71)
Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. (Zümer 54)
“Hayır, benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kâfirlere kapıldın ve kâfirlerden oldun.” (Zümer 59)
Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu? (Zuhruf 25)
Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine gelip azmışlar, böylece bizde onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azabla azablandırmışız. (Tahrim 8)
Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tövbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlaradır. (Büruc 10)”