4 Kasım 2012 Pazar

852/MAGİNO VE ZİGFİRİT HATTI GİBİ ULUSTAKİ HATTA ÇÖKTÜ!

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz
İzmir;04 Kasım 2012,Ulus Kahramanı Türk kadınlarına Serenat!
70.000.000.000Fransız Altın Frangına mal olan Magino hattı yarıldı; Fransa düştü. Trilyonlarca Alman Markına mal olan Zigfirit hattı yarıldı Almanya düştü, Yüz binlerce Türk lirasına mal olan; her türlü araç, gereç,biber gazlı,kol ve kafa kırma hakkına sahip,Bay İdris Naim ve bizzat RTE ile takviyeli Recepko ile de takviyeli  Ulus Meydanındaki Recep hattı;ellerinde ağır silah olarak Türk Bayrakları bulunan Türk kadınlarınca,29 Ekim 2012’de düştü.Aslında düşmüş olan da SN.RTE’NİN düşüydü.Kazanan da Cumhuriyet ve çağdaşlık gerçeği  oldu.
AKRECEPKO’LARIMIZ!
Adalet Partisi iktidarındaydık. Adalet Partisi Zonguldak Milletvekilleri, Karabük Kaymakamlığının makam odasına doluşarak, bir milletvekili Makam koltuğuna oturdu, Kaymakam da ayakta ve esas duruşunda bekler iken, halkımızın dertlerini dinlemeye başladılar.
Bu durumdan çok sıkılmıştım. Ünlü Himmet Dede olayında; Ankara Milli Emniyet Başmüfettişi Kurmay Albay Aziz Ronabar, Himmet Dede istasyon şefinin makam koltuğuna izinsiz oturduğu için, iki sene hapis cezası almıştı.
Meteoroloji Genel Müdürü, Sayın Emin Çölaşan’ın babası, çok dürüst bir Profesördü./Öldüğünde de,bankada  14.000Tl,si çıkmıştı/ Ona yaklaştım ve:
“Sayın Profesörüm; bendeniz basit bir jandarma Albayıyım. Şu duruma bakarak, klasik Kominizim tarifi dışında bana bir tarif yapabilir misiniz?” Dedim. Zavallı Profesör öylece kalakaldıydı.
Bizler hep ekonomik açıdan, üretim araç ve gereçlerinin sahipliği açısından Komünizmi tanımlarız. Aslında, Kominizim, Nazizim ve Faşizm aynı tornanın ürünleridir.
Demokrasilerde, ”Çoğulculuk ve Çoğunluk” esasına dayalı olarak genel seçim yarışına; iktidarlarında uygulayacakları “Hükümet programları ile katılan siyasi partilerden seçimi kazanan siyasi parti, İKTİDARI ELE GEÇİRMİŞ OLUR!” HÜKÜMETİ KURMA GÖREVİNİ ALARAK, ANAYASA VE YASALARA uyarak programını uygulamaya koyulur.
Bir zamanlar; Danıştay Sekizinci Dairesinin bir içtihat kararı vardı:
“Siyasi partiler, kendi programlarını mevcut devlet memurları ile uygulayacaklardır. Program uygulamak bahanesiyle devlet memurlarını değiştiremezler!”
Demokrasilerde, yalınız iktidarlar değişir. Devlet kadroları, devletin her türlü kurum ve kuruluşları önceden olduğu gibi ve kendi nizamında kalırlar.
Polis; Silahlı Kuvvetler, (her türlü yargı kuruluşları bağımsızlıklarını muhafaza ederler), Haberalma, Gümrükler, Jandarma, hizmet yönünden siyasi iktidara, sahiplik yönünden de devlete bağlı kuruluşlardır.
Çarlık Rusya’da toplumsal huzursuzluklar baş gösterdiğinde, bir demiryolu çalışanının önerisi üzerine Ünlü OHRANA, Haberalma kuruluşu oluşturulmuştu. Mavi üniformalar içersinde; subayları ve çalışanları olan, Müddeiumumîleri, Yargıçları ve özel mahkemeleri olan dev bir kuruluş meydana getirilmişti. ”Kendin pişir, kendin ye!” Örneği, sanıkları izler, yakalar, sorguya çeker ve ceza verirdi. Bu dev kuruluş, çarlık Rusya’nın devrilmesine, Çar ve ailesinin de kurşuna dizilmesine engel olamamıştı. Çarlık Rus ordusunda da (400.000) subay vardı.
Rusya’da iş savaş başlar başlamaz (20) kişi ile ÇEKA kurulmuştu. Zamanla çok genişleyen ve geliştirilen bu ÇEKA, Beyaz Rus Amirali Kolçak’ı yenen (50.000) kişilik Çekoslovak ordusunu kurşuna dizmişti. Adı çok kanlandığı için, Çeka lâğvedilerek onun yerine MVD örgütü kurulmuştu. Bu örgütü kuran ve başkanı olan Polonyalı Dirijinski, ihtilale karşı gelmek suçundan tevkif etmiş olduğu (1500) kişinin listesini, Lenin’e sunmuştu. Listeyi okuduktan sonra, listenin altına parafını atan Lenin’in huzuruna ertesi gün çıkan Başkan Dirijinski:
“Efendim,1500 kişilik listedeki tüm suçlular, yargılanmış olup, suçlarını itiraf ettiklerinden hepsi de kurşuna dizilmişlerdir. Arz ederim!” Tekmilini vermesine karşın, şaşkınlık içersinde kalan Lenin:
“Ben, o listeyi okuduğumu göstermek için parafe etmiştim!” Der!
DAHA SONRA; PEK ÇOK KAN DÖKEN BU ÖRGÜTÜN YERİNE NKVD örgütü kurulmuş, Dirijinski de kurşuna dizilmiştir. Daha Sonraları KGB ve en sonunda FSB örgütleri kurulmuştur. Bu örgütler Kızılordu’nun üzerinde tutulmuştur. Ayrıca “Casuslara Ölüm!” Adlı bir askeri örgüt ve Rus Genelkurmayına bağlı GRU örgütü kurulmuştu.
“Lavrenti Beria’nın oyunları üzerine; yurt dışına sürülen Kızılordu’nun kurucusu Leon Troçki korkusu ile 02 Mayıs 1938’de Moskova mahkemeleri duruşmalara başlamıştı. Yargıçları ve Müddeiumumîleri gönülden Komünizme bağlı olan, Molotof, Gromiko gibi kimselerden oluşmuştu.
Yargılama sonucunda, Ünlü Mareşal Tuhaçevski—Taçikevski-Alman Amirali Wilhelm Canaris’in bir komplosu ile kurşuna dizildiği gibi; daha 2 Mareşal, 13 Orgeneral, 57 Korgeneral, 153 General, 208 Amiral ve 30.000 subay kurşuna dizilmişti. Devlet Komünist partisinin, Politbüro’nun ve dolayısı ile Jozef Stalin’in emrine geçmişti.1932 Sovkoz ve Kolhoz kuruluşlarına geçilirken (8.000.000) kişi açlıktan ölmüştür.
1917–1964 arasında; (49.000.000) insanın ölümünden sorumlu olan bu örgütler de SSCB‘NİN yıkılmasına engel olamamışlardır. MVD VE NKVD’NİN (2.500.000) İNSANI ÖLDÜRMÜŞ OLDUĞU HESAPLANMIŞTIR.
GELELİM NAZİ ALMANYASINA!
Onbaşı Adolf Hitler, Almanya’da iktidarı ele geçirmeden önce SS adlı bir askeri oluşumuna da sahipti. İktidarı aldığında da bir gece baskını ile SA’LARIN Komutanı Yüzbaşı Ernest Röhm’ü özel şoförü ile bir yatakta yakalayarak öldürmüş, SA’LARI Da SS’LERİNE katmıştı.
İktidara geldiğinde de bir sarhoş komiserin hazırlamış olduğu listeye göre, Alman Polisinin üçte ikisini meslekten atarak yerlerine Nazi yanlısı gençleri polis kadrosuna almıştı. GESTAPO adlı müthiş zalim özel Polis örgütünü de yaratmıştı. Çok sevilen iki Alman Generalini de eşleri ile birlikte güpegündüz öldürtmüştü. İsim benzerliğinden Homoseksüel bir emekli yarbay yerine Alman Genelkurmay Başkanını itham ederek ordu ile ilişiğini hemen kestirmişti. Alman Parlamentosu Rayştag’ı yaktırarak genel temizliği yaratmıştı. Genel seçimlerde Parlamentoda mutlak çoğunluğu kazanarak parlamentonun yetkilerini üzerine almıştı. Nazi Almanya’sında Yahudiler bir düşman olarak yaratılmış, uzun bıçaklar gecesinde Yahudilere ait iş yerleri ve istenmeyen yazarların eserleri yakılmıştı. Nazi Almanya’sındaki iç politikayı Profesör Dr. papaz Martin Niamüller, günlüğünde çok güzel tanımlamıştı:
“önce Sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
20 Temmuz 1944’te Adolf Hitler’e yapılmış olan başarısız suikast girişiminde Gestapo korkunç bir insan avı başlatmıştı.
Paris’ten getirilirken intihara teşebbüs eden Korgeneral’in Mareşal İrving Rommel’in adını sayıklaması üzerine Rommel’e zehir içirtilerek cenazesi devlet töreni ile kaldırılmıştı. Yaralı Korgeneral de kurşuna dizilmiştir. Amerikan bombardımanında ölen Nazi Hâkim önüne geleni idama mahkûm etmişti. Suikastçıların devlet başkanı adayı Mareşal Vizleben kasap çengeline takılarak öldürülmüştü. (5000) sanık, yarı bellerine kadar çıplak Nazilerce piyano telleriyle boğulmuşlardı. Filim kameramanlarından bayılanların yerine yedekleri görevlendirilmişti. TRT arşivinde de olan bu filmi Alpaslan Türkeş’in yayımlattırmadığı söylenmişti.
Öteki Diktatörlerin rezilliklerini bir yazımda anlatmıştım: ”Halk delilerden ne dahiler çıkarır!”
Özel yetkilerle donatılmış; Özel giysili Özel güvenlik kuvvetleri, Özel mahkemeler, insan haklarını ve evrensel hukuk kurallarını hiçe sayan uygulamalar bu sistemlerin ortak özellikleridir. Bu sistem” KANUN DEVLETİNDE” VE DAHİ “ŞAHIS DEVLETİNDE” uygulanır!
İran’da özel Devrim Mahkemeleri Generalleri yargılayarak kurşuna dizdirmiştir.
Fransa’da İkinci Dünya Savaşı sırasında; Fransız Kahramanları Makileri kurşuna dizdirmek üzere, yüzleri maskeli Hâkim ve Müddeiumumîlerden oluşan özel mahkemelere getirilen MAKİ sayısı kadar da, MAKİLERLE beraber tabut getirilmekteydi
Ülkemizdeki değişimlere de bir göz atalım: Sıkıyönetim Mahkemeleri kaldırılarak Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuştu. Devlet Güvenlik mahkemelerindeki askeri Yargıçlar da kaldırılmıştı. Sonra; Devlet Güvenlik Mahkemeleri de kaldırıldı. Daha sonra; hoppala yavrum niyaz geldi: Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemeleri ve özel görevli Müddei hususiler yaratıldı ve bu davaların “MÜDDEİUMUMISİ DE Sayın Bay Recep Bey oldu!
Başbakan Davaların Savcısı oldu. İmzasız mektuplarda adı belirtilenler suçlu kabul edildiler, tebligatsız ev ve iş yeri basmalar, geceleyin arazilerde mühimmat aramalar, yıllarını vatan hizmetine vermiş anlı ve şanlı kimseleri yaka, paça götürmeler.
Mustafa Kemal Paşa devrimini yaparken, polis ve Jandarmadan ayrı özel yetkili bir gücü yaratmamıştı. Teşkilat’ı Mahsusa (1913–1918) lağvedilmişti. Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminde İstanbul’da Süvari Yarbayı Hüsamettin Ertürk’e, sınıf arkadaşı Mirliva Kavaklılı Fevzi’nin emriyle, (MİM) grubu kurdurulmuştu. Ayrıca vatansever subay ve sivillerden oluşan çeşitli İstihbarat kuruluşlarımız da vardı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın İstihbaratını önceleri 6 kişi, sonraları da 23 kişi yönetiyordu. Milli Emniyet, Polonya asıllı Alman Albayı Nikolai’nin dersleriyle (1927–1965).
Önceleri bu özel güvenlikçilerin adları ve dahi elbiseleri değişikti. Bizde, 27 Mayıs 1960 Asker darbesinde, Polislerimize Askeri Liselere ait elbiseler giydirilmişti. Sonraları, tüm dünyada siyah polis üniformasında karar kılındı. Holluvud filmlerinde; eski zırhlı askerlere benzeyen zırh görünüşlü üniformalar kullanıldığında bunlara ROBOKKO denildi.
AKP, iktidar olduktan sonra ROBOKKO giyimli, uzun coplu, biber gazlı, zırhlılı ve soğuk su püskürtmeli, plastik kalkanlı; Arena’da kazanmış Gladyöterler gibi gösteri yapan KIZ VE OĞULLARIMIZIN gırtlaklarına basan, onları hasımlarını öldürülen Gladyöterler gibi yerlerde sürükleyen ve araçlarına sağlam aldıkları Gençlerimizin burunlarını kıran Genç Polisler Ordusu ortaya çıktılar.
Dayak, Biber Gazı, Tazyikli Su ve ÇOCUK DÜŞÜRMELERE rağmen bu işkencelere uğrayan vatandaşlarımıza yasaklanmış olan Anayasamızın,KADÜKLEŞTİRİLMİŞ olan bazı maddelerini açalım:
“Madde–25-“herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir”.Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatini açıklamaya zorlanamaz; DÜŞÜNCE VE KANAATLERİ SEBEBİYLE KINANAMAZ VE SUÇLANAMAZ”
Madde–26-“Herkes düşünce ve kanaatlerini, söz, yazı, resim veya başka yollarla TEK BAŞINA VEYA TOPLU OLARAK AÇIKLAMA VE YAYMA HAKKINA SAHİPTİR.”
Madde-34”herkes,önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir!” Temel bu maddeleri okuduktan sonra, Turmuş’a sormuş:”Kişiler bu haklarını kullanırlarken Recepkolar, onlara biber gazı ve tazyikli su sıkamaz, burunlarını kıramaz ve onları yerlerde sürükleyemez ve gebelerin karınlarına tekme atarak bebelerini düşürtemezler” diye bir madde var midur? Tursun:”Yooo! Yoktur Uşam!” Dediğinde de:”O zaman Polislerimizin şiddet kullanmaları haklı deyil midur!”Demiş.
O zaman Temel bu eylemlere kan kusturan Polisimizin eksik olan hücum tarzlarına bir yenilik getirmelerini de şöylece açıklamıştır: Müziksiz ve KÖS! Sesi olmadan, Polisimizin yapmış olduğu”eşit işlem ve eylem ilkesi” başarılı olamaz. Ses yükselticilerinden şu marş ortalığı ve Hak aramak enayiliği! İle sokaklara inenleri ürkütmelidir:
“VUR! BİRİNCİ SULTANIMIZ MAJESTE İRECEP AŞKINA;
VUR! MEYDANLARDA CADDELERDE HAK ARAYAN ŞAŞKINA!
VUR Kİ, SAVLETİNLE YIKILSIN TÜM BU “CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLAYANLAR!”,
Vur ki yıkılsın meydanlarda hak aryanlar!
Vur! Vur! Durmadan vur, Gözü yaşlı Pir aşkına;
Vur! Vur ha vur çekinmeden vur, hak arayan şaşkına!
Vur ki şiddetinle tüm meydanlar inlesin;
“Arkanda Koskocaman Savcı!”Amerika dinlesin.
Vur, çekinmeden ve korkmadan vur, yasalara uyan şaşkına!
Vur! Sakın durma vur, TARİKATLAR VE BÖLÜCÜLER AŞKINA/
SEYRETSİN KAN UYKUSUNDA UYUYANLAR,
 BELEŞ NOHUT, BELEŞ KÖMÜR AŞKINA.”
Bendeniz bunlara, bu özelliklerinden dolayı “RECEPKO” denilmesini uygun bulmaktayım.
SAYGILARIMLA.

İzleyiciler

Blog Arşivi