15 Ekim 2012 Pazartesi

832/OSMANLININ VE OSMANLICILIĞIN CANI CEHENNEME!

 

                     OSMANLININ VE OSMANLILIĞIN CANI CEHENNEME!
                                          OSMAN TÜRKOĞUZ
                                         osmanturkoguz@gmail.com
                                      Çeşmealtı;03 Ağustos 2012/15 Ekim 2012Tekrar.Dilimize, Dinimize, ulusal  ve toprak bütünlüğümüze ihanet eden ,akıl hastanesinde yatmış bir zavallının müzesini de açmışlar!Ey!Mustafa Kemal Atatürk’ten korkanlar,tuttuğunuz yol toplumumuzu çağ dışına ve köleliğe götürür.Ostüzü.İleti yazımla birlikte:
İkinci Abdülhamit'in ;yeni doğmuş bir Şehzadesine "Ertuğrul" adını vermesi,Şair Eşref'i şöyle söyletmişti:"Eyvahh!Biz sona geldik derken/Yeniden yaşayacak mıyız Osmanlıyı yeni baştan!"PS:Toplum,kendisinden olmayanların peşinden gittikçe evet!

Bir Yazarımız:”Osmanlı babamızdır, Osmanlıya sövmeyelim!”Deyu bizlere nasihatte bulunmuş!

Osmanlı, Biz Türklerin babası falan değildir; çünkü biz ne Dönmeyiz ne de Devşirme! Bizim Babamız ve bizim Köklerimiz Oğuz’a dayanır.

Osmanlının Türklere ettiklerini; Osmanlı Aydın ve Yönetici sınıfının Türkler için söylediklerini ne çabuk unutmuşlar? Ya da neden bugün için sineye çekmişler! Daha önceki bir yazımda Osmanlı döneminde, Biz Türkler için küfür derecesinde söylenmiş sıfat ve unvanların listesini yayımlamıştım.

        “Türk değil mi Marsıvanın eşeği; /Eşek değil eşekten de aşağı!”

        “Kapını Türk’e,sırtını da kürke alıştırma!”

Herkes, hiç düşünmeden ve aldırmadan habire yazıyor. Çünkü okuyanları ya yok; ya da yazılan konularda yazanların ve okuyanlarının hiç bilgileri yok!

        “Türklerden Vezir olmaya!”Ferman.

        Yeniçeri kanunnamesi:”Türklerden Yeniçeri alınmaya!”

        Osmanlı dönemi dönme ve Devşirme dönemidir:216 vezirden sadece ve dahi sadece 10’u Türk asıllıdır. Mükerrer vezirlikle bu sayı 243’tür.

        Osmanlının haksızlığına uğrayanların ayaklanmalarını bu Yeniçeriler bastırmıştır. Savaşlarda yağmayı, eziyet ve katliamı bu Yeniçeriler/Yani Hıristiyan çocukları/ yapmıştır. Meraklı olanlarımız Evliye Çelebinin Seyahatnamesini bir zahmet şöyle bir karıştırsın! Avusturya İmparatorluğunun bir kalesi Vira ile alınmıştır.Yapılan antlaşma gereği kaledekiler taşınabilir mallarını alarak;Osmanlının teminatı altındaki ,ırz,namus,mal ve can güvenliği içersinde kaleyi terk edeceklerdir.Kale eski sakinleri ve muhafızları tarafından boşaltılır.Kale dışına çıkmış olan halka Yeniçeriler saldırarak,oğlanları,kadınları,kızları ve çocukları kaptıkları gibi ormana kaçarlar!Antlaşmayı imzalayan Osmanlı Paşası da çaresizlik içersinde olaya seyirci kalır.

        Polonya kralı Jean Sobiyevki’nin kuvvetleri Tuna üzerindeki köprüden geçerlerken,köprüyü korumakla görevli Kırım Hanı Giray’ın kayıtsızlığını gören Müftü:”Düşmana saldırmamsak,İslama ihanet etmek olur!”dediğinde,Giray’dan şu çarpıcı yanıtı almıştı:

        “Bir saldırıda bu kâfirlerin kâffesini ırmağa dökerim. Bizlere kokmuş at kellesi yerler diyerek hakaret eden Osmanlı,bizi Lehistan’a ve Avrupa içlerine saldırtarak köylerimizi ve kasabalarımızı basarak esir aldıkları  kız ve kadınlarımızı köle pazarlarında satmaktadır.Şimdi,biz yardım etmeden  görsünler gününü!”Demişti.

        Osmanlı Beylik iken Türk Beyliğiydi! Osmanlı devleti tarihinde hiç Türk olmadı. Yalınız;1831 tarihli Belçika anayasası 

tercüme edilerek, 23 aralık 1876’da ilan edildi. Bu anayasaya Resmi dilin Türkçe olduğu yazılmasına karşın Abdülhamit’i sani, Eğinli Sait  Paşaya:

        “Sait Paşa; elimden gelse bu milletin dilini Arapça yapardım!”demişti ve yanıtını da almıştı:

“Hünkârım, o zaman siz de küçük bir Arap kabilesinin reisi olurdunuz!”

        Arnavut asıllı Enver Paşa, Osmanlı Ordusunda çalışacak Alman subaylarına bir üst rütbe vermişti. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın en sıkıntılı günlerinde; Afgan ordusunu eğitecek Türk Subayları da bir üst rütbe ile Afganistan ordusunda görevlendirilmiştir. Çünkü Türk Ordusunun başında Mustafa Kemal vardır.

        Şimdi; Osmanlıda Türkler söz sahibi değiller,; fetihler de Devşirme ve Dönmelerden oluşan Osmanlı ordusu tarafından yapılmaktadır.Çeşitli milletlerce Türk’ü kötüleyen sözler,neden Türkler için üretilmektedir!Nedeni gayetle basit:Osmanlı İmparatorluğu, herkes tarafından  Türk imparatorluğu ve fethi yapanların da Türk olduğu sanılmaktaydı.Türkler kadar içte ve dışta bu kadar hakarete ve haksızlığa uğramış bir millet daha yoktur.Şimdi;Osmanlının ve Osmanlının Devşirme askerlerinin  yarattığı dehşeti bize,Türklere mal eden  yabancıların hakaret dolu sözlerini bir okuyalım:

             ALINTIDIR:                                                                                                                                       “Türklere Yönelik Türkçe ve Yabancı Dillerde Ayrımcı Deyiş, Deyim ve Atasözleri “

"Türk'ün kara bahtına tüküreyim."(1)
Yabancı Dillerde:
  • "Anneciğim, Türkler geliyor." ("Mamma li Turchi"): Türkleri korkunç olarak gösteren ırkçı bir İtalyanca deyiş.
  • "Bir ite bir de Türk'e güvenilmez.": ("Keru i Turčinu nikad ne veruj"): Irkçı bir Sırpça deyiş.
  • "Bir Türk aptal değilse, o Türk değildir." ("Если турок не придурок – значит он не турок"): Türklere yönelik ırkçı bir Rusça deyiş.
  • "Bir Türk gibi bencil" ("Ljubomoran kao Turčin"): Daha çok yaşlı nesil tarafından kullanılan, dolayısıyla unutulmaya yüz tutmuş ırkçı bir Sırpça deyiş.
  • "Bir Türk vaftiz edildi!" ("Tgħammed Tork!"): Malta'da, az rastlanır bir olayı betimlemek için kullanılan ayrımcı bir deyiş.
  • "En iyi Türk, ölü Türk'tür.": ("Τουρκος καλος μονο νεκρος"): Kıbrıs Cumhuriyeti'nde askeri talim sırasında kullanılan ve 2008 yılında alınan bir kararla yasaklanan ırkçı bir deyiş. Türkiye'de Kürtlere karşı da dillendirilecek bu deyiş, ilk olarak, Amerika Birleşik Devletleri'nde George Armstrong Custer'ın generali Philip Sheridan tarafından 1868'de katlettiği Kızılderililer için söylenmiştir.
  • "Eşek Türk!" ("Tork-e khar"): İlk önce Osmanlı Türkleri, daha sonra İranlı Azerileri aşağılamak için kullanılan ırkçı bir Farsça deyiş.
  • "Gerçek bir Türk" ("C'est un vrai Turc"): Kaba ve acımasız insanları betimlemek için kullanılan ırkçı bir Fransızca deyiş.
  • "Neden ters bakıyorsun, Türk'ün domuz etine baktığı gibi?" ("Ի՞նչ ես թարս նայում, ոնց որ թուրքը խոզի մսին նայի"): Kötü,
  • Kötü bakan kişiyi betimlemek için kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "Onu eve alma, o bir Türk." ("لا تدع له في البيت وهو الترك"): Birisini hırsızlıkla itham ederken kullanılan ırkçı bir Arapça deyiş.
  • "(Öfkesinden) Türk oldu." ("Εγινε Τούρκος"):  Aşırı öfkelenen birini tanımlamak için kullanılan yaygın bir ırkçı Yunanca deyiş.
  • "Seni Türk!" ("Măi, turcule"): Cahil birini betimlemek için kullanılan ırkçı bir Rumence deyiş.
  • "Türk" ("Turk"): Flemenkçe'de "Türk" kelimesi, kirli, barbar ya da kana susamış anlamında kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("Turco"): İspanyolca'da "Türk" kelimesi, birini aşağılamak için kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("Tork"): Malta'da "Türk" kelimesi, doğası gereği korkulan ve istenmeyen kişiyi betimlemek için kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("турок"): Rusça'da "Türk" kelimesi, cahil birini betimlemek için kullanılabilmektedir.
  • "Türk" ("Turci"): Sırpça'da "Türk" kelimesi, kadınlara haksız ve eşit olmayan bir şekilde davranan geleneksel erkek tipini betimlemek için kullanılan ırkçı bir deyiştir. Günlük dildeki kullanım yaygınlığı az olsa da, hakaret etmek için kullanılan bu sözün anlamı taraflar tarafından açıklama gerektirmeden anlaşılabilmektedir. Bu noktada açıkça ırkçı olan durum, onaylanmayan bir davranış şeklinin belli bir ulusal kimlikle eşleştirilmesidir.
  • "Türk" ("Turoc"): Ukranyaca'da "Türk" kelimesi, Ruçca'da olduğu gibi, "aptal" kelimesinin eş anlamlısı şeklinde kullanılabilmektedir.
  • "Türk'e benzemek" ("eruit zien als een Turk"): Kirli ya da iğrenç anlamında kullanılan ırkçı bir Flemenkçe deyiş.
  • "Türk evi" ("թուրքի տուն"): Düzensiz ve kirli bir yeri betimlemek için kullanılan ırkçı bir Ermenice deyim.
  • "Türk gibi" ("à la turque"): Bir kişi ya da şeyle pervasız bir şekilde ilgilenme anlamına gelen ırkçı bir Fransızca deyiş.
  • "Türk gibi (araba) sürmek" ("rijden als een Turk", "Vozi kao Turčin"): Kötü araba kullanmak anlamına gelen ayrımcı bir Flemenkçe ve Sırpça deyim. Örneğin, ünlü bir Sırp müzik grubunun Batı'da gerçekleşen kötü şeyleri anlattığı "Batı'da Yeni Bir Şey Yok" ("Na Zapadu Ništa Novo") adlı parçasının sözleri arasında şu cümleye rastlanır: "Yorgun bir Türk araba kazasına neden oldu." ("Umımi Turčin izazvao sudar.")
  • "Türk gibi güçlü" ("Fort comme un Turc"): Türklere yönelik pozitif ayrımcı bir Fransızca deyiş. Miguel de Cervantes, 1605 yılında yayımlanan Don Kişot adlı eserinde, bu deyimi bir kadını betimlemek için şu şekilde kullanmıştır: "Yaklaşık on beş yaşında dedi Sancho, ama bir mızrak kadar uzun, bir Nisan sabahı kadar taze ve bir Türk gibi güçlü."(2)
  • "Türk gibi kara" ("Crn kao Turčin"): Her ne kadar günlük dilde hakaret etmek için kullanılmasa da, bu ırkçı Sırpça deyiş, ten rengi esmer olan insanlara yönelik olarak ve Balkanlar'daki beş yüzyıllık Osmanlı Devleti işgali döneminde sarışın olan Slav ırkının Türkler tarafından "kirletildiği" düşüncesi üzerinden dile getirilmektedir.
  • "Türk gibi küfretmek" ("Bestemmia come un Turco"): Irkçı bir İtalyanca deyim.
  • "Türk gibi mi görünüyorum?" ("هل أبدو مثل الترك"): Türklere yönelik ırkçı bir Arapça deyiş.
  • "Türk gibi pis kokmak" ("Puzza come un Turco"): Irkçı bir İtalyanca deyim.
  • "Türk gibi sigara içmek" ("puši kao Turčin / пуши ко Турчин", "Fumare come un Turco", "Fumer comme un Turc", "a fuma ca un turc", “Καπνιζει σαν Τουρκος”): Çok sigara içen birini betimlemek için kullanılan yaygın bir ırkçı Sırpça, İtalyanca, Fransızca, Rumence ve Yunanca deyim.
  • "Türk gibi sinirli olmak" ("Sint som en tyrker"): Türklere yönelik ırkçı bir Norveççe deyim.
  • "Türk ile dostluk yap, ama sopayı elinden bırakma, her an ısırabilir." ("Թուրքի հետ ընկերություն արա, բայց փայտը ձեռքիցդ բաց մի թող"): Türklerle dostluk kuran Ermenilere yönelik ırkçı Ermenilerin kullandığı, "Türk'ün dostluğu menfaatleri bitene kadardır, daha sonra zarar verir." anlamına gelen ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "Türk kafası" ("Tele de Turc"): "Günah keçisi" anlamına gelen pozitif ayrımcı bir Fransızca deyim.
  • "Türk mezarlığının yanından geçer gibi geç." ("Prolazi kao pored turskog groblja"): Söz konusu kişi ya da şeyin görmezden gelinmesi, ona kayıtsız kalınması gerektiği anlamına gelen ırkçı bir Sırpça deyiş.
  • "Türk müsün?" ("թուրք ե՞ս"): "Aptal mısın?" anlamında kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "Türk müyüm?" ("Mela jien xi Tork, jew?"): Malta'da, bir gruptan dışlanıldığı zaman kullanılan ayrımcı bir deyiş.
  • "Türk, Türk kalıyor." ("Թուրքը թուրք է մնում"): "Türk değişmez, hep barbar kalır." anlamında kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.
  • "türken": Büyük harfle başladığında "Türkler" anlamına gelen bu Almanca fiil, aldatmak anlamına gelmektedir.
  • "Türkler geliyor!" ("Die Türken kommen!"): Yakın bir tehlikeye işaret etmek için Avusturya'da kullanılan ayrımcı bir deyiş. Tarihi yüzyılları bulan bu ayrımcı deyişin özgün versiyonu: "Hava çoktan karardı, Türkler geliyor, Türkler geliyor!" ("Es ist schon dunkel. Türken kommen, Türken kommen!")
  • "Türkler nereye, küçük Mujo oraya!" ("Kud svi Turci, tu i mali Mujo"): Türklere ve Bosnalılara yönelik bu yaygın ayrımcı Sırpça deyiş, kendi başına düşünemeyen kişinin kalabalığı takip edeceği anlamında kullanılmaktadır. Bu deyişte kalabalık, Türkler üzerinden ifade edilirken aptal kimseyi betimleyen Mujo, Bosnalılarla ilgili şakalarda kullanılan yaygın bir isimdir.
Osmanlıca ve Türkçe:
  • "Beyaz Türk": Türkiye'nin büyük metropollerinin çeperlerine yığılan yoksul kitleler ve onların sahip oldukları kültürü, sınıfsal ve etno-politik anlamda aşağılayarak kendisini "ulusun asıl temsilcisi", "devletin sahibi", "gerçek Türk" olarak ilan eden seçkinci bir kesimin neo-liberalizmin yükselişe geçtiği 1980'ler sonrası kendilerini tanımlama ve "ötekileri" dışlama, hor görme söylemi. Son yıllarda ortaya çıkan bu sınıfsal ve etno-politik ırkçılık hakkında, Hamit Bozarslan şunları yazar: "Türkiye'de bundan birkaç yıl önce kendilerini "beyaz Türkler" olarak tanımlayan ve "devletin sahibi" olarak gösteren seçkinci bir kesim, kentleri "işgal etmiş olan" kitlelerin "millet değil illet" olduğunu söylemekten çekinmiyordu."(3)
  • "Bir Türk, dünyaya bedeldir.": 1930'larda, Türklük tanımlamasında ırka yapılan vurgu keskinleşti. 1931'de kurulan Türk Tarih Kurumu, Türklerin Orta Asya'dan gelen ve Hitit ve Sümerliler de dâhil olmak üzere birçok medeniyetin kurucusu olan savaşçı (warrior) ve efendi (master) bir ulus olduğunu savunan Türk Tarih Tezi'ni ortaya attı. Benzer bir şekilde, 1932'de yılında kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçenin bütün dillerin temelini oluşturduğunu savunan Güneş-Dil Teorisi'ni yayımladı.(4)
  • "Etrak-ı bî-idrak": "Anlayıştan yoksun, cahil Türk" anlamına gelen ve Osmanlı Devleti döneminde yönetici seçkinlerin (askeri), reaya içindeki göçebe Türkmenlere yönelik olarak kullandığı ayrımcı bir deyiş. Örneğin, Evliya Çelebi "Seyahatname"de Anadolu Türklerinden "Etrak-ı bî-idrak" şeklinde bahsetmektedir.(5) Dahası, 20. Yüzyıl'a kadar etnik anlamıyla "Türk" kelimesi, Osmanlı siyasal seçkinleri tarafından aşağılayıcı bir şekilde, "kaba köylü" anlamında kullanılmıştır.(6) Nitekim Osmanlı Devleti'ne "Türkler" olarak seslenenler, Batılı siyasetçi, tarihçi ve yazarlardı.(7) Yine, Ziya Gökalp, 1913'de Türk Yurdu Dergisi'nde, "şehrîlerin tarih kitaplarında kavîm isimleri(ni) daima Etrak-ı bî-idrak, Ekrad-ı bed-nihad gibi tahkirli şekillerde" yazdığını belirtmektedir.(8)
  • "Etrak-ı napak": "Temiz olmayan, pis Türkler" anlamına gelen bu ırkçı deyiş, Osmanlı Devleti askeri sınıfı tarafından kullanılmıştır. "Etrak-ı napak" deyişi de, Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"de Anadolu'da yaşayan Türkleri betimlemek için kullandığı kavramlardan biridir.(9) (Evliya Çelebi'nin diğer milletleri betimlemek için kullandığı deyişler için bkz: Not: 10)
  • "Her Türk Asker Doğar!": Türklerin, asker bir millet olduğu mitini yeniden üreten pozitif ayrımcı bir deyiş.(11)
  • "Türk ata binse bey olur."(12): Tüklerin efendi ve savaşçı bir millet olduğu mitini destekleyen bir atasözü.
  • "Türk karır, İmparatorluğu, diğer herkesin onun kulu olduğu tek bir Prens Pocket Books, 2004, s. 18.”kılıcı kararmaz.": Türkçe'de "Türk ihtiyarlığında genç gibi kılıç kullanır"(13) anlamına gelen ve "asker millet" mitini yeniden üreten pozitif ayrımcı bir atasözü.
  • "Türk-i bed-lika": "Çirkin suratlı Türk" anlamına gelen bu ırkçı deyiş, Osmanlı Devleti askeri sınıfı tarafından kullanılmıştır.
  • "Türk-i sütürk": Farsça "büyük", "heybetli" anlamına gelen "sütürg" kelimesi", Osmanlı Devleti askeri sınıfı tarafından "Azgın Türk" anlamında kullanılmıştır.
  • "Türk'ün bildiğini tilki bilmez."(14): Türkleri "kurnaz" ve "akıllı" olarak gösteren pozitif ayrımcı bir atasözü.
  • "Türkiye Türklerindir!": Kurulduğu 1948 yılından beri Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden biri olan Hürriyet'in değişmeyen ayrımcı sloganı.
  • "Türk'ün aklı sonradan gelir."(15): Türkçe'de kullanılan özeleştirel bir deyiş.
  • "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur.": Hayali ya da gerçek iç ve dış düşmanların varlığını süreklileştirerek uluslararası alanda yalnızlaşma ve ulusal ölçekte paranoya üreten Türk milliyetçiliğinin kurucu mitlerinden birisi.
* Bu kategoriye katkıda bulunan Süheyla Demir, Margaux Prival, Kevork Galloşyan, Stavriani Zervakakou, Inna Kholondovych, Tunç Şen, Eleştirel Günlük, Yasamin Moein ve Nadja Micic'e teşekkür ederim.
1. Kemal Tahir, Kurt Kanunu, 1969.
2. Miguel de Cervantes, Don Quixote, trans. John Ormsby, The Pennsylvania State University, 2000, Chapter XIII., s. 463.
3. Hamit Bozarslan, Ortadoğu'nun Siyasal Sosyolojisi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2012, s. 110.
4. Ayşegül Altınay, The Myth of the Military Nation, NY: Palgrave Macmillan, 2004, s. 20 - 21.
5. Ülkü Çelik Şavk, Sorularla Evliya Çelebi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Basımevi, 2011, s. 22.
6. İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul: Alkım Yayınevi, 25. Baskı, 2006, s. 62.
7. Örneğin, 1513'te kaleme aldığı "Prens" adlı eserinde Machiavelli, tarafından yönetilir." Niccolo Machiavelli, The PrOsmanlı Devletince, New York: in’den şu şekilde bahseder: "Bütün "Türk'ün kara bahtına tüküreyim."(1)

                                                                                                                                         OSMANLI TARİHİNDE OĞLANCILIK
         İLGİ: Padişahlar da Civan Sever! Osman Türkoğuz
                   1*Fatih sultan Mehmet’in divanındaki 72 şiirin 27’si oğlanlara aittir. Bu Divan; 1959 yılında Sayın Ahmed Aymutlu tarafından açıklamalı olarak yayımlanmıştır. Bu şiir aruz vezni ile yazılmıştır. Ölçüsü de: Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün’dür. Günümüz Türkçesine çevrilerek verilmiştir.
                   2*Gelibolulu Ali ’Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 cilt,
                   3*İsmet Zeki Eyüboğlu, Osmanlıda Sapık Sevgi.
            “Gelibolulu Mustafa Ali on altıncı yüzyılda yetişen Ünlü Osmanlı tarihçisi. 1541 Gelibolu’da doğdu. Küçük yaşta tahsile başlayıp yirmi yaşında medreseden mezun oldu.
Mihr-ü Mah adlı eserini şehzade İkinci Selim’e takdim ederek divan kâtipliği vazifesine atandı. Daha sonra Şam Beylerbeyi Lala Mustafa Paşanın divan kâtipliğine tayin edildi. Mustafa Paşanın Mısır Beylerbeyi olması ile birlikte Mısır’a gitti. Bir süre sonra Mustafa Paşa, Mısır beylerbeyliğinden alınınca, Manisa’daki Şehzade Üçüncü Muradın musahipleri arasına girdi. Oradan Bosna Beylerbeyi Ferhat Paşanın divan kâtipliği vazifesine tayin edildi.
Sultan Üçüncü Murad Han devrinde Gürcistan beylerbeyliği ve divan kâtipliği görevlerinde bulundu.
Sultan Üçüncü Mehmed tahta çıktığı zaman mir-i miran rütbesiyle Şam valiliğine tayin edildi.
Son olarak kendisine Cidde emirliği verilen Mustafa Ali bu vazifesine Mısır ve Mekke yoluyla giderek hac farizasını yerine getirdi. 1600 senesinde Cidde’de vefat etti.
İyi bir şair olarak adını yazdırmasının yanı sıra şerh edebiyatımızda mühim yer edinmiştir. Sultan Üçüncü Muradın şiirlerinin şerhini yapmıştır. Nefi gibi bazı şairlere mahlas vermesi onun şiirimizin ustalarından olduğunun açık delilidir.
Asıl başarı alanı tarihtir. Künhü’l-Ahbar adlı tarih eserinde, sadece Osmanlı tarihini değil, Peygamberler tarihi, İslam tarihi, Türk ve Moğol tarihini de anlatmıştır.
TOPLUMSAL KURALLARI YAZDI
‘’Künh-ül-Ahbar" en büyük eseridir. Diğer eserlerinden bazıları Heft Meclis, Nadir-ül-Maharib, Menâkıb-I Hünerverân, Âdab, Hülâsâtü’l-Ahvâ der-Letâfet ‘tir.
Sultan Üçüncü Murad Hanın isteği üzerine yazdığı Kavaidü’l-Mecalis adlı eserde çeşitli sınıf, sanat ve mesleklere mensup insanların nasıl hareket edeceklerini, nasıl giyineceklerini, kısacası topluluk içinde adaba uygun yaşamak için neler yapmak ve neleri bilmek gerektiğini anlatmıştır.
"Nushatü's-Selâtin" adlı eseri sosyal hayatla ilgilidir. Doğu dünyasındaki siyasetname geleneğinin bir örneği olan bu eser, padişahlara yol göstermek üzere yazılmıştır. Bu eser o devrin siyasi ve sosyal durumunu göstermesi bakımından önemlidir... Padişahın devlet idaresi sırasında yapması gereken işleri anlatır.
OĞLANCILIĞI ANLATTI
Osmanlı ve Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Mustafa Ali’nin ‘’Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 cilt, muhafazakâr Tercüman yayınlarından çıkmış olan kitabının sekizinci bölüm başlığı ‘’Bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış olanlar takımını anlatır’’ tanımı ile büyük harflerle yazılmıştır.
Son günlerde tartışılmakta olan gündemdeki yerini sabitlemiş ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisinin kıyamet koparan harem sahneleri bir kenara, kitapta anlatılan o dönemin oğlancılık kavramını tüm çıplaklığı ile anlatmaktadır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların, cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında bakın nasıl anlatılmış yaşananlar:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avan korkusundan gizli tutulur. Şimdi ise civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan piçleri ve Anadolu Türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve âşıkların işinden kalırlar. Ama İçel civarları Edirne, Bursa ve İstanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi eksik olanların ise çeke—çevire tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt tüysüzleri, anadan—doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince—belli ve uzun—boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta İçel güzellerinin  çoğu inat ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu- yükler için vardır. Yanlarında gezen âşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip karşısında gümüş—servi endamlı. Uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkezlerinden ve Hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi İçel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar, bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür. Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış.” 
İşte Mustafa Ali’nin ağzından Osmanlı’da oğlancılığın hangi boyutlara geldiğini, kadınlarla birlikte olmaktan daha fazla tercih edildiğini anlatan satırlar böyle. Muhteşem Yüzyıl dizisindeki aşk sahnelerine tepki gösteren İslamcılar, Osmanlı resmi tarihçisi olan Mustafa Ali’nin bu satırlarını nasıl yorumlayacaklar bilemiyoruz. Ancak söz konusu kitabın muhafazakâr Tercüman Yayınlarından çıktığı ve yayınevinin sahibi olan Ilıcak Ailesi’nden Nazlı Ilıcak’ın olayları protesto eden Milli Görüş’ün partisinden bir dönem milletvekili olması ise ayrı bir çelişki gibi duruyor.”
İklim Bayraktar
Odatv.com

831/TANKLAR KAÇARLAR MI DİYE TOPLUCA!

                                            BENDEN SELAM OLSUN:

OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;14 Ekim 2012.
                        İleti yazım:”ya komutanlarımız Zeki ve Deneyimli olmasalardı!”Çıra gibi yanmıştıkın!

                                      NECDET ÖZEL PAŞAMIZA
                                                        VE
                                    DENEYİMLİ KOMUTANLARIMIZA!?
                        SN RTE’YE göre; esir kampındaki Tüm Kahraman Komutanlarımız topluca tutulduğu gibi Düşmana karşı kullanacağımız tanklarımızı da RTE’NİN seçmiş olduğu komutanlarımız topluca tutmaktadır!Ostüzü.
            Toroslarda bir çadırda dinlenirken, bir Kürdün attığı mızrakla öldürülen Celalettin Harzemşah, son Harzemşahlar Hükümdarının Yiğit ve akıllı oğludur. Cengizhan,Çatma mektuplarla Harzemşahlar komutanlarını kıyıma uğrattıktan sonra,Harzemşahlar ülkesine doğru yürüyüşe geçmişti.Şehzade Celalettin, savaş meclisi toplantısında;yürüyüş halindeki, yorgun ve savaş düzeni almamış Cengiz ordusuna çölde taarruz etmeyi önerdiğinde;başta Sultan olmak üzere tüm yağcıların şiddetle karşı çıkması ile karşılaşmıştı.Ve olanlar da olmuştu.Dinlendirilmiş Güçlerini ve savaş malzemelerini toplayan Cengizhan,Harzemşahlar devletini yerle bir etmişti.
            Amerika Birleşik Devletleri,Irak’a demokrasi getirmek üzere!Tüm güçlerini,Irak’ın gözü önünde, Suudi Arabistan’da belirli bir mekanda toplamıştı.İşte tam bu sırada;Irak ,bu topluluğa saldırsaydı Amerikan’ın demokrasi masalı ile Irak’ın ırzına geçmesine engel olunurdu.
            1967 ve 1973 İsrail-Mısır Savaşında da;şimdi bizim Çok zeki ve Çok ta deneyimli komutanlarımızın yapmış olduğu bir zırhlı birlikler  düzenlemesini  yaşamıştı.Mısır,Binden fazla zırhlı aracını ve tankını bir yerde, bitişik nizamda toplamıştı.İsrail,bir tek darbe ile tüm bu araç topluluğunu yakmıştı.Gazete arşivlerimizde,yanmış,yakılmış olan bu zırhlı araç mezarlığının resimleri mevcuttur.
            Cezayir Diktatörü Astsubay Houri Bumedyan’a isyan eden bir zırhlı birlik komutanı, tek sıra halinde başkente doğru sevk ettiği zırhlı birlikleri İki MİG-17 uçağı tarafından imha edilmişti.
            Orgeneral Işık Koşaner ve Üç kuvvet komutanımız, Necdet Özel Paşamıza yer açarak istifa etmişlerdi.Bu istifadan da Sayın Necdet özel Paşamız istifade etmişlerdi.Ve Tek seçicimiz ve Kuvvetler Birliği sahibimiz SN. RET’NİN yaratmış olduğu Suriye krizi için deneyimli ve birikimli komutanlarımız operasyon birliklerinin başına getirilmişti.Tanklarımızın ve askeri araçlarımızın bir caddenin iki tarafına dizilmiş arabalar gibi,göt,göte bitişik nizamda konuçlandırılması onların bu konudaki deneyimlerinin ve bilgilerinin göstergesidir.Bir Düşman uçağı ya da helikopteri yalınız Napalm bombaları ile bu demir yığınına saldırmış olsa neler olmaz!Yanmış yakılmış demir yığınları içindeki yanmış cesetlerin DNA testleri de yıllarca sürmez mi?

İzleyiciler

Blog Arşivi