31 Ağustos 2012 Cuma

799- BAŞLARI EĞİK PAŞAMIZA, DİMDİK YAZI!


         OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@gmail.com
         TÜRKİYE; 31 AĞUSTOS 1922

            
İletimi iletme yazım:
             Dimdik görev yaptığımız için, duruşumuz da, bu nedenle yazılarımız gibi dimdiktir. Çünkü ve dahi çünkü Biz Mustafa Kemal'in askeriyiz. Ne büyüklerimizin, ne   Atatürk düşmanlarının   önünde eğiliriz, ne de küçüklerimizin önümüzde eğilmesine izin veririz! Biz, haddimizi biliriz.
        
                    BAŞLARI EĞİK PAŞAMIZA, DİMDİK YAZI!
         Baş ile selam; geride dimdik duran Yaver gibi, dimdik durarak, başı sertçe öne eğmek suretiyle verilir. Bu, ”ben, kişiliğimi yitirmeden, size saygımı sunuyorum”, demektir.
Pizza Kulesi gibi; ya da İtalik Yazı gibi eğilmek, ”size biat kültürü” ile bağlıyım ve önünüzde eğilmem de, kişiliğim ve temsil ettiğim Türk Silahlı Kuvvetlerinin Onurunu size emanet ettim !” Demektir.
Bu eğiliş te, ordudan kayıt silme tekliflerini , ”mahkeme kararı yok!” Diyerek geri çevirenlerin emri ile Kırk Komutanımızın kaydını MGK’DE silmeye, Hasdal ve de Silivri’ye EVET! Demektir!
         Sayın Necdet Özel Paşa Hazretlerimiz; Türk toplumun lâkap verme geleneğine uymak durumundayım.
İzmir’in Yunan İşgaline göz yuman valisinin Halkımız nezdindeki adı, Kambur İzzettir.
Yunan işgalini destekleyen Girit asıllı Manisa Mutasarrıfının Hüsnü olan adı da halkımız nezdinde HÜSNÜYSADİS’TİR.
Maslup Miralay Arif Beyin adı da Ayıcı Ariftir.
Düşük gelir vergisi ödemek için Sahte/Naylon/faturalar yaratan Kemal Beyimizin, Maliye Eski Bakanlarımızdan ve Afganlı Dinci Hikmetyar’ın dizinin dibine, Sayın Erdoğan ile çökmüş olan Menkup kişinin adı da Naylon Kemaldir.
Mustafa Kemal’in Harp Akademisinde devre birincisi, Garp Cephesi Komutanlığı Kurmay Başkanı ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Asım Gündüz’ün lâkabı da Kel Asım’dır!
Lâkaplar asla unutulmaz.
Köyün birisinde, iftar yemeğini tıka, basa yiyen köy imamı, Teravi namazını kıldırırken CARTT! Diye yellenir ve utancından köyü yellendiği gece terk eder.
Onbeş sene sonra; halk unutmuştur düşüncesiyle köyünün yolunu tutar. Köye yaklaştığında, kuzularını gütmekte olan bir genç çocuğa rastlar, kimin oğlu olduğunu ve yaşını sorar.
Çocuk:
         “Vallahi Dede, babamın ve anamın anlattığına göre, İmamın Teravi namazında osurduğu Ramazan ayında doğmuşum!” Dediğinde; Hocamız yelken, kürek gerisin geriye yola koyulur!
         Kusurumuza bakmayınız; ”Paşa” yakıştırması nedeniyle, Sayın Recep Tayyib Erdoğan’ın emrine uyarak, bunca Generallerimiz içersinde yalınız ve dahi yalınız Sayın Bekir Coşkun hakkında siz dava açmıştınız.
Bu durumda ve aşağıdaki fotoğrafta görüldüğünüz gibi olmanız nedeniyle bizim ailede size “Eğik Paşa” diyoruz.
Size, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları için bazı şeyler anlatmak zorundayım.
Genelkurmay Başkanlığındaki 30 Ağustos kutlamalarına neden sonra, jandarma genel Komutanını da ilave etmiştiniz. Hem de
”Jandarma, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır,” söylemine karşın!
         2 Eylül 1922 tarihinde ve Uşak Kasabamızda; Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in huzurlarına getirilmiş olan Yunanistan’ın Küçük Asya Ordusu Başkomutanı Tümgeneral Trikopis ile O’NUN konuşmaları çok ilginçtir.
Meraklı olanlarımız Rahmetli Halide Edip Adıvar’ın ”Türk’ün Ateşle İmtihanı” kitabından bu sahnenin anlatımını okuyabilir.”
Tümgeneral Trikopis: ”Toplarımız ateşleyemiyorduk. Her tarafta parıldıyan süngüler üstümüze geliyordu… Siz, o zaman neredeydiniz?”
Mareşal Gazi Mustafa Kemal: ”Ben, işte o anda parıldayan süngülerin içindeydim!” Dediğinde şu yanıtı alır: ”Başkomutanı İzmir’de olan bir ordunun yenilmesi bu durumda elbet kaçınılmazdır!”
Ulusal Kurtuluş Savaşı böyle bir birlik ruhu ile kazanılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanını, subaylarından, astsubaylarından ve eratından soyutlamak mümkün değildir.
Biz neler yaptık?
Kutlama törenlerine yalınız belirli kimseleri davet ettik ve Savaşı kazananları seyirci olarak bıraktık.
Kendimiz çaldık, kendimiz oynadık.
Cumhuriyetin Ellinci Kuruluş yıldönümü törenlerine; Antakya’da 23’üncü Bağımsız Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanı olduğum halde, bendeniz de davet edilmemiş, seyirciler arasında bırakılmıştım.
Mustafa Kemal’in Kara Harp Okulu Komutanı Zülüflü İsmail Paşanın, en soğuk günde, sobası yanarken okulun diğer sobalarının yandığını sanmasından bu durumların ne farkı ola ki!
“Efendim, Ulusal Kurtuluş Savaşını Başkomutan kazandığı için, 30 Ağustos kutlamasını 864 Rakımlı tepede oturan ve ”Ne mutlu Türküm Diyene!” Sözünün basitliğini vurgulayan kimse kabul etsin ve dahi o akşamki resmikabulü de o yapsın!” Önerisinin Genelkurmay Başkanlığından gelmiş olduğunu duyarak kahır olmuştuk.
Peki, bu kutlamada, Mustafa Kemal’in son süngü hücumunda bir ve beraber olduğu askerlerinin bulunma hakkı yok mudur!
Orduevlerinde verilmiş olan Resmi Kabûllere davet edilenlerin Hakkı Müktesepleri ne olmuştur!
Türk Ulusunun ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük ve en kutsal kutlama günü öncesinde, Mahkeme kararı olmadan, YAŞ! Kararı ile Kırk Yüksek Rütbeli Komutanının kaydının silinmesinde hiç Subay ve Komutan onuru yok muydu?  
Kasımpaşalı bir Bıçkını belinde tabancası ile yakalayan Polis: Sizi, cinayete teşebbüs suçundan tutukluyorum; belinizde tabanca var!” Dediğinde; pantolonun düğmesini çözen Bıçkın: Beni ırza geçmeye teşebbüs suçundan da tutuklayacak mısınız, burada ırza geçme aletim var da! Demiştir.
”Niyet var! Hani Eylem ve her hangi bir Eyleme teşebbüs!” Sayın Paşa Hazretlerimiz, sizin Ceza Hukuk bilginiz olmayabilir; bu gayetle doğaldır, boyun bükme bilgisizlere mahsus bir eylemdir
Sizin Hukukçularınız da yok mudur! En Cesurunun Esir Kampında tutulduğunu da bilmekteyiz de!
Daha önceleri; YAŞ. Kararları ile TSK’DAN kaydı silinenlere, AKP’Lİ yetkililerin aleyhte şerh verdiklerini size söyleyen olmadı mı?
         Bir Ordu, hiçbir savaşta bu denli yüksek sayıda Komutan yitirmemiştir. Yitirmiş olsaydı savaşı da yitirmiş olurdu.
Türk Silahlı Kuvvetleri, barış zamanı subay, astsubay ve Yüksek Rütbeli Komutan zayiatını hep politik ve iç kavgaları nedeniyle vermiştir.
Enver Paşa’nın 7,000 Alaylı subayın Silahlı Kuvvetlerle ilişiğin kesmesi doğru bir hareketti.
27 Mayıs 1960’ta da subay piramidi tersine dönmüştü: Kara Kuvvetlerimizde Binbaşı, Yarbay ve Albay sayısı 9.250 idi.
Yüzbaşı, Üsteğmen ve Teğmen sayısı da 5000 idi.
7500 subayımızın TSK ile ilişiği kesilmişti.
Eminsucu’lar olarak örgütlenen bu subayların durumları bir problem olarak uzun süre devam etmişti.
12 Eylül 1980’den sonra; jandarmamızın uğramış olduğu haksızlıkları ben yazmayayım!
Bir silahlı kuvvette, Komuta Kademesinin felce uğratılması o silahlı Kuvvetin etkinliğinin azaltılması olduğunu anlatan olmadı mı Sayın Paşa Hazretlerimiz!
Alıntıdır, Sayın Adnan Pelvanlar’dan.
Aşağıda isimleri ve rütbeleri yazılı Askerlerimiz 2012 Yüksek Askeri Şura karari ile 30 Ağustos 2012 tarihinden geçerli olarak  Özel Paşa'nın da imzasıyla emekli edilmişlerdir. Bu nedenle Tutuklu bulundukları Hasdal askeri cezaevinden Silivri Esir Kampına nakledileceklerdir. 


KORGENERALLER:
İsmail Hakkı Pekin, Nejat Bek, Korkut Özarslan, Mehmet Eröz, Tevtik Özkılıç, Yurdaer Olcan. Korcan Pulatsü. Ziya Güler.
TÜMGENERALLER:
Ahmet Yavuz, Gürbüz Kaya Salim Erkal Bektaş, Abdullah Dalay, İhsan Balaban, Berkay Turgut, Bekir Memis. Fehmi Canan, Beyazıt Karatas, Güngör Kurubaş. Halil Helvacıoğlu.
TUĞGENERALLER:
M. Ali Yıldırım, Kasım Erdem, Lokman Ekinci, Gökhan Gökay, Mustafa İlhan, Ali Aydın, Bulut Ömer Mimiroğlu.
KORAMİRALLER:
Mehmet Otuzbıroğlu, Kadir Sağdıç
TÜMAMİRALLER:
Mücahit Şişlioğlu, Cem Gürdeniz, Fikret Güneş.
TUĞAMİRALLER:
Abdullah Gavremoğlu, Ahmet Türkmen, İsmail Taylan, Nadir Hakan Eraydın, Serdar Okan Kırçiçek, Cem Aziz Çakmak, Levent Erkek, Mehmet Fatih Ilgar, Turgay Erdağ.
         Biz, siyasi masalları çok dinlemiş bir Mustafa kemal Nesliyiz.
Sayın cumhurumuzun Başkanı Kulaklarından çok rahatsız olabilir. Hatta hastanede de yatmış olabilir.
Hipodromdaki Geçit Törenine nasıl Cumhurun Başkan Vekili Bozoklu Sayın Cemil Çiçek onun adına ve onun yerine iştirak ettiyse, 30 Ağustos akşamı verilecek resepsiyon onun başkanlığında Türkiye Büyük Millet Vekilleri Meclisindeki kabul salonunda da verilebilirdi!
         Sayın Paşa Hazretlerimiz; hiçbir kılıf Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti değerlerinin üstünü örtmeye yetmez.
PS: Diyanet İşleri Eski başkanlarından Ömer Rıza Doğrul, Müslümanlığa yakışmayan bir davranışı nedeniyle şöyle bir ihtar almıştı: ”Aman Üstat doğrul!”
Askeri kurallara uymayan iş bu selamlamanız için size önerimiz: ”Aman Paşa Hazretleri doğrul!” Olacaktır.
Eğilip te bükülmeden; talimatlarımıza ve geleneklerimize göre, iyi ve doğru selamlar dileğimizdir!
                                          

İzleyiciler

Blog Arşivi