16 Ağustos 2012 Perşembe

783/SELAMLAMAK=SALUER!

OSMAN TÜRKOĞUZ                                                                osmanturkoguz@gmail.com
  Çeşmealtı;16 Ağustos 2012
                  
                                      SELAM=SALUT,SELAMLAMAK=SALUER
                                      SALUER DE LA MAİNE, SALUER DE LA TéTE!
                                      ÖZEL PAŞA=PİZA SELAMI!
         Selam ve Selamlama tüm toplumlarda, özellikle de Müslüman toplumlarında, çok önemlidir. Büyük Türk Şairi Fuzuli’nin,Bağdat Vakfından, kendisine Kanuni’nin bağlamış olduğu, Dokuz Akçe maaşını alamaması üzerine, Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi’ye yazdığı şikayetnamesi çok ünlü olduğu kadar Osmanlıdaki rüşvet olayını da günümüze taşımıştır.Osmanlı hayranlarının bu mektupla birlikte Avusturya’nın İstanbul Elçisi Bousbecg’in/1555/1562/ mektuplarını da okumalarını öneririm.
“Selam verdüm rüşvet değüldür deyu almadılar.Hüküm gösterdim faidesüzdür deyu mültefit olmadılar...”                                       Saddam zamanında;Fuzuli ve eserleri üzerine Bilimsel bir toplantı düzenlenmişti;bu toplantıya Azerbaycan 128 bilim adamı ile katıldığı halde,Türkiye Cumhuriyeti tek bir bilim adamını göndermemişti.Saddam’ın buldozerleri Fuzuli’nin türbesini dümdüz ederken.Türkiye Cumhuriyetinin gıkı da çıkmamıştı!Çünkü ve dahi çünkü Fuzuli Alevi idi.Bu nedenle de Kanuni’nin! Bağlamış olduğu Dokuz Akçeyi de alamamıştı!
         Yüzbaşı Mustafa Kemal’den beri; Türk Silahlı Kuvvetlerinde, her sabah,sabah tekmilini alan birlik komutanları ,birliğini “Mehaba Asker!”Diyerek selamlamaktadır.Yabancı Devlet Başkanları da ülkemizi ziyaretlerinde, Şeref kıtasını “Merhaba Asker!”Diyerek selamlamaktadır.
         Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtildiği gibi,Türk Silahlı Kuvvetlerinde  iki türlü selamlama  vardır:
         1*Elle selamlama,üniformalı ve şapkalı iken.
         2*Baş ile selamlama, baş açık ve kapalı yerde iken.
         Selam veren ve selam alan;dimdik,vakur ve beşüş bir çehre ile bu görevini ifa edecektir.Kapalı mekanlarda,baş ile verilecek selamlar da belirlenmiştir.Dimdik,heykel gibi bir esas duruş ve yalınız sert bir hareketle başı öne eğmek!
         3-Özel Paşa selamı: Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sayın Bekir Coşkun La Fontain’den aktarma bir yazı yazmıştı.Ortalık, Sayın Recep Bey tarafından toz,duman içinde bırakılmıştı.Ve dahi Türkiye Cumhuriyetinin Başsavcısı Sayın Bay Erdoğan:”Tüm Paşalar ,çirkef akan bu yazı için dava açmalıdırlar!”Diye fermanını yayınlamıştı.Bendeniz şaşmış ta kalakalmıştım. Türk Silahlı Kuvvetlerinde, Hasdal ve Silivri Esir kampında tutsak edilen ve emekliye sevkedilenlerle birlikte 312 General ve Amiral mevcuttur.Paşalık, Cumhuriyetle birlikte ortadan kaldırılmıştır.Benim bildiğim;Osmanlı tarihinden söz edilirken Paşa unvanı kullanılmaktadır:Vatan Haini Kürt Nemrut Mustafa Paşa,At cambazlığından, ihaneti nedeni ile, Paşalığa yükseltilen Aznavur Ahmet Paşa, Vatan Haini Damat Mehmet Ferit Paşa gibi!Bir de,Türk Polis Teşkilatında en çok uyuşturucu madde yakalayan Paşa adlı bir köpeği bilmekteydim.Yaz mevsiminde; Çeşmealtında sahnelere çıkarak şarkı söyleyen Pacha adlı bir  ses sanatçısı da vardı.Mustafa Kemal’i gönderene bin şükür; Ordumuzdan ve Donanmamızdan dava açan bir tek Paşa çıkmadı derken,Sayın Necdet Özel’in bu yazı aleyhine dava açtığını okumayayım mı?Ne ise,Türk adaletinde Yargıç ta varmış ve ol dava reddedilmiş!Necdet Paşamızın,Başsavcımız ve Başbakanımız Sayın Recep Beyimizin huzuru hümayununda vermiş olduğu selam Türk Silahlı Kuvvetlerinin selam örneğine de uymamaktadır.Dizlerine kadar dik bir duruş,belden yukarısı Piza Kulesi gibi 45 Derece Sayın Erdoğan’a eğik!
         Selamlanmak devletlular için çok önemli.Senelerce önceydi;Yurdumuza giriş ve çıkış kaçakçılarına karşı silah kullanmanın yasak olmadığı bir devirde,Güney hudumuzdan Ülkemize giriş yapmak isteyen ve görevli Jandarmalarımızla giriştiği silahlı çatışma sonucu ölü olarak ele geçirilen bir kaçakçının cesedinin başına gelen Müddeiumumi,oradaki görevli Jandarmalarımıza  hışım gibi çıkışmış:”Nede selam vermiyorsunuz?”Diyerek.Manga Komutanı jandarma Onbaşısı:
         “Sayın Savcı Bey; biz,bize verilen görevi ifa ettik.Kaçakçıların paraları ve silahları karşısında da eğilmedik.Bizler Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçasıyız.Askerlikte selam rütbeleri omuzlarında ve kollarında olanlara verilmektedir.İlle de selam istiyorsanız selamünaleyküm!”Demiş.
         16 Mart 1920 tarihinden sonra Taksimde devriye gezen bir İngiliz Teğmenine bir Türk Yüzbaşısı selam vermediği için,bu Türk yüzbaşısının İngiliz teğmeninden özür dilemesi için İngiliz İşgal Kuvvetleri komutanı Osmanlı Harbiye nezaretine emir vermiştir.Harbiye Nazırı Osmanlı   Paşası,Türk Yüzbaşısını huzuruna çağırtarak:
Oğlum; dün sen, görmediğin için mi Taksimde İngiliz Teğmenine selam vermemişsin?Dediğinde şu onurlu yanıtla karşılaşır:
“Hayır Paşa Hazretleri,O İngiliz Teğmenini gördüm ve bahusus selam vermedim!”
“Neden selam vermediniz Evladım?”
“Paşa Hazretleri ben bu rütbelerimi çeşitli cephelerde bizzat savaşarak kazandım.Astlık üstlük ilişkileri uluslar arası değerdedir.”
“Evladım; astlık,üstlük,askerlik mi  kaldı!Ben emir versem de bu seferlik o İngiliz Teğmeninden özür dileseniz?”
Kahraman ve Onurlu Türk Yüzbaşısı iki eli ile apoletlerini kopartarak;”Emirlerinizi yerine getiremeyeceğim Paşa Hazretleri!”Der ve salondan çıkarken salonda bulunan tüm Osmanlı Paşaları tarafından alkışlanır!O Kahraman Yüzbaşımız bugün sağ olsaydı Hasdal Esir Kampında olurdu ve iktidar İngilizlerden özür de dilerdi!
         Sayın Muzaffer Ecemiş Beyimiz;1980’de Safranbolu Kaymakamı idi.1983 genel seçimlerinden sonra;Çanakkale ve Manisa Valiliklerinde bulunduktan sonra İşİşleri Bakanlığı Müsteşarı ve Seçim Hükümeti İşİşleri Bakanı olmuş,sonrasında da unutulup gitmiştir.Ama,Çanakkale valiliği sırasında yapmış olduğu haksız bir tasarruf unutulacak gibi değildir:Başbakan Turgut Özal,Çanakkale’ye geldiğinde,toplantı alanında bulunan cümle âlem ayağa kalkarak o’nu selamladıkları halde,Çanakkale Belediye Başkanımız ayağa bile kalkmamış.
         Bendeniz bu olay olduğunda ve Çanakkale Belediye Başkanı Çanakkale Valisi Muzaffer Ecemiş tarafından işten elçektirildiğinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin 2/B sınıfında öğrenciydim.İdare Hukuku Öğretmenimiz Doçent Dr. Sayın Yıldırım Uluer sınıfa girdiğinde,âdetim olmadığı halde, kürsünün önüne sol ayağımı sağ ayağımın üstüne zorla atarak oturdum.Öğretmenimiz derse girdiğinde de ayağa kalkmadım.Öğretmenimizin,hayrola dercesine bana işaret etmesi üzerine de:”Sayın Öğretmenimiz;bendeniz Başbakan Turgut Özal,halkın toplandığı alana geldiğinde cümle âlem ayağa kalkarak o’nu selamladığı halde ayağa kalkmayan Çanakkale’nin Sayın Belediye Başkanıyım.Sınıf arkadaşlarım hukuksal yollarla beni ayağa kaldırabilirler mi?”Dediğimde sınıf itiraz etti:”Ayağa kalkması gerekir Hocammm!”Diyerek.Sayın Yıldırım Uluer:
         “Belediye Başkanı ayağa kalkmam diyor.Hepinize ev ödevi.Hukuki yollarla Belediye Başkanını ayağa kaldırınız!”Dedi ve bana dönerek:
         “Neden ayağa kalkmadığınızı siz açıklar mısınız?”Dedi.
         “Ayağa kalkarak,size saygım var ayağa kalkarak sorunuzun yanıtını  açıklamak istiyorum.Yasalarımızda Suç Ve kabahat olarak belirtilmemiş fiilleri işleyenler hakkında takibat yapılamayacağı gibi,uyarı dahil her hangi bir ceza da verilemez.Bir hukuk devleti olan Ülkemizde,her makam sahibinin sorumlulukları ve yetkileri yasalarında belirtilmiştir.Köy Muhtarlığı,İl Özel İdaresi ve belediyelerimiz Vesayet rejimine tabîdirler diye susta maymunu mudurlar?Belediye Kanununda belediye başkanının görevleri arasında,başbakan geldiğinde ayağa kalkacak diye bir madde de yoktur.Bu hukuk dışı işlemden bir tek olumlu sonuç çıkacaktır:Sayın Muzaffer Ecemiş bu haksız fiilinden dolayı üst makamlara getirilecektir,arz ederim!”Dedim.Bu sözlerime itiraz eden sınıf mensupları, ertesi derste ayağa kalkarak:
         “SayınHocam,Albayımızhaklıymış!”Demişlerdi  .Diktatörlüklerde Kahramanlık ve vatanına hizmet önemli değildir.Körü,körüne itaat önemli ve yükselme aracıdır.

İzleyiciler

Blog Arşivi