29 Haziran 2012 Cuma

754/SÜNNET/2


            OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@hotmail.com
         Çeşmealtı-;15Ağustos2005,/07Haziran2012,KENDİNDEN MENKULve’l Anayasamız üstü ULEMALARIMIZA!29 Haziran 2012,Eğri doğrultucu Eğrilerimize! Tekrar:
            Sünnet’in Tanrı emri olduğunu söyleyerek beni doğru yola davet eden, erkeklerin kesilen maslahatlarının koruyucusu Eğriler için tekrarın tekrarıdır!
         Çok zaman önceydi; Kastamonu’lu hemşire Hatice,Hans adlı bir Hıristiyan  Almanla evlenmişti.Nasıl evlendin?”Diye karşı çıkanlara da,göğsünü gere,gere:”Ben,dini ve diyaneti tam olan bir müslümanım.Gerdeğe girmeden önce hansı sünnet ettirdim!”Bendeniz Ol Müselman kızımıza bir yanıt iletmiştim:”Hıristiyanlığa neden Tanrımızın yaratmış olduğu bir kabuk mu?Hans,sünnetsizken de Almandı,sünnet olduktan sonra da Alman!”
         Emevi’lerin Horasan valisi Cerrah Emevi Hükümdarı ve Halifesi Abdullah’a, Cizye ödememek için Müslümanlığı kabul etmiş gözüken Türklerin sünnet edilmesini bir yazı ile önerdiğinde şu görkemli yanıtı alır:
         Tanrı; Hz. Muhammed’i insanları İslam’a çağırmak için gönderdi. O’NU Sünnetçi olarak göndermedi.”Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi;Nilgün,Sünnet,s.55/56.Anayasamız:
         “VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”
         “Madde26-“HERKES,DÜŞÜNCE VE KANAATLERİNİ SÖZ,YAZI,RESİM  VEYA BAŞKA YOLLARLA TEK BAŞINA VEYA TOPLU OLARAK AÇIKLAMA VE YAYMA HAKKINA SAHİPTİR.BU HÜRRİYET RESMİ MAKAMLARIN MÜDAHALESİ OLMAKSIZIN HABER VEYA FİKİR ALMAK  YA DA VERMEK SERBESTİSİNİ DE KAPSAR.Bu fıkra hükmü,radyo,televizyon,sinema veya benzer yollarla yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir”. 
         Şimdi;bu yazımı okumadan önce, bana ve tüm erkeklere ve kadınlara yanıt vermenizi istiyorum:
         1-“Bizim maslahatlarımızı kabuklu yaratmakla Tanrımız hata mı işlemiştir!Siz bu Tanrısal hatayı!Düzeltmek için kimden ve nasıl bir yetki emri alıyorsunuz?”Tanrı buyruğu olan Kur’anda Tanrımızın hata işlediğinin beyanı mı var?95/5’inci ayete ne buyuruyorsunuz?”
         2-Din dâhil; tüm sosyal düzen kurallarımızdan önce gelen Anayasamızın hükmüne karşın,benim yazı yazma ve yayma hakkıma nasıl sınır çizebiliyorsunuz?
         3*-”TÜRK ve OĞUZ” soyadlarından tüm Gericilerin, Dahili ve Harici Bedhahların” ve Türk ve Türklük düşmanlarının da,hayvanlara musallat bir ruh hali ile, “Huylandıklarına”ne buyuruyorsunuz?Bu gibilere, Doğruca bir psikiyatrisin masasına uzanmalarını  ivedilikle öneririm.
         4-*Her iki cihanda da Türküm ve Oğuz boyundanım.Türkoğuz soyadımızla ve bu Soyadımız altında başarmış olduğumuz onurlu işlerimizle de övünüyoruz.Yeğenin 10 yaşındaki Fulya Türkoğuz:”Kuduz köpekler suyu görünce kudurur;Yobazlar da Atatürk’ün resmini görünce kudurur!”Demektedir.Hiç bir kimse ve hiçbir makam ve merci, bana Dinim,Mezhebim ve Felsefi inancım hakkında soru bile soramaz.O tür duygular,benim iç âlemime aittir.Bu Anayasal hakkıma uymayan şaşkının anasından başlarım!
         Şimdi de şu Alman Mahkemesinin kararına ne buyurulur? Deniz Feneri soygununun Alman mahkemesi ve Alman adaleti kararına ne buyurdunuz;ey Allah ve Din ile aldatanlar!
         28 Haziran 2012 tarihli Sözcü gazetesinde ve vatan Gazetesinde bir haber:
         ”ALMANYA’DA SÜNNET YASADIŞI SAYILDI!”
         “Almanya’da Köln eyalet Mahkemesi, yaralama suçu kapsamına girdiği gerekçesiyle sünnetin yasadışı olduğuna karar verdi.Mahkeme,Müslüman bir ailenin çocuğunu sünnet eden doktorun aslında yaralama suçu işlediğini belirtti.Mahkeme,doktorun yaptığı işin”yasa dışı olduğunu bilmediği    gerekçesiyle serbest bıraktı.Müslüman bir aile,doktordan 4 yaşındaki oğullarını sünnet etmesini istemiş,ameliyattan iki gün sonra çocukta kanama meydansa geldiği için Köln Savcılığı doktor hakkında dava açmıştı.Alman avukatları,bu emsal bir karar,şimdi değil ama ileride”Almanya’da sünnet yaptırtmak yasaklanabilir,”diye konuştu.DHA.
         “SÜNNETİ SUÇ SAYAN ALMANYA’YA TEPKİ”VATAN Gazetesi:
         “Almanya’da,mahkemenin sünneti yaralama suçu sayması tepki çekti.AB Bakanı egemen Bağış,”Sünnete yaralama suçu demek,en basit tabiriyle cahilliktir,gaftır.Bu,din ve vicdan özgürlüğü meselesidir.”Dedi.
         “18 Haziran 2012 tarihinde ; Profesör Dr.Sayın Nurullah Aydın neler yazmıştı:”SUÇ VE SUÇLU ÜRETEN TÜRKİYE GERÇEĞİ”
         “DİN’LE şekil dışında alakaları kalmamış olanlar ne diyor?”Dindar yöneticiler var.”..”Temel sorun açıktır”.İslam diyorlar.Peki ama hangi İslam dini?ilahi mesaja dayalı din mi,yoksa hurafelerle anlamsızlaştırılmış,insanları sömürme,sindirme,susturma aracı kılınan din mi ahlaksızlıkları ve hukuksuzlukları önleyecek olan?”..”İnsan,”Akılcılık ya da dincilikten birini seçmek zorunda mı?İkisi bir arada olamaz mı?”                                                                 Şimdi dönelim vatan gazetesindeki Sünnet haberine:
         “AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Köln Eyalet Mahkemesi’nin sünnetin “yaralama suçu”kapsamına girdiği şeklindeki kararına sert bir şekilde  tepki göstererek,bunun cahillik ve gaf olduğunu söyledi.Bakan bağış,dün Almanya’nın Başkenti Berlin’de Ekonomik ve Teknoloji Bakanlığı’nda “Türkiye ile İletişim :Türkiye İmajı ve AB Üyeliği”sloganıyla düzenlenen Türkiye-AB KİK toplantısına katıldı.”                                                                             ”FENNİ SÜNNETÇİ GÖNDERELİŞM”
“Almanya Türk Toplumu (TGD) genel başkanı Kemal Kolat’ın,sünnetle ilgili mahkeme kararını hatırlatarak,ancak bu kararın temyiz yolunun açık olduğunu söylemesi üzerine,buna rağmen böyle bir kararı kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirten bağış,”gerçekten de bu mahkeme kararını anlamakta ve algılamakta zorlanıyorum.Sünnet’e”yaralama suçu” demek en basit tabiriyle cahilliktir,gaftır.bu bizim için mahkeme salonlarında tartışılmayacak kadar kutsal,değerli bir konudur.Bu, Din ve vicdan  özgürlüğü meselesidir.Eğer Alman yargıçların bu konuda bir algılama sorunu varsa,biz Türkiye’den fenni sünnetçiler gönderip,onlara sünnet eğitimi verebiliriz:”Buraya bir nokta koyup Sayın Bağış’a beni bağışlama talebi ile bir soru yöneltmek isteyrum:” Alman yargıçları ve Alman Mahkemeleri Deniz Feneri soyguncularını suçlu bularak mahkûm etti.Siz ise bu soyguncuları baş tacı ettiniz!Hazır Almanya’dasınız, bu konuda algılama yeteneğinizi neden geliştirmiyorsunuz!
Bu konuda bir müttefik ve dost ülke olarak,her türlü katkıda bulunmaya hazırız.Ama bu konuda oldubittiyi kabul etmemiz mümkün değildir.böyle bir konuda bir oldubittiyle din özgürlüğünün ,vicdan özgürlüğünün,bireysel tercihlerin kısıtlanmaya çalışılması,Almanya gibi AB’NİN güçlü ülkelerinden birine yakışmıyor.”Ben Sayın Bağış’a soruyorum:İftira ile,yalan ve dolan ile Ülkemizin Generallerinin ve Bilginlerinin Silivri ve Hasdal Üsera Kampına doldurulması Türk Adaletine yakışıyor mu?
“İnşallah dediğiniz gibi karar değişir, bir oldu bitti olmaz, biz de” Oldu bitti maşallah,damat olur inşallah” der,geçeriz.”Dedi.”Bu arada Köln Eyalet Mahkemesi’nin kararına Müslüman ve Yahudi topluluklarından  da sert tepki geldi.İslam Toplumu Milli görüş(IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa yeneroğlu da bu kararla yüzyıllardan beri Müslümanların ve Yahudilerin dini uygulamasının suç haline getirildiği,kararın aynı zamanda  din özgürlüğüne ve ebeveyn haklarına saldırı olduğunu ifade etti”.Haberin tamamı bundan ibarettir.                                       İran Şehinşahı  Nadir Şah;Paris’i ziyaret ettiğinde,Giyotinin nasıl çalıştığını görmek için bir kimsenin kafasının Giyotin ile kopartılmasını, resmen Fransız yetkililerinden,i istediğin de şu yanıtı almış:
         “Majeste,Fransa’da idam kararları yargılama sonunda verilecek karara göre uygulanır.Halihazırda kafası Giyotin ile kesilecek bir suçlu da yoktur!”Bu yanıtına akıl erdiremeyen Ol Hükümdar şu istekte de bulunmuş:
       “Benim adamlarımdan birisinin kellesini kopartın da seyreyleyeyim!”Deyince de hayretler içersinde şu yanıtı almış:
         “Majeste;Fransa’da geçerli bir  mahkeme kararı olmadan hiçbir masumun kafası kopartılamaz!”Din,iman masalları ile bırakınız şu çocuklarımızın Pipilerinin özgürlüğünü!Bırakınız Tanrımızın yarattığı koruma kılıfımızı!!       
      Müslüman ülkelerinde, Sünnet edilen 70.000.000 Kadın ve Kız’dan, kimisi ölmüş, kimisi tedavi edilemeyen yaralarla acılar içinde/Üçte biri/ yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Ve dahi Sünnet edilerek Klitoris’i kesilen kadınların hiçbirisi de cinsel birleşmeden zevk alamamıştır.Birleşmiş Milletlerin Raporu.Yedi sene önce bu konuda yazmış olduğum iki yazımı bularak yazıma ekledim.”Müslümanlıkta Kadına Sünnet yoktur!”Diyerek sahte ad ve imza ile bana hakaret etmeğe Kalkanlar oldu.Şiddet ve Küfür cehaletin ve kinin eseridir.Bendeniz,yedi sene önce İslam’daki sünnet geleneğinin köklerine inmemiştim.Açık kapı bırakmamın nedeni, buradan yazıma yüklenenlere son sözümü söylemek içindir.Daha önceki yazımda Kadınların sünnetlerine dair olan Birleşmiş Milletlerin raporunu yayımlamıştım.Kadınlarda sünnet yoktur! Diyen Ulemamıza armağan olarak gerekli belgelerimi sunacağım.
                                           SÜNNET!
            TANRISAL HATAYI MI DÜZELTMEK!
         (Vahşeti, bir uzvu sakatlayarak mı sürdürmek!)
Evet, biz, insanı en mükemmel bir şekilde yarattık.”Kuran’ı Kerim, sure:95,ayet:5.
“Sünnet, islamın olmazsa olmazı değildir. O kabuk alınıp, alınmamasıyla din, iman ne artar ne de eksilir. Ancak sünnet öyle bir hale gelmiştir ki farzı geçmiş, İslamlığın simgesi haline gelmiştir.”Prof.Dr. Süleyman Ateş, Vatan gazetesi,26 Nisan 2011.
“Şimdiki aklım olsaydı, ne kendimsünnetolurdum, ne de iki oğlumu sünnet ettirirdim!       
         Dr. Haydar Dümen, Posta Gazetesi yazarı.
         Büyük Oğlum Cansın, Uşak’ta, ilkokul dördüncü sınıfında iken Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden Hz. Havva’nın yaratılmış olduğunu anlatan sınıf öğretmenine bir soru yöneltmiş:
         “Öğretmenim; Hz. Âdem ne renkte ise Hz. Havva’nın da o renkte olması gerekir. Annem Beyaz, babam da Beyaz; görmüş olduğunuz gibi, ben de Bembeyazım. Tüm insanların, Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan ürediğini söylüyorsunuz; iyi amma, Zenciler, Kızılderililer Sarı derililer ve Beyaz derililer nasıl farklı olarak doğdular?”
         Sınıf öğretmeni bir sıraya dayanıp kalınca; sorusunu yinelemiş:
         “Hz. Âdemin kan gurubu ile Hz. Havva’nın kan gurubu aynı olması gerekir. Kardeşimin kan gurubu babamın kan gurubundan. Benim kan gurubum da Annemin kan gurubundan.%85 bu şekilde olurmuş; babam anlattı. Neden tüm insanların kan gurubu aynı değil? Babam; dünya’da 6008 sekiz küçük,30 çeşit te ana kan gurubu olduğunu anlatıyor.”
         Akşamüzeri öğretmen bana geldi; biraz şaşkıncaydı. Yer gösterdim, hatırını sordum. Direkt olarak:
         “Sayın Binbaşım, oğlunuza söyleyiniz çetrefilli sorular sormasın; sorduğu sorular karşısında benim bile aklım karıştı!”Dedi ve olayı anlattı. Dedim ki; yaratılış öyküsünü kabul edenler Darvin teorisini de kabul etmiş sayılırlar!Kimselerin haberi yok.
         Şimdi Rahmetli olan Küçük oğlum Tansın da,böyle çetrefilli sorular sorarmış:Antakya’da;ilkokul üçüncü sınıfında;toplama ve çıkarma dersinde,sınıf öğretmeni Sayın İlhan Ayda:
         “Tansın, sen söyle bakalım; birden bir çıkarsa sonuç ne olur?”Diye sormuş. Şimşek gibi tahtaya fırlayan Tansın; tebeşirle 1-1=2 yazmış ve iki olur öğretmenim!” Demiş. Sayın İlhan öğretmen:
         “Açıkla bakalım, biz de öğrenelim!” Deyince:
         “Öğretmenim, annem bir; beni doğurdu, yani ben ondan çıktım ettik mi iki!”demiş ve eklemiş:
         “Babam ve annem iki ederler. Ben annemden çıkınca da üç etmez miyiz?” Öğretmenim! Akşamüzeri, okul yolu üzerindeki askeri lojmana gelen Sayın İlhan Hanım, gülerek, bu olayı anlattı ve:
         “Vallahi, bu çocuk benim aklımı karıştırıyor!”Demeyi de ihmal etmedi.
         Din dersleri zorunlu hale getirildiğinden; Oğlanı gönülsüz de olsa, din dersine de kaydettirdik. Din dersi öğretmeni, Ulu Tanrı’mızın her şeyi en mükemmel bir surette ve hatasız olarak yarattığını anlatmış.”Bu anlatmış olduğum şeyler, islamın Yüce kitabı Kuran’ı Kerim’de de böyle anlatılır!”Demiş. Oğlum Tansın, parmağını kaldırarak sormuş:
         “Öğretmenim; niçin sünnet oluyoruz? Bu sünnet olma işi kimin emridir?”Din dersi öğretmeni, kendisinden gayetle emin bir surette:
         “Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’(sas)’nın emridir. Sünnet kelimesi, o işin, o sözün ve o davranışın Peygamberimize ait olduğunu gösterir.”Diye açıklamasını yaptıktan sonra; anlatabildim mi oğlum?”Diye de sormuş. Sormasına sormuş amma ikinci soru da sınıfın ortasında patlamış:
         “Öğretmenim, siz en büyük ALLAH’TIR diyordunuz. Allah’ımızın yaratırken yapmış olduğu yanlışı Peygamberimiz mi düzeltecek? Ben, Tanrımızın yarattığı gibi kalmak istiyorum. Sünnet, münnet ve düzelttirme de istemiyorum!”
         Bu sert çıkış üzerine öğretmenin aklı da bir iyice karışır. Benim aklım da, sünnet edildikten sonra bir iyice karışmıştı. Kardeşim ve ben, kör bir jiletle sünnet edilmiştik. İlaç, milaç nerede! Bu sünnet işini başımıza musallat edenlere iyi söz söylememiştik.Zorunlu EK:
         Sünnet’in Hz.Muhammet ile bir bağlantısı olmaması gerek. Bazı Kendinden Menkûl Ulemalarımız,”Hz.Muhammet Doğuştan ve Tanrı’dan sünnetlidir!”Buyurmaktadırlar.Ulu Tanrımız insanları kabuklu olarak formatlayacak bazılarının da kabuğunu yüklemeyecek!Hadi canım sende!Bu,bir hastalıktır,eksikliğe neden olan bir olgu vardır!Desem de bana inananlar çok azdır.bir zamanlar,”Talidamit” adlı bir ilaç kullanan gebe kadınların ço-cuklarını omuzdan elli olarak doğurtmuştu.Amerika Birleşik Devletlerinde bu ilacı kullandırtmayan bir Bayan Doktoru ilaç firmaları topa tutmuşlardı.Sonunda da O cesur yürekli Hanım Doktorun heykelini dikmişlerdi.
20 Haziran 2012 tarihli Sözcü Gazetesinde Bir Genel Cerrahi Uzmanı imdadıma yetişti:                                                                                           “AİLELERE “PEYGAMBER SÜNNETİ UYARISI’:
“Doğuştan sünnetli çocuklar,sünnet ettirilmemeli,belirli bir yaşa gelince ilgili uzmanlarca ameliyata alınmalı….”“Bahçelievler Yaşam Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı  Op. Dr. Beyzade Özkahraman, sünnet sezonunun başladığı bugünlerde, ailelere önemli tavsiyelerde bulundu. Op. Dr. Özkahraman, halk arasında” Peygamber Sünneti” ya da”Doğuştan Yarım Sünnetli”olarak adlandırılan “Hipospadias”’ın doğumsal olarak çocuğun penisindeki anormal bir durumu gösterdiğini kaydederek, bu konuda şunları söyledi:“   BİR UZMANA BAŞVURUN”
“Hipospadias, esasen çocuk için bir talihsizlik olup, önemli bir hastalıktır. Miksiyon(işeme)deliği ,normal yerinde olmayıp,çocuğun pipisinin alt kısımlarında  her hangi bir yerde olabilir Bu şekilde doğmuş olan çocuklar,kesinlikle normal olarak sünnet ettirilmemeli.Ancak belirli bir yaşa geldiğinde ilgili uzmanlar(ürolog uzmanı,çocuk cerrahisi uzmanı ve plastik cerrahi uzmanı) tarafından Hipospadias ameliyatı gerçekleştirilmelidir.”
              “FİMOZİSE DE DİKKAT!”
         Fimozis;çocuğun penisinin ucundaki derinin (prespisyum) önünde bulunan işeme deliğinin iyice kapalı olmasıdır.Bu yüzden pipi ucunda biriken vücut salgıları dışarı çıkamaz ve içeride birikir.Biriken salgılar mikrop üremesini kolaylaştırır ve pipi ucu iltihabına veya idrar yolu enfeksiyonuna  yol açar.Bazen bu durumun çocuğun işemesine engel olacak kadar dar olabileceğine işaret eden Op.Dr.Özkahraman,”böyle bir durumda çocuk ya acil olarak sünnet ettirilmeli ya da uzman hekim tarafından gerekli müdahale yapılıp(açılarak) çocuğun işemesi kolaylaştırılmalıdır     ;dedi”.
         1964 senesinde, Derik Merkez Jandarma karakol Komutanlığına Astsubay Başçavuş İsmail Yeni tayin olmuştu.Küçücük bir oğlu vardı.Eşi bir oğlan çocuğu daha doğurmuştu.Doğumdan üç gün sonra moraran bebek ölmüştü.Bebeğin üç gün altını ıslatmadığını hatırlayan Sayın Yeni ailesi ölümün nedenini de bulmakta gecikmemişti.Bebenin pipisinin sidik deliği yoktu.
         Yazılı basınımızda;2005 senesi Ağustos ayında, bir haylice sünnetle ilgili resimli haberler yayımlanmıştı. Basınımız çıplak et reklamından sünnet reklamına iniş yapmıştı. İlginçtir; en uçtakilerin reklamından, erkeklerin en ucunun reklamına inilmişti! Aslına bakarsak, her iki reklam da aynı şeride ait değil midir?
Yine de gazetelerimizden öğrendiğimize göre; sünnet ettirilmek üzere bir hastaneye getirilen dört küçük çocuğu, sünnet yapacak doktorun ricası üzerine, bir hademe sünnet ederek evlerine göndermiş. Kanamaları durmayan çocuklar, aynı hastaneye geri getirilmiş; en çok ağlayan çocuğun pipisine bakan doktorlar hayret ve dahi dehşet içersinde kalmışlar! Çocuğun pipisinin pelidinin başı da kesilmiş. Kibele dinin rahipleri gibi, neredeyse dipten kesilecekmiş! Alelacele mikro cerrahi devreye girerek kesilen
Pelidin başı yerine dikilmiş.
         Çok yakın bir zaman önce; bir doğum uzmanı, bir hastabakıcıya yeni doğmuş bir bebeğin göbek kordonunu kesmesi için ricada bulunmuş! Hastabakıcı, bebeğin göbek bağını kesmesine kesmiş amma; ol kız bebeğin parmaklarından birisini dahi kesmiş. Hastabakıcı, kızın orta parmağını pipisi sanarak kesmiş olamaz mı?
         Yine; basınımızda çarşaf gibi renkli resimler: Damperli kamyonlara bindirilerek, sünnet edilmeye götürülen bebeler’ ve yine, bomba gibi bir haber:400 Erkek çocuğu sünnet ettirerek Din’i İslam’a büyük bir katkıda bulunan bir belediye başkanımızın Görkemli fotoğrafı!
         Sünnet haberlerinin verilişleri de çok ilginç:
         “ERKEKLİĞE İLK ADIM!”
         Sünnet edilmeyenlerin adım atacakları yerleri yok mudur!
         Erkekliğe ilk adımı atmak için, ille de bu meretin ucunun kesilmesi mi gerek!
         03 Eylül 2005 tarihli Takvim gazetesinden ilginç bir haber:
         “Çanakkale’de Müslüman olan bir Yahudi genç, sünnet edildi!”Hoppala! Yahu; bu Yahudiler daha bir haftalık olmadan sünnet edilmiyorlar mıydı?
         At üzerlerinde; faytonlarda, taksilerde, damperli kamyonlarda; davul-zurna eşliğinde gezdirilen, prens ve asker elbiseli çocukları gördüğümde; bu sünnet konusunda, dini bütünlerimizi havalara hoplatacak, bir yazı yazayım dedim!
         Ne Hz. Muhammed’in ve ne diğer islam büyüklerinin sünnet edildiklerine dairde bir kayda rastlayamadım! Hz. Ali, amca Oğlu olan Hz. Muhammed’in yanına on yaşında(MÖ:608) gelmiş. Sünnet edildiğine dair bir kayıt yok!
         “Hz. Muhammed sünnetli doğmuştur; bu Tanrısal bir lütuftur!” Diyenlere söylenecek sözüm var:”Sünnetli doğmak; kulak kepçesiz ve tırnaksız doğmak gibi bir program eksikliğinden kaynaklanır. Benim şimdi askeri doktor olan bir yakınım var.32 omurga ile doğmuştur.Bana bu mantıkla saldıran Gafiller ve Din soytarıları yukarıdaki Op.Dr.Sayın Beyzade Özkahraman’ı iyice okumalarını öneririm.
         Antalya’nın bir köyünde de çok ilginç doğumlar olmaktadır: Tüm kadınlar ve erkekler, çift cinsiyet uzvu ile doğmaktadırlar.
         Cevizi, bademi, muzu ve her şeyi kabuğu ile yaratan Tanrımız, bazılarına sünnetçilik mi ediyor! Bütün canlılarda, her uzuv verilen görevleri yerine getirmek üzere programlanmıştır. Kaşın, kirpiklerin ve burun içi kıllarının olmadığını bir düşünmek yeterli olur sanırım. Erkeklerde sakal ve bıyıklar süs için yaratılmamıştır. Güneşte ve açık alanlarda iş ve av peşinde koşmak zorunda olan cascavlak bir erkeğin içine düşeceği durumu; denizden yararlanmak için cıscıpıldak sahilde yatanlar iyi anlarlar.
         Hindistan cevizi gibi gıda depolarına erişmek için; cıscıpıldak ve sürtünerek ağaca tırmanmak zorunda kalan ilkel erkeğin şeyinde koruma kabuğu olmadığını bir düşünelim yeter. Sürtünerek ağaçlara tırmanan erkek maymunların takımlarını da şeylerinin kabuklu olması korumuyor mu?
         Sünnet geleneğinin tarihteki ve dindeki yerine neden bakmıyoruz? Öncelikle, MİTOLOJİK SÖZLÜKLERİ  açıp, okuyalım:
         Kybele—Kibele--;Attis—Adonis--,Anemon—Manisa Lalesi--,Sangarion, Sangariyos maddelerini üşenmeden okumalıyız.
         Baştanrı Zeus, DİEU olarak Hıristiyanlığa soyut olarak geçmiştir. Zeus’un anası KİBELE Anadolu doğumludur. Tanrıların vatanı Anadolu’dur. Kibele’nin doğum yeri olarak; Murat dağı, Afyon kalesi ve Manisa’nın adları geçmektedir. Kibele Ana tanrıçadır. Zeus’u, Girit adasındaki İda dağının bir mağarasında doğurmuştur. Kibele, Zeus doğar, doğmaz onu bir mağarada saklar. Çünkü Zeus’un babası doğan çocuklarını hemencecik yemektedir—Zaman—Amalthai adlı bir keçi Zeus’u sütüyle besler. Zeus’un resimlerdeki ünlü kalkanı bu keçinin derisi ile kaplıdır.
         Kibele, Sakarya nehrinin oğlu Sangarios’a-Attis& Adonis- âşıktır. Attis, kız kardeşi Sangarion ile evlenince de; Kibele Attis’in aklını başından alır. Aklını yitiren Attis te cinsel organını dibinden tam takım keser ve ölür. Saçılan kanlardan da ANEMON—Manisa Lalesi olur—Yapmış olduğu kötülükten dolayı pişmanlık duyan Kibele; Oğlu Baştanrı Zeus’a Atisi diriltmesi için yalvarır. Zeus’ta,çam ağacı olarak Attis’i yeniden yaratır!Attis’in anısına çam ağacından üretilen testilere çam kozalaklarından tıkaç yapılır.Kibele dininde;etrafında tavaf yapılan Kibele tapınağı DİKDÖRTGEN biçimindedir! Kibele rahipleri, bu mabedin etrafında tavaf yaparlarken, vecde gelerek takım ve taklavatlarını dibinden keserek atarlardı! Rahiplerin korkak olanları ve cinsel organlarının işlevini sürdürmesini isteyenleri, cinsel organlarını uç derisini keserek toprağa gömerlerdi! Meni su damlasına benzediğinden, toprağa gömülen deri de toprağın döllenmesini sağlayacağına inanılırdı! Böyle olunca da, her türlü bitkinin devamlılığı sağlanmış olurdu!
         HUBEL ve KÂBE, KİBELE’NİN Arapça söyleniş biçimidir! Kâbe’de her hacı namzedi, Kâbe’nin etrafında yedi tur atarak vecd içersinde ibadet ederler!Yedi kutsal bir sayıdır;o zaman Güneşin yedi uydusu bilinmekteydi!
         Günümüzde Suriye’de, Attis( Adonis) inancı hâlâ yaygındır!
         Yahudilerde; yeni doğan bir erkek bebek, sekiz günlük iken sünnet edilir. Bu, bir çeşit çocuğa işaret koymak, kafa kesmekten ibaret olan, insanı kurban etme geleneğini üreme organınım şapkasını keserek sürdürmekten ibarettir.(Azra Erhat, Mitolojik Sözlük.)Birde; Hz. Musa, MÖ:1300’lü yıllarda yaşamıştır. Yahudi kavmi mısırlıların taşkıran köleleridir. Çocukları belli olsun diye, pipilerini derisi kesilmiş olamaz mı?
                      650senesinde;Talas’ta, Emeviler, Türklerin de yardımı ile Çinlileri yenerek, tüm Türk ellerine egemen oldular.
                      Arap tarikçisi Tabari’nin anlatımına göre:”Emevi Halifesi Ömer İbn’i Abdülaziz-Ölümü MS.720-Horasan’ın fethinden sonra; Emevi komutanı El-Cerrah ibn’i Abdullah’a—Ölümü MS.730---şöyle bir öneride bulunur:
                      “Eğer, birisi arkanda namaz kılıyorsa, o’nu CİZYE’DEN muaf kıl!”
                      “CİZYE; Müslüman egemenliğinde bulunan bir ülkede, Müslüman olmayanlardan alınan KELLE vergisinin adıdır!”
                      Daha sonraları, birçok Türk Cizye ödememek için Müslüman olmuştur. Söz sahibi bir Arap;Emevi komutanı Abdullah’a şöyle bir öneri getirmiştir:
                      “İnsanlar, sadece CİZYE ödememek için Müslüman oluyorlar! Kanıt olarak sünnetli olmalarını istemelisin!”Bu öneriyi çok beğenen Komutan El-Cerrah, Emevi Halifesine Bağdat’a bu konuda açele bir teklif sunar ve şamar gibi cevabını da hemen alır: Halife Abdullah:
                      “Tanrı; Hz. Muhammed’i insanları İslam’a çağırması için gönderdi. O’NU sünnetçi olarak göndermedi! Sakın ha”!NİLGÜN, Sünnet, s.55-56.
                      Müslüman olmak zorunda bırakılan Türkleri sünnet olmaktan kurtaran Emevi Halifesi Ömer İbn’i Abdülaziz’in fermanı, Abbasi Arap devletinin Halifesi tarafından yok sayıldı ve sünnet olmayan Müslümanlar öldürüldü.
                      MS:535 senesinde; kadını da içersine alan, malda ve mülkte müşterek mülkiyeti savunan     Muammere adlı ve kızıl bayraklı bir toplumsal başkaldırı Müslümanları çok uğraştırmıştı. Arap egemenliği döneminde; Halife Harun Reşit’in oğlu Halife Mutasım döneminde;--MS:833—aynı ideolojiyi, kırmızı bayrak altında, Babek adlı birisi ortaya atarak başkaldırdı. Bu hareket, Horasan’a ve tüm İran’a yayıldı. Halife Mutasım, Türk asıllı komutan Afşin Bey’i ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Arlarında Babek’in de bulunduğu 250,000 asi öldürüldü ve 7500 esir de kurtarıldı.
                      Bu Türk komutanının sünetli olmadığı ve geceleri de, gizli, gizli bir kitap okuduğu ihbar edildi. Derhal açılan soruşturmada Afşin Bey şöylece kendisini savundu:
                      “Hamdolsun ki müslümanım, sünnetsiz olduğum da doğrudur. Geceleri okuduğum kitap ta; Türk milletinin tarihidir.”Deyince:
                      “Müslümanım diyorsunuz, niçin sünnet olmadınız?” sorusuna da:
                      “İleri yaşlarda Müslüman oldum, Müslüman olmak içinde sünnet olmaya gerek yok. Gereksiz acı çekmek istemedim!”Deyince de:
                      “Savaşlarda yaralanıp acı çekmiyor musunuz? Diye sorulunca:
                      “Savaş sosyal bir olaydır. Oysa sünnetin zaruri bir sebebi de yoktur!”Diye savunması da yerinde görülmeyerek, Arap Mahkemesi kararı ile boynu vurulduğu gibi, okumakta olduğu kitap ta yine ol mahkeme kararı ile yaktırıldı. Arap’ın Müslüman olanları sünnete zorlaması, Müslümanlıktan geri dönmeleri önlemek içindi. Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar tarihi, s.392.
                      Kılıçla kabul ettirilen yeni din; ustura ile de korkutulup sağlamlaştırılmıştır.
                      Bilimsel olarak, ustura ile kesilerek toprağa gömülen penis kılıfının sayılamayacak kadar çok faydaları kanıtlanmıştır. Erkeklerde erken boşalmanın en büyük nedeni, sünnetle Kelaynak kuşunun başı gibi çırılçıplak kalan, penis başının kadın vücudunun sıcaklığını hisseder etmez şoke olmasıdır! Vücut ısısının dışında kalan direk sürtünmelerle sertleşen, nemini yitiren penisbaşı, sıcağı algılayınca ne yapacağını bilemez bir hale gelerek erkenden kusmaktadır! Sünnetle, insan vücudundan bir parçanın kesilip atılmasının hiçbir savunması yoktur. En mükemmel bir surette ve korumalı olarak yaratılmış bir uzvun, kör bir inanç ve iştah kabartan bir gelir uğruna vahsice kurban edilmesinin hiçbir dini dayanağı da yoktur.Kesilip atılan deri parçasında 20.000 zevk hücresi bulunduğu kanıtlanmıştır.
                      Doğmuş ve doğacak olan erkek çocuklarımızı, bu çok ilkel vahşetten korumak, hem Tanrı’ya, hem Doğa’ya saygımızın ve insan olmamızın onurunun gereğidir. Sayın vahşet eylemcilerimiz ve Sayın seyircilerimiz!
                      Takvim gazetesi,28 Eylül 2005.Prof.Dr. Zekeriya Beyaz:
                      “Erkek çocukları sünnet ettirmek, dinimizin olmazsa olmazı şartı mı? Almanya’da, Hıristiyan doktorlara sünnet ettirsek olur mu? Sünnetin özel bir duası var mı?”
                      “Cevap: Erkek çocukları sünnet ettirmek, adından da anlaşılacağı gibi sünnettir/Hoca sünnet kelimesinden yanılıyor. Ostüzü./Hem de Hz. İbrahim’in sünnetidir. İslamın olmazsa olmaz şartı değildir. Bir insan sünnetsiz olsa da müslümandır. Ancak sünnet çok önemlidir. Bazı örf ve adetler, bazı sünnet ve dini gelenekler, toplumsal hayatta büyük önem kazanır mesela, Müslümanla’ın bayraklarına saygı göstermeleri bir örf ve adettir!//Yahu Hoca bayrakla çocuğunun pipisinin ucunun ne alakası vardır!//Haydi buyurunuz şeyin şey namazına!
                      Hürriyet gazetesi,02 ağustos 2007:Penisinden ameliyat olan çocuk öldü!”Pamukkale üniversitesi Hastanesi’nde(PAÜ) penis ameliyatı geçiren 2 yaşındaki Ali Rıza Dağcı, yapılan iğnenin ardından kalp krizi geçirdi. Kalbi iki kez çalıştırılan Ali Rıza 18 saat sonra hayatını kaybetti’
                      25 Temmuz 2007 sabah gazetesi, Günaydın: Toplu sünnet şölenine katılan E:K: kendisi gibi 300 çocukla birlikte sünnet edildi. Ardından fenalaşarak hastaneye kaldırılan küçük çocuk, cinsel organını kaybetti!”PS: Olsun, var olmayan dini vecibe yerine getirildi ya!                                                                                                               Zorunlu olarak bu ikinci yazımı da yayımlamıştım:
                            SÜNNET–2
         Sünnet ile ilgili yazımdan hoşlanmayan dini bütünler oldu! Telefon numaram da gizli değildir:0.232.2460646’dır.Birkaç gün sonra da Çeşme altı’nda kiralamış olduğum bir apart oteldeki süit daireye taşınacağız. Bilgisayarım oraya taşındığında; oranın telefon numarasını da vereceğim. Belgelere dayalı yazmak prensibimdir. Sünnet olayı üzerine kurulmuş olan dine dayalı sapıklıkların ve vahşetin üzerine gitmeyi bir insanlık borcu saymaktayım.
         1976 senesinde; bir Birleşmiş Milletler bursu kazanarak, Cenevre’ye BARBİTÜRİK—keyif verici maddeler—kursuna gitmiştim. 35 millete mensup subay ve güvenlik görevlisinin en kıdemlisi ben olduğum için, bana özel bir ilgi göstermişlerdi. Afrika’dan gelenlerin kafalarında demir tarakla yapılmış derin çizgiler vardı. Sebebini sorduğumda, kafası çizgili her arkadaşımdan aynı yanıtı aldıydım:
         “Uluslaşma sürecindeki bir toplumda, kabile asabiyeti.”Demişlerdi ve gülerek te:
         “Yahudilerde ve Müslümanlarda SÜNNET geleneği ne ise o!Bir bireyi mensup olduğu toplumun işareti ile damgalamak!”
         Oğuz boylarının Ongunları ve hayvan damgaları ayrı, ayrı belirtilmiştir. Demirden harfler, ateşte kızdırılarak hayvanların böğürlerine bastırılarak yakılırdı. Ülkemizde de bu gelenek halen sürdürülmektedir.
         Yemen’de ve Arabistan’ın bazı bölgelerinde, kadınlar da sünnet edilmektedir. Klitoris adı verilen ve kadınlarda zevk verici bir uzuv olan bu et parçası kesilip, atılmaktadır. Bu ameliyatlar sonunda ölenler, sakat kalanlar sayılamayacak kadar çoktur. klitoris’i kesilen kadınlar;cinsel birleşmeden zerrece zevk alamamaktadırlar.Cinsel birleşme onlar için bir külfet olmaktadır.Şimdi dini bütün büyük bilgelerimize,ULEMAYA  sorarım:
         “Kadınlara yapılan bu iğrenç vahşetin yeri neresidir?”
          İslam ülkelerinin bazılarında da SÜNNET bir faciadır: Penisin zevk hücrelerini taşıyan ve penisin başını nemli ve sıcak tutan uç deri parçası kesilmemektedir. Erkek olduğunu ve dayanıklılığını ilan etmenin bir göstergesi olarak, PENİSİN DERİSİ BAŞTAN SONA YÜZÜLMEKTEDİR! Bu uğurda ölenler şehit sayılmaktadırlar! Ömürleri boyunca ıstıraplı yaralar içinde kıvrananlar ve cinsel birleşme yapamayanlar da erkek olmanın bedelini erkekliklerini yerine getiremeyerek ödemektedirler.SÜNNET,bir uzvu yarım işlev yapar hale koymaktır.SÜNNET,Tanrı’mızın yaratmış olduğu uzuv hatasını !Düzeltmek midir! SÜNNET; bazı açıkgözleri zengin ettirmektir. SAYGILARIMLA.
Şimdi de Kaynak diye tutturan,kaynaksız Arap Bülbüllerine;
         Rahmetli cennetmekân Turan Dursun’dan Sünnet geleneğinin kaynakları! “TABU CAN ÇEKİŞİYOR! DİN BU:3
         “Geçenlerde bir gazete, birinci haber olarak,yapılan sünnetlerin çoğunda çocukların zarar gördüğünü,uzmanların ağzından duyuruyordu.”Sünnet”islam’a birçok şey gibi Yahudilikten geçmiştir.Yahudiliğe de Eski Mısır’dan.”
                  TEVRAT’TA SÜNNET.
         “Tevrat’ın Tekvin bölümünde şunları okuyoruz:
         “Ve Allah İbrahim’e şöyle dedi: Sen ve senden sonra soyundan gelenler,ahdimi tutacaksınız.Seninle ve senden sonra soyundan gelecek olanlarla benim aramdaki,uymanız gereken sözleşme(ahd) şudur:
         -Aranızda her erkek sünnet edilecektir.Gülfe etinizle(yani erkeklik organınızın ucundaki deriyi keserek)sünnet olacaksınız.Bu sizinle benim aramdaki sözleşmenin belirtisi olacaktır.” Tevrat, Tekvin, 17:9-11
         Yine burada açıklandığına göre,Efendi Tanrı’nın (Rabb) buyruğu odur ki ,çocuk 8 günlükken sünnet edilmelidir.(Tevrat,tekvin,17/12)
         Tevrat’ın bu açıklamasına göre,”tanrı” ile İbrahim ve “zürriyeti arasında  bir “AHD”,yani bir SÖZLEŞME olmuştur. Sünnet” de bu sözleşmenin vazgeçilemiyecek bir gereğidir.”Anlaşma eşitler arasında yapılmaktadır!Ostüzü!
         İNCİL’DE SÜNNET gerekli görülmez.Ve İbrahim’in “sünnetsizken “imanının geçerli olduğu anımsatılır.(BKZ.Pavlus’un Romalılara Mektubu.4:9-11)
         Hıristiyanlık insanları egemenliği altına aldıktan sonra;Hıristiyan Ulemaları arasında tam 300 sene Hz. İsa’nın göğe nasıl çıktığı konusu tartışılmıştır:Tevrat’a göre sünnet edilen Hz.İsa’nın yere gömülen kesik deri parçası ile mi,yoksa sünnetli olarak mı Yahve’nin huzuruna çıktığı! Yahova sünnet üzerine anlaşma yaptığına göre sünnetsiz çıkması tartışma kabul etmez!
         İslam Uleması arasında da Ademin çamuruna saman konulup,konulmadığı hususunda çok sert ve çok ilmi tartışmalar süregelmiştir.Buna en güzel yanıtı da bilimsel olarak Neyzen Tevfik Kolaylı vermiştir:
         “Koysalardı Âdemin mayasına samanı/Çatlar mıydı be sersem ananın MAMI? Yeni yetme birisi de bunun yanıtını vermiştir:Bursa şeftalisi de tadından çatlamaktadır!Sağ olsun bu din bilginleri insanlığın en önemli problemlerini çözümleyerek günümüz Ulemalarına meydansı boş bırakmışlardır!
                   İSLAM’DA SÜNNET!
         “Sünnet”in “Hadislerde ve İslam fıkhındaki karşılığı “Hafn,”hıtâne” ve “hıtânet”tir.”Hıtân”,kadın ve erkek cinsel organlarında “sünnet edilen yer” anlamında da kullanılır. Hz. Muhammed’in şu sözü fıkıh kitaplarında yer alır:
         -İki Hıtân kavuştuğunda, boy abdesti gerekli olur.”(BKZ.Merginani,Hidâye,1/14 ve öteki fıkıh kitapları.)
         “İki hitân kavuştuğunda” denirken ,”erkeğin cinsel organının sünnet edilen kesimiyle,kadının cinsel organının sünnet yeri biribirine dokunduğunda…”Demek isteniyor.
Hz. Muhammed’in bu konudaki açıklaması şu biçimde aktarılır:
           “Erkek kadının dört kesimi(iki kolu ve iki bacağı)arasına oturup ta şeyi ettiği,sünnet yeri sünnet yerine değdiği zaman ,boy aptesti gerekli olur.”(BKZ:Buharî e’s Sahih kitab’ul-Ğusi/28:Tecrid,hadis no:201,Müslim e’s –Sahih,Kitabu’l-Hayz/88,hadis no:349) .
            Bu hadise göre”iki sünnet yeri kavuştuğunda”,erkeğin menisi gelsin,gelmesin,boy abdesti gerekli olur.Hanefi kesimi de bunu dayanak almıştır.Oysa Hz.Muhammet,cinsel birleşim sırasında “meni gelmediğinde” yalınız,”yalınızca namaz abdesti almak gerektiğini de söyler.”(BKZ:Tecrîd,hadis no:138/139).
           Yukarıdaki hadislerden açıkça anlaşıldığına göre,”erkeğin cinsel organının  sünnet yeri “olduğu gibi “kadının cinsel organının da sünnet yeri” vardır. İslam’da.
         “Hz. Muhammed’e göre kadının sünnet olması da onurlu bir şeydir.”Hz.Muhammed’in şöyle dediği hadislerde yer alır:
           -Sünnet,erkekler için sünnettir,kadınlar için onurdur(Mekrume)”(BKZ:Ahmet İbn Hanbel,Müsned.5/75).
            Bununla beraber Hz.Muhammed,”cinsel isteği azalttığı “ gerekçesiyle ,kadın sünnet edilirken “ileri gidilmesinden yana olmadığını belirtmiştir.(BKZ:Ebu Dâvûd Sünen,Kitabu’l-Edeb/179,hadis no:5271).
            Hz.Muhammed,ilk sünnet olan insanın “İbrahim” olduğunu ileri sürer.(BKZ:el Muvvatta,kitabu Sıfati’n –Nebiyy/4.),yine Hz.muhammed’in açıklamasına göre,İbrahim 80 yaşındayken  ve KESERLE sünnet olmuştur.”BKZ:Buhar’ı,e’s –Sahih,Kitabu’l-Enbiya/8,Tecrıîd,hadisno:1379;Müslim,e’s-Sahih,Kitabu’l-Fedâil/151,hadis no:2370).
            Sünnet Geleneğinin kaynağı: Eski mısır.”
            “Heredot(M.Ö.490-552),”Yalınız Mısırlılar ve bu âdeti mısırlılardan almış olanlar sünnet olurlar!”diyor.8BKZ:Heredot tarihi, çeviren Müntekim Ökmen,İstanbul,1973,Remzi Kitabevi,s.116)Sigmund Freud (1856/1939) da sünneti,Musa’nın “Mısırlılardan aldığı”görüşündedir.Musa’nın kendisinin de bir Mısırlı olduğunu düşünmekte.(BKZ:Sigmund Freud,Musa ve Tektanrıcılık,çeviren Erol sevil,İstanbul,1976,s.32 ve ötesi.)
             “ Sünnette kesilen “Tanrı!”ya armağan.”
              “”Tanrı’ya”,”Tanrıça’ya” armağan sunmak için yapılırdı sünnet. Örneğin Kybele’nin rahipleri,erkeklik organlarını,kökten kesip ana Tanrıça’ya armağan ediyorlardı.Bir “bereket verici” diye inanılan “Tanrı Dumuzi”için de kadınlar sünnet oluyor ve organlarından sunuyorlardı.Prof.Dr.Philiip Hitti ,Sami toplumlarındaki sünnet geleneğinin asıl kökeninin de bu olduğu görüşündedir.(BKZ:Hitti,Tarihu Suriye,1958,s.126)Ne var ki,Sami toplumlarındaki “tanrı”,hem “efendi”,hem de “erkek” (Seyyid,Rabb)olarak düşünülmüş olduğuna göre,erkeklerden kesilen cinsel organ parçasının O’NA armağan edilmesinin uygunluğu tartışılabilir!
              Prof.Dr.Sedat Veyis Örnek,sünnet geleneğinin,Sami toplumlarında ve “İlkel”lerde bulunduğunu yazar.(BKZ:Örnek,Etnoloji Sözlüğü,Sünnet.)”Yüzyıl,16 Eylül 1990,Yıl 1,sayı 7.”
             Kendinden Menkul, kulaktan ve de mideden dolma ulemalarımız, Sünnet hakkında daha geniş bilgi edinmek isterlerse,Rahmetli ve Cennetmekân Azra Erhat’ın Mitolojik sözlüğünün KYBELE Maddesine bakabilirler ve bu yazımı bana sövseler de okuyabilirler.Bizim mantığımızdaki insanlara görünmeden,karanlıkta  sövmek,Ay’a ok atarken boka batmaya benzer.
                     
        

        


        
        

İzleyiciler

Blog Arşivi