27 Nisan 2012 Cuma

705/ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANINA APAÇIK MEKTUBUMDUR!

                                                                               

                        OSMAN TÜRKOĞUZ
                        osmanturkoguz@gmail.com
                        İzmir;27 Nisan 2012.

                   SAYIN ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI, HAŞİM KILIÇ’A
                                      APAÇIK MEKTUBUMDUR!
                                      “Milli irade ile iktidar olmuşların ayağına çelme takmayız!”Haşim Kılıç. O zaman Omuzlarınızda taşıyınız! Ostüzü.
         Öncelikle sizden bir hukuk deyimini öğrenmek durumundayım: Bir mahkemenin bir iktidar partisinin ayağına çelme takması ne anlama geliyor! Bendeniz bunu öğrenememişim ve ayıp ta değil ya, Bilemeyrum. Dava ya kabul edilir, ya da reddedilir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre de, Türkiye Cumhuriyeti’nde Güçler—Erkler—ayrılığı vardır. Yasama, Yürütme ve Yargı Erkleri biri birleri ile güreşecek, biri birlerine çelme takacak, biri birlerini kündeye getirecek diye bir hukuki yetki ve gelenek te yoktur. Eskişehir İdari ve Ticari Bilimler ve İktisat Fakültesinin programlarında da böyle terimler ve deyimler olmadığını sanıyorum. Yürütme yanlış anlaşıldığından yürütmeler sürüp gitmektedir.
         Sayın Bay Haşim Kılıç Beyimiz; Siz, Fransız Anayasa Mahkemesine, Fransız Parlamentosuna ve Fransız Cumhurbaşkanı Bataklık Asili Nikolas Sarkozky’ye de gönderme yaptığınızın farkında mısınız? Fransa’da milletvekilleri seçimi ayrı yapılır, Cumhurbaşkanı seçimi de iki turlu olarak ayrı yapılır. Fransa’da yarı başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Dünyanın en belalı Hukuk Profesörü Dr.Maurice Duverger, Fransız cumhurbaşkanları için:”Seçimle gelen Krallar!” Sözünü yinelemekteydi. Fransız Halkının ulusal iradesiyle seçilmiş olan Fransız Parlamentosu “Ermeni Soykırımı yasasını kabul etmişti. Yine Fransız halkının milli iradesiyle seçilmiş olan Fransız Cumhurbaşkanı da bu yasayı onaylayarak yürürlüğe sokmuştu.Fransız Anayasa Mahkemesi Fransız halkının ulusal iradesiyle de seçilmemişti. Ve 15 kişiden oluşmaktaydı. Bu Soykırım Yasasını, Fransız Anayasasına ve insanların fikir ve düşünce özgürlüğüne aykırı bularak dokuz oyla yürürlükten kaldırdı.
         Sayın Bayım; Size göre bu Fransız Anayasa Mahkemesi, Fransız Milli İradesiyle seçilmiş olan Fransız Parlamentosuna ve Fransız Cumhurbaşkanına ÇELME Mİ TAKTI? Paça, Kasnak tuş mu yaptı! Yoksa,Bu  Fransız Milli İradesini Keenlemyekun mu saydı! Bu bir hukuki deyimdir, bilmemekte de mazursunuz. Hiç olmamış gibi yok saymak--Ya da Fransız Ulusunun ulusal onurunu mu korudu!
Uzun olsa da önce Diktatörlere ait şu yazımı bir güzel okumalısınız! Bu ülkelerde bir anayasa mahkemesi olsaydı ve bu anayasa mahkemesi,”Milli İrade”ile iktidara gelmiş olan bu ruh hastalarının ayaklarına ve iradelerine birer çelme taksaydı, bunca insan ölmeyeceği gibi, bu uluslar ve tüm dünya da bu kadar büyük acılara katlanmayacaktı.
Sayın Haşim Kılıç Beyimiz; Siz, yönü, doğrustusu ve amacı %92,7 Halkoyu ile kabul edilmiş Cumhuriyetimizin Anayasının ve evrensel değerlerimizin koruyucusu olması için Türk Milletinin ortaya koymuş bir Yüce mahkemenin başkanısınız.%92,7’yi yok sayarak%47,2’yi Milli İrade sayamazsınız.1/2 Milli İrade bile değil. Son talihsiz beyanınızla da Anayasa Mahkememizin üyelerinin kişisel iradelerine ambargo koyduğunuzun farkında mısınız?
Aşağıda yazdığım ruh hastası ve Narsis diktatörlerin ülkelerinde; sizin başkanı olmadığınız dönemdeki Türk Anayasa Mahkemesi, ya da Fransız Anayasa mahkemesi gibi bir anayasa mahkemeleri olsaydı, insanlığın alnına bu kanlı kara lekeler yazılmazdı.
Şu Narsis ve ruh hastası diktatörlerin hayatı sizi uzun ve çok uzun düşüncelere sevk etmeli, yine de saygılarımla düşünmelisiniz:
          Sümer devletini yıkan Birinci Sargon,”suyla gelen”olarak vasıflandırılan Elamlı bir Piç idi! Sümer Kıralının sarayında, altı adamıyla birlikte, Sümer Kıralının içkisini dağıtmakla görevliydi. Ne çilelerle, ne aşağılanıp, hor görülmelerle oraya kadar geldiğini tahmin edebiliriz. Kıralların görevlerinin, içkilerini bile başkalarına dağıttırarak lüks içinde yaşamak olduğunu görerek Sümer devletini yıkarak, bu en kültürlü ve uygar ulusun başına zalim bir diktatör olarak oturmuştur.
         Panama Diktatörü Albay Antonio Manüel Noriega, Panama Genelevlerinin birisinde dünyaya gözlerini açmış bir Piçten başka bir şey değildi. Amerika’da görmüş olduğu”Psikolojik Savaş” eğitimiyle başarıya ulaşmıştı. Önce;1970 yılında, Panama gizli servisi G2’nin başkanı olarak, Panama Diktatörü Omar Tarrejos’un kirli işlerini ayarladı. Omar Tarrejos’un 1981 senesinde, bir uçak kazasında ölmesi üzerine de Panama ordusu içersindeki hasımlarını diskalifiye ederek, 1983 tarihinde, Panama Diktatör’ü oldu. İktidara gelir, gelmez diktatörlüğünü ilan etmiş; uyuşturucu ticaretine de el atmıştı.1990 senesinde; Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Baba George Bouch’un emri ile Panama işgal edilerek Manüel Noriega da yakalanıp,(17) senelik bir hapis cezasına çarptırılmıştı.2007 senesinde hapisten çıkar, çıkmaz da Fransa’nın isteği üzerine Fransa’ya teslim edilmiş; uyuşturucu paralarını Fransız bankalarından aklama suçu ile de,(76) yaşına bakılmaksızın, 07 Temmuz 2010 tarihinde,(7) sene hapse mahkûm edilmişti. Bu Zavallı Antonio Manüel Noriega da, NARSİST PSİKOPAT hastalığının pençesine düşmüş bir zavallıydı. İleride geniş açıklama yapacağım.
                   İDİ ÂMİN DADA OUMEE(1925-16Ağustos 2003).
        

704/KENDİ FETVASINI VERMEK!

                                                                            
            OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@gmail.com
            İzmir;27 Nisan 2012

                                    KENDİ FETVASINI VERMEK!
            Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile savaşmayı Şeyhülislam Ebu Suut Efendinin Fetvasına dayandırmıştı. İki Müslüman devlet arasında savaşmayı istemeyenler çoğunlukta olmalarına karşın, Yavuzun şerrinden korktukları için seslerini çıkartamıyorlardı. En çıkarlı yolu denemeye karar vermişlerdi. Savaş yolundan geri dönülmesini öneren Yavuz’un en samimi arkadaşı Hemdem Paşa başından olmuştu. Kazasker Cafer Çelebinin yeniçerileri kışkırtması ile bir ayaklanma başlatılmış ve Yavuz’un çadırı bile kurşunlanmıştı. Yavuz’un sözleri ve çok atak davranışı ayaklanmayı boşa çıkartmıştı.Çaldıran Muharebesini kazanan Yavuz;Şah İsmail’in dünyalar güzeli eşi İnci Hanımı da esir etmişti.İstanbul’a dönüşte,iki Acem elçisi İnci Hanımı geri istemek için İstanbul’a gelmişlerdi.Yavuz;elçilerin tanıklık ettiği bir tören ile Şahın eşini Kazasker Cafer Çelebi ile nikahlamıştı.Gerdek sabahı Cafer Çelebiyi Huzuru hümayunlarına çağıran Yavuz,Çelebiye şu soruyu sormuştu:
         “Bire Cafer Çelebi, sefer esnasında asker kullarını Padişahları aleyhine fesada kışkırtarak Huruçaleyhsultana kalkıştıranlara ne yapmak gerektir?”Cafer Çelebi, başına geleceklerden habersiz:
         “Gerçeği Tanrı bilir amma katli vaciptir devletli Hünkârım’”Diye fetvasını vermişti. Yavuz; tahtından ayağa kalkmış ve  kükreyerek:
         “Kendi ölüm fetvanı kendin  verdin. Asker kullarımı aleyhime kışkırtarak otağı Hümayunumu bile kurşunlatan sendin!”Bre Cellât başı, tiz bu Çelebiyi alasın ve dahi defterini düresin!”Cafer Çelebinin başı o saat kesilmişti. Davos dönüşü, İstanbul’da son Osmanlı Padişahı sanı ile karşılanan Sayın Recep Tayyip Erdoğan da içi başka türlü eski bir gazete haberini Rahmetli Kahramanlarımızı karalamak için kullandığına göre, kendisi hakkında çıkan tüm gazete haberlerinin de geçerliliğini kabul ve ilan etmiş demektir. Kıyasıfukuha! Bakınız, Yunanlıların harabe haline getirerek atları için ahır yaptığı,Seferihisar’ın bir köyündeki camimizi onartarak hizmete açanlarımızı dinsiz kabul eden SN. R.T.Erdoğan kendisi için ne de çok fetvalar vermiştir,bakalım:
       

703/AH!O AĞAÇLARIN ALTI,AH!

                                                                               

                        OSMAN TÜRKOĞUZ
                        osmanturkoguz@gmail.com
                        İzmir; 27 Nisan 2012.

                                   AH! O AĞAÇLARIN ALTI!
         “Her ağacın altı, yatak odasına döndü!Bursa Emniyet Müdürü Ali Osman kahya
,evinin yanında bulunan parkta samimi şekilde oturan gençler için:”Benim de kanıma dokunuyor ama yapılacak bir şey yok. Yasa bunlara izin veriyor!”Demiştir. Hem de mahalle muhtarları toplantısında! Merak etmedim değil; bu Ali Osman Kâhya, Hüdevendigar sancağının ahlak kâhyası ASESBAŞI mıdır? Milli iradenin çıkarmış olduğu yasaların uygulayıcısı ve o yasalara halkımızın saygı duymasının  sağlayıcı mısıdır; yoksa Mecalis üstü bir gerici midir!Aynı günlerde de,Afyon Valisi İrfan Balkanlıoğlu içki satışını ve içki içilmesini bir valilik fermanı ile yasakladı!Şimdi bekleyelim Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisinin kararını! Bunlar, Adaleti Kullananlar Partisinin taktikleridir.Bir milletvekili Mecliste bulunan Meclis Muhafaza Taburunun kalkmasını söyler,O Tabur hemen kaldırılır.Yalova valisi 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı aleyhinde konuşur ve Milli Eğitim Nazırı hemen gereğini yapar.
         Karısını, kızını ve sevgilisini ve Küçücük kız çocuğunu  cadde ortalarında doğrayan doğrayana; hiçbir valimizin ve hatta Bursa Valisi Ali Osman Kahyanın bu olaylar kanına dokunmamaktadır. Kadına şiddetin kaynağının dinden kaynaklandığı gün gibi ortadayken, yarının kadınlarına şiddet uygulayacak nesiller yetiştirilmesi gerçekleştirilmiştir.
         Paris’in Lyon Garına indiğimde hiç görmediğim bir olayla karşılaşmıştım. Garda trenlerini bekleyen çok sayıda yüksek rütbeli Fransız generallerini yakınında bulunan Fransız askerleri, pervasızca ve hiçbir şeyi umursamadan sevgilileriyle  öpüşmektedirler. Bu manzaralara dönüp te bakan Fransız Generallerini ve Fransız halkından kimsecikleri de göremedim.
         Zonguldak-Bakacakkadı beldesinde bulunan 293 dönümlük Atatürk hizmet Köyüne Müdür olarak atanmıştım. Ormanlık içersinde ve her tarafı açık olan bu hizmet Köyünün güvenliğini sağlamak için dokuz kişilik bir güvenlik timi oluşturarak gerekli eğitimlerini de bizzat kendim vermiştim. Bir Pazar günüydü; güvenlik timinden birisi genç bir kızla bir oğlanı yanıma getirdi ve tekmilini de verdi:”Komutanım,bunlar,girişin altındaki ağaçlıkta öpüşüyorlardı!” dedi.Çocuklar korkmuşlardı.Hizmet Köyünün bitişiğinde de bir jandarma karakolu vardı.Gençlerin ellerinde alyansları da vardı.O güvenlik görevlisine döndüm ve yüksek bir sesle:”Sen ahlak polisi misin?O güzelim cennet köşesinde öpüşmesinler de biribirini mi boğazlasınlar?Orada öpüşülür oğlum,orasını Tanrımız öpüşmek için yaratmıştır.Senin göevin,Hizmet köyünün ve bu gençlerin güvenliğini sağlamaktır.Bu gençleri kıskandığını sanıyorum.Çünkü senin ve senin gibilerin hayatında böyle bir anı yoktur.Hangimiz,”O ağacın Altı”şarkısını dinlerken duygulanmayız.Hayatlarında bir ağacın altı anısı olmayanlar hep o özlemle yaşarlar.Ben,İsviçre televizyonunda sık,sık tekrarlanan bir cümleyi ezberlemiştim:”les Gens Heureux ont une histoire—Bir öyküsü olan insanlar mutludurlar—Gençlerden özür diledim ve Güvenlik timinin başına çok zeki ve görgülü bir genci getirdim:Koray,lise mezunu idi ve liseden arkadaşı Elif ile de evliydi.Koray’ın ilk işi güvenlik timinin kaldığı bölümün camına:”Görevimiz sorun çıkarmak değil,sorunları çözmektir!”Yazmak olmuştu.
         Devlet otoritesini kullanan ve iktidar partilileri tarafından seçilenler hep sorun çıkarmaktadırlar.bir zamanlar,Zonguldak valisi ile devlet tiyatroları adına Atatürk anıtına çelenk koyma yüzünden çıkan utanç verici tartışmayı  unutmuş ta değilim.Bir kadın öldürüldüğünde içimdeki tüm sevgi pınarları kurumaktadır.BİR KADIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE İÇİMDEKİ TÜM KADINLAR DA YARALANMMAKTADIR.KADINLARI BU HALLERE DÜŞÜREN HER ŞEY VE HERKEZ YERİN DİBiNE BATSIN.

İzleyiciler

Blog Arşivi