21 Nisan 2012 Cumartesi

696/VATAN HAİNLİĞİ SUÇLARI!

                                                                             
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir,18.Aralık.2008/21 Nisan 2012.
osmanturkoguz@gmail.com/Kendinden ve hırsından menkul bir yalaka:”28 Şubat eylemleri için Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de yargılanmalıdır.Çünkü 28 Şubat bir Vatana İhanet suçudur!”Dedi.Gazeteler.    MGK ve Türkiye Cumhuriyetinin 2.000.000.000.000 Lirasını hiç eden Başbakan Necmettin Erbakan’ın Bakanlar Kurulu kararının titizlikle uygulanması emrine ne buyurulur!“           Bizler ne körüz ne de yalakayız! Kimin ne olduğunu da çok iyi bilmekteyiz.İnanmayan bu yazımızı,yazılış tarihine bakarak okumalıdır.                     

VATAN HAİNLİĞİ SUÇLARI NEYİ BEKLİYOR?

             Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan,
                     Halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.”
                            Mustafa kemal ATATÜRK
             “Cehenneme döşenen taşlar, iyi niyetin eseridir.”
                                          Bir Fransız özdeyişi.                                            
                      “Sayın Recep Tayip Erdoğan,
“ Vatan Hainliği suçundan     yargılanabilir.”
                                                                        İzmir Barosu’na kayıtlı Rahmetli bir Avukat.

            “Bin bir güçlükle; Adliye Bakanı Mahmut Esat (BOZKURT ) Bey’in gayretleri
Sonunda; Cebeci semtinde, iki katlı eski bir binada 05. Kasım. 1925 günü, Hukuk Fakültesi açıldı.
Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal; Hukuk Fakültesi öğrencilerine tarihi bir konuşma yaptı:                                                                                                                                  ”Bugün, burada tanık olduğumuz açılış olayı, yüksek, memur, uzman yetiştirmek girişiminden daha büyük bir önem taşır. Yıllardan beri süregelen TÜRK DEVRİMİ, varlığını ve zihniyetini, toplumsal yaşamın dayanağı olan yeni hukuk kurallarıyla saptamak yoluna yönelmiştir.”
            1925 yılında; İstanbul Baro Başkanlığına, Halifelik yanlısı ve Cumhuriyet düşmanı Lütfi Fikri Bey seçilmişti. Mareşal Gazi Mustafa Kemal, eski kafa yapısına sahip hukukçulardan ve işbirlikçi din adamlarından, daha doğrusu, kutsal İslam dinini vatan ve millet aleyhine kullanan vatan hainlerinden çok çekmişti.
Nemrut Mustafa adlı bir VATANHAİNİ Divanıharp Başkanı, kendisi dâhil, birçok vatanseveri idam cezasına çarptırmıştı.
Eski hukukun gereksizliğini ve faydasızlığını anlattıktan sonra, şöyle dedi: “Öğrenci Efendiler, yeni Türk toplum yaşamımın kurucusu olmak savıyla öğrenime başlayan sizler, CUMHURİYET DEVRİNİN GERÇEK hukuk bilginleri olacaksınız,” demişti.Demişti,demesine;TERS CEPHE BİLGİNLERİ DE BU FAKÜLTEDEN YETİŞMİŞT!
            Başbakan İsmet Paşa da, 1930 yılı, Hukuk Fakültesi mezunlarına, diplomalarını verirken güzel bir konuşma yapmıştı:
            “Başarı, arzu edildiği gibi kolaylıkla kapısından geçilir bir nitelik göstermez. Tersine, her defasında başarı yolunda rastlanan engelleri, insanların ancak çalışarak aşmalarıyla elde edilebilir.” O.Türkoğuz, Atatürk Devriminin Temel İlkeleri Nedir ve Ne Değildir. S.1V-V111,
            Mareşal Gazi Mustafa Kemal ve Korgeneral İsmet, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında eskilerden çok çekmişlerdi. Mademki devrim yapıldı; onun kurum ve kuruluşlarını da yeniden yaratmak gerekirdi.
İsyanların kışkırtılmasında temel, dinle halkımızı kandırmaktı.
”Din elden gidiyor!” propagandası, ülkemizi kan ve gözyaşına boğmuştu.
23. Nisan.1920’de, TBMM toplandığında, normal düzenlemeler yapıldıktan sonra; ilk iş olarak, 29 Nisan.1920 tarihinde; 2 numarayla HIYANET’İ VATANİYE KANUNU ÇIKARILMIŞ ve 07. 02. 1920 TARİHLİ VE (1) sayıl Resmi Gazetede yayımlanmıştı.
En büyük tehlike, günümüzde olduğu gibi, ŞERİAT ESASINA DAYALI DİNİ BİR DEVLET KURMAKTI.
Bu kanunun1’inci maddesi:
            “DİNİ KULLANARAK DEVLETİN ŞEKLİNİ DEĞİŞTİRMEK VE BOZMAK İSTEYENLER, VATAN HAİNİ SAYILIR”, diyordu.
Kanunun (15)’inci maddesi de: ”Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ezmine’i muhtelife de-muhtelif zamanlarda- çeşitli şahısları gizli olarak ve telkinle VATAN HAİNLİĞİNE tahrik ve teşvik edenlerle bunları himaye edenler de…”Vatan haini sayılırlar” diyordu.
 Bu kanunu uygulamak için, TBMM üyeleri arasından seçilen kişilerle, İSTİKLAL MAHKEMELERİ KURULDU.
23 Aralık 1876 tarihli Anayasa-Teşkilat’ı Esasiye kanunu- yürürlükte olmasına karşın, 20 Ocak 1921 tarihinde, (85) sayılı kanunla Anayasa kabul edildi. 1908,1909 ve sonraki ekleri ile birlikte 1876 anayasası 1924 tarihli ve 491 sayılı anayasanın (104)’üncü maddesindeki düzenlemeyle yürürlükten kaldırıldı.
29 Nisan 1920 tarihli Hıyanet’i vataniye kanununda 25 Şubat 1925 tarihli ve 556 sayılı kanunla değişiklik yapıldı.
1945 senesinde; 1924 anayasası ve eklentileri, 4695 sayılı kanun İLE TÜRKÇELEŞTİRİLDİ.
Demokrat Partisi iktidara geldikten sonra; 24 12 1952 tarihli ve 5997 sayılı kanun ile eksiz ve eklentisiz olarak ve eski dil ile yazılmış, 491 sayılı 1924 anayasasını yürürlüğe koydu. Amaç 1924 anayasasına girmiş bulunan Atatürk ilkelerini ve çağdaşlığı ortadan kaldırmak ve yobazlığa çanak tutmaktı.
05. Şubat1937 tarihli ve 3115 sayılı yasa ile1924 anayasasının 2’inci maddesi düzenlemesini yok etmekti:
Madde2- “(5 2 1937–3115) TÜRKİYE DEVLETİ CUMHURİYETÇİ, MİLLİYETÇİ, HALKÇI, DEVLETÇİ, LÂİK VE İNKILÂPÇIDIR. DEVLET DİLİ TÜRKÇEDİR. BAŞKENTİ ANKARA’DIR.”
Anayasanın dayanakları başlığı altında, 102’inci Maddesi’nin dördüncü fıkrası: ”BU KANUNUN, DEVLET ŞEKLİNİN CUMHURİYET OLDUĞU HAKKINDAKİBİRİNCİ MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK VE BAŞKALAMA YAĞILMASI HİÇ BİR TÜRLÜ TEKLİF DAHİ EDİLEMEZ.”
1924 ANAYASASININ (83)’ÜNCÜ MADDESİ, DOĞAL YARGIÇ İLKESİNİ DE GETİRMİŞTİ:
“Madde83-hiç kimse kanunca bağlı olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye verilemez ve yollanamaz.”
Rahmetli Adnan Menderes; 1955’ten ve özellikle 1957’den sonra, özel düzenlemelerle iktidarda kalma yollarına başvurmuştu.
”Ön Tedbirler”, yasası ile bu 83’üncü maddenin üstüne çıkarak, TMMM’den seçtiği 15 kişilik bir kurula yargılama yetkisi vererek, kanunda yazılı cezaların iki katını vermelerine ve verilen cezaların temyiz edilememesine yasal olanak verdiydi!
T.C.Kanunun 146’ıncı maddesini hesaba katmamıştı!
1 Mart 926 tarihli ve 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU, 1889 tarihli, İtalya’nın Zanerdelli kanunu olarak ünlenen ceza kanunundan alınmıştı. Bizim Ceza kanunumuza geçen, ünlü (125)’inci madde; Floransa’nın Onsekizinci asırda düzenlenen ceza kanunundan, evrensel olarak, tüm devletlerce alınan bir maddedir.
 BÜTÜN DÜNYA DEVLETLERİNDE, BU MADDEDE DÜZENLENEN SUÇUN ADI: ”VATAN HAİNLİĞİ SUÇUDUR.”Bu suçu işleyenlere, her ülkede,”VATAN HAİNİ”, DENİLİR.
765 sayılı yasamızın 125’inci maddesi aynen korunarak, 26 Eylül 2004tarihinde kabul edilen (5237) sayılı Yeni Ceza Yasamızın, Devletin Güvenliğine karşı suçlar başlığı altında ve “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” adı altında girmiştir.
 Bu maddeyi aynen alıyorum:
“Madde 302-
(1)Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatma kamacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
(2)-Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
                                                
(3) Bu madde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”
1930 senesinde; Ünlü İtalyan hukukçusu ROCCO, KENDİ ADI İLE ANILACAK YENİ BİR SİSTEMATİKLE İtalyan ceza kanununu düzenlemişti.
Türkiye Cumhuriyeti, 1936 senesinde, bu kanundan aldığı üç maddeyi; 141–142 ve 163 numara sırası ile 765 sayılı ceza yasamıza eklemiştir.
Sonradan yapılan eklemelerle ”CEBİR UNSURU”, maddelerden çıkarılarak, maddeler bize özgü bir hale konulmuştur.
Türkiye’de, terör suçlarının artması ve şiddetin doruğa çıkması nedeniyle, yasalarımızda, önemli değişikliklere gidilmiştir.
12 Nisan. 1991 tarihinde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası”, çıkarılarak; dört önemli değişikliğe gidilmiştir:
1- HIYANET’İ VATANİYE KANUNU—VATAN HAİNLİĞİ YASASI—YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILNIŞTIR!
2- 141’inci madde yürürlükten kaldırılmıştır.
3-142’inci madde, yürürlükten kaldırılmıştır.
4-163’üncü madde, yürürlükten kaldırılmıştır.
12 Nisan 1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına bu maddelerde ki düzenlemeler alınmıştır!
Birçok tartışma sonucunda, bu kanunda da gerekli değişiklikler yapılarak, bugünün kapıları açılmıştır.
 Bu kanunun, değişik birinci maddesini görelim.
Madde 1- “Terör, cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüt mensubu kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”

Terör suçlusu.
 Madde 2- (1) Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber ve ya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur
(2)-Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır ve örgüt mensupları gibi cezalandırılırlar.”Şimdi de, bu yasanın üçüncü maddesini, hep birlikte okuyalım.
                        TERÖR SUÇLARI
            Madde3- 1(29Haziran.2006tarihinde,5532 sayılı yasa ile değiştirilmiştir) 29 Eylül.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk ceza kanunun 302.307.309.311.312.313.314.315 ve 320’ni maddeleri ile 310’nuncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçudur.
Çok uzun bir süreci, kısaca aktarmaya çalıştım.
Şimdi, vardığım hukuksal sonucu arz etmek istiyorum:
Yeni ceza yasamızda, 302–303 iyice okunursa, birçok yetkili kimseleri, söz ve eylemleriyle bu maddelerin kapsamına girdiklerini, dehşet içinde, görürüz.
”BEN, BÜYÜK ORTADOĞU PROCESİ AS BAŞKANIYIM”, DEMEKLE, Ülkemizden toprak koparmak isteyenlerin amaline hizmet etmek söz konusu olmuyor mu?
Cumhuriyet Savcılarımız bu kanuna uyan fiil ve eylemleri soruşturup, hiç olmazsa, FAİLLERİNİ, üç sahifelik bir iddianame ile adaletin pençesine niçin teslim etmezler?
Soruşturma ve kovuşturma için neyi beklemektedirler!
Anlamış değilim.
           






































695/YENİ ANAYASAMIZ NASIL OLACAKTIR!

                                                                          
           OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@gmail.com
            İzmir;21 Nisan 2012.
                                         YENİ ANAYASAMIZIN NASIL OLACAĞI!
                                          FEDERAL TÜRKİYE CUMHURİYETİ!
                                          TÜRKİYE FEDERAL DEVLETİ!
                                           FEDERAL TÜRKİYE!
                        JAPON ANAYASASI NASIL HAZIRLANDI?  
ŞİKAGO’DAKİ BİR AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYE İÇİN                      YENİ BİR ANAYASA HAZIRLADI!” Basından.
TÜRKİYE’Yİ EYALETLERE BÖLMEK LÂZIM. MERKEZİ YÖNETİMİN BİR TAKIM YETKİLERİ BUNLARA VERİLMELİDİR. BELEDİYE BAŞKANLARI DA EN YETKİLİ OLMALIDIR!” Recep Tayyip Erdoğan.(”Yeminini de hatırlayınız!)”
“TÜRKİYEYİ 25 EYALETE BÖLMEK LÂZIM!”  Osman Demirtaş, Diyarbakır B.Ş.B.Başkanı.
Bir Alman’ın yazmış olduğu”Tüürkiye’nin Etnik Yapısı” adlı kitap tercüme edilerek yayımlanmıştı. bu kitaba göre de Türkiye’de 36 Etnik Grup varmış!                                 
Japonya Anayasası 1946 yılında 9 günde hazırlandı, hazırlayanlar arasında tek Japon bile yoktu ve hâlâ aynı anayasa yürürlükte.
Can Ataklı - catakli@gazetevatan.com  ALINTIDIR!                                               
25.09.2007


“Anayasa tartışmaları sürerken aklıma yıllar önce okuduğum bir yazı geldi. Yazının sahibi Cüneyt Koryürek’ti. Konusu da Japonya Anayasası’nın hazırlanışıydı.

Olayı kaba hatlarıyla biliyordum, ama hem tam emin olmak hem de eksik bilgi bırakmamak için Koryürek’i aradım. Yazıyı elbette hemen hatırladı sonra da arşivinden bulup çıkardı.

Bakın 1947 yılından beri yürürlükte olan ve değiştirilmesine hiç gerek duyulmayan Japonya Anayasası nasıl hazırlanmış;

Amerikalılar, II. Dünya Savaşı sonunda yenik düşen Almanya ve Japonya’nın, komünizme karşı ayakta durabilmeleri için demokratik bir sisteme de sahip olmalarını isterler. Japonya’da, “Tek Adam” olarak, tüm kararları alıp uygulayabilen Amerikan İşgal Kuvvetleri Komutanı General Mac Arthur, 2 Şubat 1946 günü, kurmay başkanını çağırır ve Japonlar için bir anayasa yapılmasını emreder.

Mac Arthur’un yeni Japon Anayasası için verdiği süre ise sadece altı gündür! Ama emir emirdir ve Mac Arthur’dan gelmektedir. Büyükelçilikten ve işgal kuvvetlerinden 25 kişi hemen bir araya getirilir. Bunların arasında anayasa konusunu sadece derste görmüş bazı hukukçular, subaylar, diplomatlar, araştırmacılar ve bir de tercüman vardır.

Bu “acemi anayasacılar” her şeyden evvel, Japon Anayasası’ndaki “Fukoku Kyohei” diye bilinen “zengin ülke, kuvvetli asker” prensibine takılırlar. Aslında, 1889’da Bismarck Prusyası’nın anayasasını, Japonya’ya getiren devlet adamı Ito Hirobumi (bu nedenle Japon parlamentosunun adı Almanca ‘Diet’ olarak kalmıştır), yeni anayasa ile iktidarı imparatorun eline bırakmaması yanında, gerçek demokrasinin de ülkesinde yerleşmemesine dikkat etmiştir.

Buna göre, tüm kararlar, imparatorun arkasındaki kuvvetli hükümet başkanları ve asker tarafından verilir. Mac Arthur tarafından görevlendirilen bu 25 kişilik deneyimsiz fakat demokrasiye inanmış insanlar, Japonya’yı, Mac Arthur’un istediği gibi, “Asya’nın İsviçre’si” yapma yolunda çalışmaya başlarlar.

Bırakın anayasayı, Japonya’yı dahi bilmeyen bu grup, bu kadar kısa süre içinde sadece kendi insancıl duyguları ve Amerikan Anayasası’nın onlara verdiği hür düşünce kavramları ile araştırmalarını sürdürürler. Diğer ülkelerin anayasalarını, Tokyo’daki büyükelçiliklerden temin ederler.

Mac Arthur’un bu gruptan istediği unsurlar sadece imparatorun yerinde kalması, savaş ilan edilmesinin yasaklanması ve bütçenin İngiliz sistemi olmasıdır. Grup, Japonya için Amerikan başkanlık sistemi yerine parlamenter bir yönetim ve imparator yerine Diet’e sorumlu bir iktidar önerir.

Grup içindeki Japonca konuşan tek kişi olan 22 yaşındaki Beate Sirota Gordon, anayasadaki kadın hakları ve akademik bağımsızlık konularının mimarı olarak tarihte yerini alır. Mac Arthur’un emrinden dokuz gün sonra, Amerikalı yetkililer, hazırlanan yeni anayasayı Japon hükümetine sunar. Yeni Japon Anayasası, 3 Kasım 1946’da kabul edilir ve 3 Mayıs 1947’de de yürürlüğe girer. Yeni anayasa, yetkileri imparatordan ve etrafındaki danışmanlardan almış ve iktidarı sadece Diet’e değil, kadınlara, aydınlara ve işçi sendikalarına dağıtmıştır.

Kıssa’dan Hisse

Japon Anayasası’nın hazırlanış biçimini elbette bize de örnek olsun diye hatırlayıp yazmadım. Ama birkaç yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi anayasalar büyük savaşlardan, iç savaşlardan, devrimlerden ya da darbelerden sonra yazılır. Anayasa toplumun yaşam biçimini belirler ve çok uzun süreli olur.
İkide bir anayasa değişikliği yapılmaz. Ve en önemlisi normal zamanlarda, seçilmiş siyasi iktidarların anayasa yapması da sakıncalıdır. Çünkü anayasaya tüm toplumun değil seçilmiş iktidarın siyasi görüşleri siner.

Oysa siyasi iktidarlar kendi görüş ve fikirlerini, zaten kabul edilmiş olan anayasanın ruhuna uygun olarak hazırlayacakları yasalara koyarlar.

O yasalar istendiğinde yine değiştirilebilir. Ama her seferinde anayasa ile oynanmaz.

Dediğim gibi Japon Anayasası elbette bizim için örnek olamaz, ama anayasaların ruhunu anlatmak açısından önemli gördüm.”1982 Anayasamızın, tam 17 kere sivil iktidarlarca 111 maddesi değiştirildi. Hâlâ da günah keçisi—Skopogoat—Askerler. Ostüzü.
.           Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinde iki önemli konu vardır, bizleri bugünkü karmaşaya ve dağınıklığa iten. Burasını iyi okuyup, aklımızı da başımıza almazsak yarın için de çok geç kalmış olacağımızı şimdiden söyleyebilirim:
            1*“21’inci yüz yılda; hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğuna STRATEJİK GÜÇ OLMA İZNİ VERİLMEYECEKTİR!”
2*”Bu hedefin sağlanması için önleyici güç kullanımı da dâhil her yola başvurulacaktır.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin, Türkiye toprakları üzerinde ÜÇ temel, ÜÇ’Ü DE mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri vardır:
“1-Büyük İsrail’in oluşturulması,
“2-Büyük Ermenistan’ın oluşturulması,
            “3-Büyük Kürdistan’ın oluşturulması.
            Daha uzun vadede:
            A-İstanbul merkezli Büyük Ortodoks devletinin kurulması,
            B-Pontus Rum ve Yunan devletinin kurulması,
            C-Konya merkezli HİLAFET devletinin kurulması!
                                   Çok önemli bir haber:
            “Ankara-Cumhuriyet Bürosu.”
            “Vali ve kaymakamlar Amerika Birleşik Devletlerine eyalet uygulaması stajına gittiler.”
            “İş İşleri Bakanlığı Strateji geliştirme Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla 35 Kaymakam ve Vali Muavini, 1,5 aylık kurs için Amerika Birleşik Devletlerine gittiler.”
            Gezi heyetinin başkanı Kadir Çakır:”Öğrendiklerimizi en iyi şekilde uygulayacağız!” Dedi.
             Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in,06 Mart 1922 tarihinde Türkiye büyük Millet Meclisi Kürsüsünden tüm dünyaya seslenmişti:
                        Efendiler,”
            “Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlandırılmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”Gazi Mustafa Kemal.
            Sayın RTE’NİN, Amerikan Başkanı tarafından gözden çıkarılacağını sanan, Kürt kökenli ve Musa Arter’in çok yakını bir AKPELİ Büyük BİR POLİTİKACI tarafından:--Cüneyt Zapsu BİM mağazalarının Eski sahiplerinden, Eşi de Erkeklerin ön saflarında namaz kılmaya başlayan ilk kadınımız!----
            “Sayın RTE’Yİ delikten aşağıya süpüreceğinize O’NU kullanmalısınız!”Dediği, yazılı ve dahi sözlü basınımıza yansıtılmıştı!
            BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş:”Türkiye (25) eyalete bölünmeli, her eyaletin de özel güvenlik güçleri olmalı!”Dediğin de Türkiye Halkı ayağa kalkmış ve sessizce de yerine oturmuştu. Bunun bir anlaşmanın ifadesi olduğuna inanan var mıydı?
            İyi okumalıyız ve de uyanmalıyız; senelerce önce Sayın Recep Tayyib Erdoğan Bey bakınız ne buyurmuştu:
            “TÜRKİYEYİ EYALETLERE BÖLMEK LÂZIM. MERKEZİ YÖNETİMİN BİR TAKIM YETKİLERİ BUNLARA VERİLMELİDİR. BELEDİYE BAŞKANLARI DA BU KONUDA EN YETKİLİ OLMALIDIR. O BÖLGELERDEKİ HER TÜRLÜ EĞİTİM DE BUNLARA BIRAKILMALIDIR!”Buz dağının görünmeyen kısmı buradadır Sayın Seyircilerimiz.”Bu parça;”Bölerek Parçalamak” adlı yazımdan alınmıştır.
                 Amerika Birleşik Devletleri Federal yapıda bir devlettir. Federe devletlerden oluşan Federal yapıda bir devlettir. Federe devletler, Maliye, Dış politika ve Silahlı Kuvvetler yönünden Federal devlete bağımlıdır.
                  Yasama Organı, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan oluşmaktadır. Federatif sistemle  yönetilen devletlerin yasama organında çift meclis şarttır.960’ta bu hataya düştük!
                   A-Federe Devletler, nüfus yoğunluğuna bakılmaksızın iki Senatör seçerler. Bunlar, Amerikan Kongresini oluşturur.
                   B-Federe devletlerin nüfus yoğunluğuna göre seçilen Temsilciler Meclisi 435 üyeden oluşmaktadır.
                   09 Temmuz 1961 tarihinde kabul edilen 334 sayılı Anayasamıza göre de Türkiye Cumhuriyeti yasama Meclisi iki meclisten oluşmaktaydı:
                    1*111.MİLLET MECLİSİ:
                            MADDE-“67,(1801)Millet Meclisi, genel oyla seçilen dört yüz elli milletvekilinden kuruludur.
                       
                       2*1V.CUMHURİYET SENATOSU:
                          a)KURULUŞ:
                           MADDE–70,Cumhuriyet Senatosu, genel oyla seçilen yüz elli üye ile Cumhurbaşkanınca seçilen on beş üyeden kuruludur.
                          13 Aralık 1960 tarihli ve 157 sayılı Kanunun altında adları bulunan Milli Birlik Komitesi başkanı ve üyeleri ile eski Cumhurbaşkanları, yaş kaydı gözetilmeksizin Cumhuriyet Senatosunun tabiî üyesidirler.Tabiî üyeler,Cumhuriyet Senatosunun diğer üyelerinin tabi oldukları hükümlere tabidirler.Ancak,haklarında,bu Anayasa’nın 73’üncü maddesinin 1’inci ve 2’inci fıkraları ve 10’uncu geçici maddesinin 1’inci fıkrası hükümleri uygulanmaz.Tabiî üye olarak Cumhuriyet Senatosuna katıldıktan sonra bir siyasi partiye girenlerin tabiî üyelik sıfatı ,partiye girişlerinden sonraki ilk Cumhuriyet Senatoluğu üyeliği seçimi tarihinde sona erer.”
                            12 Eylül’den sonra; Bölge Valiliği Kanunu çıkartılmıştır. Jandarma Bölge Komutanlıklarının sayısı  ve yerleşme  yerlerinin durumu buna göre düzenlenmiştir.Bölge Valiliklerinin tehlikesi ortaya atıldığından, 2911 Sayılı  Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda ,Bölge Valiliği yetkisinin İç İşleri Bakanlığınca kullanılacağı vurgulanmıştı.
                              Daha sonra da Turgut Özal zamanında;Anadolu’nun Doğusunda ve Güneydoğusundaki sekiz ilde “Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği, “19 Temmuz 1987 tarihinde uygulanmaya konulmuştur.Diyarbakır,Hakkari,Siirt,Van’da sıkıyönetim kaldırılınca olağan üstü hâl uygulamasına geçilmiştir.Bu uygulama da 30 kasım 2002’de kaldırılmıştır.
                                Yazılı ve sözlü basınımıza yansıyan çok önemli bir haber var.Kandil’de ve Sair yerlerde PKK ile müzakerelerde bulunan MİT mensupları bir maddede anlaşamamışlar:PKK,”Özel Güvenlik Güçleri Kurmak” isteminde diretmiş! Bu ne demek oluyor! Tüm PKK’LI Hainleri Türkiye Cumhuriyeti yasal Kürk gücü olarak tanıyacak!
                                 Yeni Anayasada; Türk Milleti tanımı bulunmayacaktır:”Ulusal Kurtuluş Savaşını yapan Türkiye Halkına Türk Milleti denir!”Tanımı ve Yasak çizgilere de yer verilmeyecektir. Amerikanın ve Tarikatların ve Türk ve Türklük düşmanlarının arzu ve istekleri doğrultusunda;üniter yapımıza ters bir anayasa yazılacaktır.Türk Milletinin kanı ile yazdığı anayasa yerine mürekkeple yazılan bir anayasa geçecektir.Maaşa bağlı olarak yalınız el kaldırmakla görev yapan bu Milletvekillerinin hazırlamış olduğu anayasa bir siyasi partinin anayasası olacaktır.Usulen seçilecek bir Kurucu Meclis te—Assemble Constitityonel-- emirle yazılmış olan bu anayasaya meşruiyet kazandıramayacaktır.Bölünmeler ve çatışmalar körüklenecek,sert bir müdahale ortamı yaratılarak dış güçlerin müdahalesi sağlanacaktır.Diğer Müslüman ülkelerdeki eylemler Türkiye’de de uygulanacaktır.Tutuklamaların tek amacı halkı ve çağdaşları korku tüneline sokarak bu anayasayı gözleri kapalı onaylatmaya yöneliktir.Sonra da bir genel afla tüm hainler serbest bırakılacak,İftira ve ayak oyunları ile Silivri ve Hasdal Üsera Kampına doldurulmuş olan masum kahramanlarımız da bu varta hainleri ile aynı teraziye konulacaktır.Olaylar bizi bu kötü sonuca götürmektedir,saygılarımla.
                       
           
      

694/SENSİZ YAŞANMIYOR!

                                                                  
OSMAN TÜRKOĞUZ                                                                  osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir,20 Nisan 2012.
                       ÖZLEMLERLE YAŞAMAK
          Karla kaplı dağlarda, buz tutmuş tepelerde,                    
          NÖBET akşamlarımda SENİ düşünürdüm hep;
Sıcacık yatağında hayallerin koynunda,
Üstün açılır da hasta olursun diyerek.
Şimdi de ne haldeyim bir bilebilsen,
Söyler misin bir tanem, söyler misin güzelim
Şimdi ne haldesin, nerelerdesin SEN?
Sensiz seninleyim, seninle de sensizdim.
Özlemlerim bir kuş olur, gelir konar pencereme.
Bir kuş kalkar yüreğimden
Özlemleri bende kalır.
Bir sıkıntı içinde dolanır da dururum,
Sonra atarım kendimi yerden, yere.
Gözlerim de apaçık, rüya mı görüyorum ne!
Tavanda, penceremde senin hayalin.
Sağıma dönüyorum,sağımda Sen varsın,
Soluma döndüğüm solumda da SEN.
Söyler misin a Gülüm, söyler misin bir tanem;
Sensiz neylesem, sensiz nitsem?

İzleyiciler

Blog Arşivi