18 Mart 2012 Pazar

644/İNSAN DENİLEN YARATIKLAR!

                                                                             

                   OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;19 Mart 2012.

                             İNSAN DENİLEN YARATIKLARA!
                                      “Molla Ahmet’in Boz eşeğinden!”
                                      “Geride Kalan!”1962 basılı şiir kitabımdan!
         Ne insanoğlu insansınız siz;
         Yüklersiniz sırtımıza yükü,
         Düşersiniz peşimize,
         Bazen da binersiniz üstümüze.
         Dudaklarınızda bir trelelli türkü,
         Kafanızda melanetlerin en kötüsü.
         Konuşmayı unutturdu bize
         Söylediklerinizin utancı.
         Hey! İnsanoğlu insan denilen hey!
         En kalın kafalınızın adıdır Eşşek,
         Kaçırdı mı insani dozu biriniz biraz,
         Bar,bar bağırırsınız Eşşoğlu Eşşek diyerek.
         Bir göz dikenimiz var mıdır dişinize!
         Sokmadınız mı burnunuzu cinsiyet işimize!
         Kurtuluş Savaşının yükünü çeken de biziz,
         Bize verdiğiniz yem, Tayınki kadar!
         LAMARK MI söylemiş türler nazariyesini?
         Heyhat ki bu bir isyandır;
         En ala Eşşeklerin pederi
         Vallahi de insandır,billahi de insandır!
         HABİLİ öldürdü KABİL,bir kadın kardeş için;
         Cennetten kovuldu Adam niçin?
         Cinsiyetle başlar,cinayetle biter işiniz,
         Bir dişi uğruna serilmez mi leşiniz?
         Hangi Eşek vardır,Sıpasının ırzına geçen,
         Bebelerin ırzına geçerek öldüren de hep sensin,
         Hep sensin insanoğlu hep sen.
         Zıtlıklar sistemi içinde yüzersiniz,
         Bok yiyen tavuğu yerde etimi yemezsiniz!
         Sizler insan olarak ne herzeler yersiniz;
         En aptalınıza Eşşek,Eşeğe filozof dersiniz.
         Bir tek Eşek bilirim Mesnevi’nin cildinde
         Bir kadın ile bir sefer düşüp kalkan,
         Binlerce insan bilirim,
         Bir dişi Eşeği şapmak için can atan.
         Bir tek Eşek bilirim Harname şiirinde
         Sadakati çiğneyen,
         Binlerce eşek bilirim sadakatiniz için
         Kulakları kesilen.
         Bizim etimiz mundar,bizim sütümüz müdür pis;
         İnsaf varsa söyleyin,insanoğlu insanlar;
         Her an düşündüğünüz demi HAYVANİ HİS!”
        
        
        

642/NASILKÖPEK YOKMUŞ!

                                                                                  
OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;18 Mart 2012.

                            NASIL KÖPEK YOKMUŞ!
             Gönderme yazısı ile:
        
OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@gmail.com
         İzmir;18 Mart 2012.

                            NASIL KÖPEK YOKMUŞ!
         Gönderme yazısı ile:
             Sayın Ali Yeşilırmak; Sizin MAX, üç kere havladı ve komutla birkaç numara yaparak 250.000TL.Kazandı, her Allahın günü Türkiye Cumhuriyetine ve Onu kuran ve koruyan silahlı kuvvetlerine havlayarak zengin olanları görmemek için sağır ya da hain mi olmak gerek a benim canım Gardaşım!
         Show TV’DE” Yetenek Sizsiniz adlı yarışmayı MAX adındaki bir köpek kazanmıştı. Max’ın sahibi ve eğiticisi Sayın Ali Yeşilırmak:
         “Türkiye’de Max ayarında başka bir köpek yok!”Dedi.Kendi köpeğinin yeteneklerini yükseltmek için bunca köpekleri inkâr etmesi beni çok derinden üzmüştür.
         Birleşmiş Miletlerin Barbitürük –Keyif verici maddeler—kursunun sınavını kazanarak, Cenevre Birleşmiş Milletler binasında verilen kurslara katılmıştım,en kıdemli kursiyer olduğum için de özel bir kabul görmüştüm.Bir İsviçreli jandarma eri,uyuşturucu bulmada uzman bir köpeği ile gösteri yaptıktan sonra,bu dersin öğretmeni,bana doğru dönerek:”Bay Türkoğuz hiç üzülmesin,Türk polisi hiç köpek kullanmıyor!”Demişti.Ayağa fırlayarak hemen itiraz etmiştim:
         “Yanılıyorsunuz Bayım,Türkiye Cumhuriyeti kendi parası ile en çok köpek kullanan bir devlettir!”Dediğim de:
         Konuyu bilenler de itiraz etmişlerdi:
         “Nasıl olur bayım!” Diye.”Açıklayayım!”Dedim:
         “İkinci Dünya Savaşı sırsında,Berlin radyosundan İngiltere aleyhine konuşan İngiliz Lorduna,İngilizler Lord Hav! Hav!”     Adını vermişlerdi. Bizdeki köpekler de Mustafa Kemal Devrimi ve Yenileşme aleyhinde havlamakla görevlendirilmiş olduklarından,polisimiz de keyif verici  maddelerin mücadelesinde kullanılacak köpek bulamamaktadırlar!”Dedim ve Türkçe olarak ta:”Arz ederim!”Demeyi ihmal etmedim.
         MAX,işaretle ve komutla öğretilen numaraları yapmaktadır ve karşılığında da ödüllendirilmektedir.Sayın Ali Yeşilırmak,etrafınızdaki Yeşillerin hallerini görmüyor musunuz,Kör müsünüz be kardeşim!
        

641/BİR SERZENİŞ ÜZERİNE SERENAT!

                                                                          
OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;18 Mart 2012.
                         BİR SERZENİŞ ÜZERİNE SERENAT!
         Emekli İstihkâm Tuğgenerali Sayın Seydi Ahmet Demiral ile tanışıklığımız 1962 senesine dayanmaktadır. Komutanım 23’üncü seyyar jandarma tuğayı İstihkâm Bölük komutanı bir yüzbaşı idi. Bendeniz de, Akçakoyunlu’da 11’inci seyyar jandarma bölük komutan vekiliydim. Bu yaz, bizim oyak sitesindeki dairemizin bulunduğu A/2 bloktan bir dair satın aldı ve aynı sitede oturur olduk.16 Mart günü öğleden sonra dairesinde beni kabul ettiler,uzun süre konuştuktan sonra:”Sayın Albayım;dediler,çok zeki,akıllı ve de çok bilgilisiniz.Yalınız konu sonlarındaki şu küfürünüz olmasa!Beni de sövmeye alıştırdınız!”Temel’e sen çok akıllısın dediklerin de:”Amin demiş,ben benum ne bok olduğumu bileyrum!”Bendeniz,komutanımın duası kabul olur diye hiç seslenmedim!Sonra,biz askeriz,komutanın kanaatı üzerine söz söylemek bize yakışmaz!”Ülkemizde düello geleneği de olmadığından politikacılar söz düellosundalar!
         Benim gençliğimde; bir kız okulundan bir kız öğrenci bana bir soru sormuştu:
         “Bir kadının en çok neresini beğenirsiniz?”Diye.
         Yanıtım şöyle olmuştu:”Vatan bir bütündür parçalanamaz!”
         “Sayın Komutanım, dedim, dilde her hali ile bir bütündür,her özelliğini de yerinde kullanmak gerekir.Eczaneler de acı ve tatlı ilaçlarla eczane bir bütündür!”
         İzin istedim ve evime döndüm. Aklıma çok şeyler geldi. Önce dilimin önemini anlatayım dedim.
         Fransa’daki Besançon Üniversitesine Fransızca Tekâmül kursuna gittiğimizde, bize dağdaki Üniversite yerleşkesinden özel odalar vermişlerdi. Üniversite binaları şehrin içindeydi. Doups ırmağının batı sahilindeki eski kışlayı da üniversiteye devretmişler, Büyük Türk parkının güneyindeki tavlaları ve üst kattaki süvari odalarını da düzenleyerek Dil Akademisine-(CLA)- vermişlerdi.Fransızca öğretmeni madam Holthzer beni sınıfa götürerek öğrencilerle tanıştırmıştı.Ders çıkışında;Esmer,Fransıza benzemeyen bir genç,elini elime uzatarak,Fransızca hoş geldiniz dedi ve Türkçe:”Ulan eşşekoğlu eşek,otuzbiir çekersin!” Deyince hemen Türkçe karşılığını vermiştim:”Ulan senin ananı, avradını…”Dur acele etme; ben Yunanlıyım; babam bana kızdığında,”hep bu cümleyi söylerdi! Bu kötü bir şey  mi?”Demişti.                                                                                                                                                                                 Dünyalar Güzeli Fransızca öğretmenim Madam Holthzer üşenmeden ,yağmurlu havalarda odama gelir:
         “Bay Türkoğuz, bana Türkçe şarkılar, şiirler okumanız ve Türkçe öyküleri Türkçe anlatmanız koşulu ile sizinle elele ve yağmur altında şehre inmek istiyorum!”Derdi.
         Paris’e indiğimizde, Sevre Bölgesinde evi olan Asker Ataşesine ziyarete karar vererek bir çiçekçiye girmiştik. Ben,saksısı ile çiçek almayı önerdiğimde,diğer arkadaşlarım buket almamızı önererek bir tartışmaya girmiştik.Birden uyandım ve etrafıma baktığımda bir grup Fransız kadının bizi hayretle dinlediğini gördüm ve hemen:
         “Bizi bağışlayınız, bir büyüğümüzü ziyarete giderken nasıl çiçek götürmemizin gerekli olduğunu kendi dilimizde tartışıyorduk!”Dediğim de,şuh bir Fransız kadını:
         “Bizi çiçek ilgilendirmiyor:Böylesine Mitralyöz gibi akıcı ve çok seksi bu dil hangi milletin dilidir?”Diye sorduğunda,toparlanarak:
         “Mustafa Kemal Atatürk sayesinde Türk Ulusunun dilidir!”Dedim. Diğer bir kadın da, tartışmaya devam eder misiniz? Hatta şarkı bile söyler misiniz?” Dediğinde, başka bir kadın küfür bile eder misiniz? Sizin dilinizi dinlemek aşk yapmak gibi!”Demişti.Bendeniz de sözü gediğine koymuştum:”Savaşta ve kavgada bir kadının varlığı bizi susmaya ve onun güzelliğini seyretmeye zorlar!”Dediğimde,”Çok ta zekisiniz!”Diye dalga geçmişlerdi.                                                                             Fransızların “Yeşil Sözlük” adlı bir kötü sözler sözlüğü de vardı.Biz,bazı ayıp sözleri ve adının söylenmesini ayıp saydığımız sözlerin yabancı dildeki karşılığını söyleriz.
         Rahmetli Burhan Felek Paris’e Zengin bir Türk Kadınının konuğu olarak gider. Bu Türk Hanımın, Fransız asıllı özel bir sürücüsü de vardır. Paris şehrini arabası ile gezmeye çıktıklarında, Burhan Felek’in dikkatini Ol Hanımın Türkçe küfürleri çeker. O Türk Kadını Her şeye ve hatta özel şoförüne Türkçe küfrettikçe Şoför de hep gülümsemektedir.Rahmetli Burhan Felek dayanamaz ve sorar:
         “Sayın Bayan, siz Anadiliniz  Türkçe kadar ve daha ileri derecede Fransızca bildiğiniz halde neden hep Türkçe sövüyorsunuz?”
         “Sayın Burhan Felek Beyefendi, diğer dillerde sövmekten tad ve zevk alamıyorum. Her şeye Türkçe sövmenin zevkine vardığım gibi de Türkiye özlemimi gideriyorum!”Der.
         Ve Büyük taarruz başlar! Başkomutanlık karargâhı Kocatepe’dedir.05,30’da Türk topçu ateşi başlamıştır.Çok süratle Yunanlılar uyanmadan ara hedeflerin alınması şarttır. Afyon’un kuzeyinde, Döger’de Yunan İhtiyar kolordusu vardır. Bu kolordunun Ilgın yönüne taarruz etmesi, taarruz eden Türk ordularını daha güneye atması tehlikesi vardır. Döğer yönünden çok ivedi istihbarat alınmaktadır.Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in ünlü resmi haber merkezine giderken alınmıştır.Ara hedefler alındığı halde,Döger’de hiçbir kıpırtı gözlenmediği raporu kendisine ulaştığında Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal,kalpağını yere çarparak ve aynen:
         “Siktim ananı Hacı Anesti!” Demiştir.Her sözü ve her deyimi yerinde kullanmak gerektir.Ülkemize bir düşman saldırısı olsa,benim bir Mehmedimi hainler vursa aynı saldırı emrini veririm:
         “Haydi Aslanlarım skn şu rospi çocuklarının anasını!
         Atatürk’ü inkâr ederek,Ulusal Kurtuluş Savaşımızı ve kahramanlarımızı inkâr edenlere,hainleri kahraman yapanlara ve kadın haklarını yok sayanlara  sövemedikten sonra,dilimizdeki küfürlerin ne hükmü kalır!Bendeniz;herkese anlayacağı ve kendisine lâyık olan sözcüklerle  saygılarımla seslenirim ve rahatlarım ve dilimin de tadına varırım.
                            DİLİM, DİNİMDİR BENİM!
                            Dilim, Ulusal  Bayrağımdır benim!
                            Dilim, Namusumdur benim!
                            Dilim, ulusal onurumdur benim!
                            Dilim, Çanakkale’de, Ulusal Kurtuluş Savaşında;Vatan Haini bölücülerle yapılan çarpışmalarda dökülen kanımdır benim!
                            Dilim, Anam Halime Kadındır benim!
                            Dilim,Ulusal geçmişim ve ulusal geleceğimdir benim!
                            Dilim, sevgilime şiirler ve şarkılar söylediğim, düşmanlarıma da küfürler ettiğim, Anamdan alıp, çocuklarıma, torunlarıma ve askerlerime emanet ettiğim tarihi kimliğimdir benim!
Örnek mi?”Ateş olsam ormanını yakardım/Tanrı olsam yine SANA tapardım!”
                   “Beni çalıp ta gittin/Sevda mı bir tanem!”
                   “Yokluğunla kar kesti/Buz kesti de dağlarım/Gezdiğin sokaklarda/SENİ arar ağlarım!”
                            Dilim, kişiliğim ve Türk kimliğimdir benim!
                            Dilim, Mustafa Kemal, Kaşgarlı Mahmut, Dedem Korkut, Yunus Emre, Karamanoğlu Mehmet Bey, Karaca Oğlan, Nefi,Süleyman Çelebi,Âşık Veysel,Faruk Nafis Çamlıbel,Neyzen Tevfik Kolaylı ve Namdar Rahmi Karatayımdır benim!
                            Dilim, Tanrıma dualar ettiğim, Atatürk düşmanlarına,Vatan hainlerine,halkımızı din ve Allah ile aldatanlara ağız dolusu sövdüğüm dünyanın en güzel dilidir benim!
         “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
                                      Gazi Mustafa Kemal, 24 Eylül 1930    
 “Sadri Maksuda Arel’ın “Türk Dili İçin” kitabına yazdığı önsöz.
Çağatay Türkçesinin en büyük yazarı Alişir Nevai, Muhakemet-ül Lügateyn adlı yapıtında nasıl da hayıflanıyor:
“ Türk’ün bilgisiz zavallı gençleri, güzel sanarak Farsça şiir yazmaya özeniyorlar. Bir insan, geniş ve iyi düşünse, Türkçede böylesine genişlikler, zenginlikler durup dururken, bu dilde şiir söylemenin daha yerinde daha kolay olacağını anlar. Anadilimin üzerinde düşünmeye koyuldum; Türkçenin derinliklerine dalınca, gözlerime onsekiz bin evrenden daha büyük bir evren göründü. Bu evrenin aydınlık alanlarında, esinimin şahlanan atını koşturdum, sınırsız hayalimin hırçın kuşunu havalandırdım.” Osman Türkoğuz/ “ Halifelik” S. 47–48
. Birlik dergisi Mart- Nisan 2005 tarihli 156. sayısı Kemalpaşa zade Sait ( 1850- 1921), bakınız neler yazmış:
 “ Arapça isteyen Urba’na gitsin,
   Acemce isteyen İran’a gitsin,
   Firengiler, Frengistan’a gitsin
   Ki biz Türk’üz, bize Türkçe gerek.”
M. Cemal KUTAY / “Atatürk’ün Beraberinde Götürdüğü Hasret. Türkçe ibadet, Ana Dilde Kulluk Hakkı” s. 374
Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “ Türk Ulusunun milli dili ve benliği, bütün hayatımda, hâkim ve esas olacaktır.” Buyurmuştur
         “ Konfüçyüs’se sordular: Bir ülkeyi yönetmeye çalışsaydınız ilk iş ne oludu?” Büyük Filozof yanıt verdi: Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” Ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam etti.”Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler, doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”Osman Türkoğuz; Dilde Başlayan Çözülme, Ulusal Çözülmeyle Sonuçlanır.
                   Kaşgarlı Mahmut; Bağdat’taki Abbasi Halifesine Türkçe öğretmek için, Divan-ı Lügat-it Türk isimli ölümsüz eserini yazmıştır. 1072 yılında; bu eserini Bağdat’a götürüp Halifeye takdim etmiştir. Türk ulusunu hayli övdükten sonra, Halifeye şöyle seslenmiştir:
 “ Tanrı, Türkleri yeryüzüne ilbay kıldı, dünya uluslarının yönetim yularlarını onların eline verdi, Türk dilini öğrenmek farz ve ayındır.” Dedi. Osman Türkoğuz / “ Halifelik” S. 47.Bunun aksini söyleyenlere hiç kimse sövmese; ben ağız dolusu küfürler ederim.




İzleyiciler

Blog Arşivi