17 Mart 2012 Cumartesi

640/VATANIMIZIN BEDELİ KAN VE CANDIR!

                                                                         
OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;18 Mart 2012.

                            Vatanımızın Bedeli Kan ve Candır!
  Yıl 1915;Dünya tarihi yanıyor bu kez;
        Yüzyıllık Öykü Mustafa kemal’den!”
Yedi başlı ejderha sardı Anadolu’yu.
Tek vücut olmuş karşımızda
Dünyanın en sapık soyu.
Soğuktur Çanakkale’nin suyu;
Martın onsekizi göz, gözü görmez,
Düşman acımasız kurmuş pusuyu.
Üç adım ötemizde Düşman duruyor;
Siperlere dalmış Mehmetlerimiz
Vuruyor ve vuruluyor.
Bir yanda Mehmet oğlu Seyit Onbaşı,
İkiyüzdört okkalık mermisi kucağında;
Top arabasının merdivenlerine tırmanıyor.
Gözlerinde öfke, gözlerinde öç,
Analar Yiğitler yağdırıyor Çanakkale’ye.
Yer yarılıyor, gök deliniyor,
Kar yağıyor, ölüm yağıyor;
Çanakkale’de iman Medeniyeti durduruyor.
Gelibolu, Conk Bayırı, Anafartalar;
Böyle bir savaşa Tanrımız tanık olmadı
Bugüne kadar.
Başlar gövdeden ayrı, savrulmuş kollar ve bacaklar:
Benzeri cepheler her yerde, ölen de öldüren de;
Yer yerinden oynuyor;
Geçilmiyor Çanakkale, geçilemiyor.
Güneşten önce doğmuştur yurdumun üstüne Mehmet;
Düşman geliyormuş diyorlar,
Gelsin, görürüz elbet.
Boğazın suları mavidir, boğazın suları coşkun akar;
Topunun başındadır Hasan’la mevsuf,
Batarya dürbünüyle ufka bakar.
Saz olmuş Mehmed’imin Mavzeri,
Koynunda yavuklusunun işlemeli mendili,
Bir eli Anadolu, bir eli Rumeli.
Ulusunun derdiyle uyanan, ulusunun derdiyle yatan.
Geliyor ufuklardan,
Geliyor İnsafsız bir Armada;
Topları gözü olmuş medeniyetin,
Öldürecek Türk aramada.
Başlıyor insanla çeliğin cengi;
İngiliz’i, Fransız’ı ve Zenci,
Ölüm olmuşlar da yağmada.
Siperlerden kopan kollar, siperlerden kopan başlar,
Gökten Bolayır’a yağmada.
Akşam güneşinin battığı yere
Batmıştır Haşmetli bin gemi.
Medeniyet denilen çeliği, yenmiştir etten kemikten,
Yenmiştir imanın, Yenmiştir Türklüğün azmi.

BEN, MİRALAY MUSTAFA KEMAL.
Yıl 1915 sonları; yayılıyor Ejderhanın kolları,
 Her baş bir başka yörede şimdi;
 Sarılmak için fırsat kolluyor.
 Anadolu bittikçe, Anadolu eridikçe;
  Düşman taze kuvvetler yolluyor.

                                 18 Mart 1915 SABAHI!
                   Zaman durmuştu ÇANAKKALE’DE;
                   Mavi akıyordu o gün de BOĞAZIN SUYU.
                   Boğazın gerisinde yüzlerce gemi;
                   İçlerinde binlerce Aşağılık Soyguncu.

                   Tabiat bile uyanmamıştı; in ve Cin uykudaydı;
                   Boğazın suyu da
Ağır, ağır akıyordu.
                   Bataryalarının başında HASAN İLE MEVSUF;
                   Ellerinde batarya dürbünü, ufka bakıyordu.

                   Tüm uluslar bir arada;
                   Ufuk çizgisinde de yüzlerce Armada,
                   Topları gözü olmuştu da UYGARLIĞIN,
                   Öldürecek TÜRK ARAMADA.

                   İngiliz’i, Fransız’ı ve Zenci;
                   Başlıyordu şimdi Evrende,                                                                   Ruhsuz Çelikle TÜRK’ÜN CENGİ.
                   Şehit mi olmuşlar HASAN İLE MEVSUF!
                   TÜRK ANALAR ne günü duruyorlar!
                   Bir TÜRK öldürülse, bin TÜRK doğuruyor.

                   Vinci mi kırılmış Ağır topun?
                   Sırtında mermisiyle SEYİR ONBAŞI VAR.
                   Akşamın ala karanlığında, batmıştır onlarca gemi;
                   Kazanmıştır bu son savaşı da TÜRK’ÜN ÇELİK DİRENCİ.

                   Şimdi, Anafartalar sırtından bir Güneş yükseliyordu;
                   “Türk köle olmaz, Ey! Avrupa duy”! Diyordu.
                   Ve Ulu Tanrımız, en sonunda;
                   O’NU İNSANLIĞA ARMAĞAN EDİYORDU.
                   O’NUN ADI MUSTAFA KEMAL İDİ;
                   O’NUN ile İNSANLIK KEMAL’E ERDİ.
O’NUN zamanında,                                        Kadınlarımızın başları GÖKLERDEYDİ!
                  
                  
                  
                  
                  

639/ESKİ BİR KİTAPTAN ŞİİR!

                                                                        

                   OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com,
                   İzmir;17 Mart 2012.

                            ESKİ BİR KİTAPTAN!
         Size kütüphane ve çalışma odası olarak ayrılan oda benimkisi gibiyse vay halinize.Kitaplarım kat ve kat.Yer dar olduğundan dört kitaplık çıkardım kitaplığımdan yine de zordayım.Aradıklarımı bulamıyorum.İngilizlerin Çanakkale Muharebelerine dair bir tarih  kitabı elime geçmişti.Taa! 1962 Ağustosunda, onu ararken, 1962 senesinde Gaziantep’te yayınladığım “Geride Kalan” adlı şiir kitabımı buldum. Kitabı açtım, ilk çıkan şiirimi iletiyorum:
                   BAKMA GÖZÜME ÖYLE!
         Bir yakınlık doğsun içimize,
         Bakışlarımızca masum,
         Bakışlarımızca sıcak.
         Beni düşün geceler boyu,
         Geceler boyunca sokağa bak.

         Sor beni gizlice tanıdıklardan;
         Neye ağlarmışım, neye gülermişim?
         Sarhoşluğum nasılmış,ne içermişim!
         İyi huyum,kötü huyum varmıymış,
         Hangi şarkıyla kendimden geçermişim!

         Dikiz aynasından gözetle beni
         Beraber bindiğimiz otobüsün;
         Tesadüfmüş gibi koy elime elini.
         Ayağıma bassın titrek ayağın,
         Otobüs duraklarında bekletme beni
         Kalbine sığmayan sevdan olayım.

         Bir yakınlık doğsun içimize,
         Gözlerince canlı,nefesince sıcak.
         Tesadüfmüş gibi koy elime elini,
         Dizlerime değsin eteklerin titrek.
         Sevinci,kederi sende bulayım,
         Bakma gözüme öyle,titretme beni,
         Sevdiğin,kulun,kölen olayım.
        
        

        
   

638/KENDİNDEN MENKÛL YALAKACI TARİHÇİLERİMİZ!

                                                                             
            OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@gmail.com
         İzmir,17 Mart 2012.

                            HAN VE HAMAM YALANCILARINA!
         Son günlerde bazı yalancı vatan hainlerimiz, Osmanlı Padişahlarını “HAN” diye anmaya başladılar. Doğru bir kullanımdır bence.HAN=Anadolu’da kerpiçten yapılmış yan merdivenli,müşterilerinin sere serpe ve de cümbür cemaat yattıkları otellere verilen addır”!Han Duvarları” Faruk Nafiz Çamlıbel’in ölümsüz eserinin adıdır.Hele,hele Ayhan Hünalp’in bir dizesi hanları anlatmaya yeterlidir:”Hanlarda serilmiş yatağa döndüm/önüme gelen dert kiralar beni.Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Süleyman da Hamamda Cariye kovalarken takunyası kayıp ölmüştü.Evlat ve torun Katili Birinci Süleyman’ın Papaz kızı Raksalon’dan olan oğlu Sarhoş ve kekeme İkinci Selim de Hamamda cariye kovalarken ölenlerdendi.Han ve hamam onun için birbirini tamamlamaktadır.
         Dün akşam bir TV kanalında kendinden ve gericilikten menkul bir tarihçimiz:”Mustafa kemal’i Anadolu’ya vatanımızı kurtarsın diye Vahdettin Han Efendimiz göndermiştir.Kendi emrinden çıkınca da idamını onaylamıştır!Mustafa Kemal Halife olma isteği kabul edilmeyince de Cumhuriyeti ilan etmiştir!”Buyurmuştur.
         Bu büyük tarihçimiz! Nasıl da doğruyu söylediğinin farkında değildir,tıpkı bendeniz hariç diğer dinleyenleri gibi:
                   “Emrinden çıkınca!”
         Emirleri ne idi bu kerpiç Hanın? Sevr anlaşmasının kabul edilmesi için,Anadolu’da çıkacak Ulusçu ayakları bastırmaktı bu istek.
         Mustafa Kemal ne yaptı! Ulusal Kongreleri toplayarak göksel iradeyi beşeri iradenin altına indirdi. Ülkemizi ve ulusumuzu bağımsız yaparak ümmetçiliğin içine düşürmüş olduğu meskenetten ve Osmanlı belasından kurtarmak oldu!”Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir!”Dedi. Hâkimiyet Allahın cariyeler ve tüm dünya nimetleri de soytarılarındırı def etti.23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisini de açtı. Vahdettin Haini de Vatan Haini Nemrut ve Kürt Mustafa’ya,Dürrizade Abdullah’ın fetvasına dayanarak Mustafa Kemal’i ve yedi arkadaşını idama mahkûm ettirdi.Ve bu idam kararını da 24 Nisan 1920 onayladı.Pekiyi Vatansever ve KuvvayıMilliyeci Dramalı Rızayı neden Galata köprüsünde astırttı?Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi  ve Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Beyi de neden astırttı?Kemal Paşa adlı Jandarma Umum Kumandanının emrine 2000 jandarma eri vererek Kuvvayı milliye kahramanı ve Kocaeli yarımadasının Türk halkını Hıristiyan çetelere karşı koruyan Yahya Kaptan’ı neden öldürttü!  At cambazı Çerkez Aznavur Hainine Paşalık rütbesini neden verdi de Vatanları için savaşanların üzerlerine defalarca neden saldırttı? Hilafet Ordusunu ,Kuvvayı Millicilerin üzerine bol maaş vererek neden saldırttı! İkinci Dünya Savaşında,Berlin’den ülkesi aleyhine konuşan bir İngiliz Lorduna İngilizler.Lort Hav!Hav!”Adını vermişlerdi.Hoşt! Diyorum sadece ve sadece.

637/BU KAFAYLA DANIŞTAY BAŞKANI!

                                                                                 
OSMAN TÜRKOĞU                                                                 osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;17 Mart 2012.

BOYNU EĞRİ MEHMET PAŞAYA KİNİM DİNMEZ.27 Ocak 1635 Cumartesi günü,Civansever Muratın emri ile Nefi'yi boğdurtmuştu.İşte o NevbekarPaşa--Kendisi de boğdurulmuştur ya!--,Venedik donanmasının İstanbulu kuşatma tehlikesini önlemek için İstanbul surlarını badalanatmıştı.Türk Hukuk Sisteminin çökertilişini ve Erkler ayırımının tek kişide toplanışını izledikten sonra,yeni adliye saraylarının yapılışını gördükçe,badalanan İstanbul surları düşüyor vicdanıma.PS:Olay Antalya ağır Ceza Mahkemesinde geçmişmiş.Bir cinayet davasında  cinayetten tutuklanmış olan sanığın aleyhindehiç bir delil olmadığı halde,Mahkeme üyesinin sanığı tahliye kararı reddedilmiştir.En sonunda da sanığınmüsnet suçtan tahliye etmek isteyen Ol Ağır Ceza mahkemesinin Başkanı,Ol üyeye kararını sorduğunda,şu yanıtı almış:"Sanık A'NIN Cinayet suçundan beraatine,tutukluluk halinin devamına karar verilmesini..!" Bu mantık tam Silivri'ye göre!             Blog adresim: http://osmanturkoguz.blogspot.com/
                            BU KAFAYLA DANIŞTAYA BAŞKAN!
         Anayasamızın 129’UNCU maddesi:1’inci fıkra:”Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler!”
         A.Mahkemelerin bağımsızlığı
         Madde 138/fıkra:1-“Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar: Anayasaya,kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
         Türkiye Cumhuriyetinde Güçler—Erkler—ayrımı vardır.
         1*Yasama Yetkisi:TBMMECLİSİNDEDİR,
         2* Yürütme—İçra—yetkisi Hükümettedir. Bu yürütme sözü çok yanlış yorumlara uğradığından çalma,çarpma olarak ta algılanmaktadır.Tabutunun üstüne Nebati yazılı bir bez parçası örttüren Milli Mücahidimiz!Necmettin Erbakan’ın 2.000.000.000Türk Lirasını hortumlamasından başka,Bosna’ya yardım paralarını veTürkiye Cumhuriyetine Cihat etmek için Dini bütünlerimizden toplanan paraları ne yaptığını Büyük kızının—OTSÜ Mezunudur-- diğer mirasçılarına karşı açmış olduğu davanın dilekçesinden öğrenmekteyiz.Deniz Feneri de aynı yürütmenin eseridir.
         3*Türk Milleti adına karar verecek olan yargıdır!
         Bu yazdıklarım,Milletvekillerimizin ve dahi Cumhuriyet Hükümetlerimizin kollayıp,korumak ve uygulamak için üzerine yemin ettikleri Anayasamızın emridir.Burada da”Kollamak”fiili başka anlamda kullanılmaktadır.Şapmak için fırsatını beklemek.
         Günümüzde, bu üç erk bir kişide toplanmıştır: Sayın Recep Tayyip Erdoğan:”Ben Cumhuriyet Başsavcısıyım!”Buyurduğundan ve gerekli düzenlemeleri de bu Andıcına göre yaptığından beri bu üç erki kişiliğinde toplamıştır.Ama,bizim için hep işlerin sonunda kendisini çok acı bir biçimde gösteren Anayasamızdır.
         Şimdi de,”Şeyini Şey ettiğimin!”Sözünün sahibi Bursa Milletvekili ve Başbakan Yrd. CISI Sayın Bülent Arınç Beyimizin sınıf arkadaşı olan Danıştay Başkanımız Sayın Hüseyin Karakullukçunun Habertürkte Sayın Yasemin Güneri’nin sorularına vermiş olduğu yanıtı okuyalım da oturup,hüngür ve dahi hüngür ağlayalım.
                   “Danıştay üyeleri Allah için karar verirlermiş!”
                 “Danıştay başkanı O Üyeyi anlattı”
         “DANIŞTAY Başkanı Hüseyin karakullukçu, yeni Danıştay Binasında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Habertürk TV’DEN Yasemin Güneri’nin sorularını yanıtlayan Karakullukçu,Danıştay1’inci daire’de görevlendirilen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın teyzesinin oğlu İbrahim er’le ilgili sorulara da cevap verdi. Karakullukçu, şunları söyledi:                                                                                                   ”Artık Başbakanın oğlu,akrabası diye bir şey kalmadı.Seçilmeyle beraber bunlar kalmadı.Bahsettiğiniz kişi artık saygın bir Danıştay Üyesidir.1’İNCİ Dairenin kararlar yargısal kararlar değildir.Yüksek yargı mensubu olmuş birinin bütün akrabalık bağları kopmuştur artık.O KİŞİNİN ALDIĞI KARARLAR ARTIK ALLAH İÇİN,ADALET İÇİN OLMALIDIR!”
         Bendeniz hep merak etmişimdir,binalar hep yeni içindeki kafalar çağa aykırı.
         Allah adına karar verebilmek için,Allah’tan hangi noter ya da hangi Cemaat liderinin huzurlarında yetki devri alınmıştır.”Yüksek Yargı organları ve tüm yargı organları ne zamandan beri Allah adına karar vermektedir!
         Hayali dosyalar ve yüzleriyle vicdanları kapalı tanıklar marifetiyle tutuklanan vatanseverler için demi Allah adına kararlar verilmektedir.3-1=2 Kararlı dosyalarda,”Deliller toplandı, sanıkların tahliyesi gereklidir!”Dediği için istifaya zorlanan Yargıcın kararı mı Allah adınadır!Yoksa,öteki atanmışların kararları mı Allah adınadır!
         Sayın Danıştay Başkanımız—Şurayı Devlette bile bu mantık yoktu da--; size bir önerim olacaktır: Ortaçağa gidilemeyeceğine göre,doğru Suudi Arabistan’a gidiniz!Hem Haç farizenizi yerine getirmiş olursunuz,hem de kafanıza ve vicdanınıza göre bir yer bulmuş olursunuz.PS:Sizin babanız adı Halit midir!

İzleyiciler

Blog Arşivi