13 Mart 2012 Salı

630/DEĞİŞEN YALINIZ ZAMANDIR!

                                                                              
OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@gmail.com
         Çeşmealtı;16 Mayıs 2009.
                   GÖNDERME YAZISI:
                    Dünya üzerinde, dram, komedi tarzındaki piyesleri her çağda değişik insanlar oynar; değişik seyircilerin kimisi ağlayarak, kimisi de gülerek seyreder!
                      DEĞİŞEN YALINIZ ZAMANDIR!
Gelecek nesillere; kıskançlık, haset, kin,düşmanlık,hurafe  ve Arap meselleri bırakanlara binlerce lânet!Ostüzü.
“Aptallık ve uzay sonsuzdur! İkincisinden o kadar emin değilim”Albert Einstein
         Değişmez duygular,öfkeler,kinler;
         İnsan aynı, ağaç aynı, kuş aynı.
         Seven de, ölsen de,kim duyar,dinler;
         Mecnun aynı, Leyla aynı, eş aynı.

         Kuyu aynı,dolap aynı,su aynı;
         Şarap aynı,saki aynı,tas aynı.
         Değişse aynalar korkular tümden,
         Yürek aynı,çiçek aynı,düş aynı.

         Ana aynı,bebe aynı,süt aynı;
         Ocak aynı,ateş aynı,şiş aynı.
         Koku aynı,acı aynı, Gül aynı;
         Değişen yalınız söyle zaman mı?

         Gök aynı,bulut aynı, taş aynı;
         Dost aynı,düşman aynı,eş aynı.
         Dudak aynı,öpüş aynı,diş aynı,
         Değişen yalınız sözle zaman mı?

         Yelkovanım,Akrep oldum peşinde;
         Gece rüyamdasın,gündüz düşümde.
         Şehir,şehir yıllar yılı peşinde;
         Umut aynı,özlem aynı,düş aynı,
         Değişen yalınız söyle zaman mı?
        

629/TÜRK İNSANINI VE TÜRK HUKUKUNU YAKANLAR!

                                                                      
OSMAN TÜRKOĞUZ
 Osmanturkoguz@Hotmail.
  İzmir;23 Nisan 2008./İnsanları yakmak, insanlığı yakmaktır. Ostüzü.

           YANANLAR, YAKILANLAR,                                                                                        ÖLDÜRÜLENLERVEKARARLILIĞIMIZ.
 Allah ve Hıristiyanlık adına; Allah ile aldatan sapıklara ve egemenlere  insanları diri,diri yakma yetkisini veren bir putperestin oğlu olan,Hıristiyan olduktan sonra da Saint—Ermiş –unvanı alan  Saint Augustinus’tur(MS335-430) ,Sonradan da putperestliğe dönmüştür.Hz. İsa:”Öldürmeyeceksin!”Demiştir.”Yakmayacaksın ve boğmayacaksın!”Dememiştir.Bu fetva üzerine Avrupa’nın  Ortaçağında yüz binlerce erkek ve kadın Cadı ve büyücü suçlamalarıyla yakılmıştır.16 Şubat 1600’de Roma’da engizisyon mahkemesi kararıyla yakılmış olan büyük bilgin papaz’ın alevleri Avrupa’yı aydınlatmaktadır.
Müslümanlıkta da inançları nedeniyle kadınlar ve erkekler yakılmıştı.Halife Ebu Bekir,dininden dönen Arapları,çukurlarda yaktığı ateşlerde yakmıştır.Hurufiler,Fatih Sultan Mehmedi etkiledikleri için İstanbul’da müftünün emri ile yakılmışlardı.
İspanyol asıllı Hernan Cortez de meksika'da Aztek imparatorluğuna son vererek,son Aztek İmparatoru İkinci Montezuma'yı,1520'de Hıristiyanlık ve Allah adına yaktırtmıştı.
Son alçakça 37 İnsanımız Sivas’ta yakılmıştı. Beş firari kişi de İnsan Yakmak;insanlık suçu sayılmadığından, bugün zamanaşımından yararlanarak kurtulmuşlardır.Bunları savunanlar Adaletten Kaçanlar Partisinin en forslu yandaşlarıdır.Adlarını buraya yazsam emeğime değmez!Bendeniz;İzmir’den Ankara’ya gitmek suretiyle,65 yaşımda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştim.Amacım,öteki âlemde Mustafa Kemal’e diplomamı göstermekti.Türk adaletinin içine itildiği utanılacak durumu nedeniyle diplomamı sakladım.Mustafa Kemal,bana bu konuda soru sorarsa:”Yakılan vatandaşlarımız yakıldıkları ile kalmakta,yakanlar da yüksek mevkilere çıkmakta!”Diyeceğim.Ve Türkiye cumhuriyetinin Hukukçular eliyle katledildiğini de arz edeceğim.
Şimdi,hiç eskimeyecek olan yazıma dönüyorum:
            1983 senesiydi;” Burdur'da, önemli bir iddia var, hemen git, incele;” dediler. Burdur İl J.Alay Komutanlığına gittim; beni, Çakı gibi bir Jandarma Binbaşısı karşıladı. Tekmilini verdikten sonra; daha gür bir sesle: ”Ok doğru olduğu için, düşmana atılır; yay eğri olduğu için,  sırtta taşınır. Ormana giren her insan; mutlaka en doğru ve en düzgün ağacı keser, arz ederim, komutanım;” dedi.
Hafızamda şimşek çaktı. Bu Subay, Teğmen iken; ben, bunlara konferans vermiştim. Konferansın konusu da: “Devlet otoritesinin giremediği, aşiret düzeyindeki toplumlarda, KAN DAVASI’YDI”.
Bir ilkel, bir ebleh, bir kiralık katil, bir aileden ya da bir aşiretten birisini öldürdüğünde, olayın varacağı boyutu, hiç düşünmez. Katilin mensup olduğu aşiretten, en yeteneklileri,   en çok söz sahibi olanları, namlunun ucundadır.
Ben, kötülerin, sürekli olarak yüceltildiğini, Binbaşı'nın bana tekrarladığı örneklerle vurgulamak istemiştim.
Ülkemiz, SAĞ ve SOL vuruşmasına sahne olduğunda; hep, iyilerin ve doğruların öldürüldüğüne tanık olduyduk...
Akademik unvanlarını sıralamadan, insanlığa örnek isimleriyle, bu YİĞİT ŞEHİTLERİMİZ’İ anacağım:
Bahri Savcı, Karafakioğlu, Bedrettin Cömert, Orhan Cavit Tütengil, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi...
Asker, Hariciyeci,  Polis, Mitçi ve TIĞ gibi vatan evlatları boşu boşuna öldürüldüler. Militanlaştırılan bir toplumun bireyleri, parmakları ile düşünmeye alıştırılırlar.
ABDİ İPEKÇİ vurulduğunda,    öleyazdıydım.
Oturdum; ”Bize dostluk yaraşır” adını verdiğim, bir kitapçık yazarak yayımladım. O kitap’ın sonuna da, yukarıda başlığını verdiğim şiiri koydum.
O kitapçığın giriş bölümünden bir parçayı veriyorum:

“Ağzında zeytin dalıyla,
 Uzak ufuklara uçup giderken,
 Vurulup, nasıl düşerse yaralı kanadının üstüne
 Bir AKGÜVERCİN;
 Öyle vurdular, düşürdüler ABDİMİZİ...
 Bir kolu uzanmış, camdan dışarı,
 Parmakları, karanlığın gözünde.
 Bir kolu başına yastık olmuş,
 Ak düşünceler üstüne.

 Öylesine vurdular, düşürdüler, öylesine..
 Sevginin, barışın AKGÜVERCİNİNİ,
 Kara düşler üstüne.
 Karafakiler, Orhanlar,  Cavitler,
 Tütengiller,  Nihatlar,  Erimler,
 Bedrettinler,  Cömertler.
Hepsi soylu, hepsi yiğit, hepsi mert;
Bembeyaz tespih oldular uşak ellere,
Namert mi, namert.
Siperinden fırlayan bir yiğit asker,
Nasıl vurulur da  düşerse ileri;
Öyle vuruldular, öylece düştüler,
Aydınlık düşüncenin soylu ERLERİ…
Vuruldular; yaşlısıyla, genciyle
Vurgun oldukları düşler üstüne.”

Şiir, böyle bir coşkuyla, sürüp gidiyor...
Kitapçığın sonuna koyduğum şiir'i de yazayım:

“Biz, Mustafa Kemal'in Çocuklarız”

 Başları dik, alınları AK..
 Gözlerinde ÖZGÜRLÜĞÜN sevinci,
 Yüreklerinde, bayrak, bayrak.
 Geleceğe yöneliktir gönlümüz,
 Geçmişimizle ÖVÜNÜRÜZ biz,
 Geçmiş bize çok ırak.
 Aydınlık düşümüz karanlıklara
 Yayılır çağlar boyu yayılır şafak, şafak.
 Biz, Mustafa Kemal'in Çocuklarıyız,
 Düşleri AK, Düşünceleri AK, yolları APAK.
 Biz, Mustafa Kemal'in oğullarıyız, kızlarıyız;
 Ölürüz O'nun aydınlığında,
 Karanlığın kör Kurşunları’yla, ŞAFAK, ŞAFAK.
 Eritiriz kör karanlıklarını, kör kurşunları’nı CEHLİN.
 On binlerce Mustafa Kemal’ler fışkırır
 Bir damla kanımızdan.
 Vazgeçmeyiz yine de ESERİNDEN,
 Vazgeçeriz canımızdan.”

 Buseferde,OTUZYEDİCAN,CAYIR,CAYIRyakıldı.                                                                                                  E.Hv. Alb. İrfan Konur Türkoğuz da, şu ağıt’ı yazdı:

“ZEBANİLER VE NERONLAR,”

Tamı tamına, otuz yedi Aydın İNSAN;
İnançları,  umutları uğruna gittikleri,
Çok sevdikleri VATAN TOPRAĞININ bir yerinde,
Sıcak Temmuz ayının tam ikisinde,
Bir akşam vaktinde;
Tanrı'nın razı olamadığı bir biçimde;
Cehennem zebanilerince getirilen,
Cehennem ateşiyle yakıldılar.
Ateş bile çıkmak istemedi,
Madımak Otelinin taş merdivenlerini.
Ne güne duruyordu, Zebanilerin kara elleri,
 Koşup ulaştılar, bir solukta,
 Ulaştırdılar ateşi,
 Yaktılar, umutları, inançları yaktılar.
 Kapkara yüzlü, kapkara sakallı Zebaniler, Neronlar.
 Zaferlerini coşkuyla, çığlık atarak kutladılar.
 Bir Roma'da, bir de burada yaktılar İNSANLARI.
 Tamı tamına OTUZYEDİ AYDIN;
 Ozandı, yazardı, doktordu bunlar,
 Yakılsınlar diye doğurmamıştı ANALARI.
 Yanmıştı, kan ağlıyordu Kızılırmağın suları
 Yanmıştı TOPRAK ANAN'NIN bağrı.
 Oysa ateşe dayanıklıydı,
 Yanmaz  biliniyordu ANADOLU toprağı.
 Bekledik, adalet gerçekleşir diye;
 Her gün,  yeni umutlar besledik
 Adalet, ceza veremiyordu Zebaniye:
 Böylesine SUÇ için, MADDE YOKTU HUKUK'TA...
 Ve yeryüzünde, hiçbir yerde…
 İnsanlar, yakmazlardı İNSANLARI,
 Düşünceleri, inançları farklı diye...
 Onlar da boş durmadılar,
 Ödüllendirdiler,ateşinustalarını,                                                                                                                                                                                                   
 Kimini vekil, kimini bakan yaptılar,
 Zebaniler, Ankara'ya aktılar...
 Oysa yanıldılar;
 OTUZYEDİ AYDIN İNSAN değildi yaktıkları.
 Kendi kara vicdanları, kapkara yüzleriydi,
 Kendi gelecekleri ve can evleriydi ateşe verdikleri.
 Kapkara yüzlü, kara cahiller, Neronlar.
 Yüreklerde yaktıkları ateşin bile farkına varamadılar.


           
        


İzleyiciler

Blog Arşivi