19 Şubat 2012 Pazar

592/NEDEN İLLE DE DİNİ EĞİTİM!

                                                                        

         OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@gmail.com
         İzmir;18 Şubat 2012.

                            NEDEN İLLE DE DİNİ EĞİTİMİ!
                            Muallimler; Cumhuriyet sizden FİKRİ HÜR; VİCDANI HÜR; İRFANI HÜR GENÇLER İSTER!”Cumhurbaşkanımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal.
                            Mehmet Akif’in ifadesiyle”Asım’ın Nesli”,hedef –Türk Gençliğini yetiştirme hedefleri!--bu anlamda!”AKP’NİN gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç.”İlk sorumu soruyorum:”Sizin Onbeş yaşındaki oğlunuz, hangi Kuran Kursunda ve İHLisesinde!”
                            Dindar nesil yetiştireceğiz!”Sayın R.T.Erdoğan. Bakanları kıvırtıp durmaktalar! Ucube Heykel için Sinoplumuz da az mı kıvırtmıştı!
“Din eğitiminden önemli olan sorun hiçbir zaman din değil, dinin sunuluş biçimidir!”
Prof. DR: Neda Armaner,12,12,1971Cumhuriyet Gazetesi.
Bir defa boyanan Yün ve Beyin başka boya tutmaz. Arap yeşili ile boyan Beyin o ilk boya ile yaşar, o ilk boya ile inanır, o ilk boya nedeniyle donuna kadar soyulur, soyanlara şükürler olsun der. Kendisini kölelikten, Allah ve Din ile aldatılmaktan kurtararak vatandaş yapana da küfürler eder. Dünyada evlenemese de ne gam! Cennette, çocuk doğurma külfeti olmadan Huri, Gılman ve Boy, Boy ve renk, renk Kadınlar onun cinsel ihtiyacı için hazır ve dahi sabırsızlıkla onu beklemektedir, sadece ve dahi sadece yaşam külfetinden kurtulması yeter! Ostüzü. İşte böyle, tek renkli, çağa düşman bir nesil ve sürekli iktidar!
         Profesör DR.Neda Armaner Hanımefendi ile tanışmak onuruna erenlerdenim. 1963 Senesinde,”İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar” kitabını okumuştum. Sonra da “Dini Belirtiler “adlı bilimsel incelemesini de okudum. 10Kasım 1971 günü, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde, Atatürk üzerine yapmış olduğu örnek konuşmasını bana iletmişti. Yukarıda tarihini verdiğim makalesini de Süleymancılık adlı kitabımda kullanmıştım. Bu önemli makaleyi bilgilerinize sunuyorum:
         “Din eğitiminde önemli olan sorun hiçbir zaman din değil, dinin sunuluş biçimidir. Kişinin düşünce formasyonu din bilgisinden çok, bu bilgileri telkin edenin etkisi altındadır da denilebilir. Ayrıca insanların kişiliğinin oluşumunda yalınız gençlik yıllarında öğrendiklerinin önemi daima duyulur ve bilinir. Bu noktaya değinen büyük eğitimci J.N.Comenus’un(1529/1570) verdiği şu örnek bir gerçeği açıklar.
         “Bir boya ile ilk defa boyanmış bir yün; boyanın rengini öyle sağlam bir tarzda emer ve alır ki, onu arttık ikinci defa başka bir renge boyamak kolay olmaz. Bir yaş ağaç bükülerek kolayca çember haline getirilebilir; fakat kuruduktan sonra bu çemberi düzeltmek ve ağacı eski haline getirmek istersek kırılır. Tıpkı bunun gibi; ilk izlenimler, insan ruhunda öyle sağlam, kuvvetli ve derin izlenimler bırakır ki; onları beyinden söküp çıkarmak adeta imkânsızdır. Esasen bu işlemleri; beyinden söküp çıkarmak değil; sadece değiştirmek mümkün olsaydı, bunu hayretle karşılamak gerekirdi.”Hamret Türkoğuz, Süleymancılık, s.53.
                                     

“Dinen de iyi yetişmemişler!”Basından!

            Bu fotoğrafı Vatan Gazetesindeki köşesinde yayınlayan Sayın Mustafa Mutluya yapılmamış hakaret kalmamış. Sayın! Adnan Cüneyt Saydam adlı bir Adanalı vatandaşımızın yazısı her türlü insani ve etik değerlerin dışındadır.Kötü kelamın muhatabı kelam sahibidir.Bu hakaret mektubunun bir yerini ele alacağım:

         “Sana mı kaldı Atatürk’ü savunmak!Kimsin ulan sen!Onun,bunun taşeronu olan millet düşmanı bir provokatör!”

         Şimdi ben, bu Zavallı Sayın küfürbaz vatandaşımıza sormak istiyorum: Size, Milletimizi ve dinimizi savunma hakkını kim, nerede ve hangi Noterde verdi!%92.07 Halkoyu ile onaylanmış bulunan Anayasamızın 24’üncü,25’inci 26’ıncı ve 27’inci maddelerini hangi hak ve yetkiye dayanarak yok sayıyorsunuz? Siz, Milletin ve İslam Dinin çok kötü e çok ahlaksız bir vekâletsiz vekilliğine soyunmuş tedavi olması gereken bir ruh, akıl ve vicdan yoksunusunuz! Siz ve siz gibiler; Mustafa Kemal’in Türk Gençliğine Beyanatını da yok sayan sizler, bu ülke ha sizlere kalmış ha da Sait Mollalara kalmış! Siz, aydın bir Türk vatandaşını hangi sıfatınızla ve siktir ile bu vatandan kovuyorsunuz? İki de bir siktir kelimesini kullanmak edilgenliğin işareti değil midir?

         Dört yıldır Kartal Anadolu İHL’DE, İngilizce öğretmenliği yaptığını belirten Fatih Tunç adlı bir Tunç devirli de Sayın Mustafa Muylu’ya şu mektubu yazmış:

         “Mezun durumunda olan 4 kendini bilmez öğrencinin yaptıklarını bugün piyasaya sürmenin anlamı nedir?Yapılanın doğru olduğunu savunmak kesinlikle doğru değil;lakin küçük bir öğrenci grubunun yaptıklarını tüm okula,yöneticilerine ve eğitimcilerine hangi hakla genelleme yaparsınız?...”

         Bir kızımızın Altı yaşında İlköğretim Okuluna başladığını var sayarsak, hiç sınıfta kalmamak koşulu ile, 17 yaşında Liseyi bitirmesi gerek. Bir sene de dil eğitimine zaman verirsek o kız öğrencimiz tam 18 yaşında liseyi bitirir.

         Bu mektupta bildirilen Grubun küçüklüğü mü, 4 Kendini Bilmez kız öğrencinin yaşlarının küçüklüğü mü?

         18 yaşındaki Genç Kızlar”Kendini bilmez!” sayılmaktadır. Sayın Abdullah gül Beyimiz, Ortaokuldan ayırtarak evlendiği Hayrünisa Adlı kızımız 14 yaşındaydı!14 yaşındaki kızımız bir forslu evlendiğinde aklı başında sayılıyor. Eski Medeni Kanunumuzun kızlarda aranılacak evlenme yaşlarını yazayım mı?14–15 yaşında evlenme izni mahkeme kararıyla olmaktaydı! Bu da işin hukuk yolu ile aldatılmasıydı. Büyük Din Ulemalarımız da DOKUZ YAŞINDAKİ BİR ZAVALLI KIZIMIZIN EVLENMESİNİN DİNEN VE ŞERAN MÜMKÜN OLDUĞUNUNA DAİR FETVALAR VERMEKTEDİR! Hatta cinsel ilişki için Kızda ve kadında Şehvet uyandırmak özelliği de

---Müştehat Olma-- ölçüt olarak ortaya konmuştu.”Özel Fetva Hatları” adlı yazım hatırlana!

         Bu Dört Zavallı Maşa kızımızın kendilerini bilemediklerine dair Fetva ya da Tabip Raporu nereden alınmıştır!12/13 yaşlarındaki zavallı ve gariban kızlarımızın ırzlarına hayvanlar gibi grup halinde geçilirken, o zavallının aklı başında olduğuna dair mahkeme karaları mevcutken, bu nasıl savunmadır İHL’İNİN Vekâletsiz savunucusu Sayın Tunç Beyimiz!16 yaşındaki bir Kızımızın ırzına grupça geçildikten sonra; O’NU tehditle pazarlayanlar ve ırzına geçilmiş O Kızımız varken,18 yaşındaki kızlar nasıl Çocuk oluyorlar!

         Suudi Arabistan Baş müftüsü de Bir yaşındaki kıza şeran nikâh kıyılabileceği hususunda fetva yayınlamıştı.

Size ve sizin gibilere söylenecek çok sözümüz var, ama bir örneğimiz sizin gibilere yeter de artar bile: Siz İngilizce Öğretmeni Beyimiz ve siz Adanalı Beyimiz, siz Gazi Mustafa Kemal’in “Türk Gençliğine HİTABESİ’”Nİ hiç duydunuz mu? Bizler, Atatürk’ümüze, Cumhuriyetimize, Vatanımıza, Bayrağımıza, Özgürlüğümüze, bağımsızlığımıza ve Evrensel ve Ulusal değerlerimizi SAHİP OLMAYI işte O Türk Gençliğine verilmiş görevlendirmeden almaktayız. O Hitabet nedeniyle esir kamplarında toplanmakta ve kanımızı akıtıp, canımızı da vermekteyiz,iftiralarla karalanmaya maruz kalmaktayız!.                                                                                                   ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar GAFLET ve DALALET ve hatta HIYANET içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!”
 Gazi Mustafa Kemal, 20 Ekim 1927.
Genç Yaşında Bakan olan ve “Atatürk Nesline” yan bakan Sayın Bayım; yukarı resimde Mustafa Kemal’in büstüne hakaret eden Kızların, sizin maddi ve manevi gençlik kopyalama projenizde sonları aynen böyle olacaktır!                                                  
    Sayın Suat Kılıç Beyimize tutulan çanak sorulara hep, insanlarımızı aldatacak masallar konulmuştur. Kısaca bir bakalım:
    —Deniz Göçer Hanımefendimiz:”Dindar Nesil” tartışmalarına ne diyorsunuz?
    -Suat Kılıç Beyimiz:”Milletini,vatanını,devletini seven insanlar.Kendi bedenlerine değer versinler.Kendi bedenlerine değer versinler,ailelerini önemsesinler, gerisi önemli değil!..”
    Bendeniz haddim olarak şunu anlamışımdır:”Bu ülkeye hizmet etmiş Komutanlar, Bilim adamları, Gazeteciler tutuklandığında;Milletvekillerine19.000TL maaş verildiğinde; Terörist sanılarak öldürülenlere 163.000TL,bu vatan için ölenlere ve sakat kalanlara da çok düşük bedel ödenmesine karışmasınlar, sussunlar! Hak aramak için coplanan,biber gazına ve tazyikli suya muhatap olan garibanlardan onlara ne?Böyle düşünsünler.”Soyulurken soğan/Yaşarsın gözler/Soyulurken vatan  Baksın öküzleri örnek alsınlar.Deniz Feneri,Kombasan,/Kamu İhale Kurumunda soygundan onlara ne? Bu mantıkta olsunlar. Otursunlar oturdukları yerde beleş makarna ve bulgurla doysunlar! Beyanatlarını  okuyarak feyiz almayı sürdürelim:
    Bizim arzu ettiğimiz şey, değerler sistemi ile buluşan ahlak olgunluğunu taşıyan; EK: Deniz Feneri ve Kombasan Vurgunun başkalarına taşıtan; Kamu İhaleleri Denetleme Kurulunun alacağı rüşvetleri Kargo ile Garılarının adresine taşıtan bir nesil----Mehmet Akif’in ifadesiyle”Asım’ın Nasli. Hedef bu anlamda”Asım’ın Neslidir…”
    Öyle ya,bizler aptalız, uluorta örnekleri de yutarız! Hadi canım sen de Suat Kılıç Bey. Sizler, tüm AKPLİLER ve onlara hayranlık duyanlar; sizler Cumhuriyet devrinin insanları değil misiniz? Atatürk’ün Nesli, sağcı partilerin çağdışı tarikatlarla ele, ele vermesiyle,1950’den sonra dumura uğratılmıştır. Atatürk’ün Nesli,iftira dosyaları ve ipe sapa gelmez hukuki geçerliliği olmayan iftiralarla Silivri ve Hasdal Üsera Kampına kapattıklarınızdır.Siz,sizin adamlarınızın günahlarını Mustafa Kemal’in yaratmış olduğu Neslin sırtına yükleyerek,geleceğin teminatı gençlerimizin beyinleri ortaçağın mesellerine kilitleme sevdasındasınız:Rahmetli Mehmet Akif hakkında da size anlatılanlardan öte bilginizin de olmadığı anlaşılmaktadır.
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy, Şapka giymemek ve kendisinden istenilen Kur’anı Kerim tercümesini yapmamak için Mısır’a kaçmıştı. Orada ElEzher’de ders vermişti ve manzum olarak ta Kur’anı tercüme etmişti. Onbir sene sonra; ülkemize döndüğünde ilk sözü şöyle olmuştu:
    “Onbir sene kaldığım bu ülkede Onbir saat daha kalsaydım çıldırırdım. Din de, ahlak ta, insanlık ta, hürriyet te Türkiye’de benim ülkemde varmış. Bu ülkeye tüm bunları kazandırandan Allah razı olsun ve benim kalan ömrümü de ona bağışlasın!”
    “Bazı insanları her zaman, bütün insanları da bazen kandırabilirsiniz. Ama bütün insanları her zaman kandıramazsınız!”Abraham LINKOLYN.
Sayın Bayım; ailenizi,hele,hele o Onbeşlik oğlunuzu hiçbir zaman kandıramazsınız!
           

                                                    

                                     



        
  

591/HA TEMEL'İN AKLI,HA ATI'NIN AKLI!

                                                                            
OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;19 Şubat 2012.

                            HA TEMEL’İN AKLI, HA ATI’NIN AKLI!
         Fadime, telaşlı bir sesle Turmuş’u ev telefonundan aramış:
         “-Turmuş; Temel atından düşmüş, kolu ve kanadı kırılmış.”Hayvanlar da Can Taşır!”Adlı klinikte yatıyamış. Var git, cüzdanı ile benim cep telefonum yanında midur?”Tursun, bi koşu verilen adrese gittiğinde, Temel’in kliniğin kapısında bekleyen atı yere iki defa tepik vurunca, Tursun doğruca ikinci kata çıkmış.
         “Saygılar içinde inleyen Temel’e:
         “Noldi, hayir midur!”Diye sorunca Temel her şeyi bi çırpıda anlatmış:
         “Dağdaki Karalâhana tarlamıza giderken benim Hamsi adlı atım birden tökezleyerek beni taşlık bir yere attı. SOL kolum ve SOL bacağım kırılmış. Beni ağzı ile bir ağacın altına selamete yatırarak dörtnala gerisin geriye gitti. Gördüğün gibi de buradayım!”Dediğinde; Tursun:
         “Çok akıllı ve Zeki bir atmış. Yaşamanı ona borçlusun!”Dediğinde, Temel SAĞ yanına dönerek:
         “Ne akıllısı, doktor beklerken veterineri aldı da geldi!”Dediğinde;Tursun bu,taşı hemen gediğine koymuş:
         “Ula Temel niye kızaysun?Ha senin aklın,ha atının aklı:Kasabamızın belediye başkanlığına bir mimarı seçelim!”Dedük,sen ısrarla bir imamı seçtirmedin mi?”
        
  

İzleyiciler

Blog Arşivi