14 Aralık 2011 Çarşamba

488/1 MENEMENDE PATLAYIP MECLİSE VE CUMHURİYETE BULAŞAN İHANET

            OSMAN TÜRKOĞUZ
           osmanturkoguz@mail.com                      İ
            İzmir;08 Aralık 2011.
           

                                               KUBİLAY OLAYI

                  Menemen’DEKİ GERİCİ İHANET!

 

“Yenilenler, ortak olarak suçlanarak cezalandırılır. Başaranlar da başarıyı paylaşamazlar bölünürler VE BİRİBİRİNE DÜŞERLER. Yunan Yenilgisinin suçluları kurşuna dizilmiştir. Türk Başarısına iştirak edenler de türlü bahanelerle küsmüşler; bu küskünlükler de halka ihanet olarak yansıtılmıştır.”Ostüzü.”      

İhtilal çocuklarını yer!”Fransız Atasözü.

 

             Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ımızın mübarek başının kesildiği olaya, o tarihteki genel sosyal durumumuzu irdeleyerek bakmak gerekmektedir. Dış düşmanlarla bir ve beraber olmuş tüm gerici ve çıkarcı din sömürgenleri, yenerek ülkemizden kovduğumuz düşmanlarımızla dirsek teması içindedirler ve fırsat gözetmektedirler. Uçları Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar uzanan ihanet örgütü 15 Haziran 1926 tarihinde Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal’e, İzmir’de başarısız bir suikast düzenlemişlerdi. Suikastçıları Sakız adasına kaçıracak olan Kayıkçı Şevket de Giritliydi. İngiliz kışkırtması ile önce Hakkâri’de Hıristiyan Nasturi ayaklanması, onun ardından da Şeyh Sait ayaklanması patlak vermişti. Kazım Karabekir Paşanın kapatılan Muhafazakâr Cumhuriyetçi partisi gericilere ve onların dış bağlantılarına umut kapısı olmuştu. Parti tüzüğündeki:”Muhafazakâr Cumhuriyetçi Parti dine saygılıdır!”Maddesi Şeyh Sait ayaklanmasına da dayanak olmuştu ve kapatılmıştı.    

 Eski Başbakanlardan Rahmetli Ali Fethi—Okyar—Bey’in Beyin Serbest Cumhuriyetçi Partisi:

“Fethi Bey'in İzmir gezisi 

Ali Fethi Bey'i karşılamak için toplananlardan bir görünüm
Kuruluşun hemen ardından SCF önderleri Batı Anadolu turuna çıktılar. Gezi İzmir, Aydın, Manisa, Balıkesir ve o çevrede bulunan birçok gelişmiş kasabayı kapsıyordu.[14]
Halkın Serbest Fırka'ya yönelik coşkusu tüm açıklığı ile Fethi Bey'in İzmir gezisinde ortaya çıktı. Fethi Bey ve arkadaşları 4 Eylül 1930 günü İzmir'e vardıklarında büyük bir coşkuyla karşılandılar.[15] Cumhuriyet gazetesi karşılamayı şu şekilde anlatmaktadır: “Sandalla gelip vapura atlayanlar Fethi Bey'e sarılıyorlardı. Birçokları ağlıyor… Rıhtımda, üzerine vuku bulan ilk tehacümle Fethi Bey’in ceketi yırtıldı. Bu esnada denize düşenler, ezilenler ve çiğnenenler oldu. Davullar, zurnalar çalıyordu…[10]
O gün büyük bir kalabalık Fethi Bey'in kaldığı otelin önünde bekledi.[10] Onun ısrarla yarın, söyleyeceği nutku dinlemek üzere gelmelerini, şimdi ise sükûnetle dağılmalarını söylemesi üzerine kalabalık ağır, ağır dağıldı.[10] Ne var ki, İzmir Valisi Kâzım Bey, Fethi Bey'e bir yazı göndererek, güvenliği sağlamakta güçlük çektiğini, bu nedenle de ertesi gün vereceği söylevden vazgeçmesi gerektiğini söyledi.[16] Bunun üzerine Fethi Bey, Gazi Mustafa Kemal'e bir telgraf çekerek durumu bildirdi.[17] Gazi Mustafa Kemal, bu telgrafı hemen yanıtladı ve yine telgraf ile şunları söyledi:
İzmir'de Serbest Fırka Reisi Fethi Bey Hazretlerine (Sureti Başvekile, Dâhiliye Vekiline, İzmir Valisine)
Anlıyorum ki, sana nutkunu söyletmek istemiyorlar. Fakat sen mutlaka nutkunu söyleyeceksin ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin. Asayişin temini için Başvekil, Dahiliye Vekili ve İzmir Valisi lâzım olan tedbirleri almakla mükelleftirler. GAZİ[18]
Bu telgraf üzerine artık Fethi Bey’in önündeki tüm engeller aşılmıştı.[19]
Ertesi günü olaylar daha sabahın erken saatlerinde başladı. Fethi Bey'in kalmakta olduğu İzmir Palas Oteli'nin önü onu görmeye gelenlerle doluydu.[19] Bu sırada, İzmir'de yayımlanan, CHF yanlısı Anadolu gazetesinde Denizli milletvekili Haydar Rüştü Bey'in Serbest Fırka aleyhine çok ağır suçlamalarla dolu bir yazısı çıktı.[19] Bu yazı yüzünden CHF il idare binasının ve Anadolu matbaasının önünde yapılan gösteriler karşısında polisler silahla önlem almaya çalıştılar.[19] Halka ateş açılması sonucu on iki yaşındaki bir çocuk vurularak öldü.[20]
Fethi Bey, İzmir konuşmasını ise 7 Eylül'de elli bin kişiyi aşan bir kalabalık önünde yaptı ve bu olayları izleyen günlerde İzmir ve yöresinde işçilerin çeşitli yasaklamaların var olmasına karşın grevlere gittiği görüldü.[21]
Gezinin diğer duraklarında da SCF heyeti coşkuyla karşılandı. Gezinin ve İzmir olaylarının yurt genelindeki yankısı büyük olmuş ve CHF çok zor duruma düşmüştü.[19]

Belediye seçimleri [değiştir]

Fethi Bey'in yurt gezisinden sonra Serbest Fırka, Gazi Mustafa Kemal'in de uygun görmesiyle belediye seçimlerine katıldı. Bu seçim, olaylı bir seçim oldu ve CHF ile SCF arasındaki ilişkileri onarılamayacak biçimde bozdu. Olaylarla ilgili ise taraflı gazeteler farklı şeyler yazıyor; her iki parti de suçu birbirine atıyordu.
Seçim sonuçlarına ilişkin açıklamalara göre, 502 seçim bölgesinden -ikisi kent düzeyinde olmak üzere- 40'ında[**] SCF kazanmıştı.[22] İstanbul'da CHF toplamda 35.942, SCF 12.868; İzmir'de CHF 14.624, SCF 9.950; Bergama'da CHF 250, SCF 1.371; Merzifon'da CHF 496, SCF 557 oy almışlardı.[6] Samsun'da ise CHF'nin 416 oyuna karşılık SCF 3.312 oy kazanmıştı.[6”]ALINTIDIR. Halkın Hilafetin ve Saltanatın kaldırılmasına tepkisi ortaya konulmuştu. Sebest Cumhuriyetçi Fırka’nın tüzüğünde:”Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik ve Laiklik”Prensipleri olmasına karşın, halkın tepkisi Cumhuriyetçiliğe ve Laikliğe karşı olmuştur.04 Eylül 1930 tarihindeki İzmir mitinginden sonra; Balıkesir esnafının İstanbul’dan fes siparişi telgrafları da Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in masasına konulmuştur. Halkın isteklerinin rejim aleyhine dönmesinin ortaya çıkması üzerine, SCFırkası Başkanı Ali Fethi—Okyar—Bey tarafından 17 Kasım 1930’da partisi kapatılmıştır.

 Tek çare, tarikatların ve şeyhlerin pençesinde ezilen ve gerçek dinin ne olduğunu bilemeyen yığınları ayağa kaldırmakta görülmüştü.

            Batı Anadolu’nun en fakir kasabası olan Menemen özellikle seçilmişti. Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan sonra, Kasabayı çok sayıda gayrimüslim kimseler terk etmişlerdi. Menemen’de üç büyük kilise Hıristiyanların ibadetlerine tahsisi edilmişti, Şehrin doğusunda Değirmen dağının eteğinde büyük bir kilisenin yanı sıra, şehir merkezinde bir kilise, şehrin batısında da başka bir kilise vardı halân da vardır. Menemen kasabası, Evliya Çelebi’nin anlatımına göre,17’inci asrın ikindi yarısında, Tuzlaya tuz almaya giden deve kervanlarının konakladığı sivrisineklerle dolu batanlık bir yerdi. Lozan Antlaşmasına göre, yapılmış olan nüfus değişiminde Rumeli’den özellikle de Drama’dan gelen göçmenlerle Girit’ten gelmiş olan göçmenler, Ermeniler ve az sayıda Yahudiler şehre yerleşmişlerdi. Kalabalık bir Giritli nüfusu da, İkinci Abdülhamit tarafından Manavgat ilçesi Side—Selimiye—köyüne yerleştirilmişti. Bir kısım Göçmenler de Hamidiye’ye yerleştirilmişti. Manisa ve ilçelerine de çok sayıda göçmen yerleştirilmiş, kendilerine ev ve arazi tahsis edilmişti. Yunan işgalinde Giritliler öne çıkmışlardı. Manisa Mutasarrıfı Hüsnü adlı Giritli, AKP Bursa Milletvekili Bülent Arınç’ın dedesinin de çok yakın akrabasıydı. Manisa halkı, bu Hüsnü Haininin Yunanlılara köpekliğini görerek ONA ”HÜSNİYADİS” adını vermişti. Sayın Nedim Çakmak Bey, uzun araştırmalardan sonra,”HÜSNÜYADİS HORTLADI!”Adını verdiği 6000 sahifelik kitabını yayımlamıştır.

            Müslüman olduktan sonra, tarihimiz boyunca tüm gerici ayaklanmaları Nakşibendî tarikatı tarafından örgütlenmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi genel olarak yapılmış olan ve yapılacak Devrimlerin farkında değildi. İttihat Terakki deneyiminin etkisindeydiler. Menemen Olayından sonra; Cumhuriyet halk partisi İzmir il başkanı:”Harcırahımız olmadığı için halka gidemiyoruz!” dediğinde Mustafa Kemal:”Dağ, bayır aşarak Menemen’de Kubilay’ımızın başını kesen vatan hainleri harcırahla mı gelmişlerdir? Demişti. Nakşibendî tarikatının çok sıkı kuralları vardı:”Şeyhine bir mevta gibi bağlanmak!”Askeri bir hiyerarşi içersindeydiler. İç ve dış düşmanlarımız”Din elden gidiyor!’”Propagandasına dört elle sarıldılar. Menemen’e yerleştirilen Göçmenler bağ ve bahçe sahibi olarak zenginleşmişler ve kasabada söz sahibi olmuşlardı. Nakşibendîlik ve Göçmenlik onları birleştirmişti. Girit Göçmenlerinden Ortaokul arkadaşım Rahmetli Hasan’ın, mirasçı olarak devraldığı kıraç arazilerini kat karşılığı vererek 84 daire sahibi olduğunu bilmekteyim.

            Bursa Milletvekili Bay Bülent Arınç, Derviş Mehmet’in Menemen Sümbüller köyünden evlendiği İkinci karısından olma öz torunudur. Derviş Mehmet’in Nakşibendî Şeyhi, Damatlığı ve Yunan desteği sayesinde dağ köylerinde de nüfuzu çok büyümüştü. Rahmetli Parti Pehlivan, Yunanlılara karşı bir Milis gücü oluşturmak için gittiği Yunt dağları köylüleri, Şeyh Derviş Mehmet’in emri ile:”Biz, Yunana karşı olsa bile silahlı eyleme kalkışamayız!” demişlerdir. Ve saçı sakalı birbirine karışmış, yeşil cübbe içindeki Şeyh Derviş Mehmet, bu fikrini açıkça söylemiştir. Amma, Yunan ve İngiliz Ajanı olarak Mustafa Fehmi Kubilay’a ve Giritli iki gece bekçisine silah kullanmıştır.

            Menemen Belediye Reisi de SCFırkasından seçilmişti ve Nakşibendîlerle derin bağlantı içindeydi. Çok ilginç bir rastlantı gibi görülse de Menemen olayına karışanlar Giritlilerdi. Şehidedilen iki gece bekçisi Giritliydi—Rahmetli Şevki ve Hasan--; Şehit Mustafa Fehmi Kubilay da Giritliydi. Hain Derviş Mehmet te Giritliydi. Balıkesir’de konuşlandırılan İkinci Ordu Komutanı da Giritli Fahrettin Ferdi—Altay—idi. Bu Hainler bilgileri dâhilinde bu cinayetleri işlemiş olamazlar mı? PS:”Kubilay Olayı ve Gerici Ayaklanmaların Gerçek nedeni?”Adlı kitabımın çıktısını da iletmiştim.Ostüzü.

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Atla: kullan, ara
                   HAİNLERİMİZİN BAZILARI
İzmir'in Menemen ilçesi
Şehit Kubilay Anıtı: Heykeltıraş Ratip Aşır Acudoğlu (1898 - 1958) tarafından 1932 yılında yapılan anıt Kubilay Kışlası (57. Topçu Tugay Komutan Yardımcılığı) içerisindeki etrafı çam ağaçlarıyla çevrili en yüksek rakımlı tepenin üzerinde ve tüm Menemen'e hâkim bir konumdadır. Anıt Manisa yönüne doğru bakar. Elinde mızrağıyla ufka doğru bakan genç heykeli Türk gençliğini temsil eder. Onun altında ise Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nin bir bölümü yer alır. Arka alanda yan yana yükselmekte olan üç sütundan soldaki Şehit Bekçi Şevki, ortadaki Şehit Asteğmen Kubilay ve sağdaki ise Şehit Bekçi Hasan'ı temsil eder. Anıtın arka tarafında ise “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.” cümleleri yazmaktadır.
Menemen Olayı ya da Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü gerçekleşen, Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biridir.[1] İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar zinciri. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divanı Harp'te failler idam dâhil çeşitli cezalarla cezalandırılmışlardır.

Konu başlıkları

 [gizle

487-MAAŞALLAH!

                                                                                
OSMAN TÜRKOĞUZ
 osmanturkoguz@gmail.com  İzmir;12 Aralık 2011.

                                               MAAŞALLAH!
            Allah nazardan saklasın “BAKAN”’larımızdan birisi büyük bir itirafta bulunmuş. Hangi bakanımız olduğunu, adını belirterek yazmayacağım. Çünkü tüm “BAKAN”’larımız biribirine benzemektedirler. Hepisi de Sayın RTERDOĞAN’IN AĞZINA BAKMAKTADIRLAR! Yani “BAKAN’DIRLAR! Milletvekillerimiz için de aynı söz söylenebilir.
            “On senede yüz senelik iş yaptık!”Doğru söze ne denilir! Bendeniz, yuvarlak hesap yaptıkları işleri bir sayayım dedim. Hepsini saymağa kalkmak mümkün değildir.
            1-Babası küçük bir sandalla balıkçılık yaparak kiralık evde oturan ve Kasımpaşa’daki bakkaldan veresiye alış ve dahi veriş yapan bir gençten, milyarlık servet sahibi ve köşklerde yaşayan, Türkiye Cumhuriyetinin uçakları ile cümbür cemaat dünyayı turlayan, saraylarda beşbin polisin koruması altında çocuklarına düğün yaptıran, jammar öncülüğünde ve koruma polis alayı ile zırhlı araçlarda gezen bir Başbakan yaratmak! Cumhuriyetimizin kurucuları kara trenlerle yurt içinde dolaşmaktan başka ne yapmışlardı ki!
            2-Dedesini küçücük sandalına karşın torununu “Küçücük bir Gemicik!”Sahibi yapmak.
            3-Tüm sanayi ve ekonomik değeri olan ve Mustafa Kemal tarafından millileştirilmiş bulunan kuruluşlarımızı yabancılara “BABALAR GİBİ SATMAK!”
            4-Alanya’dan Mordoğan’a ve Urla’ya kadar, parsel, parsel arazilerimizi yabancılarımıza peşkeş çekmek!
            5-Bir gece yarısı operasyonu sayesinde tüm kahramanlarımızı, hayali suç dosyaları ve maskeli tanıklarla Silivri ve Hasdal Esir Kampında toplamak!
            6-Bilgisayar yazıcısı, kalem ve kâğıtla hükümet Darbesi yapacak hainleri! Bertaraf etmek!
            7-Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş yeteneğini hadım etmek!
            8-Türkiye Cumhuriyetinin tüm kurum ve kuruluşlarına yandaşlarını doldurmak!
            9-Avrupa’daki saf dindaşları dolandırarak büyük yayın kuruluşlarına ve servetlere sahip olanları devletin en üst katlarına taşımak!
            10-Mustafa Kemal Atatürk döneminde milletvekilleri öğrenci yatakhanesinde yatıp, karavanadan yemek yerlerken ve bir albayın maaşı kadar aylık alırlarken, milletvekillerini Meclisin lüks lokantasında ucuz yemeklerle tıka, basa doyurmak, parmak kaldırmaktan öte zahmetleri olmadığı halde on bin Türk lirası maaş ve beş bin Türk lirası emekli maaşı ile taltif etmek.
            11-Milletvekillerin sağlık harcamalarını Gaziliğe bağlamak.
            12-Devletin ve dahi Hükümetin asli görevinin halkı dinlemek olduğu ana kuralına uyarak tüm Türk vatandaşlarını tele kulakla dinlemek.
            13-Kahramanları koğuşlarda karavanadan, haini de bir adada lüks içinde beslemek.
            14-Açılım masalı ile üniter yapımızı bozmak. Tarihimizi yozlaştırmak, hainlerimizi de kahraman yapmak.
            Uzatmayayım, bayağı büyük ve Atatürk’ümüzün aydınlık çağına uymayan işler yapmışlar.

İzleyiciler

Blog Arşivi