5 Temmuz 2011 Salı

411-MUSTAFA KEMAL PAŞA/HEYET'İ TEMSİLİYE REİSİ/

                                                                   
OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı;05 Temmuz 2011.

                                   MUSTAFA KEMAL PAŞA,
                                   HEYET’İ TEMSİLİYE REİSİ,
                                         ANITKABİR/TÜRKİYE.10 KASIM 2006
         Ünlü öğretmenler boykotunda; Sayın Adnan Cengiz ile yürütmüş olduğumuz bir çalışma nedeniyle Uşak Ticaret Lisesi yeni bir binaya kavuşarak bir ortaokul ile aynı binayı kullanmaktan kurtulmuştu. Sayın Adnan Cengiz benim öğrencilerimden birisidir. Ankara İktisadi Ticari Bilimler Akademisinden mezundur. İki oğlunun adları da benim oğullarımın adları gibidir: Cansın ve Tansın.Fakir bir köylü çocuğudur ve sapına kadar,ölümüne Atatürk sevdalısıdır.Benim yazmış olduğum Mustafa Kemal’e Rapor yazılarımı kendi parası ile çok güzel siyah bir kağıda (50.000) adet bastırarak,Anıtkabir’de ziyaretçilere dağıtırdı. Bu yazılarımızın çerçevettirilerek iş yerlerine asılmış olduğuna çok kereler tanıklık etmişimdir. Bizler hiçbir kimseden ve ne yazık ki sınıf arkadaşlarımızdan bile ne destek ne de anlayış bulabilmiş değiliz. Sınıf arkadaşlarımız her hafta muayyen bir günde toplanıp, eski hayatlarından ve torunlarının köpeklerinden bahsetmektedirler. Geçmişe ve bir şeye saplanıp kalmak, üretmek ve yaratmaktan yoksunluğun belirtisidir. Bendeniz bu toplantılardan elimi ve ayağımı çekmiş durumdayım. Geçen gün;1946 Kara Harp Okulu mezunu bir Emekli komutanım:
         “Neden buralardaki toplantılara gelmediğinizi anladım: Size verilecek bir şey olmadığı yerlerden hep uzak kalmaktasınız!” Buyurdu. Aslında bendeniz her şeyden önemli dersler almaktayım. Ama:”C’est toujours la meme gitare”-Hep aynı şarkıyı” da dinlememekteyim.
         Bendeniz analiz ve yorumlarımda ikircime pek düşmem. Çünkü ve dahi çünkü;OBJEKTİF ÖLÇÜ,BAĞIMSIZ YARGILLAMA VE ÖZGÜR DÜŞÜNCENİN ışığı altında ANALİZ,SENTEZ VE YORUM yapmaya gayret ederim.Yatay,düşey, paralellilik ; renk,şekil ve hareket birliği ölçülerinden ayrılmam.İktidarlar değişse de benim ölçülerim değişmediği için bendeniz hep tenkitlere uğrayarak kenara itilirim.
         Dünya siyasetinde devletler satranç oyunundaki gibi yerlere ve değerlere ve hareket yeteneklerine sahiptirler. Kimi devletler satranç oyuncusu gibidirler. Kimileri; Şahı, kimileri Veziri, kimileri Fili,  Kaleyi, At’ı ve Piyadeyi oynarlar. Kimileri de satranç oyununa bile giremezler. Türkler, tarih boyunca satranç oyuncusu olmuşlar;Türk kimliğini ve ulusal değerlerini Arap ve Yahudi mesellerine kurban ederek satranç oyununda piyade durumuna düşmüşlerdir.Bu böyle sürerse,yakında satranç dışı kalacağımız kaçınılmazdır.Satranç kurallarına göre oynanan stratejik bir oyundur.Türk Toplumu hileli zar kullanarak kazananları kutlamaktadır,oyunun kurallarını irdelemek aklına bile gelmemektedir.Çünkü akıl yerine Bulgur, Nohut ve Beleş Para ile beslenen duygu geçirilmiştir.
         On sene kadar önceydi; İzmir Milli Kütüphanesi Müdürlüğüne teslim ettiğim “Nurculuk” adlı kitabımın ön sahifesine şöyle yazmıştım:”
         “Ya Mustafa Kemal Atatürk’ün Işıklı yolu ya da; Norslu Sait’in yolu. İkinci yol tutulursa 20 seneye varmadan İran, Afganistan ve Suudi Arabistan’a dönmemiz kaçınılmazdır”Osman Türkoğuz; Menemen Hatundere Köyünden, Atatürk’ün askeri.
         Çatlayan duvarın ağzını sürekli olarak beyaz kireçle tıkayanlar, yıkılan duvara boşuna suç yüklemesinler ve de suçlu aramasınlar.
         Şimdi, izninizle 10 Kasım 2006’da Anıtkabir’de ziyaretçilere dağıtmış olduğumuz raporumuzu veriyorum: Raporumuzun sol köşesini Mustafa Kemal’in kalpaklı fotoğrafı süslemekteydi:
                   MUSTAFFA KEMAL PAŞA,
                   HEYET’İ TEMSİLİYE REİSİ,
                            ANITKABİR/TÜRKİYE.
         2006 yılının 10 Kasım günü, Anıtkabir’e çıktık. Genel durum ve görünüş!
         “Laik, Demokratik, Çağdaş ve Evrensel değerlere sahip Sosyal Hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dört bir yanını Tarikatlar ve onlara bağlı eğitim ve öğretim kurumları sarmış. İmam-Hatip çıkışlı kişiler; başta TRT olmak üzere,Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurum ve kuruluşlarına yerleştirilmiş!Milli Eğitim Bakanlığına (765) dini okul çıkışlı  kimesneler alınmış!Yüce İslam dininin insanlarımızı mutlu edecek kurallarının içleri boşaltılarak,Türban ve Çakşır ve dahi Şalvar giyinmeye indirgenmiş.Evlerinde ocaklarını tüttüremeyen Garibanlar,Ramazan çadırlarına şükretmeleri için doldurulmuş.
         Osmanlı’nın Düyun’u Umumiye’si, IMF olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin başına musallat edilmiş.
         Globalleşme masallarıyla,tüm ekonomik ve sosyal değerlerimiz ve dahi bankalarımız yabancıların yararlarına sunulmuş.Sümerbank ve Etibank,ansiklopedilerimizde sözcük olarak kalmış!
         Kıbrıs Rum kesimi, Ermenistan ve diğer dış devletler; dış borçlarımız arttıkça ve dış egemenliğimiz zayıfladıkça, tek kale oynamaya başlamışlar.
         Tarikatların kontrolüne giren iktidar, şekli İslama ve şekilci ATATÜRKÇÜLÜĞE soyunmuş!
         Alanya’dan Karaburun’a kadar yabancılara satılmadık taşınmazımız kalmamış.—ek; Çeşmealtı’na girişteki saklı koy Amerikalılara,  bir ada üzerine kurulmuş bulunan Urla Devlet Hastanesi de Fransızlara satılmıştır—
         Bazı sahil belediyelerimiz de su ve elektrik gider makbuzlarını İngilizce olarak düzenlemeye başlamışlardır.
         Tarikatlar ve dahi Politikacılar, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı saldırıya geçmişlerdir.”Ulusal Kurtuluş Savaşını yapan Türkiye halkına “ Türk Milleti DENİR!”tanımımız, bazılarınca ortadan kaldırılmış,“Fenerbahçeliyim,””Galatasaraylıyım,”der gibi;”Türkiyeliyim” sözü Türk Ulusu için üst kimlik olarak ortaya atılmış; Doğu ve Güneydoğu kökenli yurttaşlarımıza “nerelisin?” diye sorulduğunda;”Türkiyeliyim ve Kürdüm!” yanıtları alınır olmuştur.
         Camilerden çıkmayan ve yirmi dört saat Müslümanlık reklamı yapanların çocukları Amerika Birleşik Devletlerinde yaşarlarken; gerçek Müslümanlarımızın çocukları eşkıya karşısına dikilmiştir. Askerlik, her Türk’ün Hak ve yükümlülüğü iken; Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı olarak KISA DÖNEM ASKERLİK ile güçlülerin çocukları  korunmuş;Emeklilik,devlete hizmetin karşılığı iken ,KIYAK EMEKLİLİK yaratılmış ve ulusal değerlerimizin içi boşaltılmıştır.
                   “Yemen yolları çukurdandır,
                   Karavanamız bakırdandır.
                   Zenginler bedel öder;
                   Şehidimiz—Askerimiz—Fakirdendir.—Yeni, bu türküyü söyleyen halkımız,haksızlığı tek yol yapanların yollarından gitmektedir!—
         Amerika birleşik Devletlerinin askeri dergilerinde SEVR HARİTALARI yayımlanırken; bazı belediye başkanları, barajlarımızın gelirlerini resmen isterlerken; Osmanlının uykusu ile uykulara yatılmıştır.  
                           Sayın Heyet’i Temsiliye Reisimiz;
         Bizlerde; Korkmak,Bıkmak,Yılmak ve dahi yolumuzdan dönmek yoktur.2005 yılında;ANITKABİR’E gelenlerimizin sayısı 3.800.000 kişi iken,2006 yılının ilk on ayında,Huzurunuza gelenleri sayısı (6.331.000) kişiye ulaşmıştır. Bu sayı arttıkça;”Dâhili ve Harici Bedhahlar” kahıra uğrayacaklardır.
         İşte İran, işte Afganistan, işte ırak ve işte Lübnan! Tarikatlar; dini ve imanı bir yana bırakmış, birbirlerini öldürmedeler, İŞTE BİZ,BU NEDENLE LAİKİZ!
         Adresimiz.                                         Ve İmzamız
         Kasap sürüden ayırdığı koyunları teker, teker keserken kesilen koyun ve sürü otlamakta, hiçbir tepki göstermemektedir. Kösemen koyun bir uçurumdan atladığında da tüm sürü de peşinden atlayarak ölmektedir. Bu olayların örneği de çoktur.1946 senesinde bu felakete uğrayan bir çobanın 300 koyununun telefini Türkiye Büyük Millet Meclisi karşılamıştı.
         Büyük Orta Doğu Projesi Türk toplumunun bireylerini ve sosyal içerikli derneklerini ve de siyasi partilileri hiç mi hiç ilgilendirmemektedir. Amerika ve Avrupa; önce Tunus’u Emperyalist bıçağının altına yatırdı. Sonra Mısır bıçak altına başını uzattı. Sıra Yemen’e ve Suriye’ye geldi. Diğer İslam koyunları gayetle huzurlu bir şekilde Kasaba yardım etmektedirler. İran, içteki yönetim şekli ne olursa olsun dişli ve onur sahibi bir ülkedir.Bu ülke;Türkiye’nin ve Suudi Arabistan’ın yardımı ile çökertildiğinde sıra Türkiye’ye gelecektir.Eyaletlere ayrılmış,üniter yapısı ve silahlı kuvvetleri dumuru uğratılmış bir ülkeyi parçalayarak dağıtmak çok kolay olacaktır.
         275 sene önceki Floransa ceza kanunundan tüm dünya ülkelerinin almış olduğu bir suç vardır:”Vatana İhanet Suçu.”Bir ülkenin toprak ve ulusal bütünlüğü aleyhine işlenmiş suça,evrensel olarak”Vatana İhanet Suçu!” denilmektedir.Eski TCKanun’un 125’inci maddesinde düzenlenmiş olan bu suç,Yeni ceza Kanunumuza ve terörle Mücadele Kanunumuza da aynen alınmıştır.BOP’TA görev almak;”Vatan Hainliğidir!”Daha nasıl anlatmalıyım Sayın Seyircilerimiz!
        
                  
        

İzleyiciler

Blog Arşivi