23 Ağustos 2011 Salı

429-ACIKLI BİR ANIM!

                                                                               
                                              

            OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@hotmail.com
            Çeşmealtı;20 Ağustos 2011.

                                   ÇOK ACIKLI BİR ANIM!
                                   “Gidemediğiniz yer, sizin değildir!”Halil Rıfat Paşa, İzmir Eski Valisi.
            “Türk milletine zorla hiçbir şeyi kabul ettiremezsiniz; bir Pars gibi üzerinize atlayarak sizi parçalar. Güzellikle kabul etmeyecekleri hiçbir şey yoktur!” ”Bir İtalyan Profesör.
                                  
            14 Nisan 1985 tarihinde; Konya jandarma Bölge Komutanlığının plan tatbikatlarını izlemeye Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sayın Mehmet Buyruk ta gelmişlerdi. Plan tatbikatlarının senaryolarını, her rütbeliye sorulacak soruları ve yanıtlarını da bendeniz hazırlamıştım. Ayrıca; plan tatbikatını yönetecek olan komutan için Plan Tatbikatı Cereyan Planını da yazarak komutanın masasına koymuştum. Tüm plan ve krokileri ve tatbikat salonunu da Ordonat Bölük Komutanımız Yüzbaşı Sayın İlker Yıldızca hazırlamıştı. Çok becerikli, çalışkan, yorulmak bilmez ve yaratıcı bir subaydı. Yağmurlu bir havada, açıkta bulunan 6000 torba çimentoyu, hiç para ödemeden ıslanmaktan kurtarmıştı. Eğitime çıkmadı diye hakkında soruşturma açılmıştı. Bölge komutanlığının ve tüm bağlılarının 8 il jandarma alayı,59 İlçe jandarma bölük komutanlığı ve 450 Jandarma karakolunun ita âmiri ve bölgenin kışla komutanı da bendenizdim. Şimdi; Jandarma Teşkilatından kovulmuş bulunan bu subayımıza emri de ben vermiştim ve bunu da askeri mahkemede itiraf etmiştim:
            “Önemli olan acele inşa edeceğimiz 700 tonluk Ordonat ve Levazım deposunun malzemeleridir. Malzemeleri yağmurdan korumalıyız. Eğitime sonra da çıkabiliriz. İşi askeri mahkemeye de aksettirdiler,--Utanarak yazmaktayım—Ordonat Bölük Komutanı ve Emanet Komisyonu Başkanı Sayın Ordonat Yüzbaşısı İlker Yıldızca’yı mahkûm ettirdiler. Bendeniz emekli olduktan sonra da Jandarma Teşkilatından kaydını silmişler. En çok hayıflandığın şeylerden birisi de, Selçuk Üniversitesinde, Arkeoloji Fakültesi 2’inci sınıfından da ayrılması olmuştu. Ne ise.12 Jandarma bölge komutanlığı içersinde; üç ay gibi kısa bir sürede, anılan depoyu yalınız ve de yalınız, Sayın İlker Yıldızca ile biz inşa etmiştik! Artan malzemelerle de üç katlı bir bölük binası ve çamaşırhane de yapmıştık.
            Plan tatbikatımız çok mükemmel bir şekilde yürütülmüştü. Altı tatbikatımız da sosyal Olaylara aitti. Sayın Mehmet Buyruk, bizlere terörle mücadele için bir öneri emri vermişti ve de benim de kanım donmuştu:
            “Valilere söyleyiniz; karakollarınızın pencere ve kapısına tel taktırsınlar. Karakol personeli de gece göreve çıkmasın, karakol etrafında mevzide kalsınlar!”
            Bendeniz, oturmakta olduğum yerden izin almadan bağırdıydım:
            “Alan hâkimiyeti ne olacak Sayın Komutanım!”Bölge Komutanımız; çok tanınmış bir Jandarma Tuğgeneraliydi. Amcası Ulusal Kurtuluş Savaşı Kahramanlarından ve Genelkurmay İkinci Başkanlarımızdan Orgeneral Salih Coşkun idi ve kendileri de DÖRT jandarma Genel Komutanına emir subaylığı yapmıştı. O dahi dayanamadı:
            Sayın Komutanım; Albay Osman Türkoğuz bu konularda çok bilgili ve deneyimlidir. İzninizle o da fikirlerini söylese!”Dediğinde, Sayın Orgeneral Mehmet Buyruk:
            “Yok, yok gereği yok! Benim dediklerimi yapsınlar yeterlidir!”Buyurdulardı. Birkaç gün sonra da; Sayın Orgeneral Mehmet Buyruk’un emirleri, Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay başkanı Tümgeneral Hulusi Sayın imzası ile tüm Jandarma Teşkilatına yayımlanmıştı. Bendenize bu konuda konuşma fırsatı verilseydi, bir sorunun cevabını isteyecektim:
            “Sayın Komutanım; jandarma karakol mensupları, geceleyin terörden kendilerini ve karakollarını koruyacaklar! Halkımızı, onların namuslarını, canlarını ve mallarını ve dahi egemenlik alanlarımızı kimler ve nasıl koruyacaktır? Arz ederim!”Diyerek serenadıma başlayacaktım. Acemilik ve dahi dangalaklık benimkisi! Komutan kararını vererek tebliğ ettikten sonra bun üzerine söz söylemeye kalkmanın, iyice mimlenerek kara kaplı deftere girmek olduğunu bilmiyor da değildim!
                        Alan Hâkimiyeti=”Gidemediğiniz yer sizin değildir!”
            Konu çok geniş alanım dar. Jandarmaya ait olan Eğirdir eğitim tesisleri 1925 yılında orduya devredilerek, Dağ Okulu adı altında eğitime başlamıştı. İkinci Dünya Savaşından sonra; Amerikalıların Paris’te; Almanlara karşı Gayrı Nizami Harp kurallarını başarı ile uygulayan Efsanevi Komando Yarbayı Fransuva Delisu Türkiye’ye gelerek komando eğitimini başlatmıştır. Bunun kursundan başarı ile geçen Jandarma Binbaşısı Mehmet Kızılsu komutanlığında, Foça’da tabur seviyesinde bir komando okulunu Jandarma Genel komutanı Orgeneral Rahmetli Fikret Esen açtırmıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Foça’ya yerleşen 101’inci Piyade Alay Komutanı Albay Cemal Gürsel, subay ve erleriyle yoktan bir kışla yaratmış, kışlanın ana binasının alnına da:”Kemiğinden etine 101’inci piyade alayının subay ve erlerinin gayretine!” Yazdırmıştı. Sonradan tütün depoları olan bu binaları Büyük Komando Subayımız Sayın Mehmet Kızılsu ve Rahmetli Emin Şahinoğlu mükemmel bir kışla haline dönüştürmüşlerdi. Kıbrıs kahramanlarından Emekli Jandarma Tümgenerali Hasan Cemil Erdem, Korgeneral rütbesiyle jandarma Genel Komutanlığı komutan muavinliği görevinden emekli olmuş Sayın Hakkı Kılınç ve Sayın Yusuf Soybaş ile Amerikalı özel kuvvetlerin bu okulda açmış olduğu komando kursunu bitirmiştik. Amerikan Özel Kuvvetlerine mensup, Binbaşı Cleam komutasında,16 kişilik bir komando timi, Foça’ya gelmişti. Bu timde, birçok basit ameliyatı gerçekleştiren, bir sağlık astsubayı,birisi Vest Point mezunu dört subay ve  herbirinin görevi belirli astsubaylar vardı.Bu 16 kişilik komando timi,250 kişilik bir bölüğün görevini başarılı bir şekilde yapabilme yeteneğine sahipti. Jandarma, terörle savaşmanın yöntemlerini belirleyen Gayri Nizami Harp kurallarına, pratik olarak, çok erken vakıf olmuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri Nizami Harp Kurallarına çok sıkı bir şekilde bağlı kalmıştı. Bu farklılık Korgeneral İsmail Selen’in bir Tuğgeneral kadrosuna tayin edilmesine de neden olmuştu. Rahmetli Korgeneral İsmail Selen benim sınıf arkadaşımın kız kardeşiyle evliydi. O’NUN bana anlattığına göre, bir birifinkte, Rahmetli İsmail Selen, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’a:
            “Derme, çatma birliklerle gerillaya karşı başarılı olunamaz. Gerilla Savaşının kurallarına göre harekâtımızı belirleyerek teşkilatlanmamız gerekir. Yoksa yarın bunlar hepimizi teker, teker öldürürler!”Demiş. Daha da bir şeyler söylemiş ama bunlar da bende kalsın.
            A-1*Gayrı Nizami Harp=Asimetrik Savaş. Makro ile Mikro’nun Savaşıdır. Akıllı farenin fili yenme savaşıdır. Fare, filin ayağını ısırır; sonra da hortumunu ucunu ve kuyruğunu ısırır. Buralarda açmış olan yaralar mikrop kaparak enfeksiyona neden olurlar. Uyuyamaz hale gelen fil, huysuzlaşarak birçok hata yapar ve de mikroptan ölür.
            Asimetride; Mikro olan güç Makro olan güçle simetrik hale gelirse İç Savaş başlamış olur. Gerilla deyimi ve güç eşitliği De Facto durumunu ortaya attırır Makro olan güç, Mikro ile simetrik hale dönüşebilirse başarı şansı yüzde yüz olur.
            2*Büyük birliklerin ve polisin ve de sabit jandarma birlikleri alan kontrolünde kullanılmalıdır. Kentleri, yerleşim alanlarını, her türlü tesisleri, yolları, köprüleri ve kavşakları kontrol altında tutmak şarttır. Büyük birlikler, operasyon bölgesinin abluka altına alınmasında kullanılmalıdır.
            3*Sınırların, gümrük kapılarının limanların her türlü giriş ve çıkışların ve de otogarların çok iyi kontrol edilmesi şarttır.
            4*Sosyal, Ekonomik, Kültürel ve Sosyal şartların ülke düzeyinde doğru orantılı olarak kullanılması şarttır.
            5*Bölücü gücün, demokrasi numarası ile örgütlediği siyasi uzantılarına, iç ve dış destekleyicilerine kesin olarak izin verilmemelidir.
            6*Bu kirli savaş oyunu iktidar olmak için kesinlikle kullanılmamalıdır. Birlik ve beraberlikle hareket etmek, başarının en büyük şartıdır.
            7*Yollar üzerindeki akaryakıt istasyonları ve lokantalar çok sıkı kontrol edilmelidir. Mücadele birliklerinin hareketleri bürokratik yetkilerle sınırlandırılmamalıdır.
            8*Sayın Emekli Deniz Kurmay Kıdemli Albay Vural Vural, bir CİA Ajanından Güneydoğu’da 3500 CİA Ajanı olduğunu öğrendiğini açıklamıştı. Gazetelerimiz MİT’İN DE bunu doğruladığını yazmıştı. Terörün var olduğu bölgelere gazeteci, turist ve sair isteklerle gelmek isteyenler kesinlikle önlenmelidir. Teröristlerle yapılan röportajların ve çete mensuplarının resimlerinin yayımlanması USA’DA bile cezayı müeyyideye tabidir. Ağrı Dağında NUH’UN Gemisi masalları ile Ermeni isteklerinin canlı tutulması göz ardı edilmemelidir.
            9*Büyük şehirlerimizde bölücüler lehine gösteri yapanlara ve araçları kundaklayanlara çok özel işlem yapılmalıdır.
            B-Ne kadar büyük askeri güç operasyon için kullanılırsa zayiat ta o nispette artmış olur. Bölücülere karşı büyük askeri güç kullanıldığında; bölücüler sabotaj timlerindeki militan sayılarını o nispette küçültürler. Sabotajlarda ve suikastlarda 1,2 ya da 3 kişilik timleri kullanırlar. Büyük bir güçle çarpışmaktan kesinlikle kaçınırlar. Dünya ölçülerine göre, 1 bölücüye karşı verilmiş olan kayıp 17dir.
            C-Halk üzerinde yersiz baskı yapılmamalı ve en gaddar militan için bile intikam hırsı ile hareket edilmemelidir.
            D-Her operasyonda Uçak ve ağır silah kullanılmamalıdır. Çeşitli görevler için süreklice helikopter kullanılmalıdır. Gidip-Dönmekle başarı şansı rastlantılara bağlı kalmaktadır. Mücadele güçleri dağlarda ve eyleme açık bölgelerde kalıcı olarak hareket etmelidir. Kritik bölgelerdeki yollar ve geçitlerde tıkama mevzileri kurulmalıdır. Her hangi bir sabotaj ve sui kasten sonra; aynı biçimde, çok sayıda uçak, tank, askeri birlik faaliyeti halk üzerinde karşı tarafı çok güçlü gösterir.”Karanlıktan yararlanarak kaçmışlardır!”Özür olarak kullanılmamalıdır. O zaman:”Siz niye ve neden karanlıktan yararlanmıyorsunuz?”sorusuna muhatap olunmaz mı?
            E-Trafik ve araç kontrolleri sürekli olarak, aksatılmadan sürdürülmelidir.
            F-Arşivimden aktaracağım bilgiler, Sayın RTE Hükümetinin, sözlü ve yazılı basınının ve bilcümle hempalarının SKOPOGOAT—Günah keçisi olarak—Türk Silahlı Kuvvetlerini ve O’NUN Kahraman mensuplarını seçtiklerini göstermektedir. Bekri Mustafa Fatih Camisine imam olduktan sonra,konuşmamız neye yarar ki!

                Abdullah Gül’ün Başbakan iken Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşma

Abdullah Gül’ün başbakan Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşma Doğu Perinçek tarafından Televizyon kanallarında anlatılmasına rağmen, hükümet tarafından hâlâ yalanlanmadı. Eğer bu iddialar doğru değilse Abdullah Gül’ün bunları çoktan yalanlaması gerekirdi.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perincek’in
Milletvekillerine 16 Temmuz 2003 tarihli mektubu:
“Abdullah Gül ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa 9 maddelik bir gizli mutabakat yaptığını itiraf ediyor”
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 16 Temmuz 2003 günü milletvekillerine bir mektup yollayarak, Abdullah Gül’ün başbakanlık koltuğunda oturduğu 3 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli mutabakatın içeriğini bildirdi. Bilindiği gibi bu gizli antlaşmayı Abdullah Gül, Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmişti (Vatan, 24 Mayıs 2003).
16 Temmuz 2003
Sayın Milletvekili,
GİZLİ MUTABAKAT DOĞRULANDI
Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu güvenilir kaynaklardan öğrendiğimize göre, 11 Türk subay ve astsubayının bir ABD bölüğü tarafından Süleymaniye’de esir alınmasından sonra, AKP hükümeti ile ABD hükümetinin yetkili kıldığı üst düzey yöneticiler arasında çok gizli görüşmeler yapılmış ve ABD’nin uzun süredir dayattığı mutabakat konusunda anlaşmaya varılmıştır.
İşçi Partisi, hem askeri çevrelerde ve Dışişleri Bakanlığında, hem de AKP çevrelerinde araştırma yaparak, gizli görüşmeler ve gizli mutabakatın içeriğinin “ne yazık ki doğru” olduğunu saptamıştır.
ABD Büyükelçisi Pearson da, PKK/KADEK ile Türk hükümetinin bilgisi dâhilinde görüşme yaptıklarını açıklayarak, Gizli Mutabakatı doğrulamıştır.
GİZLİ MUTABAKATIN TARİHÇESİ
Uzun süredir Türkiye’ye dayatılan mutabakatın yol gösterici prensiplerini içeren ilk hali, ABD Dışişleri Bakını Powell ile Abdullah Gül arasındaki görüşmelerde iki sayfalık ve 9 maddelik bir metin halinde kabul edilmiştir. Abdullah Gül, bu gizli anlaşmayı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmiştir (Bkz. Vatan, 24 Mayıs 2003).
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal’in 15-19 Haziran 2003 tarihleri arasındaki Washington temasları, gizli mutabakat zemininde yürütülmüştür. Ziyal’in, temaslardan sonra Dışişleri Bakanlığı’nda yaptığı özel toplantıda verdiği bilgiler de gizli mutabakat ile aynı yöndedir.
Gizli mutabakat, en son geçen hafta AKP hükümeti ile ABD üst düzey yetkilileri arasında gizli görüşmelerde sonuca bağlanmıştır.
GİZLİ MUTABAKATIN İÇERİĞİ
Gizli mutabakatın içeriği özetle şöyledir:
1. Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek: Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, dört ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.
2. Sınır harekâtlarına son: Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’İN Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına da son verilecek.
3. PKK’ya askerî harekât için ABD’den izin: PKK/KADEK’E karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
4. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’ karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, “Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı” çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.
5. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.
6. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına [Belgede konsept deniyor] göre ayarlanacak, Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecektir.
7. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözüm ona ‘Kürdistan’ adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.
8. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.
9. PKK/KADEK yasallaştırılacak: Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
10. Belediyelere özerklik: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
11. Dört yılda aşamalı olarak federasyona geçiş: Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona geçecek.
12. Kıbrıs’ta Denktaş devre dışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli” denen uygulamayla devre dışı bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.
13. Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tutum: Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık, sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
14. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak, Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN AĞIR SUÇU İŞLENİYOR
Sayın Milletvekili,
Milletimizden ve TBMM’den gizli olarak başka bir devlet ile mutabakatta bulunmak, ağır bir suçtur.
Mutabakatın uygulanmasına başlanmıştır. Bu uygulamaya şu veya bu düzeyde hizmette bulunmak da suçtur.
Bu Gizli Mutabakatla işlenen suçlar şunlardır:
1. TCK 125. maddede tanımlanan suç: Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitabının Birinci Babında “Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler” düzenlenmiştir. 125. Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır. Burada korunan hukuki yarar, Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu yararlar, maddeye göre dört çeşit eylemle ihlal edilebileceğinden, seçimlik hareketli bir suç söz konusudur. Ayrı, ayrı suç oluşturan eylemler şunlardır:
1. Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya,
2. Devletin bağımsızlığını azaltmaya,
3. Devletin birliğini bozmaya,
4. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya
Matuf (yönelik) fiil veya fiillerden birini işlemek.
Her dört halde de suçun maddi unsurunun oluşabilmesi için, maddede yazılı maksatların gerçekleşmiş olması gerekmiyor. Amaca yönelik eylemlerden birinin işlenmiş bulunması suçun oluşması için yeterlidir.
Failler, Hükümet mensuplarıdır. Bulundukları konum itibariyle, maddede yazılı hedefleri gerçekleştirmeye elverişli olanaklara sahiptirler.
TCK 127. maddede tanımlanan suç: “Yabancı devletin, Türkiye devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması maksadıyla yabancı ile anlaşan veya bu maksada yönelik diğer eylemlere girişen kimseler” suç işlemişlerdir. Türkiye devletini tarafsızlık ilanına veya tarafsızlığını korumasına veya savaş ilanına veya savaşın devamına veya barış antlaşması yapmaya mecbur kılmak veya mecbur kılmaya yönelik faaliyette bulunmak için yabancıyla anlaşmak da suçtur.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, Mutabakata göre, “ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlamak, askerî birlik vermek” taahhüdünde bulunmuşlardır. Hatta bu tür sözler, kamuoyu önünde verilmektedir. ABD ile Ortadoğu’da askeri işbirliğinin başka bir anlamı yoktur. ABD, İran ve Suriye’ye karşı düşmanca niyetlerini açıklamıştır. Bu koşullarda ABD’nin İran’a karşı girişeceği askerî harekâtlara şu veya bu alanda destek vermek, “Türkiye’ye yönelik hasmane hareketlere neden olma” eyleminin işlenmekte olduğunu ifade eder.
Bu suçun tamamlanması için, belirtilen maksatla yabancı ile anlaşma yeterli olup, savaşın gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Maddede geçen “bu maksada matuf fiiller”, anlaşma dışında savaşı tahrik edebilecek nitelikteki her türlü faaliyeti ve hileli eylemleri kapsamaktadır. Anılan maddede, savaş kışkırtıcılığı yapmak da aynı şekilde cezalandırılmaktadır.
TCK 146. maddede tanımlanan suç: Bu madde bilindiği gibi, kurulu anayasal düzeni ve TBMM’yi cebren tebdil, tağyir ve ıskat teşebbüsünü ceza yaptırımına bağlamıştır.
Anayasa’nın Başlangıç bölümünde ve ilk maddelerinde, anayasal düzen tanımlanmıştır. Buna göre, millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olması, devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü, anayasal düzenin temel kurum ilkeleri içindedir.
Maddede, maddi unsur olarak “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasa’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye Anayasanın hükümlerine aykırı ve Anayasanın müsaade etmediği bir usulle icraya başlama cezalandırma için yeterlidir. Çünkü, 146. maddede tanımlanan suç, tehlike suçudur. Bu suç, idare edilenler tarafından işlenebileceği gibi, kullanılan vasıtanın neticeyi elde etmeye elverişli olup olmaması açısından daha çok idare edenler tarafından işlenmeye elverişlidir.
ABD ile Gizli Mutabakatın maddeleri incelendiği zaman, 146. maddede korunan anayasal düzenin en temel kurum ve ilkelerini cebren ortadan kaldırma ve değiştirme suçunun oluştuğu görülür.
Öte yandan bu Gizli Mutabakatı kararlaştıran ve uygulamaya başlayanlar, yasama organına ait yetkileri kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ıskata teşebbüs suçunu da işlemişlerdir.
Anayasa’nın 92. Maddesine göre; “milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına” ve “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir”. Varılan Gizli Mutabakat, doğrudan yetki ve sorumluluğunda bulunan bu gibi temel konularda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni devre dışı bırakmaktadır.
GİZLİ MUTABAKAT UYGULANIYOR
Sayın Milletvekili,
Bu Gizli Mutabakatın, milletimizin bağımsızlığını, devletin egemenliği ve tekliğini, Türkiye’nin bütünlüğünü açıkça ortadan kaldırmaya ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zaafa uğratarak etkisiz hale getirmeye yönelik içeriği, çeşitli uygulamalarla doğrulanmaktadır. Her şey apaçık dünya kamuoyunun ve milletimizin gözleri önünde cereyan etmektedir.
Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa dokuz maddelik bir gizli antlaşma yaptığını itiraf etmiştir (Vatan, 24 Mayıs 2003).
ABD, Türk askerini Kuzey Irak’tan çıkartmak için askeri eylemlere başlamıştır ve Erdoğan-Gül ikilisi, Türkiye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden bu eylemlerde ABD ile açık işbirliği halindedir.
ABD ile PKK/KADEK arasındaki görüşmelerin Türk hükümetinin bilgisi dâhilinde yürütüldüğünü, ABD Büyükelçisi açıklamıştır.
Erdoğan hükümetinin ABD’yle Ortadoğu’da askerî işbirliği faaliyetinin İran ve Suriye başta olmak üzere komşularımızı hedef aldığı, hem ABD yetkilileri, hem de Erdoğan hükümeti yetkilileri tarafından sık, sık açıklanmakta ve müzakere edilmektedir.
ABD’nin Türk Ordusunun askeri gücünü indirmeye ve savunma kavramını belirlemeye yönelik baskıları hayata geçirilmektedir.
Hükümetle işbirliği halindeki çevreler, Kuzey Irak’ta fiilen kurulan kukla devletin Türkiye tarafından tanınması için herkesin gözü önünde kamuoyunu imal faaliyeti yürütüyorlar.
PKK/KADEK elemanlarının affedilmesi yönündeki yasal düzenlemelerin de ABD’nin baskılarıyla hazırlandığı ortadadır.
Yine Türkiye devletinin tekliği ilkesinin belediyelerin özerkleştirilmesi üzerinden adım adım tasfiyesi planları da açıkça uygulanmaktadır.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin Türkiye’nin güvenliğine ve KKTC’nin egemenliğine karşı ABD ile Kofi Annan Planını hayata geçirecek tertiplere girdiği ve Cumhurbaşkanı Denktaş’ı sırtından hançerlediği de herkesin çıplak gözleriyle izlediği olgulardır.
37 yıldır onaylanmayan İkiz İhanet Yasalarının, sinsi tertiplerle ve TBMM çoğunluğunun haberi bile olmadan onaylatılması da, ABD ile Gizli Mutabakat sürecinde gerçekleştirilmiştir ve suç kanıtları arasındadır.
Gizli Mutabakat’ın kabul edilmesinin ötesinde uygulanmaya başladığını gösteren kanıtlar, ortalıkta dolaşmaktadır ve toplanmayı beklemektedir.
Ne var ki suçlular, suçlarını milletvekili dokunulmazlığından yararlanarak işlemeye devam ediyorlar.
Hiç kimse, hele TBMM ve üyeleri, böyle ağır suçların işlenmesini kayıtsız bir tavırla seyredemez.
TBMM’NİN SORUMLULUĞU
Bu durumda TBMM ve tek, tek bütün milletvekilleri ağır bir sorumlulukla karşı karşıya bulunuyorlar.
Anayasa’nın 83. Maddesinde yer alan “yasama dokunulmazlığı” ve 100. Maddesindeki düzenleme bu tarihi sorumluluğunuzu daha da artırmaktadır.
Anayasa’nın 148. Maddesi, bu suçları işleyen hükümet mensuplarının “Yüce Divan” sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yargılanmalarını öngörmektedir. Ancak, bu yargılamanın yapılabilmesi için öncelikle 100. Madde uyarınca “Meclis soruşturması” yapılması gerekmektedir.
Bunun için, ABD ile bu Gizli Mutabakatı gerçekleştiren Başbakan ve Dışişleri Bakanı sıfatlarını taşıyan zatlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının onda birinin, yani yalnızca 55 sayın milletvekilinin vereceği soruşturma önergesi yeterli olacaktır.
“Yüce Divan”da iddia makamını temsil edecek olan Yargıtay C. Başsavcılığı’nın göreve başlayabilmesi, sizlerin bu tarihi görevi yerine getirmenize, vereceğiniz meclis soruşturması önergesi ile başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül olmak üzere sorumluların Yüce Divan’a sevkinin önünü açmanıza bağlıdır.
Sayın TBMM Başkanı ve Sayın Milletvekilleri,
TBMM, AKP iktidarı ile ABD arasında yapılan Gizli Mutabakatı görüşmek için derhal toplanmalıdır.
Milletimiz, Gizli Mutabakat konusunun soruşturulması için, 55 sorumlu milletvekilinin anayasal görevlerini yerine getirmelerini beklemektedir.
Saygılarımla.
Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı
Abdullah Gül’ün ABD Dışişleri bakanı Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşmanın yer aldığı Vatan Gazetesi haberi:
Balgat’taki Bakanlık binasının ikinci katındaki odasında görüştüğümüz Abdullah Gül, şimdiye kadar söylemediği veya söyleyemediği her şeyi VATAN’A anlattı. Bomba gibi açıklamalar yaptı. Gül’ün açıklamaları, Türk dış politikasının bundan sonra izleyeceği rotayı da açıkça gösteriyor. Bakın kimlere ne uyarılarda bulundu?
Ortadoğulu liderlere
* “Ankara ile Washington’un 50 yıllık stratejik ilişkileri gelecekte çok daha yaygınlaşıp gelişecektir. Sana şunu açıkça söyleyeyim; Ortadoğu’daki bütün rejimler değişecek. Şeffaflık ve demokrasi egemen olacak. Bu bölgede ekonomik sistemler de değişecek ve piyasa ekonomisi kuralları egemen olacak. Ortadoğulu liderler halklarına demokrasi ve tam özgürlük vermedikçe, sistemlerinin yürümesi mümkün değil. Irak’ta yaşananlar bütün bölge liderlerine örnek olsun.”
* “Bu konudaki görüşlerimi, Suriye ve İran gezilerimde de ayrıca Arap Birliği toplantısında, hatta son gittiğim Pakistan’da Devlet Başkanı Müşerrefe dâhil herkese her platformda söyledim. Ortadoğu hak ve özgürlüklerin gelişeceği bir bölge olacak. Biz bu özgürlüklerin olmamasından nefret ediyoruz. Ortadoğu’nun bu duruma gelmesinden bölge liderleri sorumludur. Demokratik açılımlara öncü olmamışlardır. Bölge ancak şeffaf, modern ve serbest piyasa ekonomisinin uygulanması ile kurtulabilir.”
Amerikan yönetimine
* “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (Eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki… Powell Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var..”
* “Sen benim tezkereyi Meclis’e getirene kadar neler çektiğimi biliyor musun? Bakanlar Kurulu’nda 4 arkadaşımı ne kadar zor ikna ettiğimi biliyor musunuz? Bu süreçte Amerikan yönetimine 4 mektup yazdım. Hepsinde de temkinli olmamız gerektiğini anlatmaya çalıştım. Sonuçta ne oldu? (Eli ile işaret ediyor) Sadece 3 oy Sedat, 3 oy eksik kaldı. Cumhurbaşkanı Sezer’in tutumunu da hatırlayın…”
‘Sizden ders almalıyım’
* “Riyad’daki toplantıya Suudi Dışişleri Bakanı Faysal ve Suriye Dışişleri Bakanı Şara, hatta onlara Kuveyt ve Bahreyn Dışişleri Bakanları da katılmıştı. Toplantıda Irak konusunda, ABD’yi ağır kelimelerle suçlayan bir bildiri hazırladılar. Ben karşı çıktım ve bildirideki ifadeleri değiştirttim. Faruk Şara’ya ‘Bak bu bildiri böyle çıkarsa bunun size hiçbir faydası olmaz. Üstelik zararı olur. Irak’a dikkatle bakın’ dedim. Şara değişime razı oldu. Faysal ise bana geldi ‘Ben bu adamı 20 yıldır tanırım. Nasıl oldu da hemen ikna ettiniz. Sizden ders almam lazım’ dedi.”
* “Bak şimdi, Suriye’nin, ABD’nin İsrail-Filistin barışı için hazırladığı” Yol haritasını “Suriye neden dinamitlemeye kalkışmıyor dersin? Bizim bu konuda oynadığımız çok önemli rol var. Ama dedim ya, her şeyi kalkıp açıklayamıyorum” diye konuştu.
Saldırmakta haksızlar
* Genelkurmay’ın tutumunun eleştirilmesine de karşı çıkan Gül “İnsanlar kalktı Genelkurmay’ın ABD ile ilişkiler konusundaki tutumunu eleştirdi. Sen de eleştirdin. Ama ben onları koruyacağım şimdi.. ABD temsilcisi Halilzad buradan Irak’a geçecekti. Baktık yanında 70 dolayında asker var. Bunlar nedir diye sorduk. Koruma dediler. 70 koruma olur mu diye yeniden sorduk. Halilzad bunların kendisi ile birlikte gidip geri döneceğini söyledi. Ama kendisi tek başına geri döndü. Ne yapacaktı Genelkurmay? Susup oturacak mıydı?” dedi.
Türkiye’deki çevrelere
* Abdullah Gül, Türkiye’deki bazı çevrelerin tutumundan da rahatsız. İnsanların bilmeden yorumlar yaptığını anlatarak, “Bu konuda Türk ve Amerikalı yetkililer arasında şöyle bir fark var; Biz geçmişte yaşıyoruz. Hala tezkeredeyiz. Onlar ise artık geleceğe bakıyor. Artık biz de geleceğe bakmayı öğrenelim. Ama bilip bilmeyen herkes eleştiriyor. Tezkere sonrası Amerikalıların hayal kırıklığını çok iyi anlıyorum.. Sana gelen mesajlar bana da geldi. Ama artık onlar, bunları geride bırakmaya hazır, ama biz değiliz sanki. Ne yapılmak isteniyor?” dedi.
Bundan sonrasına dair
* Amerikan yönetimine Irak’ta normale geçişte bizim ne gibi katkılarımız olabileceğine ilişkin yazılı metin verdiklerini, bunun şu anda incelenmekte olduğunu anlatan Gül, Irak polisinin eğitimi ve insani yardım ekiplerinin gönderilmesini önerdiklerini, Washington’dan cevap beklediklerini anlattı.
* Gül, Türkiye’nin Washington büyükelçiliğindeki diplomat sayısının sadece 9 iken, Fransa’nın 400 olduğunu, bunun da Türkiye için büyük bir ayıp olduğundan söz etti.
* Gül, 6′ıncı Uyum Paketi’nin aynen Meclis’ten geçeceğini söyledi.
* Washington’da yılda 1,5 milyon dolar ödediğimiz lobi şirketinin hiçbir işe yaramadığından da bahsettik.
Haber: Sedat SERTOĞLU

29 Yorum »

1.      Bunları hangi belgelere dayanarak söylüyorsunuz. İddia mı? Gerçeklik payı var mı?
Yorum tarafından Mehmet | Haziran 5, 2007 | Cevapla
2.      Evet, burada çok net ağır ve vatan için bizler için oldukça önemli bir iddia varki ben bu antlaşmanın maddelerini de okudum.Bunların kaynağı nedir?Gerçeklik payı ne kadardır?Hayalimi yoksa gizli metinler mi ar elinizde bunları da bilmek hakkımız değil mi?
Yorum tarafından murat | Haziran 8, 2007 | Cevapla
3.      Bakınız buradaki iddialar ilk defa bu sitede yayımlanmadı, daha önce televizyonlarda da Doğu Perincek tarafından anlatıldı ve tüm milletvekillerine gönderildi ortada bu derece yaygın ve bilinen bir iddia var ve Hükümet tarafından konu yalanlanmadı, aksini söyleyen çıkmadı.
Ayrıca Abdullah gül, “Colin powell ile 2 sayfa 9 maddelik antlaşma yaptık bunları açıklayamam” diye, Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na söyledi ve bunlar 24 Mayıs 2003 tarihinde, Vatan gazetesinde de yazıldı. Sırf bu söylem bile itiraf niteliğindedir. Gizli antlaşmayı ancak meclis yapabilir, dışişleri bakanı yapamaz.
Yorum tarafından akpartigercegi | Haziran 8, 2007 | Cevapla
4.      Bu antlaşma gerçekse-AKP’den bu beklenir- Mondros’u imzalamışız ve sırada Sevr mi var. İçim, içimi yiyiyor gücümüzün farkında değiliz ki böyle antlaşmalara boyun eğip imzalıyoruz.
Yorum tarafından kerim | Haziran 11, 2007 | Cevapla
5.      YA BU AÇIKÇA VATANA İHANETTİR. BENİM ANLAYAMADIĞIM, EĞER BU ANLAŞMADA 1 DAMLA GERÇEKLİK PAYI VAR İSE GENELKURMAYIN DERHAL OLAYA EL KOYMASI GEREKMİYOR MU? BUNLAR DOĞRUYSA VATANIMIZ AÇIK, AÇIK SATILMIŞ OLMUYORMU. ALLAHINI SEVEN, VATANINI MİLLETİNİ SEVEN, ATATÜRK GİBİ BİR VATANSEVER KOMUTAN YOKMU, GELECEĞİMİZİ ÇOCUKLARIMIZI KURTARACAK. TÜRK DEVLETİ BUKADAR ACİZ OLAMAZ İNANMIYORUM. BU VATAN İÇİN KANI AKAN MEHMETÇİKLER BU ANLAŞMALARI BİLSELER BU ANLAŞMAYI YAPANLARIN YAKALARINI RÜYALARINDA BİLE BIRAKMAZ. BİZ OSMANLI TORUNUYUZ. BİZ ATATÜRKÜN EVLATLARIYIZ NE BU VATAN NE BU MİLLET SATLIK DEĞİL. TÜRK KİMSEYE BOYUN EĞMEZ, TÜRK’ÜN ÖNÜNDE HERKES EĞİLİR. BU MİLLETİN, GEREKTİĞİNDE NELER YAPABİLECEĞİNİ, BÜTÜN DÜNYA ÇOK İYİ BİLİR. SAKIN SABRIMIZI TAŞIRMAYIN. KANIMIZIN SON DAMLASINA KADAR BİZ BU VATANI KORURUZ.
Yorum tarafından aytaç ayvaz | Haziran 11, 2007 | Cevapla
6.      BİZDE İNANIYORUZ ÖYLE Mİ YAZIK BİZİM SAF TEMİZ MİLLETİMİZE YAZIK ÜZÜLÜYORUM. BİR ŞEY ALINMADAN BİR ŞEY VERİLMEZ
PEKİ BU KADAR MADDEYİ TÜRK HALKINA NASIL KABUL ETTİRECEKLER ONUDA YAZIVERİN DE TAM OLSUN.
BİR ŞEY ALINMADAN BİR ŞEY VERİLMEZ BU MADDELERDE ALINAN MİKROP KADAR BİR ÇIKAR GÖSTERİLMİYOR. BENCE İNANAN MİLLETİMİZE YAZIK. SAYGILAR
Yorum tarafından RAMAZAN | Haziran 11, 2007 | Cevapla

ABD İle Yapılan 9 Maddelik Gizli Anlaşma - PKK Neden Bitmiyor Diyenler Hainliği Okuyunuz!

1. Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son verilecek ve PKK’ya askeri harekât için ABD’den izin alınacak: Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, Türkiye sınırları içine çekilecek. Türk ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK’İN Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına son verilecek. Ayrıca PKK/KADEK’e karşı Türkiye Devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askeri harekâtlar için ABD askeri makamlarına bilgi verilecek.
2. Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.
3. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD’nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.
4. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek. Özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak. Bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına (belgede “kavram” deniyor) göre ayarlanacak. Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecek.
5. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözüm ona “Kürdistan” adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak. (Kuzey Irak -”Kürdistan” sınırları içinde kalacak olan ve özellikle Kerkük, Musul ve Süleymaniye’deki Türkmenler, ABD tarafından güvenli bir şekilde başta Bağdat ve diğer Güney Irak şehirlerine nakledilecek. ABD yetkilileri göç edecek olan tüm Türkmenlere iş olanakları sağlayacak).
6. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af ve PKK’nın yasallaştırılması: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK’e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak,
Hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
7. Güneydoğu belediyelerine özerklik ve federasyona geçiş: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek. Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona geçecek.
8. Kıbrıs’ta Denktaş devre dışı bırakılacak, Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak ve Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tavır alınacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Arafat modeli”
Denen uygulamayla devre dişi bırakılarak, Kıbrıs’ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek. Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık, sık ortaya çıkan “it dalaşı” sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
9. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek. Sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak. Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
            Şimdi; parçaları birleştirerek okuyalım ve PKK Terörünün neden ve niçin bitirilemeyeceğini iyice anlayarak, boş yere Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kahraman mensuplarına suç yüklemeyelim:
“Dünya üzerinde bulunan her devletin Milli Menfaatlerini gerçekleştirmek için Milli Hedefleri ve Milli Stratejileri vardır. Bu hedefler, Milli Güvenlik Siyaseti Belgelerinde açıklanmaktadır. AKP iktidarı sayesinde; Türkiye Cumhuriyeti, Ümmetçiliğe ve dış devletlerin önerilerine kilitlenmiş durumdadır. Bizi ilgilendiren ve bugünkü durumumuzu ve yarınımızı etkileyecek olan Tek şey, Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Güvenlik Siyaseti Belgesindeki 21’inci Yüzyıl Hedefleridir. Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinde iki önemli konu vardır, bizleri bugünkü karmaşaya ve dağınıklığa iten. Burasını iyi okuyup, aklımızı da başımıza almazsak yarın için de çok geç kalmış olacağımızı şimdiden söyleyebilirim:
            1*“21’inci yüz yılda; hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğuna STRATEJİK GÜÇ OLMA İZNİ VERİLMEYECEKTİR!”
2*”Bu hedefin sağlanması için önleyici güç kullanımı da dâhil her yola başvurulacaktır.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin, Türkiye toprakları üzerinde ÜÇ temel, ÜÇ’Ü DE mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri vardır:
“1-Büyük İsrail’in oluşturulması,
“2-Büyük Ermenistan’ın oluşturulması,
            “3-Büyük Kürdistan’ın oluşturulması.
            Daha uzun vadede:
            A-İstanbul merkezli Büyük Ortodoks devletinin kurulması,
            B-Pontus Rum ve Yunan devletinin kurulması,
            C-Konya merkezli HİLAFET devletinin kurulması!
                                   Çok önemli bir haber:
            “Ankara-Cumhuriyet Bürosu.”
            “Vali ve kaymakamlar Amerika Birleşik Devletlerine eyalet uygulaması stajına gittiler.”
            “İş İşleri Bakanlığı Strateji geliştirme Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla 35 Kaymakam ve Vali Muavini, 1,5 aylık kurs için Amerika Birleşik Devletlerine gittiler.”
            Gezi heyetinin başkanı Kadir Çakır:”Öğrendiklerimizi en iyi şekilde uygulayacağız!” Dedi.
             Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in,06 Mart 1922 tarihinde Türkiye büyük Millet Meclisi Kürsüsünden tüm dünyaya seslenmişti:
                        Efendiler,”
            “Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlandırılmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”Gazi Mustafa Kemal.
            Sayın RTE’NİN, Amerikan Başkanı tarafından gözden çıkarılacağını sanan, Kürt kökenli ve Musa Arter’in çok yakını bir AKPELİ Büyük BİR POLİTİKACI tarafından:
            “Sayın RTE’Yİ delikten aşağıya süpüreceğinize O’NU kullanmalısınız!”Dediği, yazılı ve dahi sözlü basınımıza yansıtılmıştı!
            Bdp Genel Başkanı Selahattin Demirtaş:”Türkiye (25) eyalete bölünmeli,her eyaletin de özel güvenlik güçleri olmalı!...”Dediğinde Türkiye Halkı ayağa kalkmış ve sessizce de yerine oturmuştu.Bunun bir anlaşmanın ifadesi olduğuna inanan var mıydı?
            İyi okumalıyız ve de uyanmalıyız; senelerce önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey bakınız ne buyurmuştu:
            “TÜRKİYEYİ EYALETLERE BÖLMEK LÂZIM. MERKEZİ YÖNETİMİN BİR TAKIM YETKİLERİ BUNLARA VERİLMELİDİR. BELEDİYE BAŞKANLARI DA BU KONUDA EN YETKİLİ OLMALIDIR. O BÖLGELERDEKİ HER TÜRLÜ EĞİTİM DE BUNLARA BIRAKILMALIDIR!”Buz dağının görünmeyen kısmı buradadır Sayın Seyircilerimiz.”Bu parça;”Bölerek Parçalamak” adlı yazımdan alınmıştır.
            Ps: Hava Kuvvetlerimizde komutan olan Generallerin ve değerli subaylarımızın Silivri Toplama Kampına gönderilmesini hazırlamak, Silahlı Kuvvetlerimizin içinde sürdürülen çatışmanın Politikacılara yansımasının eseridir. Eskişehir Birinci Taktik Hava Kuvvetleri Komutanı tutuklanmış; emekli edilen O’NUN kurmay başkanı Tümgeneral de İstanbul’dan AKP milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisine yollanmıştır.







21 Ağustos 2011 Pazar

428-KÖRLER ÜLKESİNDE TEK GÖZLÜ KIRALLAR!

                                                                                  

                        OSMAN TÜRKOĞUZ
                        osmanturkoguz@hotmail.com
                        Çeşmealtı;20 Ağustos 2011.

                                   KÖRLER ÜLKESİNE TEK GÖZLÜ KRALLAR!
Denize dalmadan midye çıkarılamaz. İnine girmeden de Sırtlan                      çıkartılamaz. Ostüzü.
            Sayın Mustafa Yörükoğlu, Manisa’da benim valimdi ve İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığından gelmişti. Takunyalı Biraderlerin ortancası beğenmemişti! Birgün, asayiş saatinde bana bir şey anlatmıştı ve de çok gülmüştük:
            “Sayın Komutanım; kime asayiş ve terör hakkında soru sorsam, “bilmiyorum” diyeni yok. Uzun, uzun bana akıl veriyorlar. Bu işe ne dersiniz?”Demişti.
            “Sayın Valim; benim de bu konular üzerinde size nutuk atacağımı beklemiyorsunuzdur herhalde. Ben, bu hali iki nedene dayandırıyorum:
            1*-Sizin, o kişiyi bu konuda biliyor sandığınızı sanması,
            2*O’nu adam yerine koyarak soru sormanızla kendisini, sizin kişiliğinizde kanıtlaması.
            Ülkemizde, balı yiyemeyenler balın tadını anlatmaktalar. Herkes terör uzmanı!
            Çeşmealtı’nda bir balıkçı dostum var. Küçücük dükkânının önünden geçerken Kocaman yüreğinde bana yer açar. Hafif sakallı bir Bey! Elinde Kandil’i bombalayan uçaklarımızın resmi ile bezeli bir gazeteyi göstererek ve de çok yüksek tonla:
            “Tüm Teröristleri nasıl da öldürdük!”Dedi.
            “Daha öncede çok bombalamıştık; neden bitiremedik?”Dedim.
            “Ne yani, anlatılanlar yalan mı? Dediğinde:
            “Siz bu işlerde uzmanmısınız? Komando subayı mısınız? Güneydoğuda hiç bulundunuz mu? Dediğimde de:
            “Hayır, gazeteler yalan mı yazıyorlar?”Dedi.
            “Öyle bir şey demedim, Kandil’in uçaklarımız tarafından diğer hedeflerin de uzun menzilli toplarımız tarafından vurulduğu doğrudur. Bendeniz; Uzun süre Güneydoğu’da görev yapmış bir Emekli Jandarma Komando Albayıyım. Siz, denize dalmadan midye çıkarabilir misiniz? Ses yok! Gidemediğin yer senin değildir. Egemenlik, piyadelerin süngülerinin ucundan geçen hattın içinde kalan yerlerdedir.
            Sizinle bu konuda tartışmaya girmeyeceğim. Yalınız şunu unutmayınız ki sizin bilgilendirilmeye çok ihtiyacınız var! Afganistan diye bir ülke vardır. Amerika Birleşik devletlerinin ve onun büzüktaşlarının ve dahi bizim bile orada askerimiz vardır. Amerika çok güçlüdür; havada, karada üstün teknolojiye ve silah ve haberalma gücüne sahiptir. Dağları, tepeleri ve yerleşim alanlarını çok güçlü bombalarıyla yerle bir etmektedir. Taliban’ın elinde ne uçak, ne helikopter ne de çok güçlü silahlar vardır! Beyefendi Hazretleri, Amerika, İngiltere, Fransa ve diğer hempaları üç-beş Taliban’ın önünde neden rezil oluyorlar dersiniz! Bombardımanla iş bitseydi, orada bitmiş olurdu. Uçaklarla terör bitirilemez! Terör, Kandil’e, teröristler neredeyse oraya girmekle bitirilir. Terör, Türk devleti Ankara’dan ve Türkler tarafından yönetilirse bitirilir. İşte Tahran işte almış oldukları sonuç!”dedim, adamcağız, elektrikli bisikletine atlayarak  gazlayıp gitti.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

427-HER İKİ DÜNYADA DA AŞK ÜZERİNE SERENAT!

                                                     

            OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@hotmail.com
            Çeşmealtı; 19 Ağustos 2011
                       
                                               HER İKİ DÜNYADA DA
                                                AŞK ÜZERİNE SERENAT!
            İnsanlar, cinselliğin evrenselliğini keşfederek onu yaşamlarının baş tacı haline getirmişlerdir. Pompei harabelerinde, lavların günümüze taşımış olduğu heykelleşmiş insan figürleri çok ilginçtir. Yanardağın lavları grup seksi yapanları çok habersiz ve kendilerinden geçmiş olarak yakalamış ve günümüze taşımıştır.
            Roma İmparatoru Augustus zamanında; Puplius Ovidius Nasa—Ovide-Ovid—adlı büyük bir ozan yaşamış ve “Aşk Sanatı” adıyla ünlü bir eser yaratmıştır. Bu büyük Latin Ozanına kızan İmparator Ogüst; O’NU Köstence’ye sürgüne yollamıştır ve orada da ölmüştür. 
         Ünlü Emerson,”buğdaylar başak verdiği sürece Aşk sanatı da okunacaktır!”Diyerek tarihe not düşmüştür.
            Rahmetli Ovid, aklımda kaldığına göre 64 çeşit birleşme pozisyonu tarif etmişti!  
           Babil’de; ister güzel olsun, isterse çirkin olsun, her kadın tapınağa giderek kendisi ile para karşılığı seks yapacak erkeği bekler ve kazanmış olduğu parayı da tapınakta görevli rahiplere verirdi, ibadetini yapmış ve de cennetini de garantilemiş olurdu!
            İslamiyet’ten önce de, Arabistan’da beş yüz erkekle yatan kadın övünmek ve şereflenmek için evinin önüne bayrak çekerdi. Sıffın çarpışmasını ve Hz. Ali’ye karşı Muaviye’nin kazanmasını sağlamış olan Amr ibn’ül As ta böyle evi bayraklı bir kadının oğluydu.
            Efes’te 12.000 ciltlik Selsus kitaplığının arkasında da bir genelevi vardı. Antakya’daki genelevlerin planlarını bir Fransız mimar arkadaşım bana göstermişti. Bir daire biçimindeki salonda genel Kadınlar oturmakta, salona iki kapıdan girilmekte, salona açılmış olan koridorun iki tarafında birleşme odaları bulunmaktaymış.
            Roma genelevleri de çok ünlüymüş. Tarihin en büyük fahişelerinden birisi olan Roma İmparatoriçesi Valeria Messalina geceleri genelevlerde çalışmakla da ünlüdür. Kadınlardaki doyumsuzluk hastalığına O’NUN adı verilmiştir. 
        Messelinacı.
       Roma İmparatoru Claudius bir sokak başında anlaşmış olduğu bir fahişe ile bir hanın odasına girdiğinde, mum ışığında gördüğü kadının Üçüncü Karısı İmparatoriçe Valeria Meselina olduğunu anlayınca:
            “Yat, görevini yap, bedelini peşin olarak ödedim!” Diyerek tarihe not düşürmüştür.
            Ünlü Bizans Kraliçesi Theodora da ünlü bir fahişedir.
         Macaristan Kralı Zigismunt, Mukaddes Roma Germen İmparatoru seçildiğinde 800 kişilik koruma süvari alayı ile Strasburg şehrinin genelevine iner ve buradaki masraflarını da Strasburg şehri belediyesi öder. 
     Ünlü Papa Aleksandr Borjiya’nın kızı Lükres Borjiya’nın günah çıkartmasının 6,5 saat sürdüğü söylenmektedir. 
            Bu Kadının Ağabeysi ve Cem Sultan ile de aşk yaşadığı söylenmektedir.
            Neuchatel Belediyesi arşivinde bulunmuş olan bir fahişeye ait dilekçe de çok ilginçtir:
            “Evli kadınlar ve kızlar nedeniyle para kazanmamız mümkün değildir. 
             Neuchatel şehrinde üç yaşından yukarı kızlar arasında bakire de yoktur!”
            Ulusal Kurtuluş Savaşında; Miralay Bekir Sami’nin—Günsav-- 56’ıncı fırkası Bursa şehrini boşaltarak geriye doğru çekilirken; Bursa genelevindeki hayat kadınları da Türk askeri ile birlikte Bursa şehrini terk etmiştir.
            Turgut Özal; Amerikalılara mihmandar iken, Amerikalılarla Malatya kerhanesine gelirler.. Amerikalılar, Keziban adlı bir Hayat Kadınını beğenirler. Keziban Amerikalılarla bir olmak istemez, olay büyür ve polise intikal eder! Keziban’ın sesi hâlâ Malatya Kerhanesinin duvarlarında çınlamaktadır:
            “Ben Türk Orospusuyum Komiser Bey! Ben, Gâvur Orospusu değilimm!
           Kadın ve erkek ilişkilerinin cehennemlik sayıldığı dönemlerde; Leyla ile Mecnun; Kerem ile Aslı; Ferhat ile Şirin; Arzu ile Kamber aşkları edebiyatımıza kazandırılmış; Ferhat’a da dağlar deldirilmiştir!
         Günümüzde büyük aşklar, ünlüler arasında birkaç günlüğüne yaşanmakta ve basınımıza da çerez olmaktadır. Aşklar, iki cins arasındaki yerini de İktidar aşkına, Para aşkına, Ünlü olabilmek aşkına, Din ve Allah ile aldatma aşkına ve Zavallı halkımızı aldatarak soyma aşkına dönüşmüştür.
            İlk Eurevizyon şarkı yarışmasına; Sayın Semiha Yankı’nın okumuş olduğu bir şarkı ile katılmıştık—1975-- ve de sonuncu olmuştuk: ”Seninle Bir Dakika!” Sevmek bir ömür boyu/Sevişmek bir dakika!” 
   Hadi canım sende! Bu işe sevişmek değil de “A toute vitese!” Denilir. ŞIPIDANAK!   
              Arkası yırtmaçlı etekleri Napoli’de iş yapan sokak kadınlarının icat ettiği söylenmektedir. Napoli’ye görevle gelen Nato askerleri ile köşe başlarında şıpıdanak yapılan seks ticareti için yaratılmış bir kolaylık modeli!
         Paris’te, Folie Berjerdeki—Deli Çoban--alelade fahişelere :”Voulez Vous faire l’amoure avec mois?” Denilirmiş. Champe Elize’deki yüksek fahişelere de, daha kibarca teklif yapmak gerekirmiş:”Voudriyez vous faire l’amur avec mois?” Gibiymiş!
            Emekli Topçu Miralay’ı Nizamettin Bey ise başka türlü konuşmaktaydı:
           “Aşk; topçuluğa benzer, ikisinin de üç safhası vardır:
        1-Hazırlık safhası,
        2-Dolduruş safahası,
        3-Ateşleme safhası.
        En önemli safha da “hazırlık safhasıdır”
       Bu safha ne kadar uzun tutulursa sonuç ta o kadar muhteşem olur! Aksi halde sonuç utanç verici olur!” Diye Topçu subaylarına ders verirmiş!
       Bendeniz; Sakalı H.Ahmet Süslü Hocanın Tanrımız ve Dinimiz adına, Cennette Tüm Müslüman Erkeklerimize tevzi etmiş olduğu Nikâhlı Eşlerle ve dahi her seferinde bakire olan 100—Yüz—Huri ile nasıl sevişeceklerinin hesabını yaparken, bu defa da anılan din Bilginimizden! 
            Müslüman erkekler için yeni bir müjdeli haber geldi:
            “Allah adını ne kadar sık zikrederseniz o kadar fazla Huri ile mükafaatlandırılsınız!”
            Bu video’yu seyredince aklıma eski bir fıkra geldi: Bir adam,15 güzel kadınla bir adaya düşmüş! Ol kadınlar bu fukara adamın hışırını çıkarmışlar. Adam sürekli dualar etmeye başlamış:
            “Ulu Tanrım; hiç olmazsa beş adam daha gönder!” En sonunda da bir yardımcı adama razı olmuş. Adanın ufkunda bir sandal belirmiş, sandalda da genç bir adam varmış. Ol biçare adam, sevinmiş:
            “Hiç olmazsa bu adama tebelleş olurlar, ben de kendimi toplarım!” Diye düşünürken, sandaldaki adam sahile çıkmış ve:
            “Merhabalarrrrr!” Diyerek, kumlara düşerek bayıldığın da, ol biçare adam da:
            “Eyvah! Onaltı oldular!”Diye bağırarak bayılmış.
            Önce mekân sorunu var ortada; bunca Kadın ve dahi Huri nerede kalırlar ve Şanslı Mümin kulumuzla nerede ve nasıl halvet olurlar! Halvet için her Kadın ve Huriye kaç dakika zaman ayrılmıştır! 
           Sayın Sakallımızı dinlerken aldı mı beni bir düşünce! Acaba Ol şanslı Mümin Kulumuz bir odada kalıp ta, Kadınlar ve Huriler upuzun kuyruklar oluşturarak sıraya mı girerler! Suret mühürletmek için!
            Sonracıma efendim; bir de Gusül abdesti sorunu var! Her kadın ve Huri ile çiftleştikten sonra gusül abdesti alınması gerekmez mi! Dünyamızda böyle oluyor da. 
            Bir Kadın ya da Huri ile kirlenen Müslim, temizlenerek ötekini sıraya çekmeli değil mi! Yoksa borcuna kahve ve çay dağıtan kahveci Veli’nin yaptığı gibimi yapılıyor. Kahveci Veli’nin kulağının arkasında bir tebeşir vardı. Hangi esnaf çay ya da kahve istese onun kapısının sövesine özel işaretini hemen çizerek, akşamüzeri hesabını tahsil ederdi!     
               Sonra; dünyamızda çiftleşmek neslin devamını sağlamak içindir, her iki tarafa bu işlem sırasında zevk vermekte eylemi cazip hale getirmek içindir. 
            Ama cennetteki durum çok farklı! Erkeğin Kadın ve de Hurileri sevmesinin tüm zevki Ol Şanslı Mümin Kulumuza aittir. Gebe kalma ve Çocuk doğurma riski de olmadığına göre, bu yaratıklar şişirme olmasınlar!
            Şimdi gelelim bu Hediye Kadın ve Hurilerle sevişme sürelerinin hesabına:
            Her kadına 20 dakika ayrılsa,72x20=1540 dakika eder. Her kadının hazırlanarak odaya girmesi ve iş bittikten sonra sırayı öteki Kadına vermesi için de 10 dakikalık bir süre verirsek, 70x10=700 dakika eder, 1540+700= 2200 dakikaeder. Bu da=37 saat ve 2 dakika eder.
            Gelelim Hurilerle sevişmenin zaman hesabına:100x20dk=2000dakika eder. Her Hurinin sıraya girmesine de 10’ar dakika versek: 98x10=980 dakika eder. Toplam alarak Hurilerle geçen zaman: 2000+980=2980 dakika eder. Bu da,2980/60=49 saat 04 dakika eder.
            3702+4904=86 saat 06 dakika eder. Haydi, süreleri yarıya indirelim: 86.06.2= 43 saat 03 dakika eder. 
           Bir gün 24 saat olduğuna göre, bu Müminler başka bir şey yapmaları; yakınları ile toplanmaları, sohbet etmeleri için nasıl zaman bulurlar! 
          Bunu da Sayın Fatih Altaylı yardımı ile Sakallı H.Ahmet Süslü Hocadan bir öğrensek. 
          Avrupalılara maskara olmaktan da kurtulsak!
 

18 Ağustos 2011 Perşembe

426-DEVLET GÜCÜ VE GÜVENCESİYLE NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK!

                                                                                      
OSMAN TÜRKOĞUZ
 Çeşmealtı;18 Ağustos 2011.

                        DEVLET GÜCÜ VE GÜVENCESİYLE
                                     DOLANDIRICILIK!
            Burdur Valisi bir Bey;bir köyün camisinde bulunan antika bir saati,tamir ettirerek geri vermek Devletli sözü ile ,almış ve de tüm ısrarlı başvurulara karşın gerivermemiş.Son olarak basın kanalı le de tüm dünyaya bir mesaj vermiş:
            “Saati iade edersem çalarlar!”
            Zavallı köylü vatandaşlarımız elleri ve dahi kolları bağlı kalakalmışlar! Burdur ilimizde; cesur, hukuk bilir ve de korkusuz bir Müddeiumumî ve hukukçu yok mudur?
            Benim yaşamış olduğum bir olayı anlatarak, bu köylü vatandaşlarımıza bir önerim olacaktır:
            Finike ilçe merkezindeki meyve ve sebze üreticileri tüm mahsullerini Ankaralı bir komisyoncuya kaptırmışlar. Cumartesi günü, son kamyon meyve ve sebzenin de gittiğini gören bir hak sahibi Finike İlçe Jandarma Merkez karakol Komutanına şikâyetçi olmuşlar. Karakol Komutanı Astsubay Çavuş ta, kamyona el koyarak dosyayı Cumhuriyet Müddeiumumîsine göndermiş. Müddeiumumî ortalıkta gözükmemiş! Dolandırıcı komisyoncu da Jandarma genel Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Hulusi Sayın’ı devreye sokmuş. Finike Kaymakamı, yedek subaylığını Jandarma Genel Komutanlığında yaptığından Ol Makam sahibine de bir pusula yazarak, olayın Komisyoncu lehine halledilmesini rica etmiş. Astsubay hakkında Hazırlık soruşturması yapmam için bendenizi görevlendirdiler. Finike’ye vardığımda, dolandırılmamış üretici kalmadığın gördüm ve dosyayı tamamlandım. Cumhuriyet Müddeiumumîsi ile de kontak kurmam mümkün olmadı. Kaytan bıyıklı bir hâkime uğradım ve olayın boyutunu anlatarak:
“·”Burada haksızlığa uğramış olan vatandaşlarımızın haklarını korumak için bıyığının hakkını verecek bir hâkim yok mudur?” Dediğimde:
            “Ben varım, dosyayı bana gönder’” Dedi.
            Ve, o dolandırıcı komisyoncu tutuklandığı gibi tüm mal varlığına da tedbir konulmuştu.Ama,ne yapıp,yaparak o namuslu Jandarma Karakol Komutanı ile İlçe Jandarma Bölük Komutan vekili Jandarma Astsubay Başçavuşu başka bir pasif göreve atamışlardı.Tümgeneral Hulusi Sayın’a mı ne olmuştu.Jandarma subay ve astsubaylarını ikiye böldükleri İsmail Selen gibi vurularak öldürülmüştü.
            Bu ülkede; odun çalarken yakalanan evli ve üç çocuklu bir Türk vatandaşı için:”
            “Askerliğini yapan, vergisini veren evli ve üç çocuklu bir Türk Vatandaşı için en büyük ceza kışın en tabii ısınma hakkını temin edemeyerek ailesi yanında içine düşmüş olduğu durumdur. Bu nedenle işlenmemiş olan müsnet hırsızlık suçundan beraatına karar verilmiştir!”Diyen Yargıçlarımız da vardır. Bozkurt-Lotus davasının Sorgu Hâkimi Rahmetli Himmet Bey geçmiştir bu makamdan. Denetlemek için; ağır ceza mahkeme heyetinin arkasına sandalye koyan Adliye Bakanlığı Müfettişlerinin bu tutumları nedeniyle:
            “Mahkememiz baskı altında olduğundan duruşmanın başka bir güne ertelenmesine!” Diye karar veren Hâkimlerimiz de olmuştur.
            Ve gün olmuştur:”AKP. Hükümeti, Eşeği aday gösterse ona oy veririm!” Diyenler de bu makamlara doldurulmuştur.
            Şimdi, bıyığının hakkını verecek bir Yargıç ya da Cumhuriyet savcısı ya da bir Hukukçu bulurlarsa; bu Sayın köylülerimizin, Ol Vali hakkında”devlet ve hükümet nüfusunu kullanarak nitelikli dolandırıcılık ve görevini kötüye kullanmak” suçlarından dava açmalarını! Bu özellikte bir Hukukçu yoksa omuzu kıllı bir yiğide başvurmalarını öneririm.


                                                                     

İzleyiciler

Blog Arşivi