31 Mart 2011 Perşembe

350-YENİ KHK'NAME İÇİN ÖN EMİRDİR

                                                        
OSMAN TÜRKOĞUZ
  İzmir;31 Mart 2011.

                        HADİ CANIM SEN DE!
            Bendeniz; bazen o da bir rastlantı sonucu, Sayın Bay Recep Beyimizi dinlediğim ve de yazılı basınımızdaki beyanlarını okuduğum zaman dehşetler içersinde kalıyorum.
            Yürütmenin başı iken, kendisini bir davanın Baş Savcısı ilan etmesinin sonuçlarını gördük! Yürü yavrum yürü, sana el ne karışır/benim Müddeihusuyelerim basılmamış kitaplara da garışır! Basılmamış kitapları Polis te  BASABİLİR!Nitekim BASMIŞTIR DA!
            Dinimize, dilimize ve de ulusal bütünlüğümüze düşman bir çakma din ulemasının iç yüzünü açıklayan yayımlanmamış kitaplar için namusları ve bilimsel onurları mücessem gerçek din bilginlerimizin evleri 12(ONİKİ) saat aramaya tabi tutuldu. Kitap taslaklarına da polis el koydu. Hem de polis o taslakları okuyarak el koydu. Demek ki, suçlamaları yönlendiren polisler oluyor demektir!
            Bu sefer de Sayın Recep Beyimiz:
            “Ben yargının işine karışmam, yargı da benim işime karışmasın!” Buyurdu. Hoppal yavrum yeniden yaz geldi/KHKARARNAME İÇİN MECLİSE NİYAZ GELDİ!         Anayasamıza göre :”İDARENİN HER TÜRLÜ EYLEM VE İŞLEMLERİ YARGI DENETİMİNE TABİDİR!”Ve de:
            Anayasamızın 138’inci maddesinin4’üncü fıkrası ne günler için kabul edilmişti: hem de %92.07 oy ile!
“138/4.”YASAMA VE YÜRÜTME ORGANLARI İLE İDARE, MAHKEME KARARLARINA UYMAK ZORUNDADIR; BU ORGANLAR VE İDARE, MAHKEME KARARLARINI HİÇBİR SURETTE DEĞİŞTİREMEZ VE BUNLARIN YERİNE GETİRİLMESİNİ GEİKTİREMEZ.”
            Anayasamızı baştan sona bir eyice yeniden okudum. Sayın Recep Beyimizin haklı olduğunu gördüm! Anayasamızın hiçbir maddesinde:”Sayın Recep Bey’e hiçbir Devlet Organı karışamaz!”Diyen bir maddesinin olmadığını gördüm. Bu nedenle de yukarıdaki yazımın bir cehalet eseri olduğuna oybirliği ile karar verdim!

                       

30 Mart 2011 Çarşamba

349-BİN UMUTTUR SAMSUNA ÇIKMAK

                                                  
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;23 Şubat 2009. 
                                                                  
                          BİN UMUTTUR SAMSUN’A ÇIKMAK!

Mareşal Gazi Mustafa Kemal; CHP’sinin üçüncü kongresinde, ALTI GÜNDE VE 36;5 SAATTE OKUDUĞU, BÜYÜK NUTKUNA ŞÖYLE BAŞLAMIŞTI:
“SAMSUN’A ÇIKTIĞIM GÜN,
GENEL DURUM VE GÖRÜNÜŞ:
1919 yılı Mayıs’ın 19’uncu günü Samsun’a çıktım,
Genel Durum ve Görünüş:
Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaş’ta yenilmiş, Osmanlı Ordusu her yanda sarsılmış, şartları ağır bir “Ateşkes Anlaşması”imzalanmış. Büyük Savaşın, uzun yıllar içinde, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi Genel Savaşa sokanlar, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife görevinde bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalınızca tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşanın başkanlığındaki Hükümet; yetersiz, aşağılık, korkak, yalınız Padişahın isteklerine bağlı ve onunla birlikte, kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Ordunun elinden silahları ve savaş gereçleri alınmış ve alınmakta.”
Bu anlatımın gerisinde, akla ve hayale sığmayan perişanlıklar, dağılmışlıklar ve parçalanmışlıklar vardı:
A-*Ülkemiz, işgal bölgelerine bölünerek:
1-İngilizler,
2-Fransızlar,
3-İtalyanlar,
4-Yunanlılar,
5-Ermeniler,
6-Yerli Rumlar tarafından işgal edilmişti.
B-*Uluslaşamamış, ümmetçilik batağında, tarikatlara, mezheplere, tekke ve zaviyelere bölünmüş Osmanlı toplumu, ortaçağın gerisine düşmüş bir görünüme bürünmüştü. Türk’ün kanı, canı ve kemikleri üzerine kurulmuş olan Osmanlı İmparatorluğu dönme ve devşirme döllerinin saltanatında Türk Ulusunun başına yıkılmıştı.
C-*Asırlarca baktığımız, yemeyip yedirdiğimiz Müslüman azınlıklar, birer millet statüsüne bürünerek işgalcilerle bir olmuş, Türk’ü sırtından hançerlemişlerdi.
D-*Hrıstiyan azınlıklar da, işgalcilerle birlik olmuşlardı.
            NEDEN BİN UMUT?
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışını bir tek umut’a bağlayanlar; o günün toplum ve politik yapısını bilmeyenlerdir:
1-Padişah ve taraftarları, Sevr Analaşmasına karşı çıkanların, Osmanlı’nın Ordu ve Mülki gücü ile ezilerek, saltanatlarını ve hıyanetlerini sürdürme umudundaydılar.
2- Azınlıklar ve hainler, kolayca parçalanacak ülkemizden pay alabilme umudundaydılar.
3-Mezhepler, Tarikatlar, Tekkeler ve Zaviyeler eski sömürü güçlerine kavuşma umudundaydılar.
4-Ülkemizin gerçek sahipleri, kurtarılacak ülke üzerinde, her türlü sıkıntıya katlanma umudundaydılar. Halide Edip’in” Türkün Ateşle İmtihanı’nda belirttiği gibi; Sivrihisar taraflarındaki köylüler:
“JANDARMA ZÜLMÜNE RAZIYIZ; YETER Kİ, BU YUNAN GÂVURU GİTSİN!”, DİYE DUA ETMEKTEDİRLER.
MENEMEN’İN HATUNDERE KÖYÜNDE; KÖYÜN YAŞLI KADINLARI HER AKŞAMÜZERİ TOPLANARAK:                                            
“İKİNDİYE KADAR DEVLETE, İKİNDİDEN SONRA KENDİMİZE ÇALIŞMAYA RAZIYIZ; TEK, BU YUNAN GÂVURU GİTSİN”, DİYE DUA ETMEKTEDİRLER.
MUSTAFA KEMAL’İN TAŞIDIĞI İNANÇ YÜKLÜ UMUTLAR.
En Aydın ve en Vatansever Osmanlı, ülkemizin istiladan kurtuluşunun dışında bir istek ve beklenti taşımıyordu. Samsun’a çıkan 18 kişilik maiyet adamı ve 30 kişilik muhafız takımının da başka umut ve düşüncesi yoktu. İlginç bir tarihi olay yeniden yaşanıyordu:
                                   BİLGE KAĞAN
Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kağan, Annesi İlbilge Hatun ve peşlerinden gelen 17 kişi ile Çin’e başkaldırmıştı.57 yaşında; koyduğu prensiplere aykırı olarak, bir Çinli kadınla gerdeğe girerken öldürülmüştü. Bu 19 kişi, yapacakları eylemi biliyorlardı.
                                     AMASYA GENELGESİ
Mustafa Kemal’in gerçek düşüncesinin tüm dünya’ya ilan edildiği bir belgedir. Mustafa Kemal’i kullanmak isteyen körler ve aptallar uyanmışlardır:
“VATANIN VE ULUSUN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ, ULUSUN İRADESİ İLE SAĞLANACAKTIR.”Belgeyi,   Kurmay Albay Refet Bele imzalamak istememiş, arkadaşlarının zorlaması ile parafe etmiştir AMASYA GENELGESİ ile GÖKSEL İRADE, YERİNİ İNSAN İRADESİNE BIRAKMIŞTIR. ÇAĞDAŞ VE EVRENSEL NEYİMİZ VARSA, AMASYA GENELGESİNE BORÇLUYUZ.
                ULUSAL BÜTÜNLÜĞÜN SAĞLANMASI
                                 ULUSAL KONGRELER.
Erzurum Kongresi ile Anadolu birliği sağlanmış, Türk toplumu düşmanları kovmaya odaklanmıştır.
Sivas Kongresi ile de, ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFAİ HUKUK CEMİYETİ KURULMUŞ; HÜKÜMET İŞLERİNİ GÖRMEK ÜZERE; MUSTAFA KEMAL’İN BAŞKANLIĞDA BİRTEMSİL HEYETİ DE OLUŞTURMUŞTUR.
7/8Temmuz.1919 gecesi; Mustafa Kemal; yanında bulunan Mazhar Müfit Bey’e-KANSU’YA-  şimdilik gizli kalması kaydı ile şu notları yazdırmıştır:
            1-Cumhuriyet ilan edilecektir.
            2-Latin harfleri kabul edilecektir.
            3-Padişahlık ve Halifelik meselesi halledilecektir.
            4-Kadınlarımıza her türlü sosyal hakları verilecektir.
MAZHAR MÜFİT Bey:”Bu kadar şaka yeter “, diyerek odayı terk etmiştir.
Bugün; elimizden alınmaya çalışılan güzel, insan onuruna layık çağdaş neyimiz varsa, SAMSUN’AMUSTAFA KEMAL’İN ÇIKIŞINA BORÇLUYUZ.
ÇOCUKLARIMIZA:”ATATÜRK DÜŞMANLARI KOVDU, YURDUMUZU KURTARDI,” DEMEYİ ÖĞRETMEK BASİTLİĞİNDEN SIYRILMALIYIZ.
TÜRK ULUSUNUN ÖVÜNÜLECEK HER İŞİ, SAMSUN’A ÇIKAN MUSTAFA KEMAL’İN İNANÇLI UMUDUNUN ESERİDİR.
İlginçtir;”Dinsiz Mustafa Kemal Paşa rejimini yıkarak! Kur’ana dayalı şeriat rejimi kurma amaçları alenen ilan edilmekte; Mustafa Kemal’in peşinden ölümüne gidenlerin evlatları ve torunları da dizi filimler seyretmektedirler!
“TURGUİE, TU DOİS ATATÜRK A DİEU ET LE RESTE ATATÜRK!”
“TÜRKİYE, ATATÜRK’Ü ALLAH’A BORÇLUSUNUZ; GERİYE KALAN HERŞEYİ DE ATATÜRK’E BORÇLUSUNUZ!”DANİEL DOUMON’UN YILBAŞI TEBRİK KARTI.
HAİNLERİMİZ DE MÜTAREKE HAİNLERİ GİBİ; BU SEFER İHANETLERİNİ AMERİKAYA BORÇLUDURLAR. EĞER Kİ;12 Haziran 2011’de bir günlüğüne de uyanamazsak, İncirlerin bile olgunlaştığı bir mevsimde, hâlâ kobalak kalırsak, bu ihanetlerin bedelini mutlaka ödeyeceğimizi bilesiniz ve şimdiden mendillerinizi hazırlamalısınız.






           
           

348-BİR HABERİN ANIMSATTIKLARI!

                                                
OSMAN TÜRKOĞUZ
 İzmir;30 Mart 2011.

                        BİR HABERİN ANIMSATTIKLARI!

            Bugünkü televizyon kanallarımız Silivri Müddei hususisi Zekeriya Öz’ün ikbaline odaklanmışlardı. Müddeiumumî Zekeriya öz bey,”İstanbul Baş Müddeiumumîliği Başyardımcılığa yükselmiştir’”Benim çok aşağılık bir hafızam var! Beni hiçte rahat uyutmuyor. Bir olayı okusam ya da tesadüfen dinlesem o olayla ilgili olayları çırp! Önüme seriveriyor. İnsanın arkasında yüklenmiş olduğu davanın Türkiye Baş Müddei umumisi olursa yükselmesi doğal değil midir?
            Aklıma 2 Mayıs 1938 günü başlatılan Ünlü Moskova mahkemeleri geliverdi. Bu davayı yürütenler ve verilmiş olan J.Stalin imzalı karaları verenler ve kararlardaki idam hükümlülerini kurşuna dizenler çok yorulmuşlardı.
            Molotof, Andre Gromiko ve dahi Vişinski uzun süreli olarak bakanlıklara yükselmişlerdi. Kolay iş değildi hani yaptıkları. Özetlersek:3 Mareşal,13 Orgeneral,210 general,208 Amiral ve (30,000) Subayı kurşuna dizdirmişlerdi. Olsun; nasıl olsa onlar da karar hâkimleri gibi ileride ölmeyecek miydiler?
            Benim üzüldüğüm bir konu var da, onu teklif etmek istiyomm! Bay Zekeriya Öz, dünya ceza usulü sistemine birçok yenilikler getirmiştir: Ucu açık yargılama, hayali dosyaları biri birine ulama, ne bulursa yazdırılmıştan yana onların tümünü de iddianamesine doldurma! Bir yayınevinin basacağı kitabı daPolislerimize “Bastırtma!”Az iş mi! Ölüm halindekiTaklibihükümet suçundan hasta sanıkların, çok yaşlı Kahraman Vatanseverlerin kaçabilecekleri varsayımından hareketle onları Silivri Esir Kampının sürekli üyeleri haline getirerek “Silivri ordu Komutanlığı” oluşturmuş olduğu gözlerimizden kaçmamıştır.
            Daha sayamadığım üstün hizmetlerinden DOLAYI ”GUİNNESS REKORLAR KİTABINA ADININ YAZILMASINI; İLERİDE HEMEN YÜKSELMEK ARZUSU İLE YANIP, TUTUŞANLARA DA İYİ BİR ÖRNEK TEKİL ETMESİ BAKIMINDAN,”NE MUTLU TÜRKÜM!” DİYE BAĞIRMAKTAN ONUR DUYAN BİR TÜRK OLARAK ARZ VE TEKLİF EDERİM. PS: Aslında Nobel Ödülüne aday olmasını arzulamakta isem de, bu Evropalılara güvenemeyrum daondan kerri.
             

3447-TÜRKÜM DEMEKTEN GOCUNAN VATAN HAİNİDİR.

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;30 Mart 2011.

“TÜRKÜMDEMEKTENGOCUNAN VATAN HAİNİDİR!”
“Türk olma noktasında, TÜRKÜM demekten GOCUNMAYAN DA ben TÜRKÜM der”.Sayın RecepTürkiyelili! Aslı Potamyalılı YA. Hadi neyse!
1*-Mecelle-Madde72-“Hatası zahir olanın zannına itibar yoktur!”
2*-Mecelle-Madde24:”Mâni zail oldukça memnu avdet eder!”
3*-Mecelle, Madde5:”Bir şeyin bulunduğu hal üzre kalması asıldır!”
4*- Mecelle,madde52:”Bir batıl oldukta anın zımnında ki şey dahi batıldır!”
5*- Mecelle’nin evrensel kuralı:”KÖTÜ EMSAL OLMAZ!
Basılmamış bir kitabın imha edilmesine Avrupa Birliğinden sert uyarı:
“MÜZAKERELER KESİLEBİLİR!”
SAYIN TÜRKİYELİLİ’DEN DE Rest:”Bulgaristan’a ve Yunanistan’a baksınlar!”
Mecelle-Beş!
İslam Hukukundaki iki Devletler hukuku terimine bir göz atalım:1*-1*-Dar’ül Harp,2*-Dar’ül Sulh.
Dar’ül Harp, Savaş alanı ilan edilmiş olan ülkeler için kullanılır. Ülkemizde bu deyimi ilk defa kullanmış olan politikacımızı tanımlamak istiyorum! Sizler kim olduğunu çıkartabilirsiniz:
1*-Kurmuş olduğu siyasi partiler Anayasa mahkemesince kapatıldı,
2*-Koalisyonlarda başbakan yardımcılığı ve dahi başbakanlık yaptı.
3*-Türkiye cumhuriyetinin Bayrağını ve forsunu taşıyan uçaklarla 30 kere haçça gitti.
4*-Mücahit sıfatını alarak Türkiye Cumhuriyetine savaş ilan etti.
5*-Türkiye Cumhuriyetini Dar’l Harp bölgesi ilan ederek yasalarının geçersiz olduğunu da ilan etti.
6*-Türkiye Cumhuriyetinin 2.000.000.000.000.Lirasını da deve etti.
7*-Tabutunun üzerine Nebati yazılı bir bez örttürerek öteki dünyaya da Türk bayraksız, fakat bu Bayrak sahiplerine borçlu olarak gitti.
Türkiye Cumhuriyetinin anayasasına ve Yasalarına ve dahi Türkiye cumhuriyetinin geleneklerine uyulmamasının nendi bu İslam hukuku deyiminde saklıdır. Sayın Recep Bey;”Bulgaristan’da ve Yunanistan’da basılmamış eserlere karşı uygulamaları “emsal” olarak dünyaya ilan ediyor. Öte yandan Mecelle’den de habersizliğini itiraf etmiş oluyor. Şimdi görevli olsaydım da; bana bu basılmamış eseri yak emrini Yüce Tanrımız bile vermiş olsaydı asla dinlemezdim. Bir takım ne idiği belli ve yetkisiz kimseler meydan’ı ihanet pazarına ÇIKARAK ”ANAYASAMIZDA DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDE YOKTUR!”Diye Bilimsel! Demeçler veriyorlar. Aşağıdaki Anayasa maddelerini, üç çocuğu ile boşattırılan bir evlilik mukavelesi sanıyorlar!
“1) Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
2) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
3) Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.
4) Anayasanın 1’nci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’ncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Daha önceleri; tabutunun üzerine Nebati yazılı bir bez örttüren de “yalınız 4’üncü maddeyi kaldıralım!”Diye akıl yürütmüştü. Aklı sıra yukarıdaki üç maddeyi dayanaksız bırakacaktı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızda bu kadar ihanet yaşanmamıştı. Önce, bir Almanın yazmış olduğu”Türkiye’nin Etnik yapısı” adlı kitap tercüme edilerek yayımlattırılmıştı. Şimdilerde de” Türkiye’nin Etnik Yapısı “adlı bir yerli yazarımızın kitabı 32’inci baskısına erişmiştir! Anayasamızın dört maddesini Koca değiştirir gibi ve de kolaylıkla değiştirmek isteyenler:
“Dünyanın hiçbir ANAYASASINDA DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDESİ YOKTUR!” YALANINI ŞEREFSİZCE SÖYLEMEKTEDİRLER.
Almanya’nın, Ukrayna’nın, İtalya’nın ve dahi Fransa’nın anayasalarına utanmadan bir baksınlar. Öyle ya; bu toplum her yalanı yutacak kadar gafil! Hadi canım ihanet odakları siz de!
Mecelle’de evrensel bir hüküm daha vardır. Bunlar Mecelle, diye, diye höykürmektedirler,”Mani zail olunca memnu avdet eder!”zail edilecek Mani, ÇAĞDAŞLIK, ÜNİTER DEVLET YAPIMIZ VE ANAYASAMIZIN İLK DÖRT MADDESİNDE ANLAMINI BULAN DEVLET VE TOPLUM YAPIMIZ. Bunlar zail olduklarında, AVRUPA’NIN KAPILARINDA SÜRÜNDÜRÜLEN, İTELENEN VE KAKALANAN OSMANLILIK VE ARAP ÜMMETÇİLİĞİ GERİ GELEBİLECEKTİR! Arap,”Kavmi necibi Arap!” Olacaktır. Ancak;”Gocunmalara razı olanlar da TÜRKÜM DİYEBİLECEKLERDİR!
Çanakkale’de Ulusal Kurtuluş Savaşımızda ölenler,Gocunarak mı! Ölmüşlerdi!
Sizlere Mareşal Gazi Başkomutan Mustafa Kemal’in 06 Mart 1922 senesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak, Meclis kürsüsünde yapmış olduğu konuşmasının bir bölümünü vermek istiyorum.Bu Gizli oturumda yapılmış olan konuşmanın tam metnini bir han’ım yazarımız,link olarak bana iletmiş bulunmaktadır.bu lingi de hazırlayanın ve bana iletenin adını vererek yayımlamak bir ulusal borcumdur.
“EFENDİLER;”
“Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki Ecnebilerin nasihatleriyle, Ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!”
Bu konuşma yapıldığı sırada; İngilizlerin Çanakkale Seferi başkomutanı Korgeneral Sir İan Hamilton’un anıları da henüz yayımlanmamıştı. Bakınız bu gururlu İngiliz ne yazıyordu anı defterine:
“Asrımızda, ekonomik ve politik zaferler, ancak Amerika Birleşik Devletlerinin izni ile kazanılabilinir!”
Uzatmayalım, mesele bu çerçevenin içersinde ve alenidir.

28 Mart 2011 Pazartesi

346-ÜÇ DEVİR,ÜÇ BENZERLİK.

                                           
OSMAN TÜRKOĞUZ   
         osmanturkoguz@gmail.com
         İzmir;07 Aralık 2008                                       

ÜÇ DEVİR VE ÜÇ BENZERLİK.

                  “Göz kamaştırıcı nesnelerin parıltısı arttıkça;
                   İnsanların iç gözü de o derece körleşir.” Gılgameş Destanı,3’üncü tablet, Enkidu’nun söylemi.   
                  “Delilik, aynı şeyi tekrar, tekrar yapıp, farklı        Sonuçlar çıkarmaktır.”Alberte Einstein.                                                                                                                                                                                                                                                                                                           
                   “Ayrıca; demokraside, yolsuzlukların önüne                                                   geçmeye olanak yoktur.”                                                                                                   Büyük Dariyüs (M.Ö.522)

                   Devlet ve hükümet şekilleri üzerine Eskiçağ Filozofları epeyce kafa yorarak, kitaplar yazmışlar, kitaplara geçen sözler söylemişlerdir.
Doğal olarak, bu gibi şeyler, araştıranlar için vardır.
Rahle önlerinde, Elif, Cim, Dal’la alınan icazetlerde bu gibi konuların geçmesi düşünülemez.
Çöl Arabı’nın ve İran Mollalarının icazetleri, bu gibi konulara dokunmayı cehennem ateşi ile cezalandırdığından beri; ilmi tartışmalar: ”Ol Mübarek”, ile başlayıp,” Ol Mübarek” ile de sonuçlanmaktadır.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal’den (88) sene sonra, hâlâ onu anlayamayanlara ve anlamak istemeyenlere ne söylesek azdır.

344-BAHAR UYKUSUNA YATMAYALIM.

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir; 28 Mart 2011.


BAHAR UYKUSUNA DA YATMAYALIM!

Bendeniz, İngilizce dil öğretmenliği için Güneydoğu’da görevlendirilmek üzere 40.000 yabancı uyruklu öğretmen ithaline dair düşüncelerimi sizlere iletmiştim. Bugünkü SÖZCÜ ve Vatan gazetelerinde, Profesör Dr. Sayın Çeçen Yıldız ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı doğrultudaki değerlendirmeleri yayımlanmıştır.
Lütfen uyumayalım artık.
Hiç olmazsa İlkbaharı ve Yazı uyanık geçirelim.
Bu genel Seçim son genel seçim olabileceği gibi, ülkemizin bütünlüğüne yönelik tehlikelerin sandığa gömüldüğü,
Amerikalıların iğrenç rüyalarının da sona erdiği bir şahlanış olabilir.
Lütfen.

342-KÖMÜRDE DİNAMİT VAR!

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;26 Mart 2011.


“KÖMÜRDE DİNAMİT VAR!”


Bu çok önceleri seyretmiş olduğum bir filimdeki şifre cümleydi: gemilerin patlama nedenini araştıran bir ajan, kömürlere atılan dinamit olgusunu üstlerine bu cümle ile bildiriyordu.
40.000 Yabancı uyruklu İngilizce öğretmeni ithal edilecekmiş!
Dikkat! Dikkat! Milli Eğitimimizde dinamitler varr!
Amerikalılar, 1960’tan sonra da (7000) Barış gönüllüsü CİA Ajanını ülkemize sokarak Türk Ulusunun para-Psikolojik haritasını çıkarmışlardı.
Manavgat’ta görevli bir barış Gönüllüsünün mektubunu bir rastlantı sonucu bulmuş ve dehşete kapılmıştım.
Bir kimsenin aile fertleri hakkında o kadar sinsice hazırlanmış sorular vardı ki, bu sorulara verilmiş olan yanıtlara göre de Fatsa-Çorum-Kahraman Maraş-Hatay olayları organize edilmişti. Haddim ve hakkım olarak uyarıyorum:
“Bu İngilizce öğretmenlerinin hepisi de birer AJANDIR! Genel Seçimler için ve genel seçimlerden sonra yapılması planlanan Ülkemizi bölme işi için görevlendirilmişlerdir. Benden söylemesi...

343-TEKLİFİMDİR

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;27 Mart 2011.

TEKLİFİMDİR!
Sizlerin dahi dikkatlerinden kaçmadığına eminim: BAZI ”TAKLİB’İ HÜKÜMET SANIKLARI” ÖZEL yetkili müddei hususilerin talepleri üzerine çok ve dahi çok yetkili ve dahi “TÜRKİYYE BAŞSAVCILIĞINI İLAN EDEN SAYIN RECEP BEYDEN DE DESTEKLİ, Özel mahkemelerce usulüne uygun bir biçimde, tutuklanma itirazları reddedilecek şekilde, tutuklananlardan Kanser olan, ölen ve kendisini kaybeden tutuklular bulunmaktadır.
Adaletin gerçekleşmemesine yönelik bu gibi olguların da ol yetkili mahkemelerimizce yasaklanmasını arz ve dahi istida etmekteyim.
Kırmızı renkli şeylerin kullanılması yasaklanmış’Benim kanım da ebaencet al, bu konuda ne yapmamı önerirler acabaaa!

341-LİBYA'YI JAPONLARA BOMBALATANLARA!

osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;25 Mart 2011.


LİBYA’YI JAPONLARA BOMBALATANLARA!
İTHAF EDİLMİŞTİR.
“KENDİ ORDUSUNU TAŞIYAMMAYAN ULUSLAR, BAŞKALARININ ORDUSUNU TAŞIMAK ZORUNDA KALIRLAR!”Poublio Cornelio Tacito,MS.55-117.Romalı.


19’uncu asrın ikinci yarısında; Afganistan’a saldıran İngiliz Emperyalizmi, birleşik Afgan kabileleri tarafından korunan Hayber geçidini bile aşamamışlardı.
Afganistan’ın (480)kilometre altında bulunan dünyadaki petrol rezervesinin%65’ine sahip körfez ülkelerini kontrol etmek için, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği de, iç hainlerle birleşerek, Afganistan’ı işgal etmişti. İç çekişmelerini bir kenara bırakan Afgan kabileleri Rusya’ın erken çökmesini de sağlamışlardı. Bu birleşme; aynı dili konuşan, aynı dine sahip Arap ırkının tanımadığı bir kavramdır. Fransız devleti adına Yahudi dönmesi bir Sarkozky, sözde uyanıklık yaparak Libyalı iç hainlerin yardımı ile Libya’ya saldırdı. Amerika durur mu!”İnsan haklamalarını” kıskanarak, Irak’taki mezalimlerini diğer İslam ülkelerinde de sürdürmek için harekete geçti. Ve uşaklarını da peşlerine taktı. Oysa Amerika’da işlenene insanlık suçları dakikalar sürecine inmişti. Libyalılar, Arap karakterlerini göstermekte gecikmediler.
Sayın Recep Beyimiz sormuşlardı:”Nato’nun Libya ‘da ne işi var?”
Ben de kendilerine soruyorum:”Bizim Libya’da ne işimiz var?
İki Koalistiyorsan –Benzin uçağı düşürüldü. Pilotları sağ ve dahi salimen kurtuldular! Bendeniz, haddim olarak Sayın Recep Beyimize soruyorum. Çünkü ben Halkım:
“Siz,bu “petrol haklama” güçlerinin asa kirlerinin sağ ve salimen memleketlerine dönmeleri için de dua ettiniz mi?Yoksam,Irak’a ölüm getiren Amerikan askerleri için etmiş olduğunuz dua, bu insani hareketçileri de!Kapsamına alıyor mu?

340-KİRKİT'TE YAYIMLAMIŞTIK!

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;26 Mart 2011.

KİRKİT DERGİMİZDEN.

Kirkit adlı dergimizin ikinci sayısını yeniden okuduğumda göğsümün kabardığını itiraf etmek durumundayım. Biz; öğrenci ve öğretmenlerimizle ele, ele vererek neler etmişiz! 

Bendenize, Dergimizin ilk sayısı iletmiş olduğumuz yerlerden çok olumlu sesler getirmişti. Bu arada; bağlı olduğumuz genel müdürlükten bir emir! Gelmişti: ”Milli eğitim Bakanlığındaki daire müdürlüklerine, onların dolduracakları %10’luk bedava kontenjan istenmekteydi!” Güzelce bir yanıt vermiştim: ”Burası, dershaneciliğin zorunlu masrafları dışında, para kazanma amacını da kapsayan özel bir eğitim kurumudur. Aynı emir, lokantalarda ve sair ticari kurumlarda da uygulandığı takdirde, olanaklarımıza göre karar verilecektir!”
Bir hafta sonra birisi bayan birisi de erkek iki müfettiş dersanemize damladı. İzaz ikramdan sonra sazı önce ben elime aldım.
“Lise dengi okulların disiplin yönetmeliği yoktu; benim hazırlamış olduğum yönetmelik ülkemiz geneline yayımlanmıştır. Çalışan kişilerimize ait tüm defterler ve dosyalar, müstahdemlerin izin ve aşı sıraları da düzenlenmiştir. Herkesin kan yapıları alınmıştır. Dershanemize başvuran öğrencilerin sabıka durumları da sorgulanmıştır. Ayrıca; üniversite mezunu bir pedagogumuz tüm öğrencilerin yetenek durumlarını ölçmektedir. Tüm öğrencilerimize ait bilgiler bilgisayarlarımıza yükletilmiştir. Aylık sınavların dışında, başka dershane öğrencilerine de açık genel sınavlarımız vardır. Öğrencilerimizin kıyafetleri dışında kıyafetli kız ve kadın öğrenciler kesinlikle kabul edilemez. Küpeli, bilekleri bezli,
Kötü örnek teşkil edecek erkek öğrencilere de dershanemizin kapıları kapalıdır. Saygı ile bilgilerinize sunulur!” Dedim ve dosyaları önlerine koyarak masamın başına geçerek: ”Sizler denetlemenizi sürdürürken bendeniz de şu tabancamın haftalık temizliğini yapayım!” Diyerek tabancamı sökmeye başladım. 
Çook mennunnn olduklarını söyleyerek,teftişlerini erken bitirdiler. 
Ben,yapmış olduğumuz etkinliklere bakarak onların çok haklı olduklarını ! Görebiliyorum.
Öğrenciler arasında,”Onur Komitesi”, ve “Disiplin Komitesi” seçimle oluşturulmuştu .İki sayııl dergimizde yayımlanmış olan yazılardan örnekler sunacağım.
İkinci olarak Sayın Mehmet Kaplan’ın şiirini vermek istiyorum:

BİR DE BENDEN KURTULUŞ DESTANI.
“Büyük Ozanımız Nazım’ın anısına.”
“Bugün O’NU anlatmalıyım
Ak sayfalara
Dilimin döndüğünce
Samsun’da
Sakarya’da
Anafartalar’da
Yaşamışım gibi anlatmalıyım
Siyah, Yeşil, Mavi gözlü çocuklara

Umudun ordularıyla ayağa kalkmalı memleketim
Sesleri dağlardan yankılanmalı
Özgürce savrulmalı dört yana
Sarı, Siyah saçlı Bebelerin

Anlatmalıyım çocuklarıma
Soluk aldığı toprakları
Anlatmalıyım, ninni diye fısıldadığım
Yemen Türküsünün nasıl başladığını

Sırtında mermiler patlayan Anaların
Ölüm sessizliği taşıyan kağnılarını…
Süngüler ucunda kan kırmızı
Yere düşen halkın
Nasıl umut ordusu olduğunu,
Anlatmalıyım

Toprakları çiğnenirken bu vatanın
Sana seslenilmiş öyküsünü anlatmalıyım

Siz de anlatın tarihe, yaşamış gibi
Onurlu mücadeleyi başlatan
Kurtuluş destanındaki Mustafa Kemal’i.

Deniz ,gözlerini vermiş
Güneş, saçlarına kondurmuş rengini
Dağların erişilmez doruklarından
Heybeti
Kartallar uçurdu
Durgun gökyüzüne bakışlarıyla
Fırtınalar kopardı
Savurduğu kınalı sarı saçlarıyla

Şarapnel parçaları gibi
Dağıtacaktı düşünü Anadolu’ya
Şahinler uçuracaktı
Amasya’dan, Erzurum ve Sivas’a
Anlatacaktı dünya’ya
Bir türk’ün bedel olduğunu
Anlatacaktı düşmana
Mustafa kemaller doğduğunu

Bir Atmaca edasıyla baktı
Anadolu’ya
Seyretti;
Yok olan Maraş’ı, Samsun’u
Kaşları çatıldı görünce
Hırçın dalgaları suskun
İstanbul’u
Karadeniz çağırdı
Rengini verdiği gözlerine
Bakarak

Karar verilmişti
1919 Mayısında
Anadolu kurtarılacak

Ege tütününden sigarasını yaktı
Çakmak, çakmak gözleriyle
Sakarya’dan Afyon ovasına inerken
Bir ordu vardı arkasında
Mustafa kemal yüreğiyle

O’NU bir kurşun yetmedi öldürmeye
Kocatepe’de
Bastıkça irili, ufaklı kayalara
Önünde kum olup savruldular
Dumlupınar’dan İzmir limanına

Sabahlar olmalı yurdumda dedi
Bir nefes aldı cigarasından
Suskunluğu bozan top sesleri
Arasında
Sıktı yumruklarını ve haykırdı
“ya istiklal ya ölüm !”Parolasıyla

O,
TUTSAKLIĞI ÖZGÜRLÜĞE
Dönüştüren adam

O,
Özgürlüğün resmini
Tuvaline aktaran
Korunmalı bu resim
Taşınmalı sonsuzluğa
ÖZGÜRLÜK
Mustafa kemal olmalı
Mustafa kemal adı
Özgürlük diye okunmalı.
Mehmet KAPLAN

OSMAN TÜRKOĞUZ

OSMAN TÜRKOĞUZ

25 Mart 2011 Cuma

339-NATO KAFA,OTAN DÖNER

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;24 Mart 2011.

NATO KAFA OTAN DÖNER!

“Nato’nun Libya’da ne işi varmış!”Sayın Recep Bey.
“Libya operasyonu Haçlı Seferidir!”
Putin ve Fransa dışişleri Bakanı.
“Libya operasyonuna Haçlı Seferi DEMEK DENSİZLİKTİR!”
Sayın AKP Başkanı Recep Beyefendimiz!

Efendiciğime söyleyeyim de sizler dahi okuyunuz:
1-*NATO, Fransızca OTAN, İkindi Dünya Savaşından sonra, Komünizm tehlikesine karşı kurulmuş bir SAVUNMA PAKTI İDİ.
2-*Rusya çöktükten sonra, Komünist ülkeleri de içersine alan “savunma ve işbirliği antlaşması “olarak, üye ülkelerine yapılacak haksız saldırıları ve terörü önlemek için yeniden yapılandırıldı.
3-*Afganistan’da milli hareket terör sayıldı ve oraya müdahale edildi.
4-*Türkiye’deki Terör 40.000 can aldı ve 10.000’e yakın görevli şehidedildi Teröre yardım edildi. Bölünmenin adına da açılım konuldu, Polislerimiz halkın içinde ve dünyanın gözü önünde tokat yedi. Bunu da yedikleri şeylerden saydılar.
5-*Libya petrolünün %38’i İtalyanların tasarrufunda. Ötekilere anafor yok. Fransız gizli servisi Vatan Hainlerini ayağa kaldırdı.”İnsan Haklamaları “ bahane edildi. Bunu anlayamayanların bu asırda ve dünyada yerleri var mıdır? Nato, Uygarlıklar çatışmasını beklemeden Zavallı Müslüman ülkeleri sıra ile ve bir plan dâhilinde yıkmanın yardakçısıdır. Nato Kafalar, Batı ve Amerika Libya’da PETROL ARAMAKTADIRLAR. Kuveyt’in 586 kuyusu ve Irak petrolleri 75 seneliğine Amerikalıların. Hâlâ Libya’nın yerini bilemeyenler ve Libya’yı Japonlara bombalatan Milli irademizin Cüzi iradeleri sizler uyumaya ve bulgur nimetlerinizden yararlanmaya devam ediniz.

24 Mart 2011 Perşembe

339-KADIN,KİRKİT VE BEN.

OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir; 24 Mart 2011.

KADIN KİRKİT ve BEN!
Edebiyat galerimizde “Kirkit” başlıklı bir yazıyı okumamla birlikte çocukluğuma gitmem bir oldu. 

Hatundere köyünde, yemyeşil bir bahçenin köşesinde, iki katlı bir ev, o evin önünde ve sağ köşesinde bulunan karanlık bir odada, elindeki KİRKİT ile Rahmetli Anam Halime kadının başında oturduğu bir kilim ıstarı. 

Rahmetli Cennetmekân Anacığım, Kirkit ve Kilim Istarı! 
İşte sizlere anılarımın başlangıcının itirafı.
Emekli olduktan sonra ne işler ettiğimi anlatsam hem uzun sürer hem de sizleri ilgilendiremez.
Uşak ticaret Lisesinden Öğrencim Sayın Adnan Cengiz, işletmekte olduğu dershaneye müdür olmamı istedi, Kıramadım ve müdüriyet görevime şartlı olarak başladım: Hem o’nun hem de Milli Eğitim Bakanlığının temsilcisi olarak dershanenin yönetiminden yalınız ben sorumlu olacaktım. 

Düşüncelerim arasında aylık bir dergi çıkarmamız da vardı. Seçilmiş dershane öğrencilerden bir “öğrenci konseyi” oluşturmuştum. Onlar da bu fikrimi desteklediler. Dergimizin adın da bendeniz koymuştum:”KİRKİT”, asırlardır Türk Kadınları ile bütünleşmiş dilsiz bir kader ortağı tanık!
Kirkit’in önsözünün yanı sıra ilk yazıyı da ben yazacaktım. 

Kirkit’imizin ikinci sayısının o ilk yazısı da huzurlarınızda 
Sene, Ekim 1996.
“KİRKİT.”
“Görkemli bir yapıt ortaya çıkınca, hep o’na hayranlık duyarız. Hep ondan söz ederiz. Keops, Kefren ve Mikerinos’un piramitlerinden hayranlıkla ve övgü ile söz ederiz. 
Piramidinin masrafına fahişelik yaparak katkıda bulunan Keops’un kızından söz edenimiz de olmaz.
Piramidin inşasında; emeklerinin ortasında ve sonunda ölen işçileri düşünenimiz ve ananımız da yoktur.
Tüm insanın emeğinin ve göz nurunun eserlerinde de aynı mantık egemendir: Kilim, heybe, çuval, halı, çorap ve el işlerinde de aynı mantık egemendir.
İpi eğiren, boyayan, ıstarı kuran ve o güzelim eserleri yaratanları soranımız da yoktur.
Ben, bir kilim, bir halı ve bir heybe görsem, o karanlık odanın bir köşesinde, incecik görüntüsü ve elinde şimşir Kirkiti ile Rahmetli ANAMI görürüm.
Kıvrım, kıvrım şalvarıyla, kilim tezgâhının başındaki ANAM, KİRKİT olur da öyle gözükür gözlerime.
Ne zaman bir KİRKİT görsem; donuk, sessiz ve küskün, ANAMIN ELLERİNİ öper gibi öperim onun taraklı dişlerini.
Ne zaman bir halı, bir kilim, bir heybe, bir çuval ve bir çift çorap görsem; dünyasını dini dogmalarla kararttığımız, yaşamını da işkencelere döndürmüş olduğumuz Kızlarımız ve kadınlarımız gelirler gözlerimin önüne. O gece uyku da uyuyamam.
Halı, kilim ve çorap, onların sömürdüğümüz yaşamlarının ve bir türlü görüp te anlayamadığımız hayatlarının renkli öyküleridir.
Hep, yarattıklarıyla övünüp, kendilerini göremediğimiz, ruh cüceliğimizden ve onlara da lâyık olamamamızdan

23 Mart 2011 Çarşamba

338-SÖZSÜZ ZAMAN ŞARKISI

OSMAN TÜRKOĞUZ
Osmanturkoguz@Hotmail.com
İzmir;23 Mart 2011.

SÖZSÜZ ZAMAN ŞARKISI

Antakya’nın solgun akşamlarında;
Yokuştan aşağı iner geçerdin.
Doymamış mutluluklar dudaklarında,
Acı karanfiller gibi açmış;
Eteklerinde binlerce beste, Ellerinde tomurcukları gülün,
Yokuşta başlardı, yokuşta biterdi günün.

Özlemler göz ve göz seni beklerdi;
Köprüden geçince sağa sapardın.
Ağlayan tebessümlerin, gülen gözlerinle,
En içten arzular saman alevi,
Suskun özlemlerle bana bakardın.

Bilirdin, duyardın yürekten yana,
Yaşanmamış olurdu gelmezsen eğer.
Randevusuz bekleyişler seni beklerdi;
Seninle aydınlanırdı günler ve geceler.
Şarkılar, türküler söylenirdi üstüne;
Sahipsiz mutluluklar seninmiş meğer.

Saat bir çeyreğe gelmese derdin;
Gelirdi tıkırtısız.
Bir sızı, bir yürek buruntusu sanki
Sonra; sensizliği başlardı yaşamın yeniden.
Ah! Bir çeyrek olmasa zamanda derdim, olurdu.
O Armutlu Mahallesinde eminim, dur diyebilseydim zamana,
Zaman dururdu.

Belki bir gün, kimbilir belki;
Özlemlerle vuran yüreğim sustuğu zaman,
Köprüden geçeceksin sağa sapmadan.
Karıncalar gibi saracak anılarım seni.
“Aman, sende “diyeceksin ve
Acımasız yollarında yaşamın,
Karıncalarımı eze,eze yürüyüp gideceksin.

21 Mart 2011 Pazartesi

337-FAKİRLERE KAYNAK SORUN DEĞİLDİR.

             
OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir; 20 Mart 2011

                                               FAKİRLERE KAYNAK SORUNU MU?

                        R- 10.000.00TL’YE aylığa kaynak sorun değil!
                         R- 5.000TL, Emekli aylığında da sorun değil!
                        R- 25.000 Avroluk iki bina kirasında da sorun yok.                                                              R- Araç, gereç ve gezilerde de sorun yok!
 K- Üniversite Harçları nasıl kalkar! Ödenek yok!
 K- Bedelli askerlik! Parasızlara da HAA!                                                         
R- Halk oyununu! Bizim çocuklara farklı uygulama.
 K- Emekliler için uyum yasası!                                                                          
R- Bırakalım da uyusunlar! Hangi ödenekle!
 K- Aile sigortası,600,00TL.Aylık! R-Ödenek yok! Hangi ödenekle!
 R- Yahu Kemal; Sen Mustafa Kemal misin yoksam? Nedir bu sizlerden çektiğimiz? USA da böyle söyleyo!

                        Birinci Süleyman; şu özelliğinden hatırlayacaksınız: İki oğlunu ve beş torununu boğdurtan, bir oğlunun fücceten ölümüne neden olan, tahtın bir Rus kızından olma Sarhoş Selime, ondan da (19) kardeşini boğdurtan ve (132) çocuk sahibi Üçüncü Murat’a geçmesine neden olan Padişah’ı Zülcelâl!
                        1535 senesinde Bağdat’a bir sefer yapar ve Bağdat’ı İranlılardan alır. Hz. Ali’nin Türbedarı Azeri asıllı, Azeri Türkçesinin en Büyük Şairi Rahmetli Fuzuli (1480-1556)Birinci Süleyman’a ve dahi anın paşalarına kasideler yazar.
                        Birinci Süleyman da Fuzuli’ye Bağdat evkaf gelirinden (9)—Dokuz—Akçelik aylık bağlar. Elindeki Fermanı ile kapı, kapı dolaşan Rahmetli Fuzuli bu maaşını bir türlü alamayınca da Nişancı Celal zade Mustafa Çelebi’ye ünlü şikâyetnamesini yazar. Evkaf memurlarıyla aralarındaki konuşmanın şiirsel bir anlatımıdır bu yazılan:
                        Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar. Hüküm gösterdim faidesiz deyü mültefit olmadılar. Eğerçi zahirde suret’i itaat gösterdiler; ama zeban’ı hal ile cem’i sualime cevap verdiler. Dedim,”ya eyyüh’el eshap! Bu ne fiil’i hata veçin’i ebrudur?”
                                    Dediler: ”Muttasıl bizim âdetimiz budur!”
                        Dedim: “Benim riayetimi vacip görmüşlerve bana berat’ı tekaüt vermişler ki, andan hemişe behrement olam ve padişaha ferağ’ı hal ile dua kılam.”
                                   Dediler: ”Ey! Miskin, senin mezalimine girmişler ve sermaye’i tereddüt vermişler ki, müdam faidesizdir. Cidal edesin ve namübarek yüzler görüp, namülayim sözler işidesin.”
                                   Dedim:  “Beratımın mazmunu ne için suret bulmaz?”
                                   Dediler: ”Zevaiddir, husulü mümkün olmaz.”
                                   Dedim: ”Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?”
                                   Dediler: ”Zaruriyat’ı Astane’den ziyade kalırsa bizden kalır mı?”
                                   Dedim: ”Vakıf malını ziyade tasarruf vebaldir.”
                                   Dediler: ”Akçamız ile satın almışız bize helaldir!”—O zaman da ağyara satış varmış! --Ostüzü.—
                                   Dedim: ”Hisaba alsalar bu sülükünüzün fesadı bulunur!”
                                   Dediler:”Bu hisap kıyamette alınır!”Demek ki hırsızlığa o zaman da dokunulmazlık var imiş! Ostüzü.
                                   Dedim:”Dünyada dahi hisap olunur işitmişiz!”
                                   Dediler:”Andan dahi bakimiz yoktur, kâtipleri razı etmişiz.”
                                   Gördüm ki, sualime cevaptan gayrı nesne vermezler ve bu berat ile hacetim reva kılmağın reva görmezler. Naçar terk’i mücadele kıldım ve me’yus’ü mahrum guşe’i uzletime çekildim.”
                                   Kayseri belediyesinde ve dahi diğer vurgun bölgelerimizde ve “Deniz Feneri “ ve “Kombasan” Din ile aldatmacıları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan soruşturma önergelerinin yanıtı bu şikâyet mektubunda da saklıdır.” Kâtipleri de razı etmek!”
                                   Üçüncü Mustafa’nın “Cihangir”mahlası ile yazmış olduğu manzum şikâyetnamesini yeniden yazmayayım:
                        “Yıkıptır bu cihan sanma ki bizde düzele,”
                        “devleti cerhi deni, virdi kamu müptezele. -Mutluluk kapısında hep müptezeller dolaşır-
                        “Şimdi ebvab’ı saadette gezen hep hezele”
                        “İşimiz kaldı heman merhamet’i Lemyezele.”
                           Efendim; Bu durumları sandığa gömerseniz işte size bol ve daha bol ödenek derim.
                       
           
           
           

                                                      

İzleyiciler

Blog Arşivi