12 Mart 2010 Cuma

17. ÖZ TÜRKÇEMİZE YÖNELTİLEN ŞEREFSİZCE SALDIRILAR!

OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı
11 Haziran 2009


ÖZ TÜRKÇEMİZE YÖNELTİLEN ŞEREFSİZCE SALDIRILAR!



Manisa İl Jandarma Alay Komutanı iken; 20 Ağustos 1977 tarihinde; “Öz Türkçemize yöneltilen Şerefsizce Saldırlar” konu başlığı ile aşağıdaki ‘EMRİ’ yayımlamıştım…



“İranlı Ozan FİRDEVSİ; Ünlü yapıtı Şehname’yi yazıp, bitirdiğinde; şu ünlü sözü söylemiştir: ‘Artık, Pers ırkına ölüm yoktur, çünkü o, diline kavuşmuştur.’ Bu sözünü de (1000) yıl önce söylemiştir.

Günümüzde bile; Şehnamesi, Gülistan, Bostan ve Mesnevisi ile Pers dili ve Pers Kültürü, dilimize ve kültürümüze egemen olmaktadır.

Türk olduğundan söz eden Mevlana Celalettin Rumi, ne yazık ki, ölümsüz Mesnevisini ve Rubailerini Farsça yazarak, İran kültürüne armağan etmiştir. Kupkuru Mevlana ile övünmemiz neye yarar!

Aydınının ve yöneticilerinin sapkınlığına kurban edilen TÜRK DİLİ; FARSÇANIN, ARAPÇANIN VE BU DİLLERİN UYDURUĞU OLAN OSMANLICANIN, ÖLDÜRÜCÜ PENÇESİNDE, asırlarca parçalanıp ve dağıtılmıştır.

ÖLÜMSÜZ KARAMANLI MEHMET BEY, 13, Mayıs.1273 tarihinde bir buyruk ile Türkçe’mizi, hem devlet dili, hem de konuşulan dil yapmıştır. Bu ulusçu tutumu nedeniyle de; Moğollarca, oklanarak öldürülmüştür.

KAŞGARLI MAHMUT, ”DİVANI LUGAT’İT TÜRKΔ adlı eserini yazarak, Türkçe’mizin Üstünlüğünü ve Ululuğunu göstermek işin, Bağdat Arap Halifesine vermekten çekinmemiştir.

Mevlit, Öztürkçe yazılmış, bunun dışındaki, birkaç Türkçe davranış ta; Azgın ve bilinçsiz, Arapçılık ve Farsçılık akımında boğulmuştur.

ULU ÖNDERİMİZ, ÖLÜMSÜZ ÖNDERİMİZ, DİLİNİN, ULUSAL DİLİN ÖNEMİNİ KAVRAYARAK; TÜRK DİL KURUMUNU KURMUŞTUR. Türkçe üzerine, arsıulusal bilginlerin de savlarını sunduğu,-1932’de-Türk Dil Kurultayını toplamıştır.
Türkçe’mizin, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması da ATATÜRKÜMÜZÜN ESERİDİR.

Uşak, Eşme’de ele geçirilen bir ses bandından, Nurcu olduğunu saklamayan bir Avukatın konuşması, kanımızı dondurmuştur.

25, Ocak, 1972 tarihinde; Eskişehir Sıkıyönetim Komutanlığına bizzat tarafımdan teslim edilen bu Sayın Avukat; (7,5) sene hapis cezası ile cezalandırılmıştır.

Bu Avukat; İstanbul Üniversitesinde, Öz be Öz Türk Öğrencilerine şöyle seslenmişti:
'Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü yıkmanın tek yolu, Latin Alfabesini ve Atatürk’ün getirmiş olduğu kurumları ortadan kaldırmakla mümkündür. Eski yazı ne demek; Eskimez yazıdır o!'
Atatürk’ümüze söylemedik küfür ve iftira da bırakmıyordu. 'Suç işliyorsunuz!' diye bağıran bir tek öğrenci de, hemen susturuluyordu.

Güzel Türkçe’mizin, eski berraklığına kavuşması Aydınların, Eğitimcilerin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin şaşmaz gayretleri ile mümkün olacaktır. Aydın kesiminin ve Eğitim kesiminin düzeyi de hiç iç açıcı değildir. Bu iş te; Türk silahlı Kuvvetlerine düşmektedir.

Atatürk’ümüzün bir buyruğunu yazdıktan sonra; konumuza eğilelim: ”Komünistlik, Türk âleminin en büyük düşmanı; görüldüğü yerde ezilmeli!” Bu, hiçbir sapkınlığa uğratılmayacak biçimde, ATATÜRK tarafından söylenmiş ve yazılmış bir buyruktur. Buna, ATATÜRK’E inandığımız gibi inanıyoruz.

Türk Dili düşmanlarının ÖZTÜRKÇEYE karşı savundukları tek tezleri vardır: ”Komünistler, Öztürkçe kullanıyor!” Komünistler, ekmek yiyorlar ve su içiyorlar! Öyle ise, yemeyelim ve içmeyelim! Gibisinden, anlamsız bir düşüncedir bu.

Bizler; öz dilimizin kullanılmasında birleşebilirsek, Arapça’dan, Farsça’dan, Fransızca’dan ve öteki yabancı dillerden dilimize giren kelime ve terimleri atabilirsek; ancak o zaman, TÜRKÇE düşünebiliriz.

Her dilin, kendisine özgü düşünce yöntemi vardır. Bizi bölen, parça, parça eden de, her bireyimizin ayrı dillere göre düşünmesi ve konuşmasıdır.

1948’denberi; Yahudi Ulusunun (60,000) yeni kelime ürettiği ve Fransız Dil Kurumunun da, 350 yıldan beri, (350,000) kelimenin yapısını incelemiş olduğunu da göz önüne alınmalıdır.
Dil, belirli kurallarla belirli kökenlerden üretilen, kurallara bağlı kalınarak, uydurulan bir canlı nesnedir.

La Lune, Fransızca AY demektir. Fransızca’da, AY’A inmek fiili yokken, bir Fransız vatandaşı, şaka olarak: “Alunire”, demiş; bugün, bu kelime bir fiil olarak kullanılmaktadır.
İlgimizi çeken, apayrı bir özelliği olan şeyi de “İLGİNÇ!” sözü ile belirleriz. Bunu; Fransızlar “enteresan”, Araplar da “fevkalade” sözcükleri ile anlatırlarken; Rahmetli NURULLAH ATAÇ, bu iki yabancı kelimeye karşılık İLGİNÇ kelimesini kullandığında, büyük gürültüler kopmuştu. Bugünün Türkçe’sinde, en beğenilen kelimelerden birisi de, bu İLGİNÇ kelimesidir.

Savunma, yaşam, yaşantı, çalkantı, barınak, sığınak, olanak, üçgen, dörtgen, açı, açıklık, saldırı, yıldırı kelimeleri yeni yaratılan kelimelerimizdendir. Çoğunu da ATATÜRK bulmuştur.

Lisan, kullanma ve alışma işidir. Niçin ve neden, onun, bunun ve dahi şunun kelimelerini kullanalım? Türk Ulusu, yaratıcılıktan yoksun mudur ki; duygularını ve düşüncelerini başka ulusların kelimeleriyle ifade etsin?

Dünyanın en büyük ve en ilginç dili TÜRKÇEDİR, 1500 yıldan beri, kendi aydınlarının ve yöneticilerinin ihanetine uğradığı; Pers ve Arap dillerinin ağır boyunduruğu altın sokulduğu halde, taptaze kalabilmek, her dile nasip olmamıştır.

Mevlit, Türkçe olduğu için onu huşu ile dinleriz ve çok ta severiz. Peygamberimizin yaşam öyküsünü anlatan bir şiir olduğu halde, tüm dini duygularımızı onunla doyururuz.
Mezarı, Bursa’da bulunan Rahmetli Süleyman Çelebi tarafından, aruz vezniyle ve TÜRKÇE olarak yazılmıştır.

Ezan; ne Tanrı buyruğudur, ne de Peygamber hadisidir. Kuran’ı Kerim’de, bir yerde, camiye gelmeyeceklerin halini anlatmak için, kelime olarak geçmektedir. Bir Müslüman’ın rüyasının eseri olarak dinimize girmiştir.

Mevlidi TÜRKÇE okutan TÜRK, Ezanının da ille de Arapça okunmasını neden ister! Neden mi ararsınız; nedenlerden en önemlisi, ULUSAL BİLİNCİN OLMAYIŞIDIR.

On paralık Arap’tan söz ederken:” Kavmi Necibi Arap”, --Soylu Arap Kavmi!-. Türk’ten söz ederken de: ”Kapını Türk’e, sırtını da kürke alıştırma!” Der. ‘Türk ne bilir bayramı, lık, lık içer ayranı!’ Der. Ulusal bilincimizin, Türk ulusunun kanını içenlerce öldürülmesinden dolayı öyle der.

‘Osmanlıca’ya dönmek’ böyle bir dil yok ki, o dile dönülsün. İyi, her önüne gelen Türk, kurduğu devleti kendi adıyla andırsın, bir de, kendi adını taşıyan uyduruk bir dille, yalınız Türk Soyunu konuştursun.

Osmanlıca nedir: ‘Osmanlının ulusal bilincini yitirmiş, aydın ve yönetici kesiminin konuştuğu; söyleneni ne Türk’ün, ne Arabın, ne de İranlının ve dahi konuşanların anlamadığı ‘BİR KELİME SALATASIDIR!’ Salate dö Mots.

Dili varsa, ulusu da vardır, gerisi yalan ve dolandır. Milliyetçi, kendi ulusal değerlerini her türlü değerlerden üstün tutan kişidir.

Tüm arkadaşlarımdan, ÖZTÜRKÇE kelimeler kullanmalarını, bir TÜRK olarak istemek, ULUSAL BİR GÖREVDİR!

16 Ağustos, 1977 gün ve… sayılı günlük buyruğumda; tüm olayların ATATÜRKÇÜ görüş açısından ele alınmasını buyurmuştum.

Bu buyruk ta unutulmamalıdır.

Değerli meslektaşlarımın, ulusal değerlerimize sahip olmalarının ulusal bir görev olduğunu hatırlatır, bu buyruğuma aynen uyulmasını önemle rica ederim.”


P.S.
Efendim; bu emir yüzünden başımıza çok şey geldi. Gomünist! Dediler.

Manisa İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Jandarma Yüzbaşı Sayın Ahmet Avcı’nın hazırlamış olduğu, en çok kullanmak zorunda olduğumuz eski kelimelerin karşılığını içeren, beş sahifelik “sözcük listesi” de daha sonra bu buyruğuma eklenmiştir.

Yukarıda sözünü ettiğim Gerici Avukat; Cezasının infazından sonra, Suudi Arabistan Televizyonunda çalışmıştır.

Bu Avukatı, şimdi ölmüş bulunan Turgut Özal, Ülkemize getirterek, Turizm ve Kültür Bakanlığına müşavir olarak atamıştır.

Zonguldak Ereğlisi İlçe J.Bl: Komutanı, Rahmetli j.Yzb. Hasan Hüseyin Tuna’yı sıkıyönetime çağırarak, bu kelimelerin kullanılmaması emrini verdiklerinde, Yüzbaşının söyledikleri; bendenizi her zaman ağlatır: “Türkçe kullanmanın yasak olmasının bir sıkıyönetim suçu oluşturacağına dair bir hukuki bulgu da yoktur. Türkçe konuşmak ve yazmak ta sıkıyönetim suçunu oluşturmadığından, Ereğli İlçe J. Bölük Komutanlığı ve bağlıları, Zonguldak il j. Alay Komutanlığının (1) numaralı prensip emirlerini aynen uygulamayı sürdürecektir ARZEDERİM” tekmilini vererek ayrılmış.

Manisa İl jandarma Alayından, Zonguldak İl J.Alay Komutanlığına tayin edildiğimde de, J.Subay ve Astsubaylarını Alay Merkezinde toplayıp, üç günlük bir seminerle bu emrimi de yayınlamıştım.

Övünerek söylüyorum, bu emri alan Alayımın personeli, bu emrin uygulamasını sivil kesimde de sağlamışlardır.

Buradan, kendilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


İzleyiciler

Blog Arşivi